Dershane Arkadaşım Buse – Final

Aradan birkaç ay geçti. Hiçbir şey olmadı. Sadece ders çalışıp sevişiyorduk. Sınav yaklaştıkça ikimizde stres yapıyor, birbirimizi sakinleştiriyorduk. Sınavdan önceki gün eve geçip iyice odaklanmaya çalışıyordum. Buse’de öyle. Aylardır süren işkence iki gün içinde bitecekti.

Sonunda sınav günü geldi. Sakin bir şekilde iki sınavıda çözdüm. Başardığımı biliyordum. Rahat bir şekilde çıkıp direkt Buse’nin binasına gittim. Buse güle oynaya bana doğru geldi. Sıkı sıkı sarıldı.

– Bitti be!
+ Sonunda .
– Hadi kutlama olarak sevişelim.

Annesinin boğaz temizleme sesiyle arkasını döndü ve açıklamaya çalıştı.
– Yani sevişelim derken hani seks değil biraz böyle yiyişme tarzında öpüşme koklaşma belki oralda ola-

Arkasından ağzını kapatıp annesine sahte bir gülümseme ile onu uzaklaştırdım.

– Ben neden böyle panik oldum şimdi ?
+ Bilmiyorum maalesef hanımefendi.
– Şimdi ne yapacağız ? Ben divan çalışmadan nasıl yaşayacağım amınakoyim ?

Gülümseyerek yanağını öptüm.
+ Hadi annene o kadar anlattın. Bari boşa gitmesin.
Kolundan tutup eve çıkarttım..

Aradan birkaç ay geçti. İkimizde tercihimizi yaptık. Sonuçlar açıklanacağı gün ikimizde uyumayıp siteden çıkmıyorduk. Sonuçları görünce sevinçle yine sarıldık. İkimizde istediğimiz bölümü tutturmuştuk. Buse direkt mutfağa gidip birayla döndü. Sabaha kadar içti. Bende başında beklemek zorunda kaldım. İki kez kustu, iki kezde aşağı atlamaya çalıştı…

Üniversitenin ilk günü Buse yine heyecanla hazırlanıyordu. Ankara’da yaşamaya alışmak biraz zorlasada birkaç hafta içinde alışmıştık. Özellikle Buse ile eve çıkmış olmamız daha mutlu ediyordu. Hazırlığımızı yapıp üniversiteye gittik. İlk gün sıradandı ama içimde hala heyecan vardı. Buse zaten yerinde duramıyor, saçma sapan hareketler yapıyordu. Onun bu heyecanı beni daha mutlu ediyordu. Birkaç arkadaş edinip akşam dışarı çıktık. Kafede oturup sohbet ettik. Ankaralı oldukları için şehri bize tanıttılar. Aylarca ders çalışıp üniversitenin tadını çıkardık.

Dört sene boyunca hayatımızda herhangi bir olay olmadı. Sınavdan sonra herşey daha sakinleşmiş gençliğimizin tadını çıkarıyorduk. Mezun olacağımız gün Buse yine çok heyecanlıydı. En sevdiği elbisesini giymişti. O gecede içip yine sarhoş olmuş, herkese rezil olmuştu ama umrumuzda değildi. Sadece eğlenmeye baktık. Hayatımızın en güzel gecelerinden biriydi. Günün sonunda sarılıp sessiz bir şekilde yıldızları izledik.

Birkaç yıl sonra düzenimizi iyice oturtup evlenmeye karar verdik. Evlilik teklifi, küçük bir düğün falan derken evlenmiştik. Seneler nasıl geçiyor anlamıyordum. Eski neşeli günleri hatırladıkça gülümsüyor, Buse’yle konuşup kahkahalar atıyorduk. O zamanlar herşeyin böyle sorunsuz gideceğini tahmin edemezdim. Bu kadar mutlu olacağımı, bu kadar huzurlu olacağımı. Hepsi onun sayesindeydi. Yorgun bir şekilde işten dönüp eve geldiğimde yaptığı yemeklerin kokusu, saçlarının, teninin kokusunu hissetmek bile tüm yorgunluğumu alıp götürüyordu.

Yine aradan birkaç sene geçti ve kızımız oldu. Buse ona gözü gibi bakıyordu. Gözleri masmaviydi. Bakmaya kıyamıyorduk. Bu kadar çabuk olgunlaşacağımızı ikimizde tahmin edememiştik. Gençliğimizi özlüyorduk ama şuanki hayatımızdan şikayetçi olmak evrene hakaretten başka birşey olmazdı. Senelerce çalıştık, tatil yaptık. Para kazandıkça ben Buse için, Buse benim için harcadı. Evdeki miniği saymıyorum. Ona harcanan parayı kendime hayatım boyunca harcamadığıma emindim. Ama tek bir kahkahası bile içimizi ısıtmaya yetiyordu. Ne ara bu kadar büyümüştüm ? Ergenliğimi düşündükçe kendimden utanıyordum. Daha verimli bir hayat yaşayabilirdim. Kendimi geliştirebilirdim. Düşündükçe kötü hissediyordum. Ardından kafamı kaldırdığımda kucağında bebekle Buse’nin gülüşmesini duyuyor, o kafamdaki kara bulutlar yok oluyordu. Hiç beklemiyordum. Açık olmak gerekirse ilk tanıştığımızda, aramızda birşey yokken onunla sadece eğlenmek istiyordum. Bu kadar ilerleyeceğini bilemedim ama iyi ki ilerledi. İyi ki benim oldu.

Seneler seneleri kovaladı. Büyüdük. Yaşlandık. Kızımız üniversiteyi kazandı, evlendi. Çocuğu bile oldu. Artık yorulmuştum. Dinlenme vaktim gelmişti. Buse’nin hastalıkları artıyordu. Saçlarımız beyazlamıştı. Tüm gün evde oturuyor, belki çocuklar gelir diye bekliyorduk. Senelerin yorgunluğunu tüm gün dinlenerek atlatmaya çalışıyorduk. Her bulduğumuz fırsatta kitap okuyor, okuduğumuz kitapları birbirimize anlatıp tartışıyorduk. Albümleri karıştırıp eski fotoğraflara bakıyor ve o günleri hatırladıkça içimizde buruk bir mutluluk oluşuyordu.

******************

+ Melek, hadi kızım hazır mısın ?
– Dede şapka seçiyorum !
Gülümsedim. Küçücük kafasına taktığı şapka gözlerine kadar iniyordu. Yüzünü kapatıyordu. Yanıma çağırıp dizime oturttum. Şapkasını düzelttikten sonra ceketimi, şapkamı ve bastonumu alıp evden çıktım. Melek yanımda zıplıya zıplıya yürüyordu. Gördüğüm bir çiçekçiden iki gül aldım. Birini Melek’e verip yürümeye devam ettim. İçimdeki heyecan gittikçe büyüyordu. Azıcık kalan saçlarımı düzeltip şapkamı taktım. Kravatımıda düzelttikten sonra hazırdım. Derin bir nefes alıp yaklaşmaya başladım..

Melek koşarak mezar taşına sarıldı.

– Anneanne biz geldik !

Ona bakıp gülümsedim. Ardından mezara uzun uzun baktım. Herşeyim dediğim kadın toprağın altındaydı. Senelerdir onsuz yaşamanın yorgunluğunu üstümden atamıyordum. Fotoğrafları açıp açıp bakıyor, eski günleri yad ediyordum. Günlük onu ziyaret ediyorduk. Şapkamı çıkarıp mezarın köşesine oturdum. Gülü yavaşça toprağa bıraktım. Melek koşarak sağda solda gezmeye başladı. Cebimden çıkardığım mendille gözümdeki yaşı sildim.

+ Vay be Buse hanım… Ne çabuk bitirdik hayatlarımızı. Son günlerini hatırlıyorum, çok zayıflamıştın, konuşamıyordun. Ama gözlerin… Gözlerin hep parlıyordu. Hep aklımda o gencecik, heyecanlı minik olarak kaldın Buse. İlk gördüğüm günü unutamıyorum…

Güldüm. Toprağı okşadım.

+ İlk kez öpüştüğümüzde dudağımı kanatmıştın.

Gülerken gözlerimden birkaç damla düştü.

+ Doğum yaptığın gün.. Ne kadar korkmuştum. Vay be… Hala sınava hazırladığımız günler aklımda. Üniversitede yaptığın kaçıklıkları unutamıyorum. Kopya için neler yapmıştık. Peki ya Macaristan tatili… Deport ettirmiştin bizi.

Gülmem kahkahaya dönüştü. Toprağı okşadım. Melek yerden bulduğu çiçeği mezarın üstüne koydu. Yanağımı öptü. Uzunca sarıldım. Ayağa kalkıp derin bir nefes aldım. Şapkamı takıp selam verdim.

+ Yarın görüşürüz Buse’m. Geleceğim merak etme.

– Görüşürüz anneanne !!

Melek’le beraber uzaklaştık. Onu arkamızda bir avuç toprağın içinde bırakarak…

~~~~

Öncelikle erken bir final oldu biliyorum ama hayatımda yaşadığım bazı sorunlar yüzünden vakit ayıramıyorum buraya. Kötü bir son olarak görmeyin lütfen çünkü hayatın gerçeği bu. Okuyan, destek veren herkese teşekkür ederim. Yorumlarınız bana çok büyük motivasyon oldu. İşlerimi düzelttiğimde yeni bir kurguyla tekrar başlayacağım. Kendinize iyi bakın. Tekrar teşekkürler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir