Günah Peşinde 2

Diğer yandan, madalyonun bir de ters tarafı vardı. Bu doymak bilmez, her daim istekli, siki kalktı mı inmek bilmez komşu oğlan da benim gibi bir ev kadınından, namuslu bir kadından bir orospu yaratmıştı ya…

İçimdeki kahpeyi uyandırmıştı aygır… O yakışıklı yüzü, bir gram yağsız, kaslı, sportmen bedeni, içleri gülen maviş gözleri, sarı uzun saçları, bacaklarımın arasında inip kalkan, gidip gelen daracık, taş gibi kalçaları… Ayartmıştı beni… Doğrusu, ayartılmaya hazırmışım ben de demek ki…

İşten güçten baş alamayan kocadan, haftalık olağan sevişmelerden sonra onun yapışkan ilgisi… Her fırsatta benimle ilgilenmesi… Yanımda bitmek, beni komplimanlara boğmak, yüzümü kızartmak için fırsatlar yaratması…

İnternetten, faceden bir pundunu bulup beni bağlaması… Geceler boyu bilgisayarda sohbetler… Sonu sabahlara yakın, doğal olarak seks muhabbetiyle biten uzun görüşmeler… Webcamlar, karşılıklı teşhirler…

Sonunda iş buraya varmıştı işte… Kocam şehir dışında iş peşinde koşarken, ben gencecik çıtır oğlanla günah peşinde koşuyordum. Babasının arabasında arka koltukta… Deniz kenarında, suyun içinde… Ormanda, ücra köşelerde çimenlerin üstünde, sırtıma dikenler batarken… Üniversite arkadaşının bekar evinde…

Evin anahtarını bize bırakan inek öğrenci tipli arkadaşının bana kaçamak, “nolur bi kere ben de sikeyim şu kaşarı” diye yalvaran bakışları… Umurumda bile değildi o bakışlar…

Aklım fikrim Emre’de… Az sonra beni sikecek oğlanda, yaşayacağım zevklerde… Arkadaşı beni sikilmelik orospu olarak görüyormuş, umurumda değil. O çıtır kız arkadaşları gibi heyecanlar içindeyim…

Dayanamıyordum ki oğlana… Gel dediği anda gidiyordum. Bir bakışı, bir işareti yetiyordu kucağına atlamam için… Kız kardeşimle, Gülay ile aynı okuldaydılar.

Komşumun oğluydu. O genç öğrenci, ben evli, ağırbaşlı, anaç ev hanımı, arkadaşının ablası Gül abla… Kimsenin aklına gelmez birlikte olduğumuz… Seviştiğimiz… Aklımıza geleni yaptığımız, birbirimizin kollarında zincirlerimizden kurtulduğumuz…

Evin kapısını açarken kendime geldim. Hayal kura kura, farkına bile varmadan eve gelmişim. Anahtarla kapıyı açtım, içeriye girdim. Hemen duş alıp temizlenmem gerekiyordu. Hayvan çocuk, ne külot bırakmıştı, ne sütyen… En sevdiği şeydi üstümdekileri yırtarak çıkarmak… Deli oluyor, tahrik oluyordu tecavüz edercesine sevişmekten, yırta yırta, tokatlaya tokatlaya… Tabi ben de…

Tam ayakkabılarımı bırakıp yalın ayak, yorgun argın banyoya geçerken karanlık salonda bilgisayarın ışığını fark ettim. Sabah Emre beni yanına gitmem için kandırmaya çalışırken kullanmıştım en son… Açık mı bıraktım acaba?

Ne tedbirsizlik… Ya Gülay bazen yaptığı gibi -evin anahtarı onda da vardı- habersiz eve gelir, görürse yazışmalarımızı… Tüm ayıp konuşmalar, açık saçık seks sözcükleri, şehvet dolu muhabbetler…

Bilgisayar açıktı. Başında da bir gölge… Yüzü pc ışığıyla aydınlanmış. Kardeşim Gülay değildi. Işığı korkuyla yakarken aynı anda gölgenin kim olduğunun ayırdına vardım.

Kocam… Murat… Koltukta oturuyordu, kucağında laptop…

Donup kaldım. Öylece… Ne diyeceğimi bilemedim. Sustum. Salonun kapısında, ayakta, öylece duruyor, kocama bakıyordum. Sabah gelmesi gereken, sabah geleceğini söyleyen kocama…

Neden sonra o meşhur kıvrak kadın zekası bir şeyler söylemem gerektiğini hatırlattı bana… Ne olursa olsun… Bir şeyler söyle… Suçlu gibi durma ezik ezik…

“Murat…?” Öksürdüm, genzimi temizledim. “Hoş geldin aşkım…?” Gözüm bilgisayardaydı. Ben mi açık bırakmıştım heyecanla telaşla evden çıkarken? Yoksa geldiğinde kocam mı açmıştı? Yanına yaklaşırken konuşmaya devam ediyordum, “Ne oldu? Sabah geliyordun hani…”

Kocam bana bakıyordu ifadesiz bakışlarla… Nedir bu bakışların anlamı? Eğilip dudağından öptüm. “Neden bana haber vermedin geldiğini sevgilim? Komşuda bu kadar oturmazdım yoksa…”

Kolumdan tutup kucağına çekti beni, hırsla, istekle dudaklarıma yumuldu. Kollarımı boynuna doladım ben de… Uzun uzun öpüştük. Altımda kalçalarıma batan erkekliğini hissettim. Kalkmış siki ben buradayım diyordu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir