Sofranın kurulduğu odaya girince Can’ın da hazırlanmış olduğunu gördüm. Bembeyaz yazlık bir gömlek giymiş üstten bir kaç düğmesini açık bırakarak geniş ve tıraşlanmış kıllar ile kaplı bağrını açığa çıkarmıştı. Kıvırdığı gömlek kollarının bittiği yerde dövmeleri görünüyordu. Sol bileğini kahverengi kayışlı bir saat ve sağ bileğini ise kahve bej tonlarında bileklikler ile süslemişti. Bej rengi keten bir pantolon ve altında kahve rengi yazlık bir ayakkabı vardı. Gömleğini pantolonunun üzerinden serbest bıraktığı için penisinin sebep olacağını düşündüğüm (belki de umut ettiğim) kabartıyı göremiyordum.

Can bizi görünce önce teslim olur gibi ellerini havaya kaldırdı ardından tapınırmış gibi elleri havada olduğu halde bir kaç kere öne doğru eğilip doğruldu. Kollarını iki yana açıp bize doğru yürürken:

C: Göz kamaştırıcı olmuşsunuz, harikulade görünüyorsunuz. Bu gece dünyanın en şanslı erkeği benim sanırım

Ellerini havaya kaldırdığında yukarı doğru toplanan gömleğinin izin verdiği kadarıyla umduğum kabartıyı görebildiğimi düşünmüştüm. Daha önce de söylediğim gibi boyunu tam olarak bilmiyorum ancak tahmin etmem gerekirse 185 diyebileceğim kadar ortalamadan uzun bir adamdı Can. Dalgalı ama çok da uzun olmayan siyah saçları vardı. Kalın kaşlarından birisinin kenarında belli belirsiz bir yara izi vardı. Koyu kahve rengi gözlerinde delici ve anlamlı bakışları vardı, gülümsediğinde biçimli dişleri ortaya çıkıyor ve göz kenarlarında kırışıklıklar oluşuyordu. Kirli sakalları zaten sahip olduğu erkeksi aurayı artırıyordu. Koca salonu 1-2 adımda geçerek yanımıza ulaşmış ikimizin de beline hafifçe temas ederek önce Tuğçe’nin dudaklarına bir öpücük kondurmuş ardından beni ise yanağımdan öpmüştü.

Şu ana kadar Tuğçe türlü oyunlarla beni uyarmayı bilmişti ama Can’ın ilk temasını kalçamın biraz üzerinde, dudaklarını yanağımda ve baş döndürücü kokusunu burnumda duyduğum anda Tuğçe’nin neden olduğundan ve neden olabileceğinden çok farklı bir uyarının tesiri altında hissetmiştim kendimi. Bu erkeksi tesir çok uzun zamandır hasretini çektiğim ve içten içe baskıladığım arzu ve dürtülerimi ortaya çıkarmıştı.

Sağ kolunu Tuğçe’nin beline sol kolunu ise benim belime dolayarak masaya doğru yönlendirdi beni. Sol eli kalçama doğru acaba ben mi yanlış anladım diye düşündürtecek kadar nazik ve belli belirsiz bir hareket yapıyordu. Bu his ile birlikte sağ eli ile Tuğçe’nin kalçasını hamur gibi yoğurduğunu hayal ettim. Bu sırada asla efkarlı bir şarkının olmadığı bir şarkı listesi yaptığından bahsediyordu.

Efkarlı şarkıların olmadığı bir liste… Direkt söylememiş olmalarına rağmen bu geceyi beni eğlendirmek hatta salt beni eğlendirmek için tertip etmiş olmalılardı. Bursa’ya ve evlerine taşındığım ilk günlerde mutlu olmamı, arkamda bırakacağım kötü anıların hiç birisini hatırlamamı istiyorlardı. Tuğçe’de ağlayacak çok vaktimiz olacak demişti… Beni tedavi edecek bir konsorsiyum kurulmuştu. Doktorlarım benimle ilgilenecek yaralarımı tedavi edecek bu sırada elbette canım yanacak ama günün sonunda tamamen tedavi olacaktım. Evet beni iyileştireceklerdi…