Hata Yaptım 5.Bölüm

Bazı günler kalkasım gelir eşimle birlikte, bazı günlerse yataktan çıkamam. O gün eşimle birlikte uyandım. Kahvaltısını hazırladım ve gönderdim. Günlerden Cuma..

Biraz salonda uzandıktan sonra kendimi Reels izlerken bulmuştum. Öğlene doğru geliyordu saat. Birden yukarıda bir bildirim, “Hayırlı cumalar.. -Serkan —-“

Vay Serkan vay. Dışarıdan çok da mübarek gözükürsün de Cuma mesajı atarsın. İstemsizce güldüm. Yani bu adamdan gelecek bir Cuma mesajına bence herkes de gülerdi. Tabi herkese mi atıyor yoksa beni yemlemek için mi bana attı bilmiyorum. Bu Cuma mesajları 3 hafta boyunca sürmüştü. Ben de o sırada eşimi ikna etmeye çalışıyordum. Bırakın taşınmayı, numara değiştirmeye bile ikna edememiştim çünkü nedenini sorduğunda mantıklı bir şey söyleyemiyordum. Tamamen reddetmese de bu nedensizlik isteklerimin acelesi olmadığı konusunda ikna etmişti eşimi. İstediğimi alamıyordum. Sahi ne söyleyecektim ki. Elimdeki tek şey Serkan’ın Cuma mesajları…

Üstüne benim numaramın onda ne işi vardı. Eşime Serkan’dan bahsetmeme konusundaki sabrım sebebiyle bu konuyu açmamıştım. Kendimi nasıl açıklayacağımı bilmiyordum. Evet o gün Serkan’ın beni hastaneye götürdüğünü öğrenmiş hatta bizzat Serkan’dan öğrenmişti bu durumu. Teşekkürünü de etti. Bu olay eşimin hoşuna gitmişti;

+ Adama müptezel derler, serseri derler yaptığı iyiliğe bak. Seni o halde bıraksa belki de kaza yapacaktın Nisa… İnsanlar çok önyargılı. İyi çocuk bu Serkan bakma sen.

Ah Fatih… bir bilsen. Belki de Fatih haklıydı bilmiyorum. Serkan alenen bana bir harekette bulunmamıştı. Ancak sınırlarımı bir hayli fazlasıyla zorlamıştı. Benim için kabul edilemez olan hareketlerde bulunmuştu. Peki aklından ne geçiyordu? Gerçekten kötü niyetli miydi? Umarım ben kötü niyetliyimdir de bu konu açılmadan kapanır diye umut ediyordum.

Dışarı çıkmam gereken bir gün sokağa çıkar çıkmaz Serkan hemen karşı kaldırımda yerini almıştı. Tıfıl Serkan nerdeyse dondurma buzluğunun boyuna geliyordu oturunca. Hele ki kendini kabadayı zannedip verdiği pozlar. Tam gülünç bir tipti.

Tabi durur mu hemen seslendi bana;

– Yengeee!

Daha fazla bağırmaması için hemen yanına gittim. Ulu orta konuşup dedikodu çıkartmasını istemiyordum. Kaldırımın karşısına geçtiğimi görünce yüzünde yine o pis sırıtma oluştu;

– Yenge sende hiç Cuma yok mu? Her hafta kutluyoruz sen hiç cevap vermiyorsun. Rahatsız oluyorsan yazmam sorun değil yaani..

Şimdi terslesem olmayacak. “Bırak artık yakamı” desem nedenini sorgulayacak. Adam benim teorilerimde dünyanın en kötü adamıydı ama pratikte hala ileri giden bir hamlesi olmamıştı. Onu suçlayamayacağım için yine onun dediğine geldim.

+ Şeyy. Sorun değil ya kutlayabilirsin. Ben ayıp olmasın diye cevap yazmadım. Tabi ki cumalaşmakta kötü bir şey yok.

Aferin kız Nisa. Sanki karşında hacı var. Ne anlar bu adam cumadan. Ayık gezdiği gün mü var acaba? Yine taviz vermiştim. Bunun bir bedeli olacaktı ama ne zaman. Kendime asla merhametli değildim. Bu işten kendimi ve düşüncelerimi sıyıramazsam cezası gitgide ağır olacaktı. Sadece erteliyordum. Ben bu kadar tavizi hiç kimseye vermemeliydim.

Sonraki Cuma bu sefer daha erken saatte bir mesaj. Kaçışın yok artık Nisa. Ayıp olmasın diye diye adama verdin yüzü. Kim bilir ne hallerde senden cevap bekliyor. Gerçi konuşmayı uzatmaz belki. Ben cevabı yazarım biter gider. Ellerim titreye titreye; “Sana da hayırlı cumalar” yazdım. Bir taviz daha verilmişti. Artık gerisi bu konuşmanın uzamamasıydı. Mesajım gittikten sonra başladım umut etmeye ama kurtuluşun olur mu Nisa… Daha telefonu elimden bırakmadan, telefonun ekranını bile kapatmadan yeni bir mesaj daha geldi. Hal hatır muhabbeti çoktan açılmıştı. Buradan sonrası yine ayıp olmasın hareketleri. Bütün gün mesajlaştık. Ben zaten tek kelime isteksiz mesajlar atarken. Adamın hiçbir yılgınlığı olmadan sürekli bir konu açma telaşesi inatla sürdürdü konuşmayı.

Yani hakkını yemeyelim diyeceğim de bu tipin de ne hakkı var bilmiyorum ama Serkan da manası başka yere çekilen bir şey söylemedi. Günlük hayatla ilgili konuşmaya çalışıyor. Eşimi soruyor, sık sık eşimi övüyordu. Ha bir de iş güç muhabbeti. Terslemem için en ufak fırsatı beklerken. Mesajlaşma devam ediyordu.

Eşim akşam eve geldiğinde birden mesajlar kesilmişti. Uyanık Serkan gördü tabi eşimin arabasını birden kayboldu ortadan. O akşam tek umudum eşimin telefonumu karıştırıp bu konuşmayı okuması ve bana hesabını sormasıydı. Ben çünkü hala söyleyemiyordum. Ama nerde o şans. Adamın benden tek şüphesi bile yoktu. Ne olacaktı başka erkek düşmanı Nisa.

Serkan meselesini nasıl kapatacağımı düşüne düşüne geçti o gece. Dur demeliydim. Ayıp olacaksa ayıp olmalıydı. Bir yandan da olacakları düşünüyordum hala. Serkan olası bir itirafımda bu işten sıyrılırsa eşim ilk kez benden yana bir güven sorunu yaşayabilirdi. Acaba Serkan’ı tuzağa mı düşürsem diye geçirdim içimden. Ondan gelecek bir hata hem işimi kolaylaştırır hem de bu işten kurtulurdum. Eşime güveniyordum açıkçası kendini hem korur, hem de olası tehlikeyi de savuştururdu.

Bir yandan da kendime keseceğim cezayı düşünüyordum. Asla vazgeçmediğim bu kendime karşı uyguladığım katılık resmen esnemişti. Sahiden neden böyle olmuştu. Kendimi bugünlere getirdiysem. Geçmişte yaşadığım tüm zorlukları, tüm o kayboluşları aştıysam bu disiplinim sayesinde aşmıştım. Duygusallığa asla yer vermemiş, bütün acıları ve güçsüzlükleri kendimi terbiye ederek yok etmiştim. Şimdiyse bu özelliğime ihanet ediyor, kendi kendimi geçiştiriyordum.

Önce Serkan ama.. Tüm bunların sebebini bir aşalım da gerisi her zaman yaptığım şeyler sonuçta. Kendi içimde artık operasyona karar vermiştim. Serkan’ın biletini kesecektim. Bu davetsiz misafirlik fazla uzamıştı.

Devam edecek…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir