Köşkün Patronu (2)

[Alıntı]

Sabahları beyin kahvaltısını hazırlıyordum, akşam da yemeğini… Sabah fabrikasına gittikten sonra bütün ev bana kalıyor, rahat rahat temizliğini, bakımını yapıyordum. Koca bir kiler her türlü yiyecekle doluydu. İhtiyaçların listesini yapıyordum, görevlendirdiği bir adam arabaya yüklenip getiriyordu her şeyi… Kocamla mutfakta yemeğimizi yedikten sonra kendi işimizi yapıyorduk. O bahçeye, ben evin içine… Şalvarımı çekip işe girişiyordum.

Sıkıntılarımız geçmişti bir parça… Hayatımız iyi kötü düzene girmiş, bol ve bedava yemekle beline kuvvet gelen, rahatlayan kocamla eskisi gibi sevişir olmuştuk.

Bir sabah Kemal bey kocaman yemek masasında tek başına kahvaltısını yaparken, ben çayını koyuyordum. Yine gözleri üstümdeydi. Gözümün ucuyla üstüme baktım, falsolu bir durumum yoktu. Başımda yemeni, ayağımda şalvar, terlik…

-“Gül, bu akşam misafirlerim gelecek…” dedi. “Beş kişilik yemek hazırlayabilir misin?”

-“Tabi efendim…” dedim. “Ne yemek isterseniz söyleyin, ona göre hazırlık yapayım…”

-“Sen yaparsın bir şeyler işte… Birkaç meze, et yemeği, kebap falan… İçki içilecek… Rakı, viski, bayan da olacak, kırmızı şarap… Bir de..” Baktım, gözleri tepeden tırnağa beni süzüyor, “Bu tarz giyinmeni istemiyorum Gül… Hem sana yakışmıyor, güzelliğini örtüp kapatıyor, hem de misafirlerime karşı iyi giyinmeni istiyorum, tamam mı? Adamlarla iş anlaşması yapmak üzereyim, hata istemiyorum…”

-“Tamam efendim, ama ne giyeyim istersiniz?”

-“Ben ayarlarım, sen merak etme canım…” dedi.

Öğleden sonra ben yemeklerle uğraşırken şoförü geldi. Kasayla içki, yiyecek malzemesi, bir de benim giymem için patronun gönderdiği bir elbise kılıfı içindeki giysimi bıraktı gitti. Yemekleri, sofrayı hazırladım. Kemal beyin geliş saatine yakın aceleyle duş alıp makyajımı yaptım, elbise kılıfını açtım.

Siyah, parlak kumaştan bir elbise… Beyaz fırfırlı bir önlük… Minik paketlerin içinde iç çamaşırı, çorap, jartiyer… Hepsi kaliteli şeyler… Gözlerim açıldı, elimdekilere bakakaldım. Kocam geldi o sırada, elimdekileri gördü,

-“Ne bunlar Gül?” dedi.

Gösterdim. İç çamaşırı dediğim şey minicik bir siyah, şeffaf tanga külot… Şeffaf bir sütyen… Siyah jartiyer takımı, siyah ince jartiyer çorapları…

-“Kemal bey göndermiş, giymem için…” dedim. “Akşam yemek var, misafirleri gelecek… Sabah söyledi, şalvar giymemi istemiyormuş. Bunları giymemi istiyor herhalde… Ne dersin, giyeyim mi?”

-“Deli misin kadın? Soruyor musun bir de? Giyeceksin tabi… Madem patron böyle istemiş…” Sinirlendim,

-“Tamam da, patronun bakışlarını beğenmiyorum bak söyleyeyim sana… Hem giysi tamam da, bu minicik külotlar, jartiyerler nesi? Adam sanki hizmetçi istemiyor da, beni sikmeye karar vermiş, fantezi istiyor…”

Yanıma geldi kocam, elini şalvarımın lastiğine götürüp bir hamlede aşağı indirdi. Altımdaki pamuklu büyükanne küloduyla kaldım bir anda… Külodun lastiğini tutup çekiştirirken,

-“Aptal aptal konuşma… Demek ki adamın hatırlı misafiri gelenler… Her şeyin eksiksiz, kusursuz, tam tekmil olmasını istiyor. Baksana sofranın içkisini, senin iç çamaşırını bile düşünmüş adamcağız…

Tamam karıcım, ben de farkındayım, sana bakışları değişik biraz… İlk gördüğü günden beri hayran hayran bakıyor sana… Gençsin, güzelsin… Sen yokken eve gelmeyen adam şimdi her gece evden çıkmıyor. Farkındayım. Ama ne yapalım aşkım, böyle işi bir daha hayatta bulamayız. İdare ediver işte…”

-“Ben seni uyardım. Günah benden gitti öyleyse…” dedim. Güldü,

-“Tamam, günahı benim karıcım… Varsın patron güzel karımın orasına burasına bakıversin. Güzele bakmak sevapmış. Hem yanında ben varım hep… Benim yanımda sikecek değil ya adam seni…”

O konuşurken üstümde kalan giysilerimi de çıkarıp çırılçıplak kaldım. Kocam çıplak bedenime sarıldı şöyle bir, hemen ittim,

-“Bırak giyineyim boynuzlu herif… Abuk subuk konuşuyorsun… Yok patron karısına baksınmış, yok siksinmiş… Bırak, vakit kalmadı, şimdi gelirler…” diyerek aceleyle giyindim.

Az sonra boy aynasında, filmlerden fırlamış gibi bir afet vardı karşımda… Kemal bey bedenimi iyi incelemiş herhalde, aldığı giysi tam tamına oturmuştu üzerime… Yuvarlak hatlı bedenimi sımsıkı sarmıştı. Elbisenin mini eteği kalçalarımın beş parmak altında bitiyor, yüksek topuklu ayakkabılarımın üzerinde her kıpırdandığımda jartiyer çorabımın dantelleri görünüyordu.