Erasmus-2

Karen açtı. Gülüştük. Durumu nasıl anlatacağım bilmiyorum. “Your friend is in my room” falan derken gülüp “come inside” dedi. Anlamış olması hem iyi hem iyi. İçeri girerken türko kızı gördüm bana bakıyor. Amk. Kötü hissettim ilk günden. Mal gibi gülümseyip içeri girdim.

Karen giymiş gri pijamalarını. Zayıf bir kız hafif. Küçük odada bu şekil yalnız kalınca iyice heyecanlandım. Hayır kız aşırı güzel ve ince. Herhangi bir cinsel atraksiyonda neler yaparım siye düşünesim geliyor. Oturduğu yatağına çay içer misin dedi. Ketıl(nasıl yazılıyor acaba) sokmuş içeri. Kız işte. Olur dedim vs. İngiliz ve türk çayı üzerine bir sohbet arasında “so, she will not come back” dedi gülerek. “I think so” falan dedim gülüştük. İngilizcede iyice rahatladım.

Ben fransız kızın o kendi yatağında bir süre daha oturduk ve annem aradı. İlk gün şöyle böyle geçti derken kız gülümsüyor bana. Anam sesini duymasın diye de gerilip kısa kestim. Aksiaam dedi. Akşam? Diye sordum. Ben seni yerim amk. Aksiam diye tekrarlamaya başladı. Bir süre gönlümü türkçe konuşmaya çalışarak parçalayıp saate baktı. Yarın üniversite gezilecek yatalım falan. Gitti dişini fırçalamaya. Gece diş mi fırçalanır. Sabah fırçalanır amk. Ben de aldım çantadan diş fırçasını. Sanki odaları değiştirdik çantayla geziyorum. Gittim fırçalıyorum ben de. Aynadan bakıp gülüşüyoruz falan. Cinsel elektrikten çok kanka gibiyiz. Ama ben dimdik olmaya hazırım. Çünkü bu macunu tükürürken eğiliyor. Çok da büyük olmayan götü önümde sekiyor. Oda boş. Gece 1. Yurt, koridor sakin. Önümde yüzü sürekli gülen ingilizim domalmış. Kalkmasından korkuyorum ama kalkarsa öz güven geleceğini de biliyorum.

Ağzını silerken ben de macunu tükürmek için eğilip skimi saklayabildim. Evet. Kalktı. Meme ucunu gördüm amk. Gri tşörtte iki gezgin. Odada yalnızız. Kız yumoş kokuyor. Kız içeri geçti. Ben de yüzümü yıkayıp kalkan özgüvenle fransızın yatağa yürüdüm. Görürse görsün. Bir şey diyemez ya. Belki hep böyledir. Bir şey demedi evet. Küçük bir gülümsemeye “oops” Dünyanın en tatlı yüzü. Ama ne yapacağımı bilemedim gülecek miyim, görmemişe mi yatıcam. Gerginlikle beraber en garibini yapıp sağa uzayan skimi dışardan sola çevirdim. Erkeksi hızlı bir hareket. Bu telefonu eline aldı. Hassktr dedim çok mu kaçtı. Yattım. Fazla konuşmadık. Bilmem hangi parfüm kokan fransızın yatakta uyudum.

Sabah güneş açtı. Yüzüme evet. Hızlı hızlı omuzlarımdan dürtüp “we are late” dedi. Hazırlanmış beni kaldırıyor. Yorganı çekerken elinden tuttum. Yüzüne sabahın serinliği çarpmasın. Küçük gülüştük ama sebebi sanırım serinlik değil. Bir süre daha omuzlarımdan dürtmeye devam etse yorganın içine çekip yutarım. Dimdiğim. Ta ki koridordan hocanın sesini duyana kadar. “Lets go” kızın arkası dönükken hızla kalkıp küçük bir sik saklama hareketi yapıp hazırlandım. Karenla odadan kalabalığa doğru çıktık. Aşırı gerginlen karen’la fransızın birbirine yürüdüğünü gördüm. İtalyan aygır gelip omzuma dokunarak güldü. Boyunu sktiğim. Neyse, tüm üniversiteyi karenla dip dibe gezdik.