Kontrolü Kaybettim 2

Biliyordum ki kendimi parmaklamak bana yetmiyordu. Millete çıplak fotoğraf atarak sokaklarda teşhircilik yaparak ve otobüste birilerine dayamak artık tat vermiyordu. Birilerine vermeliydim. Buna mecburdum çünkü amımın kaşıntısı beni oraya doğru sürüklüyordu. Artık bakire olmasam da bir yarrakla tanışmanın vakti gelmişti. Asıl soru bu kimin yarrağı olacaktı? Okuldan biri mi yoksa hiç tanımadığım biri mi? Yaşıtlarımdan birisi daha iyi olurdu çünkü huyunu suyunu bilmediğim birine verirsem başıma bela olabilirdi ama okuldan birini biraz tehditle korkutabilirdim.

Okuldaki son senem olduğundan daha rahat davranıyordum daha rahat giyiniyor daha umursamaz davranıyordum. Erkekler beni ellesin diye kantin kalabalık olduğunda birden aralara giriyordum, sıraya otururken firikik veriyordum ve sütyen giymeyi çoktan bırakmıştım. Tam bir sik kaldırıcıydım gösterip de vermeyen bir orospu. Okulda adım da ha çıktı ha çıkacaktı hareketlerimin kasıtlı olduğu anlaşılıyordu. Bazen duyuyordum arkamdan orospu dediklerini ama yüzüme söyleyebilecek ya da beni tavlamaya çalışabilecek kadar özgüvenli kimse henüz çıkmadı karşıma. Bir yandan da dershane hayatı devam ediyordu. Orada sivil olduğumdan daha cesur şeyler giyiyordum. Mini etekler, dar bodyler, kolsuz tişörtler… Oradaki insanlar okuldakilere göre daha cüretkardı. Çoğu mezuna kalmıştı ve deneyimli oldukları belliydi. Dershaneden birine vermeliydim hem de okul arasında yayılmamış olur diye düşündüm. Kaşıntım olduğunu bilip de bana yanaşan piç çoktu. Bu piçlere vermemeliydim diye uzun uzun düşünürken sınıfın en sessizi olan Murat geldi aklıma. Murat 1.75 boylarında Konya’nın köyünden buraya gelen sessiz sakin bir çocuktu ve biraz saftı. Pek yakışıklı ya da bakımlı değildi ve bazen dershaneye yırtık çarıklarla gelirdi. Eminim ki ona versem dünyası şaşar adeta bana tapardı.

Planımı yapmıştım Murat’ı tavlayıp ilk olarak ona verecektim. Sayemde milli olacaktı gariban.Okuldan eve gider gitmez ilk işim whatsapp grubumuzdan onun numarasını almak oldu. Mesaj attım.
“Merhaba ben Beyza rica etsem bana geçen haftanın notlarını atar mısın?” diye sordum.
“Atarım tabii.” dedi.
Notlar umurumda değildi elbette ama ilk işim muhabbeti açmaktı. Sonra teşekkür edip konuşmaya başladık. Babası terk etmiş anası hastaymış köyde yaşıyorlarmış. Ben de bunlara hiç aldırmadan şehirli şımarıklığıyla “aa öyle mi köy çok güzel keşke ben de yaşasam doğayı çok severim tarzında” aptal aptal şeyler yazdım.

Ertesi gün dershaneye gittiğimde teşekkür edip onun yanına oturdum ve neden kimsenin onun yanına oturmadığını anladım. Ağır bir kokusu vardı ve ter gibi bir koku değildi bu sonradan öğrenecektim ki koyun kokusuydu bu.
Teneffüs olduğunda kendimi tuvalete zor attım, kokusu midemi bulandırmıştı ama çaktırmamaya çalıştım ve kıyafetime, bileklerime parfüm sıkıp yine yanına oturdum.

Bileğimi yanağıma dayadım böylelikle onun koyun kokusunu değil kendi parfümümü kokluyordum bu beni rahatlatmıştı. Gömleğimin bir düğmesini açıp bacaklarımı biraz daha yaklaştırdım. Sonra biraz daha biraz daha. Artık bacaklarımız birbirine değiyordu. Kitlenmiş gibi tahtaya bakıyordu ama heyecanlandığı bedeninden anlaşılıyordu. Derken sırada bir geri yaslandı bir ileri yerinde duramıyor gibiydi. Azmıştı patlamak istiyordu. Ders bittiğinde ayağa kalktı ve iki saniyede olsa önündeki şişkinliği gördüm. Siki büyük bir şeye benziyordu koşarak tuvalete gitti.

Ben de gittim arkasından zaten tuvalet kapıları karşılıklıydı, kızlar tuvaletinde vakit geçirip onu beklemeye başladım. Dışarı çıktığında kapıda karşılaştık önce yüzüne baktım kıpkırmızıydı sonra da sikine doğru çevirdim gözlerimi önü ıslaktı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir