SAPIK ARKADAŞIM VE KARIM – 1

Mutaassıp bir çevrede yaşayan bir insanım. Evliyim, monoton bir hayatım var. Çocukluk arkadaşım Nizamettin’le çok uzun zaman sonra tekrar bir araya gelmiştik. Nizamettin, boşanmış, yalnız yaşayan, kırklı yaşlarda, hayatı dolu dolu yaşayan değişik bir tipti. Bizim hayat görüşümüze ters bir yaşam tarzı vardı ama çocukluk ve ilk gençlik yıllarımızda çok iyi anlaşırdık keratayla…

Yalnızlıktan dertli olduğunu anlatınca, çocukluktan bu yana süren candan arkadaşlığımızın hatırına, ister istemez bizim eve davet etmek zorunda hissettim kendimi… Akşam yemeğine oturmuş, eski günleri yad etmeye başlamıştık. Karım sofrayı hazırlamış, bir şeyler getirip götürüyor, bizim yanımızda çok fazla zaman geçirmiyordu.

Karım, 34 yaşında, elma yanaklı, bal dudaklı, güzelce, balık etli, tipik Anadolu kadınıydı. Her zaman kapalı tesettürlü bir kadındı. Fakat yine de kapalı olmasına rağmen, karım içeriye girip çıkarken birkaç kez Nizamettin’in bakışlarını karımın üzerinde yakaladım.

İlk başlarda arkadaşımın kapalı olmasına rağmen karıma bakmasına biraz şaşırdım, hatta konduramadım bile… Normal şartlarda evimize çok fazla misafir gelmezdi. Bu duruma çok alışık değildik, hem karım hem ben… Mutaassıp derken öyle çokta sofi değilim, arada sırada içiyorum. Arada sırada kaçamak da yapmak istiyorum, ama şartlar buna müsait olmuyor.

Nizamettin’le o akşam içiyorduk. Karım içki konusunda tam tutucudur, bize biraz da kızgınlıkla bakıyordu. Zaman ilerleyip kafalarımız iyi olmaya başlamıştı. Eski muhabbetlerin biri açılıp bir kapanıyordu. Nizamettin bir ara tuvalete kalktığında, karım sinirli bir şekilde yanıma geldi ve

“Ne oluyor? Kim bu adam? Neden geldi? Niye içiyorsunuz? Ne zaman gidecek?” diye soru yağmuruna tuttu. Karımı susturmaya çalışıyordum, ama nafile… Ortamdan, belki de Nizamettin’den rahatsız olmuştu.

Aradan neredeyse on dakika geçmiş, Nizamettin henüz tuvaletten gelmemişti. Karım söylene söylene çıkarken, Nizamettin de sonunda salona giriyordu. Salondan çıkmakta olan karımın arkasından bakarak,

“Yengeyi kızdırdık Bekir, sopa yemeyelim!” dedi.

“Sen ona aldırma yahu… Pek alışık değil böyle şeylere, içki masası filan… Sen onun kusuruna bakma!” dedim.

Masaya otururken dikkatimi çeken bir şey oldu. Nizamettin’in önü şişkin duruyordu, ama farklı bir şişkinlikti bu. Siki kalkık değildi, cebine bir şey koyulmuş gibi önünde bir kabarıklık vardı. Pek önemsemedim o anda. Karımın limon satan suratından sonra biz de daha fazla oturmadık zaten… Nizamettin kalktı, iyi geceler dileyip evine gitti.

Yatağa yatmış karımın gelmesini bekliyordum. Karım elinde küçük bir poşetle geldi. Poşeti yatağın yanındaki etajere bırakıp, sinirli bir şekilde yatağa girdi. İkide bir lafı akşamki olaya getiriyor, susmak bilmiyordu.

“Yeter artık, uyusak. Sabah erken kalkacağım!” dedim. Karım,

“Uyumayı bırak. Bak bir şey anlatacağım, iyi dinle, tamam mı?” dedi.

“Anlat hadi, başımı şişirdin zaten yeterince!” dedim. Karım,

“Senin bu arkadaşın, Nizamettin midir nedir, her ne boksa… Sağlam ayakkabı değil senin arkadaşın, hem hırsız hem de sapık!” dedi.

“Ne diyorsun sen be?” dedim. “İlk defa evimize geldi. Kırk yıllık arkadaşım, ne zaman gördün, duydun sapıklığını, hırsızlığını? Öyle bir şey olsa evime, senin yanına sokar mıyım ben onu?”

“Öyle işte… Bir şey biliyorum ki söylüyorum. Dediğim gibi, hem sapık hem de hırsız!” dedi. Şaşırıp kaldım. Gözlerim açılmış, yatakta doğrulmuştum.

“Anlatsana, sen ne diyorsun? Nerden anladın sapık olduğunu?” dedim.

“Akşam siz yemekte içerken ben çamaşır yıkadım, biliyorsun. Bir tane külodum, bir tanede eşarbım kayıp! Makineden yıkanmışları çıkardım, sepete koydum, asacaktım, o ara bu adam tuvalete girdi. Sonra makineye yeniden kirlileri dolduruyordum ki, kırmızı eşarp yok!”

“Emin misin kadın? Adamın günahını alma…”

“Bunamadım daha, eminim ben… Yıkayacaktım, kirli sepetine koymuştum. Sonra sepetin dibine sıkıştırılmış siyah saten eşarbımı gördüm, içinde de beyaz külodum. Senin bu arkadaşın şey yapmış…”

“Ne yapmış?” Yüzü kıpkırmızı olmuştu karımın… Sonunda söyledi,

“Otuzbir çekmiş ve külodumla eşarbıma boşalmış. Sen inanmazsın diye yıkamadım, aha burada, poşetin içinde!” diye etajerden aldığı poşeti bana gösterdi.

Şok! Kulaklarıma inanamıyordum, şaşkın bir haldeydim. En yakın arkadaşım benim evimde otuzbir çekmiş ve karımın en mahrem giysilerine boşalmıştı.

Karım konuşmasında devam ediyordu.

“Sonra yıkanmışları asarken farkettim. Kırmızı külodum da meydanda yok! Seninki almış gitmiş. Anladın mı ben niye bu kadar kızgınım? O an tatsızlık çıkmasın diye bir şey demedim. Kavga çıkarırsın, olay olur, önce seninle konuşayım dedim. Ne yapacağız Bekir?” dedi.

Aynı soruyu ben de kendime sorarken karımla göz göze geldik. Pezevengin pantolon cebindeki kabarıklığın nedeni anlaşılmıştı şimdi… Karımın kırmızı külodunu alıp cebine sokmuş orospu çocuğu… Arkadaşının karısı hem de… Nasıl yapar bunu? Hem de eşarbına, küloduna boşalması da cabası…

Sapık… Manyak… Gözümün önüne arkadaşımın bizim banyoda karımın külotlarını elleyişi geldi nedense… Kirli külotları alıp alıp burnuna götürüyor, kokluyor sikini okşarken… Karımın am kokusuyla siki kalkıyor puştun… Burnunda karımın külodu, eşarbına boşaltıyor döllerini… Yapış yapış…

“Söylesene, ne yapıcaz?”

Haydaa… Karımla göz göze, ben bir şey diyemeden bakışıyorduk. Bakarken şaşkınlığım daha da arttı. Bir yandan arkadaşıma kızarken, bir yandan da sikim kalkmaya başlamıştı. Karımın yanaklar elma gibi, dudakları kızarmış öfkeden, kabarmış.

Başında beyaz tülbendi ve üzerinde de beyaz tek parça geceliği vardı. İnce kumaştan geceliğin altından büyük göğüsleri görünüyordu. Yatıp uyuyacak diye sütyen giymemişti içine… Uçları kabarık, koyu renk, bakınca görünüyor. Ellerimi geceliğin üzerinden göğüslerine koydum, avuçlayıp sıktım. Bu defa karım şaşırdı,

“Hele avrat, hele bir sabah olsun. Sen şöyle bir gel bakayım!” deyip ellerimi memelerinden çekmeden karımın etli dudaklarına yumuldum.

Dudaklarını, boynunu, boğazını, yanaklarını öpüyor, yalıyor, kokluyordum. Karım da şaşırmıştı önce, ama hiç itiraz etmiyordu, kendini bana teslim etmişti. Bir yandan karımın her bir yanını öpüp koklarken ellerimi de vücudunda gezdiriyordum.

Elimi geceliğinin eteğine götürdüm. Dizindeki eteği yukarı sıyırdım biraz, içinden ellerimi daldırıp kalçalarını avuçladım. Etli kalçalarına dokunan elim onu biraz ürpertti sanırım. Kalçaları pürüzsüzdü. Karım her zaman bakımlı bir kadındı. Götünü okşamaya başladım. Göt yanaklarını sıkıyor, yoğuruyordum. Elimi öne getirip amına atınca,

“Iııhhh!” diye bir ses çıkardı. Amını okşamaya başladım. Biraz elleyince kabarıp şişen amı tertemiz ve kılsızdı. Kaymak gibiydi teni parmaklarımın altında, ıslaktı.

“Ağda mı yaptın kız?” diye sorunca,

“Hıı… Bu sabah temizledim!” dedi. “Akşama lazım olur dediydim. Nerden bileyim senin eve arkadaş getireceğini…” Dudağını ısırır gibi yaptım,

“Siktirtme arkadaşını şimdi… İfadesini alırım ben o bal kaymak amcığının…”

Karımın am dudakları etli ve büyüktü. Onları parmak uçlarımla sıkıyordum. Amcığının içine orta parmağımı sokup çıkarmaya başladım. Karımın amının sulandığını hissettim. Amının içindeki parmağım sırılsıklamdı ve akan sulardan elim su içinde kalmıştı.

Diğer elimi de geceliğinin yakasından içeri soktum ve sütyensiz, iri memelerini avuçlayıp sıkmaya başladım. Geceliğinin yakasını aşağı sıyırarak memelerini çıkardım. Offf… Karımın göğüsleri harika görünüyordu gözüme, büyük ve dolgundu. Meme uçlarını sıkıyor, dudaklarımla emiyordum. Ben küçük küçük ısırıklar atarken, karımın hafif hafif inlediğini duyuyordum.

Artık dayanacak halim kalmamıştı,

“Bacaklarını aç!” dedim sessizce…

Karım belini havaya kaldırıp geceliğini yukarı sıyırdı. Ben de doğrulup açık bacaklarının arasında yerimi aldım. Karım altımda geceliği beline kadar sıyrılmış ve bacakları iki yana açık bir şekilde yarağıma bakıyordu o esnada… Yarağım kazık gibi olmuş ve havaya doğru tüm haşmetiyle kalkmıştı.

“Bekir sana ne oldu böyle?” dedi. “Taş gibi olmuş bu…”

“Ne yapacaksın neden olduğunu avrat, ne olduysa oldu!” dedim.

Dizlerimin üzerinde eğildim. Derken yarağımın kafası yavaş yavaş amından içeri doğru girmeye başlamıştı. Bu sırada karımdan, “Iığğhh!” diye hafif bir inleme geldi. Yarağım amına girdikten sonra, önce yavaş yavaş içinde gidip gelmeye başladım. Ayaklarımla yataktan destek almış, karımı misyoner pozisyonunda sikiyordum.

Karımdan hiç ses çıkmıyor, kollarını iki yanına uzatmış, öylece yatıyordu altımda. Yüzünü, yanaklarını, dudaklarını öpüyordum. Dudakları öpmekten kabarmıştı. Şakaklarında, iki göğsünün arasında ter damlaları… Başında beyaz ipek eşarbı olduğu halde saçlarından hafif bir parfüm kokusu geliyordu. Memelerini emiyor, uçlarını hafif hafif ısırıyordum.

Daha sonra hızlanmaya ve daha çok sokmaya başladım. Karımın üzerinde gidip gelip, zevkten iniltiler çıkarırken, o altımda yatıyor, parmaklarıyla yatak çarşafını sıkıp duruyordu. Karyola gıcırdamaya başlamıştı. Amının içi kaygan ve sıcaktı. Nemli, daracık am duvarları her girip çıkışımda sikime sürtünüyor, beni zevkten öldürüyordu.

Karımın üstünde inip kalkarken bir yandan da kafamda sorular dönüp duruyordu. Nizamettin ibnesi karımı sikmek mi istiyordu? Herhalde beğenmişti karımı… Öyle olmasa neden karımın küloduna, eşarbına boşalmıştı? Nasıl da pis pis bakıyordu karıma piç herif?

Ya banyodan çaldığı kırmızı külot? Şimdi o çaldığı eşarp ve külotla evinde oturmuş, karımı düşünerek otuzbir mi çekiyordu? Karımın amına değen külodu kokluyordu mutlaka namussuz… Kaygan ipek eşarpla kalkmış sikini mi okşuyordu şu anda? Tüm bu şeytanca soruları düşünürken daha beter tahrik olmuş, daha da hızlanmıştım. Şimdi karıma vurduğum darbelerin şiddetinden karyola gacır gucur sesler çıkarıyordu.

Sonra karımın amından çıktım. Onu belinden tutup biraz daha geriye kaydırdım. Bacaklarını kaldırıp havaya dikince amcığı iyice meydana çıktı, kurabiye gibi belirdi. Elimle yarağımı amına hizaladım ve yavaş yavaş tekrar içine girdim.

İki yana açtığım bacaklarını omzuma koydum ve bu şekilde daha şiddetle sikmeye başladım. Karımın seksi bedeni yarak darbelerimle altımda sallanıyordu. Karım da zevk alıyordu sikilmekten, yavaş yavaş inlemeler,

“Aah, aah! Ohh…” diye sesler gelmeye başlamıştı. Yatağın çıkardığı sesler daha şiddetliydi bu sefer… Yukarıda annemle babamın yatak odası vardı. Onların yataktan çıkan sesleri duyuyor olabileceklerini düşündüm. Siktir et, duyarlarsa duysunlar dedim içimden… Bu kez bacaklarını tekrar ayırdım

“Bacaklarını iyice ayır, tut onları!” dedim. “Güzelce ayır, daha güzel sikeyim seni…”

Karım istekle, hevesle dediklerimi yaparak bacaklarını iki yana iyice açtı ve alttan kalçalarını tuttu. Yatak başından tutarak güç aldım ve var gücümle öne doğru bastırınca, yarağımın taşaklarıma kadar amına girdiğini sezdim. Karımdan çığlık atar gibi,

“Bekir… Ohhh… Ahhh!” sesleri gelmeye başlamıştı. Yatak başından aldığım güçle hayvan gibi sikiyordum karımı. Memeleri sağa sola, ileri geri sallanıp duruyordu. İnanılmaz zevk alıyordum. Her seferinde daha büyük bir güçle amına soktukça, karımdan sadece şiddetli, “Ahh!” sesleri geliyordu.

Odanın içi, yatağın gıcırdaması, karımın, “Aah, aah!” diye inlemeleri, taşaklarım kasıklarına çarptıkça çıkan ‘Şlap şlap!’ sesleri ile dolmuştu. Boşalmaya niyetim yoktu. Karımı hayvan gibi sikerken altımda iki büklüm olmuştu.

Amından çıktım ve bir şey demesine fırsat vermeden yüz üstü çevirdim. Kalçalarından tutup dizlerinin üzerinde doğrulmasını istedim. Elleriyle yatak başından tutarak destek aldı ve dizlerinin üzerinde domaldı.

İlk kez yapıyorduk bunu, hiç domaltarak sikememiştim karımı… Altıma yatar, klasik düzen, ben üstünde gidip gelirken o da zevk almaya çalışırdı. Boşalmadan uzun süre dayanabilirsem sonunda karım da orgazm olur, boynuma sarılıp titreye titreye boşalırdı.

“Ne yapıyorsun Bekir? Ne yapacaksın böyle?” dedi inleyerek…

“Sus…” diye hırladım. “Konuşma… Zevkine bak… Canım böyle istiyor bu gece… Domaltıp sikicem seni…”

Arkasında yerimi aldım. Göt yanaklarını iki yana iyice açınca bir çukur gibi duran göt deliği belirdi. Başparmağımla deliğine bastırdım. Parmağım vıcık vıcık ter içinde kaldı.

“Başını eğ iyice, yastığa koy… Belini de çukur yap…”

Ne dediysem inleye inleye yerine getiriyordu karım… Bacaklarını ayırdım. Yarağımı tekrar amına soktum. Belinden sıkıca tuttum ve gittikçe hızlanmaya başladım. Karım yine, “Ahh, ahh!” sesleri çıkarmaya başlamış, yatak da az önceki gibi sallanmaya ve gıcırdamaya başlamıştı.

Kalçalarına çarpan kasıklarımdan çıkan sesler odanın içinde yankılanıyordu. Karım şehvetle kasılan parmaklarıyla yatak başından sıkıca tutmuş, zevk içinde inlerken, ben boşalacağımı anladım.

Daha hızlı ve daha sert sikmeye başladım. Karım aldığı yarak darbeleriyle, “Imm, ahh, ohhh, ığhh!” diye inlerken elimi başındaki beyaz eşarba attım. Ve sertçe eşarbı çektim, simsiyah saçları ortaya çıkmıştı.

Bir elimle belini tutmuştum. Diğer elimle de tuttuğum beyaz ipek eşarbı burnuma götürdüm ve karımın eşarba sinmiş kadınsı ve baştan çıkarıcı kokusunu içime çekmeye başladım. Boşalmama birkaç saniye kalmışken daha hızlı ve daha sert pompalamaya başladım. Sert bir sesle,

“Alttan elini uzat. Ben seni sikerken amcığını okşa… Bızırını ovala…” diye hırladım.

Karım başını çevirip yarı kapalı gözler ve zevkten kızarıp kaymış suratıyla bana baktı. Eşarbının elimde olduğunu, burnuma götürüp kokladığımı görünce tekrar önüne döndü. Dediğimi yaptı yine, bir elini alttan uzatıp amını, klitorisini okşamaya başladı.

“Ohhh… Bekir… Kocamm…”

O da zevk alıyordu. Sikimi amına gömüp hareketsiz durduğum anlarda kasıldığını, am duvarlarının sikimi sıkıp sıkıp bıraktığını hissedebiliyordum. Bir süre böyle durup zevk almasını bekledim, amıyla sikime yaptığı masajdan ben de zevk aldım.

Sonra boş verip tekrar hızlandım. Tam boşalacağım anda karımın sıcak amından çıkıp ipek eşarbı sikime sardım. Sıcak ve ıslak amdan çıkan erkekliğimin nispeten soğuk ve kaygan eşarpla teması bitirdi beni… Sonunda zevk dalgası tüm vücudumu sardı. Elektrik çarpmış gibi oldum. Boşalıyordum. Tüm döllerimi karımın beyaz şifon eşarbına akıttım. İnanılmaz bir zevk almıştım. Eşarpla yarağımı iyice sildim.

Karım yatakta uzanmıştı, saç baş, am göt dağılmış bir haldeydi. Ter içinde kalmış, uzun siyah saçları yastığın üzerinde dağılmıştı. Geceliğinin açık yakasından memelerinin üst kısmı, altında toplanmış geceliğinin kenarından beyaz kalçaları görünüyordu. Öpüştük ve birbirimize baktık. Sessizliği bozan karım oldu,

“Ne oldu böyle sana Bekir? Uzun zamandan beri böyle yapmamıştık, değil mi?” dedi.

“Evet, çok özlemişim seni!” dedim.

“Ben de seni!” dedi karım. Birbirimize sımsıkı sarıldık. Dile getirmiyorduk ama, bizi bunca azdıranın, delirtenin benim sapık arkadaşım olduğunu ikimiz de biliyorduk. Sikimi örten spermli eşarbı iki parmağının ucuyla tutup kaldırdı, aşağıya attı.

“O sapık arkadaşın gibi sen de eşarbıma boşaldın. Neden?” diye sordu karım.

“Bilmiyorum, ama hoşuma gitti!” dedim. Karım,

“Sapık Nizamettin de şimdi benim külodumla yine otuzbir çekiyordur desene! Ne yapacağız Bekir?” dedi.

“Bilmiyorum kadın…” dedim. “Ne yapabiliriz ki bu saatten sonra… Alıp götürdüğüne göre… Boş bırakmıyordur, bir şeyler yapıyordur senin am kokulu donunla… Koklaya koklaya…”

Başını göğsüme koydu. Eliyle karnımı, kasıklarımı okşadı. Ürperdim, sikim anında sertleşti tekrar… Elini üstüne getirdi, sıcak parmaklarını sikimde hissedince inleyerek kasıldım.

“Hoşuna gitti değil mi?” diye fısıldadı karanlığın içinde… “Hayvan gibiydin, mahvettin beni…”

“Senin hoşuna gitmedi mi? Yatağa girerken adama kızıyordun külodunu çaldı diye, ne sapıklığını bıraktın, ne hırsızlığını… Ama az önce domaltıp sikerken zevkten bayılacaktın nerdeyse…”

Saçından tutup yüzünü bana çevirdim, gözlerinin içine baktım. Gözleri parlıyordu karımın… Doğruldum, üstüne çıktım, bacaklarını aralayıp arasına girdim. Hiç itiraz etmeden araladı bacaklarını…

İnce gecelik memelerini meydanda bırakmış vaziyette, hala belinde duruyordu. Elimle iki yakasından tutup cart diye aşağıya kadar ikiye ayırdım ince kumaşı… Çırılçıplak kaldı altımda…

Etli, öpülmekten kabarıp şişmiş dudakları aralık duruyordu. Yumuldum dudaklarına, hırsla öperken sordum karıma,

“Ne diyorsun? Gelsin mi bir daha? Külotlarını çalsın mı arkadaşım?”

Taş kesilmiş sikimi belinden tutup amının dudaklarının arasına yerleştirdim. Islaklığı sikimin başında hissettim. Çamur gibi olmuştu yeniden… Sikimin önce başı, sonra da taş gibi sertleşmiş gövdesi, karımın amcığından içeriye yağ gibi kaydı … Dibine kadar gömüldü amına… Dudaklarından kopan müthiş bir zevk feryadıyla, inleyerek boynuma sarıldı karım…

“Söyle ulan… Gelsin mi arkadaşım? Banyoya kapanıp senin amcığının kokusunu burnuna çeke çeke sikini okşasın mı? Söyle… Külodunla otuzbir çeksin mi arkadaşım? Döllerini boşaltsın mı küloduna? Eşarbına gelsin mi?”

“Ohhh…” diye şehvetle inledi, boynuma sarıldı sımsıkı… Kasıklarını kasıklarıma yapıştırdı sımsıkı, bacaklarını doladı, zevkten gözleri kaydı. Sikimin başının amcığının ta derinlerinde, en sonda, rahminin duvarına değdiğini, dibe dayandığını hissediyordum. Kulak mememi ısırırken,

“Ohhh… Gelsin kocacımm…” diye fısıldadı sadece… Zevkten hırlayarak çıkıyordu sesi…

“Gelsinn…”