Köşkün Patronu (8)

-“Anlaşıldı, sen de benim gibi doymamışsın sikişmeye… Madem bir daha istiyor canın, hadi gel öyleyse, yatak odasında devam edelim…” diyerek elimden tuttu, kaldırıp kucağına aldı.

İkimiz de çırılçıplak, tüy gibi merdivenlerden yukarıya taşıdı, yatak odasına götürdü beni… Her sabah düzeltip, çarşaflarındaki erkek kokusunu içime çektiğim geniş yatağa bıraktı… Bir de o geniş yatakta sağa sola yuvarlana yuvarlana seviştik. Sabah olmak üzereyken yorgun argın uyuyup kaldık.

Sabah gerinerek uyandım. Gözlerim kapalı, yanımda derin nefeslerle uyuyan Kemal’in çıplak bedeninin sıcaklığını hissediyordum. Elimi uzatıp gergin karnında, göğsünde dolaştırdım mutlulukla…

Elimi aşağıya doğru indirdiğimde sabah ereksiyonu yaşayan erkeğin havaya kalkmış sikine çarptı elim… Gülerek gözlerimi açtım. Niyetim avucumdaki sertleşmiş yaramaz siki yalayarak uyandırmaktı sevgilimi… İlk dil darbelerimi sikinin başına değdirdiğimde inledi,

-“Heyy… Sabah sabah… Ne güzel günaydın deme yöntemi bu böyle…” dedi uyku mahmuru sesiyle…

-“Günaydın aşkım…” diyerek tekrar sikine yumuldum. Başını ağzıma alıp emmeye başladım.

O an kapıda bir karaltı fark ettim gözümün ucuyla… Başımı kaldırıp baktım.

Kocam…

Bir elinde benim yırtılıp parçalanmış hizmetçi elbisem, sabit bakışlı gözlerini yatağa, bize dikmiş, hareketsiz, kapıda duruyordu. Diğer elindeyse mutfaktan aldığı kocaman bir et bıçağı… Bir çığlık koparıp Kemal’in sikini emmeyi bıraktım. Elimi ağzıma götürdüm korku ve dehşetle…

Benim çığlığımla Kemal de doğrulmuş olayı görmüştü. Kocam içeriye girdi, robot gibi hareket ederek odanın ortasına kadar geldi. Gözleri kan çanağı gibi kıpkırmızıydı. İfadesiz bir sesle,

-“Sabah uyandığımda yanımda yoktun Gül…” dedi. “Seni aramaya geldim buraya… Mutfakta yoktun. Salonda elbiseni gördüm. Parçalanmıştı. Elbisen, külodun… Merak ettim, yukarıya çıktım.” Çenesiyle bizi işaret etti. “Buradaymışsın. Patronumla ikiniz… Beni boynuzluyormuş karım…”

-“Kocacım… Bak…” dedim sustum. Ne diyeceğimi bilemedim. Her şey ortadaydı. Yatakta çırılçıplaktık. Üstelik az önce karısını yabancı bir erkeğin sikini yalarken görmüştü… Kocam bıçak tutan elini kaldırdı, ben gözlerimi kapadım. Her an bıçak darbesini bekliyordum ki, Kemal’in sakin sesini duydum.

-“Gel kardeşim, biraz konuşalım biz seninle…” diyordu. Gözümü açtım. Kemal’in elinde koca bir tabanca parlıyordu. Kocama doğrultmuştu tabancanın namlusunu…

“Bıçağı kullanman sana bir yarar sağlamaz. Yatak odamdasın. Seni bir kurşunla yere sererim, hırsız diye savunurum kendimi… Bir gün bile yatmam, bilesin. Karakola ancak çay içip ifade vermek için giderim. Bok gibi param var. Sen de boktan yere ölüp gittiğinle kalırsın.”

“Bırak bu köhnemiş namus ayaklarını falan… Avukata dökeceğim parayı biliyor musun sen arkadaşım? Avukata vereceğim parayı sana veririm, sıkıntılardan, borçlardan kurtulursun. Elbiseyi aldığın yerde, akşam fantezi olsun diye yere saçtığımız paraları da görmüşsündür. Gel, aşağıda bu konuyu konuşalım bence… Ne dersin?”

Kocam daha para lafını duyduğunda havadaki bıçaklı elini aşağıya indirmişti bile… Bir yatakta çırılçıplak yatan bana, karısına baktı, bir de elinde tabancasıyla yatağın yanında yine çırılçıplak duran Kemal’e…

Adamın bir değil iki tabancası vardı, biri elinde, biri önünde… Hala kalkık duruyordu aygırın siki… Kocam bıçağı yere bıraktı, bir şangırtıyla yerde yuvarlandı koca bıçak… İçimden bir oh çektim.

Altına bir şort geçiren Kemal kocamın omuzuna kolunu attı, birlikte aşağıya indiler. Merdivenleri inerlerken kocamın bol para görmüş yılışık sesi geliyordu,