Türkiyenin En Büyük Hikaye Platformu

admin@yetiskinhikayeleri.net

Üyeliğinizi tamamlamak için bize ulaşın!

Pasajda 15

Bir gün gelecek ve Mert bana çakacak… Sonra Ersin’in de bana çakmasına kızacak… Bir tane de ağzıma çakacak… Kore güzeli yüzlü, yüz yıllık platoniğimle böyle *direct action* tarzı yaşanmışlıklara imza atacağımızı kuantum bilgisayar destekli *artificial intelligence* arkadaşım bana ifşalasaydı bile inanmazdım yani…

Ama ünlü yönetmen annemin sanatsal duyarlılığı ile hayatı yorumlayışının eseri olan özlü sözlerinden… *Hayatta olmaz, olmaz*… Ne doğru bir saplama… Hangi yapay zeka orospusunun aklına gelir ki bu? Aşkımın bana saplayacağını bilmiş bile annem…

Şimdi Mert beni dövdüğü ve yetmez gibi anneme de küfür ettiği için erkeklik yapıp kızıp coştum… Telefondan yani bir nevi hayatımdan engelledim ya onu… Doğru mu yaptım acaba? 

Ersin’in babasının Moda’daki evde yatak çarşafında döllerimi görüp oğlunun dölü zannedip eve kız attı zannetmesi… Oğlunun daha önce Almanya’da becerdiği bir kızın erkek arkadaşının olay çıkarması üzerine… Annesinin oğlunu, babasının yanına Türkiye’ye göndermesi… Bu olaylar tekrarlanır endişesiyle, Ersin’i babası hayattan engelledi. Ayy, neyse neden anlatıyorsam bunları… 

Ersin de beni hayatından engelleyince… Ben an itibariyle erkeksiz kalmış dul bir kız olmuyor muyum? Üstelik bu gün cuma, önümüzde 9 günlük ara tatil var. Babamın evde olmadığı gündüz saatlerinde annemi kafalayıp unutulmaz seks maceraları yaşama şansımı da elimin tersiyle itmiş olmuyor muyum?

Ne çok soru sordum… *Soru sorulmayan hayat, yaşamaya değmezmiş*… Bence düzüşmeden geçen hayat bi sikime benzemez. Benim düşüncem de böyle işte… Bu fikri beğenen ama, *eşli seks için imkânlarım el vermiyor kanka,* diyenler… Ellerini kullanıp otuz bir çeksin… Beğenmeyenler de ellerini direk götlerine soksun…

Böyle saçma sapan düşüncelere daldırdı beni YouTube kankam *Johann Sebastian Bach*… Neyse ki uyumuşum klasik müziğin babasının ezgileri eşliğinde… Cumartesi sabahı güzellik uykumu daha tamamlayamamışken bu defa biyolojik babamın öküzlüğü ile uyandım…

*“Beyefendi kalk kahvaltı hazır.”*

Kapıyı çalarak değil, düzelmeyen davranışsal bozukluğu ile odaya dalaraktan yaptı bu çağrıyı babam… Acaba *ibne*likten *beyefend*iliğe ne ara terfi ettik? Ve bu onuru neye borçluyuz…

Avucumda yatan telefonuma bakınca… Güzellik uykumun bokunu çıkardığımı anladım… Saat olmuş 13.23 pm… Bir yığın da mesaj… Hepsini gönderen kutup ayısı Fırat. Son gelen peygamber geçerlidir diye düşünüp en sonuncuyu açtım.

*“Kanka okumuyorsun bile mesajları sana geliyorum ben.”*

Bu ayı zorbamdı şimdi oldu sapığım. Üstüme mi gelecek acaba? Kalktım tuvalet işliğinde işimi görüp ana salona geçtim. Babam bana *kahvaltı* derken, ironi kartını oynuyormuş. Meğer öğlen yemeği sofrası kurulmuş ve konuğumuz da kerpeten Fırat imiş. 

*Sana geliyorum ben*, deyince… Beni düşünüp mastır yapıyor akabinde bana boşalıyor sandıydım ben de:) Kafamda sik muhabbetinden başka bir şey yok farkındayım. Ergenim ulan ne düşüneceğim başka… *Polinomlar* ve *ikinci dereceden denklemler*le ömür mü geçer?

Yemek yerken Fırat’la babam yine malum takımın götünü yalama muhabbetleri yaptılar… Birbirlerine, sanki aynı yaşta kankalarmış gibi seviyesiz ve beyinsiz esprilerle yaltaklanmaları midemi bulandırdı…

*“Afiyet olsun size.”* dedim kalktım sofradan.

*“Oğlum nereye gidiyorsun arkadaşın burda!”* Bu gün babam bana ne kadar sevecen. *Beyefendi* diyor… Yetmiyor, *oğlum* diyor… Fırat, beyin seviyesi testi sonuçları ve cüsse ayılığı kriterleri açısından olsa olsa senin arkin olur babacım… Ben almıyım öksürük yapıyo…

*“Tamam abi. Sorun yok ben de bitirdim zaten yemeğimi. Berk’le dışarı çıkıcaktın zaten. Tabii izin verirseniz. Önümüzdeki hafta tatiliz de biraz kafamızı dağıtırız. Maç filan yaparız bahçede…”*

Ne haltlar çeviriyor yine haberim bile olmadan benim üzerime oynuyor kutup ayısı… Babama da *abi* demeye başladı… Madem kankasınız siktirin gidin birlikte maç yapın. Beni de rahat bırakın… 

Aslında dün uyumadan önce bakmıştım… Ersin’lerin bu gün maçları var Kadıköy’de… Gitmeyi çok istiyorum… Onu çok özledim… Ama işte Ersin, *gelme maçlara bundan sonra*, demişti… 

Bazen aklıma geliyor… Acaba babasının Moda’daki evde dölümü görmesi hadisesini Ersin mi uydurdu diye… Benimle görüşmek istemediği için bahane olarak mı kullanıyor babasını?

Bir de tabii şimdi maça gitsem Mert de orda. Herifi engelledik telefonda her kanaldan. Kızdıysa eğer bir de tribünlere çıkıp girişmesin bana? Tek sosyalleşme alanım basket maçlarıydı… Onu da aldılar elimden zalim emperyalist oligarklar…

Fırat arkamdan odama geldi. Bu herif tam bir kâbus gibi girdi yaşamıma. Odama kadar hem de… Kapıyı kapadım, odamın kapısını kapamak yasak aslında bana… Ben otuz bire başladıktan sonra ki zamanlarda geldi bu yasak… 

Hep aklıma geliyor… Acaba gördü mü annem veya babam beni iş üstündeyken? Bu aklıma gelince de…Ayy içim ürperiveriyor…. Utançtan yerin dip karanlıklarına dalıveriyorum…

*“Abi ne yapıyorsun sen… Dışarı çıkıcaktık felan diyorsun babama. Ne zaman konuştuk bunu senle?”*

*“Kanka!!!… Dün eve geleyim dedim misafir gelecek dedin. Annene sordum biraz önce dün öyle bir olay yokmuş sizde… O zaman yarın buluşuruz, arıycam seni… Telefonunu yanından ayırma… Bozuşuruz sonra… Tamam mı kanka? Dedim… Tamam kanka dediğin gibi olsun o zaman, demedin mi?… Bak yine durup dururken beni sinirlendirdin. Amına koyucam senin şimdi!”*

Ben sizin topunuzun amınakoyum esas. Önüne gelen benim hayatıma topu ortalıyor… 9 numara değilim lan ben neden bana orta yapıyorsunuz. Üstelik gelen giden topları da içeri almakla tanınan siktirik bir kaleciyim. Kaleciye orta mı yapılır göt lâleleri. 

Ah bir de bunları düşünmek yerine, yüksek sesle söyleyebilsem. Onu götüm yemiyor işte. Ben susunca, dikkatlice bana bakmaya başladı. Dudağımdaki patlağın ayırdına vardı ayı…

*“Ne oldu senin dudağına… Kim yaptı lan bunu? Doğru söyle siktirme belânı!”*

*Kanka*’dan tekrar küfürlere geri döndük. Dün söylediklerimi unutunca, kendini aldatılmış ve önemsenmemiş hissetti kutup ayım benim. Benim dün nelerle uğraştığımı bilse… Herkes bana neden kafayı takıyor biliyorum… Sonuçta takmak bana hoşlarına gidiyor. Erkekleri mutlu etmek konusunda mahirim diyelim. İyi de bu Fırat ne iş?

Ne oldu desem dudağım için acaba? Anneme söylediğim gibi, *basket maçı yaparken dirsek yedim,* desem… Herif istihbarat teşkilatı gibi her şeyi kayıt altına alıyor. Bu sefer de dün… *Sen bize gel o zaman,* dediğinde, *karnım ağrıyo…* demiştin maç ne alâka diyecek…

*“Kanka n’olur mobing yapma bana… Tamam senin dediğin olsun. Dışarı çıkıcaksak çıkalım…”*

Birden yüzü ışıldadı mutluluktan. Neden benimle dışarı çıkmak istiyor acaba? Neden bana *kanka* diyor? Niçin ben ona *kanka* deyince keyifleniyor? Hiç bilemiyorum. Kutup ayılarının duygu durumlarını derinlemesine araştırmam gerek sanırım…

Neyse öyle ya da böyle izinler alındı filan… Biz siteden dışarı çıktık *kanka*mla… Benim irademi piç yerine bile koymadığı için, sadece yanında yürüyorum nereye giderse. Bizim evin oralar, *Cadde*ye ve denize indikçe zengin semtler, yukarı tarafa çıktıkça varoş semtler şeklinde dizilmiştir. 

Biz uzaklaştık denizden… *Hemen şu yukardaki mahallede oturuyoruz. Beş dakikalık yol,* demişti dün. Sanırım evlerinin olduğu yere gidiyoruz. *Tekinsiz yerlerdir, arabayla bile geçilmez buralardan*, demişti babam da…

Öyle beş dakika felan da değil on beş dakikadır yürüyoruz. Gerçekten korku filmi gibi… Eski püskü evler… Yarı bitmiş ama içinde oturulan apartmanlar… Köşe başlarında üç beş kişilik karanlık tipler toplaşmışlar duman tüttürüyorlar. 

Geçerken bize bakıyorlar ama Fırat’ın burda oturduğunu bildikleri için sanırım bir şey demiyorlar bize. Fırat acaba beni organ mafyasına mı satacak diye düşünmeye başladım artık… 

Ama korktuğumu ona belli etmiyorum. Sonuçta belki de amacı beni korkutmaktır diye düşünüyorum. Salak saçma üç katlı bir apartmanın önünde durduk.

*“Kanka burası bizim ev… İkinci kat yani… Eski evimizi görücektin. Boğaz manzaralıydı. Şimdi bu siktiğimin varoş mahallesine düştük işte.”*

*Siktiğimin varoş mahallesine* beni niye getirdin o zaman… Amcık ağızlı piç. Gerçekten iğrenç bir yer. Apartmanın altında bir kebapçı ve yanında market var. Markete girdik… Kasada oturan adama yöneldi Fırat…

*“Mustafa abi selamün alayküm… Abi motor lâzım da alabilir miyim?”*

*“Nereye gidicen lan?”*

*“Abi benim kankam sınıftan… Sahile inip biraz hava alıcaz da…”*

Kasada ki herif, yani *Mustafa abi* bana… Şöyle ayaklarımdan yüzüme kadar *pdf dönüştürücü* gibi tarayarak baktı… Sik gibi incecik bıyıklarını çekiştirerek pis pis sırıtıp genizden aksanlı bir iğrençlikle konuştu.

*“Al bakalım kırmızı motorun anahtarı… Dolaptan da istediğin bir şeyler varsa al. Borçların kabarıyor ama ona göre Fırat efendi… Kankan da… Neyse konuşuruz bunu seninle sonra artık…”*

Herif bana çok delici baktı. Korkudan altıma edebilirim. Fırat gidip meşrubat dolaplarından bir şeyler doldurdu torbaya… Dışarıda dükkanların önünde park etmiş dört beş tane motosiklet var. Kırmızı olanı çalıştırıp kaskı bana uzattı…

Bindik motora iniyoruz aşağıya… Ersin gibi kullanamıyor motoru. Artistik hareketler yapıyor düşürecek bizi ayı… Mecbur sarıldım beline… Bostancı’ya geldik. Ordan sağa sapıp biraz gittikten sonra deniz kenarına indi. 

Motoru park edip, dalgaların yaladığı kayalara çıkıp dolandı epey. Hiç bir yeri de beğenmiyor. Sote bir yer arıyorsa… Yine bir yerlerimi kerpetelenlemeyi düşünmüyordur umarım… 

Denizin dibine kadar indik ve beğendiği bir yer buldu sonunda. Eliyle otur işareti yaptı oturdum. Yanıma gelip götümün dibine kadar da girip o da oturdu… Ersin’le şöyle deniz kenarına gelip göt göte oturamadık… 

El ele tutuşup sarılamadık… Yosun kokuları ve dalga sesleri arasında birbirimizi emcükleyerek öpüşemedik… Beni niye aramıyosun zalim güzelliğim… Ahh ahhh çok dertliyim…

Elindeki siyah poşetten iki tane kırmızı Tuborg çıkardı. Birini benim önüme koydu diğerini patlatıp dikti kafasına… Yarıladı sanırım koca birayı… Kutup ayılarının alkol kullandığını bilmezdim…

*“İçsene sen de.”*

*“Yok kanka ben içmiyorum sağol.”*

*“Amcıklık yapma lan kanka… Beraber içelim azcık kafamız uçsun. Bir tane zaten.”*

*“Abi, ısrar etme ya… Annemin alkol kokusu radarı var. Ağzıma sıçar ondan sonra…”*

Cebinden bir de puf çıkarıp emdi… Bana doğru üfleyip dumanı… Gülmeye başladı göt oğlanı… Puf’u da dudağıma doğru uzattı… Beni kötü alışkanlıklar uçurumuna doğru sürüklemeye çalışıyor ama yemezler… Tek kötü alışkanlığım alta yatıp yemek…

*“İçki sigara kullanmıyorum anlamıyor musun yaaa…”*

*“Sigara değil lan bu puf işte… Çek bi tane.”*

*“Ne sikimse işte… İstemiyorum!”*

*“Ne güzel de yakışıyor ağzına sikim…”*

Aha ne diyo la bu… Kafayı taktı ya bana. Kolunu boynuma attı… Ohaa!!! Diğer eliyle başımı çevirip dudağıma yapıştı… Can havliyle ittirdim bunu… Ama bu defa iki kolunu da sardı. Küçücük kaldım aralarında… Sıktıkça sıkıyor beni… Neyse ki dudağımı bıraktı… Dudağımda kalan tükürüklerini elimin tersiyle sildim…

*“Ne yapıyosun Fırat… Bıraksana beni nefes alamıyorum.”*

*“Ne zaman bira içsem sikim kalkıyor amınakoyum…”*

*“O zaman bira kutusuna sarıl… Sal beni.”*

*“İnce uzun çok güzel bacakların var… Kızdan güzelsin… Aslında sana kalktı sikim biliyor musun?”*

Off… Ersin söyleyince bunu nasıl da karnım takla atmıştı… Ama bu söyleyince korkudan midem bulanıyor… Burdan kurtulmam gerek ama nasıl? Bağırsam mı? Irzıma geçiyorlar diye…

*“Neden istemiyorsun beni!!!”*

*“Niye istiycem ki kız mıyım ben?”*

*“Kız gibi Mert’i… İstiyorsun ama!!! Feminen erkeklerden mi hoşlanıyorsun yoksa?”*

Korkudan ellerim titremeye başladı… Mert’i nerden biliyor??? Mert, Ersin’i nerden biliyor? Herkes ben ne bok yesem nerden öğreniveriyor??? Korktuğumu belli etmeden yalakalık yapmam gerek… Neyse ki bıraktı sarılmayı nefes aldım rahat…

*“Kanka Mert ne alâka anlamadım?”*

*“Bana numara yapma ona sakso çektiğini biliyorum.”*

*“Kim söylediyse bunu sana, yalan söylemiş kanka.”*

*“Mert söyledi.”*

*“Sen Mert’i nerden tanıyorsun???”*

*“Tanımıyorum. Sizi görmüştüm ya okul çıkışı. Buluşup yürümüştünüz siteye kadar ve beraber girmiştiniz içeri. O gün takip etmiştim sizi. Sonraki günler sizin sitenin etrafında dolanıyordum hep… Seni yalnız yakalamak için. Bu karı kılıklı çıktı sokağa… Kolundan tutup bir apartmanın içine sokup sordum seninle ne ilişkisi var arkadaş mısınız diye… Yok öyle takılıyoruz deyince anladım aranızda yasa dışı bir şeyler dönüyor… Biraz hırpaladım piçi… Karnına filan iz bırakmadan yani… Korkudan döküldü senin Mertin, ona sakso çektiğini…”*

Sağol Mert ya… Rezil ettin beni en olmayacak insana… Hem de kutup ayısı kılıklı en olmayacak hayvana… İşaret parmağı ile çenemi kaldırdı kendi yüzüne doğru yüzümü. Utançtan bakamadım ona… Neyse ki Mert sadece saksoyu söylemiş… Gerçi beni dün sikti zaten, onu söyleyemezdi ki…

Birden ağlamaya başladım… Karşısında karı gibi ağlamak… Bu daha da büyük alçalma benim için. Onun sikinde bile değil aslında… Birayı dikip kafasına bitirdi kutuyu. Ezip attı denize çöpünü… 

Çevre bilinci de sıfır… Puşt orospu çocuğu… Anası hariç… İkinci birayı da açıp içmeye başladı. Pufunu da üflüyor bana doğru… Yaşlı kadınlar derler ya… *Gözlerimde yaş tükendi ağlamaktan*… Öyle oldum ben de… Bu defa montuma sildim gözlerimdeki yaşları…

Kalkıp gitmek için ayağa kalkıyordum ki… Koluma geçirdi kerpeten parmaklarını. Çöktürdü kalktığım yere… Birasından bir yudum daha alıp kaykıldı arkaya doğru… Yaslandı arkamızdaki kayaya… 

Eliyle avuçladı bacak arasını… Göz ucuyla baktım… Altıda eşofman vardı… Sıktırınca eliyle, siki belli oldu… Gerçekten de kaldırmış. Üstelik, vücudunun aşırı iriliği gibi şeyi de keser sapı gibi uzun ve kalın… 

*“Fenayım kanka yardımcı ol bana… Mert’e yaptığın gibi.”*

Bunu söylerken sikine bakıp sonra bana baktı… Neresinin *fena* olduğunu *belirtili gizli tümleç* yoluyla iletiyor bana… Ne yapmam gerek acaba? Onun ne yapmamı istediği belli de… Ben istemiyorum ona sakso çekmeyi…

*Kul sıkışmayınca hızır yetişmezmiş*… Sıkıştım işte yetişse ya… Hızır gelmedi ama… Birden aklıma Servet abi geldi. *Sıkışırsan ara beni,* gibi bir şeyler dememiş miydi bana? Koskoca adam, bu kutup ayısına karşı koruyabilir beni… Önce barışçıl yoldan gireyim konuya…

*“Kanka, yapamam o istediğini… Çok tatlı yakışıklı tam bir erkeksin ama… Ben Mert’e yaptıktan sonra, pişman oldum yaptığım şeyden… Yaşamadan bilemezsin demişlerdi… Denedim yönelimimi anlamak için ama… LGBTI+ bir birey olmadığımı anladım yani…”*

*“Berk… Seni de yönelimini de sikerim… Şimdi sakso çekmezsen bana eve götürür götünü de sikerim. Kızlığın filân kalmaz…”*

*“Fırat kankamsın benim. Bunu söylemek istemezdim ama… Benim bir abim var… Yani gerçek abim değil ama başım sıkışınca bana abilik yapar… Servet abim, sanayide usta… İri yarı güçlü kuvvetlidir… Eğer beni zorbalarsan böyle… İstemiyerek de olsa ona söylemek zorunda kalırım seni.”*

*“Söyle kanka… Selamımı da söyle… Evin konumunu atıyım istersen Servet abine gelsin misafirimiz olsun… Demin gördüğün Mustafa abi var ya… Suriyeli eski asker… Burda şimdi karışık kaset dolduruyor… Hem de devletle işbirliği durumunda… Servet abinin götüne sokar kalaşnikofu ağzından çıkartır. Varsa böyle zevkleri buyursun…”*

Bu defa hem ellerim hem bacaklarım titriyor. Sıkmasam kendimi yine yeniden ağlayacağım da… Amına kodumun müdürü nerden sardı başıma bu sadist mafya zorba kutup ayısı oğlancı puştu…

*“Ne yapmamı istiyorsun kanka.”*

*“Benim oğlanı ağzınla iyice sev rahatlat beni de onu da… Göreyim seni kanka!”*

Bu Fırat… Gerçekten tam bir şeytan… Baş edebilmenin imkânı yok. Evime, odama kadar giriyor annemi babamı bile kafalıyarak… Siktiğimin Hızırı mızırı yetişmiyor yalanmış hepsi. Sik gibi kaldım… Sikiyle baş başa…

¨¨¨¨

Oturduğum yerden kalkıp önüne dizlerimin üzerine çöktüm… Korkunun ecele faydası yokmuş. Artık korkudan değil de… Sinirden ellerim titremeye devam ediyor… Durmadan etrafa bakınıyorum birileri görüyor mu bizi diye…

Sahilde hep polisler dolanıyor. Görseler bizi böyle… Yakalayıp karakola götürseler. Ne yapacaklar? Babamı çağırıcaklar… *Oğlunuz arkadaşının sikini yalamak üzereyken suç üstü yaptık* derler… Artık babam bana ne yapar bilemem. *Başkomiser* annem belki yardımcı olur… 

Polisler aklıma gelince… Allahım yine deli gibi korkmaya başladım… Şimdi *eve gidelim orda yapayım* desem… Orda da rahata erip kesin sikmek ister beni… Bu riski de göze alamayacağıma göre…

*“Hadi kanka… Patlıycak lan sikim… Göster marifetlerini artık.”*

Eşofmanının lastiğine elimi takıp indirdim hafifçe. Altında beyaz slip var. Siki külotun içinde yan yatmış beline kadar uzanıyor… O da kazağını göğüslerine kadar sıyırdı görmek için icraatı rahatça…

Külotu da sıyırmak için lastiğini tuttum titreyen parmaklarımla… Serbest kalınca yarağı… Haşırt diye fırlayıp göbeğine şlap diye yapıştı… Gözlerim kocaman açıldı istemsiz… O kadar dev gibi ki… Başı göbek deliğini bile geçiyor…

Elimle kavradım… Ama kavrayamadım aslında o kadar kalın ki… Bu alet Ahmet abininkinden bile büyük… Sahibinden bağımsız düşünülürse… Ne yalan söyleyeyim elimde değil ağzımın suları aktı akacak…. 

Aslında elimde tabi… Biraz okşadım… O kadar sert ve kadife gibi de yumuşacık teni… Yaklaştım iyicene… Pizza kulesinin dibindeyim sanki. Çektirdim biraz şaftını. Ona doğru baktım gözlerini kapadı…

Kalaşnikofu götten sokup ağızdan çıkarttıklarına göre… Yapıcak başka bir şey yok… En iyisi acele edip bir an önce boşaltmak gerek onu. *Göster marifetlerini*, dedi ya… Önce taşaklarının biraz üstünden başladım yalamaya… Bütün başına kadar… 

Gelmeden yıkanmış mis gibi de kokuyor… Bu biraz azdırdı beni. Sünnet derisinin tüm çevresini dilimle okşar gibi dolandım. Sızdırmaya başladı öncü sıvılarını… Sıktırıp dudaklarımla başını çıkardım onları iyice ve dilimle ağzıma çektim… 

Baya geldi, bereketliymiş… Yuttum hepsini… Çok da lezzetliymiş… Baktım gülümseyerek bana bakıp pufunu tüttürüyor… Ağzıma sokuverdim koca başını… Tamamen doldurdu ağzımın her yerini… Bu dolgunluk hissi azdırıcı…

Biraz daha saldı daha koyu sıvısını, onu da afiyetle yuttum… Kafama koydu iki elini de… *Benimsin artık* diyor… Öyle oldu ne yazık ki… Kutup ayısı bey… Artık *bey* oldu ne yapalım… Göt korkusu…

Şimdi yalan söyleyemem… Biraz da hayvanın yarağı mega canavar abi… Ne diyim yani… İşin gerçeği harika bir şey… Elleriyle bastırdı kafama gırtlağıma dayandı başı… *Ohh* dedi zevkle… Hızlandım başımı indirip kaldırmaya başladım şaftında…

Ancak üçte birini filan alabiliyorum ağzıma… Epey gidip geldim. Ama halinden memnun tüttürüyor hâlâ… Yakalanacaz şimdi, boku çıkıcak işin… Dilimi de devreye soktum… Elimi de… 

Bir taraftan sokup çıkarıyorum devi zorlukla ağzıma… Bir taraftan sıktırıyorum dilimle damağım arasında başını… Elimle de sıkı sıkı çektiriyorum mega aleti… Şimdi burda olmasak nerdeyse domalacam ona… 

Zevkten ben de hafifçe sızdırıyorum donuma… Artık çenem kopmak üzereyken kocaman yaraktan… Sıcacık fırlatmaya başladı döllerini… Öyle bir akıyor ki bir anda ağzım doluverdi… Taşırsam ağzımdan, üstü başı batacak…

Hemen yutmaya başladım ağzımdakileri… Ama gelmeye devam da ediyor… İnsan değil ki ayı herif… Yutucam diye hepsini boğulacağım nerdeyse… Büyük gayretlerimle sonu geldi bereketinin… 

Elimle sıktırıp hâlâ sertliğini koruyan muhteşem sikinin başını… İyice boşalttım gövdesinde kalanları da… Her tarafını yalayıp parlattım yarağını. Ağzımdan taşaklarına taşanları da dilimle toplayıp yuttum… 

Bunları yaparken baygın bir suratla, durumdan çok mesut… Beni izleyip bir eliyle başımı diğer eliyle yanaklarımı okşuyordu…

Deniz kenarında ki kayalıklarda dolanan bir kedinin hayretle bana baktığını gördüm… Beni de kedi mi zannetti acaba?

berk west

Bir yanıt yazın

İlgili Hikayeler