Zamanın İzinde – 4.Bölüm: “Sonun başlangıcı”

21 Aralık,
2024

Üstüm başım toz toprak içindeydi ve yaşadığım şoku henüz atlatamamışken taksinin bir an önce hastaneye varmasını telaşla bekliyordum. Annem beklenenden birkaç gün erken doğum yapmıştı ve beni arayan arkadaşı doğumun iyi geçmediğini bir an önce gelmem gerektiğini söylemişti. Başka da bir şey dememişti. Aklıma kötü kötü ihtimaller geliyor, içim içimi yiyordu.

Bir yandan ise halen aynı günde olduğumuza hayret ediyordum. Öylesine yorgundum ki, zaman kavramını yitirmiştim adeta.

“Hazır olmalısın” demişti o adam. “Her şeyi ayarladım. Tek yapman gereken… Orada olman.”

Nihayet hastaneye varmıştık….

——-

21 Mart,
2024

Başlangıçta bahsettiğim doğum günü akşamında, annemin “gece hediyeni vereceğim” sözünü sadece sevişmek olarak algılamıştım. Ancak annem, misafirler ayrıldıktan sonra asıl sürprizi ağzından çıkarmıştı;

“Oğlum… çocuk yapmaya ne dersin?.”

Bir an yudumladığım şarap kadehimi az kalsın elimden düşürüyordum, yudum boğazımda kalmıştı.

“Ne?? Ciddi misin anne?”

“Evet oğlum. Ama net bir karar vermemiz lazım…”

Üzerine saatlerce konuştuk, ölçtük biçtik. Çok ciddi sorumluluk gerektiren bir durumdu ancak ortak tespitimiz ikimizin de çocuğu istediği yönündeydi. İkimizin de nasılsa birbirimizden başka bu hayatta kan bağımız olan kimsemiz yoktu ve bu durum ister istemez bazen tuhaf hissettiriyordu.

Yine de her türlü gerekli testi yaptıracak ve yasal süreç içinde eğer doktorlar önerirse çocuğun hayatını mahvetmemek adına kürtaj yoluna başvuracaktık.

“Merak etme yakın akrabamla ilişkim olduğunu söylerim doktora. böylece en azından neden korktuğumuzu anlamazlar çocuk için.”

“Peki çevrene ne diyeceksin anne?”

“Gizemli bir sevgilim var derim. Hem yok mu sahiden”

Bir kez daha öpüşmeye başladık ve devamında bedenlerimiz birbirine kenetlendi, annem hızlıca iç çamaşırını bacaklarının arasından indirdi ve onun en özel bölgesini öpüp yalarken zevkle başımı okşamaya başladı.
Bir süre sonra ikimiz de yatakta çırılçıplak kalmıştık. Annem beni içine almış, sarıp sarmalamıştı. Huzurun en zirve noktasıydı bu. Doğum günümde annem bana en özel hediyesini veriyordu, yeni bir hayat….

Bir hafta boyunca evin her yerinde seviştik. Çok geçmeden bir akşam sonrası annem müjdeyi vermişti… O geceyi birlikte film izleyerek geçirdik ve sarılarak uykuya daldık.
—-

21 Haziran,
2024

Annemi doğum gününde sinemaya götürmeye karar vermiştim. Birkaç aylık da olsa karnı yavaşça belirgin olmaya başlamıştı ve ilginç bir şekilde libidosu da iyice artmıştı.

Salonun en köşe ve tenha yerlerinden birine geçtik. Film oldukça gürültülüydü ve ortam rahattı, kimse anmemin pantolonumun fermuarından çıkardığı aletimi yanına eğilerek ağzına aldığını ve güzelce emdiğini fark etmiyordu….

Doğum gününü akşam bir cafede arkadaş çevremizle birlikte kutladık. Eve döndüğümüzde ise kapıyı kapatır kapatmaz doğrudan onu yatak odasına götürdüm…
—-

23 Eylül,
2024

2024’ün son çeyreği, sonbaharın yavaştan yavaşa kendini hissettirmeye başladığı günlerden biri. Mis kokulu bir ağacın dalında yavaş yavaş altın rengine dönen bir yaprak, süzülerek dalından kopuyor ve kendi iradesiyle yere kavuştuğunu düşünüyordu. Hava da yavaştan esmeye başlamıştı.

Annemin doğum yapmasına sayılı haftalar kalmıştı ve kontrol altında olması için birkaç günlüğüne hastanede kalmasına karar verilmişti. Sürekli onun yanındaydım, ancak üniversite de devam ediyordu ve sınavlarımı halletmem için annem beni göndermişti. Yanında bir arkadaşı ona eşlik ediyordu.

Sınavlardan çıktıktan sonra kendimi iyice bunalmış hissettim. Sınavlar ya da okul nedenli değildi, gelmekte olan ağır sorumluğun yüküydü üzerimdeki ağırlık. Uzattığım için daha okul bile henüz bitmemişti, evet annemin birikmişi vardı ama yine de geçim sıkıntısı bizi bekliyordu doğacak çocuğumuzla birlikte.

Kampüsten çıktıktan sonra kendimi rastgele bir otobüse attım, rastgele bir durakta indim. Daha sonra aynı şeyi tekrarladım. Bir kez daha tekrarladım. Nedensizce ve sadece kafamdaki düşüncelerden ve ruhumdaki ağırlıktan kurtulmaktı amacım.

Kendimi Sariyer’in K… semtinin bir sahil kenarında buldum. Bir banka oturmaya karar verdim, güzel de bir manzarası vardı. Önümdeki deniz sonsuzluğa uzanır gibiydi, içime derince çektim. Martılar uçuşuyordu, uzaklardan gemilerin düdük sesleri duyuluyordu ve sağ tarafımın biraz ilerisinde iki adam, aralarında 10-15 metre mesafe olmasına rağmen birbirlerine yaklaşmak yerine uzaktan bağırarak konuşuyorlardı. Renkli ceketli adam arada denize el sallıyordu.

Ortamın tüm bu doğal kaosu değişik bir huzur vermişti. Bir tane sigara yakmaya karar verdim. Efkarım biraz da olsa dağılmıştı. Çantamdan Sophokles’in ‘Kral Oidipus’ adlı kitabını çıkarmış ve birkaç sayfa da olsa okumaya hazırlanıyordum.

Derken, sahildeki diğer banklar boş olmasına rağmen hiçbir izin alma kibarlığına girmeden, tüm hayatımı değiştirecek ve alt üst edecek o adam yanıma birden oturdu…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir