Hata Yaptım 6.Bölüm

Öyle bir hamle yapmalıydım ki, Serkan konuyu birden başka yere çekmeliydi. Yani ona cesaret vermeliydim. Tabi kendimi de masum çıkartmalıydım. Eğer hamlemi düzgün yaparsam bu işten sıyrılacağımı biliyordum.

Ertesi sabah da erkenden devam etti bu mesajlaşma. Adam hem mesaj atıyor hem de yenge demeye devam ediyordu. Amacını anlamak çok güçtü. Ayrıca asla sıkılmıyordu. Açık açık “çok sıkıcısın yazma bana” dememiştim sadece onun dışında keyif almadığımı belli edecek mesajlar atıyordum. Hatta siz düşünün “hmm” mesajıma bile bir cevap buluyordu. Nasıl bir azimdir bu anlamadım.

İyice düşündükten sonra pat diye attım mesajımı; “Serkan sen evlilik falan düşünmüyor musun?”.

– Ya yenge benim ciddi ilişkiyle işim olmaz. Tek gecelik seviyorum ben. Bir kere görüşecez bir daha görüşmeyecez anlarsın ya… 😊

+ Bu çok yanlış değil mi? Ömrünü sevdiğin biriyle geçirmen gerekiyor bence. Mesela bak bize Fatih ile birbirimizi çok seviyoruz.

– Tek çiçekle doymam ben yenge. Tadıcaz farklı tatları. Gözüm açık gider yoksa…

+ Hm anladım. Peki nasıl tanışıyorsun ki kızlarla?

– Kafaya koyuyorum, peşinden koşuyorum. İkna etmesi meslek sırrı.

+ Çok kız kandırmışsındır sen. Pek iyi bir şey değil.

– Kandırdım ya tabi. Emek vermeden olmaz bu işler. Bak şu an bile emek veriyorum…

Paaat. Sonunda niyetini belli etmişti. Tahminlerim, hislerim doğru çıkmıştı. En başından beri bana göz koymuştu bu hayvanat. Benim hatalarım ve tavizlerimle de bunu pişkin pişkin söyleyebilmişti sonunda. Bu kanıt yeter miydi bilmiyorum ama hala içimi gıdıklayan beni merak ettiren bir şey daha vardı. Onu da sormak istiyordum ona açıkçası. Bu soru aleyhime işler miydi kararsızdım. Ancak sormasaydım da kendi kendimi yiyecektim.

+ Neden ben Serkan? Benim nasıl biri olduğumu biliyorsun. Neden ama cidden? Ne yaptım da benim için böyle iğrenç şeyler düşündün.

– Ben kapalı kızları çok severim Nisa. Ne kadar korumacı o kadar iyi. Bu benim hayat tarzım

+ Ne yani sadece kapalı olduğum için mi? Benim karakterimle, kişiliğimle bir alakan yok mu?

– Tek gecelik diyoruz Nisa ne yapayım ben senin kafanın içini yaa. Çok kasmamak lazım bu işleri.

+ Gerçekten utanmaz aşağılıksın. Sana bu kadar yüz vermemin sebebi ayıp olmasın diyeydi. Farklı anlamlar çıkarttıysan yanlış anlamışsın. Ayrıca Fatih’ten de mi utanmıyorsun.

– Görücez Nisa. Kim kazanacak. Kendi ayağınla geleceksin bana.

+ Sen iyice kafayı yemişsin. Bu konuyu unutalım. Ben Fatih’e bir şey söylemeyeceğim. Sen de beni asla rahatsız etmeyeceksin.

– Seni rahatsız ettiğim falan yok. Hoşuna gidiyor işte.

+ Gitmiyor. Gitmeyecek…

Soğuk terler döke döke telefonu koltuğa attım. Bir anda yenge lafı gitmiş Nisa gelmiş. Üstüne obje muamelesi görmüştüm. Bu ne cüret gerçekten. Bu tipiyle ne bu özgüven. Benim gibi birini rüyasında bile göremeyecek bir adama göre fazla kendinden emin. Eşime de mi hiç bakmıyor? Yanyana koyulsalar utanması gerekiyor.

Banyoya gidip aynaya baktım. Kendimi çok güzel buluyordum. Çok saçma olduğunun farkındayım ama olayın benle alakalı olmaması da sinirlerime dokunmuştu. Beğendiği şey ben değildim bile. Kendimi çok değersiz hissetmiştim. Böyle adamlara verilen tavizlerin nelere yol açtığını şimdi çok iyi anladım. Neyse ki söylediği şeylerin gerçekleşme olasılığı yoktu. Beni ikna edici bile konuşmamıştı zaten. Daha çok iğrendiğimi hissettim Serkan’dan.

Mesajları devam etti sonra. Sanki hiçbir şey olmamış gibi günlük konulardan falan bahsetmeye başlamıştı. Tek fark yenge lafı kalkmıştı artık. Cevap vermedim, vermek istemedim. Sonra tak diye bir soru oldu;

– Erkeklere karşı çok önyargın var heee

Kendimi açıklama gereği hissettim. Eşime bile mesafem olduğunu bilmesi gerekiyordu. Belki o zaman böyle bir işe kalkışmanın kendisi için de boşa uğraş olduğunu öğrenmiş olurdu. Konuşma birden dertleşmeye dönmüştü. Ben anlatıyorum o da ilgili cevaplar veriyordu. Hatta işin korkunç yanı da bu travmalarımı aşmak için bana cesur davranmamı, korkularımın üstüne gitmemi falan tavsiye ediyordu. Öyle kaptırmıştım ki kendimi, bu tıfılın o an benim iyiliğime konuştuğuna ikna olmuştum. Sonrasında eşim geldi ve mesajlar yine kesildi.

Akşamında kendimi çok suçlu hissettim. Sanırım eşime ihanet etmeye başlamıştım. Gerçi benden bir adım veya yeşil ışık olmamıştı ama başka bir erkekle bu kadar özel şeyleri konuşmak ihanetten başka bir şey değildi. Televizyon izleyen eşime baktım. Ne kadar tatlıydı, ne kadar hoş bir adamdı. Sonra Serkan’ı hayal ettim, yüzünde meymenet yoktu. Derin derin nefes aldım. Yine pek yapmadığım bir hareketi yaptım. Kalktım eşime sarıldım. Kendisi de çok şaşırdı. Hiç alışkın değildi böyle bir şeye. Resmen başka biriyle bir şey yaşamış, anlaşılmasın diye eşine fazla ilgi göstermeye başlayan kişi olmuştum.

Sorun yok kararlıydım. Yarın Serkan’a net bir şekilde bu konuşmanın bitmesi gerektiğini söyleyecektim. Kesinlikle istemiyordum zaten onu. Bir hissim yoktu. Çok sorguladım kendimi acabalar eşliğinde ama yok yok her seferinde aynı sonuç çıkıyordu. Durumdan feci halde rahatsız oluyordum.

Eşimi uğurladıktan sonra başladı yine bizim mesaj mesaisi. Pat diye söylemeden, bir boşluk bekliyordum. Maşallah Serkan efendi’nin cevap beklemediği mesaj yoktu ki. Her mesajında bir soru iliştirmeyi başarıyordu. Tabi ben yine bir hata yaptım. Çocuğumuzun neden olmadığını gittim söyledim. Ah be Nisa, desene işte “şu an düşünmüyoruz” diye. Avcıya bahane sunmaya devam ediyorsun. Serkan kokuyu ala ala işi sulandırmaya devam ediyordu. En sonunda dayanamadım ve artık görüşmek istemediğimi bu olayın kapanması gerektiğini söyledim. Net bir olur mesajı gelmişti. Derin bir oh çekecekken başka bir mesaj geldi;

– Bana kendi isteğinle tek bir mesaj atarsan bile benim istediğimi yaparsın ama ona göre Nisa.

Hele özgüvenli erkeğimize bak sen. Sen dünyanın sekizinci harikasısın da ben sana kendim mesaj atacam özleyip öyle mi? Bu mesaja ciddi bir güldüm açıkçası. Mesaj atmayacağım konusunda emindim. Hatta yine aynada kendime dedim ki; “Eğer gerçekten böyle bir aptallığı yaparsam, 1 değil 2 gün Serkan’ın mezesi olacağım.”

Kendime olası cezamı da hazırlamıştım. Bu saatten sonra hiçbir güç zaten bana o mesajı attıramazdı. Uzun süredir içimdeki bu ağırlık kalkmış gibi hissettim. Konu benim için resmen kapanmıştı. Eh tabi Serkan bu süre zarfında mesajlara devam eder mi etmez mi bilmiyordum. Ya da beni tehdit etmeye kalkar mıydı acaba? Kendi söylemlerine göre onun istediği benim kendimin teslim olmasıydı. Ne kadar da hayalci bir yaklaşım. Adam beni baştan çıkaracak bir şey bile yapmamıştı. Hani bir iltifat olsun, başka bir yaklaşım olsun…

Benim açımdan bu konu biraz hafiflemişti artık. Önümüzdeki birkaç gün boyunca da Serkan’dan mesaj almamıştım. Hatta sokağa çıktığım üçüncü gün. Tekelin önünden geçtiğimde Serkan bu sefer bana bakmıyordu. Ot kadar aklıyla kaçan kovalanır taktiği uyguluyordu bana ama yemezler Serkan efendi.

Eşime yine doya doya sarılmıştım o akşam…Önümüzdeki hafta iş seyahatine gidecekti, gitmeden hasret gidermenin tam sırasıydı.

Devam edecek

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir