Oğullarım ile Şişe Çevirmece – 3

Aslı’ya gider gitmez telefonumu kapattığımı hatırlıyorum. Kocası ile sorun yaşadığı yalanını söylemiştim ama pek de yalan sayılmazdı çünkü yine kavga etmişlerdi ve kocası annesinin evine gitmişti. Onun için rahat rahat kafa dinleyeceğimi düşündüm. Aslı benim eski çalıştığım yerden arkadaşımdı ve çok eski zamandan beri tanışıyorduk. 37 yaşında son derece güzel, bakımlı ve hayat dolu bir kızdı aslında ama kocası ile hayata bakış açıları çok farklı olduğu için sürekli kavga ederlerdi. Ve çocukları olmadığı için de son derece gergindi araları. İki taraf da birbirini suçluyor, kendisinin çocuk yapmaya elverişli olduğunu söylüyordu. Ben bir çok kere aralarını yaptığımı hatırlıyorum ki bunlar sadece benim bildiklerimdi. Hoş kelin merhemi olsa kendi kafasına sürerdi ama neticede ablalık görevimi yapıyordum. Mutfak masasına oturduğumuzda belki faydası olur diye konuyu açtım;

(S) Ee seninki ne zaman gelecek

(A) Bırak abla şeytan görsün yüzünü ya

(S) Öyle deyip durma sende kocan neticede

(A) Bana ettiği lafı Ayhan abi sana söylese boşardın emin ol

(S) Ne dedi?

(A) Boşver abla aklıma geldikçe zoruma gidiyor

Gerçekten de bunları söylerken gözleri dolmuştu. Üstüne gitmek istemesem de merak ağır basmıştı;

(S) Söyle hadi ablacım

Gözlerimin içine bakarak zorlandığı her halinden belli olur şekilde şunları söyleyebildi;

(A) Beni çok seviyormuş, başkası olsa kendisine bir çocuk bile veremeyen bir kadınla iki gün evli kalmazmış

Bir şey diyemedim, gayriihtiyari ağzımdan “aaa” çıktı sadece

(A) Çocuk muhabbeti her açıldığında beni suçluyor sanki benim elimde olmuyor işte yoksa ben istemem mi…

Bunları söyler söylemez gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı. Canım benim nasıl içli içli ağlıyordu… Sadece sarılabildim oturduğum yerden. Bir süre öyle kaldıktan sonra Aslı kendini toparladı ve geri çekildi hafifçe. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Bana bir şey deme fırsatı bırakmadan konuşmaya başladı;

(A) Bazen diyorum ki git başka bir heriften çocuk peydahla. Sonra da geç önüne al senin erkekliğin bu kadarmış işte, bak yapan nasıl yapıyor de…

(S) Tövbe de kız o nasıl laf öyle

(A) Abla çok zoruma gidiy…

(S) Sus hiç duymamış olayım öyle şey mi olur

Bir an yaşadığım gerçeklik sırtımdan aşağı ılık ılık akmaya başladı. Şu anda gerçekten ahlak dersi verecek konumda mıydım ? Hiç kimse değil de ben? Oğullarım ile yediği halta rağmen yüzsüz yüzsüz Aslıya mı kızıyordum cidden? Suçlu sadece ben miydim onu bile bilmiyordum. Ayhan bunu yapmamda ne kadar etkendi? Çocuklarım? Onların da bu işlediğim günahta payları var mıydı? Saçmalama Selin diye irkildim birden. Yaptığın hatanın sorumluluğunu çocuklarına yıkıp vicdanını mı rahatlatacaksın? Ayhan suçluydu evet beni aldatmıştı, üstelik kardeşimle… Ama karşılığı bu olmamalıydı, aldatarak onun seviyesine düştüm. Aldatacaksam da bu onun oğulları olmamalıydı. Ben ne berbat bir anne ne iğrenç bir eş olmuştum… Aslı karşımda olmasaydı hüngür hüngür ağlayacaktım o anda. Sessizliği Aslı bozdu;

(A) Bir şey mi var abla, daldın…

(S) Yok be halini düşünüyorum. Seni teselli etmek için değil ama çocuk üzüldüğün kadar önemli bir olay değil. Olmasa hüzün, varlığı da çok büyük sorumluluk be ablam.

(A) Abla, olsun da sorumluluğuna razıyım ben

(S) Haklısın ama baksana koca adam oldular hala yanlış mı yaptılar, doğru mu yaptılar… Onlara karşı nasıl davranmalıyım diye düşünmekten günüm bitiyor. Biliyorsun işi bile bunun için bıraktım.

(A) Sen şanlısın abla iki tane pırlanta gibi çocuğun var maşallah maşallah… Elde ne çocuklar var. Dur ben bir kahve yapayım da Kerem ve Mert’in dedikodusunu yapalım az havamız değişsin hahah.

Yalandan gülerek karşılık verebildim sadece. Onlar hakkında konuşmak artık benim için çok zordu. Ama olanları kafamdan atmam gerekecekti. Onlar benim oğullarımdı ve hayatım boyunca sürekli bunu düşünerek yaşayamazdım. Aslı o sırada kahveleri getirdi;

(A) Bir ay oldu belki görmüyorum çocuklar ne yapıyor.

(S) Ne olsun ikisi de sınava hazırlanıyor. Kerem bu sene giderim diyor da, Mert efendi mezuna kalacam diyor başka bir şey demiyor.

(A) Kız ne zıt karakterleri var bunların. Birisi ak ise öteki kara. Kerem resmen büyümüşte küçülmüş İstanbul beyefendisi, Mert ise tam fırlama hahaha

(S) O nasıl laf öyle Aslı?

(A) Alınma abla ya her zaman haylaz bir çocuktu Mert. İş yerine gelince 3.Dünya Savaşı çıkıyordu resmen hatırlamıyor musun. Ortalıkta koşup duruyordu. Bir kere patronun sekreterinin eteğinin altından kendi ellerimle aldım ben hatırlıyorum hahah

Gülmeme engel olamadım

(S) Dur dur hatırlatma kadına ne kadar mahçup olmuştum hatırladım hahaha.

(A) Kerem öyle miydi… Masana oturur sen kalk diyene kadar kalkmazdı. Her zaman daha akıllı daha sakin olan Kerem’di. İlerde alacağı kız yaşadı ben diyim sana hahaha

(S) Mert’imin aldığı kız yaşamadı mı yani Aslı ablası niye öyle dedin? haha

(A) Mert’in aldığı kıza geçmiş olsun şimdiden. Benim gibi evliliği tek başına diremeye çalışıp durur.

(S) Üfff rahat bırak küçük prensimi. Ne gevezelik ettik, oğullarımın dedikodusunu yaptırdın bana

Gülüştük ve sonra konu değişti. 2 gün boyunca Aslıda kaldım. Bu süreçte hem kafamı toparlayabildim hem de evden uzak durmak bana olayları biraz unutmama yardımcı oldu. Kerem ve Mert hala benim minik bebeklerimdi bunu hatırlamak beni çok iyi hissettirmişti. Ne olursa olsun anneleriydim ve bu hatayı unutturacak ve dümeni eline alması gereken de bendim.Eve döndüğümde kendimi daha iyi ve daha cesur hissediyordum. Kapıyı açar açmaz Kerem sımsıkı sarıldı. “Oğlum ne oluyor demeye” kalmadı;

(K) Anne nerdesin ya iki gündür. Telefonu kapattım geldim yoksun.

(S) Aslı ablan eşiyle kavga etmiş de apar topar onun yanına gitmek zorunda kaldım. Mert ile baban gittiğimi biliyorlardı bir şey demediler mi.

(K) Babam da yok iki gündür. Mert de… aptal bu çocuk ya

Asıl aptal kocam olacak o sorumsuz herifti. Çocuğu düşürdüğü duruma bak diye düşündüm. O sırada Kerem hışımla odaya doğru gitti. Kavga etmesinler diye peşinden gittim.

(K) Sen nasıl bir salaksın lan

Mert ne olduğunu anlamayıp abisinin suratına bakıyordu.

(M) Ne oluyor ya

(K) Lan sana annem nerde dediğimde niye “gelir ya birkaç güne” diyorsun. Sen mal mısın oğlum söylesene adam akıllı biliyormuşsun işte

(M) Abi ben ne bileyim? Annemin babamla konuşmasının sonunu duydum. Sonra kapı sesi duydum o kadar.Keremin siniri geçmemişti onun için araya girmek zorunda kaldım

(S) Tamam kavga etmeyin endişelenecek bir şey yoktu. Haber vermem gerekti kusura bakmayın.Mert suratıma bakmıyordu hala.

(K) Neyse ben çıkıyorum kütüphaneye gideceğim. Gelecek misin lan?

(M) Sen git ya ben gelmeyeceğim

Ne akıllı bir çocuk yetiştirmişim diye düşündüm. Kerem olaylar hiç olmamış gibi davranıyordu beni incitmemek için. Keremi uğurladıktan sonra ev işlerini yapmaya başladım. İki günde ev savaş alanına dönmüştü. Mutfaktaki bulaşıkları yıkadıktan ve ortalığı biraz toparladıktan sonra Mertin odası kalmıştı bir tek. Odasının kapısını tıklattığımda içerden gel sesi geldi. Suratıma sadece bir saniyeliğine bakıp geri bilgisayarına dönmüştü. Odayı düzenlerken kaçamak bakışlar atıyordum ona. İçimin nasıl parçalandığını bir tek anne olanlar anlar. Minik yavrum annesinden kaçıyordu resmen. Üstelik benim yüzümden yaşıyordu bu utancı. Hem sorumsuzluk yapıp hem tokat atmıştım ona. Anlık bir cesaretle yatağının üstüne oturup keskin bir tonla;

(S) Mert!

Ürke ürke kafasını çevirdi

(M) Efendim anne

(S) Gel bakalım yanıma

Aynı ürkeklikle yanıma oturdu

(S) Özür dilerim sana vurduğum için

Kafasını yere eğdi ben öyle söyleyince. Zaten gözlerime bakamıyordu o hali çok canımı yaktı. Yanağına eğilip içime kokusunu çeke çeke öptüm

(S) Her şey için çok özür dilerim kuzum.

Bir anda beklemediğim bir şey yapıp gözlerime baktı

(M) Dileme

Ben ne olduğunu anlamaya çalışıyordum

(M) Ben hiç bir anından pişman değilim anne aksine geçirdiğim en güzel gündü neden özür diliyorsun ki?

(S) Oğlum…

Kilitlenmiştim resmen hiç bir şey diyemedim. Karşımda hem cesur hem ürkek bir Mert vardı. Durgunluğumdan yararlanıp öpmeye başladı yanağımı boynumu suratımı. Elim kolum bağlanmış gibi donmuştum sanki. Suratını avucumun içine aldım;

(S) Sizi yanlışa ittim ama hatamı fark ettim bebeğim. Onun için de özür dilerim

(M) Yanlış hiç bir şey yok. İyi ki yaptık. Ama lütfen abim gibi hiç bir şey olmamış gibi davranmamı bekleme anne. Yapamam çünkü.

Bunu der demez boynumu öperek yatağa uzandırdı beni ve üzerime çıktı. Hiç bir şey diyemezken oğlumla resmen sevişmeye başlamıştım. Kocamın karşısında bile bu kadar çaresiz kaldığımı hatırlamıyordum. Elleri vücudumun her yerinde geziyordu. Suratımda, omuzlarımda, belimde, bacaklarımda… Ama en çok kalçalarımda. Suratlarımız tam o sırada karşı karşıya geldi. Utançtan gözlerim bile yanıyordu. Bana usulca yanaşırken hiç bir tepki veremedim ta ki dudaklarımız birleşene kadar. Dudaklarımı öpüp emmeye başladığı ilk anda vücudum elektiriklendi resmen. Tepksizi bir şekilde duruyordum sadece. Bu tepkisizliğim çok uzun sürmedi ve maalesef karşılık vermeye başladım. İçimde o anda bir şeyler kopmuş gibi hissettim. Annelikten o anda istifa etmek istedim. Oğlumun dudaklarını ısırırken aklımdan geçen tek şey buydu. Hayatımda hiç bu kadar ıslandığımı hatırlamıyorum. Daha önce yaşananlar intikam amaçlı ve daha seks odaklıydı. Ya şimdi olanlar. Bu çok daha yoğun bir histi çok farklıydı. Anlamlandıramadığım bir şekilde duygu yoğunlukluydu. Sanki o olanlar hiç olmamış ilk defa aramızda bir yakınlık var gibi bir ürkeklik vardı ikimizde de. Ben bu düşüncelerin içindeyken Mert bodymin göğüs kısmını aşağı indirdi ve şeker pembesi sütyenimle yüz yüze kaldı. Bakışlarını görmeniz lazımdı. Memelerimi ne kadar özlediğini bakışlarından anlamıştım. Ona engel olmak bir yana önündeki engelleri aşmaya karar verdim.

Altından yatağın başına doğru yukarı kaydırdım kendimi. Sırtım yatak başlığına dayalı haldeydi şu an. Ellerimle sütyen kopçamı açıp sütyenimi Mertin gözlerine baka baka yatağın kenarına doğru bıraktım. Bana doğru resmen vahşi bir hayvan gibi yanaşmaya başladı. Bir anda dudaklarıma yumulup bir eliyle açıkta kalan memelerimden birini yoğurmaya başladı. Bunu o kadar sert yapıyordu ki sadece meme uçlarımı elleyerek beni boşaltabilirdi. Kendime engel olamaz vaziyette kısık ve küçük küçük inlemeye başladım. Neyse ki dudakları ağzımı kapatıyordu yoksa çıkacak sesleri hayal bile edemiyorum. Elimi geçen gün olduğu gibi yine tutup şeyinin üzerine getirdi. Bu sefer elimi çekmek aklımın ucundan bile geçmedi. Aksine şortun üzerinden var gücümle kavradım penisini ve bunu yapınca onunda dudaklarından bir inleme mırıltısı çıktı. Hatırladığım gibi kocamandı onu hissetmek istedim ve hiç bir şey demeden elimi boxerından içeri soktum. İlk temas edişimde irkilmesi beni o anda durduracaktı neredeyse. Dudaklarımı bırakıp başını omzuma koymuştu. Kulağımın dibinde sıkça nefes alıp vermesi ve hırıltıları beni tekrardan cesaretlenirdi ve yine kavradım. Alev gibi yanıyordu resmen. O kadar sıcaktı ki elimi yakacağından endişe ettim. Elim hareketlenmeye başladığında o da iniltli ile boynumu emmeye başladı. Öyle kuvvetli emiyordu ki…

(S) Ihhh iz kala..cak…

Zorla bunu diyebilmiştim. Beni duyunca emmeyi bırakıp öpmeye başladı hafifçe. Ama ben o kadar benimsemiştim ki penisini koparıp kendimin yapmak istemiştim resmen. Öyle kopmuştum ki gerçeklikten tırnaklarımı penisine geçirdiğimi Mert’in feryadı ile fark ettim. O sırada bulunduğumuz durumu unutup tekrar annelik içgüdüm ağır bastı sanırım

(S) Canın mı yandı ha çok mu acıttı?

Bunu son derece panik ve endişe ile sormuştum. Çünkü yavrumun, bebeğimin canını yakmıştım. Kendi zevkim için nasıl böyle bir salaklık yapabilirdim. Endişelerimi kulağıma fısıldayarak giderdi;

(M) LÜtfeen durma annn..e devaaam ett ohhh

Belki özür dileme yöntemimdi belki de annelik içgüdülerim ağır basmıştı bilmiyorum ama o an onu çok fazla emzirmek istedim eski günlerdeki gibi. Hiç bir şey demeden kafasını göğüslerime indirdim ve mememin birisini ağzına doğru ittim resmen. Bir elimle de kafasını tutup bebeğini emziren bir anne gibi kucağıma yatırmıştım onu. Hiç bir şey demeden emmeye başladı. Çok sert ve tutkulu emiyordu memelerimi. Bebekken emdiği haline hiç benzemiyordu. Tamam Mert memelerimi her zaman sevmişti ve tam 3 sene boyunca emmişti ama hiç bir zaman şu yaşadığım duyguları yaşamamıştım. Halbuki yine annesiydim onun yine benim küçük prensimdi o… Ya da kendimi kandırıyordum. İstemsizce elimle şortunu indirdiğimde hiç bir şeyin eskisi gibi olmadığını anladım tekrardan. Penis… penis demek doğru değil siki tüm ihtişamıyla ortaya çıkmıştı. Kocaman ve çok sertti. Sanki benimmiş gibi sormaya bile gerek duymadan avr gücümle sıvazlamaya başladım oğlumun sikini. Mert elinin birisini memelerime atmış ucuyla oynadıkça kendimden geçmeme sebep oluyordu. Elim benden bağımsız bir şekilde sert ve seri hareketler ediyordu. Oğlumun sikinde ve yumurtalarında geziyor hem masaj yapıyor hem sıvazlıyordu. Mert’in zevk suları resmen musluğu açmışsın gibi akıyor elime bulaşıyordu. Bu sayede siki ve elim sırılsıklam ve kayganlaşmıştı iyice. Bu da işimi kolaylaştırıyordu. Bu kadar zevk mi alıyordu cidden? Gerçi ben çok farklıydım sanki. Tam bunları düşünürken memelerimi emmeyi bırakmadan elimi taytımdan içeri soktu ve kilodumun üzerinden beni okşamaya başladı. Dur demeye ne takatim vardı ne de bu saatten sonra gerekli gördüm. Bacaklarım karıncalanmaya başladı. Elim o kadar hızlandı ve sert hareketler etmeye başladı ki kırmızı ojeli ve uzun tırnaklarım sikini çiziyordu bunu hissedebiliyordum. Mert taytımın içinde kilodu kenara sıyırınca ne kadar ıslandığımı fark etmiş olacak ki;(M) Anne ne hale gelmişsin böyle?diyebildi şaşkınlıkla. Verecek bir cevabım olmadığı için ve sanırım biraz da azgınlıkla kafasını tutup memelerime doğru bastırdım o da emmeye başladı bu sefer daha sert bir şekilde. Haklıydı ama bana ne olmuştu böyle? Oğullarımın altında kıvranırken bile bu kadar ıslanmamıştım. Şimdi yaptığımın ne intikam ne sinir gibi bir gerekçesi vardı sadece kendim istiyordum onun için mi böyle olmuştu? Tam o sırada elimin altında alarm çalıyordu. siki zonklamaya başlamıştı sanırım yakında boşalacaktı. Bende lanet olası ağzımı durduramıyor olabildiğince inliyorum. Bir elim oğlumun başının altında diğer elim sikinde olduğu için ağzımı da kapatamıyordum. Dudağımı ısırmaktan yara etmiştim herhalde ama nafileydi inlememi kesemiyordum. Ellerim oğlumun saçlarında geziyor ve arada çekiyorken bir şey fark ettim, sanırım ben de boşalacaktım. Tüm bu düşünceler içerisinde bacaklarımı hissetmemeye başladım. Titremeye başladım gözlerim kaymaya başladı. Elleriyle resmen içimi alt üst emişti ve kahretsin ki memelerimi o kadar sert emmesi yardımcı olmuyordu

(S) Ahhhh oğluuuhhmmm ohhh

Boşalırken hatırladığım tek şey sikini olabildiğince sert kavradığımdı.

(M) ıhhh annneeee durmaaahhh

Gözlerim kapalıydı ama çıplak belime ve taytımın üzerine bacaklarıma doğru ne kadar döl geldiğini hissedebiliyordum. Avucumun içinde kaç kere seğrimişti oğlumun siki sayamamıştım bile. Ama resmen boşalmıştı hiç döl kalmamıştı içinde o akdar çok boşalmıştı. Gözlerimi açtığımda gördüğüm manzara korkunçtu.Mert hala sağ mememi emiyor gözleri kapalı haldeydi. Belim ve sağ bacağımın üstü oğlumun dölleriyle kaplanmıştı siyah taytım bembeyaz olmuştu. Elimden bahsetmiyorum bile… İçinde kalan son dölleri elimin üzerine akmıştı berbat halde gözüküyordu elim. Gözlerim kapalı olduğu için iyi hedef alamamıştım ve yatağın üzerinde de spermler vardı. Benim altımı anlatamıyorum bile. Ömrümde böyle boşalmamıştım. Oğlumun eli hala oradaydı ama taytım kilodum her yerim sırılsıklam olmuştu. Kafasını kadlırıp göz göze geldiğimizde hiç pişmanlık duymadığını anladım. Gözlerinde sadece mutluluk ve huzur vardı. Bir şey daha vardı azgınlık. O da benim gibi devam mı etmek istiyordu. Bir saniye ben devam etmek istiyor muydum? Birbirimize bakarken çalan kapı içime feci bir korku düşürmüştü. Yataktan nasıl fırladığımı Mert’e sorun. Banyoya doğru koşarken;

(S) Toparlan ve kapıya bakkk

diyebildim sadece. Banyoda kapıya yaslandığımda nefes nefeseydim. “Ne bok yedin sen Selin” bunu emin olun siz gibi bende kendime sordum. Üstelik felaketler daha yeni başlıyordu. Kapıdakinin kocam olduğunu seslerden anladım. Biraz konuşmadan sonra Ayhan’ın ağzından şunlar çıktığında resmen başımdan aşağı kaynar sular döküldü

(A) O yerdeki şey ne Mert? Sütyen mi o?

Kahretsin nasıl unutmuştum sütyenimi orada…

(DEVAM EDECEK)