Gençlik Öfkesi S1 – B16.1

BÖLÜM 16.1 [SHANGAİ]

•21 Mayıs Saat 01:37

Tu: Aras Bey! Aras Bey!

“Hıh?”

Tu: Geldik efendim!

“Çin’e geldik mi yani?”

Tu: Evet efendim 5 dakika içerisinde pist’e inmiş olacağız! İsterseniz toparlanın ve yüzünüzü yıkayın.

“Çin saatiyle saat kaç şu an?”

Tu: 01:38 şu an saat!

“Tamamdır!”

Kafamı kaldırdım ve birazcık hareket ettirdim ve hafif uyuşan bacaklarımı da hareket ettirip, kendime gelmiş gibi olmuştum. Yolculuk yüzünden bacaklarım mahvolmuştu resmen!

Koltuğun düğmesine basıp, öne doğru tekrardan getirdim ve kemeri çıkarttığım gibi hemen yerimden sakince kalkıp, arka taraftaki tuvalete doğru yürüdüm.

İçeriye girdiğim gibi, suyu açtım ve elimi yüzümü yıkayıp. Biraz nefes kontrolü yapıp kendi kendime “sabah toplantı var Aras! Ve bu toplantıda kendi otoriteni de belli edeceksin!” diyerek, kendime ayar verdim ve çıkıp koltuğuma oturdum.

P: Lütfen kemerlerinizi takınız ve sakince yerinizde bekleyiniz! Piste inmek üzereyiz!

Tu: Aras Bey, otel hazır ve toplantı öğleden sonra saat 14.00’da olacak.

“Saat 14.40 güzel bir saat!”

Tu: Efendim benden herhangi bir isteğiniz var mı acaba?

“Ne gibi mesela?”

Tu: Sadece aklınıza geliyorsa diye sormuştum! Yine de zaten odalarımız karşılıklı olacağı için, bir şey olduğu vakit gelebilirsiniz! Ne zaman kapımı çalmak isterseniz, çalabilirsiniz!

“Teşekkür ederim Tuğba! Umarım bu toplantı iyi geçer ve belki kendimizi onlara vazgeçilmez bir parça gibi tanımlayarak hem desteklerini alırız hem de Çin pazarında bu şirket sayesinde, söz hakkımız olur!”

Tu: Bence yapabiliriz efendim!

“Tuğba, sana güveniyorum! Fakat biliyorsun gencim ve bilgim az. Bunu bence ikimiz de kabul edelim! Umarım bir hata yaparak sana da zararım olmaz! Bunu asla istemem…”

Tu: Efendim bu yükü babanız da pek bilgisi yokken sırtladı! O başardı ama paranın kendisine getirdiği şatafat ve lüks onu yerinden ederek sizi getirdi!

“Lüks ve şatafata kapılmaz ve bunu görev ahlâkımın tepesine koyarsam, babamdan daha başarılı olabilirim!”

Tu: Ben de bunu demek istemiştim! 🙂

“Çok teşekkür ederim! Benim için bir akıl hocası konumundasın ve bunun için tekrardan teşekkürler Tuğba!”

Tu: Her zaman yanınızda olmaya çalışacağım efendim, taa ki siz beni istemediğiniz zamana kadar…

“Kalmanızı tercih ederim!”

Güzelce ikimiz de birbirimize bakarak tebessüm ettikten sonra, jet iniş için tekerlerini yere değdirmeye başladı.

İkimiz de yavaş yavaş jet’in durması ile birlikte, yerimizden kalktık ve sonra da kapıya doğru yönelmeye başladık. Artık tamamen jet indi ve kapı açılmaya başladı!

Elimle işaret ederek “önden buyurun Tuğba Hanım!” dedim ve geçmesini bekledim. Tuğba yavaşça indi, sonra da etrafına bakınmaya başladı!

İleriden gelen 2 tane siyah RR marka araç önümüzde durdu. 9 tane çinli adam arabadan indiler ve Tuğba’ya Çince birkaç şey söylediler, sonra da bizlere arabanın kapısını açtılar…

İkimiz de valizleri dert etmeden araçlara bindik ve havalimanından yavaşça uzaklaşmaya başladık. Yolda şoför koltuğunun sağ tarafındaki çinli adam, Tuğba’ya bazı şeyler anlatıyor ve Tuğba da adama cevap veriyordu.

“Ne diyor arkadaş?”

Tu: Efendim uçuşumuzun nasıl geçtiğini soruyordu kendisi!

“It was fine and tiring flight! Cause we came from Muğla! And that flight was a 11 hour!”

Tu: Siz İngilizce biliyor musunuz?

“Kurslar sayesinde öğrendim!”

Tu: Sizden beklemiyordum şahsen!

“Babam gibi beklenmeyen şeyler yapmıyorum en azından, böyle de düşünmek lazım Tuğba Hanım!”

(Hafifçe tebessüm etti)

Tu: Bu konuda sözüm yok! Kesinlikle size hak veriyorum! 🙂

Tu: Efendim otel’e gelmemize az kalmış, bana bunu söylediler! Bizim için buranın en kaliteli ve üst düzey bir otelinde de oda ayarlamışlar!

“Kendilerine teşekkür ediyor ve minnetlerimizi iletiyoruz diyebilir misin acaba Tuğba?”

Tu: Tabii efendim!

Tuğba adamlara minnetlerimizi ilettikten sonra, derin bir sessizlik çöktü ve zaten 10 dakika sonra da otel’e varmıştık. Resepsiyondan bir çinli hanımefendi bizlere odalarımıza kadar eşlik etti ve yerleri gösterdi.

Tuğba ile birbirimize baktık ve bir an öyle durduk! Taa ki Tuğba konuya girmek için hamle yaptı ve teklifte bulunarak, kararımı bekledi!

Tu: Şey efendim! Nasıl olsa toplantıya var jet’te zaten uykumuzu biraz aldık. İsterseniz odalarda özel olarak koyulan bardan, size alkol ikram etmek isterim! Siz de isterseniz?

Biraz düşündüm ve amaç odaklı mı söylüyor? Ya da bu normal bir teklif mi? Diye kendimi sorgularken, bilerek teklifi kabul ettim ve odasına geçtik.

Önden girdim ve kenarda olan koltuğa oturup, ayaklarımızın altında olan Shangai kentine bakarken, bu esnada Tuğba içkileri getirdi ve karşılıklı oturarak, içmeye başladık.

Tu: Neden Holding’in başına geçmeyi tercih ederek bir yükü adeta sırtınıza alıp, onu kurtarmayı deniyorsunuz ki?

“Amacım rekabet bulunarak amacımı yaratmayı sağlamaktı. Böylece bazı hedefler koymaya başladım, hayatım için. İstesem, zaten holding’i az da olsa para gelecek şekilde satar, sonra da mükemmel bir şekilde yaşardım!”

Tu: Ben sizin yaşınızda olsaydım, öyle yapabilirdim!

“Şu işler bir bitsin, düzene girsin ne varsa liseyi bitirip, üniversiteye geçmek istiyorum! Reşitim ama ne kadar imkânım olsa da, kendimi bilgiye aç ve öğrenmeye adamak istiyorum! En iyi yol bence bu!”

Tu: Hangi bölümü hedeflerdin peki?

“2 yıl boyunca sıkıca çalışsam düzenli olarak, yapmak istediğim en iyi tercih Hukuk bölümü olurdu ama Harvard’da okumak isterim tabii ki!”

Tu: Biraz büyük bir hedef ve zorlu olabilir ama siz bilirsiniz? (gülerek)

“Tuğba sen hacettepe gibi kaliteli bir yerde başladın ve dünya’nın en iyi üniversitelerinde eğitim gördün! Fakat, sonra geldin ve babam adına çalıştın. Babam üniversite bile okumadı, hatta şirketten parayı çalıp cebine indirirken siz farketmediniz!”

Tuğba’ya baktığımda gözlerini kaçırdı ve kadehi masanın üstüne bırakıp, sağ eliyle boynunu kaşımaya başladı.

“Neyse Tuğba Hanım sizi de rahatsız etmiş gibi oldum! İyi geceler dilerim ve ayrıca içki için teşekkürler!”

Sadece bana bakmıştı ve kafasını sallayarak, konuşmadan odadan çıkmamı izledi.

Odama geçtiğim vakit, üstümdeki eşyaları ve takım elbisemi çıkartıp güzel bir duş aldım. Saate biraz baktığımda, artık uyumam lazımdı.

Üstüme bir şey giymedim ve olduğu gibi çırıl çıplak uzandım ve uyumaya çalıştım. Gözlerim yavaşça perde misali kapanırken, aklımdan geçen tek şey Derya ve ailemin kendisiydi…

[Şehrin akan trafiğinin sesleri!]

Ağzımın kenarından, yastığa sular akmıştı ve ağzımın kuruluğu ile dudaklarımın kuruluğu gıcık bir tat verdirerek, uyanmama sebep oldu!

Yerimden kalktım ve yalpalayarak yürüyüp, dolabın önüne geldim ve elimi uzatıp kapağını açtım! Buz dolabından soğuk bir su çıkarttım.

Şişeyi direk dikmeye başlamıştım boğazımdan gelen garip sesler ve ağzımın kenarından boğazıma, oradan da göğüs kafesime inen su taneleri, hafif huylandırıyordu beni!

Su şişesinin içindeki, son su taneciklerine kadar içtim! Derin bir oh çektikten sonra lavaboya doğru yürüdüm ve ışığı açıp, yüzümü yıkadım.

Kendi kendime biraz konuşuyor ve kendimi soğuk suyun altında, adeta malını pazarlamaya çalışan ve cami kenarlarında ya da sokaklarda, kaldırımları kaplayan dayılar misali motive etmeye çalışıyordum!

Aynaya uzaktan bakarak, elimin işaret parmağını öne doğru uzattım ve “sen bunu yapacaksın dostum!” diyerek, özgüvenimi arttırıyordum…

Biraz daha kendi kendime tımarhane kaçkınları gibi konuştuktan sonra, duştan çıktım ve kurulanıp, odama özel olarak getirdiğim İtalya’daki önemli bir terzide dikilen, babamın en sevdiği takımı getirmiştim…

“Vay be babacığım ya! Bir görsen oğlun senin en sevdiğin takım elbiseyi giyiyor ve senin mahvettiğin bu holding’i kurtarmaya çalışıyor!”

Neyse, şimdi yavaştan çıkıp aşağı da ineyim ve güzel bir kahvaltı yapayım! Kapıyı açtıktan sonra, son kez ceplerimi kontrol ettim! Eksik yoktu…

Kapıyı kapattım ve tam koridorda yürürken aklıma Tuğba geldi ve geri dönüp, odasının kapısını tıklattım!

[Tık tık tık…]

İçeriden hafifçe sesler geliyordu! Ya da ben geldiğini sanıyor da olabi-…

Tu: Hııı?

“Tu-Tuğba Hanım!”

Tuğba sağ eliyle gözlerini ovuşturdu ve bana baktığında yüzümdeki şaşkınlığı farketti ve kendisi de durumun farkına vardığı gibi, kapıyı aniden suratıma çarpmıştı!

Memelerini tutan sütyen herhalde çıkmıştı bir şekilde, bu nedenle ne varsa görünmüştü! İyi tarafından bakarsak! Aşağısı en azından parlak ve pembe saten külotuyla birlikte, manzarayı saklamıştı…

[Beş dakika sonra]

Tuğba’nın kapısının önünde biraz bekledikten sonra tam arkamı dönüp gidecektim ki, kapı açıldı ve Tuğba kendisini gösterdi! Yüzüme bakamıyor ve yere bakarak bana “günaydın Aras Bey!” demişti…

“Size de günaydın Tuğba Hanım!”

Tu: Çok özür diliyorum sizden! Yani ben anlık oldu… Farkında bile de-…

“Tuğba böyle şeyler olabilir! İyi ki sen kapıma gelip beni uyandırmadın, öyle söyleyeyim sen de anla!”

Tu: Yine de özür dilerim efendim!

“İnsanlık hali Tuğba! Dert etmiyorum merak etme, haydi çıkalım! Güzelce bir kahvaltı yapalım sonra da adamların yanına gidelim tamam?”

Bunu söylerken bilerek gözüne çarpsın diye pantalonun üstünden, elimle sikimi düzeltiyor gibi yaparak sikimin oraya bakmasını sağladım!

Birlikte koridorda biraz yürüdükten sonra, asansörün düğmesine bastık ve 20 saniye bekledikten sonra asansöre bindik. Aşağı doğru indikçe, asansörün içi doluyordu!

Farklı farklı tipler ve her biri farkı dillerde konuşarak anlaşıyordu! Zemin kata geldiğimizde, otel’in özel mutfağının olduğu yere doğru gittik ve bir masa seçip, oturduk ve sipariş vermek için garsonu bekledik…

Garson geldiği vakit, kendisine İngilizce bir şekilde sipariş vermek istesem bile, İngilizce konuşmadığını ve bilmediğini belirtiyortu!

Tuğba hemen araya girmiş ve birkaç güzel şey sipariş ettirip, garsondan siparişleri getirmesini beklemeye başlamıştık! 5 dakika geçmeden, sıcacık güzel bir kahvaltı sefası için masa dopdolu şekilde donatılmıştı.

Tuğba gözlerime bakmadan “buyurun efendim!” diyerek, başladı ve sakince yemeye devam etti!

Her seferinde bir konu açmaya çalıştım ve bana bakmasını sağlamak için uğraştım, ancak bakmadı bile!

[20 dakika sonra]

Kahvaltı işi bitmiş ve hesabı ödeyip, mekândan ayrılmıştık! Dışarı doğru ilerledik ve kapının önüne geldik. Bir araç bizi görünce yakınlaştı ve içinden bir iki adam indiği gibi, Tuğba ile bana bakarak konuşmaya başladılar ve bizi içeri davet ettiler…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir