Kızıl Evren

Aynaya baktığımda tanrıya bir kez daha teşekkür etme ihtiyacı hissettim.Kızıl saçlarım omzumdan aşağı salınıyordu. Üzerimde askılı mini bir elbise vardı, saten siyah kumaşı sanki benim için özel dikilmiş gibiydi ince belimi, büyük popomu sımsıkı sarmış, siyah ve beyazın kontrastı dolgun bacaklarımı ön plana çıkartmıştı. Daha da seksi gözükmek için kırmızı bir ruj ve oje tercih ettim. Siyah uzun topuklu ayakkabılarım da kombinime yakışmış popoma daha dik bir görüntü kazandırmıştı. Banyonun kapısının açılmasıyla banyodan bornozuyla çıkan adam bakışlarındaki o hayranlığı gizlemeye çalışmadan “Tanrım böyle bir kadına sahip olduğum için sana çok teşekkür ederim” dedi.

Karşımdaki adamla tam 1 yıl önce evlenmiştik. Evlilik yıldönümümüzü kutlamak için Kıbrıs’taki bu beş yıldızlı otele geldik. Evliliğimizin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen bana olan hayranlığı, ilgisi ve beni şımartmak için verdiği uğraş hiç azalmamıştı. Geçen bir yıl belki de hayatımın en güzel yılıydı. Ani bir kararla henüz 25 yaşındayken benden iki yaş büyük bu yakışıklı adamla evlenmiştim. Ailemin bana sunduğu rahat yaşamdan çok daha iyiydi şimdiki yaşamım. İstemediğim bir işte çalışıp istemediğim bir hayatı yaşamak bana göre değildi. Beni deliler gibi seven ve bir çocuk gibi şımartan adamla mükemmel bir evliliğe sahiptim.

Beraber otelin restorantına indiğimizde tüm gözler bizim üstümüzdeydi, birbirine çok yakışan genç gözde çifttik yada sadece sol bacağımdaki dövme ve kızıl saçlarımdı dikkat çeken. Az sonra üzerime dikilen gözlerin sahiplerinin erkek oluşu ve o bakışların da hayranlıktan çok arzu dolu olması bana bazı gerçekleri tekrar hatırlattı; beni gören her erkeğin aklından ilk önce beni becermek geçiyordu. Fakat bir yıldır hatta 3 aylık sevgililik dönemimizde dahi benim için soru işareti olarak kalan bir şey vardı; Kocam bu bakışları fark ediyor muydu ve fark ediyorsa bundan rahatsızlık duyuyor muydu. Bu düşünceler içerisinde yemeğimizi yedikten sonra otelin barına inip bir şeyler içmeye karar verdik. Kokteylimizden birer yudum aldıktan sonra eşimin telefonu çaldı. Yine işle ilgiliydi ve sakin bir yere geçip bir görüşme yapması gerekiyordu. Yalnız başıma henüz birkaç dakika geçirmeme rağmen zannediyorum ki bir süredir beni izleyen biri yanıma damladı. Etkilemeye çalışan bir ses tonuyla:

-Gözlerimi senden alamıyorum ne işin var burada tek başına?
+Yalnız değilim teşekkür ederim.
-Kim o şanslı adam?
Parmağımdaki yüzüğü göstererek:
+Eşim

Buna gerçekten şaşırmıştı. Acaba evlenilecek bir kadına benzemiyor muydum. Bunu o adama sormak isterken bir anda eşimin geldiğini farkettim. Diğer adam da iyi akşamlar diyip uzaklaştı. Eşim kim olduğunu sorduğunda tanımadığımı ve sadece şansını deneyen biri olduğunu söyledim. Bozulmuştu fakat belli etmemeye çalışıyordu. Benim hakkımda şüphe etmesini istemiyordum. Soracağı sorular duyacağı şüphe her şeyi bambaşka bir yere götürebilirdi. Ona ait olduğumu tekrar hatırlatmam gerekiyordu. Ona gülümseyerek odaya çıkalım mı diye sordum. Bunun anlamını biliyordu ve her seferinde bunu yapacak olmak onu heyecanlırıyordu. Evrenimde şuan kaosa yer yoktu her şeyin yolunda olması gerekiyordu.
Odaya asansörle çıkarken onu bakışlarımla bile azdırabildiğimi tekrar gösterdim. Odanın kapısı açıldığında tüm bakışlardan uzak ve yalnız ait olduğum adamlaydım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir