Sorumluluk Zamanı – 3

Arabamı uzun bir süre kullanmayacağım için evimin garajında bıraktık. Havaalanına taksiyle gitme kararı aldık. Eşyalarımızı alıp havaalanına gelmiştik. Havaalanı, oldukça gösterişsiz ve küçük bir yerdi. Ancak oldukça az nüfusa sahip olan New Haven şehrine hayli hayli yetmekteydi. Normalde First Class, Business Class veya Economy Class gibi takıntılarım yoktur. Ancak ablamın Business Class’tan bilet alması rahat bir 10 saat geçireceğimiz anlamına geliyordu. Zaten uçakta First Class seçeneği de yoktu. Ne kadar yorgun olursam olayım, tek başıma uçsaydım bunu önemsemezdim ancak yanımda Klara vardı. Gözlerinden uyku ve yorgunluk akıyordu. Onun rahatsız bir yolculuk geçirmesini istemezdim. O yüzden ablamın bunu düşünmesi hoşuma gitmişti. Valizlerimizi bagaja verdik ve popüler bir zincir kahve dükkanında oturup boarding time’ı beklemeye başladık. Klara solumda, Meltem sağımda, Can ise karşımızda oturuyordu. Meltem ile Can’ın tartışması, kötü olan ilişkilerini daha da gerginleştirmişti.

Meltem: (bana bakarak) Basil, koltuğumu sizin yanınıza aldım.

Basil: İyi yaptın. Can sen hangi koltuktasın ?

Can: Yanınızda daha yer yoktu abi. Ben ekonomi kısmındayım. Zaten yanınızda oturamayacaktım, ekstra para vermeyeyim dedim.

Başımı “anladım” anlamına gelecek şekilde yukarı aşağı salladım.

Klara gözlerini açık tutmakta zorlanıyordu. Anlaşılan çok uykusu vardı ve uçuşu uyuyarak geçirecekti. Uçuş sırasında uykusu olmadığı zamanlarda bile uyumak onun bir özelliğiydi.

Uçağı beklerken, bazen Klara ve benim babam ile yaşadığımız anılardan, bazen ise havadan sudan konuşarak zaman geçirdik. Sonunda bizim uçağımız için ekranda “boarding time” uyarısı belirmişti. Kafeden kalkıp uçağa doğru yol aldık.

New Haven ile İstanbul arasında 7 saatlik bir zaman dilimi farkı vardı. Yani saat burada 10:00’ken İstanbul’da saat 19:00’dı. 10 saatlik süren bir uçuşun ardından New Haven saati ile 20:00’da İstanbul’a inecektik. Bu saatte, Türkiye saati ile 03:00’a denk gelecekti.

Uçağa binip yerlerimize geçtik. Kabin bagajımda 2 tane seyahat yastığı getirmiştim. Birisini Klara’ya diğerini ise Meltem’e verdim. Uçak kalkmadan önce Açelya’ya uçağın rötarsız bir şekilde zamanında kalkacağına dair mesaj attım ve ardından telefonumu uçak moduna aldım. Uçak kalktı, uçuş rotasına girdi ve sabit bir şekilde gitmeye başladı. Bunun ardından Klara bana uyuyacağını söyledi ve ona uyku öpücüğünü vermemin ardından gülümsedi. Sonrasında ise kulak tıkaçlarını ve göz bandını takarak uyku moduna geçti.

Meltem ile bir süre daha sohbet ettikten sonra bende uyumaya karar verdim. Birkaç saatin geçmesinin ardından kasıklarımda ve penisimin üstünde hissettiğim bir baskı sebebiyle uyandım fakat tahmin ettiğim bir şeyden dolayı uyanmamış taklidi yapmaya karar verdim. Gözlerimi fark ettirmeden kısık bir şekilde açtım ve tahminlerimin doğru olduğunu fark ettim. En arka köşede, uçağın en sessiz ve sakin sayılabilecek yerinde oturmuştuk ve Meltem de bunun farkındaydı. Güzel elleriyle pantolonumdan gördüğü kabarıklığımı okşuyordu. Fark ettirmeden Meltem’in yüzüne de bakmıştım ve beni ellerken dolgun dudaklarını ısırdığını fark ettim. Beni taciz etmekten zevk alıyor gibiydi.  Açıkçası Meltem gibi kızıl bir afetin bunu yapmasından şikayetçi değildim. Şikayetçi olmamamın ahlaksızlık olduğunun farkındaydım ancak kendimi böyle kabul etmeyi öğrenmiştim. Klara hala uyuyor gibi gözüküyordu. Benim ve Klara’nın tepki vermemesinden cesaret almış olacak ki Meltem daha da ileriye gitmeye karar verdi. Pantolonumun fermuarını yavaşça açtı ve iç çamaşırımın içinden elini soktu. Ellerinin sıcaklığını penisimin üzerinde hissedebiliyordum. Oldukça tahrik olmuştum ve bunun sonucunda taş gibi sertleşmiştim. Penisim ortalamaya göre oldukça kalın ve uzundur. Bu durumun Meltem’in hoşuna gittiğini, onun verdiği reaksiyonlardan anlamıştım. Penisim Meltem’in elinde bir kalp gibi atıyordu. Sevgilisi uçağın arkasında otururken o beni elliyordu. Düşmanımın bile Can’ın yerinde olmasını istemezdim.

Oturduğumuz sırada altı koltuk vardı. Biz en arka sol üçlü koltukta oturuyorduk ve ortada bulunan koridorun sağındaki en arka üçlü koltuk boştu. Yani bizim sıramızda bizden başka kimse oturmuyordu. Business Class’ın tuvalet bölüm ise ön taraftaydı. Kısacası bizim kısma hosteslerden başka kimse gelmiyordu. Hosteslerin bile gelmesi için bizim onları düğme ile çağırmamız gerekiyordu. Şu anda ise uçak istirahat modundaydı. Işıklar olabildiğince azaltılmıştı. Işığa ihtiyacı olan kendi koltuğunun ışığını açıyordu ancak görünen o ki koltuğumdan görebildiğim herkes uyumayı seçmişti. Meltem bu gelişmelerden cesaret alarak daha da ileri gitti. Penisimi pantolonumdan dışarıya çıkarttı ve ağzını penisime yaklaştırmaya başladı. Nefes alışverişlerini penisimde hissedebiliyordum. İlk başta ucuna ıslak ama sessiz bir öpücük kondurdu. Ardından ise oral yapmaya başladı. Ağzının tüm sıcaklığını penisimde hissedebiliyordum. Artık gözlerimi daha rahat açabiliyordum çünkü tamamen penisim ile ilgileniyordu. Kıyafetlerimizi uçağa binmeden önce değiştirip rahat bir şeyler giymiştik o yüzden Meltem’in üstünde, gece giydiği seksi elbise yoktu. Ama şu an giydiği şeyler de gayet dardı ve vücudunun tüm seksiliği belli oluyordu. Beyaz ten, kızıl saçlar, ince bir bel, koca bir popo, büyük göğüsler ve uzun bacaklar. Meltem tam anlamıyla harika bir kadındı. Oral sekste de tecrübeli olduğu belliydi. Dişlerini hiçbir şekilde hissettirmiyordu. Belki de bu iş için ekstra çaba harcıyordu çünkü dişlerinin verdiği acıyla uyanabilirdim. Meltem penisimi yalarken hafif hafif sessizce inliyordu. Birkaç dakika böyle geçtikten sonra uyanmış gibi yapıp Meltem’in kafasını penisime doğru bastırdım. Gırtlağına kadar girdiğim için birkaç saniye boğulma seslerinin gelmesinin ardından kafasını bıraktım ve Meltem, aniden doğrulup bana doğru bakmaya başladı. Gözleri yaşarmıştı.

Basil: (sessizce ve şaşırmış bir şekilde) Meltem ne yapıyorsun !? Ne yaptığını sanıyorsun sen !!? Bu yaptığının taciz olduğunun farkında mısın ?

Meltem: (korkarak) Farkındayım Basil. Çok çok özür dilerim. Lütfen affet ama kendimi tutamadım. Sana yıllardır hayranım. Seni tanıdığım günden beri yavaşça Can’dan soğudum. Seni ilk gördüğüm günden beri çok seviyorum. Arkadaşça bir sevgiden bahsetmiyorum. Tabi ki seni arkadaşça da seviyorum ama sadece bunla sınırlı değil. Sana senelerdir aşığım.

Masumu oynamalıydım.

Basil: Meltem ben de seni arkadaşça çok seviyorum ama bunu nasıl yaparsın ? Klara’ya hiç mi acımıyorsun ? En yakın arkadaşının sevgilisine bunu nasıl yaparsın ?

Meltem: Yıllardır bir umut Klara’dan ayrılırsın diye bekledim ! Sana ne diye sürekli kur yaptım, seninle flört ettim sanıyorsun. Belki benden hoşlanmaya başlarsın da Klara’dan ayrılırsın diye umut ettim. Klara en yakın arkadaşım evet ama ondan ayrılıp benle birlikte olsaydın ben onu ikna ederdim. Eminim ikna olurdu ! Bizi öylece bırakamazdı ! Mecbur kabul ederdi !

Yok artık. Bu kadarını da beklemiyordum. Masumu oynadığım iyi olmuştu. Klara’dan ayrılmayı düşüneceğim zaman hiçbir şekilde gelmeyecekti. Ancak Meltem’i kıvama getirip Klara’dan gizli bir şekilde sevgilim yapabilirdim. Bana kafayı bu kadar takmış birisi eminim bunu kabul ederdi.

Basil: Meltem kurların ve flörtleşmelerin her zaman hoşuma gitti. Senin gibi seksi bir kadından bu davranışları görmek herkesin hoşuna gider. Ancak Klara’dan ayrılacağım bir senaryo asla gerçekleşmeyecek. O benim her şeyim. Seni de çok seviyorum ama Klara’yı üzecek bir şeyin yaşanmasına asla izin vermem.

Onun yaptığı kurların ve flörtleşmelerin hoşuma gittiğini söylememin ardından Meltem’in yüzüne bir gülümseme yerleşti. Yüzümü kendisine çevirip dudaklarımdan uzun bir öpücük aldı.

Meltem: Hımm demek öyle. Kafamı penisine bastırmanın sebebi de buymuş demek.

Basil: (Meltem’in buna inanmayacağının farkında olarak) O anlık bir şok ile oldu. Bir anda bu his ile uyanınca ani bir tepki verdim.

Penisim hala dışarıdaydı ve Meltem’in ağız sıvısından fazlaca ıslanmış haldeydi. Meltem şortunun cebinden bir peçete çıkarttı ve penisimin ıslaklığını giderdi. Ardından iç çamaşırımın içerisine geri sokup fermuarımı kapattı.

Basil: Bu konuyu konuşacağız Meltem.

Meltem’in kulağına yaklaşarak konuşmaya devam ettim.

Basil: (fısıldayarak) Senin gibi güzel bir kadını sikmeye ve sevgilim yapmaya hayır demem. Hem yıllardır süren uzun bir dostluğumuz var. Yaptığın bu hareketten dolayı bozulmasını istemeyiz değil mi ?

Meltem, kurduğum ilk cümleden sonra yutkunmuş ve gergince gülümsemişti.

Meltem: Evet.. Bence de hayır dememelisin. Sonuçta senelerdir devam eden arkadaşlığımızı benim sorumsuzca bir hareketimden dolayı bitirmek istemeyiz.

Basil: Evet istemeyiz. Can meselesini de ne yapacağımızı konuşacağız en müsait vakitte. Madem benim kadınım olmaya bu kadar heveslisin, bu meseleyi en kısa sürede çözmeliyiz.

Meltem: Can bir mesele değil. İstersen şu an şimdi kalkar, yanına gider ve ayrılırım.

Basil: Hayır şu an değil. Ben sana doğru zamanı söyleyeceğim. Şimdi sessiz ol. Klara’nın yanında yeteri kadar riskli hareket yaptın. Klara’ya ikimiz de çok değer veriyoruz. Onu üzecek hareketler yapmayacağız. Bizim mutlu olacağımız ancak onun üzüleceği hareketleri ise ondan gizleyeceğiz. Hepimizin yararına olacak.

Cümlemi bitirmemin ardından Meltem’in çenesini tutup dudaklarıma yaklaştırdım ve tutkulu bir şekilde öpüştük.

Meltem: Tamam Basil. Haklısın.

Basil: Şimdi sana verdiğim seyahat yastığını kullan. Göz bandını ve kulak tıkaçlarını tak ve uyu. Sessiz ve sakince, huzurlu huzurlu gidelim.

Bunu dememin ardından Meltem hazırlıklarını yapıp uyumaya başladı. Uçuş sırasında daha fazla riskli hareket istemiyordum. Yanımda iki tane dünya harikası kadın ile İstanbul’a yaklaşmaya devam ediyorduk.

Meltem ile yaşadığımız bu olay babamın kaybını bir süreliğine unutturmuştu. Restorandın bahçesinde yaşadığım duygu patlaması iyice geçmiş gibiydi. Babamın ölümüne aylardır kendimi hazırlamıştım. Yaşadığım duygu patlamasından sonra, kendimi ve duygularımı kontrol edebilmeyi başarabiliyordum. Ailemin ve yakınlarımın sorumluluğunu sağlıklı bir şekilde yönetebilmem açısından bu güzeldi.

Uçağın inmesine 1 saat kala pilotun anonsuyla uyandım. Klara ve Meltem hala uyuyor gibi gözüküyorlardı. Onları kaldırmanın vakti gelmişti. Klara’nın göz bandını kaldırdım ve yüzünü hızlı hızlı öpmeye başladım. Gözlerini yavaşça açmaya başlamıştı.

Klara: (gülümseyerek) Bu harika bir uyandırma servisi için teşekkür ederim.

Cümlesinin ardından dudağımdan uzun bir öpücük aldı.

Klara: Meltem de mi uyuyor ? Sen ne yaptın tüm vakti ortamızda uyanık uyanık mı geçirdin ?

Basil: Yok ya bana da uyku bastırmıştı uyudum. Yeni kalktım daha pilotun anonsuyla. Siz hiç duymadınız. Hala uyuyordunuz.

Bu cümlemin ardından Meltem’i de kolunu yavaşça dürterek uyandırdım.

Basil: Kalk hadi, az kaldı ineceğiz birazdan.

Meltem: (kulağıma yaklaşıp fısıldayarak) Ben de öpülerek uyandırılmak istiyordum. (muzip bir şekilde) Nedir bu ayrımcılık ?

Demek çoktan uyanmıştı.

Basil: (fısıldayarak) Ölüm fermanımızı imzalamamızı istiyorsun herhalde.

Meltem: (fısıldayarak) Senin için her şeye değer.

Klara ne konuştuğumuzu merak eder bir şekilde bize bakıyordu.

Klara: Ne konuşuyorsunuz ya siz öyle fısır fısır ?

Basil: Meltem fısıldayarak konuşalım da Klara merak etsin dedi. (gülümseyerek) Beni çocukça şakasına dahil etti aşkım.

Klara: Yaa demek öyle. (anlamlı bir şekilde gülümseyerek) Sorarım sana bu “dahil olma” işinin hesabını.

“En kısa sürede sor bebeğim” diyerek Klara’nın dudağını uzunca bir süre öptüm.

Uçak havaalanına indiği gibi telefonumu uçak modundan çıkarttım ve Açelya’yı aradım.

Basil: Güzelim indik biz.

Açelya: Tamam, biz de zaten havaalanındayız sizi bekliyoruz. Valizlerinizi alın gelin.

Telefonu kapattıktan sonra uçakların kapısının açılmasını bekledik ve inerek valizlerimizi almaya doğru gittik. Valizlerimizi beklerken Can’da yanımıza geldi.

Can: Basil, kızlar, nasıl geçti yolculuk ?

Basil: İyiydi iyiydi. Rahattı çok şükür. Senin nasıl geçti ?

Kızlar cevap vermektense benim cümlemin ardından kafalarını olumlu şekilde sallamakla yetindiler.

Can: Fena değildi ya. 10 saat oturmak biraz yordu ama güzeldi, rahattı.

Valizlerimizi alıp çıkış kapısına doğru yöneldik. Kapıdan çıktığımızda bizi Annem, küçük kardeşim Lidya ve ablam Açelya karşıladı. Yanlarında ise çocukluğumda benim dadılığımı yapan ve ardından ailemizin bir üyesi olarak gördüğümüz Yeliz abla vardı. Yaş olarak annemden 1-2 yaş küçüktü ve çok güzel bir kadındı. Klara kadar olmasa da uzun bir boyu vardı. Göğüsleri ve kalçaları Melteminkiler kadar olmasa da dolgun sayılırlardı. Meltem seksi bir kadınken, Yeliz zarif bir kadındı.   

Annemle, Lidya ile, Açelya ve Yeliz ile sıkıca sarılıp öpüştük. Bu kişiler Klara ile de yakınlardı. Onlar da hasret giderdiler ve onları Meltem ve Can ile tanıştırdım. Annem hepimizin bir arabaya sığabilmesi için lüks bir van araçla gelmişti. Bu arabayı daha önce hiç görmemiştim. Babam yeni almış olmalıydı. Hepimiz birlikte arabaya bindik ve yol almaya başladık

Meltem: Ayla Hanım, (annemin adı Ayla’dır ve zarif bir kadındır.) Biz Can ile yolunuzu uzatmayalım. Hemen ileride bir metro istasyonu var, bizi orada bırakabilirseniz biz yolumuza kendimiz devam edelim.

Ayla: Olur mu öyle şey ? Buraya kadar Basil için gelmişsiniz. Sizi biz misafir edelim. Ailenize geleceğinizi söylemediyseniz şimdi de söylemeyin. Bir süre bizde kalın sonra onlara da sürpriz yaparsınız.

Meltem: (bana bakarak) Aileme söylemedim geleceğimi ama bilmiyorum. Olur mu ki böyle ? Basil daha yeni geldi. Belki aile arasında birlikte vakit geçirmek istersiniz.

Basil: Olur canım. Neden olmasın ? Senden çekineceğimiz bir şeyimiz yok bizim.

Can: Ben aileme geldiğimi söyledim bile. Misafir olmayı çok isterdim ama gitmek zorundayım.

Ayla: Tamam o zaman. Meltem’i misafir edelim. Can’ı da evine kadar bırakalım.

Can: Hiç gerek yok gerçekten.

Ayla: İtiraz istemiyorum. Basil için buraya kadar geldiniz. En azından bunu yapalım.

Can’a bakarak annemi onaylar şekilde kafa salladım. Can’ı evine bıraktıktan sonra kendi evimize geldik ve araçla bahçe kapısından içeriye girdik. Araçtan indik ve tüm eşyalarımızı odalarımıza taşımaları için evde çalışan görevlilere teslim ettik. Odalarımıza çıkmadan önce salonda hep birlikte oturduk ve sohbet etmeye başladık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir