Eşitlik Projesi – 3

Birkaç saattir tabu oynuyorduk, artık şakalar da karışınca ben de rahatlamıştım. Hilal tahmin ettiğimden çok daha umarsız biri çıkmıştı, Efe’nin yaptığı salak şakalara bile gülüyordu. Bir anda telefonu çaldı Hilal’in, telefonda “Canım Sevgilim” yazıyordu.

“Çok pardon ya, hemen dönerim.”

Telefonunu alıp odasına yürüdü, tabii o kalkınca biz de bir yandan telefonlarımızla uğraşıp bir yandan sohbet ediyorduk. 15 dakika kadar sonra kafasını odasından uzatıp devam edemeyeceğini haber verdi bize. Saat fark etmemiş olsak da 12’yi geçmişti zaten, hepimiz ufaktan odalarımıza dağıldık. Odama girip bir şeyler izlemek için tam kulaklığı takacaktım ki şunu duydum,

“Off ben de seni özledim sevgilim, beğeniyor musun göğüslerimi?”

Hala farkında değildi duvaların inceliğinin.

Hilal: Neden böyle diyorsun ki? Ben bütün vücudumu sevdiğini sanıyordum, ben de isterdim göğüslerimin büyük olmasını.

Sanırım sevgilisi olacak hırbo, sexting sırasında pot kırmıştı.

Hilal: Ben pek iyi hissetmiyorum, sonra devam edelim olur mu?

Bu konuşmalardan sonra bir şey duymamış gibi uzanmaya devam ettim fakat sonraki duyduğum şeyde şok oldum. Boğuk bir inleme sesi geliyordu yan odadan. Telefonu kapattıktan sonra kendini mi tatmin ediyordu? Yoksa o da sevgilisini beğenmediği için porno izleyip, onunla yapmaktan vazgeçtiğini mi duyuyordum? Bunları düşünürken uyuyakalmıştım. Sabah kampüste derslerime girip geri geldim. Döndüğümde odada kimse yoktu. İçeriye yine odama geçmiştim, duş alıp üstümü değiştirdikten sonra tekrar ortak alanımızda oturdum. Telefonumla oynarken odanın kapısı çaldı. Normalde oda arkadaşlarımın hepsi direkt girerdi, ana kapımızı çalmak gibi bir huyumuz yoktu. Biraz bekledikten sonra, kapı açıldı. İçeriye 1.70ten biraz uzun, gözlüklü, uzun kahverengi saçları olan bir kız girmişti. Bol bir kazak ve kumaş pantolon vardı altında. İçeride beni görünce duraksadı.

“Pardon rahatsız ediyorum, Hilal’in odası hangisi?”

Üstünde 2 yazan kapıyı gösterdim. Bunun üzerine o da odaya gitti. Arkasından duyabileceği bir şekilde birbirimizin odasına girmenin yasak olduğunu söyledim.

“Bunu bilemezler.”

Ben: Nasıl?

“Oda numaranız kaç?”

Ben: B211.

Odanın dört bir yanındaki kameraları topladı, herhangi bir kablo olmadığını ve lenslerin içine baktığınızda eğer kameranın altı boşsa arkasını görebildiğinizi gösterdi bana.

“Evet bilemezler, kat dışı kalıyorsunuz. Eskiden bu odalara hademeler koymayı düşünmüşler ancak sonrasında temizlik için öğrencilerin yapması gerektiğini ve koridor temizliği için de kat başına bir kişinin yeteceğine karar verdiler.”

Ben: Sen nereden biliyorsun bütün bunları?

Kameraları aldığı yerlere özenlice geri koyuyordu. Demek yalan kurallara tabii olmuştuk.

“Kamera sistemlerini kuran babamın şirketi. Burada okuduğum için, babam şube müdüründen yurt müdürüyle konuşmasını istedi ve beni buraya ücretsiz aldılar. Karşılığında da yüksek bir indirim kestiler ücretten.”

Ben: Anladım, bu arada Umut ben.

Hilal’in odasına gitmişti çoktan.

“Rüya ben de.”

Odadan çıktığında kazağın yerine klasik bir ceket ve dar bir crop vardı üstünde.

Rüya: Memnun oldum, kamera muhabbeti aramızda kalsın.

Ben: Ben de memnun oldum.

Teşekkür ederek arkamdan hafifçe sarıldığında göğüslerinin ne kadar büyük olduğunu hissettim sırtımda, sırtım geniş olsa bile büyük bir kısmına dayanmıştı bana sarılırken.

Rüya: Sonra daha çok tanışırız, şimdi gitmeliyim.

O çıkarken Ceren girmişti içeri, o fazla geniş kıyafetleri üzerinde ve kulaklığı boynuna asılıydı. Yüzü kızarmış ve biraz yorgun görünüyordu.

Ben: Yorgun görünüyorsun.

Ceren: Çünkü yorgunum.

Ben: Neden?

Ceren: Spordan geldim çünkü duş alacağım şimdi.

Bu durumu lehime çevirmeliydim.

Ben: Benim de duş almam lazım, ayrıca lavaboyu da kullanmalıyım.

Ceren: Benden sonra kullanırsın.

Ben: Hayır.

Bir anda koşarak banyoya girdim, arkamdan koşarak geldi, tam kapatacaktım kapıyı ki araya bacağını koydu ve tüm gücüyle omuz attı kapıya. İçeri ikimiz birlikte çullandık. Biz düştükten sonra ayağa kalkarken kapıya tutundum ve beni tekrar itecekken kapının kapanmasıyla birlikte, kapı kolu da elimde kaldı.

Ceren: HAYIR!

Ben: Beklemeyi bilmiyorsun aptal.

Yerden kalkıp üstünü silkeleyerek,

Ceren: Kes gerizekalı, yapacak bir şey yok duş almak zorundayım yoksa hastalanıyorum.

Ayağa kalkıp biraz sinsice gülümsedim,

Ben: Demek benimle duş almak istiyorsun.

Diziyle kasıklarıma geçirdi,

Ceren: Bu bizi burada kilitli bıraktığın için.

Kasıklarımı tutarak duvara yaslandım. Kızgındım bu duruma.

Ceren: Önce sen duşunu al. Pis gözlerinin beni izlemesini istemiyorum.

Tekrar kasıklarıma bir tekme yemek istemediğim için ve onun çığlığı sonucunda yurttan atılmak istemediğim için üstümü çıkarmaya başladım. Aşağı yukarı 1.96 boylarında, hafif geniş sırtlı, kavruk esmer bir tenimle birlikte biraz uzun saçlı biriyim. Arkadan baktığınızda alışılmış “ince-uzun, sırık” tipin aksine daha yapılı ve gözleri yeşil yoğunluklu ela olan biriydim. Sadece iç çamaşırım kalmıştı.

Ceren: İğrençsin.

Aynada kendime baktığımda sikimin şortumdan aşağı sarktığını fark ettim.

Ben: Sensin iğrenç, pis sürtük, düzgün durabilseydin bu durumda olmazdık.

Arkamı dönüp iç çamaşırımı çıkarttığım sırada sırtıma bir sabun fırlattı. Anlık olarak sinirle dönüp baktım, sonrasında sikimin açıkta olduğunu fark edip elimle kapatarak duş perdesinin arkasına girdim.

Ben: Ne sabun ne şampuan var burada, attığın şampuanı ver eğer tekrar çıplak görmek istemiyorsan beni.

Üfleye püfleye sabunu yerden alıp perdenin arkasından uzattı. Bunu yapacağını tahmin ettiğimden yakın durmuştum. Elini uzattığı gibi elinin üstü sikime sürtündü. “Ya cidden iğrençsin.” diyip hafifçe attı sabunu yere. Bilerek yavaş hareket ediyordum.

Ben: Başkaları geldiğinde banyoda benimle olmana ne diyeceksin?

Ceren: Senin beni taciz ederken içeri girdiğini ve beni içeriye kapattığını.

Ben: Elbette ben ıslak, duş almış ve sen giyinik, kokmuş halde çıkınca içeriden, sana inanırlar değil mi?

Bir sabun daha fırlattı perdenin öbür tarafından.

Ceren: Umrumda değil biliyor musun, senin pislik hallerine katlanamam. Ben senden daha önemliyim.

Birkaç kıyafet hışırtı duydum. Heyecanlanmıştım iyice, o da girecekti benimle duşa, o sıcacık belini tekrar görebilecektim. Neler sakladığını o kadar merak ediyordum ki.. Perdenin ardına küçük adımlarla yaklaştı, 36 numara adımlarla yavaşça girdi içeriye, tam bir Latin vücudu vardı, şekilliydi ama kesinlikle yumuşacıktı. Sıkı değil, sanki jöle gibi yumuşak görünen kıvrımları vardı. Bir eliyle göğüslerini kapatmaya çalışsa da taşan o yumuşacık yuvarlaklar gördüğüm anda delirtmişti beni. O sırada gözlerini kaldırıp bana çevirdi. Daha önce hiç dikkat etmediğim griye çalan açık mavi gözleri vardı. Duruşu utangaç olsa da bakışları çok soğuktu, vajinasındaki elini bırakıp göğsümden hafifçe itti.

Ceren: Yer aç.

Şimdi suyun altında birlikte ıslanıyorduk.

Ben: Bana bu şekilde bakmaya devam mı edeceksin, duş mu alacağız?

Gözlerini kaçırdı.

Ceren: Kes.

Gözlerini kaçırırken sikime bir süre baktığını fark ettim, hoşuma gitmişti bu durum.

Ben: Arkandaki sabunu ver o zaman.

Hiçbir şey demeden arkasını döndü, dizlerini kırmak yerine, direk eğildi sabunu almak için. Eğildiğinde o yumuşacık götünü avuçlayıp, oracıkta bağırta çağırta sikmemek için zor tuttum kendimi. Kalçaları eğildiğinde iki yana doğru hafifçe açılmıştı beline göre fazlasıyla genişti kalçaları, bacaklarından dizlerine doğru belinde olduğu gibi inceliyordu fiziği. Geriye doğru kalkarken kalçalarının hafif kasıldığını gördüm sanki sikimi içine çekecekmiş gibi tekrar daraldı önümde açılan o nefis ara. Omzunun üzerinden uzattı sabunu. Aldıktan sonra duş başlığını yukarıya asmak için etrafından kolumu uzattım, boynuna yaklaştığımda kokusu başımı döndürdü resmen. Duş başlığını alıp yukarıya sabitlerken, sikimin kalın gövdesi o koca götüne doğru sürttü arkasından. Hafif bir nefes verdiğini duydum, ağzından yumuşak ve belli belirsiz bir buhar çıktı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir