Derin ve Sessiz – 3

“Heyyy alooo delikanlı. Açsana kapıyı 4 kat koltuk çıkardık. Kollarım koptu, bekletme bizi.” diye seslenen taşımacının sesiyle kendime geldim. “Kusura bakma dayı, ben evi boş zannediyordum. Burada birisi varmış.” dedim. Umursamaz bir tavırla “Haaa tamam hadi aç kapıyı.” dedi.

Kapıyı açıp tekrar içeri baktığımda kadın ortadan kaybolmuştu. Hayal mi görmüştüm az önce. Nalan ile yaşadıklarım biraz fazla etkilemiş diye düşündüm. Taşımacılar içeri girdikten sonra yavaş yavaş aşağıya inmeye başladım ve apartman girişine geldiğimde bir sürü eşya ve koliler yerde taşınmayı bekliyorlardı. Karşıya geçip bakkala doğru yöneldiğim sırada apartmanın önündeki otoparkata 45-50 yaşlarında beyaz saçlı bir adam apartman görevlisi Salih abi ile konuşuyordu.

Salih abi bana doğru seslenip “Ozannnn! Gel hele gel.” diye beni çağırdı. “Efendim Salih abi.” diyerek kafamla selam verdim. “Bak bu beyfendi sizin karşı daireyi satın alan Tanju Bey.” dedi hafif sırıtarak. “Merhaba Tanju Bey.” dedim o da “Merhaba Ozan’cım.” diye karşılık verdi. “Hayırlı olsun. Bende az önce taşımacılarla apartmanda karşılaştım. Hatta kapınızı tutmamı istediler izin almadan dairenize girmiş oldum.” dedim hafif utanmış gibi yaparak. ‘Yok canım önemli değil girmiş olman. Zaten komşu olacağız. Yerleşelim oturmaya da gelirsiniz ailecek. Baban bir Amerikan firmasında müdürmüş, annen de ev hanımıymış ve tek çocukmuşsun. Salih sağolsun bütün dairelerin özetini geçti beş dakikada.” dedi gülerek.

Salih abiye doğru dönüp hafif sırıtarak “Salih abinin ağzı çok sıkıdır maşallah. Bugün bir şey anlatın ertesi sabah beş sokak ötede duyarsınız. Bu arada benim hakkımda ne dedin abi? “ dedim. “Ya Ozan’cım sen mahallenin en akıllı delikanlılarından birisin ne deyim senin hakkında. Seni tarif edecek kelimeler henüz bulunamadı. Tanju bey bu Ozan’da bir akıl var inanılmaz. Geçen bir espri yapıyım dedim karşılığında bir cevap verdi. Anca iki gün sonra anladım ne demek istediğini. Bunun zekası maraton koşuyor, yetişmek imkansız.” dedi Salih abi Tanju beye bakarak. Tanju bey kibarca “Belli zaten gözlerinden. Ozan’cım bende dahiliye bölümünde doktorum XXX üniversitesinde. Eşim Duygu ise bu aralar ev hanımı bakalım beklediği bir şeyler var. Olursa tekrar çalışmaya başlayacak.” derken az önce yukarıda gördüğüm işi karısı olamazdı değil mi? diye düşünmeye başlamıştım. O kadın çok genç Tanju bey ise yaşı biraz fazla gibiydi.

Kafamdan kabaca hesaplayınca aralarında 20 yaştan fazla fark olmalıydı. Biraz yoklama amaçlı ”Çocuğunuz varsa annem çok mutlu olacak, mahallede arkadaşım olmadığı için durumuma çok üzülüyormuş.” dedim. Tanju bey biraz iç geçirerek “Evet bir oğlumuz var ama şu an 3 yaşında. Yine de arkadaş olmak istersen senin gibi akıllı bir abisi olması hoş olabilir.” dedi.

İşte o zaman beynimden vurulmuşa döndüm. İçimden “hay amk’nın evladı nasıl buldun o güzel kadını.” diye geçirdim. Neyse adam zengin, üniversiteside hoca. Kadını kandırması zor olmamıştır herhalde diye düşünürken yukarıdan Nalan’ın bana seslenmesi ile irkildim. “Ozannnn! Hadisine oğlum daha bir sürü işimiz var çabuk gel. Sen daha gitmedin mi bakkala?”.

“Anne sakin ol ya. Karşı komşumuzu Tanju bey ile sohbet ediyorum. Sende bi hayırlı olsun de.” diyerek karşılık verdim. Nalan hafif utanmış gibi “Ay pardon Tanju bey. Hayırlı olsun. Ozan uzun süre gelmeyince merak ettim. Kusura bakmayın. Bir ihtiyacınız olursa evdeyiz biz.” dedi “Teşekkür ederim. Eşim Duygu yukarıda, müsait olduğunuzda o da tanışmak isteyecektir.” dedikten sonra Nalan “Aaaa tabiki ne zaman isterseniz.” dedikten sonra gülerek camı kapatıp içeri girdi.

Bakkala gidip alışverişten döndükten sonra, bizim kata yaklaştıkça bir kadının hararetli bir şekilde konuşma sesi geliyordu. Arada Nalan’ın sesini de aldıktan sonra Nalan’ın Duygu ile tanışmış ve sohbete başladıklarını anladım. Bizim dairenin olduğu kata çıktığımda Duygu ile ikinci kez göz göze geldiğimiz andı.

O derin yeşil gözler bana bakıp beni baştan aşağıya süzmeye başladı. Nalan bana bakıp “Bizim evin reisi de geldi. Ozan’cım Duygu hanım, Tanju beyin eşi.” dedi ve Duygu heyacanla ve gözlerini hafif kısarak “Az önce bizim evde kapıda karşılaştığım delikanlı. Ben seni taşımacıların çırağı sanmıştım. Eve aniden birinin girdiğini görünce sinirlendim. Kusura bakma.” diyip Nalan’a dönüp “Nalan’cım ben nasıl baktıysam çocuk korktu herhalde. O zamanda aynen böyle donmuş vaziyette dikilip kaldı.” diyerek bakışlarını tekrar bana çevirdi.

Nalan hafif şüpheli bir ses tonuyla “Hay Allah! Normalde çok girişken değildir ama öyle donup kalmaz da. Çekindiği bir şey olmuş herhalde.” diyerek gözlerimin içine baktı.

Ama ben o sırada tekrar bakışlarımı Duygu’nun üzerine çevirdim. Açık kestane rengi saçlı, yeşil gözlü zayıf bir kadındı. Memeleri Nalan’ınkiler kadar büyük değildi üzerindeki dar t-shirtten anladığım kadarıyla hacimli ve dik duruyordu.

Ve tam o esnada üzerindeki dar eşofman ile arkasını dönmesiyle benim o zamana kadar hiç karşılaşmadığım bir manzara gözlerimin önündeydi. Dar eşofmanı yırtma derecesinde zorlayan kocaman bir kalça ile karşı karşıyaydım.

O nasıl bir kalça yapısıydı anlamamıştım. İnce bir belin altında geriye çıkık ve şimdilerde squad poposu denilen bir kalça duruyordu. “Ozan biz içeri girip kahvaltımızı yapsak mı artık!” sesiyle kendime gelip bakışlarımı hızlıca yere indirip evden içeri daldım. Sonradan farkettim ki Duygu’ya karşı tek kelime edememiştim henüz. Aman Allahım o nasıl bir vücut o nasıl bir kalçaydı.

Ben böyle düşünüyorsam Tanju ona neler yapıyordur acaba diye düşünürken tekrar Nalan’ın sesi ile kendime geldim. İmalı bir şekilde “Duygu çok iyi birisine benziyor ne dersin?” dedi arkasından o meşhur kahkahasını patlatıp. “Kızın karşısında resmen dondun kaldın. Çok güzel kız zaten, ben de erkek olsam kesin beğenirdin. Kocasıyla arasında baya yaş farkı var gibi. Adam kapmış çıtırı.” diyerek elimdeki poşetleri alıp mutfağa doğru yöneldi. Nalan’ın arkasından bende mutfağa ilerlemeye başladım ve gözlerim kalçasına takıldı ve ister istemez az önce gördüğüm ile karşılaştırma yaptım anlık olarak. Sanki benim farketmem için daha çok sallıyordu ya da hep böyle sallıyordu ama ben öncesinde farkında değildim.

Nalan yaşına göre oldukça iyi vücut ölçülerine sahipti. Yediğine içtiğine dikkat ediyor, babamla akşamları düzenli yürüyüş yapıyor ve sanırım bolca sevişiyorlardı. Sanırım diyorum daha öncesinde çok dikkat etmiyordum bu duruma ama ergenliğe girmiş olmanın verdiği cinsel istek artışı ile meme, kalça, sevişme sesleri vb. şeyler dikkatimi çekmeye başlamıştı. O yıllarda kuzeninimden almış olduğum birkaç eski dergi ya da gazetelerin arka sayfa resimleri mastürbasyonlarımın vazgeçilmez materyalleriydi. Daha önce Nalan’ı hiç hayal etmemiştim zaten şunun şurasında birkaç aydır bu istekler oldukça artmıştı.

Bu düşünceler ile mutfaktan içeri girdiğimde Nalan üst raftan tabakları almak için uzandığında altında poposunun loblarını ortaya çıkaran başka bir külot olduğunu gördüm. Yarım saat önceki avuçlama sırasındaki değildi bu.

Neden değiştirdiğini düşünürken bir taraftan da karşımdaki görüntünün keyfini çıkarmak için masaya oturdum ve ağzıma bir tane zeytin attığım sırada birden bana dönüp “Ne yaptığını zannediyorsun sen. İyice kendini kaybettin Ozan. Kendine gelsen mi artık.” diye hafiften azarlar tonda seslendi “Şimdi ne oldu? Ne yaptım yine? Tamam sabah yanlışlıkla aramızda bir şeyler oldu ama burada sessiz sessiz oturuyorum.” diye salağa yatmaya çabalarken “Bana bak küçük bey sen bu evin kurallarını iki güzel kız gördün, oramı buramı elledin ve de bugün doğum günün diye değiştiremeyiz. Çabuk kalk banyoya git ellerini yıka da gel. Biz sokaktan gelince ellerimizi yıkamıyor muyuz? Sende bugün bir gariplik var ama neyse geçer umarım. Hem daha banyo yapmamız gerekiyor. Neyse ki ev dün temizlendi de o dert yok.” dedi.

Banyoya gidip önce çişimi yapıp arkasından ellerimi yıkarken aklıma Nalan’ın külot değiştirmiş olduğu geldi ve kirli sepetini açıp bordo külotu aramaya başladım ama sepette yoktu. Banyodan çıkıp babamların yatak odası kapısından odaya baktığımda külotun yerde olduğunu gördüm. İçeriden gelen sesleri dinlediğimde Nalan hala mutfaktaydı.

Sessizce odaya girip külotu elime aldım kenarındaki dantel parçası yırtılmış görünüyordu. Avuçladığım sırada yırtılmıştı sanırım. Orta kısmında ise hafif bir beyazlık vardı. Ne oluğunu anlamak için dokundum ama kurmuş bir şey olduğunu anladım. Tabi o zamanlar akıntı nedir ve neden olur hiç bir fikrim yoktu. Koklamak için burnuma yaklaştırdığımda ekşi ama değişik anlamda hoşuma giden bir koku aldım.

Derin derin tekrar kokladığım sırada penisimin sertleşmeye başladı istemsiz olarak bir sağ elimle penisimi avuçlayım ileri geri oynatmaya başladım. Bir yandan koridoru kontrol edip Nalan’a yakalanmamaya çalışıyordum. Yakalanma korkusu, külottan gelen değişik koku ve mastürbasyon bir araya geldiğinde daha önce hiç tatmadığım bir his içimde yükselmeye başladı. Sanki göğsümden aşağıya bir sıcaklık iniyor, içimde ılık ılık bir şeyler akıyordu. Kafamın içinde şimşekler çakarken kendimi Nalan’ın üstünde hayal etmeye başladım. Sevişmeninin nasıl bir şey olduğuna dair bir fikrim yoktu. Zaten sadece birkaç kez kuzenim ile onların evinde gizlice porno izlemiştik. Ama şu an, o izlediğim filmdeki erkek ben, kadın Nalandı birden Nalan’ın yerini Duygu aldı. Duygu ile öpüştüğümü ve muhteşem poposunu ve portakal büyüklüğündeki memelerini avuçladığımı ve yaladığımı hayal etmeye başladım.

Daha önce hiç boşalmadığım kadar birden boşalmaya başladım. Gözlerimi açtığım sırada Nalan karşımda ağzı açık bir şekilde beni izliyordu. O an ne diyeceğimi bilemeden hızla yanından geçip odama girip kapıyı kapattım ve sessizce beklemeye başladım. Nasıl bir anda olaylar buraya gelmişti hiçbir şekilde hatırlamıyordum. Ama o boşalmadan aldığım hazzı üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen hala iliklerime kadar hatırlarım.

Peki şimdi ne yapmam gerekiyordu? Nalan daha önce bana şaka yollu birkaç kere kızmıştı ama hiç dayak yememiştim ondan ama bu sefer yaptığım işin sonucu biraz ağır olabilirdi. Ya babama söylerse. O zaman kesin büyük bir ceza alırdım.

Bu düşüncelerle boğuşurken elimde hala sımsıkı bir şekilde Nalan’ın külotunu sıktığımı fark ettim ve hızlıca sanki elimi yakmış gibi yere fırlattım. Odadan çıkarken korkudan ve şaşkınlıktan elimde kalmış olmalıydı. Yatağın kenarında oturup sabahtan beri başıma gelen olayları düşünmeye başladım. Neler olmuştu ve nasıl buraya gelmişti? Doğum gününün de içine sıçmıştım ama aldığım o haz aklıma geldikçe içime bir mutluluk yayılıyor arkasından babamın bana kızacağı aklıma geliyordu.

Bu düşünceler arasında ne kadar zaman geçti bilmiyordum ama odamın kapısının tıklama sesi ile kendime geldim. Arkasından Nalan “Sen aç değil miydin? Hadi gel kahvaltımızı yapalım.” diye seslendi. “Şu an aç değilim.” diye verdiğim karşılık sonucu “Müsaitsen odana giriyorum.” diye seslenip ben daha cevap vermeden daldı içeri ve direk içeri girip önce bana sonra yerdeki bordo külotuna baktı. Eğilip yerden aldı evirip çevirip incelemeye başladı. “En azından bunun üstüne boşalmamışsın. Yerde de bir şey olmadığına göre bütün spermlerin kendi külotunda olmalı.” diyerek bana gülümsedi.

Evet tamamen kendi külotuma boşalmıştım ve külot hala üzerimdeydi. “Islak ıslak gezme onunla kalk değiştir ve kirli sepetine at hatta banyo yapmak istersen hemen girebilirsin.” dedi tam odadan çıkmak üzereyken “Anne özür dilerim. Ben nasıl olduğunu anlamadım. Çok kızdığını biliyorum ama tamamen düşüncesizce davrandım” dedim. Tekrar bana dönüp “Peki neler olduğunu konuşmazsak bu konu uzar gider. Kimse zarar görmedi ve kimseye bir şey olmadı. Sen ergenliğine yeni girdin kendini kontrol edemiyor olabilirsin. Rüyalarında da bir sürü şey görüyorsun. Önemli olan biraz daha akıllıca düşünmek. Ayrıca iç çamaşırlarına karşı ilgin genetik sanırım. Babam da aynı senin gibi bayılıyor böyle şeylere” dedi gülerek. “Ya gerçekten mi? Yani çok kızmadın o zaman bana.” dedim. “Yok tatlım kızmadım. Dedim ya olur böyle şeyler senin yaşında. Ama olur dedimse dolabımı karıştırmak yok. Çok istersen ben sana birkaç tane hediye edebilirim. Ama lütfen kirlilerine dokunma.” dediği sırada kafamın içi tekrar ısınmaya başlamıştı. Az önce doğru mu duymuştum? Bana hediye mi verecekti? “Daha vermeden coştun. Senin ufaklık bulunduğu yeri zorlamaya başladı.” diyip kahkahayı bastı.

O sırada ortamın verdiği rahatlık ile iyice gevşemiştim. Önümdeki kabarıklığı saklama gereği duymadan. Kalkıp Nalan’a sarıldım ve yanaklarından öpmeye başladım ve “Teşekkür ederim. Bana en güzel doğum günü hediyesi oldu bu. Hem kızmadın, hem de babama da söylemezsin artık.” dedim. “Tamam yeter o zaman hadi bırak beni doğru banyoya. Anlamıyorum siz erkekler neden böylesiniz. İçinde akıntı lekesi olan yırtık külot beyimizi ne hala getirdi. Ayrıca şu önündeki kabarıklığı bana değdirmeyi bırak.” deyip beni azıcık itti. “Sahi bu külot ile takılırken aklından neler geçti? Kimi ve neyi hayal ettin.” derken bir kaşı yukarıda dudağında hafif bir gülümseme ile cevap bekliyordu.

Birden ağzından “Seni, şeyyyy Duygu’yu.” sözleri döküldü. “Beni mi? Duygu’yu mu? karar ver. Dürüstçe cevap ver. Bak kızmıyorum. Sadece olayı anlamak için soruyorum hayatım. Sen gelişim çağındasın ve sana karşı yanlış bir şeyler yapmak istemiyorum.” diyerek sorusunun cevabını beklemeye başladı. “Madem öyle bende anlatayım. Bu sabah senin oranı buranı ellemem arkasından Duygu’nun vücudu üst üste gelince içimde değişik hisler yükselmeye başladı. Yerdeki külotu alıp içini kokladığımda o akıntı dediğin şeyin kokusu benim başımı döndürdü. Sonra senin bütün vücudunu çıplak olarak hayal edip her yerini yalamaya öpmeye başladığımı düşündüm. Sen birden Duygu’ya dönüştün ve sonrasında boşaldım.” diye anlatırken Nalan hafif şaşırmış bir şekilde yüzüme bakıyordu. “Anladım canım seni. Neyse şimdi git kendini temizle gerekiyorsa bir daha boşal ve doğum gününe odaklan.” diyerek odamdan çıktı.

Doğum gününü kazasız belasız atlatmış, haftalar geçtikçe her şey normale dönmüştü. Nalan benim dolabıma ara sıra iç çamaşırlarından bırakyor ben üzerlerine boşalmadan kullanıyor sonra da kirliye bırakıyordum. Ama arada sırada ona çaktırmadan içinde akıntı lekesi olanları da kirli sepetinden çıkarım hazzımı gideriyordum.

Duygu ve Tanju ile ailecek sık sık görüşmeye başlamıştık. Duygu ona ismiyle hitap etmemi istemişti yanlışlıkla abla ya da teyze dediğim zaman yeşil ve delici gözleriyle bana korkutucu bakışlar atıyordu. Çok dominant bir havası vardı. Aralarındaki yaş farkına rağmen Tanju’yu elinde oynatıyordu.

Aslında Tanju çok iyi bir adamdı ama Duygu ile evli olması ve sevişiyor olmaları benim onu sevmemem için yeterli bir sebepti. Onlar taşınalı aylar geçmiş ama Duygu henüz işe başlamamış ve sürekli evdeydi. Mesleği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Hatta bize geldikleri bir akşam konuşma sırasında bir sınava hazırlandığını öğrendim ama detayları o zaman anlamamıştım. O zamanlar konuşmalardan ziyade acaba bacağı açılır mı? Ya da göğüs dekoltesinden memelerini görebilir miyim diye fırsat kolluyordum. Bazen de hayran bir şekilde o konuşurken onu izlemeye dalıyordum. Herhangi bir şey için kalktığında Nalan “Hadi Duygu’ya yardım et Ozan” diyerek yürürken Duygu’nun kalçalarını izlemem için adeta bana yol gösteriyordu.

Ben ise Duygu’nun peşinde ona olan aşkımdan ne istersen yapabilecek durumdaydım. Onun için bakkala, manava ve kasaba gidiyor. Oğlunu kreşten alıp eve getiriyordum. Hatta bazen perdeleri takmam için benden yardım istiyordu. Beni kölesi haline getirmişti ve ben o zamanlar bunu farketmediğim için sırf onu görebilmek için ne derse yapıyordum.

Peki gelecekte neler olacaktı? Bu hep böyle mi devam edecekti?