Sorumluluk Sınavı – 14

Son derse doğru gelmişken , kafamda Muharrem’e yapacağım şantajı hayal ediyordum. Nasıl daha çok sinir ederim diye düşünürken zil çaldı , herkes zombi gibi telefon kutusuna saldırıyordu. Yavaşça sınıftan dışarı adım atarken , arkamdan it oğlu it arkadaşımın (Mahmut) “Cafer bekle 2 dakika” diye seslendiğini duyuyordum. Pek siklemedim çünkü hemen eve gidip görüntüleri yedeklemek istiyordum.

Okul bahçesine kadar geldiğimde arkamdan Mahmut iti , ve diğer it oğlu it arkadaşım (Onunda adını söyleyeyim Berk) beni yakaladı. İki yandan bana sarılarak “Bugün bir yere salmıyoruz ha seni , muhabbet edelim” dediler. “Ya siktirin gidin işim var” desemde dinletemedim , bizim evlere yakın olan kent parkında kola çekirdek eşliğinde muhabbet etmeye ikna ettiler. Yalan yok bu it oğlu itleri çok özlemiştim , vakit ayırmam lazımdı sonuçta 4 senelik arkadaşlarım. Telefonuma sürekli mesaj geliyordu ve şarjı da çok azdı. Ancak biraz oturup eve döneceğim için çok sorun etmiyordum. Bu sırada üçümüz de Mahmut’u travestinin kovaladığı anıyı yad edip , küresel diplomatik meselelere kadar uzanan geniş bir yelpazede muhabbetimize devam ettik. Yaklaşık 3 saat kadar onlarla beraber oturmuştum.

Tabi ben muhabbetin başından beri (salak gibi) telefonumu bankın kenarında bırakmışım , bu it oğlu it Berk’te saate bakmak için telefonu açınca anlık bir göt korkusu yüzünden onun koluna vurdum. Akabinde de telefon yere düştü , “ananı” şeklinde tepki vermiştim aynı saniye. Ekran çok fena çizilmişti , götüm tutuşmaya başladı. “Dur oğlum bir şey olmadı” diye beni yatıştırmaya çalışsada , telefonu açmaya çalıştığımda açılmıyordu zaten eskiydi de. “Orospu çocuğu ellemesen olmazdı zaten siktin her şeyi” diye sitem ettim.

Beni biraz yatıştırmaya çalışsalarda onlarda ettiğim küfürler yüzünden sinirlenmişti , ortam kızışıyordu. Hemen eve gidip telefonu bilgisayara bağlamaya çalışacaktım , bu itlerle daha fazla uğraşamayacaktım bugün. Birbirimize söverek ayrıldık , eve doğru koşarak gidiyordum. Ter içinde odama attım kendimi , “hayır ya olamaz ya olmamalı” diye hayal kırıklığı içinde telefonu şarja taktım. Bilgisayarın açılmasını beklerken telefon ekranının çiziğinden pek fazla görünmeyen ama ne olduğunu da belli eden şarj simgesini görmüştüm. Belli ki şarjı bittiği için telefon kapanmıştı. Boşu boşuna sövmüştüm sanırım ancak ekranın hali de pek iyi değildi , Muharrem’e görüntüleri nasıl izletecektim? Kafamda deli sorular dönüyordu. Bilgisayar açıldıktan sonra bu konuları düşünerek masaüstüne bakıyordum , elimle de fareyi döndürüp döndürüp duruyordum.

Şarj yüzde 5 falan olduğunda çıkardım ve bilgisayara usb kablosuyla bağladım telefonu , dosya aktarımı için telefonda beliren kutucuğa tıklamam gerekiyordu ama ekranında bolca çizik olduğundan tıklamak çok zordu. Bastıra bastıra denedim ve sonunda başardım , telefondan aktarılan dosyalar arasında videoyu bulmaya çalıştım. Buldum da , eve gelince videoyu daha net izleyebilmiştim gizleyecek saklayacak biri yoktu çünkü etrafta. Muharrem’in gerçekten de çok küçük ve buruşuk bir yarrağı vardı. Sema Hoca’ya dokunmuş olması bile beni sinir edebilecekken sikmiş olması daha çok tepemin tasını attırmıştı.

Videoyu hem bilgisayarda windows kurulum dosyalarından birinde gizledim , hem google drive ve fotoğraflara kaydettim hemde kenarda köşede duran gereksiz bir usb’yi alıp onun içine de attım. Telefonu öyle çizik halde adam akıllı kullanamayacağım için usbyi götürüp oradan bilgisayarına bağlayıp o şekilde izletecektim Muharrem’e , telefonu da tamire götürmek lazımdı. Odamdan çıkmadan önce unutmayayım diye usb belleği okul çantamın içine fırlattım.

Salonda boktan trt1 dizisi izlerken uyuya kalmış babamı uyandırıp telefon tamiri için para istedim , “Bırak girişteki ayakkabılığa telefonu ; ben yarın işe gitmeyecem , götürürüm Cemil’e (telefoncu abi)” dedi. Doktor randevusu varmış iş için rapor alacakmış o yüzden benim işi de halledecekti aslan babam. Teşekkür ederek salondan ayrıldım ve odama çekildim. Bir sürü bildirim geliyordu , büyük ihtimal Mahmut ve Berk bana bizim gruptan mesaj yazıyordu ama cevaplayamayacaktım çünkü telefon ekranından bir şeye tıklamak çok zordu ve okunmuyordu. Uzun uzun uğraştırıyordu insanı , sürekli mesaj gelip durmasın diye de telefonu kapattım , acaba Ece ve Aysel bir şey yazıyor muydu diye düşünmeden edemedim. Ve (umarım ki) yarından itibaren Muharrem’i gerçekten kölem yapacaktım. Tavana doğru bakarken , nasıl uykuya daldığımı bile anlamamıştım…

NOT: Bu gece bir bölüm daha atarım , bekleyen varsa beklettiğim için yine özür dilerim 🙂 Keyifli okumalar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir