Köylünün Efendisi 11

Toplantı günü bilgisayardan resmi yazıyla gelen sunumu hazırlamış, ekrana yansıtmıştım. Önce teyzeler geldi sonra genç kadınlar teker teker toplantı yapacağımız köyün kahvesine gelmeye başladı. Sayı yeter olunca toplantıya başladım. Şık giyinmiş, takım elbisem kravatım gömleğim pırıl pırıldı. Toplantı sonrası genel olarak soruları almaya başladığımda gözlerinin içine baka baka soruları samimiyetle cevaplamıştım. Fatma ve Suzan’da gelmişti. Soru falan sormamışlar ama hayranlıkla izledikleri belli oluyordu. Biri daha gözüme ilişmişti, adını sonradan öğreneceğim bu maviş gözlü kadın bir suç işler gibi bakıyordu bana, göz göze geldiğimizde hafif tebessüm ediyor, dudaklarının kenarındaki kıvrımdan bu göz göze gelişlerden aldığı keyifi anlayabiliyordum. İmza listesi hazırlamak için en başta oturandan başlayıp isimleri yazdığımda adının yasemin olduğu, soyadından da ise aşağı mahallede oturan halim abilerin gelini olabileceğini düşünmüştüm. Ama halim abiler bildiğim kadarıyla gelinleriyle de değil tek yaşıyordu. Sarı benizli, güler yüzlü, mavi gözlü bu kadının kim olduğunu toplantıdan sonra öğrenecektim.

Toplantı esnasında bir şey daha dikkatimi çekmişti, Suzan yanında duran kadınla ara ara fısıldaşıyor, arada dirsek atar gibi yanındaki kadını ittiriyordu. Listeye bakılırsa adı ayşe olmalıydı. Köyün erkeklerinin hepsini neredeyse biliyorum ama kadınlardan bilmediğim çok isim vardı. Daha fazla uzatmadan gerekli bilgileri verip topluluğun bir iki fotoğrafını çektim izinlerini isteyip ve toplantıyı bitirdim.

Toplantı sonrası millet dağılırken yasemin geride kalmıştı. Bilerek mi kaldı diye düşünürken hocamm tanımadınız okul arkadaşınızı deyince kafamı kaldırdım. Hocam birlikte aynı okulda okuduk, şu sınıftan yasemin şu ben, tanımadınız mı 2-3 ay hatta sizin mahalledeki okul grubuyla birlikte okula gitmiştik deyince, sarı saçlı, sessiz sakin bir kız olan yaseminin çocukluk günleri aklıma geliverdi.

Ya ben tanıyacak gibi oldum ama çıkaramıyordum bi türlü, ne yapıyorsun hayırdır, sen buraya mı taşındın yoksa dediğimde,
Hocam bir müddet kayınvalidemin yanında kalacağım eşim arabistana çalışmaya gitti. Tek başına şehirde kalmaktansa burda bizimkilere hem de yakın olurum arada gelir giderim diye kaldım. Çok sevindim, allah kavuştursun, ben de burda görev yapıyorum işte, arada ben de köye gidip geliyorum dediğimde o da duydum hocam ondan geldim yoksa biz şehirde çoktan aldık bu eğitimleri, ama güzel anlattınız tebrik ederim deyince teşekkür ettim ve bir ihtiyacın olursa haber ver dedim. Yanlış anlamadı ama olur tabi haberleşiriz hocam iyi günler deyip o da toplantı yerini terk etti.

Dışarı çıkıp ahaliyle bir iki kelam edip lojmana doğru koyuldum. Mezarlık yanından geçerken suzan abla hocam bekler misiniz bir şey diyecektik dediğinde döndüm ve biraz önce yanında olan ayşe’nin ondan bir iki adım geride bana doğru geldiklerini gördüm. Dondum suzan abla hızlan dediğimde biz senin gibi genç değiliz hocam diyor ama altta yatan imayı belki de sadece ikimiz anlıyorduk.

Bu ayşe deyip iki adım geride duran kadını gösterdi. Memiklerin kızı, kocası bunu dövmüş, annesinin evine bırakmış eli yüzü anca toparladı. Ne yapması gerekir boşanmak için sana bir soralım dedik. Okumuş adamsın her dertten anlarsın diye ekledi yine. Ayaküstü uzun konular ablalar bu mevzular, kusur kimde, anlaşmalı mı çekişmeli mi, çocuk var mı velayetleri, evlilikte mal paylaşımı bunlar ayrıtnılı konular, bir avukatla görüşmesinde fayda var, ayak üstü ben ne desem yetersiz kalır, üzüldüm ama hayrlısı olsun bir avukatla konuşman en iyisi dediğimde,

Ayşe boşanırsam kimsenin yüzüne bakamam, az naza çekeyim mecbur gidecem ama hırsımdan da duramıyorum deyip koşar adım bizi geçti.

Biraz sonra derdinin başka olduğunu anlayacaktm, suzanın anlattıkları sayesinde….

(Devam edecek)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir