Kuzenimle Birlikte / 2

Banyodan çıktıktan sonra kurulanıp giyindim. Odamda yapılacak pek bir şey yoktu, ben de kitaplığımı karıştırmaya ve okuduğum romana kaldığım yerden devam etmeye karar verdim. Yatağıma uzandım, kapağını açtım ve tam okumaya başlamışken yine kapım çalındı. Gelen annemdi.

— Oğlum, biraz Merve’nin yanında dursan iyi olmaz mı? Kız misafir sonuçta, benle oturuyor ama yalnız kalsın istemiyorum.

Aslında annemin dediği şey mantıklıydı ama yaşadığımız küçük kaza ve banyoda 31 çekerken onun aklıma gelmesi yüzünden hala Merve’ye karşı vicdan azabı duyuyordum. Ama sonuçta isteyerek aklıma gelmemişti o an. Zaten Merve’ye karşı bir şeyler hissedecek halim de yoktu. Anneme “tamam” deyip romanı kapattım ve masama koydum.

Oturma odasına gittiğimde Merve kıyafetlerini hala değiştirmemişti. Koltukta oturmuş, bacaklarını karnına doğru çekmişti ve pürüzsüz beyaz bacaklarına anlık olarak baktım. Telefonuna bakiyordu ama geldiğimi görünce bana baktı, yanına oturdum. Olduğu yerde doğruldu ve bana bakarken ben hemen aklımdaki planı anlatmaya başladım.

— Merve, istersen bugün sana şehri gezdirebilirim. Sen buralara çok gelmedin, İstanbul büyük yerdir. Tarihi yerleri görmek için uzun bir yolculuk yapmamız lazım, ya da onun yerine boğazda gezebiliriz. Ama dediğim gibi, yolculuk uzun olacak, burası Balıkesir gibi değil.

Biz İstanbul’un kaliteli bir semtinde oturuyorduk. Teyzemgil Balıkesir’de oturuyordu ve zaten annemgilin memleketi de orasıydı. Büyük ihtimalle Merve bu şehrin temposunu biraz yabancılayacaktı. Tabi bu şehirde bir üniversite istiyorsa buna alışması gerekiyordu, hatta belki aynı üniversiteye gidecektik. Gülümseyerek bana döndü.

— Olur Alper. Zaten ben de İstanbul’u görmek istiyorum.

Kırmızı tişörtümü ve dışarda giymek için aldığım gri renk eşofmanımı giydim ve siyah çoraplarımı ayağıma geçirdim. Parfüm sıktıktan sonra kapıyı açtım ve koridora çıktım, ben hazirdim ama Merve hazır değildi sanırsam. Bir süre telefonuma bakıp bekledikten sonra oda kapılarından birinin açıldığını duydum, yatağımdan kalktım ve dışarı çıktım. Onu görünce anlık olarak kalp atışımın yükseldiğini söyleyebilirim. Çok açık giyinmemişti ama nedense bu hali de gayet çekiciydi. Tabi ben normal düşüncelerle yorumluyordum bunları, kuzenimdi sonuçta. Kuzenimdi ve aynı zamanda güzeldi. Siyah uzun saçları yine düzdü, yuvarlak camlı gözlüğünü takmıştı ve hafif bir makyaj yapmıştı. Üzerinde krem rengi ve göbeği açık bir tişört vardı, göğüsleri büyük değildi ve tam ideal boyuttaydı. Yani, belirgindiler. İnce beli arz-ı endam ediyordu, altına da koyu lacivert dar bir pantolon giymişti. Onu baştan aşağı hızlıca süzdüm ve olabildiğince rahat davranarak güzel olduğunu söyledim. Sonunda çıkmaya hazırdık. Telefondan yükleme yaptığım kartımı aldım, ikimiz için de basacağım için para yüklemem gerekmişti.

En sonunda çıktık ve taksiyle en yakın metro istasyonuna gittik. Yanımda otururken gözlerim ara sıra göğüslerine kaysa da bunu normal bir bakış gibi kabul ediyordum kendi kendime. En sonunda metro istasyonuna vardık, turnikede ikimiz için de kart bastım ve metroyu beklemeye başladık. O sırada konu yine üniversitelere geldi, Merve bana bu sene nasıl çalıştığından ve İstanbul’da istediği bölümden bahsetti. Aynı üniversiteye gidebilirdik, acaba nasıl olurdu? Kız kuzenlerim arasında en yakın olduğum oydu, bize daha yeni gelmişti ama nedense yakınımda olması fikri bana hoş geliyordu. Uzaktan trenin gümbürtüsü duyulmaya başlamıştı, daha sonra da korna sesi geldi.

Trenden indikten sonra ilk olarak Merve’yi arkadaşlarımla sürekli gittiğim bir AVM’ye götürdüm. Burası İstanbul’un en kalabalık AVM’lerinden biriydi, üstüne üstlük bugün hafta sonuydu. İlk önce dışarda kafeye oturduk ve kahve içtik, ondan sonra da sütlü tatlılardan birini yedik. Konu yine kişisel hayatlarımıza geldi, lise hayatımdan bahsettim.

— Birkaç yakın arkadaşım var, lise hayatım aşırı iyiydi diyemem ama güzeldi. Seninki nasıldı?

Merve ağzındaki tatlıyı yuttu ve ondan sonra cevap verdi.

— Benim lise hayatım pek iyi değildi. En yakın arkadaşım son sene başka bir okula gitti. Ben de zaten o sene kazanamadığım için dersaneye yazıldım. Dersane hayatım da pek eğlenceli değildi, mezuna bırakmadığın için şanslısın.

Sohbet ailelerimize geldi. Ona sordum.

— Teyzemgil ne düşünüyor peki? İstanbul’da okumanı istiyorlar mı?

Merve bir saniye duraksadı sonra cevap verdi.

— Annem ilk başta karşı çıktı ama siz olduğunuz için daha sonra ikna oldu. Yani umarım burası gelir.

Nedense sebepsiz yere cevabı mutlu etmişti beni.

— Umarım öyle olur ve bizde kalırsın.

Bunu normal bir kuzenden daha istekli söylemiş olabilirdim. Ama Merve’nin bizle kalması fikri beni mutlu ediyordu, belki de tek çocuk olduğum için paylaşım yapabileceğim birini arıyordum kendi yaşlarımda. Ya da sadece sevdiğim kuzenlerimden birinin bizde kalması fikri hoşuma gitmişti.

Kafeden sonra sinemaya uğradık, ben animasyon ya da aksiyon tarzi filmlere bakarken Merve animasyon filmlerinden birini beğendi. Biraz daha romantik temalı bir filmdi, benim pek ilgimi çekmezdi ama izlenmeyecek kadar da sıkıcı da değildi. Biletleri ve mısırları aldıktan sonra içeri geçtik, bizim sıramızdaki koltuklarda kimse yoktu. Kesin dışardan sevgili gibi gözüküyorduk. Acaba kuzen değil de sevgili olsak nasıl olurdu? Merve hem güzeldi hem de iyi bir kızdı. Sevgilisi çok şanslı olacaktı. Yine ne düşündüğümü sorgulayarak önüme döndüm ve filmden önceki reklamları izlemeye başladım.

Filmden sonra bir açıkmıştık ama boğazda bildiğim güzel bir balıkçı vardı. Merve’ye oraya gidebileceğimizi söyledim ve kabul etti. Bir otobüs ve bir taksi yolculuğu sonrası Boğaz’a gelmiştik. Yolun kenarı irili ufaklı balık restoranlarıyla doluydu. Şahsen buraya çok gelmemiştim ve arkadaşlarımdan duymuştum, ama yine de buraları bilen ve onu gezdiren bendim. İyi görünen balıkçılardan birine girdik ve oturdum, siparişleri verdik. Balık ekmekleri beklerken bir konu açmak istedim ve bir anda onun da cevaplayacağını bildiğim bir soru sordum.

— Liseden konuştuk ya metrodayken? Dürüst olmak gerekirse tek yakın arkadaşım var. Pek popüler değildik ikimiz de. Her ne kadar sosyal etkinliklere katılsak da geniş arkadaş ortamlarına pek girmedik. Bence böyle daha iyi oldu. Hem, sevgilim de olmadı.

Son detayı onun ilişki durumunu öğrenmek için sormuştum, şu an sevgilisi olmadığı belliydi ama eski sevgilisi olup olmadığını da merak etmiştim. O da kendinden bahsetti.

— Aslında ben de senin gibiydim, sana anlattığım yakın arkadaşım son sene ayrıldı. O sene de bir çocuk bana çıkma teklif etti ama kabul etmedim. Hoş bir çocuktu ve yakışıklıydı da, ama ben yine de derslere odaklanmak istedim. Fakat yine de mezuna bıraktım.

Cevabındaki “hoş” ve “yakışıklı” kısmı dikkatimi çekmişti. Kendi dış görünüşüme güveniyordum fakat anlaşılan çocuğun da benden geri kalır yanı yoktu. Acaba o çocuk şu an çıkma teklif etse Merve ne derdi? Kabul eder miydi onu? Acaba kuzeni olmasam beni kabul eder miydi? Bence ederdi.

Siparişlerimiz geldi ve karnımızı doyurduk. Mekandan çıktıktan sonra boğazda yürüyüş yapmaya başladık, hava çok güzeldi ve ılık rüzgar tenimizi okşuyordu. Denizin üzerinde kıyıya yakın uçan martılar çığlık atarken insanlar yanımızdan geçiyor, uzaktan gelen vapur sesleriyle birlikte su damlaları da üzerimize sıçrıyordu. Yine ailelerimizden ve eski anılarımızdan konuşmaya başladık. Merve’yle en az erkek kuzenlerim kadar çok anımız vardı. Birlikte büyüdük bile denebilirdi. Böyle yürümeye devam ederken gözüme ilerde pamuk şeker satan orta yaşlı bir adam ilişti. Nedense hiç düşünmeden yanımda hala bir şeyler anlatan Merve’ye döndüm ve sözünü kestim.

— Pamuk şeker ister misin?

Bir an duraksadı, fakat hemen sonra cevap verdi.

— Olur.

Pamuk şeker satıcısının yanına gittik ve iki pamuk şeker istedik. Satıcı uzun bir çubuğun üzerinde her yöne astığı pamuk şekerlerden aldı ve bize uzattı.

— Senle yengeye en güzellerinden veriyorum abim.

Bunu duyunca nedense baya utandım ve Merve de öyle hissetmiş olacak ki anlık olarak dondu. En sonunda ben pamuk şekerleri satıcının elinden aldım ve cevap verdim.

— Kuzenim, abi.

Satıcı nasıl bir pot kırdığının farkına varmış olacak ki anlık olarak şaşkınlıkla derin nefes aldı ve hemen özür diledi. Ben cüzdanıma uzandım, Merve de çantasını çıkardı.

— Alper, bunları ben öderim.

Şimdiye kadarki her şeyi ben ödemiştim ama Merve kendi payını ödemek istediğinde karşı çıkan da bendim. Sonuçta misafirdi. Harçlığım iyiydi ve her ne kadar bu gezi pahalıya patlamış olsa da babam yine para verirdi.

— Hayır, Merve. Sen zaten baya bir süre burdasın, elbet senin de ödediğin olur.

Hemen cüzdanımdan para çıkardım ve ödemeyi yaptım, pamuk şekerlerimizi yerken sahilde yürümeye devam ettik. Benim aklım hala satıcının bizi sevgili sanmasındaydı. Yani büyük ihtimalle dışardan bakan herkes öyle sanıyordu ama yine de o itham beni hem utandırmış hem de garip şekilde heyecanlandırmıştı. Pamuk sekerimden büyük bir ısırık aldım ve ağzımda eridikten sonra Merve’ye döndüm.

— Daha İstanbul’u görmedik bile.

Merve de ağzındaki pamuk şekeri yuttu ve bana döndü.

— Teyzem ve eniştemle de gezeriz. Zaten… Senle gezmeyi seviyorum Alper. Küçüklüğümden beri.

Küçükken hep yakın olmuştuk ve bu doğruydu, ama yine de Merve’nin sözleri beni gülümsetti. Tam cevap verecekken bankaların arasından iki çocuk çıktı ve su savaşı yapmaya başladılar. Biz daha kenara çekilemeden bir tanesi arkamıza geçti ve diğeri elindeki su tabancasıyla ateş ederek ondan çok bizi ıslattı. Ben olduğum yerde anlık bir şoka uğrarken Merve de aynı şekilde çığlık attı. Sinirle çocuklara bağırdım.

– Lan piçler! Siktirin gidin lan!

Çocuklar gülerek kaçmaya başladılar, Merve’ye döndüğümde üstünün sırılsıklam olduğunu gördüm. Ben de ıslanmıştım fakat o daha çok etkilenmişti. Ayrıca… Giydiği tişört üstüne yapışmıştı. Göğüsleri iyice belirgin olmuştu hatta her yeri belliydi. Bu durum ilk başta benim çok hoşuma gitse de etrafa baktım. Etrafta böyle gezerse sulanan olabilirdi. Bunu düşünmek bile beni sinirlendirdi. Merve sinirle hayıflanıp üstünün berbat olduğundan bahsederken zaten az kalmış ve ıslanmış olan pamuk şekerleri çöpe attık ve yakın bir banka oturduk. Merve’nin çantasında peçete vardı ve olabildiğince üstünü kuruladı. Göğüs kısmını silerken memeleri sallanıyordu ve bakmadan edemedim. Bana tişörtün altından tutup hafifçe gerdirmemi istedi, elimi attım ve tişörtü gerdirdim. En sonunda ıslanmış peçeteleri çöpe attı ve gezimizi sonlandırma kararı aldık. Zaten akşamüzeri olmuştu.

Eve dönüşümüz akşam yemeğini buldu, Merve duş aldı ve yemeğe oturduk. Şampuanı çok güzel kokuyordu, çok yakınında durmasam bile mis kokusunu alıyordum. Pijama takımını giymişti. Yemek masasına oturduk ve annem neşeli bir tavırla günümüzü sordu, ben de yaptıklarımızı anlattım. Huzurlu bir akşam yemeğiydi, annemle babam eski anılarını anlattılar ve Merve de dinledi. O da teyzemin bildiği anılarını anlattı. Yemekten sonra herkes odalarına çekildi. O gecenin geri kalanında pek bir şey olmadı. Yatmadan önce geçirdiğim günü düşünürken içimi sebepsiz bir mutluluk kapladı. Sevdiğim bir kuzenim yanımdaydı ve güzel vakit geçiriyorduk. Yarın da pikniğe gidecektik.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir