Evet Kocamı Boynuzladım

Adım Nurhayat, 38 yaşındayım. Görücü usulü evlendim. Karadeniz bölgesinde yaşayan, fakir bir ailenin en küçük kızıydım. Hali vakti yerinde diye beni şu anki kocama verdiler. Evet Kocamı Boynuzladım

Kocam kısa boylu, göbekli, saçı baya dökülmüş biri. Ben ise nerdeyse ondan uzun boylu, güzel bir vücut sahibi bir kadınım.

Evlenene kadar hiç kimse ile ilişkiye girmedim. Uzaktan beğendiğim erkekler olmuştur ama, öyle konuşmadan fazla hiç asla ileri gitmedi. Elimden bile tutturmadım. Seks konusunda hiç tecrübem yoktu yani.

Almanya’da düğün yaptık ve gerdek gecesi kocamla yatağa ilk girişimiz, ilk beraber olmamız çok kötü geçti. Kocam, bugün anlıyorum ki, hem penisi küçük, hem de kadının zevkini hiç düşünmez bir insanmış.

Doğru dürüst sarılıp öpmeden direk içime girdi ve kızlığımı bozup, üç dakika sürmeden içime boşaldı. İnanın ne olduğunu bittiğini anlamadım bile. Sadece kendi kendime,

“Hepsi bu mu? Yani kız arkadaşlarımın ballandıra ballandıra anlattıkları bu mu?” diye düşündüm.

Günlerim ve gecelerim iyice ızdırap olmuştu. Sonra ilk çocuğumu dünyaya getirdim ve aradan pek fazla geçmeden ikinci çocuğumu. Çocuklar büyüdü, ama ben halen ne kocamdan ne de hayatımdan hiç zevk almadım.

Kocamın kendine ait işyeri açması onu çok değiştirdi. Bencilliği yetmezmiş gibi, bir de kendini çok yükseklerde görmeye başladı ve bu hali onu daha da çekilmez bir insan yaptı çıktı. Seks hayatımız neredeyse ayda bire düştü. Kocamın dışarılara gittiğini biliyordum, ama inanın tek benden uzak dursun da, ne yaparsa yapsın diyordum.

Bir ara kadın arkadaşlarla gün yapmaya başladık. Benim için bir değişiklik oluyordu. Kadınlar bana hep imrenirdi. Arabam vardı, param vardı, ama mutlu olmadığımı kimse bilmiyordu.

Konu bazen seksten açılınca, kadınlar öyle şeyler anlatırdı ki, inanın, tabiri caizse öküzün trene baktığı gibi bakardım. Ben hiç böyle şeyler yaşamayacak mıyım diye kahrolur, üzülürdüm.

Biz kadınlar gün olayımızı geceleri Türk restoranlarında yaptığımızdan arabayla gidiyordum. Bir gün gece eve dönerken arabamın lastiği patladı. Kocamı aradım, ama maalesef telefonu kapalıydı. Ne yapacağımı şaşırıp kaldım.

Böyle bir şeyle karşılaşacağımı bilmediğimden ne bir servis numarası vardı, ne de başka bir çözüm geldi aklıma… Gece yarısı kadın başımla, üzerimdeki tiril tiril giysiler, mini etek, yüksek topuklularımla yol ortasında apışıp kalakaldım.

Artık korkmaya başlamıştım. Derken yanımda bir araba durdu. İçerisindeki adama bakınca öyle sevindim ki anlatamam. Kocamın arkadaşı, Nihat…

“Hayırdır yenge hanım, bir sorun mu var?” dedi. Ben de,

“Lastik patladı, kocama ulaşamıyorum, şaşırdım kaldım!” dedim. Nihat kahkaha atarak güldü,

“İlahi yenge, bu mu sorunun?” dedi. Hemen indi arabadan, bagajdan yedek lastiği çıkardı ve on dakika sürmeden tekeri değiştirdi.

“Nihat bey çok zahmet oldu, eliniz çok kirlendi, ilerde bir kafe var, orada elinizi yıkayın, bir de soğuk bir şey ısmarlayayım!” dedim. Kabul etmedi önce ama zorla kabul ettirdim.

O önden, ben arkadan kafeye vardık. Elini yıkadı, masaya geldi. Soğuk bir şeyler sipariş verdik. Öyle karizmatik, öyle yakışıklı bir insandı ki… Bir de çevremdeki erkeklerde pek bulunmayan efendi ve naziklik ve bana ilgi gösterişi vardı ki, resmen mest olmuştum.

Kafede çalışan garson kız bile resmen benim yanımda Nihat’a asıldı. Yarım saat oturup sohbet ettikten sonra müsaade istedi ve kalktık. Giderken bana kartını bıraktı,

“Olur da kocana ulaşamaz, bir derdin olursa ara, elimden geldiği kadar yardım ederim!” dedi.

O gece elimde olmadan onu hayal ederek uyudum. Kocam denen insan müsvettesi ise sabah sormadı bile, gece neden aradın diye… Bir kadın olarak ister istemez iki erkeği karşılaştırıyor insan… Biri zirvede, biri çukurun dibi seviyesinde yer alan iki erkek…

Aradan iki gün geçmemişti, bir gece telefonum çaldı. Baktım, kocam… Güzel bir yemek hazırlamış, iyi kötü beraber geçireceğimiz bir gece için kendimi hazırlamıştım.

“Ben şu an Türkiye’deyim, haberin olsun!” dedi, kapattı telefonu…

Telefona bakıp kaldım. Öküz… Son zamanlarda sürekli bir şeyler bahane eder ve Türkiye’ye uçardı. Çocuklarım da okul tatili nedeniyle arkadaşlarıyla üç günlüğüne Paris’e gitmişlerdi. Yine yapayalnız kalmıştım. Kocasız… Erkeksiz…

Can sıkıntısıyla sigara paketini bulmak için çantamı karıştırırken Nihat’ın bana verdiği kart elime geçti. Unutmuştum varlığını… Kart elimde, baktım, baktım… Çok düşündüm ve en sonunda dayanamadım, telefonu alıp,

“Selam!” diye mesaj attım. Heyecanla bekledim. On dakika sonra,

“İyi akşamlar, kimsiniz?” diye cevap yazdı.

“Nurhayat ben, umarım rahatsız etmedim?” dedim. İnanın heyecandan ellerim tir tir titriyordu. Ne yaptığımın bile farkında değildim. Beş kelimelik mesajı zorlukla yazabildim.

“Hayırdır, yolda mı kaldınız yine?” diye geri yazdı. Ardından bir kaç gülen emoji…Şakacı şey… İçim ısındı birden… Ben yazdıklarını okurken birden telefonumun çalmaya başlamasıyla irkildim. Nihat arıyordu.

İnanamadım. Sevinerek, içim titreyerek açtım telefonu, konuşmaya başladık. Laf lafı açtı, neredeyse bir saat sohbet ettik.

“Kocam bana haber vermeden Türkiye’ye çekip gitmiş. Çocuklar da yok evde…Kendimi çok kötü ve yalnız hissediyorum Nihat…” diye halimi anlattım uzun uzun…

“Ya, kusura bakmayın, kendi dertlerimle sizi sıktım. Dedim ya, yalnızlıktan oluyor.” dedim sonunda… Adamın canı sıkılacaktı, durmadan bıdı bıdı yapmıştım telefonda…

“Olur mu hiç öyle şey Nurhayat? Sakın öyle düşünmeyin. İsterseniz birazdan uğrayayım size arzu ederseniz?” dedi. Ben de biraz çekinmeme rağmen kabul ettim.

Aradan yirmi dakika geçmedi, kapımın zili çaldı. Nihat gelmişti. Kapıyı açtığımda ayaklarım titredi. İçeri buyur edip, çay demledim. Oturduk sohbet etmeye başladık. Neredeyse tüm hayat hikayemi anlattım.

Nihat 1.80 boyunda, çok sportif bir vücuda sahip ve mükemmel konuşmasını bilen bir erkekti. Ve bu muhteşem yakışıklıyla baş başaydık. O konuştukça ben kendimden geçiyordum. Bir ara lavaboya kalktı ve dönünce direkt yanıma oturdu.

Sohbete devam ederken, bir ara elini dizime dokundurdu. Ben konuşmaya dalmış vaziyette elimi kolumu sallayarak bir şeyler anlatırken dokunması doğal geldi o an… Fakat ben ilk anda tepki vermeyince dizimdeki parmaklarını çekti, uzanıp saçlarıma dokunmaya, buklelerimi okşamaya başladı.

“Ne yapıyorsun Nihat?” diye kendimi geriye çektim, engel olmak istedim.

“Çok güzelsin Nurhayat…” diye bir soluk koyuverdi. “Öyle güzelsin ki… Senin mutsuz olman haksızlık… Adaletsizlik… Bu mutsuzluğa mahkum olamayacak kadar güzelsin.”

Ben genç kız gibi utanıp kızarırken, Nihat beni güçlü kollarıyla kendisine çekti. önce yanaklarımdan, sonra boynumdan öperken, ürkek kedi gibi titremeye başladım. Vücudum resmen yanıyordu.

“Yapma lütfen Nihat…” diyebildim titrek bir sesle… “Evli olduğumu biliyorsun. Arkadaşının karısıyım ben… Yapma… Bırak…” dedim.

Bırakmadı. Hala bana sımsıkı sarılmış kollarının arasındaydım. Tir tir titriyordum. Dudakları yanaklarımda, boynumda, kulak memelerimde geziniyordu. Gezinirken de fısıltıyla, o karizmatik ses tonuyla konuşup duruyordu.

Hiç ara vermeksizin, durmaksızın ılık nefesiyle birlikte sıcak dudaklarının ateşi, o dudaklardan dökülen baştan çıkarıcı sözcüklerin etkisi altında kıvranıyordum.