Hata Yaptım 8.Bölüm

Güne başladığımda her şey daha sakindi. Dün feci bir gece geçirmiştim. Aklımda hala parazitler olsa da, artık savunmamın düştüğünün farkındaydım. Bir karar vermeye doğru ilerliyordum. Çünkü kendime koyduğum şart çok açıktı. O mesajı atarsam, gereğini yerine getirmem gerekiyordu. Şu anlık mesaj atmasam da, alt tarafımın bu konuyu düşündükçe yine ıslanması beni fena halde tahrik ediyordu. Ne olur ki diye düşünerek kendimi yine mesajlarda buldum. Bu sefer hayal kurarak, en azından deneyerek yaşamalıydım bunu. Belki üzerine gidersem büyüttüğüm kadar bir mesele olmadığını anlardım hem.

Yatağa geçtim. Çırılçıplak soyundum. Mesajları açtım ve hayal kurmaya başladım. İlk olarak eşim vardı hayallerimde, beni her zaman olduğu gibi kucağına almış hem öpüyor hem de içimi deliyordu. Çok tahrik edici bir erkekti. Daha sonra biraz hayal gücümü kurcalamaya başladım. Serkan’ı hayal etmeye başladım eşimin yerinde. İçime hiç sinmemişti en başından beri, bırakın eşimin yaptığı gibi yapmasını. Bana dokunduğunu düşünmek bile içimi ürpertiyordu. Ancak alt tarafım benimle hiç aynı fikirde değildi. Kontrol edemiyordum orayı. Serkan’ı gözüme getirdiğim her an. Onun bana yaklaştığını düşündüğüm her saniye yeniden alev alıyordum.

Battı balık yan gider. Elimi aşağıya attım ve delicesine oynamaya başladım kendimle. Serkan… seni pis adam dokun bana hadi. Kimsenin dokunamadığı bana dokun. Sana bırakıyorum kendimi Serkan. Kendimden geçiyordum. İşte tam o anda savunma duvarım artık yüzde kırktı. Serkan ilk kez öne geçmeyi başarmıştı. Bunun için hiçbir şey bile yapmamıştı üstelik. Ne yapıyorsam kendime yapıyordum. Kendimi okşadıkça Serkan’ı daha çok istedim. Biraz daha okşadıktan sonra titreyerek delicesine boşaldım. Serkan senin olmak istiyordum.

Gözümdeki perdeler kalkmaya başlayınca kendime geldim. Kontrol artık gitmişti benden. Defalarca içimden istemediğimi söylediğim, nefret ettiğimi haykırdığım adamı en mahremimde hayal etmiştim az önce. Bu hayalimden de pişman değildim. Sadece eşimi düşünüyordum. İhaneti hak edecek ne yapmıştı? Beni sevmek mi? Bana anlayışlı olmak mı? Benim için yapabilecek her şeyi yapmak mı? En can alıcısı da bana saygı duymak mı? Oysa şu an aklımda bu adam değil. Beni bir objeden farksız gören Serkan vardı. Savunma duvarımın biraz daha düştüğünü hissettim. Belki yüzde otuz belki yüzde yirmi. Tek bildiğim Serkan kazanmak üzereydi.

Telefonu elime aldım ve mesaj atmak için hazırladım kendimi. Ne yazsaydım acaba? Normal bir mesaj mı atsaydım yoksa yenilgiyi kabullendiğimi mi söyleseydim. Şu an Serkan’ı istiyordum. Ne olacaksa olmalıydı. Evet onun yolundan gidecektim. Korkularımın üstüne gidecektim, gideceğim kişi de Serkan olacaktı. Tam mesaja kaptırmışken kendimi eşim aradı.

10 dakika falan konuştuk. Saniyeler sonra arasa belki de geç kalacaktı. Onunla konuşurken az önceki her şeyi unutmuştum. Normaldim. Bana güzel sözler söyledi. Halimi hatırımı en detaylı şekilde sordu. Canım benim ben sana layık olamadım ya…

Telefonu kapattıktan sonra savunma duvarımın biraz arttığını hissettim. Belki otuz beş belki kırk. Sahi ya kendime gelmiştim. Halledecektim bu işi, hata yapmadan son anda yoldan dönmüştüm. Sonra Serkan’ın olduğu mesaj sekmesini açtım. Resmine tıkladım. Uzun uzun baktım. Ne tipsiz bir adamsın sen ya. Biraz kendine baksan fena olmaz. Neden böyle bir halin var anlamıyorum. Fotoğrafında bile sigara içiyor. Şu saç kesimine bak. Teni kapkara olmuş nerdeyse. Ya bana dokunsa.. nasıl olurdu acaba? Vücudumda, göğüslerimde, kadınlığımda her noktamda ellerim dolaşşa nasıl olurdu? Ben bunları düşünürken çoktan elim yine aşağı gitmişti. Serkan’ın fotoğrafına bakarak kendimi okşuyordum.

Sanırım belli olmuştu artık. Savunma duvarım yüzde sıfır. Kaybettim.

Teslim oluyorum Serkan sana. Bunu mesajla da söylemeyeceğim. Yüzyüze söyleyeceğim. Ne olacaksa olsun artık. Tek gece değil iki gece senin kadının olacağım hem de. Bu utanmaz, ahlaksız ve uçkur dolu aklım bu cezayı hak etmişti. Aslanlar gibi eşimi, onunla olan mutlu hayatımı bu tıfıl Serkan için tehlikeye atacaktım. Yakalanırsam da bedelini ödeyecektim.

Her zamanki dışarı kıyafetimi giydim. Derin derin nefes aldım ve Serkan’ın dükkanına doğru yola çıktım. Yolda kendimi yoldan çevirecek binlerce söz söyledim içimden ama ok yaydan çıkmıştı. İstiyordum, istediğimi alacaktım. Bedeli her ne olursa olsun bu cezayı da kendime çektirecektim. Siyahlar içindeydim, sanki eşimin cenazesi için giyinmiştim böyle. Güzel tüm günlerimin, sadakatimin, korumacılığımın ve kendimin hepsinin cenazesiydi bu bir yandan. Sokağa çıktım, ne sağıma ne soluma ne de arkama bakmadan. Direkt Serkan’ın dükkanına girdim. İçerideki müşterinin para üstünü almasını bekledim. Sadece pis pis gülerek bana bakıyordu;

– Hoş geldin yenge ne lazımdı?

+ Sen kazandın Serkan

– Anlamadım?

+ Sen kazandın Serkan teslim oluyorum. Ne istiyorsan o olsun?

– Ciddi misin? Bi oyun tezgah olmasın bak.

+ Hayır. Fatih evde yok. Bu akşam gel, her ne istiyorsan o olsun. Sen kazandın. Sana teslimim…

– Bakıcaaaaaz

Son cümlemi söyledikten sonra gözümden hafif yaşlar dökülmüştü. Avcıya, avın saklandığı yerin anahtarını vermiştim sanki. Bundan sonrası bilinmez. Serkan’ın yüzündeki o tarifsiz mutluluk. Zafer kazanmış komutan edası aklımdan çıkmıyordu. Kim bilir nasıl hayaller kurmuştu ve efor bile sarf etmeden elde etmişti. Beni.. erkeklerden korkan beni. Avucunun içine almıştı beni ve kendi ağzımla evime davet etmiştim.

Eve girdiğimde akşamı beklemekten başka çarem yoktu. O sırada eşimle konuştum telefonda içim kan ağlıyordu. Hatta bir an her şeyi itiraf edesim bile gelmişti. Sesim titredi yapamadım. Her konuşmanın sonunda hüngür hüngür ağladım. Serkan’ı nasıl karşılamam gerektiğini düşündüm. Patron oydu bu saatten sonra. Ben her zamanki gibi olayım, o karar verirdi. Artık saat ilerliyordu. Heyecanlı beklememin sonu kapı ziliyle sona ermişti. Büyük ihanetim başlamak üzereydi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir