Dere Boyu Balıklar

18 yaşında, cinsel konularda tecrübesi olmayan, genç bir delikanlıyım. Bakımlı, azıcık boyuna göre tombul sayılabilir, beyaz tenli bir vücudum var. Delikanlıyım diyorum ama, geçen yaz, bizim köyden Mehmet amcayla yaşadığım bir olayı itiraf etmek istiyorum.

Mehmet amca kırklı yaşlarda, evli, üç çocuk babası, köyümüzde hatırı sayılır birisidir. Bir gün kahvehanede ikimiz bir masada oturuyorduk. Ben 18 yaşında olmama rağmen erinmeden benimle sohbet ediyor, çaydı, kolaydı, durmadan ısmarlıyordu.

Herkes tarlasında çiftinde uğraşıyordu. Ben hasta olduğumu söyleyip kaytarmıştım, haytalık yapıyordum. Mehmet amca bana, köyümüze beş km uzaklıkta dereye balık tutmaya gideceğini söyledi.

“Canın sıkılıyor senin, istersen sen de gel. Balık tutmama yardım edersin, vakit geçirirsin.” dedi.

“Tamam Mehmet amca, gidelim!” deyip evdekilere haber vermeye gittiğimde, annem ilk önce,

“Ne işin var derede, yüzme bilmiyorsun” diye kızdı. Mehmet amcayla gideceğimi söyleyince, “Tamam git o zaman, Mehmet emmin sana göz kulak olur.” dedi ve gitmeme izin verdi.

Mehmet amcayla beraber dereye gidip, öğleye kadar, bir kaç tane balık yakaladık. Gerçekten güzel vakit geçiriyordum. Mehmet amca ateşi yaktı, birlikte balıkları ızgara yapıp yemeye başladık.

Ben içki içmiyordum o güne kadar, ama Mehmet amca balığın yanında getirdiği ufak rakıyı büyük bir zevkle içiyordu. İmrenerek baktığımı görünce,

“Hadi hadi, on sekizsin ama seneye on dokuz oluyorsun, delikanlısın, bir duble iç sen de…” deyince kıramadım. Kendine getirdiği kadehi dudaklarıma dayadı. Yüzümü buruşturarak, ekşiterek bir yudum aldım rakıdan…

“Çok acıymış Mehmet amca…” diyerek şikayet ettiğimde,

“Aç ağzını bakayım, mezesiz içilmez bu meret yavrum…” diyerek ağzıma balık etini verdi. Gerçekten rakının acısını almıştı balık… Mehmet amca parmaklarını uzatıp dudağımda kalan bir iki balık kırıntısını da yedirdi.

“Oh, yarasın koçum benim…” dedi ben balığı çiğnerken ağzımın içine bakıyordu. “Hadi al bir yudum daha…” dedi. Rakı kadehini tekrar dayadı. Tekrar bir yudum aldım.

“Mezesini de vereyim, yarasın.” dedi bir lokma balık daha verdi ağzıma… “Parmağımı da yalayıver bari, yağ içinde kaldı ağzına verirken…” diyerek balık yağı bulaşmış iki parmağını ağzıma sokuverdi.

Ben de adamın elini tuttum, dilimi çıkarıp dondurma yalar gibi yaladım, dudaklarımın arasında vantuz gibi emip parmaklarındaki yağı alıverdim.

Ah, bir bakışları vardı ki parmaklarını yalarken, dilime, dudaklarıma yiyecek gibi, hırsla, sanki titreyerek bakıyordu.

“Ohh, ne de güzel yalıyorsun canım… Tertemiz oldu valla…» deyince ters giden bir şeyler olduğunu hissettim sesinin kısılıp boğuklaşmasından, delici bakışlarından…

Ah, bilmiyordum ki o onsekizine girmiş toyluğumda, yalama olayının bu derece tahrik edici bir şey olduğunu… Dilin temasının, görüntüsünün bir erkeği nasıl baştan çıkardığını… Hele o dil körpecik bir bedene aitse… İki etli, pembe, ıslak dudağın arasından görünüyorsa…


Sohbet ederken Mehmet amca çok keyifliydi. Bazen omuzuma vuruyor, bazen yeri geliyor saçlarımı ve yanaklarımı okşuyordu. Bir yetişkinle oturup rakı içmek hoşuma gidiyordu. Adam yerine konulduğumu, erkek olduğumu hissediyordum.

Bir ara, işemek için kalktı, iki adım öteye gidip işemeye başladı. İşemeyi bitirdikten sonra, sikini sallayarak, son damlaları boşaltmaya çalışıyordu. O esnada biraz daha bana doğru dönmüştü.

Biraz utanarak, başımı çevirir gibi yapıyor, buna rağmen bir taraftan da sikinin nasıl bir şey olduğunu görmeye çalışıyordum.

Baktığımı anlamış olmalı ki, yanıma oturduktan sonra, el şakaları artmaya başladı. Az önce işerken sikini biraz da olsa görebilmiştim, kendi kendime (O ne biçim sik öyle?) diye düşünmeye başladım.

O güne kadar benim sikimi normal zannediyordum. Benim alet, başparmağım kadar bir şeydi… Arada bazen sertleşir, bir iki santim daha uzardı olsa olsa… Ne akranlarımla, ne büyüklerimle bu tür bir muhabbete girmemiştim, bilmiyordum. İlk kez Mehmet amcanın kocaman, kalın sikini görünce korktum desem yeri var. Adamın elinde adeta keser sapı gibi bir erkeklik organı vardı.

Bu arada rakı etkisini göstermeye başlamış, iyice neşe dolmuştu içim… Keser sapı sikini bana göstermesine bile aldırmadım. Fıkralar anlatıyordu belden aşağı şeylerdi hepsi, her birinde hem utanıyor, hem kahkahalarla gülüyordum.

Yağlı güreş konusu açıldı sohbet sırasında… Mehmet amca eskiden yağlı güreşlere çıktığını anlattı. İri yarı bir adamdı, doğru söylüyor olabilirdi. Pehlivandı, kurallardı derken biz işi iyice ilerlettik.

«Bak sana göstereyim.» diyerek kalktı, gömleğini çıkarıp kenara attı. Üst kısmı tam pehlivan gibiydi gerçekten, kıllı geniş bir göğsü vardı, benim bacağım kadar kol kasları, pazuları… Ben de belden üstümü çıkardım. Şöyle bir süzdü beni iyice, bakışları garipleşti yine…

«Sende de hiç kıl tüy yokmuş yeğen…» dedi o boğuk sesiyle… «Benim karıda daha çok kıl var anasını sikeyim.»

“Yaa, sorma Mehmet amca, akranlarımdan utanıyorum zaten… Belki büyüyünce çıkmaya başlar, öyle değil mi?»

“Bırak çıkmasın, böyle kalsın.. Kılsız daha yakışıklısın, güzelsin…» dedi. Kapkara gür bıyıklarını okşuyordu bana dikkatle bakarken… İçim ürperdi bakışlarından…

Pantolon paçalarını kıvırdık kıspet varmış altımızda hesabı, yağlı güreş yapmaya başladık. Bana çeşitli güreş oyunları gösteriyor, beni bazen üstüne, bazen de altına alıyordu bu şakayla karışık güreşmemizde…

Çimenlerin üstünde yuvarlanıyorduk birbirimize sarılmış mücadele ederken… Benden çok kuvvetli olduğundan yere yatırıp üstüme çıkıyor, iki elimi yere bastırıp kıpırdamama izin vermiyordu.

Ben kurtulmak için debelendikçe, kasıkları bacağıma veya başka bir yerime dokunuyor, pantolonunun içindeki sikinin sertleştiğini hissediyordum.

Anladığım kadarıyla Mehmet amcanın siki çok büyük ve sertti. Beni kucakladığı zaman, sikinin değdiği yerde baskısını hissettiriyor, gerçekten bedenime batıyordu. Ben korkmaya, utanmaya ve kızarmaya başladım. Mehmet amca bunu anladı ve güreşmeyi bıraktık.

Şimdi düşünüyorum da… Kız gibi parlak tüysüz yarı çıplak oğlanı altına almış, olayın şehvetinden yarağı taş gibi sertleşmiş. O haldeyken beni bırakıp kalkması büyük başarı olnalıydı onun için…

Oltaları aldık, tekrar dereye indik, biraz daha aşağıya doğru yürüyerek iyi bir yer bulduk ve balık tutmaya başladık. Dört tane yakaladık.

“Birkaç tane daha yakalayalım, annene götürürsün!” dedi.

“Tamam Mehmet amca…” dedim. Bir saat içerisinde iki tane daha yakaladık. Yorulmuştuk. Oturup dinlenirken, Mehmet amca uzandı,

“Hadi bakalım pehlivan… Yoruldun mu yoksa, güreşe devam…” diyerek tekrar boğuşmaya başladı benimle… Bu kez kararlıydım, onu yenecektim. Yüklendim üstüne, önce ben alttayken, yana yuvarlandı, ben de üstüne çıktım.

Tüm gücümle bastırıyordum. Adamı altıma almış, kıpırdamasına izin vermemeye çalışıyordum. Ellerimle ellerini tutuyor, iki bacağımla onun bacaklarına bastırıyordum.

Sanki biraz da fazla mücadele etmiyordu Mehmet amca, beni iyice kendi üstüne doğru çekti. Yüz yüzeydik, tam üstündeydim. İki elimle omuzlarından tutup yere bastırdım. Nefes nefese kalmıştım. Burun buruna, neredeyse dudak dudağa gelmiştik.

Serbest kalan elleriyle pantolonumun belinden tutup sağa sola çekiştirdi. Güya altımdan kurtulmaya çalışıyordu. Altımda kıvranarak kalçalarını kaldırıp yana atmaya çalışınca ben iyice kasıklarımı bastırdım. Kabarmış sikinin sertliğini tekrar apış aramda hissettim.

Bir an öylece kaldık. Göz göze geldik. Sıcak nefesi tenimi yakıyordu. Mehmet amca belimden tuttuğu ellerini biraz aşağıya kaydırdı, pantolonumla beraber içimdeki külodun belinden içeriye daldı elleri, bileklerine kadar sokmuştu… Şimdi külodumun içinde, tenimde parmaklarının sıcaklığı vardı. Şaşırdım bir an,

“Ne… Ne yapıyorsun Mehmet amca?” dedim. Güreş videolarında gördüklerim aklıma geldi sonra, pehlivanların yağlanmış çıplak bedenleri, rakibin kıspetinin içlerine soktukları elleri kolları geldi gözümün önüne…

“Paça kasnak derler bu oyuna canım… Güreşin bir parçası bu da… Hiç seyretmedin mi?” dedi.

Hızlı hızlı soluk alıp veriyor, dudaklarından çıkan hava boyunlarımda dolaşıyor, huylandırıyordu beni… Sıcaklığını tenimde hissettiğim elleriyle götümün yanaklarını okşamaya başladı. İçim bir hoş oldu, belimde, kasıklarımda bir yangın başladı o anda…

“Şey… Seyrettim ama… Böyle yapmıyorlardı sanki…” diye kekeledim.

“Her pehlivanın kendine has güreş oyunu vardır. Bu da benim oyunum… Bak şimdi nasıl tuş yapıcam seni… Kurtulamazsın bu oyunda, çok zor…”

Altımda beni üstünden atmak istercesine hareket ettikçe ben daha da bastırıyordum. Kalçalarımı kastıkça Mehmet amcanın götümü kavrayan ellerinin baskısı daha da artıyordu,

“Boşuna çırpınma, kaçamazsın…” diyordu arada…

Zaten belden yukarımız çıplak, göğüslerimiz birbirine temas ediyor, bir de nasırlı elleriyle kıçımı kavrayarak, kendine çekerek okşaması, butlarımı neredeyse ikiye ayırarak beni kalkmış sikine yapıştırması…

Bir öpüşmediğimiz kalmıştı neredeyse, dışarıda seks fantezisi yapan iki sevgili gibiydi pozisyonumuz…

Sanki bunlar yetmezmiş gibi başını kaldırınca uzun bıyıklarını boynumda hissettim. Derin nefesler alıyor sanki tenimi kokluyordu. Bıyıklar boynumdan aşağı indi, omuzlarımda geziniyordu yakan nefesiyle birlikte… Islak dudaklarını da işe katınca huylanıverdim,

“Mehmet amca yapma… Böyle birileri görürse ayıp olur!” dedim şaşkın şaşkın…

“Tamam canım…” dedi, sesi boğuk boğuktu. “Madem kimse görmesin diyorsun… O zaman, derenin biraz daha aşağılarına inelim!” dedi.

Üstünden kalktım, pantolonumu toparladım. O da kalktı yerden… Önündeki kabarıklığı saklayamayan pantolonun düğmelerini iliklediğini gördüm. Ardından derenin kenarından biraz daha aşağılara indik. Sarsılmış, şaşkın bir vaziyette onu takip ettim.


Aslında ilk sikini kaldırdığında adamı tokatlayıp dövmem lazımdı. Herifi oracıkta bırakıp eve, köye dönmem lazımdı, biliyorum.

Ama nedense en büyük sorun kalkmış sikini bana değdirmesi değil de, birinin bizi sevişirken görmesiymiş gibi konuşmuştum. Bir şey yapacaksan gizli kapaklı yap demeye getirmiştim. Sanki bana büyü yapmış, büyülenmişim gibi hiç konuşmadan adamın peşinden gidiyordum.

Derenin şırıltısı, etrafımızı örten, bizi gözlerden saklayan ağaçların hışırtısı, kuşların cıvıltısından başka ses yoktu. Beni götürdüğü kuytu dere kenarında tekrar sırtüstü uzanıp, gözlerini kapattı. Ben de onun yanına uzandım. Gözlerimi kapatıp zevkle doğanın seslerini dinliyordum hesapta… Oysa domuz gibi neler olacağını, ne yaşayacağımı merak ediyordum o sakin görüntümün altında…

Nitekim bir on dakika sonra Mehmet amcanın elini elimde hissettim. Yavaşça elimi tutarak kendine doğru çekti, kasıklarının üstüne bıraktı, kendi sikine dokundurmaya çalışıyordu. Pantolonunun içinde siki kabarmaya başlamıştı.

Oldukça büyüktü gerçekten ve ben iyiden iyiye merak ediyordum. Eliyle sikini okşattırırken, uyur numarası yapıp, iki elini iki yanına bıraktı, derinden nefes almaya başladı.

Kendi elini benim elimden çekmişti, ama ben çekmedim. Pantolonunun önünü okşamaya devam ettim. Siki pantolonun içinde iyice sertleşmiş, kazık gibi olmuştu. Hoşuma da gitmeye başladı. Koca adamın sikini kaldırmayı başarmıştım. Hafif gözlerini açıp,

“Kenancım, hadi dışarıya çıkar şunu… Zonklamaya başladı, rahatsız ediyor.” dedi.

“Hayır Mehmet amca… Yapamam. Elleyemem…” diyerek başımı iki yana salladım.

Israr etmedi ve tekrar uykuya dalmış gibi yaptı. Biraz durdum, hareketsiz bekledim. Ama dayanamadım yine de, pantolonun üstünden okşamaya devam ediyordum. On dakika kadar önündeki tümseği, karnını, kasıklarını okşadıktan sonra, Mehmet amca doğruldu ve

“Benim yine işemem lazım.” dedi ve kalktı. Bu sefer uzağa, derenin yanına gitmeye gerek görmedi. Sikini benim yanımda çıkarıp, bana göstere göstere, kenardaki çalılara doğru işemeye başladı.

Aman tanrım, koca sikini gördüğümde gözlerim yuvasından çıkacaktı neredeyse… Sikini yakından, neredeyse burnumun dibinde görünce içimi bir korku sardı. Hiç de benim ufarak pipime benzemiyordu o koca şey…

Adamın kocaman bir yarrağı vardı. Kafası benim yumruğumdan büyüktü ve işerken sanki bir hortumdan su akar gibi fışkırarak iki metre öteye attırıyordu. Bittiğinde sikini içeri koymadan yanıma oturup uzandı. Tedirgin, ürkek, etrafıma bakındım,

“Biri gelirse sikini görecek Mehmet amca…“ dedim.

“Yiğidin malı meydanda olur yavrum…“ diyerek gevrek gevrek güldü. “Bu saatte kimseler gelmez bu tarafa, rahat ol canım…. Ama ben sana rahatsız ediyor dedim, yardımcı olmadın hiç, aşk olsun Kenan…» dedi siki kalkmış vaziyette açıkta bırakmasının nedenini açıkladı güya… Gözleri kapalıydı yine…

Bu sefer de kendiliğimden aletine dokunmaya çekindim. Yine elimi tuttu, bu kez dışarıda dimdik duran o kocaman sikini tutturdu bana… İtiraz edemedim artık… Elimdeki şey çok kalın, sert ve çok sıcaktı. Acemi ellerimle sikini okşamaya başladım.

Gariptir, hayatımda ilk defa başka bir erkeğin sikini görmüştüm. Hem de yetişkin güçlü bir erkeğin benim pipimden kat kat büyük koca sikiydi bu ve elime almış, okşayıp oynuyordum. Ve de çok hoşuma gidiyordu. Sanki az önce hayır, elleyemem diyen ben değilmişim gibi…

Okşadım, okşadım… Elimi tutup yönlendiriyor, biraz yukarılara, başına çıkartıyor, ardından gövdesini okşattırıyor, aşağıya taşaklarına kadar indiriyordu elimi… Koç yumurtası gibiydi yumurtaları… Siki gibi taşakları da büyüktü, aşağıya sarkıyordu. Onları da okşadım parmaklarımın arasında, incitmemeye çalışarak…

Sikini okşamaya devam ettikçe ucundan bir iki damla berrak sıvı geldi. Parmağımla kafasına sürmeye başladım. Kayganlaştı. Siki kalp gibi atıyordu, elimle hissediyordum. Yattığı yerde gerindi kollarını açarak…

“Öpsene onu…” diyerek benden sikini öpmemi istedi. Yüzüm, yanaklarım kıpkırmızı olmuştu. Ateş bastığını hissediyordum bütün bedenime…

Bir elimdeki taş gibi alete baktım, bir de adamın pala bıyıklı, haşin yüzüne… Gözleri kapalıydı, beni bekliyor gibiydi. Hiç de bana zarar verecek birine benzemiyordu.

Ben de eğilip belinden tuttuğum sikinin başına bir öpücük kondurdum acemice… Ardından sikinin mor renkli şapkasının etrafını öpmeye başladım.

“Mmm… Hadi ağzına al.” dedi. Kafasını tamamen ağzıma almaya çalıştıysam da olmadı. Beş dakika kadar Mehmet amcanın talimatlarıyla yönlendirmesiyle sikinin her tarafını ıslak ıslak yaladım. Sürekli,

“Ohh… Kenan yavrum, çok tatlısın. Hele dilin daha da çok tatlı!” diye mırıldanıyordu.

Bu arada elini bana doğru uzattı, sırtımı okşadı, belimi, ardından pantolonumun üzerinden götümü okşamaya başladı. Biraz tedirgin oldum, çünkü böyle şeyler hakkında hiç bir bilgim ve tecrübem yoktu. Ama bir taraftan neler olacağını merak ediyordum.

Eli kemerimden içeri kaydı ben itiraz etmeyince… Offf… Nasıl edeyim? Kaba etlerimde dolaşan sıcak elin teması hoşuma gidiyordu ve içimden devam etmesini arzuluyordum. Sikini yalamaktan da bir türlü vazgeçemiyor, kıtlıktan çıkmış gibi yalıyordum.

Biraz sonra yattığı yerde doğruldu. Sikini yalamayı bırakıp bekledim. Kemerimi açtı, pantolonumu ve külodumu indirdi. Şimdi nasırlı elleri benim çıplak götümü okşuyordu. Okşarken de

“Bebek gibisin, çok yumuşak ve tüysüz bir götün var. Hadi sen yalamaya devam et…” diyordu.

Biraz daha oynaştık. O beni okşuyor, ben onun sikini taşaklarını yalıyor, öpüyordum. Taşaklarından yayılan terle karışık nefis erkek kokusu beni kendimden geçiriyordu adeta…

“Hava kararmaya başladı yavrum…” dedi sonunda… Doğrulup kalktı. “Hadi ağzına al şu yarrağımı… Boşalt beni, gidelim…”

Zorlayarak, dudaklarımı neredeyse ayırarak ağzıma sokmayı başardı koca sikini… Ağzımın içinde emerken bir yandan da dilimi hareket ettiriyor, içeriden yalamaya çalışıyordum. Önünde diz çökmüş, bacaklarına tutunurken Mehmet amca da saçlarımdan tutmuş, başımı ileri geri yapıyordu.

“Ohhh… Geliyorum bebeğim… Çok güzel yarak yalıyorsun. Offf… Geliyorummm…” diye diye ağzımın içine boşalmaya başladı.

Şaşırıp kalmıştım. Benimki de geliyordu bazen, ama benim döllerim bir iki damla anca akıyordu. Adam neredeyse bardak dolusu boşaldı ağzıma… Başımı çekmek istedim bırakmadı, saçlarımdan tuttu canımı yakarak, başımı kasıklarına yapıştırdı. Neredeyse gırtlağıma kadar girmişti siki, dölleri sıcak sıcak boğazımdan içeriye akıyordu.

“Yeter… Yeter…” diyerek sertçe başımı çektiğimde bıraktı sonunda… İki elimle yerden destek alıp öğürmeye başladım. Gözlerimden yaşlar geliyordu. Yanıma çöktü, omuzlarımı sardı, çıplak belimi, sırtımı, götümü okşayarak sakinleştirmeye çalıştı beni…

“Tamam… Bitti… Hadi gel ağzını yüzünü yıkayalım canım… Çok iyiydin…” diyerek dereye götürdü beni, temizlenmeme yardım etti. Ardından evden merak etmesinler diye, toparlanıp evin yolunu tuttuk.

Yolda içime bir telaş girdi, acaba Mehmet amca bu yaptıklarımızı, anneme veya bir başkasına söyler mi diye korkuyordum ki, Mehmet amca bana,

“Kenan yavrum, bu yaptıklarımız aramızda kalsın. Kesinlikle kimseye söyleme… Belki yanlış anlarlar. Tamam mı?” dedi. Acayip rahatlamıştım,

“Merak etme sen… Kesinlikle kimseye söylemem, Mehmet amca!” dedim. Köye yaklaşırken, Müjgan Ablam bizi görüp yanımıza geldi ve beraber eve doğru yürümeye devam ettik. Eve geldiğimizde, ayrılırken Mehmet amca

“Kenan, yarın sabahtan gel, yine balığa gidelim. Yarın daha çok balık tutarız!” dedi ve göz kırptı. Ben de gülümseyerek

“Tamam, gidelim Mehmet amca.” dedim. Anam getirdiğim balıklarla yemek yaptı, herkes yedi. Gece heyecandan uyuyamadım, bir an önce sabah olsun istiyordum…
Sabah oldu, erkenden Mehmet amcanın evine gidip çağırdım.

“Dur acele etme bu kadar… Hazırlanıyorum.” dedi. On dakika kadar bekledim, geldi. Yüzü gülüyordu. Etrafına bakınıp kimse olmadığını görünce, “Hele bakın şuna, nasıl da heyecanlı, istekli… Çok mu istiyorsun benim balığı yemeyi bakayım?” Utandım,

“Aman Mehmet amcaa…” dedim kız gibi, adama cilvelendim. Güldü hallerime…

Birlikte yine aynı yere gittik. Sabah sabah birkaç tane balık tuttuktan sonra oturup dinlenmeye başladık. Biraz dünkü mevzu hakkında konuştuk.

“Ne güzel yaladın öyle sikimi canım…” diye diye övdü beni, hoşuma gitti söyledikleri… “Kız gibi güzelsin anam avradım olsun. Ohh… On sekizlik bakirem, taze pilicim benim… Yedin bitirdin ulan yarağımı taşaklarımı…”

“Deme öyle, utanıyorum.” diyebildim, yanaklarım kıpkırmızı olmuştu gerçekten…

“Gel kucağıma bakayım, taze bıldırcınım…” diyerek kucağını gösterdi bana…

Beni kucağına aldı, dünkü gibi saçlarımı ve yanaklarımı okşamaya başladı. Sikinin yavaş yavaş kalktığını hissetmeye başladım, çok hoşuma gidiyordu. Biraz kucağında oturduktan sonra beni kaldırdı ve sikini çıkardı.

“Dün çok güzel yaladın, yine ağzına al ve yala!” der demez, büyük bir heyecan ve iştahla sikini yalamaya başladım.

Ben sikini yalarken Mehmet amca da kemerimi çözüp pantolonumu ve külodumu çıkarmış, götümü nazikçe okşuyordu. Yine dünkü gibi sikinin kocaman kafasını ağzıma almaya çalışıyordum.

“Sana şimdi daha farklı bir şey tattırıcam.” diyerek beni dört ayak domaltıp, kalın ve sert sikini götümün yanaklarına sürtmeye başladı. Sikini götüme sokmaya çalıştıysa da olmadı, bir türlü girmedi.

Sonra parmağını götüme sokmayı denedi. Ben götümü kastıkça, parmağını sokmaya zorlanıyordu. Sonunda işaret parmağı götüme girince, biraz acı hissettim.

“Kendini serbest bırakırsan acımaz.” dedi. Fakat elimde değildi, heyecan ve korkudan götümü iyice büzüyordum.

Mehmet amca tekrar yere sırtüstü uzandı ve benim götümü kendine doğru çevirerek, 69 pozisyonuna geldik. O benim göt deliğimi yalarken, ben de onun sikini yalıyordum. Islak ve sıcak diliyle deliğimi okşadıkça kendimden geçiyor, ağzımın içindeki yarağı daha bir hevesle, ateşli ateşli emiyordum.

Sikinin kafası ben yaladıkça iyice kayganlaşmıştı. Açık ağzıma sokup çıkarıyor, parmak gibi kabarmış kan damarlarıyla dolu sikinin gövdesini, her yerini yalıyordum. Sonunda beni doğrulttu ve

“Sen kendin ayarla götünün deliğini ve sikimin üstüne yavaş yavaş otur.” dedi. Ben de sikini elimle tutup göt deliğime getirdim.

Dere Boyu Balıklar, resim №4
N e kadar uğraştıysam da kafasını bile içime alamadım. Sanki götümün deliği yırtılacak gibi oluyordu, çok acımaya başladı, biraz ara verdik.

Ara verdiğimizde siki inmişti. Tekrar sikini ağzıma verip yalattırınca siki yine kazık gibi oldu. Beni yeniden dört ayak domalttı. Götümü biraz daha yaladı, biraz daha ıslattı. Deliğimin açılıp kapandığını hissediyordum. Açıldıkça dilini bastırıyor, ucuyla içime girmeye çalışıyordu.

Bu defa iyice zevk almaya başlamıştım. Önüme geçip tekrar yarağı ağzıma verdi, tekrar ıslattıktan sonra arkama geçti, sikini göt deliğimin tam üstüne getirdi. Kalçalarımdan kuvvetlice tutup, sikini götüme geçirmeye çalışıyordu.

“Olmuyor, götüm çok acıyor.” dedim acıyla inleyerek…

“Kendini serbest bırak yavrum… Başı bir kez girdi mi bir daha acımaz.” dedi. Konuşurken, kalçalarımdan kendine doğru çekip üstüme tüm gücüyle yüklenince, göt deliğim kesin yırtıldı sandım. Acıyla

“Aahhh… Mehmet amcaaa!” diye bağırdım. Feryadım derenin şırıltısını bile bastırmıştı.

“Sus, tamam, kafası girdi.” dedi. Ben de

“Mehmet amca, sakın kıpırdama, çok acıyor.” dedim.
Birkaç dakika o şekilde bekledikten sonra yavaş yavaş götüme sokmaya başladı. Götümün deliği yanıyordu sanki, gözlerimden yaş geldi.

“Mehmet amca çok acıyor, sen dur, ben geriye doğru dayanayım.” dedim.

“Tamam.” dedi. Götümü yavaş yavaş geriye iterek sikini içime almaya başladım. O da hafif sokmaya çalışıyordu. Biraz uğraştıktan sonra, ağzıma alamadığım o kocaman yarrağını, daracık götüme, dibine kadar yerleştirdi.

“Off… Götün daracık bebeğim… Harikasın…” diye inledi. Ben göz pınarlarımda yaşlarla götümdeki acıya dayanmaya çalışırken adam zevkten kendinden geçiyordu.

Siki içimde kalp atar gibi kasılıp gevşiyordu. Canımı yakmamaya dikkat ederek gidip gelmeye başladı. Bir süre beni siktikten sonra içime boşaldı. Döllerinin sıcaklığını içimde hissetmek çok hoş bir duygu verdi bana…

Döllerinin kayganlığıyla siki daha rahat hareket ediyordu şimdi deliğimde… Taş gibi, canavarca sertliğini biraz kaybetmişti sanki, öylece gidip geldi bir müddet arkamda… Pipim sertleşti benim de, kalın kalın içime girip çıkan dölleriyle sıvanmış kaygan erkeklik organından zevk almaya başladım. Sonunda durdu, sikini biraz içimde hareketsiz beklettikten sonra çıkardı.

Ucundaki delikten hala koyu koyu döller süzülüyordu. Elini götüme attı, deliğimden süzülen bol miktardaki dölü avucuna sıvayıp benim minik pipimi tuttu. Dölleriyle kayganlaşmış parmakları pipiyi okşamaya başladığında kendimden geçtim. Dizlerim titriyordu. Dayanamadım, kendimi yere bıraktım sırt üstü yattım. Yattığım yerde kıvrandım,

“Ohh… Çok güzel Mehmet amca…” diye zevkle inledim. Çimenlerin serinliği sırtımda, otların üstüne çırılçıplak uzanmış vaziyetteydim. Mehmet amca bir eliyle sikimi sıvazlıyor, bir eliyle götümü okşuyordu.

Orta parmağını tükürükleyip götümün deliğine saldığında bittim artık… Önümden arkamdan aldığım zevkle kasılıp boşaldım, bir kaç damla sperm fışkırıverdi pipimden… Gidip derede ellerini yıkadı, giyindi. Bana bakıp,

“Gerçekten harikasın Kenan… Beni mutlu ettin. Senden çok memnun kaldım.” dedi.

Biraz dinlendikten sonra kalktık. Arkam müthiş acıyordu aldığım zevke rağmen… Pantolonu çıkarıp cıscıbıl dereye girdim, serin suda götümü, deliğimi okşayıp sızısının geçmesini bekledim. Suya dala çıka boy abdesti aldım.

Kuruduktan sonra üstümü giydim. Birkaç tane daha daha balık tuttuk. Tuttuğumuz balıkların hepsini bana verdi ve evin yolunu tuttuk.

Evde, üç gün götümün üstüne oturamadım… Aradan geçen bir haftadan sonra götüm kendine gelmişti. Eh, düzelince de dere kenarında yaşadıklarım beni tekrar kudurtmaya başladı. Yine yarak yalamak, o koca yarağa götümü siktirmek istiyordum.

Bir gün Mehmet amcanın köy dışındaki tarlasına gittiğini gördüm. Tarlası pek uzakta değildi, yarım saat sonra ben de gittim. Tarlanın kenarında, ağaçlıklar vardı, oradan bir takım seslerin geldiğini fark ettim. Sessizce yaklaştığımda gözlerime inanamadım!

Müjgan ablam Mehmet amcanın sikini ağzına almış yalıyordu. Müdahale etmedim, zaten ne yapabilirdim ki… Mehmet amcaya gücüm yetmezdi. Hem müdahale etsem, Mehmet amca ablama beni de siktiğini söyler diye korktum. Köy yerinde ibne diye tefe koyarlardı beni, rezil olurdum. Ben de gizlice onları seyretmeye başladım.

Müjgan ablam, Mehmet amcanın sikini iştahla yalamaya devam ediyordu. Mehmet amca zevkten kudurmuştu. Ablamı ceketinin üstüne sırtüstü uzatıp, şehvetle öpüyor, bir taraftan da elbiselerini çıkarıyordu.

Ne yapacağımı bilmediğimden bazen onlara bakıyor, bazen de yüzümü başka tarafa çeviriyordum. Mehmet amca ablamın kazağını ve sütyenini boğazına doğru sıyırdı. Sonra ablamın küçük göğüslerini yaladığını gördüm. Ablam da çok zevk alıyordu herhalde, inilti sesleri ta kulağıma geliyordu.

Mehmet amca ablamın göğüslerinden sonra dudaklarına yapıştı. İkisi de dünyalarından geçmişler, çılgınlar gibi sevişiyorlardı. Aramızda sadece beş metre falan mesafe vardı. Mehmet amca diliyle aşağılara inmiş, Müjgan ablamın amcığını yalıyordu. Ablam zevkten kuduruyordu. Daha sonra ablam,

“Sik beni, kızlığımı boz! Dayanamıyorum artık…” diye yalvarmaya başladı. Mehmet amca, ablamın bacaklarını omuzuna alıp, sikini amcığına yerleştirince, ablamın inlemeleri çok daha artmaya başladı.

Sonunda ablamın kızlığı gitmişti. Mehmet amca hiç durmadan sikini ablamın amcığına sokup çıkarıyordu. Bu şekilde ablamın amını epeyce siktikten sonra, ablamı domaltıp dört ayak vaziyetine getirdi. Ben içimden

“Kesin beni siktiği gibi ablamı da götten sikecek, götüne yarak girince bak sen ablamın feryadına!” diye düşünüyordum ki, Mehmet amca o koca sikini ablamın götüne bir seferde soktu ve ablamı götünden sikmeye başladı. Orospu ablam demek ki epey zamandır götünü siktiriyordu, bu ilk kez olamazdı.

Mehmet amca ablamın götünü on dakika kadar siktikten sonra, tam boşalacağı zaman sikini çıkarıp, ablamın ağzına verdi ve boşaldı. Ablam derin derin nefes alıyor ve tüm döllerini yutuyordu. Hemen oradan uzaklaştım ve eve gittim.

Ablam daha sonra köyden birisiyle nişanlandı. Buna rağmen, Mehmet amcayı birkaç kez daha, ablamı sikerken gördüm. Ne zaman ablamı veya Mehmet amcayı tarlaya giderken görürsem, hemen yarım saat sonra ben de gidip, gizli gizli seyrediyorum.

Mehmet amca her fırsatta ablamı sikiyor. Fırsat buldukça ben de kendimi Mehmet amcaya siktiriyorum, çok büyük de zevk alıyorum. O kalın yarağı deliğimde gidip geldikçe, bir yandan da pipimi okşadıkça kendimden geçiyorum. Derenin kenarında bağırta bağırta sikiyor beni…

Hayatımın en lezzetli, en büyük balığını dere kenarında yediriyor bana…

Mehmet amca, ablamı siktiğinden benim haberim yok sanıyor. Ablam da benim kendimi siktirdiğimden haberi yok.

Ve adamın biz iki kardeşi orospusu, metresi gibi kullandığından, canının her çektiğinde o koca yarağını bize yedirdiğinden de köyde kimsenin haberi yok. Umarım olmaz da…

Umarım ablamın nişanlısı azgın bir fahişeyle evleneceğini öğrenmez, umarım benim yarak delisi bir erkek olduğumu kimseler öğrenmez.

Şimdilik üçümüz de hayatımızdan memnunuz…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir