Sahte Koca 

Samet Abi enteresan bir adamdı. Ondaki enerjiyi kimsede görmemiştim. Gün içinde o kadar çok çalıştığı halde akşama da enerjisi kalır ve herkesi ayaklandırırdı. Şantiye şehrin epey dışında olmasına rağmen, o kadar yolu tepip gece geç saatlere kadar bir yerlerde takılırdı. Genelde yanına birini alırdı ve giderken karıya gidiyoruz diye söylenirdi. O gittikten sonra herkes ağız birliği etmişçesine, kesin bir haltlar yiyor derdi. Genelde güvendiği birkaç kişiden biri giderdi, onunla. Yabancı bir ülkede olduğumuz için pek kimse de şantiyeden çıkmak istemezdi. Sonradan öğrenmiştim, Samet Abi’nin zaten 5 sene kadar yatmışlığı vardı bu ülkede. Çıktıktan sonra 5-6 aydır da yine burada çalışmaya başlamış. Ona sorduklarında iftira yüzünden içeriye girdiğini anlatırmış. Ben birebir direkt sormadım ona. Zaten onunla aynı kısımda değildik, sadece onun şen neşeli konuşmalarından dolayı akşamları dikkatimi çekmesinden tanıyordum.

Onunla yakından tanışmam ise, bir akşam yardakçılarından ikisinin de o akşam onunla şantiyeden çıkmak istememesiyle oldu. Ben de tam da yanındaydım. Onun esprili küfürlerine kahkahayla gülünce, “Ne gülüyon zibidi, kalk sen gel o zaman” demesinden sonra onunla şantiyeden çıktım. Şantiyeden hiç çıkmamış değildim tabii ki. Bu ülkeye geldiğimizde, çok ayak altında dolaşmayın. Ne kadar çok dolaşırsanız ayağınız bir şeylere dolaşır denmişti. Ben de zorunluluklar haricinde çıkmadım. Pek fazla bir şeye de ihtiyacımız olmuyordu gerçi.

Samet Abi, yolda beni epey güldürdü. Ben de ona ayak uydurmaya çalışıyordum, derken biraz kaynaştık. Ben karıya gideceğiz derken, arabayı şehrin mutena mahallelerinden birinde bir kenara çekti ve benim arabada beklememi istedi. Ben arabada beklerken birkaç yüz metre açıkta yürüyüp, bir evin kapısına yakın iki kişiyle buluştu. Ne konuştular, hatta ne alıp verdiler anlamadım. Ama pek bir sorun yok gibi görünüyordu. Samet Abi, işi bittikten sonra sakin görünmeye çalışarak arabaya geri geldi. Ne yaptığını direkt soramadığım için, “Abi bir problem yok di mi?” diyebildim. Samet Abi de, “Yok koçum ne problemi” diyerek detaya girmek istemediğini belli etti. Ondan sonra bir iki yerde daha benzer sahneyi yaşadık. Ben uzaktan da olsa, konuştuğu ya da alışveriş yaptığı kişilerin pek tekin kimseler olmadığını anlamıştım. Artık Samet Abi’ye sormuyordum, ne yaptığını ya da bir problem olup olmadığını. O akşam biraz araba ile şehirde tur atıp, bir saat kadar bir yerde mola verdikten sonra, en son bir yere daha uğrayıp sonra şantiyeye dönüş yaptık. Benim açımdan hayal kırıklığı olmuştu, karıya gideceğiz derken bilmediğim işlerin döndüğü bir işin içine girmiştim. Gerçi ben arabada kalmıştım ama yine de tedirgin olmuştum. İşin tuhaf tarafı, Samet Abi her seferinde, arabaya döndükten sonra yine esprili küfürleri, anlattığı hikayelerle ortamı yumuşatır, hatta rahatlatırdı. Sanki hiç bir şey olmamış gibi devam ederdik. O akşam o yüzden boş dönünce pek fazla bozulmadım ona.

Ertesi akşamlarda da Samet Abi artık beni tercih etti, yanında götürmek için. Zaten diğer iki adam nedense sanki dünden razı idiler. Samet Abi bir önceki akşamki gibi yine birkaç yerde, birkaç kişiyle yine aynı şekilde buluştu. Ben artık Samet Abi’nin goygoyuna eşlik ediyor gibiydim. Bu karı işinin yalan olduğuna artık düşünmeye başlamıştım ki, en son görüşeceği adamlarla görüşürken benim de gelmemi istedi. Ben çekindim tabii. “Abi, ben burada bekleyeyim” dedim. “Yok oğlum, karı sikmeyecek misin?” deyince “Onun için geldik sanıyordum ama, hiç karı yüzü görmedim.” diye yanıtladım. Neyse pek fazla ikiletmedim, onunla indim. O önde, ben arkada tedirgin bir şekilde onu takip ettim. Girdiğimiz evde sanki kimse yokmuş gibi, kapıda bizi karşılayan olmadı. Samet Abi, “İçeride iki kadın var, artık hangisi şansına denk gelirse. Yarım saat vaktin var. Erken biterse daha iyi” dedi. Filipinli olduklarını sandığım kadınlardan birini hemen Samet Abi kaptı, diğeri bana kaldı. Kadın benim yaşlarda ve çok iyi İngilizce konuşuyordu. Ben önce onunla sohbet edip, tanımaya çalışınca vaktimiz yok anlamında birkaç şey söyleyip hemen soyundu. Ben de zaten gecenin gerginliğiyle hemen arkasından soyunup, hızlı bir şekilde işimi bitirip çıktım. Ben erken bitirdiğimi ve Samet Abi’yi bekleyeceğimi düşünürken, Samet Abi zaten aşağıda beni bekliyormuş. Demek ki Samet Abi benden de erken boşalmış. Neyse, kapıdan çıktıktan sonra yaktı sigarasını Samet Abi ve arabaya binip şantiyeye döndük.

Diğer akşamlarda, her zaman böyle kadın işi olmuyordu. Olursa bana sürpriz oluyordu. İşin ilginci Samet Abi gideceğimiz yerlere giderken hiç telefonla konuşmuyordu, kiminle ve nerede buluşacağını nasıl anlaştığını anlayamamıştım. Artık son görüşmelerinde ortalığın gerildiğini anlıyordum. Samet Abi, yine aynı Samet Abi’ydi. Hiç bozuntuya vermiyordu ama vücut dili, bir şeylerin yanlış gittiğini belli ediyordu.

Aslında o akşamdan sonra onunla gitmemeliydim. Samet Abi, o akşam sanki içine doğmuş gibi başına bir şey gelirse biriktirdiği parayı şantiye’deki eskavatörün panosunun içine sakladığını ve 6 yıldır görmediği karısı ve çocuklarına götürmemi istedi. İstediğin kadarını al, ama mutlaka onlara bir şeyler götür dedi. Ben anlamadım tabii, “Abi ne olacak ki. Hepi topu birkaç kişiyle görüşüyorsun” dedim. Amacım ne yaptığını anlamaktı. “Oğlum sen bilmesen daha iyi. O yüzden sana anlatmıyorum. Sen sadece dediğimi yap.” dedi. Daha önceki akşamlarda da, bazen efkarlanınca memleketteki karısını ve çocuklarını anlatırdı bana. Hele biri daha yeni doğduğunda gelmiş buralara. Utancından arayamamış bile içeriye girdikten sonra. “Biraz para biriktirip, artık ele güne muhtaç olmayacak parayı denkleştirmeye çalışıyorum” demişti. Sonra şimdiye kadar biriktirdiği paranın yaklaşık bir milyon olduğunu duyunca kalbim küt küt atmıştı. İlk görüşmesi yine olağan geçmişti. İkincide hafif tartışma var gibi görünüyordu. Üçüncüye giderken, arabadan çıktığında direksiyona geç diye tembihledi. “Eğer bir şey olursa arabayla yaklaşır, beni alır sonra da gazlarsın” dedi. Yani anlamıştı bir şeyler olacağını. Adamlarla önce sakince konuşur gibiydiler. Sonra birden alevlendi, o ara nereye bakıyordum da kaçırdım anlayamadım. Sonra silah sesi geldi ve Samet Abi yere yığıldı. Ben onu almak için oraya doğru arabayı sürdüğümde adamlardan biri yerdeki Samet Abi’ye kurşun sıkmaya çalışırken, diğeri de bana doğru yürüyüp kurşun sıkıyordu. Ben de direksiyonu kırıp, Samet Abi’yi orada bırakmak zorunda kaldım. Şantiyeye girdiğimde nefes nefeseydim.

Sessizce şantiyeye girdim, güvenliğe de gözükmeden. Güvenliğin meşgul olduğu bir anı bekledim ki, girişimi görmesin. Sonuçta askeri kamp değildi ve çok sıkı değildi güvenlik. Kimse sormadı, Samet Abi nerede diye. Taa ki sabah işbaşı yapıncaya kadar. O arada arkadaşlardan birkaçına Samet Abi kaçta çıktı diye sorarak, sanki o giderken yanında değilmişim intibası bıraktım. Galiba işe yaradı ki, yalnız çıkınca başına bir işler geldi diye söylenti yayıldı.

Samet Abi iyi bir iş makinası operatörü idi. Zaten o yüzden, içeri girip çıkmasına rağmen yine o ülkedeki bir şantiyede iş verdiler. Pek iş güvenliği olmadığı için, hele böyle kalifiye eleman getirtmekte zorlanıyorlardı zaten. Bana gelince, ben de biraz para biriktirmek, biraz da macera olsun diye gelmiştim. Maaş fena değildi, işe gelince Türkiye’de de başka açılardan şantiye işleri zordu.

Samet Abi’nin öldüğü hemen o gün şantiyede duyuldu. Şirket nasıl bağlantıları varsa olayı hemen kapattı. Samet Abi’nin cenazesi memlekete bile gitmedi. O olaydan sonra şantiyeden hiç çıkmadım. Sonra projenin revize olduğu ve ikinci fazı için ara verileceği söylendi. Bu arada Türkiye’de de büyük bir iş almışlardı. Ben parası daha az olsa da oraya geçmek istediğimi söyledim.

Tam da o sırada, sık sık arıza çıkaran eskavatörün Türkiye’ye götürüleceği söylendi. Hangi eskavatör olduğunu öğrendikten sonra, bir gece gizlice Samet Abi’nin paralarını Türkiye’ye gidecek olan eskavatörün panosunda gizli yerlere yerleştirdim. Sonra memlekete döndüm.

Yeni şantiyeye geçmeden önce biraz izin aldım. O arada eskavatörün gelişini bekledim. Samet Abi’nin ailesini ziyaret etmeyi düşündüm ama, para gelmediyse ne için gidecektim. Kocanız öldü, başınız sağolsun mu diyecektim. O yüzden, para gelsin bir bahaneyle gider baş sağlığı diler. Paralarını da teslim ederim diye düşünüyordum.

O yüzden birkaç gün evimde bizimkilerle beraber, o eski rutin hayatıma döndüm. Bizimkiler abim evlendikten sonra, bu sefer bana sarmışlardı evlenme baskısına. Yurtdışında şantiyede olduğum dönemde pek konusu geçmiyordu haliyle. Annem de babam da emekli oldukları için, tek beklentileri artık benim evlenmem ve torun sevmek idi. Abimin yakında çocuğu olacaktı, dolayısıyla benim evlenmem kalmıştı.

Annem de babam da artık emekli olduktan sonra geç kalkıp, geç kahvaltı yapıp sonra biri salondaki, diğeri yatak odasındaki televizyonda günlerini geçiriyorlardı. Artık onların geç kalkmaları beni de rahatlatmıştı. Geç yatmayı sevdiğim için, geç kalkmayı severdim ve özellikle babamın çalıştığı zamanlarda illa onunla kahvaltı yapmak zorundaymışım gibi beni uyandırırlardı. Ben de şantiyeye gittiğim için, bizimkiler evde yalnız kalmanın rahatlığına alışmışlardı anlaşılan. Şantiye alışkanlığından çok da geç olmayan saatte uyandım. Bizimkilerin yatak odasının kapısı açıktı. Herhalde uyandılar diyerek, içeride ne olduğunu bilmeden kafamı uzattım. Bir de ne göreyim, annem babamın pijamasını biraz sıyırmış ve sikini emiyor. Babam da annemin saçını okşuyordu. Ses çıkarmadan, bir adım geriye attım. Nedense tahrik etmişti gördüğüm sahne. Annemi hiç öyle düşünmemiştim. Tabii babamı da. Geriye odama dönmeyi düşündüm. Ses çıkarırım diye hareket etmedim. Biraz bekledikten sonra yine bir adım atıp, ne yapıyorlar diye kafamı uzattım. Bu sefer çıplaktılar ve annem sırtüstü uzanmıştı, babam da bacak arasından annemin amını yalıyordu. Galiba beni göremezler deyip izlemeye devam ettim. Sonra babam doğrulup sikini tutarak annemin amına girdi. Babamın siki de epey varmış diye düşündüm. Annem babamın başını kendine doğru çekti ve öpüştüler. İkisi de epey azgınca ses çıkarıyorlardı. Sonra babam hızlandı. Sanki babam ve annem değillerdi. Sikim acayip kalkmıştı. Sonra babam annemi çevirdi ve annem domalıp kalçasını kaldırdı. Babam hızla gidip geliyordu. Yavaşladığında gürleyerek inleyince artık boşaldığını anladım. Hemen bir adım geri atıp, çekildim. Artık konuşmalarını dinliyordum. Annem, “Salim uyanmıştır” dedi. Babam da, “Ne uyanacak bu saatte. İzindeyim diye öğlene kadar yatar kerata” dedi. Beni farketmemişlerdi. Ama ben fena tahrik olmuştum. Odaya gidip, ya da banyoya 31 çekmek istedim. Odaya doğru giderken, annemin beni görüp “Aaa, Salim. Sen uyandın mı?” deyişini duydum. Kafamı çevirip anneme baktığımda, hala o orgazm rahatlığını yüzünde görebiliyordum. Arkasından gelen babamda ise alışılmadık gülümsemeyi farkettim. Babam hemen ekmek filan almaya çıkıyorum dedi. Annem de kahvaltı hazırlamaya geçti. Kahvaltıda annem ve babamın yüzlerine bakarken, sabahki onları gözetlerkenki halleri gözümün önünden gitmiyordu.

Eskavatörün şantiye deposuna alındığı haberini alınca oraya gitmenin planını yaptım. Dikkat çekmemeliydim. Önce yeni proje hakkında bilgi aldım şirket merkezinden sonra da depoya gittim. Depodaki güvenlik normalde işi olmayanı almaz içeriye. Ama ben güvenliğe proje hakkında bir şeyler sallayıp, onu da biliyor musun diye sordukça, o da bilmiyormuş gibi davranmak istemedi. Sonra da iş makinalarına bakmam lazım deyip, bizim yurtdışından gelen eskavatörü buldum. Yanımda birkaç alet getirmiştim, panoyu açıp sökmek için. Tabii çanta da. Söküp, paraları sıkıştırıldığı yerden çıkarıp, sonra panoyu yeniden monte etmem yarım saati geçti. Her geçen dakikada güvenlik yanıma gelir mi diye korktum. Sırt çantamın şişkinleşmesi nedense dikkatini çekmedi, güvenliğin. Çantayı arabaya attığımda hissettiğim rahatlamayı hiç bir orgazmda yaşamadım.

Sonra eve geldim. Babam dışarıdaydı, annem de televizyon seyrediyordu. Odamın kapısını kapatıp destelerden saydım parayı. Samet Abi’nin dediği gibi bir milyon dolara çok yakındı. Bir kısmını hemen odamdaki gardırobun tabanına dizip, üstüne önce bir örtü, onun üstüne de tişörtlerimi dizdim. Bir kısmını da, eski kablo sandığımı boşaltıp yine tabanına dizdim. Üstüne eski şarj kablolarından artık kullanmayacaklarımı atıp, yine kabloları üstüne rasgele kapattım. Yine epey bir para kalmıştı. Kitapların arasına koymaya çalıştım ama çok kabartıyordu kitapları. Yine de kitapların arasına da epey yerleştirdim. Odanın değişik yerlerine dağıttım kalanları da.

Artık Samet Abi’nin ailesine gitme zamanım gelmişti. Ne konuşacağımı kafamda kurmaya çalışıyordum. Öldüğünü söylese miydim. Para göndermiş mi deseydim. Selamı mı var deseydim. Bunların hepsi kafamda dönüyor ama evlerine giderken hangisini söyleyeceğime karar verememiştim. Evleri eski bir semtte ama iyi bir muhitte değildi. Arabamı parkederken, arabama bir şey olur mu diye çekineceğim kadar pek tekin bir mahalle değildi. Akşam saatlerinde gittim ki, kadın evdedir diye. Samet Abi’nin anlattığına göre oğlu altı yedi yaşlarında, kızı da on onbir yaşlarında olmalıydı. Karısı hakkında doğal olarak bir şey anlatmamıştı ama adının Emine olduğunu söylemişti lafın bir yerinde. Apartman ziline basıp, sonra merdivenlerden çıktım. Kata vardığımda hangi kapının açılacağını bilemediğimden arkamdan bir kapı açılınca tedirginlikle ona doğru döndüm. Eşarbını ensesinde bağlamış, beyaz tenli boynunu açığa çıkarmış temiz yüzlü bir kadın vardı karşımda. Ben daha bir şey söylemeden oğlu arkasından gelip annesinin bacağına tutundu. Kadının üstünde ne kapalı, ne de açık sayılabilecek bluz ve altında pijama altı gibi bir şey vardı. Beni yabancı olarak görmesinler diye, kadına sesleneceğime oğlana “Ozan naber?” dedim. Oğlunun adını biliyordum. Samet Abi hep bahsederdi, Ozan ne çok büyümüştür diye. Kızı Sema için de, beni unutmuştur derdi. Ben oğlana sanki tanıdıkmışım gibi seslenince kadın bana “Samet! Hoşgeldin!” dedi. Ben, “Eee, şey” diyecek oldum. Hemen beni içeriye aldı. O arada kızının mahzun bakışını gördüm. Kadın rol mü yapıyordu, beni Samet Abi sanamazdı. Gerçi o da kara kuru bir adamdı. Ben ondan biraz daha açık tenliydim. Boyum hemen hemen onun kadardı. O benden 6-7 yaş daha büyüktü. Kadın Samet Abi’ye göre daha genç görünüyordu, ama yine de benden en az 2-3 yaş büyüktü. Kadın hemen, “Aç mısın. Sofra açayım mı?” diye sordu. “Yok tokum sağol” dedim ve çocuklara baktım. İkisi de bana yabancı gibi bakıyorlardı, ki zaten yabancılarıydım. Anneleri onlara kızdı, “Çocuklar babanız geldi, neden sarılmıyorsunuz”. İkisi de sırayla sarıldı, kız biraz çekingen, oğlan ise daha sıcak sarıldı. Kadın beni oturttu, televizyon açıktı ve kimse bakmıyordu artık. “Çayı yeni demlemiştim” dedi ve çay koymaya mutfağa gitti. Eve bakındım. Oldukta sıradan ve sade bir evdi. Samet Abi, “En azından bir ev bırakmıştım” derdi. O yokken nasıl geçinip gittiklerini Samet Abi bile bilmiyordu. Zaten o yüzden utanıyordu.

Çayları koyup geldi ve yanıma oturdu. “Hiç değişmemişsin Samet” dedi. Ne diyeceğimi bilemedim. Onu bozmak istemedim. “Değiştim, herkes kadar değiştim” dedim. Kadın bana gülümsüyordu. Bacaklarıma dokunup, “Pantolonun güzelmiş” dedi. “Sağol, Türkiye’ye geldikten sonra aldım” dedim. Samet rolüne devam mı etsem diye düşünürken, oğlan “Baba, sen neden yoktun?” dedi. Babalarını korumak için, daha doğrusu kötü babaları olduğunu düşünmesinler diye, “Size para kazanmak için” dedim. Kadın da, “Sen orda, biz burda hep sıkıntı çektik. Artık gitmeyeceksin değil mi?” dedi. “Artık gitmeme gerek kalmaz herhalde” diye muğlak cevap verdim. Kadın neler yaptığımı sormuyordu. Sessizlik olmasın diye ben sordum, “Eee, neler yaptın” diye.

Anlatmaya başladı. “Sen gittikten sonra ne seninkiler, ne benimkiler yardım etmedi. Senden de para gelmedi. Ben de çalışmaya başladım. Önce temizliğe gittim. Epey yorucuydu. Ozan bir yandan, kız bir yandan bakmak zorundaydım. Sonra temizlik işi ağır gelince bir fabrikada çalışmaya başladım. Biraz zor da olsa geçiniyorduk. Seninkiler yine aramıyordu. Abim arada bir gelip hatırımı soruyordu ama o da yemek yiyip, sonra benden harçlık gibi para alıp gidiyordu. Yani kimsenin faydasını görmedim sen gittikten sonra”. Dikkatle dinledim anlattıklarını. “Bundan sonra rahat edersin” dedim. İkinci çaylarımızı koymaya gitti. Bu arada çocuklarla kaynaşmaya çalıştım.

İkinci çaylardan sonra, çocukları yatırdı. Oğlanı hala yanında yatırıyormuş, o yüzden oğlan ablasının odasında yatmaya epey direndi. Ben ise hala nasıl konuyu açıp, sonra sıvışacağımı kafamda düşünüyordum. Neyse zorla çocukları ranzalı yatakta altlı üstlü yatırdık.

Emine çocukları yatırdıktan sonra, “Sen de yorgunsundur bey. İstersen biz de yatalım. Ben de biliyorsun işe gideceğim sabah” dedi. Daha Samet Abi’yi, parayı ve daha önemlisi benim Samet Abi olmadığımı söyleyememiştim. Yatak odasına geçerken, ondan ziyade ben gergindim. Emine yine aynı kıyafetle yatağa girdi. Benim kanvas pantolonum ve gömlek vardı üzerimde. Işığı kapatmadan onları çıkarıp bir kenara katlayıp koydum. Beyaz fanila ve baksırımla yatağa girerken ışığı kapattım. Bir yabancı kadınla aynı yataktaydım ve kadın beni kocası olarak görüyordu. Acaba bir illüzyon muydu. İllüzyon ise, ona mıydı bana mıydı. Yine de ona fazla yaklaşmamaya çalıştım. Önce sırtını dönerek bana yaklaştı. Bir kadınla yan yana yatmak doğal olarak beni tahrik etmişti. Kalçasını bilerek ya da bilmeyerek geriye yaslayarak bana dokundu. Ben kıpırdamamaya çalıştım. Sonra döndü ve elini göğsümün üstüne koydu. Ben yan yatarak uyumaya alışkındım. Eli göğsümdeyken hiç uyuyamazdım. Hele yanımda kadın olmasından olduğum tahrikle. Sonra ben ona doğru döndüm ve elimi onun kolunun üstüne koydum. Onun eli de belim koltuğumun altına gelmişti artık. Karanlıkta gözlerini açtığını ve bana baktığını farkettim. Elimi yavaşça aşağıya götürüp bluzunun altından belinin üzerinde tenine dokundum. Artık yavaşça sevişmeye geçiyorduk sanki. O da beni okşamaya başladı. Ben onu, o beni teşvik ediyordu birbirimize dokunma konusunda. Sonunda bluzunu çıkardım. Memeleri el dolduruyordu ama çok büyük değildi. Eğilip memelerini öptüm. Meme uçları sertleşmişti. O da eliyle hala baksırımın içindeki sertleşmiş sikimi okşuyordu. Önce fanilamı çıkardı, sonra da baksırımı çıkarmama yardım etti. Ben de onun pijama altını küloduyla birlikte çıkardım. Karanlık odada el yordamı ve birbirimizi kokusuyla hissediyorduk. Kadının birkaç günlük yıkanmadığı, kurumuş ter kokusunun tenine sinmesinden anlaşılıyordu. Amını yalamak için bacak arasına girdiğimde kesif bir koku vardı. Bu biraz da ıslak amının kokusuydu. Kıllı amının dudaklarını aralayıp, dilimi içine soktum. Şimdiden ıslanmıştı. Klitorisini am dudaklarının arasından yukarıya doğru yaladım. Önce hafif hafif, sonra kalçasını kaldırdıkça daha sert yaladım. Kadın ne kadar tahrik olursa olsun ses çıkarmıyordu. Nefesinden anlıyordum, neden hoşlanıp neden hoşlanmadığını. Sanki kocası için herşeyi yapmaya hazır gibi davranıyordu. Gerçi ben de onun nefesini takip ederek, neden hoşlandığını anlamaya çalışarak devam ediyordum. Dilim uyuşmaya başlayınca yalamayı bırakıp üstüne çıktım. Sikim ıslak amına kolayca girdi. Karanlıkta da olsa gözlerinin faltaşı gibi açıldığını farkettim. Ellerim iki yanında dik, ona doğru eğilerek gidip gelmeye devam ettim. Ne kadar gidip geldiğimi hatırlamıyorum, ama epey sürdü. O ses çıkarmasa da, ben gürleyerek boşaldım. İlk defa prezervatifsiz am sikiyordum ve içine boşaldım. Bir süre sabit durduktan sonra üstünden inerek, yanına uzandım. Ne o, ne de ben boşaldıktan sonra temizlenmedik, hatta peçete bile kullanmadık. Sabaha kadar çıplak yan yana uyuduk. Sabah onun telefonunun alarmı çaldığında yataktan çıplak çıktıktan sonra giyinirken Ozan çıkageldi. Ben hala yorganın altında çıplaktım. Emine Ozan’ı uzaklaştırdı ve ben de giyinme fırsatı buldum. Yorganı kaldırdığımda çarşafı gece kirlettiğimizi farkettim. Yorganı yine örterek yataktan çıktım ve giyindim.

Sabah kahvaltısında sanki aile gibiydik. Çocukları okula benim arabayla bırakacağımı söyleyince ikisi de sevindi. Hatta Emine’yi de durağa kadar bıraktık. Çocuklar okula bıraktığımda gururlandılar. Okul çıkışında onları alacağımı söyledim.

O gün biraz para bozdurdum. Dolar olarak pek fazla olmasa da Türk Lirası epey tutmuştu. O yüzden çantamda şişkinlik yaptı. O gün çocuklara birkaç hediye aldım, çoğunlukla oyuncak tarzı. Evlerine de marketten alışveriş yaptım. Çocukları okuldan aldıktan sonra eve gidip, hediyelerini verdim. Market alışverişini de mutfağa yerleştirdim. Çocuklar hediyeleri çok beğendiler. Emine geldikten sonra hızlıca yemeği hazırladı. Epey hamarak bir kadındı anlaşılan. Yemek ve sonrasında sanki bir aile ortamı vardı. Beni yabancı olarak görmüyorlardı, sanki yıllar önce ayrılmış ve aramız bir gecede kapanmıştı. Çocukları yatırdıktan sonra yine odaya çekildik.

Bu sefer yatağa girerken ışığı kapatmadım ve hemen ona yakınlaştım. Işık açık olduğu için bu sefer utangaçtı. Öpüşerek başladım. Dün öpüşmemiştik halbuki. Dillerimiz birbirinkine değerken bile azgınlığımız belli oluyordu. Hemen soyunduk. O güzel uzun boynunu öptüm. İkimiz de dizlerimizin üzerinde sarılıyorduk. Omzunu öperken, ellerim kalçalarında dolaşıyordu. O da başını geriye atmış, gözlerini kapatıyordu. Sonra memelerini öpüp okşadım. O da ellerini nereye koyacağını bilemeden vücudumun üzerinde gezdiriyordu. Sonra nedense ben söylemeden başını eğip sikimi öpmeye başladı. Başını kaldırıp, “Samet sikin değişmiş. Ne oldu ki buna” dedi. “Ne var ki, yine aynı sik” dedim. “Hayır, böyle büyük değildi” dedi. “Eee, beğendin mi yeni halini” dedim gülümseyerek. O da, “Evet çok güzel. Dün gece farketmiştim zaten” diye utanarak cevapladı. Sikimin başını emiyordu ve ancak yarısına kadar ağzına alıyordu. Israr etmedim pornolardaki gibi hepsini ağzına alması için. Yeterince zevkliydi sikimi emmesi. Sonra ben yatırdım onu ve bacaklarını açarak amını yalamaya başladım. Bu sefer ışık açık olduğu için amını görebiliyordum. Amının kılları uzun ve düzensizdi. Değil uzaktan, yakından bile am dudaklarını görebilmek için ayırmak gerekiyordu. Dünkü boşaldığım döller sanki dışarı sızıp kurumuştu. Aynı kesif koku yine devam ediyordu. Yine ıslaktı amı. Am dudaklarını aralamadan am dudakları hizasından yaladım. Amı tahrik oldukça kan amına doldu ve am dudakları hafif aralandı. Arada bir klitorisini dilimle tahrik ediyor, sonra yine am dudakları üzerinden yalayarak açılan dudaklar arasında amını dilimle sikiyordum. Bu sefer tek bacağını kaldırarak sikimi doğrultup amına girdim. Kaygan ve ıslak amı, sikimi güzelce kavrıyordu. Sonra nasıl olduysa üste çıkmak istedi. Uzandım ve dizlerinin üzerinde üstüme çıktı. Elimle kalçasını kavrarken, bir yandan da memelerini ağzıma veriyordu. Ellerim kalçalarını tutarken bir yandan parmak uçlarım onun anüsünü okşuyordu. Artık göt deliğini okşadığımdan mı, yoksa yukarı aşağı inip çıkarken sikimin amının duvarlarını gerdirmesinden mi, normalde olmadığı şekilde sessizce inliyordu. Bir ara orta parmağımı anüsüne sokmaya çalışınca, eliyle elimi oradan çekti. Biraz kalçasını tuttuktan sonra parmağımın ucuyla anüsünü okşamaya devam ettim. Emine ile anal denemek aklıma düşmüştü. Şu ana kadar pek olumlu yaklaşacağı intibası vermemişti, yine de denemek istedim. Onu üstümden indirip, yan yatırdım ve kaşık pozisyonunda arkasına geçtim. Kalçasının yanağını kaldırıp, göt deliğini görmeme rağmen yine amına girdim. Birkaç gere amına gidip geldikten sonra çıkarıp, göt deliğine sikimi dayayıp bastırdım. Emine, “Şşşşt. Orası yok” deyip, sikimi tekrar eliyle amına yerleştirdi. Biraz daha kaşık pozisyonunda amını siktikten sonra, bu sefer kazayla olmuş gibi göt deliğine hızlıca bastırdım. Tabii pornolardaki gibi olmuyormuş, girmediği gibi Emine’yi çok kızdırdı. “Sen yaban ellerde tuhaf alışkanlıklar edinmişsin Samet” dedi. Baktım pek izin vermeyecek, yine kaşık pozisyonunda amına boşaldım. Işığı kapatıp, yine çıplak uyuduk.

Gece bu sefer daha yakın sarılarak uyuduk. Hatta yine gece yaramazlık yapıp, sikimi götüne dayadım. Uyanınca yanlışlıkla olmuş gibi davrandım. Sabah yine azgındım, telefonunun alarmı çalınca hızlıca kalkıp giyinmese yine sikişirdim. Sabah yine kahvaltıdan sonra Emine’yi durağa, çocukları da okula bıraktım. Biraz daha para bozdurdum. Çok para bozdurup dikkat çekmek istemiyordum. Hatta her seferinde başka bir döviz bürosunda bozduruyordum. Her akşam evin bir eksiğini alıyor, hatta Emine’ye biraz para bırakıyordum. Yine her gece sikişiyorduk. Artık ışıkla sikiştiğimiz için birbirimizi daha iyi tanıyorduk. Bir akşam ikimiz de yıkandıktan sonra seviştik. O zaman domaltıp göt deliğini de yaladım. Amacım, göt deliğini yakından incelemekti. Galiba hiç anal yapmamıştı ki, çevresindeki kedi bıyığı kılların arasında küçücük büzük bir göt deliği vardı. Cesaret edip sordum, “Buradan da yapalım mı?” diye. “Sameeet” dedi, “Sen yabancı kadınlardan mı öğrendin yoksa” diye sordu. “Aman Emine, bir değişiklik olsun istedim. Sana her şeyinle sahip olmak istiyorum” dedim. “Ama Samet, acıyormuş öyle” diye çekincesini söyledi. “İlkinde biraz acıyabilir. Sana söz, çok acırsa bırakacağım” dedim. Tabii hemen kelimelerimden yakalayıp, “Nerden biliyorsun ilkinde biraz acıyabileceğini” diya sordu. Tabii ben Samet olmadığım için kendi tecrübemi anlatamazdım. Eski kız arkadaşlarımdan biriyle benim ısrarımla denemiş, aslında pek o kadar acımasa da, onun pek hoşuna gitmediği için ancak benim ısrarımla birkaç kere daha yapmış, en sonunda benim hayvanlığımla biraz sert girdiğim için artık hepten kapatmıştık anal meselesini. Kısa bir süre sonra da başka sebepten ayrılmıştık zaten. Şimdi onu anlatamazdım. “Yani, öyle okudum bir yerde” dedim. Pek tatmin olmuş gibi değildi. Dikkati göt deliğinden uzaklaştırıp, yeniden sevişmeye başladık. Bacakları omzumda siktim bu sefer. Sonra domalttım. Domalınca belinin ne kadar ince, kalçalarının ne kadar yuvarlak olduğu ortaya çıktı. Boşalmak üzereyken sikimi çekip göt deliğine bastırdım. Ne kadarı girdi bilmiyorum, ama sikimin başı tamamen girmedi ama. O kadarıyla bile götünün sikildiğini düşündü. “Samet, ne yaptın sen?” diye başını çevirdi. Eliyle de göt deliğinin çevresini sarmış döllerimi sildi. “Ne yapıp edip, istediğini aldın” dedi. “Ama o kadar acımadı” dedi. Aslında tam girmemiştim, sadece belki biraz göt deliğini gerdirmişti. “Eğer bu kadar acıyorsa, bir daha deneyebilir miyiz” dedim. Yarım ağızla, “Olabilir” dedi.

Artık eve uğramıyor, uğrasam bile gün içinde bir iki saatliğine bizimkilere gözüküp, sonra biraz alışveriş yapıp Emine’ye dönüyordum.

Bir gün para bozdurmuş, bir AVM’ye gitmek üzere arabama yönelmiştim. Aksanlı Türkçe konuşan iki kişi iki tarafımdan kolumdan tutarak “Samet’in karısıyla görüşüyormuşsun. Bizim sormamız racona ters. Sor bakalım, Samet ona para filan göndermiş mi?” diye beni sıkıştırdılar. Böyle bir şeyi tahmin ettiğim için zaten parayı hemen ortaya çıkarmamıştım. Şimdiye kadar çıkardığım para benim için dikkat çekmeyecek bir paraydı. Şimdi Emine’ye parayı kısa vadede veremezdim. Hem ben, hem o dikkati çekerdi. Yine hiçbir şey olmamış gibi devam ettim.

Artık çocukları eve getirdikten sonra Emine işten gelinceye kadar yemekleri ben yapıyordum, sofrayı ise Emine kuruyordu. Emine’nin hoşuna gidiyordu böyle ona yardım etmem. “Bey, sen çok değişmişsin” diyordu. Hafta sonları çocukları da alıp AVM filan gezdiriyor, biraz alışveriş yaptırıyordum. Artık sanki evli gibiydik. Bizimkiler şaşırıyordu. İşten istifa etmiştim, izin günlerim bitince. Bizimkilere de söylememiştim.

Artık birkaç haftayı geçince, her gün sikişmez olduk. Zaten adet günlerini pas geçmiştik. Ondan sonra da, hemen hemen iki günde bire düşürmüştük sikişmelerimizi. Bazen gecede iki yaptığımız da oluyordu, özellikle ertesi gün Emine’nin işi yoksa.

Bir akşam ben tam yemekleri hazırlamış, Emine’nin gelmesini beklerken bir adam geldi kapıya. Çocuklar “Dayı hoşgeldin” diye kapıya koşunca adamı içeriye aldım. Çocuklar ben bir şey demeden, “Dayı, bak babam geldi” dediler. Adam kaygısızca bana pek bakmadan annelerini sordu. Sonra içeriye geçti. Ben bu adamla ne muhabbet edeceğim şimdi diye kendi kendime söylenirken, Emine her zamankinden erken geldi nedense. Emine, “Recep yine paran mı bitti. Pek başka türlü gelmezsin” dedi. “Aman Emine. Hatır sorayım, bir ihtiyacınız var mı bakayım dedim. Bak çocuklar da sevindi” dedi adam. Emine de, yoklamak için “Evet var. Telefon faturasını ödeyemedik. Bin liran var mı?” dedi. Recep pişkince sırıtarak, “Emine, ben işten ayrıldım bir buçuk ay oldu. O yüzden sende birşeyler var mı diye soracaktım. Söz işe girince öderim” dedi. Emine de kendine güven gelmiş gibi, “Daha önce ödeyeceğim dediklerini öde de” diye dalga geçer gibi güldü. Recep, biraz da benim orada olmamdan rahatsız olmuştu. Bu adam Samet değil bile demedi. Yemeğe kalmadan hemen kalktı. Recep gittikten sonra ev sanki rahatlamıştı.

Recep’in geldiği gece daha tutkulu seviştik. Hatta arada bir baş parmağımla göt deliğini okşadığımda hatta parmağımı sokmaya çalıştığımda bu sefer itiraz etmedi. Önce o üstte, sonra da domalarak sikiştik. Tükürükleyip baş parmağımla göt deliğini okşadım. O kadar kıvama gelmişti ki, artık belini köprüleyip kalçasını kaldırıyordu. Sikimi amından çıkarıp, tükürüklenmiş göt deliğine dayadım. Daha önce hiç göt deliğinden girilmediği için girmekte zorlanıyordum. Her seferinde tekrar tükürükleyip tekrar denedim. Fazla da sert girmek istemiyordum. Yavaş yavaş kısa darbelerle yokladım. Sikimin başı girdiğinde kısa bir “Uf” dedi. “Acıdı mı?” diye sordum, “Çok değil” dedi. Kısa kısa darbelerle neredeyse yarısına kadar soktum. Herhalde onbeş dakika kadar olmuştur, sonunda dayanamayıp boşaldım. Sikimi çıkardıktan sonra sordum, “Nasıldı, acıdı mı çok”. O da “Yok, korktuğum kadar değildi” diye cevapladı. Artık arka deliği de sikişirken masada bir seçenek olarak kalacaktı. Daha önce yaptığım hatayı tekrarlamayıp, arkadan girerken sert davranmayacaktım.

O günden sonra yine karı koca hayatına devam ettik. Aslında çalışmaya ihtiyacı olmasa da, dikkat çekmemesi için işten ayrılmasını istemedim. Bu arada onlara yeni ev almak için çalışmalara başladım. Dikkat çekmemesi için dolaylı yoldan önce kendime aldım evi. Evi almam açıkçası, paranın izi takip edilmemesi için iki ayı buldu. Araya güvendiğim eski bir arkadaşı soktum. O da anlamadı paranın nereden geldiğini. Dolaylı yoldan evin değerini düşük göstererek, paranın küçük de olsa bir kısmını resmileştirmiş olduk. Çok dikkat çekici semtten almamıştık evi.

Taşınacağımızı öğrenince çocuklar da, Emine de sevindi. Aslında onlara bırakıp gidecektim evi. Sadece paranın izi kayboluncaya kadar onlarla olacaktım. Yeni ev 3 oda bir salondu. Dolayısıyla iki çocuğa da birer oda düşmüştü. Yeni evin mobilyalarını Emine ile beraber seçtik. Yatak odasını da, yatak başı lambaları ve yastıklarına kadar düşündük. Bu sefer banyo ve tuvalet, yatak odasının karşısındaydı. İster seviştikten sonra, ister sevişmeden önce çocuklara görünmeden banyoya geçebilecektik. Bu arada Emine artık ağdaya gidiyor, am ve göt kıllarını aldırıyordu. Benim isteğimle amının üstünde biraz kıl bırakıyordu. Ona aldığım seksi gecelik ve iç çamaşırlarını giyiyor, yatak odamızı renklendiriyorduk. Bu arada eski evde iki kere, yeni evde bir kere anal yapmış hala yavaş yapıyorduk ve tam girmiyordum. Bir gün ondan habersiz kayganlaştırıcı aldım. Onu aldıktan sonra birkaç kez anal yapmak üzere yönlendirmeye çalışsam da, ısrarcı olmayınca yapmadık. Bir cumartesi gecesiydi, nasıl olduysa onu domalarak sikerken, sikimi göt deliğine kendi getirdi. Hemen çekmeceden kayganlaştırıcıyı çıkardım. Kayganlaştırıcı olmasına rağmen yavaş yavaş girdim. Eksildikçe ekledim kayganlaştırıcıyı. Bu şekilde tamamen girebildim. Nasıl olduysa tamamen girince daha fazla zevk aldı. Sanırım dipte tam zevk alacağı yere çarpıyordu sikim. Öyle inleyerek ses çıkarıyordu ki, acı inlemesi değildi. Kayganlaştırıcı sayesinde ıpıslak gidip geldim. Göt deliği sikimi sıkıca kavrıyordu. İki taraftan yatak başı lambaları güzelce aydınlatıyordu. Sikimi çektiğimde dölüm göt deliğinin açıklığından dışarı sızdı. İlk defa tam içine girmiştim, yine yavaş yapmıştım ama bu sefer onun da hoşuna gitmişti. Bu sefer ikimiz de banyoya sırayla gidip yıkandık.

Yeni evimiz çocukların eski okuluna uzak olduğu için, onları okula yetiştirmek için daha erken kalkıyorduk. Emine için pek fazla farketmemişti. Yaz tatiline az kalmıştı. Sonra çocukların okulunu taşırdık. Zaten yaz bitinceye kadar ben artık kendimi çeker ve hayatıma dönerim diye düşünüyordum.

Eski işyeri ile irtibatı koparmamıştım. Yine tekrar aynı yere girerim diye. Ne var ne yok diye eski mesai arkadaşlarından birini aradığımda, yurtdışından gelen eskavatörü tamir eden ustanın bir deste dolar bulduğunu söyleyince çok şaşırmış gibi yaptım. Hatta sonra o ustaya uluslararası mafya dadandığını, nasıl olduysa ustanın bir şekilde yırttığını öğrendim. Bu benim için hala güzel haber değildi. Hala peşimde olabilirlerdi. Daha yakından takip etmek için tekrar işe girmek için başvurdum. Paranın büyük kısmı hala odamda zuladaydı.

İşe girdikten sonra da, Emine ve çocuklarla aile hayatımız devam etti. Sadece akşam yemeklerini daha geç yiyorduk. Emine benimle mutlu gibiydi. Ben ise sanki bir yalan hayat yaşıyordum. Artık yavaşça kendimi çekmeliydim. Ön hazırlık olarak yeni aldığım evi Emine’nin üstüne yaptım. Aslında o anda anlamış olmalıydı ismimin Samet olmadığına. Yine de evi üstüne yaparken, imzayı ben atsam da, “Arkadaşın bize büyük bir iyilik yapıyor Samet” dedi.

Şirket yine beni şantiyeye gönderecekti. Artık bu gidişimle Emine ve çocuklardan ayrılacak, her şeyi anlatmasam da Samet olmadığımı söyleyecektim. Parayı tutamayacaklarını ve paranın izini belli edecekleri için de kalan paraları henüz vermeyecektim. Bir bahaneyle görüşmeye devam ederdik.

Yine yurtdışı şantiyeye gideceğimi söylediğim akşam evde hüzün vardı. O yüzden, kafamda nasıl söyleyeceğimi kurmuş olsam da söyleyemedim. Gece tutkulu bir sevişme ile uzun uzun sikiştik. Sabaha kadar birbirimize sarıldık.

Sabah kahvaltıdan sonra artık ayrılık vakti geldiğinde çocukları öptüm ve Emine kapıya kadar uğurladı. En son sarılırken kulağına söyledim: “Ben Samet değilim” diye. Sonra bir adım geriye çekilip yüzüne baktım. Gülümseyerek, “Baştan beri biliyordum” dedi. Apartman kapısından çıktığımda yüzümde hınzır bir gülümseme vardı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir