Uçak Seyahati- 1

Üç yıla yakın bir süre oldu ve Bodrum’dan İstanbul’a dönüş uçağında, bana ne oldu da o hale geldim hala bilmiyorum. O zamana kadar, ve sonra da, öyle birşey yapmadım bir daha. O tür bir kadın değilim. Ya da değilim sanıyordum. Bazen acaba hayal miydi diye düşünüyorum.

Ama yabancı bir adamın sikini ellemenin o keyif verici ve arındırıcı gücü ve erotik hazzını hala unutamıyorum, o kirli tutku, onu hostesle paylaşmak. Allahım, bunu yazarken bile kızarıyor yanaklarım ve içim gıdıklanıyor. Hayatımda yaşadığım en utanç verici ve nefes kesici deneyimdi.

Bana bunu ne yaptırmıştı? Kim bilir? Belki de kocam Ömer’le bütün haftasonu boyunca Antalya’da tartıştığımız içindi. Her gece ateşli sevişmelere umarak gitmiştim. Ama bunun yerine, bütün tatil boyu tartıştık. Akşam üstü, geri dönüş için uçağa binerken, iki tehlikeli duygu hakimdi bana, tahammül edilemez cinsel tatminsizlik ve kocama olan kızgınlığım.

Uçuş saati geldiğinde, ikimiz de hala somurtuyorduk, birbirimizden uzak durarak. Uçağa binmek için sıraya geçtiğimde, ondan yedi sıra kadar arkadaydım. Yüz kişilik uçakta zaten yirmi yolcu ancak vardık.

Omuz çantamı düşürmeme ne neden oldu bilmiyorum. Sanırım içinde bulunduğum ayakta uyuma ve sakarlıktı. O akşam sadece kızgın ve tatminsiz değildim,yorgundum da. Son birkaç gece, bir yere varmayan tatsız ve sert tartışmalarla geçmişti. Yan, kocam biletini gösterirken önlerde, ben hala kafam dumanlı gibiydim. Uçuş kartımı almak için çantama uzanırken, omzundan kaydı ve yere düştü, ve içindekilerin bazıları yere saçıldı. Toplamak için eğilecektim. Ama ben hamle yapamadan, omzunda rahat ol der gibi bir el hissettim kibarca, dik durmamı telkin eden.

Nereden geldiğini anlamadığım bir halde, kısa kollu bir tişört ve gri kot pantolonuyla, yapılı bir adam arka taraftan önüme doğru geçti ve önümde eğilip, rujumu, rimelimi, lens kutumu, anahtarlamı ve el çantamı kapıp, tekrar çantama koymaya başladı.

Daha önce onu fark etmemiştim ve hala da yüzünü göremiyordum. Ama düzenli olarak spor vücut çalıştığı belliydi. Sırtı ve omuzları geniş, kolları da kaslıydı. Bir gram bile yağ görünmüyordu vücudunda. Fiziği sıkı ve fitti ama öyle spor salonundan çıkmayan, küçük kafalı koca gövdeli insanlar gibi değildi. Söyle düşündüğümü hatırlıyorum, farkında olmadan, ” Hmm, evlenmeden önce böyle adamlar neredeydi?” Sadece masum bir hayal, muğlak bir fantazi diye düşündüm.

Ama çantamı doldurup, bana geri uzattığında, karşı konulamaz bir şey hissettim. Yıllardır hissetmediğim bir şeydi. Ne Ömer’le, ne de başkasıyla, ani, baştan aşağı bir uyarılma. Çok yakışıklı ve erkeksi bir suratı vardı, beyaz dişler ve renkli gözler. Ama sadece dış görünüşten fazlasıydı, beni asıl etkileyen gülümsemesiydi. Cinsel bir dokundurmayla dolu, geniş bir gülümsemeyle bakış atıyordu bana. Hayır, dokundurmadan fazlasıydı, özgüvenli bir bakıştı bu. Bu gülüş ancak kibirli olarak anlandırılabilirdi. Sanırım beni yakalayana da bu oldu, adamdaki bu yelkenleri suya indirmeme neden olan cesaret. İki adam ötemde duruyordu sadece ve gülümsüyordu…Nasıl desem ki…sanki bana sahipmiş gibi, sanki gözleriyle sen benimsin der gibi. Gözlerimin derinliklerine bakıyordu sanki ve artık kaba olmaya başladığını düşündüğüm kadar uzun bir süreydi bu. Ama kızgınlık ya da taciz edilmiş değil, aniden yanıyormuş gibi hissetmeye başlamıştım. Aslında yüzümün de artık kızarmaya başladığını biliyordum, meme uçlarım sertleşiyor, vajinam nemleniyordu. Ve sanki bu etkilenme yetmezmiş gibi, gözlerini memelerime doğru kaydırdığını ve beğendiğini belirtir gibi kafasını salladığını görüyordum, gülümsemesi daha bile genişlemişti ağzında.

” T..teşekkürler” dedim, çantamı alırken ondan. Ellerim gerçekten titrer gibiydi. Nefesimi kontrol etmekte zorlanıyordum. Allahım, bu neydi şimdi böyle?

Sonsuz gibi geçen bir süreden sonra, beni ‘saldı’. Evet, kelimenin tam anlamıyla böyleydi durum, beni salmıştı. Sırt çantasını arkasına attı ve geriye doğru, geldiği sıraya döndü.

Kendimi bir şekilde toparladım, uçuş kartımı gösterdim ve uçağa doğru ilerledim. Uçağın girişine varınca neredeyse unutmuştum artık o anı. Aklım tekrar kocama olan kızgınlığımdaydı. Uçuş biletlerimizi 15B ve 15C numaralı koltuklardı. Yerime varırken, Ömer’in orta koltuğa oturduğunu gördüm, ve ben de onu kızdırmaya kara verip, umursadan, son sıraya kadar devam ettim. Pencere kenarına geçtim, arkama yaslandım ve gözlerimi kapadım bir an, gördün mü gününü der gibi zaferimi kutlarken. Neredeyse uykuya dalmak üzereydim ki, bir kadın sesi duydum, ” Size bir battaniye getireyim mi?”

Gözlerimi açınca, çok güzel bir hostesin, tatlı gözleriyle bana baktığını gördüm. ” Evet” dedim ” Bu çok güzel olurdu.”

” Tek misiniz?”

Kararsız bir şekilde, doğruyu söyledim. ” Kocamla beraber uçuyoruz,” dedim ” Ama bazı ailesel problemler yaşıyoruz. Burada tek başıma oturmak istiyorum, eğer sorun olmazsa. Kendisi 15B de oturuyor. Eğer bu koltuk doluysa, başka bir yere geçebilirim. Uyar mı size?”

Yaka kartında, adı Sema olarak görünen hostes, bana şüpheci bir bakış attı ve ” Tabi ki. Sorun değil.” dedi. Sonra bana bir battaniye ve bir de yastık uzattı. ” Ben de o yollardan geçtim. Bazen erkeklere nasıl davranmaları gerektiğini öğretmemiz gerekiyor. Uçuş boyunca ona seni merak etmesi ve özlemesi için bir fırsat ver, eve dönene kadar ayaklarına kapanacaktır.” Gözlerini uçağın ön tarafına çevirdi ve yüzündeki gülüş daha da genişledi, ” Hey, bu akşam sanırım eğlenceli bir arkadaşlık bekliyor seni.”

Baktığı yöne doğru be de baktım ve kalbim hızla atmaya başladı. Çantamı toplayan ve yüreğimi yakan o yakışıklı yabancı, uçağın arka tarafına doğru ilerliyordu.

” Hmm” dedi Sema. ” Tam kaçmalık bir adam. İşte böyle bir adamı yanıma alıp tatile çıkmak isterdim.”

” Ne gibi adam?” diye sordum.

” Yok, sadece belirtmek istedim, altı yıl boyunca aynı adamla evli olunca, bana yardım olan bir düşünce tarzı. Ara sıra, günlük yaşamımdan sıyrılmak için biraz kendime zaman ayırırım ve keyfime bakarım..yeniden deneyimlemek diyorum ben buna. Kocamı çok seviyorum, ama kaçamak yapacak bir adam, ruh sağlığımı korumama yardımcı oluyor. Sence de öyle değil mi?”

Ne söyleyeceğimden emin olamadım, ama cevap veremeden, Sema geri adım attı ve yan tarafımdaki koltukta duran adama yer vermek için kenara çekildi.

Sırt çantasını kaldırıp, üstündeki boşluğa koymak için uğraşırken, baş döndüren, nefesimi kesen ve tüylerimi daha da diken diken eden bir şey keşfettim, koltuğa yığılmadan önce. Kollarını kaldırıp, ayak baş parmakları üstünde dikleşince bedeni, pantolonunun önü de gerildi. Ve orada, dar, gri kot pantolonuna, gerçek olamayacak bir kabarıklık vardı. Hepsi onun olamadı, diye düşündüm. Sadece kocaman da değildi, kaya gibi sertti de ve umarsızca dikiliyordu kasıkları boyunca. Aman Allahım, diye düşünüyordum, bu şeye bütün gardıropumu asabilirim eğer yeterli askılığım olsa.

O kadar büyüleyiciydi ki, kendimi bakmaktan alıkoyamıyordum ve daha da küçük düşürücü olansa, beni bakarken yakalaması oldu. Tekrar gülümsedi ve bana sahip olduğunu gösterdi sanki yine. Kıpkırmızı suratımı pencere tarafına çevirdim, hızla nefes alıp verirken, o da yan tarafa oturdu, koridor tarafına değil ama ortaya.

Bana değmemesine rağmen, tenimdeki his sinirleri onun yakınlığını hissediyordu sanki. Tenim yanıyordu yine, ve yine meme uçlarımın sertleştiğini ve amcığımın ıslandığını seziyordum.

Yüzümü çevirmeye devam ettim ve sakinliğimi korumaya çalıştım, uçuş prosedürleri hakkındaki anons geçerken.

Uyku numarama devam ettim, yavaş ve derinden nefes alış seslerini duyana kadar yanımda. Sonunda, cesaretimi toplayıp, o tarafa bakmaya karar verdim ve kapalı gözlerini gördüm. Kafasını koltukta geriye doğru atmıştı ve uyuyor gibi görünüyordu. Surat ifadesi sakin ve huzur içindeydi, tam da hatırladığım çekicilikte. Kollarındaki kaslar, göğsü ve karnı, hala sıkı ve düzdü, bu uyku halinde bile.

Sonunda, bacakları arasındaki kabarıklığa bakmaya da cesaret ettim ve kısa sürede, halisünasyon görmediğimi anladım. Şekerleme yapmak için yayılınca koltukta, daha da belirgin hale gelmişti, bacakları ayrık, leğen kemikleri yukarıya dönük. Kocamandı, yukarı doğru dikilmişti, yeterince sert olduğundan, bacakları arasında sanki bir çadır oluşuyordu. Ve bu kez, koltuğu üstündeki deriye tutunan pantolonu yüzünden gerilen kotu, taşaklarını da sıkıştırıyordu ve açıkça doldurduğu belli oluyordu iki torbanın bacak arasını. Tam sallamalık görünüyorlardı. Acaba diye düşünüyordum, aklım başımdan gitmiş gibi, yanına gitsem ve uzansam orasına, elimle okşasam bu koca şeyi, onu uyandırır mıydım?

Önümdeki sıralardaki koltuklarda kimse yoktu, koridorun diğer tarafında da. Bana en yakın kişi, üç sıra önümdeki yaşlı bir adamdı, o da ters tarafta, cam kenarındaydı. Yani, neredeyse baş başaydım bu çetin yabancıyla. Anında kalp atışlarım hızlanmaya başladı. Hayatımda hiç sadakatsiz olmamıştım Ömer’e, en havalı zamanlarımda bile. Kendimi hep tek eşli biri olarak görürdüm. Bana tamamen yabancı bu kişinin, içimi heyecan dalgalarıyla doldurmasını, yani, korkutucu ve aynı zamanda da iç gıdıklayıcı buluyordum. Farkında bile olmadan ben, içimde bu hislerin büyümesine neden olmuştu. Yoksa bana bu kadar yakın olması bunları gün yüzüne çıkarıyordu? Neden olursa olsun, bunu reddemezdim ve yeniden ergen bir kız gibi hissediyordum.

Düşüncelerime bir son verdim, koridor boyunca bana doğru yaklaşmakta olan Sema’yı görünce. ” Nasıl gidiyor?” diye fısıldadı, bana sırıtarak. Bu kez yüzünde o vahşi cazibeyi daha iyi görüyordum. Güzel olduğu kadar eğlenceli birine de benziyordu ve benden çok daha fazla azgın olduğu da belliydi. ” İçki ister misin?”

” Hayır, teşekkürler” dedi, üstüme bir battaniye örtmek isterken. içinde bulunduğum garip moddayken, içki almak istemiyordum. İçimde zaten çılgın bir delilik oluşmaya başlamıştı.

Sema, yanımda duran adamın yüzüne baktı. ” Sanırım uyumasına izin vereceğim, çoktan dalmış gibi…” derken, gözlerinin adamın bacak arasındaki kabarıklığa kaydığını anladım. ” Oha!” diye fısıldadı, gözleri saklanamaz bir tutkuyla dolmuştu. ” Buna inanabiliyor musun?”

Biraz utanarak, yanaklarım kızarmaya başladı. Ama sanki ondan farklı biriymişim gibi yapmak sahtekarlık olurdu, ikimizin de açıkça fark ettiği gibi. ” Harika görünüyor, değil mi?”

” Sence hepsi onun mu?” diye sordu.” Ya da güvenlikten yakalanmadan mı geçti bacak arasında keser sapı falan olmasın?” İkimiz de kıkırdadık, onu uyandırmamaya çakışarak. ” Vay be,” dedi Sema, ” Şimdi onu oradan çıkarıp oynamak istemez miydin?”

Şaşırmış gibi yaptım. ” Bunu söylediğine inanamıyorum, hayır tabi ki, ben evli bir kadınım.”

” Hadi ama ya” diye devam etti Sema. ” Bu sadece özel bir durum. Bak, kocalarımız da harika. Ama bazen, doğa kanunları devreye girer evlilikleri kurtarmak için. Senden açıkça hoşlandı. Buraya kadar geldi ve yan tarafına oturdu. Sana inceleme yapma görevi veriyorum burada. İkimiz de şu şeyi görmek ve elimize almak için deliriyoruz. Ve, hoşlandığı kişi sen olduğuna göre, bunu yapması gereken sensin.” derken güldü ve küçük bir kız gibi kirpiklerini hızla kırptı, aynı andan hem başı dönmüş ve meraklı, hem de utanmazca açık sözlüydü. Tam o anda ve orada, ona güvenmeye karar verdim. Suç ortağıydık artık. İki evli kadın olarak, kocalarımız, şu an aklımızdaki en son şeylerdi.

” Sen delisin” dedim. ” Ben öyle birşey yapmam. Ayrıca, eğer o istese bile..şey..yapmak istese bile, benimle bişeyler, koridordan tuvalete gitmek için geçenler bizi görürdü.”

Sema yeniden güldü. ” Sen çok tecrübesiz ve masumsun.” dedi. ” Havayolları bu yüzden battaniye sağlıyorlar. Bir yerlerinizi kapatmak için kullanabilirsiniz. Herşeyi anlatmam mı gerekiyor sana?”

Kafamı salladım, ” Ya tamam, lojistik destek istediğime inanamıyorum senden, ben evli bir kadınım ve aklımı böyle şeyler için yormam.”

Sema suratını büzdü ve dilini çıkardı bana. ” Oyunbozan!” dedi ve son kez, uzun uzun adamın kabarıklığına baktı, sonra da arabayı koridorun ilerisine doğru sürdü. Ama sonra yeniden durdu ve bana döndü. ” Tamam” diye fısıldadı, ” Ama anlaşmamız şöyle, eğer baştan çıkarılmaya hazır olursan ‘birşey’ yapmak için, yaptığın şeyi benim de görmemi sağlayacaksın, tamam mı? Demek istediğim, arkanı kollarım ama askiyona dahil olmam lazım, anladın?”

” Ben öyle birşey yapm..” diye başladım.

” Evet, evet.” dedi. ” Neyse, EĞER, yaparsan, benim de görmeme izin veriyorsun, belki biraz sizinle ben de oynarım. Meraktan ölüyorum.”

” Tamam,tamam” diye sessizce güldüm. ” Söz veriyorum. Hadi şimdi git de biraz uyuyayım.” dedim ve arkama yaslandım.

Gidince, kalbim atışlarım biraz olsun yavaşladı. Yüzümü pencere tarafına çevirdim ve mantıklı olarak düşünmeye çalıştım. Arka tarafa oturup ondan uzaklaşarak Ömer’i cezalandırmıştım. İstanbul’a vardığımızda beni deli istemeye hazır olacaktı. Daha sonra barışabilirdik ve güzel bir ateşli barışma sevişmesi yaşayabilirdik. Onunla sevişirken bu yakışıklıyı hayal ederdim ve böylece zihnimden atardım bunu.

Uykuya dalarken kendi kendime gülümsedim, sonunda çözümü bulmuştum…

Ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Derin bir uykudaydım, hala diğer tarafa bakıyordum ve yüzüm pencereye dönüktü, birşey hissettiğimde. Biraz kendime gelir gibi olmuşken, birinin beni sarstığını hissettim, elini düzgünce ve yavaşça sağ omzumdan, sağ koluma doğru kaydırıyordu, karnıma doğru ve oradan da sağ baldırımın iç kısmına. İçimde alarm zilleri çalmaya başlamıştı ve bana çok sinirlenmem gerektiğini işaret ediyordu, buna hemen bir son vermesi için. Ama hala yarı uykuluydum ve çoook hoşuma gidiyordu. Sanki tam ihtiyacım olan şeydi. Bir şekilde, kımıldamak için çok güçsüz hissettim.

Daha geniş daireler çizmeye başlamışken eliyle, yüzümün kenarında sıcak nefesini hissedebiliyordum ve bacağımın iç kısmına daha çok odaklanmaya başladı. Tekrar, hemen kalkıp, ” Şerefsiz herif, ne sikimi yaptığını sanıyorsun sen” demem gerekiyordu. Ama bana o kadar özgüvenle dokunuyordu ki. İçimi ısıtmaya başlayan ve bedenimi saran uykulu erotizmde bir türlü sıyıramıyordum kendimi. ” Ne..ne yapıyorsun?” diye geveledim. Sanki iç çeker gibi çıkmıştı sesim.

” Şşşhhh..” dedi ve yüzümün kenarından öpmeye başladı, sevgi dolu ama otoriterdi de. Kulağımın arkasında, çenemin boynumla birleştiği bir nokta var. orası benim gizli noktamdır. Ömer beni oramdan öptüğünde bayılırım. Hiçbir şey beni daha fazla uyaramaz. Ama uzun zamandır oramdan öpme zahmetine bile girmiyordu. Bu yabancı adam bunu nereden biliyordu?

” Ne yapıyorsun?” diye yeniden sordum, ama ilk seferinden bile daha az ikna ediciydi.

” Şşhh” diye tekrar etti ve beni kendisine doğru çevirdi. Suratım, onun suratından az bir mesafe uzaktayken, güldü, yüzümü okşadı ve ağzımı tamamen kaplayıp beni öptü. Cennette gibiydim. Nefesi ferah ve tatlıydı. Ben kendimin nasıl olduğunu merak ederken, o beni rahatlatır gibiydi, ” Öpücüğün harika” derken. Ve beni tekrar öptü.

Bedenimde bir ateş topu dolanıyordu sanki ve ben de onu geri öptüm, derinden ve tutku dolu. İçini çektiğini ve azıcık da inlediğini duydum. ” Evet, böyle daha iyi.” dedi. ” Sıkı dur.” Bununla beraber, bana doğru kaydı, aramızdaki kol desteğini kaldırdı ve yolumuzdan kaldırdı. İkimizi de örtecek şekilde battaniyeyi sardı ve beni tekrar öpmeye başladı.

Ve tekrar onu geri öptüm, bütün irademle. Her yerim karıncalanıyordu.

Tişörtümün üstüne bol bir sweat giymiştim ve sutyen yoktu altında. Ellerini altından soktu ve memelerimi okşamaya başladı, acele etmiyordu, her birinde yeterince vakit harcıyordu, sonra diğerine geçiyordu. Memelerim hakkında hep biraz özgüvensiz olmuşumdur. Küçükler ve Ömer büyük olmalarını isterdi.

Ama bu yabancı onlarla o kadar güzel oynuyordu ki ve o kadar derin zevk alıyordum ki, memelerimle gurur duymamı sağladı. ” Mmmm”dedi. ” Çok tatlı ve körpeler. Ellerimde harika hissettiriyorlar. Bunların tadına bakmam lazım.” İstekten çok yapacağı şeyi belirtir gibiydi.

Gözlerimi kapadım ve bu sözlerle titredim. ” Tamam,” derken kendi sesimin yumuşakça fısıldadığını biliyordum. Çok vahşi ve azgın hissediyordum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir