**Pasajda 19**
Neler yaşadık? En çok kendime şaşırdım… Sonra Ebru ne sürpriz bir yumurta çıktı öyle… Ona hayret ettim… Bir gün önce erkek arkadaşını azdırmak için kadın iç çamaşırı alan ben… İzin verse dişi kanaryayı nerdeyse sikicektim…
*Victroria’nın Secret’ı…* O rüya gibi fantastik mağazada mı bir şeyler oldu bana? İçimdeki *femboy* neler yaşadıysa artık… Ordaki bana yardımcı olan güzel ablaya da kalktı benimki… Hangi sebep tetikliyor ki sikimi?
Aslında düşünmüyorum da fazla… Bir şeyi yapmak istiyorsam yani içimden geliyorsa… *Yiyemeyeceğin yarrağın altına yatmayacaksın*… Altın kuralına uymak şartıyla… Bir de götüm yiyorsa…
*Don’t think, just do it.*… İyi olursa eğer. Ne güzel işte! Yeni bir şey yaşamış olurum… Bunun için *ibne* olmuşum… *Hetero* çıkmışım… Çok da sikimde olmaz… Öyle her şeyi *kim ne der* diye yaparsanız…
Kırk yaşına gelince kendinize… *Ne yaşadım lan ben bu hayatta?* Diye sorduğunuzda… *İstediğim hiç bir şeyi yaşayamadım… Ama kurallara uydum çevremdekileri de mutlu ettim işte…*
Mealinden amcık gibi bir cevap verebilirsiniz ancak… Ve son pişmanlık da fayda etmez artık… Ben çocukken… Yani ilkokulda yaşadığım zamanları hatırlıyorum diyelim.
Sanki bir erkek *olarak*, bilemiyorum belki de kızlardan hoşlanıyordum o zamanlar… Ama emin olmak zor. Çocukluk dünyasını çözmek zor iş. Çünkü toplumsal cinsiyet dayatması neler yaptırır çocuklara?
Bazı çocukların daha çok fark edebildiği bir zorlama… Yine hatırladığım, bir kıza aşık olduğumu bile sanmıştım… Ancak kız sınıftaki hiç bir kıza benzemiyordu… Kısacık erkek saçlıydı…
Suratı çok güzeldi ancak vücudu da zayıf ve yaşıtı bir oğlan çocuğuna benziyordu… Anlayacağınız o zamanlarda bile kendimce *anarşist seksist sofistike* zevklere ya da beğenilere sahipmişim…
Bu arada yine aynı sınıfta bana asılan şişman ve diğeri kadar bana güzel gözükmeyen bir kız daha vardı… Baya erken bir yaşta biraz da onun yönlendirmesiyle ilk öpüşmemizi birlikte icra etmiştik.
Üstelik mekân okulun spor salonunun arkasındaki bahçenin bir köşesiydi. Tehlikeyi ve kuralları hiçe saymayı hep seviyormuşum. Olayların kızlardan daha çok oğlanlara kayması sanırım ergenlikle birlikte başladı…
Kendi sikimin iyice farkına varınca diğer oğlanlarınkine de merak sarmaya başladım… Tsunami gibi alabora etti bu farkındalık beni… Çok sonraları Mert’i görüp ona vurulmam… Onun maçlarına gitmeye başlamam…
Biliyorsunuz işte… Sonunda bir tesadüf eseri *pasajda* patlayıverdi her şey…. Hiç istemeyeceğim aklımın ucundan geçmeyen biriyle üstelik… E yani patlamalar da hep böyle beklenmedik şekilde vuku bulmaz mı zaten?
Hatırlayın evrenin evrimi de *Big Bang* ile başlamadı mı? *Büyük Patlama*’nın ne zaman gerçekleşeceğini bilen var mıydı? Benim teoriden pratiğe geçişimin hikâyesinin de bir anda *pasajda* başlaması çok manidar…
Bir nev’i orda patladım ben… Aslında *pasaj* iki kapısı olan çarşılara verilen bir isimmiş. Misal bir kapıdan gireceksin dolaşıcan dükkanları sonra diğer sokağa açılan kapısından *geçip* gidiceksin…
Gerçi Mahmut pezevenginin beni siktiği dükkânının bulunduğu çarşı benim gördüğüm kadarıyla tek kapılıydı… Girdiğim kapıdan çıktım ben… Ama nedense artık, adı çarşı değil de pasajdı.
Eskiden kalma bir mekân… AVM’lerden önce *çarşı* demek yerine *pasaj* demek daha havalı oluyordu belki de… Baktım internetten *passage* kelimesinin anlamlarına… Fransızca *“geçit” “geçiş”*.
İngilizce ise, *“geçme” “geçmek” “geçirme” “geçiş”*… Anlamlarına geliyormuş. Daha derinlerde Hint-Avrupa dilinin kökenlerinde de “açmak” “yaymak”… Her şeyin *pasajda* başlamasının manidarlığı şurdan…
Benim yeni yaşamıma *geçiş*im *pasajda* oldu… Biri ilk defa bana orada *geçirdi*… Yani ilk defa orada *açıldım*… Her şey olması gerektiği gibi olmuş denebilir… *Pasajda*, kelimesinin anlamını her *anlamıyla* ve *haliyle* gerçekleştirmişim…
*Big Bang*’imi ince bir metaforik göndermeyle yaşamışım… Hakkını vermişim… Ya da *felek* vermiş bana vermesi gerektiğini, vermesi gerektiği gibi… Neyse, atalar sözünde de değinildiği gibi… *Sikilmiş götün davası olmaz…*
¨¨¨¨¨¨
Öyle bir derin uzun öpüştük ki… Ağzının içinde keşfe çıktım âdeta… Kalan yutamadığı döllerimi de ben dilimle çekip aldım… Onun tükürükleriyle kokteyl olunca daha da lezzetlenmişler…
Hepsini, zevkine vara ala tadımladım ve gönderdim mideme… Sonra bu ambrosia ve tatlı orgazm sarhoşluğundan… Ebru’nun yanına düşüverdim. İkimiz de nefes nefeseyiz hayla…
Hemen, zaten boşluk olan belimin altından geçirip kolunu sardı vücudumu… Kuş başını da boynuma gömdü… Sarıdan açık kızıla farklı renk tonları perçemlerinde… İpek gibi yumuşacık…
Her kımıltısında mis gibi kokular saçan saçları… Memiş uçlarıma doğru dökülünce… Öylesine bir gıdıklanma karıncalanma titretiyor ki… Karnımdan sikime kadar… Beynim bile uçuşuyor…
Çok sıkı sarıyor incecik kolları… Taptaze ve kendince dişi kanarya enerjisiyle dolu olduğunu hissettiren bana yapışan pürüzsüz teni… Bambaşka duyuşlar hissettiriyor benim tenime de. Ve onu bana çekiyor…
Kızıl çillerle kaplı o güzel yüzünü döllerimle süslediğimden beri… Hiç konuşmadı… Sorup etmeden attırdığım için suratına kızdı mı bana acaba? Gerçi yüzü gülüyordu ben ağzına sürüklerken dölleri sikimle…
*Kadınların duygu ve düşünceleri anlık değişimleriyle maruftur*… Der annem. Bana demez tabii de komşu forumlarında konuşurlarken… Çay eşliğinde tatlısı olsun tuzlusu olsun kurabiyeleri gömerken… Onları dinlemek çocukken çok hoşuma giderdi.
Aklımda kalanlar düşünce dünyamı zenginleştiriyor hayla daha… Ben konuşmazsam bu kızın konuşacağı yok gibi. Seks de çok pervasızımdır da… Bu kızlarla ne konuşulur nasıl gönlü alınır hiç bilmem ki… Soru, diyalog başlatmanın en iyi yoludur derler…
*“Beğendin mi erkek hoşafının tadını?”*
Cevap vermedi… Böyle bir soruyla diyalog başlamaz tabe. Ahmet abi söylemişti benim dölüm için *erkek hoşafı* lâfını… Demek gurur vermiş ki bana bu dallama benzetme… Olmadık yerde saçtık ortalığa…
*“Ebru kendimi çok kaptırdım özür dilerim. Yanlış bir şey mi yaptım?”*
Biraz daha sıkı sarıldı… Pek de güçlüymüşsün sarı kanaryam. Yakında karnımın hemen üstündeki ince kaburga kemiklerim yer değiştirebilir. Böylece babamın ilgi gösterip bitiremediği bölge operasyonunu sen tamamlarsın artık.
*“Tatlı ve ekşi en sevdiğim ikiliydi… Enfestin yani… Ama daha çok… Sen ne kadar tecrübeliymişsin yaaa… Böyle boşalmamıştım hiç… Teşekkür ederim aşkım…”*
Bunları o minnik çilli burnunu bana doğru kaldırıp buğulu sarhoş bir sesle ve sanki zor konuşabiliyormuş gibi söyledi. Sonra da dudağıma tavşan dudaklarını şöyle bir bastırıverdi…
Ve öylece kocaman ama kısık gözleriyle gözlerimi deler gibi bakmaya devam etti…Seks sırasında olur da… Kendini kaptırıp, *aşkım* dersin, *kocacım* dersin felan işte… Ama durup durup bana *aşkım* demesi…
Öyle de içten ve vurgulayarak köşeli söylüyor ki. Korkuyorum resmen neden olduğunu bilmediğim sebeplerle… Ne düşünüyor ki benimle ilgili… Neyse en azından yaptığım şeylere kızmamış.
*“Seninle yaptıklarımı ilk seninle yapıyorum inan. Eğer gerçekten hoşuna gittiyse… Acemi şansı diyelim…”*
*“İçime alabilseydim seni… Kim bilir neler olurdu? Sadece dokunarak bile tsunami gibi geçtin içimden. Biliyorsun kızların orgazmı önce beyinde başlıyor ve belki orda da bitiyor… Sen benim beynimin efendisisin artık… Aşkım seni çok seviyorum!!!”*
*“Ebru çok teşekkür ederim de… Sakın yanlış anlama… Aşkım deyip duruyorsun…Ne iş daha yeni bir birimiz gördük ya…”*
*“Sen beni yeni gördün… Ben bir yıldır stalktayım seni. Tanışınca nasıl biri çıkacağını bilmiyordum tabi. Ama sezgilerim çok kuvvetlidir. Nerdeyse bir falcı büyücü sayılırım.”*
*“Falcı büyücü felan korkutma kızım beni… Voldemort gibi The Imperius Curse büyüsü mü yaptın yoksa bana. Ukeyim zannederken kendimi birden yatakta bir kızın üstünde buluverdim!!!”*
*“Voldemort kadar olmasa da yaparım yani… İyi olmadı mı?”*
*“Olay çok sıcak daha… Her bakımdan şaşkınım… Ben seni bir yıldır stalktayım, derken ne demek istedin?”*
*“Geçen yılbaşında Antalya’da babalarımızın şirketinin toplantısı yok muydu? Ailelerin de kaltıldığı hani… Sen de oradaydın ya… Senin nasıl bir harikalık olduğunu daha otuz metreden ilk gördüğümde bilivermiştim. Yanılmamışım aşkım. Sonra kayboldun ortadan… Sanırım otel odasından hiç çıkmadın. Göremedim bir daha seni.”*
Ben şok. Otuz metreden görüp beni… Felan falan… İlk başta, *ben bir yıldır stalktayım seni…* Deyince dalga geçiyor komiğine söylüyor zannetmiştim… Öylesine sormuştum… *Ne iş?* Diye. Meğer ciddiymiş.
Şimdi kayıp parçaları kafamda birleştirince… Balıkçıda tanışırken Nazım amcayla… *Ben de Berk*, deyince… Nazım amca da demişti? *Evet tanıdık sonunda meşhur Berk’i…*
*Meşhur* felan olmadığıma göre… Bu manidar söylemin bir nedeni olmalı… Bu neden de dişi kanaryayla alâkalı olmalı… Nereye elimi atsam belâ bana bulaşıyor. Gerçi bu defa ben el atmadım bir yere…
*“Babam beni maça götüreceğini söylerken Nazım Bey seni de istedi demişti… Baban beni tanımaz etmez… Tanısa da neden istesin ki? Sen mi varsın bunun arkasında da?”*
*“Evet aşkım seni stalkluyordum ya… Ama sosyal medyada yoksun. Varsan da gerçek isminle yoksun. Bulamadım hiç bir mecrada seni… Sonra babamın şirketinden senin okulunu öğrendim. Beni okuldan alıp bırakan şöförle sizin okulun çıkışlarına gelmeye başladım… Seni uzaktan izledim hep… Telefon numaranı da bulamadım. Babanın fenerli olduğunu öğrenince… Babam bana hayır diyemez dedim ya… Bu maç numarası aklıma geldi… Böylece tanıştık işte… Tanışmakla da kalmadık… Bu kadar hızlı olabileceğini hiç tahmin etmezdim… Müthiş mucizeleri olan bir tanrısın sen!”*
*Tanrı???* Sikim tekrardan dikelmeden… Gitsem iyi olacak. Yoksa agnostik dünya görüşümde kaymalar yaşayabilirim. Ya da Nazım bey amca eve gelir de bizi böyle görürse bana kayabilir…
*“Ben gideyim artık Ebru.”*
*“Hayır yaa… Burda kal gece…Yarın pazar nasıl olsa… Lütfeeen!!!”*
*“Kalamam Ebru… Ben daha hiç bir arkadaşımda gece yatısı yapmadım… İzin vermezler bana zaten.”*
*“Sen o tür kırtasiye işlerini bana bırak aşkım… Yataktayken karınım dışarda seni herkesten koruyan her işini halleden ablan.”*
*“Baban ne diycek bu işe?”*
*“Sana ne diyorum? Ben düşünürüm ayrıntıları… Sen keyfine bak sadece.”*
Kızın odasında banyo bile var. İşemek için girdim. Ulan bu ne? Kanaryanın bahsettiği geçen yıl gittiğimiz ultra lüks otelin banyosundan bile daha büyük ve güzel bura lan!
Ben çıplak işerken… O da çıplak banyoya daldı birden… Hiç özel hayat felan yok artık kız yıktı bütün duvarları. Şarlarken bile beni seyrediyor merakla… Çiş fantezileri felan yapmayız umarım…
İşim bitince sikimi tutup o salladı son damlaları da… Antalya’daki otel de olduğu gibi. *Her şey dahil* hizmet alıyoruz. Sonra sikimden çekiştirerek beni jakuziye götürdü. Ablam *elimden* tutmadan bir yere gidemiyorum da ben…
Jakuzinin içindeyiz… Bir anda sıcak su dolmaya başladı. Jel gibi bir şeyler attı suya. Köpükler boyumuzu geçti… Sonra sular bizi tazyikle dövmeye başladı. Masaj bu mu? İlk defa yaşıyorum… Gıdıklanıyor her yerim…
Ben sırtımı yaslamış otururken, bacaklarımın arasına girip o da bana yaslandı… N’aptı etti sikimi kaldırdı yine… Yana sarkan kollarımı alıp sardı kendine… Sarıldım yumuşacık bir taş gibi vücuduna…
Ben hayatımda bir yönetmen olmadan yapamıyorum… Evde annem burda da Ebru ablam. Ben nedense hep oyuncuyum. Onlar ne derlerse onu yapıyorum. Ama bu defa harbi baş roldeyim.
Belki de bizim *minik* baş roldedir bu defa bilemiyorum. Bundan sonra ona *minik* demeyeceğim. Kendini kanıtladı fazlasıyla. Büyüdü yavrum benim artık. Ablam da farkında olsa gerek.
Biraz yükselip önümde sikimi bacaklarının arasına kıstırdı… Oturup kalkmaya başladı… İstemsizce avuçlarımla dolgun göğüslerine saldırdım. Bunları sıktırmak ne kadar zevkliymiş…
Kolunun birini boynuma atıp yan döndü bana doğru… Göz göze geldik… Sıcak su onu kendine getirmiş. Sarhoşluk halinden çıkmış gözleri yine kocaman bana bakıyor.
Dudaklarımız birbirini çekiyor… Poposu karnımın biraz altını tatlı tatlı döverken yapıştım dudaklarına… Açınca minik ağzını dilimi sokup diliyle kılıç kalkana başladık… Ağzının içi bal gibi…
Böylece sıcacık suyun, köpüklerin arasında, masaj adı altında oramıza buramıza çarpıp duran tazyikli suyun coşkusuyla baya zevk almaya başladım… O kadar dolmuşum ki haftalardır acilen tekrar boşalmak istiyorum…
Ama o da zevk almalı… Sikimin keyfi için kimseyi kullanmak istemiyorum. Şimdi sorsam ona anın büyüsünü bozmuş olur muyum? Derken o anladı bile beni. Ne de olsa ablam…
*“İçime boşalmak ister misin aşkım? Arkama ama…”*
*“İsterim tabii!!!”*
Kalkıp sudan çıkardı sabunların tatlı tatlı aktığı parıldayan güzel vücudunu… Kollarını jakuzinin kenarına dayayıp domaldı… Öyle güzel yükseltti ki poposunu… Sırtı içe doğru öyle bir kavis yaptı ki…
*“Berkcim şurdaki kremden sür lütfen bana da kendine de… Ben bugünlük yeterince boşaldım… Sen keyfine göre takıl… Sik istediğin gibi karının götünü kocacımmm!”*
Bu anlarda terbiyesiz konuşmalar o kadar hoşuma gidiyor ki… O buğulu sesinden duymak bunları sikimi iyice demir gibi yaptı… Ama haşırt diye girilmez… Yumuşatmam gerek onu….
Yayvan krem kutusunu açtım… Mis gibi badem kokusu sardı ortalığı. İki parmağıma az bir parça aldım… Diğer elimin işaret ve baş parmağı ile telefon ekranının büyütür gibi poposunun yanakların açtım…
Kanaryanın deliği o kadar küçük ki… Sütlü çikolata rengi başlayıp derine doğru pembeye geçen… Dayanamadım parmaklarımdaki kremi geri kutuya sürdüm. İki elimle iyice açtım götünün diri kanatlarını…
Biraz daha yükselttim poposunu… Şu an kadrajda hem gonca gül göt deliği hem de çizgi gibi amcık yarığı var… Saldırdım ağzımla… Önce göt deliğine en yakın amcığının giriş yolunu öpüp dilledim… İnledi… Çıldırdım…
*“Ebru, bunu videoya çekmek istiyorum n’olur izin verir misin? Suratını almam hiç lütfen.”*
Bana doğru dönüp hınzırca güldü… Yine gözleri küçülmüş havaya girmiş bile… *Ben bugünlük yeterince boşaldım* diyor ama ben bakarım icabına küçük orospunun…
Bu bakışı *evet* olarak algıladım ve fırladım… Amınakoyum ıslak ayaklarla kaygan yere hızla basınca uçtum biraz… Zor toparlayıp kendimi duvara tutundum… Sikimin üstüne kapaklansaydım yere mazallah…
Gonca gülüne giremeden ablamın kırsaydık krank milini… Milli takımla dünya kupasına gidip hiç maça çıkamadan ülkesine dönen bahtsız santrafor gibi… Ağlardım heralde…
Jakuzinin kenarına bir havlu koydum. Telefonu yandan ana plana 75 derece açıyla ayarlayıp… Havlunun üstüne koyup duvara dayadım… *Kamera*!!! Ağzımın suları akıyor resmen… Tekrar amcığına yapıştırdım tüm ağzımı…
Mis gibi suları aktı ağzıma. Öyle güzel ki… Yine başladı viyaklamaya… Üç parmağımla önce tokatlayıp sonra ovuşturuyorum amcığını… Kremden parmağıma çok az bulaştırdım…
Göt deliğinin sadece girişine sürdüm. Deliğin içi vıcık olursa zevk vermez. Bunu götümü siktire siktire öğrendim artık… Biraz canı yanacak ama amcığı ile telâfi etmeye çalışacağız…
Bir elimle amcığını tokatlayıp ovuşturuken diğer elimle memesini avuçladım… Sikimi de göt deliğinin girişine oturttum… Abi resmen benim sikimin başı kocaman oldu yaaa…
Yani bir tenis topu değil tabii de. Yani koca sikli Ersinin ki gibi değil ama… Bu da pinpon topu diyelim… Neyse çık aradan şimdi sikimi indiriceksin… İyice zevklensin diye tüm hızımla çalışıyorum hem memişlerine hem amcığına…
Daha şimdiden viyaklamaları anlamsız ciyaklamalara dönüştü bile… Bastırdım sikimi deliğe doğru… Bileziğe dayanınca *ayyy* diye bağırdı… Bana dönüp kocaman açtı gözlerini…
Eğilip zorlukla uzandım sikimin stratejik konumunu hiç bozmadan… Önce yanağından sonra dudağından şefkatle öptüm… Sakinleşip eski pozisyonu aldı yine…
Sikimi başıyla yavaş yavaş sabırla bileziğini iyice yumuşattım… Artık hazır gibi içine almaya… İki elimle omuzlarından tuttum… Kendime doğru çekerken bir taraftan da iyice bastırdım sikimi…
Tek hamlede geçirdim hepsini… İyice sertleşen toplarım yumuşacık vıcık vıcık amcığına yapıştı… Dibine kadar yiyince siki… Öyle bir *ahhh* çekip kaçmaya çalıştı ki… Tutmasam onu omuzlarından…
Şimdiye odaya kadar kaçıp gitmişti…Acıdan başı elinin üstüne düştü… Öylece teslim oldu bana… Ben de hiç kıpırdatmadan sikimi öylece alışsın diye beklemeye başladım.
O kadar sıkı sarıyor ki beni deliği… Hele bileziği sikimin dibini koparacak gibi sıkıyor… Baktım sakinleşti. Ellerimi çekip omuzlarından tekrar görev yerlerine aldım… Amcığını ve göğüslerini ovuşturuyorum…
Ara sıra göğüs uçlarını parmaklarımın arasında ezerek… Gidip gelmeye başladım deliğin içinde… Çok güzel sımsıkı… Her çıkışında sikim incecik göt deliği derisini dışarı alıyor yavaşça… Sonra sokarken içeri ittiriyor….
Telefonu alıp daha yakından kadraja aldım eşsiz planı… Bu estetik zirve artık sanat dünyasında kayıt altında… Nice abaza ergen seyredip seyredip asılıp attırır artık… Baktım elim iş görüyor…
Kafasını kaldırmış kanarya şehvetle saçlarını savuruyor… Hızla zirveye doğru uçtuğunu öngörüyorum. Artık kendime de bakayım biraz… Telefonu eski yerine koydum.
Götüne de iyice sert ve hızlı koymaya başladım… Yarın götünün üstüne oturamaz artık… Taşaklarım biraz gevşedi ve amcığını tatlı tatlı dövüyor… Bana doğru yaslanmaya başladı…
Götünden zevk aldığını zannetmiyorum. Kızlar için pek olucak bir şey değil bu… Ama acısı geçti en azından… Ben de rahat rahat sikiyorum işte daracık kanarya deliğini…
Eğilip sırtına kapaklandım… Hemen yüzünü bana çevirdi… Şehvetle gülümsüyor ve dudaklarıyla öpücükler atıyor bana. Artık gerçekten ablamsın kız… Daha ablam olduğun gün de verdin ya bana… Helâl sana…
*“Karıcım birlikte gelelim mi?”*
*“Gelelim aşkım… Ama n’olur yine ağzıma istiyorum hoşafını.”*
*“Tamam ama bu sefer boşalırken biraz sert yapmak istiyorum izin verir misin?”*
*“Sen nasıl istersen kocacım…”*
İyice hızlandım ve sertleştim… Gelicek gibi olursam yavaşlayıp bekliyorum.. Sonra tekrar hızlanıyorum… Elini attı yine amcığına benimle beraber o da çekiştiriyor amcığının dudaklarını… Öyle hayvani sesler çıkarmaya başladı ki…
Bana gereken de buydu… Onun terbiyesiz konuşması ve çıkardığı bu acayip sesler çıldırtıyor beni… Sevdiğim totemimi uygulayacağım… On tane çakıp… Ağzına vericem… Hepsini boğazının içine boşaltıcam…
*“Ablacım say ona kadar!!!”*
*Bir… iki… üç…* Sesi o kadar boğuk çıkıyor ki… Nefes nefese çünkü… *On!!!* Dediğinde hızla çıkıp içinden… Ensesini jakuzinin yanına dayayıp… Soktum sikimi ağzına ve yine sert yine hızla sokup çıkarmaya başladım…
Bir taraftan da dizimi amcığıyla oynayan eline dayayıp bastırıyorum… Ağzını yüzünü sikmek buna denir işte!!! Dizimi de… Sikimi de…O kadar bastırdım ki… Sikimin başını boğazına ulaştırabildim sonunda…
O da dizimin altında ki ellerini çekti yorgunlukla ve iyice dayadım dizimi… Tir tir titremeye başladı… Faşır faşır boşaldım ben de boğazına… Epey bekledim orda… Sikim küçülünce çıkardım…
Yüzü gözü tükürük gözyaşı taşan döllerle karmakarışık rengarenk bir *Picasso* tablosu gibi… Başını iyice arkaya yaslayıp ağlarken gülümsedi bana…
berk west
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.