Karantinanın Hayatıma Getirdikleri 1

Ben Süleyman… 28 yaşında, uluslararası bir şirkette orta düzey bir çalışanım. Her ne kadar şirket şartlarında orta düzey sayılsam da, genele baktığımızda durumum iyi denebilir. Her şeyden önce, Euro ile maaş alıyorum. İstanbul gibi bir yerde daha bu yaşta ev sahibi oldum. Altı ay önce de ailemden ayrılıp kendi evime taşındım. O zamandan beri tek başıma yaşıyordum.

Bir de kardeşim var, Züleyha… 24 yaşında, sarışın, beyaz tenli… Dinine bağlı, kapalı bir kız. Liseden sonra okumak istemedi. Bir eczanede çırak olarak işe başladı. Şu anda o eczanenin baş kalfası durumunda…

Aslında olay daha çok yeni, iki gün önce yaşandı… Ama ben hikayeyi size en başından anlatmak istiyorum.

Dediğim gibi, altı ay önce tek başıma yaşamaya başlamıştım. Daha yalnız yaşamaya bile tam olarak alışamadan, korona krizi patlak verdi. İlk başlarda çok ciddiye almamıştık. Ama koronadan ilk ölüm gerçekleştiğinde, korkmaya başladım. İlk ölen kişinin bir eczacı olduğu konuşuluyordu. Züleyha’yı arayıp bu durumu sordum. Bana “Evet abi, buraya çok yakın bir eczane… Çok yaşlıydı eczacısı ama” dedi.

İlk kez bu hastalığı ciddiye almıştım ve ailem için korkmuştum. Annem ve babam 50 yaşını aşmış ve her ikisi de tansiyon hastası insanlar. Züleyha’nın her gün o eve girip çıkması, onlara hastalık taşıma ihtimali beni çok korkutmuştu. Züleyha’yı tekrar aradım.

“Canım sen benim eve mi taşınsan?” dedim açar açmaz.

“Bilmem ki abi, gerek var mı böyle bir şeye?”

“Ya sen günde 200 hastayla muhatap oluyorsun. Sonra da akşam eve gidiyorsun. Anneme babama bulaştırırsan sıkıntı olur.”

“Böyle söyleyince haklı gibisin de… Bilmem ki… Annemlere de bir soralım.”

“Annemlere sormaya gerek yok, onlara sorsak gerek yok diyecekler. Sen emrivaki yap, ben abime taşınıyorum de çantanı yap. Gelip alayım seni.”

“Öyle diyorsan…”

Tahmin ettiğim gibi, annemle babam çok karşı çıkmışlardı. Ama ben bir yandan, Züleyha diğer yandan işin tehlikelerini anlattık ve Züleyha’yı alıp benim eve götürdüm. Başlarda bir iki hafta diye düşünmüştük. Ancak iş uzadıkça uzadı… Hala da birlikte yaşıyoruz…

Her neyse… Züleyha eve taşındığımda bir kez annemle babamla birlikte gelmişti. Sonrasında evimi hiç görmemişti. Eve geldiğinde ona kısaca evi tanıttım. Ona kendi yatak odamı verdim ve ben salonda yattım. Eşyalarını yerleştirdikten sonra su içmek için buzdolabına yöneldi. Dolabı açınca içerdeki biraları gördü. Yanıma çok garip bir yüz haliyle geldi.

“Abi”

“Efendim Züleyha?”

“Abi dolapta bira var”

“Evet abicim?”

“Abi sen içki mi içiyorsun?”

Televizyondan gözlerimi ayırdım ve onun gözlerine baktım.

“Evet Züleyha, içiyorum. Büyütülecek bi mevzu değil. Annemin babamın duymasına da gerek yok. Anlaştık mı?”

“Ya yok abi, söylemem tabi de… Abi günah değil mi ya? Nasıl yaparsın?”

“Züleyha bak bu konuyu ilk ve son kez konuşalım sonra da olmamış gibi hayatımıza devam edelim. Tamam mı abicim? Ben bunca yıl babamın baskısından dolayı namaz kıldım, oruç tuttum falan… Ama ben öyle birisi değilim. Ben böyle birisiyim. Tamam mı?”

Bunu söyler söylemez kalktım ve buzdolabına yöneldim. Dolaptan bir bira çıkardım ve yerime dönüp oturdum. Züleyha’nın şaşkın bakışları arasında birayı tepeme diktim. Büyük bir yudum aldıktan sonra tekrar ona döndüm.

“Bu evdeyken sen de içinden geldiği gibi davranabilirsin canım.”

“O ne demek abi?”

“Yani demek istiyorum ki, annem yok, babam yok… Kafana göre takıl… Namaz kılmak istiyorsan kıble şu taraf, içki içmek istiyorsan dolap şurada. Kapiş?”

Züleyha çok gergin bir şekilde beni izliyordu. Bense bunun normal bir durum olduğunu göstermek istercesine rahat tavırlarla televizyon izlemeye devam ediyordum. Züleyha tek kelime etmiyordu. Bir sigara yaktım.

“Mesela” dedim… “Annem ve babam sigara içtiğini duysalar keserler seni dimi?”

“Hiiii” dedi aniden. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı.

“Benim yanımda rahat takıl, onu diyorum.”

“Abi ne sigarası?”

“Yeme beni Züleyha…”

“Abi valla…”

“Kızım yalan yere yemin etme bari. Biliyorum diyorum işte… Rahatına bak…”

Gerçekten sigara içtiğini biliyordum. Bir dönem onun çalıştığı eczanedeki kalfalardan biriyle çıkmıştım ve ondan öğrenmiştim. Ama Züleyha o kızla çıktığımı bilmiyordu. Dolayısıyla şaşkınlıktan ne yapacağını bilemiyordu. Bu arada aklınıza hemen kötü kötü şeyler gelmesin. Amacım gerçekten Züleyha’nın hayatında bir kez olsun rahat davranmasını, yaptığı şeyleri korkarak değil keyif alarak yapmasını sağlamaktı.

Kardeşim kapandığında daha 14 yaşındaydı. O zamanlar kendi kararını verdiği için herkes tebrik ediyordu Züleyha’yı. Ama ben 14 yaşındaki bir çocuğun kendi kararını veremeyeceğini, birilerinin, bir şeylerin etkisinde kalabileceğinin farkındaydım. İçten içe hep üzülüyordum ona… Hayatında ilk kez, onu yargılamayacak, onu her haliyle kabul edecek birinin varlığını hissetsin istedim… Mevzu bundan ibaret…

Her neyse, Züleyha başlarda renk vermemeye çalıştı. En sonunda ona dönüp gülerek konuştum.

“Ha sen şimdi sigara içmediğini mi iddia ediyorsun?”

“Ne sigarası abi ya…”

“Tamam o zaman, getir çantanı dök şu masaya. İçinden sigara çıkmazsa ne istersen yapıcam.”

“Abi olur mu öyle şey?”

“Nooldu? Yemedi mi?”

“Off tamam yaaa…”

En sonunda pes etmişti. Paketimi ona doğru uzatıp “Yak hadi bi tane” dedim. Çekingen davranıyordu. Pakete bakıyor, ama hamle yapmıyordu. Sonra koltuğumda ona doğru dönüp ciddi bir ses tonuyla konuştum.

“Kızım sen hiç televizyon izleyerek sigara içtin mi? Ya da bi koltukta oturarak? Yatarak sigara içtin mi mesela hiç? Bunun keyfini biliyor musun?”

Züleyha cevap vermedi. Üstelemeye devam ettim.

“Evde mümkün değil zaten… Eczanede Selim Abi görmesin, babama söyler… Yolda içemezsin annem pazara çıkar falan karşılaşırsınız. Ne yapıyorsun? Ara sokaklara saklanıp hızlı hızlı üç dört fırt çekip sonra kendini parfüme mi boğuyorsun? Yak lan işte, uzat ayaklarını sehpaya. Keyfini çıkara çıkara iç…”

Züleyha ürkek bir şekilde elini uzattı. Paketten bir sigara çıkardı ve sehpanın üzerinde duran çakmağa eğildi. Eğildiğinde çok kısa bir süre gömleğinin önü gevşedi ve süt beyaz göğüslerini gördüm. Hemen bakışlarımı başka yöne çevirdim.

Züleyha sigarasını yaktı ve korka korka içmeye başladı. Ben tekrar televizyona döndüm ve ayaklarımı kanepeye uzatarak keyifle tüttürmeye başladım. Züleyha da birkaç dakika sonra gerginliğini atmış sigarasını tüttürmeye başlamıştı. Yüzünden mutlu olduğunu anlıyordum. Kardeşimi mutlu görmek, beni de mutlu etmişti…

Günler hızla geçti, bizim 15 gün diye planladığımız karantina süreci uzadıkça uzadı. Bu süreçte Züleyha artık benim yanımda rahat takılmaya, istediği gibi sigara içmeye falan başlamıştı. Hatta bir iki hafta sonra evde başını örtmemeye başladı. Ben kardeşimi 14 yaşından beri hiç başı açık görmemiştim. Evde bile kapalı gezerdi. Ancak ilk defa, saçları açık bir şekilde evde dolaşmaya başlamıştı.

Küçükken onu çok beğenirdim. Hatta ergenlik yıllarımda, Ensesti ilk kez keşfettiğimde ona alıcı gözle bakmışlığım bile vardı. Ancak çok kısa süre içinde tesettüre girince, benim için imkansız bir hayale dönüştüğü için onu hayallerimin dışında tuttum hep. Ailemi hep fantezilerimin dışında tuttum.

Onu ilk kez saçı açık gördüğümde bir an şaşkınlık ve hayranlık arası bir bakışla bakakaldım. Bana bakıp gülümsedi.

“Abi kusura bakma ya, hava çok sıcak olunca…”

“Yok kızım ne kusuru ya, sevindim hatta. İçinden geldiği gibi davrandığın için…”

“Ya sen beni böyle alıştırıyorsun da eve dönünce ne yapıcam ben?”

Gülüştük… Züleyha zaman içinde içinden geldiği gibi davranmaya devam etti. Ben ise kardeşimin nasıl bir zindanda, nasıl baskı altında yaşadığını fark edip üzüldüm. Mesaiye kaldığım bir akşam eve döndüğümde, kardeşimi mutfakta yemek hazırlarken buldum. Duştan yeni çıkmıştı, saçlarına bir havlu sarmıştı. Üzerinde kısa bir şort ve üzerinde beyaz bir tişört vardı. İçine sutyen giymemişti. Göğüs uçları belli oluyordu. Neredeyse 10 yıldır saçlarını bile görmediğim kardeşim, şort ve tişörtle duruyordu karşımda.

Beni görünce panikledi.

“Ayy abi kusura bakma, daha gelmezsin sandım.”

“Kızım ne kusuru? İçinden geldiği gibi davran demedik mi bu evde?”

“Tamam da abi…”

“Ne tamam da abi? Ben yokken böyle dolaştığına göre içinden böyle dolaşmak geliyor. Rahatına bak…”

“Abi utanırım olur mu öyle şey?”

“Benden mi utanırsın ya? Rahatına bak kızım”

Geçip masaya oturdum. Gözlerimle kardeşimi baştan aşağı süzdüm. Ne kadar da güzel bir kızdı… İncecik beli, bembeyaz teni, sapsarı saçları… Göğüslerinin küçük olduğunu ilk o zaman fark ettim. Uçları dimdik, beyaz tişörtünün içinden belli oluyordu. Züleyha aniden içinde sutyen olmadığını fark etti ve hızla mutfaktan çıktı. Geri döndüğünde içine sutyen giymiş, ama şort-tişört olayını bozmamıştı.

İçten içe seviniyordum, kardeşim kendisi gibi davranıyordu. Ama öte yandan, kardeşimden çok etkilenmiştim ve sikim kalkmıştı. Bu durumdan ise biraz utanıyordum. O akşam yemekten sonra dolaptan bir bira aldım ve televizyonun karşısına geçtim. Züleyha da karşıma oturdu ve birer sigara yaktık. Muhabbete başladık.

“Nasıl gidiyor?”

“İyi abi, nasıl olsun…”

“Bu korona muhabbeti daha uzayacak gibi duruyor.”

“Aynen abi, millet saldı. Herkes sokaklarda… Eczaneyi bir görsen var ya ana baba günü… Kimsenin umurunda değil…”

“Sen kendine dikkat et abicim, kendine bulaştırma da… Gerisine de katlanıcaz, yapacak bir şey yok…”

“Aynen abi çok dikkatli davranıyorum. Astronot gibi giyiniyoruz zaten eczanede. Akşama kadar eldivenden maskeden oyun hamuru gibi oluyoruz vıcık vıcık…”

Bu söylediğine kahkaha atmıştım. Züleyha aynı zamanda çok espritüel bir kızdı. Yani üniversite okusa, üniversitenin en havalı, en popüler kızı olurdu. Twitter kullansa kesin fenomen olurdu… Her türlü avantajlı bir kızdı ama işte aile… Ailemiz…

Her neyse… Konuşmaya devam ettik.

“Ya bir şey dicem, yeni tarzın çok yakışmış ha. Sen açılsan mı kız?”

“Off abi yaa… Utandırmasana insanı…”

“Kızım ne utanıyorsun? Fıstık gibi kızsın, zevklisin… Giydiğini yakıştırıyorsun… Kafa kızsın… Valla ziyan oldun o örtünün altında…”

“Ay, günaha sokucan sen beni… Ben bir çay koyayım…”

Kalkıp mutfağa doğru giderken arkadan onu izledim. O kısacık şortun içinde bembeyaz bacaklar, o muhteşem kalça bir sağa bir sola kıvrılıyor… Sikim yeniden hareketlenmeye başladı. Hemen televizyona dönüp dikkatimi dağıttım. Ardından ona “Bana bi bira daha getirir misin?” diye seslendim.

Bir elinde çay bardağı, diğer elinde bira şişesi olduğu halde salona geldi. Kendi çay bardağını kendi sehpasının üzerine koyarken eğildi ve bir kez daha göğüslerine odaklandım. Bembeyazlardı… Ardından annemin taklidini yaparak “Başımıza alkolik oldu her gece her gece…” diye söylendi. Ben bunun üzerine yattığım yerde kahkaha attım. O da gülerek biramın kapağını açtı. Ancak gelirken biraz sallanmış olacak ki, kapağı açmasıyla bira köpürdü ve eline bulaştı.

“Ayyyy!” diyerek hemen altına bir peçete tuttu ve refleks olarak elini yaladı. Ben kahkahalarla gülerek yerimde doğruldum ve şişeyi elinden kaptığım gibi köpükleri yutmak için ağzıma dayadım. Züleyha ise az önce birayı yaladığını fark etmiş şaşkınlıkla olduğu yerde kalakalmıştı.

“Ay ne yaptım ben ya?”

“Beğendin mi bari tadını?” Ben hala gülüyordum.

“Abi saçmalama ne beğencem ya, günaha girdim senin yüzünden.”

“Ne benim yüzümden ya… Düzgün getirseydin.”

“Of abi yaa…”

Koşarak banyoya girdi ve elini yıkadı. Geri dönüp koltuğa oturdu ve çayını içmeye başladı.

“İçmek istiyorsan içebilirsin, öyle numaralara gerek yok” dedim gülerek.

“Ne numarası ya?”

“Kızım öyle eline döküp elinden yalamak falan… Gerek yok yani, içebilirsin” dedim.

“İçecek olsam senden mi çekincem be?” dedi işveli bir tavırla…

“O ne demek lan? Abinim ben senin. Tabi ki çekineceksin” dedim.

Uzanıp son derece işveli tavırlarla sehpadan bir sigara aldı ve ağzına götürüp yaktı.

“Valla sen dedin rahat ol diye şekerim. Kusura bakma, içecek olursam içerim. Senden de çekinmem.” dedi. Dumanını bana doğru üfledi. Zaten geldiğimden beri tahrik oluyordum, onun bu tavırları beni iyice şirazeden çıkardı. Yerimden kalktım, tuvalete doğru hareketlendim. “Hele bir iç bakayım, ben sana ne yapıyorum” dedim şakayla. Önünden geçerken sikime baktığını fark ettim. Eğilip baktığımda, sikimin şortun üzerinden belli olduğunu gördüm. Züleyha sikimin kalktığını görmüştü…

Tuvalete girip mastürbasyona başladım. İstemsizce Züleyha’nın göğüslerini düşünüyordum. Başka şeyler düşünmeye çalışsam da gözümün önüne sürekli sehpaya eğildiğinde tişörtünün öne doğru dökülmesi ve aradan görünen iki süt beyazı, minik göğüs geliyordu. En sonunda onların üzerine boşaldığımı hayal ederek boşaldım. Temizlenip çıktım tuvaletten. Kendimi çok suçlu hissediyordum. Döndüğümde, az önceki eğlenceli halimden eser yoktu. Züleyha da bunu fark etmişti.

“Abi iyi misin? Bir şey mi oldu?”

“İyiyim abicim, sıkıntı yok.”

“Bir şey olmuş ama az önce gülüyordun şimdi yüzünden düşen bin parça…”

“Yok bir şeyim Züleyha, bira çarptı herhalde…”

O günü kazasız belasız atlattık. Günler hızla geçmeye devam etti. Bir Cuma günü eve geldiğimde, Züleyha’yı perişan halde buldum. Salonun ortasında bir sağa bir sola hızla yürüyor, gözleri dolu dolu, dokunsan ağlayacak… “Ne oldu sana böyle? Birisi bir şey mi yaptı?” dedim telaşla. İlk aklıma gelen şey bu olmuştu. Ama durum sandığım gibi değilmiş… Eczanedeki çalışanlardan birinin testi pozitif çıkmış. Bütün eczaneye test yapmışlar, sonucu bekliyorlarmış. Ancak sonuç sonraki gün çıkacakmış.

Onu sakinleştirmeye çalıştım. Ama bu imkansızdı. Asla sakinleşemiyordu. “Ya bende de pozitif çıkarsa, ya sana da bulaştırırsam” deyip duruyordu. En sonunda biraz olsun sakinleştirdim. Bir şeyler yemeye çalıştık, ama Züleyha’nın boğazından iki lokma geçirene kadar akla karayı seçtim. En sonunda “Bu böyle olmaz” dedim ve oturduğum yerden kalktım. Gidip Züleyha’yı kucağıma aldım ve doğruca yatak odasına götürdüm. Yatağa bıraktım ve üzerini örttüm. “Uyumaya çalış” dedim. Ardından mutfağa gidip bir bardak viski doldurdum. Tekrar yatak odasına döndüm. Bardağı ona uzattım.

“Bu ne?” dedi.

“Gevşemene yardımcı olacak.” dedim.

“İçki mi içireceksin bana?”

“Tedavi amaçlı kızım, günah yazmaz merak etme”

Burnunu uzatıp kokladı. Yüzüme baktı sorgulayan gözlerle. Gülümseyerek onu cesaretlendirdim. “Biraz içini yakar ama aldırma, tek nefeste dik” dedim. Öyle yaptı. Ardından yüzünü ekşitti ve bardağı bana uzattı.

“Bu ne böyle ya, mahvoldum…” diyerek eliyle ağzını yellemeye çalıştı. Kendime hakim olamayarak kahkaha atmaya başladım.

“Ya ne gülüyorsun ya? Off içim yanıyor… Bu nasıl gevşetecek beni?”

“Beş dakika sonra görürsün” dedim.

Gerçekten de beş dakika sonra salak salak sırıtmaya başlamıştı. O gergin kız gitmiş, yerine bildiğin sarhoş gelmişti. Yatağının kenarına oturdum ve onunla sarhoş muhabbeti yaptım, salak salak konulardan konuştuk. Koronayı falan unutmuştu. Zaten sızması da çok sürmedi. O sızdıktan sonra eğilip alnından öptüm. Üzerini örttüm. Tam çıkacakken, kardeşimi kapandığından beri hiç ama hiç öpmediğimi fark ettim. Uzanıp bir kez daha öptüm alnından. Sonra çıkıp salona geçtim.

Ertesi gün sokağa çıkma yasağı vardı. Bütün gün evde olacaktık. Sabah uyandığımda Züleyha hala uyanmamıştı. Kalkıp tuvalete gittim, ardından mutfağa geçtim ve kahvaltı hazırlamaya başladım. Züleyha da seslere uyandı ve mutfağa geldi.

“Günaydın abi.”

“Günaydın canım. Nasılsın?”

“Başım çatlıyor ya…”

“Ulan bir bardak viskiydi hepi topu. Sanırsın sabaha kadar bir büyük devirmiş…”

“Ya napayım ama ağrıyor işte…”

Telefonu çaldı, heyecanla odaya koştu. Telefonu açıp konuşarak geri mutfağa döndü. Ben de heyecanla onu izlemeye başladım. “Hııı…Hııı… Anladım abi… Hıı…” deyip duruyordu. En sonunda gözleri doldu ve yukarı bakarak “Allah’ım sana şükürler olsun” dedi. Telefonu kapattı ve masaya koydu. Sonra bana doğru koşarak geldi ve “Şükürler olsun” diyerek boynuma atladı.

Kollarım iki yana açıktı ve Züleyha kucağıma zıplayıp boynuma sarılmıştı. Tek elimle ona sarıldım, diğer elimde bıçak vardı ve o elimi uzak tutmaya çalışıyordum. Züleyha bacaklarını da belime dolamış hıçkırarak ağlıyordu. Bense onun kokusunu içime çekmekle meşguldüm.

“Negatif çıkmış abi hepimizinki… Allah’ım şükürler olsun negatifmiş” diyerek ağlıyordu. Bense aldığım koku, kardeşimle ilk kez bu kadar yakın temasta bulunuyor olmamız falan… İstemeden erekte olmuştum ve onu kendimden uzaklaştırmam gerekiyordu. Ama aldığım koku buna engel oluyordu. Züleyha kucağımdan inerken sikime takıldı. Evet, resmen takıldı… Baya vajinası sikimi çekiştirdi ve acıyla yüzümü buruşturdum. Züleyha başta anlamamıştı. Sonra durumu fark edince “Ayy abi özür dilerim” dedi ve utanç içinde odasına koştu. Aşağı baktığımda, şortumun önündeki çadırı görüp ben de utandım.

Utançtan dolayı hemen inmişti. Ben de Züleyha’nın peşinden gidip ondan özür dilemeye çalıştım. Odaya girdiğimde utanç içinde yatakta oturuyordu.

“Züleyha, kusura bakma abicim, istemeden oldu.”

“Asıl sen kusura bakma abi, heyecanla öyle atladım kucağına…”

“Ya yanlış anlama nolur, ben uzun zamandır… Şey işte… Sen geldiğinden beri… Şey olmadı…”

“Abi anlıyorum, gerçekten… Özür dilerim, o kadar rahat olmamam lazımdı. Ama işte haberi alınca…”

Gidip yanına oturdum. Bir süre konuşmadık… Özür dilemeye çalışırken sıçıp sıvamıştım galiba. Sonra aniden bana doğru döndü, kaşlarını çattı.

“Abi ben senin yanında hiç olmadığım kadar rahat davranıyorum. Yani, az önce de içimden sana sarılmak geldi, sarıldım… Bunu da sen sağladın tabi…”

“Eee?”

“Sen benim yanımda rahat değil misin?”

“O ne demek?”

“Yani ben geldiğimden beri dedin ya… Yani ben olduğum için mi rahat davranamadın?”

“Saçmalama lan, o kadar da değil…”

“Ama ben seni zor durumda bırakmışım.”

“Kızım saçmalama dedim… İnsanlık hali işte…”

“Abi bak gerçekten, istediğin zaman bana açıkça söyleyebilirsin, çıkarım evden. Sen çağırdığında geri gelirim. Yani ben varım diye rahatını bozmanı istemiyorum.”

“Abarttın ama sen iyice” dedim ve dönüp onu gıdıklamaya başladım. Konuyu dağıtmam gerektiğini düşünüyordum ve aklıma ilk gelen şey onu gıdıklamak oldu. Yatakta olduğumuzu, kardeşimin ne kadar güzel olduğunu falan unuttum ve onu gıdıklamaya başladım. Yatağa sırt üstü devrildi ve beni engellemeye çalıştı. Ama ben kahkahalar atarak onu gıdıklamaya devam ediyordum. Elim göğsüne, bacaklarına temas ediyordu. Ama asla durmuyordum.

Kısa bir süre içinde, yeniden erekte olmaya başladım. Hemen kendime hakim olmaya çalıştım ve onun yanına kendimi sırt üstü yatağa bıraktım. Züleyha da gülmekten yaşarmış gözleriyle doğrulup bana baktı. Onu omzundan tutup kendime çektim, göğsüme yatırdım.

“Negatif çıkmana çok sevindim abicim” dedim ve alnından öptüm. O şekilde bir süre uzandık. Saçlarının kokusu bile etkilenmeme sebep oluyordu. Şortumun üzerinden sikimin kabarıklığı iyiden iyiye belli oluyordu. Ama pozisyon icabı düzeltecek durumda değildim. Züleyha görüyor mu görmüyor mu, ondan da emin değildim. Ama kalkamıyordum da… O büyülü anı bozmak istemiyordum.

“Beni hiç öpmemiştin” dedi Züleyha.

“Efendim?”

“Beni hiç öpmemiştin diyorum…”

Bir kez daha suskunluğa gömüldük. Uzanıp bir kez daha alnından öptüm.

“Napalım kızım, bizi böyle yetiştirdiler işte. Kardeşimizi öpmek ayıpmış gibi… Halbuki canımsın sen benim…”

Kalkıp duygusal bir şekilde gözlerime baktı. Uzanıp yanağımdan öptü ve boynuma sarıldı.

“Canım abim benim, seni çok seviyorum” dedi.

“Ben de seni seviyorum canım benim” dedim. Bir kez daha öptüm alnından.

Ardından kalkıp birlikte kahvaltı yaptık. O günü de kazasız belasız atlattık… Ama kaza bağıra bağıra geliyorum diyordu… Bayram tatilinde dananın kuyruğu koptu…

Annemle babamın bütün ısrarlarına rağmen bayramda da görüşmemeye kesin karar verdik. En sonunda Züleyha, yaşadığı o korona şüphesini de anlatmak zorunda kaldı ve testlerin negatif çıktığını, ama yine de onları riske atmak istemediğimizi söyledik. Zor da olsa ikna ettikten sonra 4 günlük stokumuzu yaptık ve kendimizi eve kilitledik.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir