Türkiyenin En Büyük Hikaye Platformu

Üyeliğinizi tamamlamak için bize ulaşın!

Pasajda 14

Gelmek, boşalmak, orgazm,… Bazen sıradan bir deneyim, kimi zaman iyi hissettiren bir rahatlama sadece… Ama nadiren de olsa, bir Niagara şelalesinden düşmek gibi unutulmaz bir muhteşemlik de yaşanabiliyor… Unutulmaz çünkü, bu düşüş esasen bir yükseliş… Uçmak gibi.

Bu güne kadar yaşadığım en iyi orgazm, ne yazık pezevenk Mahmut’la pasajda olandı. Yaşamımda bir dönüm noktası. Bu iğrenç herifle yaptığım seksin iyi olmasının nedenleri… 

*İlkim* olması… Hiç düşünmediğim bir zamanda karşıma çıkıvermesi yani *plansızlığı*… Ve tabii pezevenk Mahmut’un da tecrübesi ve hatırı sayılır aletiyle olayın *hakkını* vermiş olmasıdır. Bu nedenlerledir, benim çağlayandan adeta *hayrete* düşmem… 

*İlkimin*, onunla olmasını hiç istemezdim… Ama oldu işte… Kimse yemezse, kim bulursa o yer… Belki o yapmasa ben hiç cesaret edemeyecektim bu işe. Onun için, yol açılırken bir kaza diye bakıp geçmek gerek buna…

O zamanlar, biraz daha kendime güvenim olsaydı, onunla değil gerçekten istediğim biriyle olabilirdi ilkim. Ve o *hayret* orgazmına daha yükseklerden bile düşebilirdim… Mesela Ersin’le olsaydı… Büyülü muhteşem bir *hayret* olurdu…

Ahmet abi… Onunkinden de büyük aletiyle belki… Çok zevk verdi bana. Ama insanın kendi iradesi dışında olayların gelişmesi… Anlık, saatlik, günlük olarak hoşuna gitse de… Sürgit devam etmesi insan varoluşunu kısıtlayan bir şey. Asgari düzeyde kendine olan saygını korumak zorundasın.

Neyse, bu kadar lâfı etmemin asıl nedeni Mert… Sadece ona sakso çektiğim ve onunsa bana dokunmadan geçen ilk buluşmamız beni biraz hayal kırıklığına uğratsa da… İkinci vuslat gerçekten *muhteşemdi*… Önceki yaşadıklarından farkı neydi derseniz? 

En önemlisi, sanırım o benimle kendi ilkini yaşadı… Yani o ne tecrübeli, ne becerikli, ne de öyle büyük bir alete sahip değildi… Ama gerçekten öyle çok etkilendi ki benden ya da kafasında kurduğu senaryodan… Yani *Nazlı*’yı becerme hayalinden…

Sevdiği ya da sadece tahrik olduğu kızın, işin aslı nedir bilmiyorum tabe… Yani kuzeni *Nazlı*’nın hâlâ kokusunu taşıyan külotunu ve sütyenini giydirip… Onun yerine koyarak, adını söyleyerek beni becermesi… 

Beni de kendi havasına soktu. Belki ben hep zaten onun havasındayım… Beynim ya da hayallerim yaşadıklarımıza daha çok dâhil oldu… *Nazlı* olarak altına yatmak, çok başka şeyler hissettirdi bana… Onun külotunun içinde, onun amcığıyla sikiliyormuşum gibi farklı bir haz yaşadım…

Belki bu olay da sürgit devam etse hoşuma gitmeyebilir, sıkıcı olabilirdi bilemem… Ama anlık bir fantezi olarak beni şaşırttı. Şaşırmak sekste libidoyu çıldırtır. Tekdüze seks bıktırır… Öyle mi değil mi?

Bir de tabii ben Mert’i yıllardır uzaktan da olsa tanıyorum, takip ediyorum, beğeniyorum, hayranım… Belki de aşığım… Onun saflığı… Hele güzelliği baş döndürücü benim için… 

O nedenle *Nazlı*’nın külotunun üzerinden, parmağıyla beni uyardığında bile nerdeyse boşalıyordum… Onun için beni öptüğünde bacaklarım titredi… Onun için kafamı allak bullak ediyor… Ben her şeyden çok fazla mı etkileniyorum acaba?

¨¨¨

Mert çaka çaka beynimi akıtıp kuzen *Nazlı*’nın külotuna boşaltınca beni… Kendi de sıcacık boşalınca içime… Nefes nefese yığılınca üstüme… Kalkmasın diye ordan hiç… Sımsıkı sarıldım ona… Terli boynuna gömdüm suratımı… Teni ne güzel kokuyor! 

Epeyce öylece altında zevkle ezilerek yattım. Sonra yana doğru devrildi üstümden. *Kalkma n’olur biraz da böyle yan yana yatalım…* Diye düşününce, bunun için belinin altından ve göğsünden ahtapot gibi sardım onu ve göğsüne yatırdım yanağımı. Memişleri ne kadar güzel lannnn!!! Minicik…

*“Sen Ersin’le ne alâka tanıştın!”*

Parmaklarıyla çenemi sıktırdı ve suratımı kendine doğru çevirdi… Bu ne ya, hoşgeldin kerpeten Fırat… Nerden biliyor? Ersin yememiş içmemiş beni Servet abiye, Mert’e herkese anlatmış mı? Mert her şeyi biliyor mu? Ne cevap vermem gerekiyor?

*“Öylesine tesadüfen.”*

*“Nasıl oldu bu tesadüf anlat bakıyım.”*

Abi neden hayatıma veya bana giren herkes birden babam moduna dönüşüveriyor acaba? Bir Ersin yapmamıştı bunu. Onun da zaten sikinde değilmişim anlaşılan. Ya da sadece sikinin derdindeymiş. Siktikten sonra beni, kaçtı mı hemen hevesi?

*“Babam arabasını tamire götürmüştü sanayiye… Ben de yanındaydım. Ersin de orda çalışıyormuş… Görünce beni, maçlardan tanıdı işte… Öyle oldu yani.”*

Bu nasıl ayaküstü yalan bulamacı lan böyle. Gerçi ayaküstü sayılmaz yatıyoruz. Üstelik biraz önce yarak yedim ya… Beynim turbo çalışıyor. Çenemi bıraktı diye sevinirken… Doğrulup üstüme geldi, kolunu kaldırdı… Suratıma öyle bir vurdu ki…

Tokat mıydı, yumruk mu anlayamadım. Gözlerim karardı. Beynim uçtu. Bu defa olumsuz anlamda… Epey kendime gelemedim… Başım dönüyor gibi… Gözlerimi zorlukla açtığımda, ağladığımı fark ettim… Ağzımın içinde de bir garip tat var…

Dudağımdan bir şey akıyor… Elimi uzattım. Parmaklarım kan içinde. Mert’de tepemde dehşet içinde bana bakıyor. Neden hayret ediyorsa… Eserini çok beğendi de şok da mı acaba? Eli de maşallah, babamınkinden betermiş amınakoyum!

Kalktı, koşarak içerden kâğıt havlu getirip silmeye kalktı dudağımı. Çok acıdı dokununca. İttim elini. Dilimle yokladım kanayan yeri, patlatmış dudağımı. Alıp elinden kâğıt havluyu bastırdım kanayan yerin üzerine. O kadar polisiye dizi izliyoruz, bir işe yarasın…

Doğruldum güçlükle ve ayaklarımı yere koyup oturdum yatağın kenarına. O ayakta üstünde basket forması altı çıplak, aptal aptal bana bakıyor. Utandım çok. Üstümdeki sütyeni çıkardım. Külotu da çıkarıcam ama döl içinde her yeri… Şimdi bir de *yatağı batırdın* diye kızmasın…

*“Banyoyu kullanabilir miyim?”*

*“Tabii. Gel ben götüreyim seni…”*

Tedirgin, pişman neyse artık öyle bir ses tonuyla konuştu. Koluma girdi götürüyor beni. *Önce yaradana sığınıp öldüresiye vur, sonra kolundan tutup yardım et*… Nasıl bi kafaysa artık. 

Banyoda yalnız bıraktı beni. Önce aynaya baktım. Suratım, saçlarım dağılmış durumda… Ağzım yamulmuş, dudağım kanıyor. Ama hem de yine gözlerimdeki o *ışıltılı parlaklık*… Artmış da artmış… Bir dayak yemediğim kalmıştı. *The collection is completed…* Ben ne yapacağımı hiç bilemiyorum. 

Külotu çıkardım. Duşa kabine girip hızlıca altıma su tutup temizlendim. Havlu kirletmemek için, lavabonun kenarında duran kâğıt havluyla olabildiği kadar kurulandım. Tekrar aynaya baktım kan durmuş gibi. Yüzüme su çarptım. Kapıyı açınca içeri daldı Mert…

*“Bunu yıkıyım mı?”* dedim lavabonun içine bıraktığım *Nazlı*’nın döl içinde yüzen külotunu gösterip.

*“Bırak… Ben hallederim onu…. İyi misin sen?”*

*“İyiyim sayende eksik olma… Hemen eve gitmem gerek!”*

Ona ne diyeceğimi bilemiyorum. O kadar şaşkınım ki. Bu gün sağ olsun her bakımdan beni şaşırta hayrete düşüre hatta şelalelerden bile düşüre kaldıra… En sonunda da ağzıma çakıp bir tane, gül dikti üstüne… Moda deyimle, *çileği koydu* mu demeli yoksa?

Hızlıca giyindim. Aynı geçen sefere benzer şekilde… Kaçarak gidiyorum yine. Demek ki *yaşıtlarımla beraber olursam daha mutlu olurum*… Bu önermem pek de bilimsel değilmiş. Çünkü gerçek hayatta karşılığı yok.

Dayağı yiyen benim ama hâlâ şaşkınlığını atamayan o. Kapıdan geçirirken beni altı çıplak. Kimse görmesin diye kapıyı ben kapatıyordum ki… Kolumdan tutup içeri çekti beni… Sarılıp, kanlı dudağıma yapıştı…

*Doktor bu ne???* Önce vur sonra yaraladığın yeri öp… Şimdi sorsan ona, der ki… *Kan aktığına bakma sen, ben doktorum, ameliyat gerekiyordu yaptık… İyileşeceksin…* Her şart altında öpüşmek güzel ama dudağın patlakken değil. 

Sıyrıldım kollarının arasından, parmağımla dudağımı gösterdim… Anladı neyse ki… Bıraktı rahat çıkıp gittim ben de… Asansörde inerken telefonuma baktım saat 5.40 pm… Oha!!! Zaman ne çabuk geçmiş, geçirirken bana… Bu arada mesaj gelmiş…

*“Hemen gel etlerini yolucam senin.”*

Bu da tabii annemden… Cevapsız çağrı neyse ki sadece üç. Bu defa texting takılıp ordan tehdit sallamış bana. *Acı bizim çilingir soframızın tek mezesi be anneciğim…* Ellerin dert görmesin… Sen de giriş etlerime… Babama da kaş göz et, o da alsın payını…

Bizim asansörle bu defa yukarı çıkarken… Aynada saçlarımı düzeltmeye çalıştım. Gerisini koyverdim. Yamulmuş ağzım için elimden gelen bir şey yok. Elleri dert görmesin Mert o konuda elinden geleni yaptı.

Kapıyı bir kasa hırsızı titizliği ile sessizce açtım… Anneme yalakalık olarak ayakkabılarımı dışarda çıkarıp içeri süzüldüm… *Hırsızlık Büro Amirliği*n’den *Başkomiser* annem… Benim gibi tıfıl çaylağı bir kasa hırsızına, havada karada basar… Nitekim, montumu çıkarıyordum ki, yanı başımda bitti.

Koluma geçirdi çelik gibi parmaklarını. Kuru tehdit değilmiş, yolacakmış gerçekten etlerimi. Etim de yok ki amınakoyum. Sırf kemikten ibaretim. Kemiklerimi kırsın o zaman… Uyar mı? Birden suratımı fark etti…

*“Ne bu hâl. Ne işler çeviriyorsun sen bu son zamanlarda… Kim dövdü seni?”*

Bir anne oğlunu bu durumda görünce… *Kimle kavga ettin,* diye sorar değil mi? *Kimden dayak yedin,* demez… Annem beni adam yerine koymuyor ki… Ben ne yapayım? Ne yapıcam işte, önüme gelenin altına yatıyorum… Ohh sefam olsun…

*“Anne hiç sorma acayip bir maç yapıyorduk… Kaç tane üçlük attığımı bile sayamadım, o derece yani… Çok çekişmeli ve dövüşmeli felan geçiyordu maç… Çocuğun tekinin dirseği geldi… İşte dudağım patladı yaa..”*

Nasıl oldu bilmiyorum… Bunları söylerken ağlamaya başladım. Ne çok ağlıyorum ben ya karı gibi. Neden ağladım ki? *A) Annemin elinden kurtulmak için numaradan mı? B) Bir günde yalan söyleme limitimi doldurduğumdan mı? C) Dudağım patladı ondan mı? D) Kolum acıdı o nedenle mi? E) Orgazm gevşemesi sonrası ani dayak travması mı?*

Hadi *TYT*’ciler bi el atın la şu soruma… Heralde annem E şıkkını seçti ki, bana acıdı… Avucunun içiyle yanağımı şefkatle ovuşturdu… Öpmek için de hamle yaptı ama boyu yetmediğinden uzanamadı… Ben de duygu karmaşından istifade ederek anlamamazlığa vurdum… Öptürmedim kendimi tabii ki de… Odama kaçıverdim…

¨¨¨

*Yalnızlığım benim sidikli kontesim…* Neyse ki sonunda yalnız kalabildim. Fırat’tan kurtuldum… Kendi ayağımla Mert’e koştum… Ondan kaçarken *başkomiser* anneme yakalandım… *Ne kadar rezil olursak o kadar iyi*…

Kulaklıklarımı taktım. Spotify premiumu iptal etmiştim. Youtube premiuma geçmek için. Evet, ikisine birden ödeyecek param yok. Müzik listelerimi taşıyamadığımdan yeni yuvama… Ne dinlesem diye bakınırken… Karşıma çıkan bir video; *Bach*… Onu dinlemeye başladım… Uyumuşum…

Epey sonra, kapı çaldı, hatta daha nazikçe *tıkladı* diyelim… Uyandım, baktım hâlâ *Bach* dinliyorum ve odamdayım, şaşırdım. Kimse benim kapımı çalmaz ki. Yani annem ve babam destursuz dalarlar bağa… Kendimi bir *Britanya* dizisinde hayal ettim… Doğruldum…

*“Giriniz.”*

Annem elinde tepsiyle girdi içeri. Kıymalı kabak kalye ve pirinç pilavı. Üstelik tepside bir de cacık… Cennete uçan sihirli halı gibi. Çok açım o nedenle böyle saçmalamam. 

Anlaşılan babam evde yok. Cuma akşamı olduğu için. Muhtemelen maç seyretmeye gitmiştir. Gerçi televizyondan izledikten sonra, maç evde de var. Ama onun derdi kafa çekip arkadaşlarıyla bağıra çağıra… Anladınız işte tantana şamata… 

Neyse ki, böyle yalnız kaldığı zamanlarda olduğu gibi bana sardırıp annem uyandırmamış, ana salonda birlikte yemek yiyelim diye. Ağlamak çok işe yarıyormuş… Gerçi annemin karşısında bir daha ağlamam… Bana kızıymışım gibi davranmaya başlayabilir.

İşte, annecim de bana üzüldüğünden böyle odalara kadar servis açmış benim için. Hemen hiç yapmadığı bir incelik. Oysa ben severim odamda yalnız yemek yemeyi. Annem ve babamsa her şeyi kabile halinde yapmayı severler. 

Karnım doyunca… Sandalyemde otururken popomun ve belimin kopacak gibi ağrıdığını hissettim. Mert’in aleti çok büyük olmadığından deliğimde pek hasar yok… Ama öyle bir iştahla ve güçle çaktı ki bana… Götümü belimi parçalamış…

Tek çözüm yan oturmak… Masamda, ders mi çalışsam yoksa yeni başladığım test çözme hobime mi dalsam diye gönülçelen düşüncelere dalmışken… Mesaj geldi… Her telefon çaldığında ya da mesaj geldiğinde hep aklıma gelen ilk şey Ersin…

Sikip attı puşt beni… Hakkımda da car car konuşuyor herkese… Ama ben onu unutamıyorum. Aklıma gelince göğsüm sıkışıyor, kalbim ağrıyor. Burnumda tütüyor… Neyi biliyor musunuz? Hayır o heybetli, başı da tenis topu gibi penisi değil… O da var da esas… Teninin kokusunu özlüyorum…

Hayatta önce tutarlı olmak gerek. Saatler önce Mert üstümde yatarken boynuna gömüp suratını kokusunu çekmemiş miydin içine huşû ile? Böyle önüne gelenin altına yatarak ancak orospu olunur. 

Birinin yalnızca kokusunu özlemek ise sadece… *Aşk* ile olur oğlum… Ne götüm salak, saçma sapan, olmayacak hayal alemlerinde yaşıyorsun… Kim olduğunu bil… Götveren ibnenin tekisin sonuçta… 

İbnelik hallerine dalınca mesajı unuttuk ya… Baktım kokusunu özlediğim kişi değilmiş… Biraz önce kokusunu içime çektiğim zorbamdan geliyor mesaj…

*“berk çok özür diliyorum bak ben isteyerek vurmadım sana hayvan gibi birden ne yaptığımı bilemedim çok kıxmıştım o ersin denilen orosbuyla ilgili yalan söyleyince sen kemdimi kaybettim kıskandımmı bilmiyorum o döl israfı ibneyle ne ilgin var senin bana lütfen söylermisin bak yine tutamıyorum kendimi itiki yanımda diilsin seni özledim biliyomusun küsmedin diimi bama giderken suratıma bike bakmadan kactın neden bana yaz hemen götmedim filam deme sakın kızdırna beni yine lütfen”*

Bu neydi? Mert’e ilkokul çocuğu kafasında diyordum ama daha da gerilere gitmiş. Okuma yazma da bile hâl ve gidiş sıfır. Sınıf tekrarı… Okul kariyeri bitebilir… *Sözcükte yapı, anlatım bozukluklar, noktalama işaretleri, yazım kuralları, sözel mantık, paragraf*. Bu konuları çalıştıracağım yavruma…

Ersin hakkında ki değerlendirmeleri oldukça düşündürücü ve müstehcen… Aralarında ne varsa artık… *Filler tepişir çimenler ezilir…* Aralarında ezilen ben oluyorum… 

*b(B)ana yaz hemen götmedim (görmedim) filam (filan) deme sakın kızdırna (kızdırma) beni yine lütfen…*

Özlemiş beni ama yanımda olsaydın yine çakabilirdim ağzına anlamına gelebilecek anlatımları da var. Kafası baya karışık benimkini de karıştırdı… Hemen cevap yazmazsam kızıcakmış bana. Ama sona *lütfen* eklemeyi de ihmal etmemiş yani. Anlayacağı dilden yani kendi dilinden cevap yazmalıyım…

*“mert ben seni pek özleyemedim çünkü patlattığın yerler acıyor hala yani götüm ve dudağım ama yine de özür dilemen çok büyük incelik teşekkür ederim ancak yanımda olsan kendimi tutamazdım da diyorsun yine mi bir yerlerimi patlatmayı düşünüyorsun ersinle alıp veremediğin nedir neden ağza alınmayacak küfürler ediyorsun çocuğa bana neden kızıyorsun ve vuruyorsun hemen cevap yaz bekletme beni yine lütfen.”*

*“berk açık cevap yaz çok sinirliyim şuan ersin siktimiseni”*

*“mert artık sen benim zorbam mısın?”*

*“diğilim seni seviyorum ama cevap ver”*

*“doğru cevap verirsem sevmeye davam edicek misin yine de?”*

*“sikti yani ananı sikiyim senin”*

Pislik herif. Sana ne beni kimin siktiğinden. Çıkıyor muyuz, sevgili miyiz? Ne alâka sinirleniyorsun. Benimle ben olduğum için bile yatmıyorsun. Abla dediğin kuzenini hayal edip öyle sikiyorsun. 

Suratım yanıyor… Ensemden kuyruk sokumuma kadar da bir bıçak saplandı gibi oldu. Hareket bile edemiyorum. Sinirden tırnaklarımı yemeye başladım. Bu düşündüklerimi yazsam mı ona?

Yok ama olaylarla hiç ilgisi olmayan *asayiş başkomiser* anneme küfür eden biriyle hiç muhatap olmamak en iyisi. Engelledim numarasını ellerim titreye titreye…

Bu başlamadan biten bir aşk hikâyesi mi? Yoksa baştan beri sadece porno muydu?

Bir yanıt yazın

İlgili Hikayeler