Kaçış 3

Sırtımı biraz kaldırarak üzerimdeki ağırlığını geriye atmaya çalıştım, ve kendi zevkinde o kadar kaybolmuştu ki, biraz da olsa kalktı..

Anında bıçağı tutan elini kavradım..

Baş parmağının altına var gücümle basarak, bırakmak zorunda kaldığı bıçağı elinden aldım…

Kendini toplamasına izin veremeyecek kadar kısa bir an içerisinde, vücudumu sola doğru döndürerek bıçağı kalçasının yan tarafına, ölümcül olmayan yerine sapladım.

Amacım onu ‘etkisiz hale getirmek’ değil, üzerinde üstünlük kurmaktı, ve öyle de oldu.

Bıçağı soktuğum yerden hızlıca çıkardım. Shadow üstümde acı ve şaşkınlıkla inleyerek iki büklüm olmuştu. İçimden zorla çıkmıştı ve pislik herif öyle bir doldurmuştu ki beni, istemsizce boş kaldığımı hissetmiştim..

“Seni ss-” sözünü bitirmesine izin vermeden, onu bahçe kapısına doğru var gücümle ittim. En az 100 kilo, kas kütlesinden oluşan bu herif normalde benim itmemle yerinden oynayacak biri değildi ama durumun verdiği şaşkınlığın ve acının etkisiyle dengesiz bir şekilde cama tüm ağırlığıyla çarpmıştı. Cam çatırdayıp yarıldı, ama ne yazık ki kırılmadı.

İnmiş penisi hala dışarıda, kendini toparlamaya çalışırken, bıçağı cebime yerleştirip, tezgahın ucuna fırlattığı M4’u kaptım ve ona doğrulttum.

Küfürlerin arasında, başını kaldırdı ve ne durumda olduğunu kavrayarak donakaldı.

“Hareket etme” dedim.

Karanlığın içinde hala parladığına şaşırdığım gözlerini benimkilere kilitledi ve, “Sen de istiyordun bunu,” dedi. Gözlerini hala açık yerime kaydırarak, “Skimin ucunda kıvranıyordun, her şeyi hissettim, tüm inlemelerini, o sıcacık..”

“Kes sesini” diyerek namluyu daha yukarı kaldırdım, ellerim titremeye başlamıştı. Maskesinin altından bana sırıttığını göremiyordum ama resmen hissedebiliyordum.

İçimden bir ses onu kapıya köpek gibi bağlayıp başladığımız işi bitirmem için beni deli ediyordu; neredeyse iki yıldır bir ilişkimin olmamasının verdiği bir istek vardı içimde.. Ama ateşle oynuyordum; onun gibi bir deve üstün gelecek gücüm yoktu ve Shadow’un beni alt etmesi an meselesiydi, daha da beteri beni canlı şekilde yakalayıp, Graves’e teslim etmesi olurdu..

İçten bir şekilde inledi. Tüm planını alt üst edip, okları ona döndürmüştüm, kaybetmiş hissediyor olmalıydı.

“Bari şunu içeri koymama izin ver” dedi ve iki eliyle odadaki fili işaret etti.

Başımı bir kere salladım. Benim de aynı şeyi yapmam gerekiyordu ama şuan gözlerimi ondan alamıyordum.

Beni baştan aşağı süzdükten sonra, derince bir nefes verip başını teslim olmuş şekilde geriye attı. Sadece bir kaç dakika önce o nefesi maskesinin ardından verirken ensemdei toplu saçlarımın arasında hissediyordum, sıcak ve ürpertici.. Başımı sallayıp düşüncelerimin ilerlemesini durdurdum.

Kendine acıması bittikten sonra, önce sol tarafındaki yarasına baktı. Kan akıyordu, ama acil olmadığının farkındaydı. Gene de durdurması gerekiyordu. Bana döndü, ne diyeceğini bildiğim için,

“Hayır, pantolonunu çek. İşimiz birazdan bitecek.” namluyu oynatarak ona hatırlattım.

Gözlerini kısarak bana baktı, ne yapacağımı tam tutturamamış gibi görünüyordu, ama gene de emrime uydu. Bir eliyle penisini tutarak önce gözlerimin içine derin derin baktı, beni sınıyormuşçasına yavaşça bir, ve iki kere penisini sıvazladı. Gözlerim istemeden hareketine kaydı, boğazımdaki ani susuzluğa yutkundum.

“Kendini izle,” dedim ve namluyu aşağı doğrulttum…

Hemen nefes verdi ve penisini sonunda boxerının içine koyarak, pantolonunu çekti. İçimden bir oh çekmek geliyordu, ama durdum. Ben de tek elimle aynısını yaptım, pantolonumu kalçamdan yukarı zar zor çektim, fermuarı çekip bıraktım. Göz temasımızı bir kere bile kesmedik.

“Ellerini yukarı kaldır” dedim. İsteksizce uydu.

Başını yana eğerek ellerini arkada kavuşturup, “Şimdi ne olacak?” diye sordu.

“Şimdi, sen gidip medikal bulacaksın, ben de uzayacağım.”

“Senin de medikale ihtiyacın var” dedi, başıyla omzumu işaret ederek.

Hah. Cidden mi? Cevap bile vermedim.

“Bunu ödünç alıyorum,” dedim, silahını işaret ederek, ve geri geri yürümeye başladım.

Arkamdan güldü, “Belki tekrar karşılaşırız”

Bir daha karşılaşırsak onu tanıyacağımı sanmıyordum, ve bir daha karşılaşırsak bu kadar şanslı olmayacaktı.

Görüş alanımdan çıktığı anda girdiğim pencereden çıkmak için koşmaya başladım. Hemen telsizinden Company’e ihbara başlamıştı.

Bir çok detayı çıkararak…

Pencerenin yanında anlık durup dışarıdan ses gelmesini bekledim, gelmeyince atladım ve oradan hızlıca uzaklaştım. Kulaklığım boynuma düşmüştü, Ghost eğer beni çağırdıysa hiç duymamıştım. Hemen geri taktım, ama konuşmak için sakin bir yeri bekleyecektim.

Bu durumdan canlı bir şekilde çıkabildiğime inanamıyordum. Çok aptalca bir hata yapmıştım ve Shadow bu kadar aç bir sapık olmasaydı kurtulmam imkansızdı. Gene de, bir 141’i becerdikten sonra canlı kalıp hikayesini anlatabileceği için o da şanslı sayılırdı..

Ben de bir 141’i becerip—

Düşüncelerimi durdurup bir binaya daldım. Dışarıda Shadow’lar koşturuyor, beni arıyorlardı. Hemen doğru bir anda çıkarak Ghost’a doğru gitmem lazımdı.

Etrafıma baktığımda, loş neon ışıklı tabelalar, bir bar ve bir sürü masa gördüm. Burası bir cafe’ydi.

Bara yaklaşıp içeri atladım, burada ilk yardım kiti bulabilirdim.

Ararken telsizden Ghost’a seslendim. “Bravo 7-1”

Anında bir cevap, “Rant?”

“Bir cafe’deyim. Yaklaştım.”

Biraz sessizlikten sonra, “Ses vermedin, yakalandın sandım.”

Ah Simon..

İçimde bir şey cız etti, ilginç bir şekilde sanki onu aldatmışım gibi hissetmiştim. Ne kadar saçma! Adam normalde benim yüzüme dahi bakmıyordu, merkezdeyken ya da başka alandayken bana bir kere bile kendi isteğiyle yaklaştığını hatırlamıyordum. Her zaman uzak, her zaman mesafeliydi. Bir soru sorduğumda asla geri soru sormaz, arkadaşça yaklaştığımda hemen kısa kesip beni uzaylıymışım gibi hissettirirdi. Ghost duvarları olan ve her zaman onları koruyan bir adamdı. Bu duvarları aşıp ona ulaşmayı o kadar çok istiyordum ki.. Her gece, her gece, deli gibi.

Onun kirli bir sarışın olduğunu biliyordum, yani, bir kaç kez görmüştüm. Ayrıca gözlerine sürekli bakakaldığım için, kirpiklernin koyu kahverengi olduğunu da biliyordum. Benim kızıla boyadığım dalgalı saçlarımla çok uyumlu olacağımızı düşünüyordum hep. Ama belki de kızıllardan hoşlanmıyordu, ya da kahverengi göz sevmiyordu, ya da hafif kaslı kadın vücudu sevmiyordu, ya da küçük memeler… Nereden bilebilirdim ki, hiç konuşmuyorduk!

İşin gıcık tarafı, merkezdeki diğer kadın askerlerle konuşuyordu. Hatta bir kaç tanesiyle kendisinin gidip konuşma başlattığını hatırlıyordum, acı bir şekilde hatırlıyordum… Ama bana bunu bir kere bile yapmamıştı. Bir kere bile.

Ona karşı hissettiğim bu obsesyon öyle boyutlara gelmişti ki, bazen aynı göreve çıktığımızda emir olmadığı halde onun olduğu yerlere gitmeye çalışıyor, peşinde kalmak istiyordum. Ağzından çıkan her kelimeyi duymak istiyor, yaptığı hareketleri aklıma kazıyor, konuştuğu insanları şanslarından dolayı kıskanıyordum… Kadın erkek fark etmeden.

Çok az beraber zaman geçiriyorduk. Partner olduğumuz görevler çok azdı, daha önce bir kere olmuştuk. Bu da ikinci sayılabilirdi sanırım..

İlk defa bu kadar ‘yakın’dık. Dokunamayacak kadar uzak, yalnız hissetmeyecek kadar yakın.

Düşüncelerimden çıkarak, “Neler olduğunu tahmin bile edemezsin” dedim.

“Edebilirim” dedi. Sesindeki imaya güldüm, edemezdi, imkansızdı.

“Bir acil yardım kiti buldum, omzuma bakacağım. Devam et…” dedim, dışarıdaki sesleri biraz daha dinleyip yakınlarda Shadow olmadığına emin olduktan sonra, omzuma müdahale etmeye başladım.

“Bir Shadow seni yakaladı,” dedi.

?

Tentürdiyotu açarken ellerim durdu.

“Önce seni öldüreceğini sandın,”

İçimi bir korku kapladı.

“Sonra amacının başka olduğunu anladın.”

Duvarların üzerime doğru geldiğini hissediyordum.

“Seni bir yere kıstırdı..”

“Ve,”

“Dur!” diye bağırdım. “Dur, lütfen dur,”

Nefes nefese kalmıştım. Son saatlerde yaşadıklarım şuan yaşadığım şokun yanından geçemezdi. Nasıl, nasıl biliyordu?

Durmuştu, ses gelmiyordu. Ne diyeceğimi bilemiyordum, bir şey demeli miydim? Bu sessizlik bıçakla kesilebilirdi.

“Ne yapıyorsan devam et.” dedi. Sanki bir kaç saniye önce kalp krizi geçirmeme sebep olmamışçasına, “Meydandaki heykelin solundan aşağı, tünellere in. Oradan direkt benim olduğum meydana ulaşacaksın. 0-7 out.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir