Ida: Bedel (2. Bölüm) (Ortaçag fantazi romanı tadında)

Sal, elleri arkadasında bağlanmış halde yerde çaresice oturuyordu. Sevgilisi, biriciği, zihninde her zaman otorite ve güç sahibi olarak gördüğü aşkı şimdi karşısında çaresiz, kaderini bekleyen bir kız gibi ağlıyordu. Bağırmak istedi, ağzı sıkıca tıkanmış olmasaydı yapardı da ama şimdi yapabileceği tek şey, o olağan üstü sevgilisinin her zaman yaptığı gibi bu heriflere hadlerini bildirmesini, bir şekilde onlara acı çektirmesini beklemekti.

Önündeki çaresiz kızı saçlarından sıkıca tutup ayağa kaldıran Aran, büyük bir keyifle Ida’nın suratına tükürdü. “Başlayın” diye sessizce komut verince, arkadaşları Ida’nın etrafında toplandılar.

Ida ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Etrafında toplanan bu güçlü delikanlılar kendisine gittikçe daha da yaklaşırlarken, bir an sonra artık nefeslerini çıplak ensesinde ve suratında hissetmeye başlamıştı. “Bunun hesabını vereceksiniz!” diye çığlık atmasıyla Aran’ın saçlarını daha sert çektiğini hissetti ve acı içinde kıvrandı. Çevresindeki adamlar artık ona iyice yaklaşmıştı. Etrafında güçlü kolların onu çevrelediğini vücudunun her yerinde hissediyordu. Arkasındaki delikanlının belini sertçe kavrayıp, kalçalarına yaslandığını hissetti. Artık iç içelerdi, boynuna yanaklarına öpücükler konuyor, kulaklarının arkası boynu yalanıyordu. Bedeninin her yanından gelen bunca uyarıya karşı koymaya çalıştı, kadınlık iç güdüleri ona pes etmesini ve bu güçlü erkeklerin malı olmasını söylüyordu. Bedeni de çok farklı değildi, bacaklarının arasında kadınlığının sırılsıklam olduğunu hissetti, istemsiz olarak bacaklarını birbirine yapıştırdı ve bacaklarının arasındaki sırılsıklam deliğini gizlemeye çalıştı. Ne varki bu hareket de ona zevk vermişti. Kendini kaybetmemeye uğraştığı her an vücudu tam tersini yapıyordu. Kalçasını dışarı doğru çıkardı ve arkasındaki delikanlıya yasladı. Beli bir yay gibi gerildi ve bu güçlü adamların kollarında biy yılan gibi kıvrıldı. Dudaklarının arasından belli belirsiz bir inleme duyuldu.

Aran, kızın saçını bırakıp ipek elbisesini güçlü elleriyle parçaladı. Kızın savunmasız ve çıplak bedeni şimdi karşısında sahip olunmayı bekliyordu. Ida’nın diri ve avucunu dolduran göğüsleri, pantolonunun içinde setleşen erkekliğini daha da azdırıyordu. Elleri aşağı kaydı, kızın kilodunu yırtarak sırılsıklam deliğini ortaya çıkardı. Aran vücudundaki kanın ısındığını hissetti, kızın ıslanmış amcığı ve diri memeleri nefesini kesiyordu. Onu sikmeliydi. Onu öyle bir sikmeliydi ki kız gerçek bir erkeğin yanında nasıl davranması gerektiğini öğrensindi. Onu öyle bir sikmeliydi ki o yerde oturan sümsük sevgilisi böyle tatlı bir orospunun aslında bir erkeğin ona nasıl davranmasından hoşlanacağını görsündü.

Sal, dehşet içerisinde olanları izliyordu. Kendisinin izinsiz dokunursa pişman olacağı, taptığı o mükemmel kadının şimdi yüzüne tükürüyorlar, onun o mükemmel, kadınsı bedenini kendi mallarıymış gibi elliyorlar, tenin tadına bakıyor, kıvrımlı belinden tutup kalçalarına ve baldırlarına erkekliklerini dayayıp vahşice hırlıyorlardı. Sal ne hissedeceğini bilemiyordu, hayatının anlamı olan her şeyi gözlerinin önünde vahşice yok ediyorlar, saygısızca hor kullanıyorlardı. Sal’ın kafası karıştı pantolonunun altında neden sertleşiyordu?

Ida, Aran onu omuzlarından güçlü kollarıyla itince çaresice dizlerinin üstüne çöktü. Şimdi tek görebildiği bu güçlü adamların uçkurlarıydı. Kemerler çözüldü ve pantolonlar indi. Şimdi tek görebildiği yüzüne doğrultulmuş damarlı kalın yarraklar, alabildiği tek koku, dayanılmaz, karşı konulmaz erkeklikti. Ida ıslandı, ıslandı, ıslandı…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir