Kardeşler Arasında Olur Öyle Şeyler – [Bölüm: 1]

Başlamadan önce, bir altyapı hazırlayalım. Ben Hidden, anonimliğe önem vermemden ötürü kendi ismimi kullanmayacağım. (Her ne kadar yaşanmış olaylara dayansa da, tabi ki yine anonimliği korumak adına, ismi geçecek diğer karakterleri farklı isimlerle betimleyeceğim.) Bu hikaye 22 yaşındaki kız kardeşim Serena ve ondan 4 yaş büyük olan ağabeyi ben – Hidden’ın hikayesidir. Sizi, çok hızlı bir ”roller-coaster”daymışsınız gibi davranıp, hemen olaydan olaya taşımamak ve hislerimi daha iyi anlatabilmek adına ensest hislerimin başladığı zamana götüreceğim. Ana hikayemizin başladığı zamana, 4 yıl öncesine, 18 yaşındaki Serena ve 22 yaşındaki Hidden’a götüreceğim.

Kız kardeşim Serena, birkaç hafta önce liseden mezun olmuştu. Ben ise üniversiteden. Üniversite eğitimim boyunca düzenli olarak flört ya da kız arkadaş(lar)ım olduğu için cinsel açıdan tatminsiz bir erkek değildim. Okulun sosyal kulüplerinde, sportif faaliyetlerinde ve diğer birçok etkinliğinde görev almış ve kayda değer derecede keyifli bir öğrenim hayatı yaşamıştım. 1.77-1.78 civarlarında, 75 kg, atletik, beyaz tenli birisiyim; kız kardeşim ise anne tarafımıza çekmiş ve 1.65 boylarında, 45 kg, düz siyah saçlı ve esmer, ince belli, dolgun kalçalı bir kızdı.

Kız kardeşime karşı ağabeylik dışında başka hiçbir duygu beslememiştim o yaşıma kadar. Ayrıca, öyle ekstrem fetişleri olan birisi de değildim. En garipsenecek fetişim, ayak fetişiydi. Kaldı ki, onda bile çok yüksek duygular hissetmiyordum. Ancak o sene, üniversiteden mezun olurken – Haziran’ın başı civarında daha önce çok yolumun kesişmediği bir tür ile tanışmıştım. Ensest porno. Bir insanın kendine bu kadar yakın ve böylesine yasak başka birisiyle birlikte olup cinsel haz duyması ilk başlarda her normal insanda yaratacağı gibi bende de garip ve yadırgayıcı bir hissiyat yaratmıştı. Zamanla fikrimin bu kadar değişeceğini bilmiyordum. Çünkü ensest porno izledikçe, mastürbasyon yaparken diğer kategorileri izleme oranım azalmaya başladı. Bir süre sonra sadece ensest porno izler hale geldiğimi fark ettim. En çok izlediğim ise ”abi – kız kardeş” pornolarıydı.

İlgimin neden buna kaydığını bilmiyordum, hala da bilmiyorum. Çünkü o zamanlar, kız kardeşime karşı bir ilgim yoktu. Hatta kız kardeşim bu şekilde aklıma gelince midem bulanıyordu; böylesine uzaktım bu türe. Mastürbasyon yaparken ensest porno izleme alışkanlığım 1. yılın yaz aylarının kalında da devam etti. Temmuz ayına doğru, fark etmeye başladım ki, sürekli daha gerçekçi ensest pornolar bulma arayışındaydım. Taktir edersiniz ki, gerçekçiliğin de bir limiti var ve gerçeğinin bulunma olasılığının sıfıra yakın olduğu bir tür ensest porno. Bu yüzden zevk alma duyum, gitgide tatminsizlikle yer değiştirmeye başlıyordu. Temmuz ayının sonlarında ise, benim için o dönemlerde yıkıcı olan bir gerçekle yüzleştim. Ensest pornoları izlerken, kız kardeşimi ve kendimi düşünmeye başlamıştım.

Bu ilk başlarda pek de bilinçli yaptığım bir hayal etme eylemi değildi. Boşalma esnasında ne kadar büyük bir zevk alsam da, sonrasında yarattığı iğrenç hisler ve kendi kız kardeşime karşı bunları düşünüyor olduğum gerçeği benim ruh halimi kötü etkiler noktaya gelmişti. Bu duygularım iyice perçinlenmeden, kendimi durdurma yoluna gitmeye karar verdim ve evde kalmayıp dışarıda bulunmaya özen gösterdim. Arkadaşlarımla, flörtlerimle, sevdiğim-saydığım insanlarla birlikte vakit geçirmeye daha fazla vakit ayırdım.

Ağustos ayının ortalarındaydık ve bir iki haftadır kendimce bu ”toksik düşüncelerden” arınmış hissediyordum. Ta ki her şeyi değiştirecek o günlerden ilki yaşanana kadar.

Bir Ağustos sabahı, sabah kalkıp dışarıdaki gündelik işlerimi hallettikten sonra öğlen 3 civarlarında eve dönmüştüm ve evde tektim. Duş alıp, yiyecek bir şeyler hazırladım. Odama geçtim ve dizi-film izlemeye başladım. O sırada kapı tıklatma sesi duyar gibi oldum; kulaklığımı çıkardım ve dikkatlice etrafı dinledim. Kapı çaldı. Doğru duymuştum. Odamdan çıkıp hemen çaprazımdaki evin kapısını açtım, gelen Serena idi.

S: Nerdesin ya? Kaç defa vurdum kapıya, birisi uyuyordur diye zili çalmadım..

H: Kusura bakmayın Serena Hanım, kulaklığım takılıydı. Af buyurun (!).”

Serena içeri girdi ve ayakkabılarını çıkartmak için önümde sinirli ve aceleci bir şekilde eğildi. Tam o sırada, ince belinin katkılarıyla ve giydiği diz üstü siyah taytından dolayı zaten ortaya çıkmış olan dolgun kalçası gözlerimi işgal eder bir duruma gelmişti. Ayakkabılarını çıkartıp bana doğru dönüp, ”üfff…” diye mırıldandıktan sonra (evet, genelde böyle asi ve sinirli bir yapısı vardır) yanımdan bir hışımla geçerek odasına doğru yol almaya başladı.

Uzun kolidorumuzun ilk odası onun, ikinci odası benim, son odası ise anne babamıza aitti. Serena, koridordan odasına doğru giderken gözüm kalçalarına tekrar takıldı. Hızlı hızlı yürürken bir sola, bir sağa sallanan kalçalarından gözümü alamadım. İçten içe büyük bir pişmanlık hissetsem de, gözlerimin önünde mükemmel fiziğe sahip bir kadın vardı sonuçta. ”Ayrıca, zaten biz öyle normal abi kardeş gibi vıcık vıcık değiliz ki, birbirini gıcık etmeye çabalayan iki arkadaş gibiyiz.” diye kendi kendime konuşarak zihnimin içinde bu durumu normalleştirmeye başlamıştım.

Serena odasına doğru giderken, arkasından ben de devam ettim. Konuşmaya başladık. Bugün neler yaptığımızdan bahsettik. Ortamdaki o hafif gerginlik de, yerini tatlı ve rahat bir konuşmaya bıraktı. Dediğim gibi, normal abi-kardeş gibi değil, daha çok arkadaş gibi olduğumuz için böyle parlayıp sönmeler sık yaşanıyordu aramızda.

Ben onun odasının kapısının önünde, sırtımı duvara dayamış bir vaziyette konuşmaya devam ederken, o da yatağının üstüne oturmuştu. Küçük konuşmamızın artık bir sona geldiğine kanaat getirmiş olacaktı ki, tek bacağını kaldırıp çoraplarından birisini çıkartmaya başladı. O sırada, ayaklarına gözüm takıldı. Ancak bu göz takılması, garip bir şekilde uzadı ve onunla göz teması kurmak yerine ayaklarına bu kadar uzun süre bakınca bana seslendi:

S: ”Aloo? Abi, orada mısın? Heey?”

H: ”Pardon, dinliyorum seni.”

S: ”Ne dedim en son?” dedi, gözlerimin içine içine şüpheli ve kısık gözlerle bakarken.

H: ”Şey. Iıı. Ben gideyim. Üstünü değiştireceksin galiba.”

S: ”Zahmet olacak!” dedi, ağzının kenarıyla hafiften sırıtırken.

Ortamdaki garip gerginliği ikimiz de sezmiştik. Fark edilmeyecek gibi değildi. Yine de bozuntuya vermeden kapıyı tuttum. Kapıyı tam kapatırken, ufak bir aralık kalmışken, Serena’dan boğuk bir ve tam olarak seçemediğim bir ses geldi:

S: ”Ot…di..”

H: ”Ne? Duyamadım..”

S: ”Otuz yedi.”

H: ”…?”

S: ”O kadar uzun süre baktın ki, numarasını anlamaya çalışıyorsundur heralde diye düşündüm” dedi ve akabinde tekrar o yarım sırıtışı attı.

H: ”…Yine anlamad… Bi dakika! Ya hayır öyle d”

S: ”Üfff çıksan mı artık? Yarım saattir üstümdekilerle oturuyorum. Hadiiii!!”

Tek kelime daha edemeden kapıyı kapatmak zorunda kaldım. Zaten edebilir miydim, bir şeyler söyleyebilir miydim emin değilim. Kalp atışım hızlanmıştı. Adrenalinim tavan yapmıştı. Uzun zamandır böyle bir heyecan yaşayıp yaşamadığımı düşünüyordum koridorun ortasında. Hayır. Böylesine bir his, böylesine bir heyecan çok ama çok uzun zamandır yaşamamıştım. Hiçbir kız bana böyle hissettirememişti. Bu durumdan iğrenmem gerekirken, neden hoşuma gittiğini ve bu türden bir adrenaline neden ihtiyacım olduğunu düşünmeye başladım.

Odama girdim. Kapımı kapattım.

Kalp atışımın hızlanması bir yana, daha demin yaşanan şeyin başka etkileri de olmuştu.

Kızarmıştım.

Utanmıştım.

Terlemiştim.

Peki neden? Kız kardeşim sadece ayak numarasını bana söylediği için mi? Hayır. Ayağına baktığımı görünce sırıtmaya başlamıştı. Ne için baktığımı anlamışçasına, flörtöz bir ton ile konuşmasına devam etmişti. Bu beni neden bu şekilde etkilemişti? Yoksa ona karşı olan ensest hislerim, tam anlamıyla uyanmaya mı başlıyordu?

Kıpkırmızı olmuştum.

Utancımdan yerin dibine girmiştim.

Sırılsıklam olmuştum.

Kafamı aşağı eğdim.

Sertleşmiştim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir