Erkek Kardeşimin Yeni Sevgilisi – 1 (Giriş)

*- tüm karakterler reşittir, iyi okumalar -*

Ben Demir. Yirmi yaşında, spor yapmayı, müzik dinlemeyi seven bir üniversite öğrencisiyim. 1.80 civarı bir boya, siyah ve dalgalı saçlara, yeşil gözlere ve atletik bir vücuda sahibim. Özellikle kol çalışmayı sevdiğimden büyük bisepslerim, kaslı kollarım var. Omuzlarım oldukça geniş. Uzun, kalın boynum ile birlikte bu iyice yapılı görünmemi sağlıyor. Genelde vücudumu gösterecek basit, rahat şeyler giymeyi tercih ederim. Anlatacağım olaylar yaşanırken üzerimde siyah, kolsuz bir tişört; altımda kısa bir şort ve boynumda zincirli bir kolye vardı.

Gün, aslında çok sıradan ve olaysız başlamıştı.  Yaz tatili için üniversiteden aile evine dönmüş, sıkıcı memleketimde zaman öldürüyordum. Beni tek teselli eden liseden arkadaşlarımın da orada olmasıydı, bu boş günlerimi onlarla takılarak ve vücudum üzerine çalışarak geçiriyordum. Yine de bir an önce ailemin yanından ayrılıp İzmir’e dönmek için sabırsızdım tabii. O gün de geç uyanmış, ev işleriyle meşgul annemi ve gazetesinden bakışlarını ayırmayan babama selam vermiş, bir şeyler atıştırmış ve evden çıkmıştım. Birkaç saat sonra, spor salonundan dönüşümün sonuna yaklaşmışken, annem ve babamın apar topar apartmandan çıktığını gördüm. Yüzlerinde hüzün ile karışık görebiliyordum. Yanlarına koştum ve ne olduğunu sordum.

“Bedrettin Amca vefat etti oğlum, bizi ne kadar severdi bilirsin. Cenazeye katılmak için babanın memleketine gidiyoruz, önümüzdeki iki üç gün evde olmayacağız. Haberi yeni aldık biz de, apar topar toplandık otobüse yetişmek için. Sana haber vermeye zaman olmadı. Kardeşine iyi bak oğlum, evi de dağıtmayın fazla. Dolaba yemek koydum, ısıtıp yersiniz.”

Suratıma fırlatılan bu aceleci açıklamadan sonra, daha ağzımı açamadan valizlerini çekerek yanımdan geçip gitti ebeveynlerim. Bedrettin Amca’nın kim olduğu ve bizi ne kadar sevdiği hakkında en ufak fikrim yoktu, ama annem ve babamın evde olmayacak olması işime de gelmişti. Önce eve çağırabileceğim kız var mı diye düşündüm, ama memleketimden garanti gördüğüm kimse aklıma gelmedi. Bunun üzerine arkadaşlarımı aradım ve akşama bize gelmelerini söyledim. Saatlerce batak oynamaktansa seksi tercih ederdim tabii, ama en azından eğlenceli zaman geçirecektim. İki arkadaşım da birkaç saate orada olacaklarını haber verdiler, ben de eve çıktım ve koltuğa uzandım. Televizyon kanallarındaki düşük bütçeli yaz dizileri arasında gezinirken, o gece ne yaşayacağımdan tamamen habersizdim.

Yaklaşık bir saat sonra bir kapının açılma sesi beni daldığım şekerlemeden uyandırdı. Doğuş ve Buğra’nın erkenci olmasına imkân yoktu, gelen, küçük kardeşim Yalçın odasından çıkmış olmalıydı. Kendisi lise son sınıfı yeni bitirdi; bir yetmiş boylarında ve düşük bir kiloda. Kömür karası gözlere, çökük yanaklara, çıkık bir adem elmasına ve üçe vurulmuş saçlara sahip. Kardeşimin sıska olduğu halde fena olmayan fiziği, asosyal kişiliğinin altında eziliyor maalesef. Eğer yaşam fonksiyonlarını devam ettirmesi gerekmese, yıllarını odasında oyun oynayarak ve kimse ile iletişim kurmayarak geçirebilirdi.

“Ha, buradaymışsın abi. Sana şey diyecektim… Gizem’i buraya çağırdım bu akşam için, sen bize fazla bulaşmazsın herhalde değil mi?”

“Oo Yalçın, ne zaman manita yaptın lan kendine? Bir de ilk fırsatta eve çağırmalar falan…”

Küçük kardeşimin bir sevgilisinin olması gerçekten de şaşırtmıştı beni.

“Anlatırım sonra abi. Ama çok ortalıkta dolanmazsan olur mu? Baş başa zaman geçirmek istiyorum kızla.”

“Doğuş ve Buğra’yı çağırdım ben de, gelecekler akşama doğru. Bizim odada oluruz yani.”

Kardeşimin yüz ifadesinden arkadaşlarımın gelecek olmasına bozulduğunu anlamıştım. Neyse ki bir şey demeden odasına geçti. Ben de yatağıma yattım, kulaklıklarımı taktım ve bu Gizem denilen kızın nasıl biri olduğunu gözlerimde canlandırmaya çalıştım. Bir kızın gönüllü olarak Yalçın ile zaman geçireceğini düşünmek zordu. En az kardeşim kadar ucube olmalıydı bir kere.  Bir de çaresiz olmalıydı tabi ki. “Tencere yuvarlanır kapağını bulur” dedim içimden. Ve ben uykuya dalarken zaman yine bulanıklaştı.

Dinlediğim müziğin sesini bastıran bir ses beni ayılttı. Çalınan kapının sesiydi bu. Kulaklığımı çıkardım, ve kapıyı açan Yalçın’ın sesini duydum.

“Hoş geldin canım. Şey, gelmen çok zor olmadı değil mi?”

“Yok yok, atladım otobüse geldim işte. Gelmem için neden bu kadar ısrar ettin anlamadım gerçi. Sizin evi bulana kadar canım çıktı. Bana bir bardak su doldurabilsen çok hoş olur. Dilim damağıma yapıştı.”

Kardeşim, uslu bir hizmetçi gibi hemen harekete geçti. O mutfaktayken, ben de kızı görüp merakımı dindirme niyetiyle salondan çıktım. İşte o an gerçekten şaşırdım. Çünkü karşımdaki beklediğim gibi bir vahşi yaşam örneği değil; parlak kumral saçları, ince pembe dudakları ve sevimli gözleri ile oldukça çekici bir kızdı. Boyu ortalamanın altında, zayıf bedenine rağmen götü dolgun ve yuvarlaktı. Zarif bacakları kısa kot pantolonun altından uzanıyor, gümüş gibi teni o hareket ettikçe akıyordu. Giydiği salaş tişörtün üzerinden göğsü kendini belli ediyor, kolunda ince bir bilezik parlıyordu.

“Hoş geldin Gizem” dedim derin, sakin bir sesle. Kız varlığımın farkına o an vardı.

“Aa, Tuna olmalısın sen” dedi ayakkabılarını çıkarırken. “Yalçın… hep senden bahseder…”

Kız bakışlarını bana çevirmesiyle birkaç saniye afallamıştı. Hayatsız kardeşim, sevgilisine benim hakkında ne demişti bilmiyorum ama duraklamasının sebebi bu değildi. Vücudumdan etkilenmişti Gizem, tabii ben de ondan etkilenmiştim.

O sırada kardeşim elinde bir bardak suyla geldi. Beni böyle görünce rahatsız olmuştu belli ki.

“Buyur canım, Tuna’yla tanışmışsınız bakıyorum da. Benim odama geçelim istersen, daha rahat oluruz.”

Gizem ne su için teşekkür etti ne de iri, ela gözlerini benden ayırdı. Kardeşimle içeriye geçerken dudaklarındaki belli belirsiz gülümsemeyi fark ettim. Ama o gözlerde bir şey daha görmüştüm ben: kardeşimin yeni sevgilisinin tatlı görünüşünün altında bir orospu yatıyordu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir