Hata Yaptım 4.Bölüm

Acelem olduğundan ve ne yapacağımı bilmediğimden bu sefer vakit kaybetmedim Kulübe yine boştu. Etrafa bakındım bu sefer Serkan da yoktu. Alelacele tekelin oraya yürüdüm ve “Serkan Bey!” diye seslendim. Serkan içeriden adeta hızır gibi fırladı.

– Yenge! Hayırdır ne oldu sıkıntı mı var?

+ Arabamı çıkartamıyorum çok acil bir konu var yardım eder misin?

– Hemen geliyorum!

Serkan bu sefer hızlı adımlarla yanıma geldi. Sigarası bile ağzındaydı. Arabayı hızlıca çıkarttı. Ben olduğum yerde başım dönünce hemen atladı;

– İstersen ben götüreyim yenge!

Cevap bile veremeden yan koltuğa oturuverdim. Kahretsin ki cevap veremedim. Oysa o an ufacık bir hayır bile işimi görürdü. Aklım başımdan gitmişti. En olmayacak kişiden yine yardım alıyordum. Serkan dükkanı kilitleyip geleceğini söyleyerek kısa süre içinde gidip geldi. Ardından arabayı çalıştırdı. Hemen kısaca olayı ve hangi hastane olduğunu söyledim. Birden yükleniyordu gaza;

– Yenge tamam üzülme bir şey olmamıştır kardeşine gideriz hemen.

+ Teşekkür ederim hiç iyi değilim.

Aynadan bir yandan bana bakıyor hatta yetmiyor kafasını bana çeviriyordu. Adam bulunduğum halden korkmuştu. Aslında o an konu Serkan bile değildi. Eniştem “öyle aldılar içeri” den fazlasını söylemediğinden tam olarak ne olduğunu da bilmiyordum. Sadece korkuyordum. Bu sırada Serkan’ın eli apaçık koluma değmiş bana teselli vermeye çalışıyordu. İşte o an daha fazla dayanamadım ve ağlamaya başladım. Çoktan hastaneye varmıştık. Ben o ağlama krizindeyken Serkan çoktan kapımı açmış beni arabadan çıkartmaya çalışıyordu;

– Hadi yenge kendine gel çık yukarıya bak. Bir şey olursa aşağıdayım gelirim hemen.

Cevap veremeden kendimi acile koştururken buldum. Bir yandan da gözyaşlarımı silmeye çalışıyordum üstümdekine. Çok şükür ufak bir bilek kırığından fazlası yoktu ablamda. Bu kadar korkuya değmemişti aslında ama ablamın iyi olması da içimi huzurla kaplamıştı. Hoş geldin beş gittin muhabbeti esnasında yavaş yavaş kendime gelince hastanenin önünde beni bekleyen Serkan geldi aklıma ve yavaş yavaş da arabadaki temaslar. Aniden öğüreceğimi hissettim. Ben neler yaşamıştım az önce, istemediğim bu erkek bana dokunmuştu. Hatta arabadan çıkarırken iki eliyle birden çekmişti beni. Midem bulanıyordu. Korktuğum başıma gelmişti. Hayatım boyunca sakındığım bedenime en istemediğim erkek dokunmuştu. Amacını o an sorgulayamıyordum bile sadece tiksiniyordum.

İşin en kötüsü de adam benim yüzümden dükkanını kapatmıştı. Bir an önce aşağı inip onu göndermeliydim. Sahi adam yürüyerek mi gidecekti dükkanına kadar. Onu bırakıp geri gelebilirdim. Önce bi tuvalete gidip aynaya baktım yüzüm dağılmıştı. Çok fazla ağlamıştım. Kendime bir çeki düzen verdim. Daha sonra da yine aynı yüzüme, bugün iğrenç bir erkeğin kendime dokunmasına izin verdiğim için nefretle baktım. Ben kesinlikle zafiyet göstermiştim. Bunun benim nazarımda cezası büyüktü. Konu her ne olursa olsun kendimi bu duruma düşürmeyi yakıştıramamıştım.

İçimdeki o öfkeyle hastane otoparkında arabama yaslanıp sigara içen Serkan’ı gördüm. Ne berbat bir herifsin sen Serkan. Adamın duruşunda bile hayır yok;

+ Teşekkür ederim. Kusura bakma çok korkmuştum seni de işinden alıkoydum.

– Ne demek yenge lafı mı olur. Senin işin görülsün yeter ki!

+ İzin verirsen seni götüreyim daha fazla geri kalma.

– Fark etmez yenge ihtiyaç yok diyorsan götür.

Bu sefer sürücü koltuğunda ben, yanımda Serkan denen mikrop yavaş yavaş gidiyorduk;

– Yenge tekrardan geçmiş olsun. Daha iyisin inşallah

+ İyiyim. Teşekkür ederim.

– Yenge senin bu yokuş işi sıkıntı ha benden demesi. Ben olmasa ne yapacaktın. Öğrenemedin mi bu araba işini hala. Fatih abem öğretsin sana.

+ Öğretecek de müsait olamadı bu aralar. Çok çalışıyor malum.

– Yenge bak benim telefon numaramı yazdım bu kağıda. Acil bir durum olursa ara çekinme. Fatih abeme saygım sonsuz. Aynı mahallenin insanıyız neticede.

+ Teşekkür ederim.

– Yenge! Çaldır da ben kaydedeyim. Çok arayan oluyor şimdi olur da sen olduğunu bilmem açmam falan.

Allah kahretsin. Bu dünya yıkılsın yok olsun. Ellerim titreyerek, dişlerimi sıkarak bu hayvana telefonumu uzattım. Kendi numarasını çaldırsın da kaydetsin diye. Kendimden daha çok nefret ettiğim bir an olamazdı. Ne hallere düşürmüştüm kendimi. Bir hata ufacık bir basit hata kartopu misali nelere mal olmuştu. Numaram bu adamın eline düşmüştü var mıydı ötesi.

Geri kalan yol boyunca Serkan’ın boş konuşmaları, benim ise titrek cevaplarımla geçti. Şu an tek istediğim çığlık atarak ağlamaktı. Bu numarayı derhal değiştirip, eşim gelir gelmez onu ikna ederek buradan taşınmam lazımdı. Çok tehlikeli bir oyunun içinde olduğumu düşünüyordum.

Serkan’ı dükkanın önüne bırakıp yeniden hastaneye yol aldım. Kafamdaysa inanılmaz korkunç düşünceler vardı.

Sahi şimdi ben ne yapmalıydım?

Devam edecek…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir