Yanlış Anlaşılma – 1.Bölüm

Gece herhangi bir Pazar gecesi gibi başlamıştı. İstanbul’da sıcak bir yaz gecesi, Melisa kendisinin ve erkek arkadaşının yatağının kenarına oturup kızlarla geçireceği gecede giymeye karar verdiği ve yeni almış olduğu temiz siyah diz boyu boylarının bağlarını yavaşça bağlamaya başladı. Bu gece, yarın evlenecek olan arkadaşı Aslı’nın bekarlığa veda partisiydi, bu yüzden hepsi Melisa’nın da bildiği bir kulübe gidip kutlama yapmaya karar vermişlerdi. Bu sadece kızlara özel bir geceydi, bu yüzden Melisa’nin üç yıllık sevgilisi Hakan da en iyi arkadaşı Yağız’ı evine çağırıp erkeklere özel bir geceye karar vermişti.

Yağız iyi bir çocuk sayılırdı, birçok yönden Hakan’a çok benziyordu; Kısa kumral saçları ve kahverengi gözleri. Benzer kemikli bir yüz. Hakan saçlarını genelde sağa veya sola yatırırken Yağız saçlarını geriye doğru tarardı Melisa’nın gördüğü kadarıyla. İkisi gerçekten de birbirine benziyordu, Sadece Yağız her bakımdan biraz daha iriydi. Yağız sevgilisinden biraz daha uzundu ve biraz daha kaslıydı. Aynı zamanda daha flörtöz ve dışa dönük biriydi. Hakan asosyal olduğundan değil, daha çok Yağız aşırıydı. Genelde yaptığı şeylerin ve söylediği sözlerin sonucunu umursamazdı. Hakan Melisa’ya Yağız’ın hala hayattayken mümkün olduğunca çok eğlenmeyi düstur edindiğini anlatmıştı bir keresinde. Her ne kadar kötü biri olmasa da Melisa Yağız’ı hep pervasız biri olarak görürdü.

Botlardan birinin bağcıklarını bağlamayı bitiren Melisa, alt kattaki iki gencin konuşmalarını dinlemeye çalışırken diğer ayağını yatağa kaldırdı ve ikinci botunun bağcıklarını bağlamaya başladı. Muhtemelen biralarını açmışlar ve Fenerbahçe-Galatasaray derbisini izliyorlardı bu geceki. Aniden aşağıdan gelen bağırışlar tahminini doğruladı Melisa’nın:

“Net Penaltı!” diye bağırdı Hakan.

“Nereye penaltı kolları kapalı pozisyonda”

Melisa aşağıdan gelen daha az bağırışmayla devam eden tartışmanın kalanını duyamadı. Kendi kendine hafifçe güldü. Acaba bu tartışmaların yaşanmadığı bir derbi var mı, diye düşündü.

Diğer botunu da bağlayıp ayağa kalktı. Botların topukları yere vururken çıkardıkları seslerle beraber odasındaki büyük aynaya doğru yürürken ellerini giydiği mini elbisenin üzerinde gezdiriyordu.

Ayna üzerinde yansımasını gördüğünde Melisa’nın tatlı, dolgun dudaklarına halinden memnun bir gülümseme yayıldı. Üzerinde tıpkı botları gibi yakın zamanda aldığı yazlık siyah mini elbisesi vardı. Bu kıyafeti daha alırken üstünde çok seksi duracağını biliyordu. Hem sade bir kıyafetti aynı zamanda, müstakbel gelini gölgede bırakamazdı; en azından öyle düşündü Melisa. Elbise uyluklarının ortasında bitiyordu, aynı zamanda bir el avucundan az bir şey taşacak büyüklükte olan memelerine de gerektiği kadar dekolte veriyordu. Ne bir orospu işi gibi duruyordu, ne de onun seksiliğini göstermesini engelliyordu. Göğüsleri üzerinden düz ve fit karnına kadar inen düğmeler vardı elbisede. Simsiyah, dalgalı saçları omuzlarından aşağıya iniyordu; güzeller güzeli yüzü, soluk beyaz cildi ve büyük, koyu kahverengi gözleri ile uyumluydu. Dudaklarına sürdüğü koyu kırmızı ruj ile beraber kombinini tamamlamıştı. Ellerini kalçasına koyup aynaya bakarken istemsizce gülümsedi tekrar. Dehşet bir afet olduğunun farkındaydı. Yavaşça odadan çıkıp dubleks dairenin alt katına, sevgilisinin ve arkadaşının yanına doğru indi.

“Bu mu kapalı pozisyon?” Hakan pozisyon tekrarı verilirken işaret etti televizyonu. “Hadi kollanıyoruz desen kızmayacağım.”

“Siktir lan oradan! Kollanıyormuşuz. Sen önce…” Yağızın sözü yarıda kesildi. Merdivenlerden aşağıya, stüdyo daire şeklindeki alt kata inerken ikisi de Melisa’yı koltuklarından izlemeye başladı.

Melisa yavaş yavaş, topukların yere çarpma sesinden başka bir ses çıkmayacak şekilde sevgilisi ve en iyi arkadaşının yanına doğru yürüdü. Sonra, cezbedici bir tonda: “Eğer boş tartışmanız bittiyse kombinime bakabilir misiniz?” Bunu söylerken sevgilisine göz kırpmıştı. Zira bu elbiseyi giymesinin bir sebebi daha vardı. Partiden azgın bir şekilde döneceğini biliyordu. Ve gecenin bir yarısı ister uykuda olsun ister sarhoş olsun karşısına bu şekilde çıktığında hiçbir erkeğin ona karşı koyamayacağını biliyordu. Hakan zaten bu elbiseyi alırken de ona çok yakıştığını söylüyordu, işte gece yatağının başına böyle gediğinde Hakan Melisa’ya arzuladığı sikişi yaşatacaktı.

Sessizliği ilk bozan Hakan oldu. “Bunu hep sana söylüyorum biliyorum aşkım ama, harbi çok seksi olmuşsun. Umarım Aslı şovunu çalacağın için seni kıskanmaz.”

Melisa kıkırdadı: “Sağol aşkım. Sen ne düşünüyorsun Yağız?” diye sordu ardından masumca.

Yağız aynı masumlukla cevap vermeye çalıştı, zorlandığı belliydi: “Hakan’dan fazla bir şey söylemek bana düşmez, sadece sana çok yakıştığını söyleyebilirim kombininin.” Sırıttı.

Melisa başıyla onayladı, iki erkeğin güzelliğini, seksiliğini kanıtlarcasına üzerinde gezen bakışları hoşuna gidiyordu. O sırada gözü masanın üzerindeki kocaman viski şişesine takıldı. “Viski mi aldın? Sarhoş olmayı planlıyorsunuz yani.”

Hakan hızlıca cevapladı: “Hayır, keyif için sadece, partiden dönünce sen de içersin istersen.”

“”Hiç sanmıyorum aşkım, siz bu kadar viskiye hayatta para vermezsiniz sarhoş olacak kadar içmeyecekseniz. Geldiğimde şişeyi boş bulmazsam içerim, sağol.”

Hakan bu yanıta gülüp başını sallamaktan başka bir cevap veremedi. “Bizi boşver de, sen çok içmesen iyi edersin. Nasıl döneceksin eve sonra?”

“Merak etme canım, beni biliyorsun. Kendimi kaybetmem kolay kolay.” Yaklaşıp Hakanı yanağından öptü.

Bir anda Yağız’ın hala burada olduğunu hatırlayıp ona dönerek: “Bu arada Yağız üst katta misafir odasında kalabilirsin, eğer gerçekten araba kullanamayacak kadar sarhoş olursan. Kendini evinde hisset.”

“Hissediyorum çoktan sayenizde, sağol Melisa.” Yağız sırıttı.

Melisa kızardı. “Sevindim eğer böyle hissediyorsan cidden.” İçinde garip bir his oluşmuştu. Yağız ile birbirlerine bir süre tartar gibi bakıştılar.

“Sağ kanattan geliyor Galatasaray, topla birlikte çok süratli, orta…” Hakan bir anda televizyondan gelen seslere odaklandı ve maçı izlemeye döndü. “Az farkla out.” Yağız Melisa’yı süzmeye devam etti bu sırada gülümseyerek cezbedici şekilde. Daha fazla bu pozisyonda kalmak istemeyen Melisa kapıya doğru yürüdü. Yağız’ın çapkın, muhtemelen kalçasını kesen bakışlarını hissediyordu arkasında.

Hakan ise olanlardan habersizdi. Tekrardan maçı izlemeye dalmıştı. Belki biraz kapıdan çıkan sevgilisinin ve en iyi arkadaşının birbirlerine attığı bakışlara baksa bir şeyler farkedebilirdi. Ancak o, maçı izlemekle meşguldü.

Melisa seslendi ikisine kapının eşiğinden: “İyi eğlenceler ikinize de o zaman. Ben çıkıyorum. Sakın bir yaramazlık yapmayın.”

Görüşürüz bitanem, diye seslendi uzaktan Hakan. Yağız ise “Merak etme yapmayız.” demekle yetindi.

Kapıdan çıkar çıkmaz telefonu çaldı. Müstakbel gelin Aslı arıyordu.

Selam Canım, yolda mısın dedi Aslı.

“Tam şimdi çıktım, 20 dakikaya orada olurum.”

“Çabuk gelsen iyi edersin, birazdan sürpriz burada olacak.”

Melisa gülümsedi, arkadaşının sesi şimdiden biraz çakırkeyif olarak geliyordu. “Ben gelene kadar sarhoş olmayın da yeter.”

Aslı kahkaha attı. “Denerim canım. Sen hariç iki kişi kaldı gelmesi gereken. Sonra başlıyoruz.”

“Tamam yoldayım.” Telefonu kapattılar.

Aradan kısa bir süre geçti.

Bu sırada evde maç izleyen ikiliden bağırışlar geliyordu. “Daha çok sallayacağız size bekle sen.” dedi Hakan ikinci bardağını doldururken. Yağız televizyon karşısında takımının yediği gole sinirli, Hakan’ın laflarına pek bir cevap veremeden oturuyordu.
Çok feci koyacağız size, dedi Hakan tekrar konuşup.

“Maç daha henüz 1-0 ve ilk yarı bitmedi bile kimin kime koyacağını görürüz kardeşim” dedi Yağız son olarak.