Özge Yengem Bölüm 2-3

ÖZGE YENGEM BÖLÜM 2-3

-Hasret kaldım sana amına kodumun evinde
-Bende canım diyerek eğildi. Altımdakileri çıkartıp sikimi ağzına almaya başladı. Çok kalkık değildi. Ağzında büyüttü sikimi. Yatağa yatırdım altındakileri çıkarttım. Bacaklarını ayırıp direk amına yumulmuştum. Mis gibi kokuyordu kıllanmıştı biraz ama, sarısın beyaz tenli olduğu için hafif tüy şeklindeydi kılları. Amını parmaklayarak yalamaya başladım. Zevkten kuduruyor, başımı iki eliyle tutup bastırıyordu. Rahat rahat inliyor kendinden geçiyordu. Bacaklarını kaldırdı götü meydana çıkmıştı. Göt deliği pespembe ufacıktı. Dil darbeleri atmaya başladım deliğine. Dilimle yalıyordum götünü. Hiç kötü kokmuyordu pırıl pırıldı. Ben göt deliğini yalarken istemsizce osurmuştu. Gülüştük boynunu emmeye başladım sikimi tutup amına sürtüyordum. Ben onu emerken sikimi eline aldı götünü hareket ettirerek sürtmeye başladı. Bacaklarını belime dolamıştı. Sikimi amına sokmaya başladım. Yine zor giriyordu. Sikimin başını sokunca derin bir nefes aldı gözlerime bakıyor gülüyordu. Gidip gelmeye başladıkça sikim kaymaya başladı amında çok ıslaktı. Hızlı hızlı o pozisyonda bes dakika kadar siktim. Sonra yatağa ben uzandım. Üstüme çıktı.
Dudaklarımdan sikime kadar yalamaya başladı. Sikimde diliyle geziyor, taşşaklarımı ağzına alıyordu. Saçlarını geriye attı. Sikimi tutup düzelttim, üstüne rahatça oturması için. Sikimi amına hizalayıp yavaşça oturmaya başladı. İçine girdikçe.

-Ohhhh harika dedi. Üzerime doğru kapandı. Hepsini içine alıyor. Zevkten kucağımda
zıplıyordu.

Yengem kucağımda zıplamaya devam ederken ben içine boşalıyordum tüm spermlerimi. Kapı çalıyordu. Muhtemelen çocuklar gelmişti. Yengem üzerimde nefes nefese kalmış, dinleniyordu.
-Kapı çalıyor. Yengem derin bir nefes alarak üzerimden kalktı. Amından döllerim akıyordu.

-Duydum beklesinler iki dakika. Gülümseyerek öptüm dudaklarından. Üzerime şortumu, tişörtümü giydim kapıya doğru yürüdüm. Yengem banyoya gitmişti temizlenmek için. Çocuklar okuldan gelmiş. Annemleri sordular. İzmir’e gittiklerini bir, iki hafta gelmeyeceklerini söyledim. İçeride baran ağlıyordu. Kardeşim simay kendisi benden üç yaş küçüktür. Barana bakmaya giderken;

-Yengem nerede abi?
-Tuvalette.
-Tamam, bir şeyler hazırlayalım acıktık biz.
-Yok, hazırlamayın ben dışarıya gidiyorum bir şeyler alıp gelirim yarım saate. Zenginiz kızım onunla mı uğraşacaksın.
-Anaaa abi unuttum ben o olayı alışmadık götte don durmuyor tabi ruhumuz fakir. Kahkaha atıyordu yengem içeriden.

Onları evde bırakıp sokağa çıktım. Aklımda pide yaptırmak vardı. Çarşıya doğru yürüyordum. Ayağımla sokaktaki küçük taşlara vuruyor, bu olup biteni düşünüyordum. Ne yapıyorduk biz? Düne kadar hayallerimi süsleyen, her kurduğum hayalin içinde olan, o hayallerle beni boşaltıp rahatlatan kadınla birlikte oluyordum. Bu olayların olması için yengem benden bir kıvılcım mı bekliyordu? Yoksa yıllardır dayımla yatmadığı için beni elinin altında görüp, yabancıya vermek yerine benimle mi oluyordu? Ama seni seviyorum dedi.

Bırakma beni, dayın gibi yapma. Sahip çık dedi. Henüz 18 yaşındayım yani birkaç ay var. 25 yaşında bir kadından bahsediyoruz. 16 yaşında evlenip ilk senesinde Gülizar’ı doğuran, 4 sene sonra da Barana hamile kalan yengemden bahsediyoruz. Kendisi hala evli dayımla. Ama ben? Hem ondan çok genç, hem de bekârım. Daha önüme ne kadınlar çıkacağını kendisi biliyor. O yüzden onu bırakmamdan. Bu kadar sevmeyeceğimden korkuyor belki de? İçimden böyle konuşarak pideciye gelmiştim. Siemens c62 modelinde cep telefonum vardı. Babam arıyordu:

-Paşam ne yaptınız?
-İyiyiz baba pideciye geldim çocuklar acıkmış. Yengem hasta biraz yemek hazırlatmadım ona.
-Doktora götür oğlum kadını ilgilen sana emanet evdekiler bizim burada az işimiz kaldı. Evin birkaç eksikleri var. Gülizar ile Baran’a odalarına eşya alıyor şuan anan doldurdu ne varsa.
-Klasik annem parayı buldu mu ağlatacak anasını.
-Ağlatsın bakam ağlatsın. Okul bakıyoruz bir taraftan güzel okullar bulduk sen gel de birkaç lise var ya da özele göndereceğiz seni hangisini istersen.
-Baba son senem zaten masrafa gerek yok üniversiteyi kazanamazsam bakarız duruma
-Ya masraf dediğin ne ki iş kuracağız daha çok işimiz var. Hadi ben kapatıyorum anan çağırıyor.
-Tamam, babam dikkat edin kendinize ha bir dakika bekle baba
-Ne oldu paşam
-Dayımdan haber var mı ya?
-Var Almanya’ya gitmiş teyzeni aramış. Çalışıyormuş orada bir kadınla anlaşmalı evlenmiş mi ne.
-Şaka yapıyorsun e yengem ne olacak çocuklar?
-Valla dayın gelmez son kazığını attı gitti. Yengene çocuklara da bir şey olmaz biz varız anneannen var. (anneannen İzmir de teyzemlerdeydi) Zaten annen bir ton eşya aldı yengene çocuklara sokakta bırakacak değiliz onları hele imkânımız varken.
-Aslansın la baba sen
-Ankaralı oldun iyice kapat hadi gidiyorum ben
-Tamam ya hadi öptüm. Pideler olmuştu. Markete gidip kola, fanta, ayran her çeşit içecek aldım. Kucak dolusu abur, cubur aldım. Şerefsiz dayım baranı alıştırmıştı abur cubura. Çocuk aylardır abur cubur yüzü görmüyor. Nasıl taşıyacağım bu amk poşetlerini? Diye düşünürken taksi geçti önümden el ettim:
-Taksi alo dayı dursana amına koyayım görmüyor musun beni hay gözünü sikeyim. Sinirlenmiştim yavşağa. Marketteki kız gülüyordu. Tekrar markete girdim:
-Ya kusura bakmayın bildiğiniz bir taksi durağının telefon numarası var mı acaba?
Diğer kasiyere seslendi:
-Şenol abi köşedeki taksicinin numarası var mı sende?
-Var.
-Ya bir kâğıda yazar mısın?
-Tabi. Buyurun diyerek uzattı bana kâğıdı. Taksiyi aradım çağırdım. Beş dakika içerisinde geldi. Eve gittim. Kardeşim simay açtı kapıyı. Pideleri ona verdim.
-Büyük bir tabağa katın bunu hazırlayın yiyelim. Yengem nerede?
-İçeride ağlıyor.
-Ağlıyor mu? Niye ne oldu? Bir şey mi oldu?
-Abi dur bir şey olmadı dayım aradı.
-Nasıl? Dayım mı aradı yengemi? Ne dedi?
-Bilmiyorum abi duymadım.
-Gülizar ile baranın yüzüne bakmıştım. Elim ayağım kesilmişti resmen o çocukların yüz ifadelerini görünce. Baranın hadi aklı ermiyor. Ama Gülizar? Masum masum oturuyordu. Barana aldığım abur cuburları döktüm önüne. Çok sevinmişti. Yemekten sonra yiyeceksin diye tembihleyip öptüm. Yengemin odasına doğru gittim kapıyı çaldım:
-Yenge? Gelebilir miyim? Ses yoktu. Tekrar kapıyı çaldım. Yine ses vermedi. Kapıyı hafifçe araladım. Yatağa uzanmış siğil, siğil ağlıyordu. Kapıyı kapattım. Yanında doğru yürüdüm. Oturdum yatağın kıyısına. Bana doğru döndü:

-Almanya’daymış.
-Öyleymiş.
-Bir kadınla anlaşmalı evlenmiş çalışabilmesi için. Araba fabrikasına girmiş.
-Evlendiği için mi ağlıyorsun?
-Hayır.
-Neden üzülüyorsun o zaman biz varız yanında?
-Almanya’ya götürecekmiş bizi. Birkaç ay çalışıp para biriktirip sizi alacam yanıma dedi.
-Hııı… Donup kalmıştım. Gidecek misiniz?
-Hayır. Gelsin boşanma davası açacağım ona da söyledim.
-O ne dedi peki?
-Kabul etmedi. Boşayamazsın. Çocukları alırım elinden yüzlerini göremezsin. Benimle geleceksin dedi bağırdı çağırdı.
-Ağzına sıçarım bu adamın. Kendisi karıyla kızla günün gün edecek. Sırf karı kız uğruna evi barkı yedi. Aylarca burada onun yüzünden rezil kepaze olduk. Senin annen baban olmasa bize ekmek veren olmayacaktı. Utanmadan sizi mi götürecekmiş? Yarramı yesin önce.

Yengem gülüyordu. Gözyaşlarını silerek sarıldı. Aynen sikini yesin önce dedi. Saçlarını okşadım.

-Kalk hadi yıka elini yüzünü. Çocuklar görmesin ağladığını. Pideler soğumadan yiyelim.
-Yumurta kırdırdın mı?
-Ayıpsın gel hadi. Elinden tutup kaldırdım yataktan. Banyoya gidip yüzünü yıkıyordu. Bende salona geçtim. Kardeşlerim başlamışlar yemeye. İçeriden iki tabak alıp yengeme yumurtalı olanlarından katıyordum.
-Ne içersin? Diye bağırdım. Oda yanıma gelmişti.
-Marketi eve mi taşıdın?
-Birazcık öyle oldu. Ne katayım? Çeşit bol bak. Gülümsüyordu. Baranın önündeki abur cuburları görünce yüzüme bakıp boynunu büktü. Gözlerinin içi gülüyordu.
-Ayran doldur o zaman.

Tabağını ve ayranını uzattım.

-Afiyet olsun hanım efendi.

Yanına oturdum pidelerimizi yiyorduk. Yanıma sokuldu ve şöyle dedi;

-Biliyor musun senden çok iyi baba olur? Ayran boğazımda kalmıştı. Gülüyordu. Helal helal diye sırtıma vurdu tabağını yere koyup.
-O nerden çıktı şimdi?
-Bir yerden çıkmadı. Gördüklerimi söylüyorum. Gülizar’a, Baran’a küçüklüklerinden beri sen baktın. Benim hep yanımdaydın. Dayın akşam geldiğinde severdi çocuklarını ama baran ağladığında yatağından kalkmazdı. Hatırlıyor musun? Bir keresinde baran çok ateşlenmişti.
-Evet
-Sen tuvalete gidiyordun gece saat 03.00’ü geçiyordu. Dayına seslendim bir iki kez kalktı bir şey olmaz salla uyur. Sabah hastaneye gideriz dedi tekrar uyumuştu. Sende o ara ışığı açık, baranın da ağlamasını duyunca kapıyı çalıp gelmiştin içeriye.

Pide ağzımda büyüyor, çiğnedikçe yutamıyordum. Tamam, yeğenlerimi çok severim canlarım ciğerlerim onlar ama sırf anneleri frikik verecek, gece yarısı acık saçıktır şimdi bakayım diye çalmıştım kapılarını. Baranın hasta olduğunu düşünmemiştim. Yengem devam ediyordu:

-Yenge ne oldu barana? Diye telaşlı, bakıyordun. Öpmek istediğinde yanıyor? Hasta mı diye sormuştun. Benim gözlerim şişmişti yorgunluktan. Sen kucağımdan alıp ağlamasını kesmeye çalışıyordun. Geç otur yenge sen ben tutarım baranı demiştin. Koltuğa oturup seni izliyordum. İçimden iyi ki bu çocuk var olmasa ben ne yapacağım diye geçiriyordum. Koltukta içim geçmiş uyumuş kalmıştım. Sende baranı uyutmuş yatağına yatırmış, sabaha kadar uyumadan beşiğini sallıyor ateşini kontrol ediyordun. O gün dedim zaten. Çocuk en çok senin eline yakışır diye.

-Evet, hatırlıyorum hastaneye de birlikte gitmiştik zaten dayım müşterim var diye kapatamamıştı dükkânı.

Başını sallayarak onayladı. Gözleri doluyordu. Ellerimle gözyaşlarını sildim.

-Ağlama çocukların yanında. Hadi pideni bitir. Hazırlan dışarı çıkacağız.
-Dışarı? Ne yapacağız dışarıda?
-Moralini düzelteceğim sürpriz.
-Yok, çocuklar ne olacak? Çıkmayalım sonra gideriz.

Güllü nenemi aradım.
-Güllü nene ne yapıyorsun iyi misin?
-İyiyim kuzum iyiyim pişi yapıyordum hadi gelin.
-Ellerine sağlık nenem biz yedik ya ev müsait mi çocukları getireceğim size? Yengemin karnı ağrıyor da doktora götüreceğim.
-Tabi kuzum tabi neyi var yengenin Güven abini yollayım mı?
-Yok, nenem gerek yok ya çeşme suyu içmişte midesine dokunmuş. Acile götüreceğim önemli bir durum yok. Sen çocuklara bakıver yeter.
-Tabi kuzum ne demek başımla beraber al gel hadi bekliyorum.

Yengem şaşkın bana bakıyordu.

-E hadi ama hala duruyorsun kalk hazırlan. Çocuklar hadi hazırlanın güllü nenemler gidiyoruz. Baranı giydirdim. Kardeşim de Gülizar ile hazırlandı. Ellerinden tuttum yengemde yanımdaydı. Baranın çantasını taşıyordu. Garibimin üstü başı kalmamış doğru düzgün ne giydiyse çıkmış. Güllü nenemler hemen bir sokak ötede oturuyor. Onlara vardık. Yengemi görünce:

-Oy kuzum ne oldu iyi misin?

Yengem benden bile sağlam sesiyle:

-iyiyim anne ne oldu ki?

Yengemin bacağını sıktırdım hafiften. Karnını tuttu bu sefer halsiz bir sesle:

-Su içtim karnım ağrıyor anne ya ne oldu bende anlamadım.
-Tamam, kuzum hadi gidin doktora bak araba lazımsa Güven abin içeride kuzey çağırayım kuzum?
-Yok, annem gerek yok hem yürüsün biraz havasız kaldı evde otura otura.

Saat 18.00’dı. Yengemle yolu tutmuş yürüyorduk. Elime cep telefonu mu aldım. Aynı taksiciyi aradım;

-Alo selamın aleyküm dayı, beni bıraktığın mahalleye gelir misin? Tamam eyvallah

Yengem uzun zamandır evde kapanıp duruyor, dışarıya çıkmıyordu. Aklımda alışveriş merkezine gidip yengeme alışveriş yaptırmak vardı.

-Eee nereye gidiyoruz?
-Sürpriz takside öğrenirsin

Koluma girmiş başını omzuma atmıştı. Öylece sonsuza kadar yürüyebilirdim. Taksici geldi kornaya bastı. Kapıyı açıp yengemi bindirdim. Yanına da ben oturdum.

-Dayı burada nerede AVM var? Bizi oraya götürür müsün?
-Yaklaşık 10 dakika içeride var oraya götüreyim
-Eyvallah dayı.

Yengem şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Güldüm;

-Ne?
-Ne yapacağız AVM de?
-AVM de ne yapılıyor? Alışveriş yaparız. Barana bir hediye alacam hem birlikte bakarız. Aslında amacım baran değil. Yengemi mutlu etmekti. AVM’nin önüne yanaştık. Taksiden inerken;

-Dayı arayacağım seni gelirsin değil mi?

Elli lira bahşiş bırakınca;

-Gelirim tabi alo de yeter hadi kolay gelsin.
-Eyvallah dayı sana da.

Yengemin elinden tuttum. Yürüyorduk. En son yengemle çarşı, Pazar gezmiştik. Pazardaki seyyarlardan sutyenini alır, külotunu alırdı. Aklım sutyen, külotta değildi. Nasıl olsa dayıma kullanamadığı iç çamaşırlarını benimle kullandı.

-Ne kadar büyükmüş burası?
-Yoruldun mu?
-Yok, baksana kocaman gez gez bitmez ki geç kalmayalım eve çocuklar…
-Çocuklara bir şey olmaz annen bakıyor. Biraz da kendini düşün artık. Büyüdü onlar. Simay, Gülizar yine bakar Baran’a ayrıca baranda kocaman adam oldu artık.

Bir mağazaya girdik. İçerisi oldukça büyüktü. Yengem sağa sola bakıyordu. Kıyafetlere doğru yöneldi.

-Ayy çok güzelmiş bunlar.

Elbiselere, bluzlara bakıyordu.

-Ama bu bana olmaz göbeğim var. Yüzünü asmıştı yanağını okşadım. Göbeğine hafifçe vurup;

-Gaz o gaz al sen denk gelir bu sana büyük bedeni yok mu? Bakalım şuraya bir.

Yengem gülüyordu. Ben elbisenin büyük bedenini ararken yengem yanımdan ayrılmıştı. Bir tane xl beden buldum. Onu yengeme göstermek için döndüm:

-Bak bu sana olur… Yengem yoktu. Karşımda mağazada çalışan kız vardı. Gülüyordu;

-Pardon? Kafamı sağa sola çevirdim yengemi arıyordum.

-Yok, bir şey kardeş birine benzettim.

Kızın surat yamulmuştu kardeş dediğim de. Demiştir ne kıro amk. 😀

Elimde elbise omzuma attım yengemi arıyorum mağazada. Bir baktım erkek bir çalışan yengemin yanında sokulmuş dibine kadar bir şeyler gösterip duruyor. İnanın kulaklarımdan alev çıktı. Elbiseyi kenarıya attım. Ortalarına sertçe girdim. Yengeme ve adama omuz attım. Yengem, ayy diye kenarıya kaçıldı omzunu tutuyordu. Adam ne olduğunu şaşırmış yüzüme bakıyordu;

-Hayırdır kardeş?
-Pardon?
-Hayırdır? Yengeme döndüm. Ne bakıyorsun Özge? Elbiseyi buldum seni göremeyince merak ettim. Yengem bıyık altından gülüyordu. Şu etekler dikkatimi çekti de buraya geldim arkadaşta yardımcı oluyor.

Vay amk dedim karı bize adam bizim hatuna yazıyor ne iş? Yengemin kolundan tuttum.

-Gel beğenmedim ben bu mağazayı.
-Niye ya ben çok beğendim
-Gel sen gel daha çok mağaza var ben burayı beğenmedim.

Elinden tuttum çıkıyorduk mağazadan. Adam ne olduğunu anlamamış ters ters bakıyordum ona. Kırmızı ışıklı bir mağaza dikkatimi çekti.

-Gel bak daha güzelini buldum ben sana.

Mağazaya doğru yürüdük girdik içeriye. Gerçekten çok güzeldi sırf kadın üzerine kıyafetler vardı. Yengemin gözleri büyümüştü hem de bedenine göre kıyafetler buluyordu. O seçiyor bana veriyor, bende omzuma atıyordum. O kadar çok seçti ki önümü göremiyordum artık.

-Yenge elimi tut. Kafasını çevirdi bana baktı:
-Ayy pardon bu kadar çok oldu mu ya?
-Bir saattir seçiyorsun atıyorsun üstüme. Gel dene şunları bakayım.

Deneme kabinlerinin olduğu bölüme doğru gittik. Akşam vakti olduğu içinmiş kalabalık değildi dükkânlar. Millet kafelerde oturuyordu oralar kalabalıktı. Kendimi ikili koltuğun üzerine attım. O kadar kıyafeti gören satıcı;

-Hoş geldiniz. Çay, kahve alır mıydınız?
-Türk kahvesi var mı kardeş?
-Var efendim, nasıl olsun kahveniz?
-Bir sade kahve bir de su alayım lütfen.
-Tabi efendim.

Vay amk dedim. En son bizim pazarcı Hüseyin abiye gittiğimizde çay ısmarlamak için bir ton mırın kırın ederdi. Adam kahve söylüyor. İyiymiş bu AVM’ler haa diyordum içimden. Ama oda ne ben satıcıyla konuşurken yengem yanıma kadar gelmiş. O kıyafetle görünce o kadar şaşırdım ki. Diz kapaklarının üzerine kadar beyaz bir elbise, altına kırmızı ayakkabı, kafasında ince bir şapka. İri göğüsleri taşıyor elbisenin üzerinden. Ben yengemde en son o dekolteyi sutyensiz bir şekilde yerleri silerken görmüştüm. Bacakları sütun gibi, ayakları ufacık ağzına atımlık lokma gibi.

-Oha!
-Kibar ol hanım efendi var karşında. Dedi gülerek.
-Çüş diyecektim oha dedim daha kibarı ne bunun? Olmamış çıkart
-Ne? Neresi olmamış çok güzel oldu işte üzerime. Yanına yaklaştım kulağına eğilerek;
-Memeler bas bas bağırıyor. Dile geldiler bak konuşuyorlar. Kulaklarımı memelerine dayadım.
-Üşümüşler kapatsın bizi bu ne bee? diyorlar şuan. Yengem koluma vurdu;
-Of salak ya ahaha evet baya açıkmış bende esiyor bir yerden diyorum.
-Altta tanga üstte memeler firarda olunca eser tabi. Yengem gülerek kabine tekrar gitti.

Bu seferde vücuduna tayt gibi yapışan bir pantolonla çıktı. Üzerine siyah bir gömlek. Eyvah dedim içimden bu kadın bundan sonra böyle giyinecek. Ne yapacak oğlum? Kadın ne giyse gösteriyor vücut var en iyisi mi dedim karışma neyi beğeniyorsa alsın.

-Kuzey bak buna da dar diyeceksin ama çok beğendim.
-Yenge o kadar seksisin ki ne giysen yakışıyor zaten hiç deneme. Beğendiğini al çıkalım. Sonuçta burasıda büyük şehir kaldırır giyimi kuşamı.

AVM de ne kadınlar var görseniz. Yarı çıplak geziyorlar. Hoş birçoğu yengemin tırnağı etmez. Kuru kemçik çoğu. Göt yok, meme yok taşımıyorlar.

-Yani İzmir’e gideceğiz bak annemler ev ayarlamış aradı bugün. Bir hafta içerisinde aldıracaklar bizi.

Yengem çok mutlu olmuştu. Kendine güveni geliyordu yavaş yavaş. O kıyafetleri üzerinde gördükçe mutlu oluyordu. İnanın bana değerli okurlar o kadar güzeldi ki hani karım olsa soyunma kabinine sokar deli gibi sikerdim. Ama yapamıyordum her ne yaşasakta o kadar rahat olamıyordu insan.

Kahvemi içtim. Baya alışveriş yapmıştık. Çocuklara da bir şeyler aldık. Yengemi kafeye oturttum. İçeceklerimizi söyledik. Telaşla yerimden kalktım;

-Ne oldu kuzey? Bir şey mi düşürdün?
-Yok, yenge ben baranın hediyesini unuttum ya. Sen otur burada ben hemen geleceğim.
-Tamam, çabuk gel canım.

Baran’a akülü araba alacaktım. Nasılsa İzmir’e taşınacağız orada alırım diye almadım. Onun yerine uzaktan kumandalı araba vs. alacaktım. Yol üzerinde giderken, kuyumcu gözüme çarptı. Bilezikler, kolyeler, küpeler, yüzükler camda ışıl, ışıl parlıyordu. İçeriye girdim.

-Hoş geldiniz efendim. Nasıl yardımcı olabilirim.
-Merhaba ben kız arkadaşım için takı alacaktım.
-Tabi nasıl bir şey bakmıştınız yardımcı olayım. Diyerek yanıma geldi adam.
-Bilmiyorum siz ne önerirsiniz? Yani bayanlar ne beğeniyor burada en çok?
-Aklınızda bir model yok sanırım ben size yardımcı olayım.

Efendim şöyle böyle bir ton kolye gösterdi. Melek şeklinde bir kadın. Elinde meşale, meşalede yuvarlak büyük bir taş. Bunu beğenmiştim. Fiyatını sordum. 1500 dolar dedi. TL’de değil amk dolar.

-Yani kaç TL yapıyor ustam bu?
-2300 TL olur efendim.
-Tamam, birde tek taş yüzük istiyorum.
-Tabi buna uygun şu model var.

Birkaç yüzük modeli gösterdi. Yaklaşık 1550 TL’de yüzüğe ödemiştim. Yengem gibi bir kadına azdı bile ama babamın bıraktığı paraların bir, çoğunu alamadım yanıma evde kalmıştı. Oyuncakçıya da girip Baran’a araba, Gülizar’a boyu kadar oyuncak ayı almıştım. Ayının arkasına saklanıp geçtim yengemin arkasına. Saçını çektim arkasına bakınca şaşırmıştı.

-Ayı mı oldun şimdide? Gülüyordu. Nerede kaldın ağaç oldum burada hadi gidelim saat 11 oldu merak etmişlerdir hastaneye gittik dedik. Aramadık bile annemleri.

-Harbiden ya tut bakayım şu ayıyı.
-Aşık mısın oğlum? Aklın nerede? Dedi gülerek

Yüzüne bakıp kalmıştım. O kadar tatlı gülüyordu ki evet köpek gibi aşığım sana tapıyorum demek geliyordu içimden diyemiyordum. Güllü nenemi arıyordum. Biraz çaldıktan sonra açtı.

-Alo anne biz çıktık hastaneden geliyoruz kusura bakma sarjım yoktu arayamadım sizi. Evet, evet iyi yanımda oda iyi, iyi turp gibi maşallah serum verdiler evet ondan geç kaldık. Çocuklar eziyet ediyor mu? Hadi ya uyudular mı? Öyle mi? Tamam size kalsınlar bu gece o zaman uyandırmayalım hiç. Biz eve geçiyoruz o zaman direk? Tamam annem kusura bakma yorduk senide. Evet yarın okulları yok uyandırma uyusunlar. Yarın bi pikniğe gidelim mangal yapalım şöyle bir hava alalım. Tamam anne iyi geceler aleyküm selam. Yengem gözümün içine bakıyor konuşma hallerime gülüyordu.

-Ne gülüp duruyorsun sen ya?
-Hiç ne yapıyormuş çocuklar?
-Uyumuşlar yatak açmış annen uyandırmayın hiç uyusunlar sabah gelirsiniz dedi.
-E iyi hadi kalkalım bizde.
-Yoruldun mu sen?
-Yok, aksine yorgunluğum gitti. Bunalmıştım evde.
-O zaman evde ne yapacaz?

Aklıma ne yapacağımız geliyordu ama ikimizde söyleyemiyorduk birbirimize sabahlara kadar seks yapacağız diye. İçimizden geçense tam da buydu. Konuşmaya devam ettim.

-Hadi kalk lunaparka gidiyoruz.
-Lunapark mı?
-Evet, eğlenmek bizim de hakkımız değil mi? Hadi kalk gidelim.

Taksici dayıyı aradım.

-Alo dayı gel bizi AVM’nin önünden al Lunarpark’a götür bizi. Adamı özel şoförüm yapmıştım resmen.

-Tamam, yeğenim yakınım zaten gelin kapıya.

Yengem;

-Ya elimizde eşyalar var gitmesek mi?
-Sen gelsene ya canın istemiyorsa başka yere gidelim?
-Yok, ondan değil gidelim hadi.

Taksici dayı gelmişti. Geçtik araca. Lunaparka gittik. Işıl, ışıl çok güzel bir yerdi. İzmir’in lunaparkı kadar olmasa da.

-Dayı senin işin var mı?
-Yok, işim bitti aslında eve gidecektim.
-Dayı sen şu parayı alsan da bizi idare etsen. Uğraştırma başka taksiciyle hem şu eşyalar dursun. Git yemek ye, çay kahve iç ben alo derim sana gelirsin olur mu?
-Olur, tabi çok geç kalır mısınız?
-Yok, dayı bir, iki saate ararım seni.
-Tamam, o zaman ben lokantaya gidiyorum.
-Ha dur dayı şu poşetleri alayım öyle git.

Yengeme aldığım takıları almıştım. Yengem lunaparkın kapısında beni bekliyor. Etrafına bakınıyordu. Yanına gittim. Koluma girdi. Sokuldu iyice. Islak kamış kedi yavrusu gibi titredi.
-Üşüyor musun sen?
-Biraz.

Ceketimi çıkartıp verdim üstüne.

-Sen üşüyeceksin verme ısınırım birazdan.
Sarıldım sımsıkı.
-Isıtırım ben seni. Hem ben yanık Ömer’im bilmiyor musun? Küçükken yağmurda tişörtle gezer, yanık Ömer hasta olacaksın ceket giy diye bağırırdın.

-Hahaha doğru unutmuşum ben onu. Elinde ki poşeti niye bırakmadın dursaydı arabada.
-Aa elimde kalmış. Taksici yemek yemeye gitti. Taşıyacağım artık.
-Senin akıl uçmuş. Pamuk helva alsana bana.

Pamuk helva satan adamın yanına gittim. Bir tane aldım. Poşetini açıp verdim. Suda almıştım iki tane. Dönme dolabın olduğu yere doğru gittik. Ona binecektik. Yengem yüksekten korktuğu için binmek istemedi. Ellerinden tutup öptüm bindirdim. Yukarıya çıktıkça gözlerini kapatıyor bana sımsıkı tutunuyordu. Sarıldım beline. Korkmamasını bir şey olmayacağını, gözlerini açmasını istedim. Yükseldikçe aşağıya bakamıyordu yüzünü koluma gömerek kapatıyordu. Yanaklarından tuttum. Yüzünü kendime doğru çevirdim ve göz göze geldik. Havaya doğru hafif, hafif çıkıyorduk. Çenesini, yanaklarını okşarken dudaklarımız birleşti. O kadar tatlıydı ki dudakları şeker yediği için helvalar yapışmış dudaklarına. Onları dudaklarımla temizliyordum resmen. Eliyle dudaklarımı kapattı. Şekerini yemeye devam etti. Ona aldığım hediyeleri çıkarttım poşetten.

-Arkanı dön.
-Ne?
-Arkanı döner misin bir dakika?

Sırtını dönmüştü bana. Kolyeyi kutusundan çıkartıp saçlarını toplamasını söyledim. Havaya kaldırdı saçlarını. Mis gibi kokusu hafif rüzgarla burnuma geliyordu. Kolyesini taktım ve boynuna bir öpücük kondurdum. Bana doğru döndü. Şekeri vana verdi. Elini boynuna götürdü. Önünde sarkan, elinde meşale tutan kolyesini inceliyordu.

-Bu? Bana mı? Çok güzel teşekkür ederim.
-Senden güzel değil ama seni temsil ettiği için aldım. Bak özgürlük heykeli tutuyor elinde ateşi güneş kadar büyük. Aynı sen gibi güçlü, güzel bir kadın.

Boynuma sarıldı dudaklarımdan bir öpücük almıştı ki;

-Gözlerini kapat.

Hemen kapattı gözlerini. Yüzüğü çıkarttım kutusundan. Havada asılı bekliyorduk. Ellerini tuttum. Üşümüştü. Öptüm ellerini. Yüzüğü parmağına taktım.

-Açabilirsin.
-Kuzey utandırıyorsun beni. Yüzüğü inceledikçe gözleri ışıl, ışıl bakıyordu. Çok beğenmişti bana sımsıkı sarılıyordu. Dönme dolap hareket etmeye başlayınca korktu daha sıkı sarıldı.

Dönme dolaptan inmiştik. Saat gece 12 olmak üzereydi. Lunaparkta az çok insan vardı. Bir kafeye gidip oturduk. Yemek söyledik acıkmıştık. Yemeğimizi yerken yengemin o güzel yüzünü izliyordum. Tüm bu anlar bitmesin, sevgilim, karım gibi olsun istiyordum. Onu sürekli yanımda olması bana da güven, ona da kadınlık duygusunu güçlendiren his veriyordu. Sessizliği bozan ben olmuştum.

-Biliyor musun? Bugün o kadar güzel oldun ki. Bence artık kendine bakmalısın.
-Ne yani ben kendime bakmıyor muyum? Pasaklı mıyım?
-Ya ne alaka öyle demediğimi sende biliyorsun. Demek istediğim yeni hayata başlıyoruz hepimiz, büyük bir şehir, çeşit çeşit insanlar. Bak bugün aldığın kıyafetler ne kadar güzeldi. Kuaföre de git hakkın senin. Zaten güzelsin o konuda şüphen olmasın. Sadece çocukları bahane ederek kendini bırakma.
-Haklısın, aslında bende düşündüm biliyor musun? Şimdi büyük şehre gideceğiz. Orada köylü gibi durmayı bende istemem. Gencim kuzey eve kapanıp kalmak istemiyorum.
-Kalmayacaksın. Bir taraftan da korkuyorum biliyor musun? Bugün o satıcının bakışlarını gördükten sonra, dedim: “ulan bu kadın çok güzel herkes gözüne kestirip bakıyor, şimdi daha çok bakan olacak”
-Hadi ya hiç fark etmedim. Öyle mi bakıyordu satıcı.
-Gözleriyle yiyecekti seni. Yengem gülümsüyordu. Yüzüm düştü.
-Hoşuna gitti her halde? Gülerek cevap verdi.
-Hayır ya hoşuma giden senin beni kıskanman. Ayrıca ben hala dayınla evliyim ve çocuklarımın babası. Gülizar babasını sorup duruyor. Tamam, dayın çok yalancı, üçkâğıtçı bir insan, ama severek evlendik onunla. Bu konuşma benim canımı sıkmaya başlamıştı.
-E barışın o zaman, sana yaptığı onca şeyden sonra. Ayrıca annemler affeder mi dayımı bilmiyorum.
-Kuzey, çocuklarım var boşanmak istediğimi söyledim ama iki çocukla ne yaparım? Sizin üstünüz demi kalacağım sürekli.
-Şikâyetçi olan yok.
-Olmaz kuzey dayın gelecekmiş gelsin bir konuşacağım.
-Sizi götüreceğini söyledi. Gideceksin yani. Suratım iyice düşmüş, yemeğimi yemiyordum. Ellerimi tuttu.
-Hayır, tabii ki de ne işim olur yurt dışında, ayrıca baran, Gülizar senden ayrılmaz.
-Baran ve Gülizar mı ayrılmaz? Gözlerini kaçırdı gözümden. Dönme dolapta öpüştüğüm, sarıldığım kadın. Utanmaya başlamıştı. Yanakları al al oluyordu.
-Seninle yaşadıklarımız, yaptığımız şeyler için pişman değilim. Aksine çok mutluyum. Kadınlığımı hissettirdin bana. Ama olmaz kuzey, bu şekilde devam edemeyiz seninle. Sen genç adamsın, karşına daha nice kadınlar çıkacak. Hayatını yanlış kararlar yüzünden karartamam.
-Yenge saçmalama ne yanlış kararı?
-Bak dediğin gibi “yenge” yengenim ben senin kuzey ne yapacağız? Sürekli cinsel ilişki mi yaşayacağız seninle? Yoksa dayımı boşa ben evleneceğim diyerek nikahına mı alacaksın beni?

Yengemin bu tarz konuşmalarına kırılsam da haklıydı kadın. Ne yapacaktık yani? Hayallerim deki gibi sürekli seks mi yapacaktık? Yoksa nikahıma, mı alacaktım? Aslında istediğim de bu değil miydi? Daha demin düşünüyordun ya kuzey: “bu kadın karın olsa, her dakika yanında olsan diye? “Söyle oğlum işte dayımdan hayır gelmez sana, kadınlığını en doruk noktasına kadar yaşatırım seni, aşığım, seviyorum seni söylesene ne bakıyorsun yüzüne bön, bön? Başka kadınlara bakmam benim gözüm senden başkasını görmüyor desene amına kodumun sığırı hadi lan, söyle” İçimde kendi kendime konuşuyordum. Dayanamadım yengemin ellerini tuttum.

-Sen nasıl mutlu olacaksan, kendini nasıl rahatsız hissetmeyeceksen öyle yaparız. Ben seninle mutluyum, evet daha bir çok kadın tanıyacağım, ama senin gibisi çıkmayacak karşıma.
-Kuzey daha iyileri çıkacak.
-Senden iyisi yok ki. Yıllardır hayallerimin kadınısın sen o yaşadıklarımızın hayalleriyle avuttum sürekli kendimi. Ve bu olup bitene inanamıyorum hala.

Yengemin yüzü gülüyordu. Hoşuna gidiyordu ona aşık olmam, bu kadar değer vermem. Ama bir taraftan haklıydı da millet duysa, millet dediğim de kendi ailem, yengemin ailesi, nasıl açıklardık bu durumu?

Lokantadan çıktık. Taksiciyi aramıştım. Geldi bizi aldı lunaparkın dış kapısından. Saat gece 1’e geliyordu. Evin içi karanlıktı. Işıkları açtım. Yengemi içeriye soktum. Poşetlere yüklenip içeriye attım. Yengem tuvalete gitmişti. Üzerimi değiştirmek için çocukların yattığı odaya girdim. Kendime aldığım boxer, eşofman, tişört poşetini de aldım yanıma. Önce üzerimdeki tişörtü çıkarttım. Değerli okurlar. Anne sütü içmediğimi, hazır mama ile büyüdüğümü belirtmiştim sizlere. Bu sebeple kilomdan çok boyum vardı. Henüz 18 yaşındaydım 1,80 boy ile geziyordum. Kardeşlerimin elbise dolabının aynasından vücuduma çarptı gözüm. Omuzlarım iyice genişlemiş. Göğüslerim öne doğru çıkmış. Göbek yok spor yapmalıyım dedim. Kaslı olmam lazımdı. Altımda ki pantolonu da çıkarttım. Yengem;

-Kuzey? Kuzey neredesin?

Bana sesleniyordu.

-İçerideyim yenge giyiniyorum.

Boxer ile kalmıştım. Tam onu çıkartacaktım ki. Kapı açıltı. Yengem yeni aldığı kıyafetlerden birde gecelik almış, beyaz saten bir gecelik. Göğüs dekoltesi çok fazla. Diz kapaklarının çok üzerinde. Kollarını beline dayadı;

-Ay baksana çok şık değil mi?
-Oha sen hangi ara aldın bunu?
-Sen barana hediye almaya gittiğinde kafedeydim sıkıldım bir göz gezdirdim yandaki mağazaya oda iç giyimmiş.

Şuna benzer bir şeyin yengemin üzerinde olduğunu düşünün. O dolgun kalçaları, göğüsleri tamamen meydan da gözlerimin önünde.

Yanıma doğru geldi. Birde parfüm sıkmış ki sormayın. Böyle seksi bir koku yok. Sikim kazık gibi oldu zaten. Altımda boxer olduğu için iyice belirgin oluyordu. Yengemin gözleri sikimi süzdü yanıma yavaş yavaş geliyordu. Parmaklarını, omzumda gezdirdi.

-Ooo baya genişlemiş omuzların. Kaslanıyorsun kuzey bey.

Resmen nutkum tutulmuş, bir şey diyemiyordum. Kafamı çevirerek etrafımda bir tur dönmesini izliyordum. Karşıma çocukların ranzasına oturdu. Bacak, bacak üzerine attı. Of o nasıl manzaraydı öyle. Jartiyer miydi o? Geceliği ile uyumlu. Beyaz? Gözlerimi kırpmadan onu izliyordum. Sikimin karnıma uyguladığı baskıyı hayal bile edemezsiniz. Boxer’ın üzerinden sikimin kafası çıkmaya çalışıyor, boxer’ın lastiği buna izin vermiyordu.

-Şey yenge çok yakışmış, gözlerimi alamıyorum harika olmuşsun.
-Teşekkürler canım.

Gözleriyle beni süzüyordu.

-Hani sen ne aldın? Giymemişsin?
-E giyiniyordum sen geldin.

Yatağa uzandı. Sütun gibi bacaklarını serdi gözlerimin önüne. Elleriyle yüzünü, gözlerini kapattı;

-Tamam giyin hadi bakmıyorum.

Gülüyordum.

-Bakabilirsin görmediğin şey değil?

Kahkaha atıyordu. Uzandığı yerden kalkıp ayağa kalktı. Yanıma doğru yaklaştı. Ellerini vücudumda gezdirerek. Aşağıya doğru çömeldi. Bacaklarını ayırmıştı. Boxer’ın yanlarından tuttu.

-Kocaman olmuş yine.
-Senin gibi kadının karşısında olmazsa şaşırmak lazım.

Gözlerimin içine bakıyor. Kafamı aşağıya eğmiş bende ona bakıyordum.

-Çok mu güzelim gerçekten?
-Hayatımda gördüğüm en güzel kadınsın.

Boxer’ı yavaş yavaş aşağıya sıyırmaya başladı. Sikim dimdik duruyordu. Tüm ihtişamı ile sikim gözlerinin önündeydi. O kadar çok sertleşmiştim ki. Boxer ayaklarımın altına düşmüş, yengem elini sikime götürüp yavaşça sıvazlıyordu. Dizlerimin bağı çözülüyor sandım, ayakta duruyor muyum? Yoksa hava da uçuyor muydum anlamak mümkün değildi.

Gözlerimi kapatmış anın tadını çıkartıyordum. Bir sıcaklık hissettim. Yengem iki eliyle kalçalarımı kavrayıp sikimi ağzına alıyordu. Sulu, sıcak, kaygan. Hayatım da aldığım en güzel zevk buydu. Boğazına kadar götürüp, tekrar çıkartıyor, sikim bir sıcaktan soğuğa çıkıyordu. Zevkten uçuyordum resmen. İki elimle kafasını tuttum. İleri geri yaparken onu tutuyordum. Artık dizlerim de derman kalmamış, bacaklarım titriyordu. Yengemin kafasını sikimden çektim. Çocukların ranzasına oturmuştum. Ağzını silip elimi tuttu. Benimle

birlikte ranzanın üzerine çıktı. Dudaklarımı büyük bir iştahla öpüyor. Göğüslerini vücuduma sürtüyordu. Kalçalarını kavradım. Yanaklarını açıp, kapatıyor, mıncıklıyordum onları. Üzerindeki geceliği sıyırdı. İri memeleri açılmıştı. Suratıma doğru sürtmeye başladı. Ağzımı açıp avuçladığım gibi emmeye başladım memelerini. Uçlarında dilimi gezdiriyor, hafif ısırıklar atıyordum. Zevke geliyor kafasını geriye doğru atıyordu.

Üzerindeki geceliği çıkarıp sıyırdı attı üzerinden. Altında sadece külot, ve diz kapaklarına kadar olan beyaz çorabı kalmıştı. Amını sikime doğru sürtüyordu. Öpüşmeye devam ediyor, omuzlarını, boynunu emiyordum. Kollarıyla boynuma sarıldı:

-İçimde istiyorum seni.

Kısık sesle tahrik edici şekilde söyledi. Belinden sarılıp sırt üstü onu yatırdım ranzaya. Elleriyle saçlarını toplayıp arkaya atmıştı. Bacaklarını büktü, ayaklarını tutup bacak arasına yerleştim, yatağın ucuna doğru kaykılıp ayaklarıyla burun buruna gelmiştim. Bir ayağını elime alıp, öpüp, yalamaya başladım. Ayak tabanını dişlerimle ısırıyor, öpüyordum. Parmaklarını ağzıma sokup emzik gibi emiyordum onları. Yavaş, yavaş, öpücükler kondurarak yukarıya doğru çıkmaya başlamıştım. Bacaklarını öperek üste doğru çıktım. İki bacaklarını ayırıp kasıklarını okşuyor, parmaklarımla amına masaj yapıyordum. Işık açık olduğu için tüm hatlarını görebiliyordum. Pürüzsüz bacakları, kılsız parlak kasıkları vardı. Sulanmıştı. Beyaz külotunun önü ıslaktı. Ben okşadıkça daha çok artıyordu ıslaklık. Dudaklarımı amına doğru yaklaştırdım. Külotun üzerinden o sularını somurarak içime çekmeye çalıştım. Su gelmiyordu ağzıma sadece yapış, yapış olmuştu dudaklarım. Hiç çiş kokusu vs. yoktu. Mis gibi kokuyordu. Sanki parfüm suyu akıyordu amından. Kasıklarını dilimle yalıyor, bir elimle de külotunu sıyırıyordum kenarına. İlk kez bu kadar ışıklı bir ortamda görüyordum amını. Çok güzeldi. Kabarık, etli, dudakları incecik bir çizgi amı kapalıydı. Parmaklarımı amına getirince hafif irkildi, karnı yukarıya kalkıp, iniyordu. Dilimi amına getirdim, hafifçe o çizginin arasında gezdiriyordum. Elleriyle saçlarımı tutuyordu. O zevk suları iyice iştahımı kabartıyor, büyük bir iştahla yalıyordum o taze amı. İnanın bana değerli okurlar hala inanamıyordum bu amdan iki çocuk çıktığında. Hani genç liseli kızların amı nasılsa, yengemin de amı öyle, tazecik, sanki hiç yarak yememiş. Göt deliğini söylemek dahi istemiyorum. Pespembe, ufacık, yalamaya doyamıyor insan. Yengem sabırsızlanıyor. Sikime elini atıyor amına götürüyordu. Artık dayanacak gücümüz kalmamış, benim sikim iyice kalkmıştı. Ellerini sikimden çekti ve bacaklarını ayırıp, amının dudaklarını ikiye ayırdı.

-Hadi gir artık içime.

Dudaklarını öperken sikimi belimle amına hizaladım. Bir elimi amına atıp sokmaya başladım. O kadar güzel kayıyordu ki içinde, resmen sikimi vakumluyordu içinde. Git, gel yapmaya başlamıştım içerisinde. Yengem bacaklarını kaldırıp belime doladı. Hepsini içinde istercesine kendine çekiyordu beni. Gözlerini kapatıyor, dudaklarını büzüyordu. Onun bu hareketleri beni iyice azdırıyor, hızlı hızlı git gel yapmamı sağlıyordu. İlk kez bu kadar sert, ve hızlı yapıyorduk. Yengem çok sulanmıştı. Sanki ilk kez seks yapan genç bir kız gibi, hiç seks yapmamış gibi, vıcık vıcık olmuştu amı. Ben git, gel yaptıkça odada, “şak, şak” sesleri yankılanıyor. Testislerim kasıklarını tokatlıyordu. İnanın ne kadar zaman geçti hiç bilmiyorum. Ne saate bakmak, ne de çevremde saat var mı ona bakmayı düşünmedim. Bir süre böyle yaptıktan sonra. Yengem ağlar gibi inlemeye başladı. “oh, ah, ay, ımm,” sesleri artık yerini ağlarcasına bir ses tonuyla: “aaaahhhhh hımm ahhhhh” almıştı. Birkaç saniye karnını içine çekti. Şiddetli bir kasılma geçirdi. Durmuştum git gel yapmıyor onu izliyordum. Eliyle yüzünü kapatıyor. Yüzüme bakmıyordu. Hafif, hafif titremeye başladı. Ne olduğuna anlam veremiyordum. Orgazm oluyor, zevkten uçuyormuş meğerse. Nerden bilebilirdim ki değerli okurlar. Orgazm olduğunu bilsem durmazdım, daha sert girip, çıkmaya devam ederdim. İlk kez birisi ile bu denli seks yapıyor, bunlara şahit oluyordum. Terlemiştim. Yengem gülmeye başladı. Yorulmuştum boşalmadan sikim sert bir şekilde içinden çıkıp yanına uzandım. Yengem elini anlına götürmüş. Tavana bakıyor gülümsüyordu. Derin, derin nefes alıp veriyordu.

-Niye titredin öyle? Bir şey mi oldu?

Bana doğru döndü, masum bakışlarını atıyor, dudaklarımı öpüyordu.

-Evet oldu. Çok büyük bir zevk yaşattın bana. Ne güzel sikiyorsun sen öyle yengeni hınzır.

Diyerek burnumu ısırdı üstüme attı bacağının tekini. Bir elini sikime atıp sıvazlamaya başladı.

-Hadi boşaltayım seni.

Omuzlarımı, boynumu, karnımı öperek sikimi yalamaya başladı.

-Hemen boşaltma sabaha kadar sikmek istiyorum seni.
-Boşal, yine kaldırırım sikini ben.

Şapur, şupur sesler eşliğinde sikimi yalıyordu. Bir süre yaladıktan sonra kucağıma oturup, sikimi amına soktu. Bacaklarını yatağa basıp çömelir vaziyette duruyor, sikimin üstünde hafif hafif zıplıyordu. Çok güzeldi zevkten gözlerim kayıyordu adeta. Belimden destek alarak, ellerimi kalçalarına attım. Sıkı, sıkı tuttum onları. Alttan, üste doğru, testislerim kasıklarına vura vura gidip, gelmeye başlamıştım içinde. Yengemde bana eşlik ediyor aynı tempoda zıplıyordu kucağımda. Hızımı iyice arttırmıştım. Hızlı bir şekilde sikiyordum amını. “ah çok güzel ımm harikasın” diyerek üzerime yığıldı. Ben pompalamaya devam ediyordum. Hızımı kesmemiştim. O boynumu emiyor. Saçlarımı okşuyor, ben ise göt deliğinde parmağımı gezdiriyor, sokuyormuş gibi baskı yapıyordum. Çok geçmeden tüm döllerimi amına akıtmaya başladım. Aralıklı şekilde sokup çıkarıyordum içine boşalmaya devam ederken. Yengem hareketsiz bir şekilde, tüm döllerimi içine alıyordu. Üzerimde bir süre yattı. Tüm döllerimin içine akmasını bekledi. Derin nefesler alıp veriyordu. Üstümden kalktı. Sikim küçülmüştü, yanıma uzandı, bana sarılıp yanaklarımı öpüyordu.
-Yoruldun mu? Dedim kısık sesle.
-Evet ama çok zevk aldım. Diyerek dudaklarıma öpücük kondurdu. Ellerimi yüzüne birleştirip dudaklarını uzun uzun öpmüştüm. Memeleri kolumun üzerindeydi. Birbirimize sarılmıştık. Zamandan haberimiz bile yoktu. Çırılçıplak bir şekilde uzanıyorduk yatakta. Bir süre konuşmadan birbirimizi okşayıp izledik sadece.

-Ne düşünüyorsun? Diye sordum.
-Hiç, konuşma bir şey düşünmek istemiyorum sana sarılıp bu şekilde uyumak istiyorum.
-Peki. Daha sıkı sarılmıştım boynunu öpüyor, kokluyordum. Bir süre bu şekilde uzandık. Tuvalete gitmek için kalkmıştık. Yengem altına yeni aldığı şort, külotlardan, üzerine bir askılı giydi. Sutyen takmamıştı. Ben de sadece boxer giyip tuvalete gidip gelmiştik. Yengemin odasında ki büyük yatağa geçip uzanıyorduk.

Yüz üstü yatıyordu yengem. Arkadaşından ona sarıldım. Kalçalarını okşadım. Duvardaki saate çarptı gözüm. Saat sabah 6 olmak üzereydi. Gözlerim kapanıyordu uykusuzluk ve yorgunluktan yengem çok rahat gözüküyor, uyuyordu. Ona sarılarak uyumuştum.

Kapı deli gibi çalıyordu. Sanki birinin ırzına geçmişiz, karısını, kızını sikmişiz gibi: “tak tak” tekmeliyorlardı resmen kapıyı. Yengem uyumaya devam ediyor hiç duymuyordu.

-Lan ne oluyor amk? Yataktan fırlayıp gidiyordum kapıya. Yerde bulduğum şortu, tişörtü üzerime geçirdim açtım kapıyı. Karşımda simayı gördüm.

Kardeşim simay;
-Abi neredesin ya?
-Lan beni korkuttun manyak öyle vurulur mu kapıya?
-Ne yapayım uyanmıyorsun? Güllü nenem gönderdi beni. Hadi kahvaltı hazırmış, gelecekmişsiniz.

Doğru ya ben unuttum çocukları.

-Tamam gel yengem uyuyo uyandır gidelim.
-Sen uyandırsana abi ya ayakkabılarımı çıkarttırma zaten zor giydim.
-Of iyi be git hadi o zaman sen geliriz biz hazırlansın yengem.
-Tamam hadi çabuk gelin pişiler soğumasın dedi.
-Kız, bak hele
-Ha abi?
-Bol peynirli yapsın söyle güllü neneye, abim bol peynirli istiyor de.
-Koca boğaz ya tamam söylerim.

İçeriyi gidip yengemin odasına girdim. Yanaklarını öptüm, tepki yoktu. Kalçalarına vuruyordum kalk hadi alo uykucu uyan gari la oho tembel diyordum.

Yengem yüzünü ovdu, uyanıyordu, kollarını açıp esnedi, sonra boynuma sarıldı kendine çekti beni.

-Uyan hadi annen çağırıyor.

Bir anda kollarını boynumdan çekti ittirdi beni yataktan. Yere düşmüştüm.
-Lan, baştan söylesene neredeler? İçerideler mi? Oğlum sen niye girdin odaya yarı çıplağım çık çabuk, Gülüyordum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir