Kategori arşivi: Yetişkin Hikayeleri

Komşuluk Görevi #2

Nehir teyze 10 saniye boyunca bana dik dik baktıktan sonra birden gülümsedi. O an içim öyle bir rahatladı ki.

N : Mutfağamı gidiyorsun emre

B : Evet teyze su içicem

N : İyi banada bir bardak getirebilir misin rica etsem

B : Tabiki teyze ne demek.

Nehir teyze o uzun koridordan salona doğru giderken arkasından o güzel götüne birdaha baktım. Tam oturma odasına girerken arkasını döndü ve bana gülümsedi. Bende mutfağa girip suları doldurdum. Derin bir ohh çekip oturma odasına gittim. Nehir teyzeye suyunu verdikten sonra bende yerine oturdum ve muhabbeti dinlemeye başladım. Arada eylülle göz göze geliyoruz ikimizde bı anda gözlerimizi kaçırıyorduk. Böle yaklaşık yarım saat kadar daha oturduktan sonra bizimkiler e hadi bize müsade diyip kalktılar. Kapıdayken nehir teyzeye uzunnca sarıldım. O memeleri göğsüme baskı yapıyordu resmen.

N : Ama emrecim yarın kesinlikle bekliyorum beraber oturursunuz eylülle.

B : Tamamdır abla yarın müsait olduğumda gelicem.

Dedikten sonra bizimkilerde vedalaştı o arada eylüllede vedalaştım ve 1 alt kattaki dairemizde indik. Saat 23.19 olmuştu. Annemler hemen odaya geçtiler yarın erkenden işe gitmeleri gerekiyordu. Bende direk odama geçtim. Yaklaşık yarım saat kadar boş boş tavanı seyrettim. O kadını aklımdan çıkaramıyordum. Beynimi resmen ele geçirmiş içinden çıkmıyordu. En son bunalıp bilgisayarımı açtım. Bunca dersin üzerine biraz oyun oynayarak kafamı dağıtabilirdim. Yaklaşık 1 2 saat takıldıktan sonra hafiften uyku çökünce yatağıma uzandım.

Sabah 9 da alarmımın çalmasıyla uyandım. Günlük rutinlerimi teker teker yerine getirmeye başladım. İlk öncelik olarak kahvaltımı hazırladım. Ardından etrafa biraz çeki düzen verdim. Etrafı toparlarken masada bir mektup gördüm. Mektubu büyük ihtimal annem bırakmıştı ne zaman uzun yola gitseler bir mektup bırakır. Mektubu elime aldım ve okumaya başladım.

“Oğlum biz babanla iş için 2 günlüğüne Antalya’ya gidiyoruz seni uyandırmak istemedik. Baban sana bol bol selam yolluyor kendine dikkat et derslerinden mahrum kalma”

Mektubu okuduktan sonra kenara koydum ve günlük işlerimi yapmaya devam ettim.

Yaklaşık yarım saat sonra çoğu işimi bitirdim ve dışarı çıkmak için hazırlanmaya başladım. Dolabımdan en sevdiğim tişörtü giydim altımada siyah bir şort giydim Artık dışarı çıkmaya hazırdım.

Normalde pek dışarı çıkan bir tip değilim heleki son 4 aydır çok nadir çıkıyorum. Çocukluktan kalma bir arkadaşım var ismi murat arada sırada onunla takılırım onun dışında pek bir eğlence kaynağım yok.

Üstümü giyindikten sonra uzun bir alınacaklar listesi yaptım. Deterjan olsun yiyecek içecek evde ne eksikse listesini yaptım. Ayakkabılarımı giyip binadan çıktığım vakit camdan biri seslendi bu nehir teyzeydi.

N : Emre canım nereye gidiyorsun.

B : Markete gidiyorum teyze bir ihtiyacın varmı

N : Bana bir kısa parlament alırmısın canım

B : Tamam teyze dönüşte alıcam

Yine dünyalar güzeli nehir teyzemi görmüştüm hemde sabahın ilk ışıklarında. O yüzüne çarpan güneşle beraber güzelliğine güzellik katılmış resmen.

Yaklaşık 1 saat kadar marketlerde alışveriş yaptım. En son nehir teyzenin sigarasına gelmişti sıra bir tane tekele girip sigarasını aldıktan sonra eve doğru yürüdüm. Nehir teyze hala camdan dışarıya bakıyordu bende hemen el salladım. Aynı şekil oda bana el salladı. Kapıdan içeri girerken camdan :

N : Aldınmı kuzum sigaramı

B : Aldım teyze merak etme getiriyorum şimdi

Binadan girdim ve nehir teyzeleri katına çıktım nehir teyze kapıyı açınca resmen şok geçirdim. Üstünde uzun bir tişört giymiş memelerini az çok belli ediyordu altında efsane bir şort vardı o harika bacaklarını o kadar belli ediyordu ki.

Kapıda 5 saniye kadar dikildikten sonra nehir teyze seslendi.

N : E hadi yavrum şok geçirdin heralde

B : Ha yok yok teyze dalmışım kusura bakma, büyür sigaran

Sigarayı verdikten sonra alt kata doğru inerken nehir teyze “Emre bir bakarmısın canım” diye birdaha seslendi

B : buyur teyze sigarayımı yanlış almışım

N : yok yok seninle birşey konuşmak istiyorum, 5 dakikan varmı gel otur içerde.

B : Tabiki teyze ne demek. Ama önce şu poşetleri eve bırakayım elimde yük olmasın

Nehir teyze kafasıyla onayladıktan sonra eve poşetleri bırakmaya gittim. Merdivenlerden çıkarken aha şimdi sıçtım ifadesiyle çıkıyordum. Kesin dün tuvaletteyken onu izlediğimi anlamıştı ve beni büyüklerin önünde rezil etmek istemedi. Kendimi içten içe azarlayarak nehir teyzelerin kapısını birdaha çaldım. Kapıyı açtı ve ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdim. Nehir teyze bizim için birer kahve yaptı ve mutfak masasına oturduk.

Titrek ve tedirgin bir sesle “büyür nehir teyze seni dinliyorum” diyebildim

N : Ay sakin ol kuzum niye heyecanlandın bı an

B : Heyecan değil ya teyze terledim biraz havalarda sıcak biliyorsun

N : Neyse anlatıcam sana bekle

Nehir teyze masaya kurabiye lokum gibi şeyler getiriyordu her ne kadar gerek yok desem de masayı donatmaya devam etti.

Şakacı bir tavırla ” eee hadi teyze bizi ağaç ettin burda” Dedim

Oda bana şakayla karışık ” AA çatlama be oğlum anlatıcaz işte” dedi

5 dakika kadar masayı hazırladıktan sonra kahvesini aldı ve yanıma oturdu başlattı anlatmaya.

” Bak canım benim ben 38 yaşında bir kadınım annen ve babanla yaklaşık 15 senelik hukukumuz var artık bizim aileden oldular nerdeyse. Seni çok severim 9 10 yıldır kendi evladım gibi büyüttüm seni.”

Bunları anlatırken yüzüm asık şimdi sıçtım şimdi sıçtım diye sayıklıyordum. Hiçbirşey demedim ve anlatmaya devam etti.

“Kızlarım benim biricik yavrularım onlar ne kadar benim evladımsa sende o kadar benim evladımsın. Ben kızım eylül konusunda endişeleniyorum 2 ay önce sevgilisi aldattı ve depresif bir hal aldı kendini odalara kapatıyor saatlerce çıkmıyor bizimle nadir konuşuyor. Arada sırada ablasıyla konuştuğunu duyuyorum onun dışında 2 aydır nerdeyse çok az konuşuyor.”

Nehir teyze anlattıkca kafamı sallamaya devam ettim

“Siz yaşıtsınız eylül ile çocukkende hep oynardınız zamanla ikinizde büyüdünüz hayatı öğreniyorsunuz ikinizde ilerde meslek sahibi olucak kendi evinizi geçindiriceksiniz”

Nehir teyze bunları anlatırken konuyu nereye getirmek istediğini bir türlü anlayamıyordum. Eylülden bahsediyordu ama neden bahsediyordu niçin bahsediyordu belli bile değildi. İçimden bunları düşünürken nehir teyze konuşmaya devam etti.

“Eylül ile bişeyler yapmayı deneyin yavrum”

B : Birşeyler yapın derken nasıl birşeyler

N : Evladım öyle değil, işte dışarda gezmeyi teklif et sinemaya götür. Bi nebze yanlızlığını al ikinizde yaşıtsınız birbirinize içinizi dökersiniz anca

B : teyze benlik bir problem yok bu konuda fakat eylül istermi bilmiyorum

N : O isteyecektir merak etme ben onunla konuşurum

B : Teyze benim için hiç problem değil bu konular konuşur ederiz ama cidden benim eve gitmem lazım bugün çok oyalandım. Hem biliyorsun İlker abi felanda iş seyehatine gitmiş babamlarla birlikte.

N : Biliyorum biliyorum bilmez olurmuyum, neyse sen git ben seni daha fazla tutmiyim

Kahve için teşekkür ettikten sonra kendi evime gittim. Derin bir ohhh çektim resmen konuşmanın başında kafamdan kaynar sular döküldü. Utancımdan yerin dibine giricekken eylülden bahsetmesi beni göklere çıkardı. Onca terlemenin ardından duşa girmek için hazırlandım.

Duştan çıktığımda saat 11.30 olmuştu. Hızlıca üstümü giyindim. Duştan sonra dünki olayları düşünmeye başladım. Hafiften sikim hareketlenmeye başlayınca bilgisayardan bir porno açtım. Evde kimse olmadığı için rahat rahat takılıyordum.

Yaklaşık 5 dakika Felan sikimi sıvazlamaya devam ettim. Pornodaki kadının inleme sesi ile yankılanıyordu oda. Bacaklarım kasılıyor yavaş yavaş boşalmaya yakın olduğumu anlıyordum. Aradan 2 dakika daha geçti artık boşalmaya iyice yaklaşmıştım. Pornunun hızıyla birlikte bende hızlanmaya başladım. O kadar kendimden gecmişimki bir anda boşalmaya başladım Ardından koltukta oturup 31 sonrası pişmanlığını yaşamaya başladım.

toparlanıp tekrar duşa girdim ve iyice temizlendim. Duştan sonra üstümde bornozla test kitaplarını Felan hazırlıyor masayı düzenliyordum

Bir süre test kitaplarını kurcaladıktan sonra 2 tane test kitabı çıkarıp masaya koydum. tam o sırada evin kapısı çaldı. Üstümde bornozla ne kadar açmak istemesemde birşey olmayacağına kanaat getirip kapıyı açtım.

Açar açmaz resmen kıpkırmızı oldum

Kapıdaki Eylüldü…

Evet dostlar 2. Bölümün sonuna geldik Müsait oldukça yazmaya çalışıyorum Bu gece 1 bölüm daha atmaya çalışıcam hikayeyi beğendiyseniz belirtmeyi unutmayın

Arap Kızı’nın Değişimi

Gizli bir görev için gönderilmiştim. Gizli görev deyince hemen aklınıza casusluk, ajanlık veya özel operasyon geliyor biliyorum. Ama bunların hiç biri değildi. Hatta devlet veya her hangi bir kuruluşla bile ilgili değildi. İç savaş sonrası büyümesi beklenen pazar için gizlice oralara gidip yerinde yerel halka bir süreliğine karışarak, yerinde araştırma yapmam isteniyordu. Başta hala oraların tehlikeli olabileceğini düşünerek reddettim. Sonra bana önerdikleri maaş ve gideceğim bölgenin artık nispeten güvenli olduğu bilgisini alınca biraz sıcak baktım. Ana dil seviyesinde Arapça bilmem ilk defa işime yarayacaktı. Zaten kara kuru ve kara yağız delikanlı olmam da, kendimi kolayca kamufle edecekti oralarda.

Sınırı geçtikten sonra, kendimi ve izimi kaybettirmek için önce sınıra en yakın bir kasabada üst başımı değiştirdim. Yanımda epey oralarda dikkat çekmeyecek kıyafet getirmiştim. Türkiye’den geldiğimi de belli etmeyecektim. Zaten iç savaştan sonra insanlar epey yerinden edilmiş, geri dönebilenler de çok değişik yerlerden bir araya gelmişlerdi. Ben de aralarına karışacaktım. Telefonum dahil hiç bir eşya ya da giysim, normal hayatıma ait gibi değildi. İlk günden pişman olmaya başlamıştım. İnsanlarda sebepsiz bir umut ile, öğrenilmiş bir çaresizliğin tembelliği bir aradaydı. Her şeyin iyi olacağına inançları tamdı ama hiç bir şey de yapmıyorlardı. İzimi kaybettirmek için kaldığım kasabada fazla vakit kaybetmeden, hedefin olan bölgeye birkaç farklı yere uğrayarak gittim. Önce oralarda bir süre takılıp, sonra gerekirse bölge değiştirecektim. Mevsimsel değişimleri de izleyebilmek için minimum bir yıl öngörülmüştü bu çalışma.

İç savaşın getirdiği paranoya her yerdeydi. İnsanlarla sağlıklı ve güvene dayalı diyalog kuramıyordum. Gerçi, henüz yerleşmediğim için insanlarla diyaloğumu kısa tutuyordum, ama kendi aralarında da güvensiz olduklarını hissediyordum. Bu oradan oraya sürüklendiğim zaman aralığı da bana çok şey öğretti. Gittiğim yerlerde, yerel halka göre daha rahat harcama yapabildiğim hemen dikkat çekiyordu. O yüzden, hemen harcamalarımı azalttım. Bu sefer de, iyice sefalet seviyesine düşüyordum. Oradan oraya giderken, yolculuk ve kısa konaklamanın yorgunluğu yanında pek sözü edilemezdi. Sonunda önceden araştırarak karar verdiğim bölgeye geldim. Başlangıç için bir köyde yerleşip, orada epey yer edindikten sonra yavaş yavaş şehre gitmem görevim için daha uygun olacaktı.

Eski bir spor çantasına koyduğum birkaç parça elbisem ile gelmiştim bu köye. Otel filan beklemiyorum tabii. Amacım, iç savaş sonrası boşalmış evlerden birine yerleşip, ve hatta mümkünse oralardan ekilecek toprak almaktı. Bunun için muhtarın evine gitmem lazımdı. Köye girişte muhtarın evini sorduğum ilk adam, donuk bakışlarla hiç bir kelime bile etmeden yanımdan geçti. Sonra bir kadın geçti yanımdan, o da belki benden çekindi, ya da erkek olmamdan. Nihayet bir kadın sessizce tarif etti muhtarın evini. Muhtar başı kalabalık olmamasına rağmen, başı kalabalıkmış gibi beni bekletti. Nereden geldiğimi ve hangi tarafta olduğumu soracak diye korktum. Böyle sorulara henüz bir hazır cevabım yoktu. Anlaşılan muhtar da bu köyün yerlisi değildi. Onun hazır olmasını bekledim uzun süre. Sonra artık dayanamayıp, “Ev istiyorum” dedim. Bırakın yerinden kalkmayı, kafasını bile çevirmeden, “İstediğin boş eve git yerleş otur. Sanki buraya insanlar akın ediyor da” dedi. “Tarla da istiyorum” dedim. O zaman kaşını kaldırarak bana baktı. Dikkatle beni süzdükten sonra, “Ekebileceğini düşünüyor musun?” dedi. Yine beni süzmeye devam etti. Sonra ekledi, “Sen hiç savaşmış gibi görünmüyorsun”. Ben üstü kapalı bir şekilde, “Savaş herkesi farklı etkiledi” dedim. “O da doğru ya” diye başını salladı. “Gerçekten ekeceksen tarla konusunu dert etme. Zaten köyde doğru dürüst erkek yok. Görüyorsun kafam çok karışık. Sen hele bir yerleş de, onu sonra konuşuruz” dedi.

Köyde ilk kez birisiyle konuşmuş oldum. Sonra herkesin yapacağının tersine, köy meydanına yakın evleri kontrol etmek yerine, biraz tepeye doğru çıktım. Hakikaten evlerin çoğu boş gibiydi. Bakımsız da olsa manzarası daha iyi olan bir eve girdim. Evde insan izi epeydir kaybolmuş gibiydi. Dış kapının yıkılmış olması ve duvarlarda mermi izleri, kırık camlar iç savaşın izleriydi. Nedense bu evden daha iyi durumdaki evler yerine, havadar ve manzarası iyi diye burayı seçtim. Önceden de pek hali vakti yerinde bir köylünün evi değildi anlaşılan. Bütün eşyalarını götüremedikleri aşikardı. Kalan eşyaları da başlangıç için evi toparlamama yeterdi. Öyle konforlu yataklar yoktu, genelde sedir ve yer minderi şeklinde odaları vardı. Ve tabii ki bütün odalar toz içindeydi. Çantamı bırakıp, bir yer minderine çöktüm. Oturduğum yerden pencereye bakarak, burada acaba ne hayatlar yaşandı diye düşündüm. Herhalde yorgunluktan, bir süre sonra kendimi salarak o yer minderlerinin üzerinde uyuyakalmışım.

Yattığımda hava daha kararmamıştı, ama sabaha kadar uyudum, bir iki kere uyansam da. Sabah bir enerji patlaması ile evi toparlamaya başladım. Aslında toparlanacak çok bir şey yoktu. Tamir edilecek ve eksikleri alınacak şeyler vardı. Eksikleri tespit ettim. Elimden gelen tamirleri yaptım. Kırık camlar için muhtara sordum, herkesin camcı beklediğini söyledi. Ben birkaç yeri aradıktan sonra, camcıya fazladan para vermeyi de teklif edince, herkesinkinden önce benim evin camlarının takılması köyde hemen dikkat çekti. Ev için yapılacak çok şey vardı ama, camların takılması evi ev gibi yapmıştı benim için.

İlk günlerde pek kimseyle sosyalleşmiyordum. Biraz yerleşip, daha sonra kendimi gösterecektim. Evimi de kimseye belli etmeden donatıyordum. Yaptığım alışverişler dikkat çekince, yine bütçemi kendim küçülttüm. Kendimi çiftçi olarak gizlemem gerektiği için, tarlalar konusunda muhtarı epey darladım. O arada muhtar tarlaları tasnif edinceye kadar, benim sesimi kesmek için bir kaç hayvan vermek istedi. O hayvanlar için de tarla, yem vs gerekecekti. Devlet borçlandırıp, sonra ödeme kolaylığı yapıyordu. Ben ise tarlanın beni zaten bağlayıcılığı olacağı için, hayvanları kabul etmedim. Amacım belli bir zaman sonra buradan ayrılmaktı.

Neyse sonunda ekim zamanı yaklaşırken tarlalar tahsis edildi. Çiftçi belgemi aldım. Nedense kimse beyan ettiğim isim dışında, kimsin, neredensin, gibi şeyler sormadı. İleride mutlaka sorulacaktı, ama olsun ben o zamana kadar yapmak istediğimi yapardım. Uydurduğum isim, oralarda epey yaygın bir isim olduğu için dikkat de çekmiyordum.

Tarlalar tahsis edilip, çiftçi belgemi aldıktan sonra artık köylülerle ufak ufak konuşmaya başladım. Tahmin ettiğim gibi, köyün eskiden beri yerlisi kimseye raslamadım. Bu benim için büyük bir avantajdı. Kadınların sayısı dikkat çekici oranda fazlaydı ve olan erkekler de genelde orta yaşlıydı. Ben epey dikkat çekiyordum. Kadınlar başka erkeklerle konuşmaktan çekiniyorlardı. Yanlarından geçiyorken de hemen uzağımdan yürüyorlardı.

Bir gün yaşlı bir adamla sohbet ederken “Sen niye evlenmiyorsun” dedi. Klasik bekarları evlendirme muhabbeti gibiydi. Sonra ben ona takıldım, “Sen evli misin?” veya “Evlenmek çok pahalı” vs. O da beni ciddiye alıp, “Aaa, olur mu. Artık eskisi gibi 3-5 bin dolarlar yok. Ben benimkini bin dolara almıştım, o da fakir köyden diye. Şimdi genç kızları alırsın o paraya” dedi. Muhabbetin orasında ‘kızlar satılık değildir, önemli olan anlaşmak” filan diyecek oldum ama, orada eskiden beri hayat böyleydi. Amca ısrar etti, “İstersen ben genç bir kız da bulurum” dedi. “Aman amca öyle çok genç olmasın. Madem iyilik yapacağız, fakir, hatta öksüz, yetim filan biri olsun” dedim. Amca, “Sen bedavaya mı getirmek istiyorsun” diye çıkıştı. “Ne münasebet, bedeli neyse veririm” dedim. İş ciddiye bindi, amca ben o günden sonra pek muhabbetini açmasam da, benim için birilerine haber saldı ve birkaç aday bile bulmuştu bile. Ben ise ihtiyaç sahibi birine yardım ederim belki gözüyle bakıyordum. Sonradan aynı benim söylediğim gibi öksüz yetim, yani iç savaşta ailesini kaybetmiş 18 yaşında bir kız bulmuş. Sonra da ekledi, “Beklentin fazla olmasın, kız biraz bakımsız ve zayıf kalmış” dedi. Bu evlilik muhabbetine girdiğimden şimdiden pişman olmuştum ama, sanki ok yaydan çıkmıştı. Köyden tanıyıp muhabbetini ilerlettiğim başka kimse de yoktu. Zaten fazla iz bırakmamaya çalışıyordum. Olaylar çok hızlı ilerlemişti.

Bu olayların konuşulmasından bir hafta geçmeden, ben bahçemi düzenlerken amca, karısı, köyün imamı ve bir kızla geldiler. Kız o kadar ürkek yürüyordu ki, amcanın karısı onu arada bir çekiştiriyordu. Kız acaba istemeden mi gelmişti. Selamün aleyküm selamdan sonra, onları eve aldım. İmam, beni kenara çekerek “Gerçekten bu kızla evlenecek misin?” diye sordu. Bu soruyu sormasının sebebi, o kızı bana yakıştıramamasıydı. Kız da bu soruyu duydu. Kızdan çok ben utandım. Zaten ben bir iyilik yapmak için başta düşünmüştüm. Şimdi kızı görür görmez reddedersem, daha kötü olacaktı. Kızın duyacağı bir şekilde “Ne var kızda, çok güzel ve namuslu bir kız” dedim. İmam tekrar kıza baktıktan sonra, mahcup bir şekilde amcanın yanına geçti. Amca hemen uyanık tüccar gibi ne kadar vereceğimi sordu. Ben de ailesine yardım edebilirim dedim. “Ailesi yok, onun yerine ben alabilirim” dedi amca. İmam da destek verdi, sanki organize çeteymişler gibi. “Ben de o zaman kıza veririm” dedim. Kızın bu konuşmalardan heyecanlandığını anlıyordum. En sonunda amcaya “Kız çok güzel olduğu için, hadi gayretlerinin mükafatı olarak 500 dolar veririm” dedim. İmam, amca ve karısının birden gözleri faltaşı gibi açıldı. Hepsi de bu kızda ne keramet varmış gibi, kıza baktılar. Acaba ben onların göremediği bir şeyi mi görmüştüm. Aslında, gerçekten güzel bir kız değildi. Zaten başı kapalı olduğu için sadece yüzü görünüyordu, onda da kahverengi gözleri dışında güzellik namına bir şeyi yoktu. Alnı çıkık, yanakları çökmüş. Yüzünün zayıflığından burnu da şekilsizdi. Dudakları da susuzluk ve iyi beslenmemekten çatlaktı. Cildi de cansız ve olduğundan yaşlı gösteriyordu. İmam, amca ve karısı alacakları parayı düşünüp, hızla nikahımızı kıydılar. Sonra kız ile başbaşa kaldık.

Adını nikahımız kıyılırken öğrenmiştim, Aya idi adı. Benimle konuşurken oturduğu sedirde, başını hep öne eğiyordu. Aç olduğunun farkındaydım. Hemen yer sofrasını açtım ve evde kendi başıma olduğum için, hiç de mütevazi olmayan yemeklerimden çıkardım. Uzun zaman bekar yaşamanın faydasıydı, kendime yetecek dört başı mamur yemek yapabilmek. Aya, ben sofraya çağırıncaya kadar yerinden kımıldamadı. Zaten sorularıma da kısa cevaplar veriyordu. Israrla yer sofrasına oturttum. Aç olduğu çok belli olduğu halde küçük lokmalar alıyordu. “Artık evliyiz, biliyorsun değil mi? Ben ye diyorsam yiyeceksin” dedim gülümseyerek. Utangaç bir şekilde biraz daha hızlı lokmalar almaya başladı. Yedikçe sanki kendine geliyordu. Ben yemekten ziyade onu seyrediyordum. En sonunda, “Artık mahremiz. O yüzden başını açabilirsin” dedim. Yine de hemen açmadı. Sonunda ben çektim, artık yağlı saçına sara sara, sararmış ve yağlanmış eşarbını. Altında kırçıl, dağınık ve yağlı siyah saçları vardı. En son kimbilir ne zaman yıkamıştı, ve hatta taramıştı. Kulakları da kepçe gibiydi, saçının altında kalması daha iyiymiş. Yine de belli etmedim, çünkü gerçekten karım olarak düşünmemiştim. Yemekten sonra Aya topladı sofrayı. Köyde su ve elektrik problemi devam ediyordu. Elektrik sık sık kesiliyor. Su ise, içeriye kadar giden su boruları ve hatta tuvalet olmasına rağmen. Dışarıdaki tek bir musluğa yetecek su geliyordu. Bulaşıklarımızı da onunla yıkıyorduk. Ben bile İstanbul’da neredeyse her gün duş alırken, burada en son ne zaman yıkandığımı unutacak seviyeye gelmiştim. Zaten çok yıkanmam dikkat çekerdi.

Aya bulaşıkları yıkayıp geldiğinde, ona bir kahve yaptım. Çok şaşırdı. Hatta içerken biraz üstüne döktü. Hala heyecanlı ve utangaçtı. Daha hikayesini, ailesini ve neler yaşadığını bile bilmiyordum. O da beni bilmiyordu. Tam kahvemizi bitirdik, elektrikler kesildi. Gaz lambasını yakarak, yer yatağımı hazırladım. Evin eski sahiplerinden kalan bir yataktı. Yıkamaya fırsatım olmamıştı, sadece havalandırmıştım. Aya, yatağa girerken elbisesi ile girmek istedi. Elbisesi herhalde bir yılın tozu vardı üzerinde. Utanmasına rağmen, soyundurdum. Zayıf düşmüş vücudu, çıplakken daha fazla belli oluyordu. Nasılsa evlendik, epeydir de seks yapmadım diye sikişme niyetim vardı. Aya’nın bu naif, cılız ve hatta bakımsız vücudunu görünce açıkçası iştahım kaçtı. Onu yatağa çıplak soktum diye, mecburen ben de çıplak girdim. Ben yorganın altına girerken, yarı ereksiyon halindeki sikime dikkatle baktı. Ben de onun küçük memelerinin meme uçlarının nasıl da sertleştiğini farkettim. Söylemeye gerek yok, koltuk altı, bacaklarının arası ve hatta alt bacakları kıllıydı. Yanına yaklaşınca kesif kokusu geliyordu. Gaz lambasını da kapatıp yanına yattım.

Hala sevişme ve hatta sikişme havamda değildim. Kızın utangaçlığı, kırılganlığı ve zayıflığını düşünerek onu sanki sarıp sarmalayacakmışım gibi, ona sokuldum. Ona sokulmam, onu çok memnun etmiş gibiydi. Belki ilk defa birisi ona böyle yaklaşmıştı. Elimi rasgele bir yere koyup, ona sarıldım. O ise ne yapacağını bilmeden duruyordu. Nereden anlıyordum bilmiyorum ama, ona sarılmam ve okşamam hoşuna gidiyordu. Galiba nefes alışından. Hiç hareket etmiyordu ama. Sonra yavaşça memelerini okşayıp, omzunu öptüm. Yapabildiği sadece başını bana doğru hafifçe çevirmek oldu. Hiç böyle tepkisiz bir kızla sevişmemiştim. Sikim sertleşmeye başlamıştı. Galiba dikkatimi dağıtınca içgüdülerim devreye girmişti. Memelerini okşadım ve hafifçe elimi aşağılara götürdüm. Elimi amına götürmedim nedense. Herhalde çekindim. Yavaşça üstüne çıktım, o da sanki biliyormuş gibi bacaklarını ayırdı. Karanlıkta yolunu biliyormuş gibi sikimi amına götürdüm. Onu yönlendirmezsem hareket etmediği için amına girmek için bile, kalçasını ben kaldırmak zorunda kaldım. İlk kez bakire bir kız sikiyordum. Evet ıslanmıştı ve farketmiştim ne kadar dar ve iyi kavradığını. Uzun süredir seks yapmadığım için bu haliyle bile hoşuma gitmişti. Karanlıktı ve yüzünü göremiyordum. Giderek hızlansam da inlemiyordu bile. Halbuki amı sırılsıklamdı. İlk hissettiğim bariyer kızlık zarı mıydı, yoksa henüz tam ıslanmadığı için miydi bilemiyorum. Ancak amının epey dar olduğunu hissediyordum. Ondan ses çıkmayınca ben hızlandım ve ben sesli boşaldım. Yine anlayamamıştım onun tepkisini. İçine boşaldıktan sonra, hemen yanına uzandım. İkimiz de çıplak yan yana uzandık. İkimizin de sikiştikten sonra tek kelime bile konuşmamamız tuhaf bir durumdu. Daha önce bir iki kere yaptığım fahişelerle bile, yaptıktan sonra sohbet ederdik. Sanki suçluluk duygusu duyuyormuşçasına ona sarılarak uyudum.

Yanımda birinin uyumasına alışmadığım için gece yarısı uyandım. Çişim gelmişti ve nedense korkusuzca avlumuzdaki tuvalete çıplak giderek işimi gördüm. Elektrikler geldiği için odaya girince ışığı açtım. Aya uyandı. Yorganı açarak yanına sokulduğumda geceden kızlık zarından birkaç damlanın yorganı ve çarşafı kirlettiğini farkettim. Nedense tekrar tahrik oldum. Bu sefer dudaklarından öperek sevişmeye başladım. Öpüşmeme karşılık veriyordu, ama elleri yine hareket etmiyordu. Öpüşmekten sonra memelerini öptüm. Küçük ve güzeldi memeleri. Ve sonra öperek kıllı amına kadar gittim. Kesif koku beni durdurdu. Ama am dudaklarını açarak baktım. Islaktı ve belki geceden içine boşaldığım spermlerim duruyordu. Amı nedense çok güzel geldi. Bu şekilsiz yüze göre çok fazla güzeldi amı. Tekrar üstüne çıktım, ama bu sefer ışık açıktı. Bu sefer gidip gelirken yüzünün ne şekil aldığını görebiliyordum. Beni epey tahrik etmişti ve ilk sikişmemize göre daha tatmin edici idi. Pozisyon değiştirmeden yine aynı şekilde boşaldım. Işığı kapatmak için ayağa kalktığımda sikime dikkatle bakıyordu. İlk defa gülümsediğini farkettim.

Sabah her erkek gibi, sabah ereksiyonu ile uyanmıştım. Ama bu sefer çıplak bir kadına sarılıyordum ve öyle ya da böyle karımdı. İmam nikahlı, anlaşmalı bir evlilik olsa da. Ona kaşık pozisyonunda sarıldım. Tembellik yapmak istemiştim o sabah. Normalde sabah uyandıktan sonra, pek yatakta oyalanmam. Oyalandıkça azdım. Zaten sabah ereksiyonum da vardı. Kaşık pozisyonunda hızlı bir seks yaptık. Bu sefer boşaldığımda, sanki mastürbasyon yapmışım gibi bir suçluluk duygusu yaşadım. Aya ise üçüncü seks ile sanki alışmıştı. Tabii tam olarak ne hissettiğini bilemiyordum. Sabah yorganı kaldırınca geceki faaliyetimizin izleri daha belli olmuştu. Aya çok utandı. Yine aynı elbisesini giymek istedi. İzin vermedim, benim gömleklerimden birini verdim. Zaten iç çamaşırı sapsarı olmuştu. Gece yıkanmadan nasıl yatağıma aldığıma ben de şaştım. Evimiz nispeten diğer evlerden uzakta ve avlu duvarları olduğu için, Aya sadece gömlek üzerinde avluya çıkabildi. Onu ilk defa öyle rahat görmek beni etkilemişti.

Aya evin düzenini henüz bilmediği için, kahvaltıyı da ben hazırlamıştım. Sonra ona da gösterdim, neyi nerede bulacağını. Kahvaltıda ilk defa konuyu açtım, gece güzelmiydi diye. Utanarak gülümsedi, ve hatta güldü. Dişlerini ilk defa gördüm. Evet dişleri de bakımsızdı. Kahvaltıdan sonra temizlik yaparız ve yıkanırız dedim. Su yine sorundu. Akan tek musluğumuzdan, tam çamaşıra başlayacakken tek damla akmaz olmuştu. Aya yine elbiselerini giymek istedi. Yıkanmadan ve temizlenmeden giyemezsin dedim. O şekilde bir iki saat içeride bekledik. O sadece benim gömleğim ile yarı çıplak sohbet ettik biraz. Henüz hayat hikayesini konuşmak için erken diye düşündüm. Geceyi sordum. Hoşuna gittiğini söyledi sadece. Zaten fazla da bir şey bilmiyor gibiydi. Ben de sevmediğin bir şey olursa, ya da sevdiği bir şey olursa söylemesini istedim. Rahatladı. Biz böyle tam seks muhabbetimizi arttırırken, sular geldi. Önce çamaşırları yıkadı Aya, sonra da sırayla yıkandık. Aya gusül abdestini ciddiyetle almıştı. Aslında namazında niyazında bir kızdı. Ondan sonra namazını kıldı zaten.

O akşam ilk defa ona oral yaptım. Amını yalarken de ilk kez ondan çığlıklar duydum. Ne kadar çok ses çıkarırsa o kadar hoşuma gittiğini söyleyince rahatladı. Sikimi yalatmaya çalıştım ama pek yapamadı. Zorlamadım, ama üstüme çıkmasını istedim. Onu da iyi yapamadı, biraz yaptıktan sonra tekrar onun üstüne çıktım. Vaktimiz boldu, hemen iki günde öğrenecek değildi. Bilmiyorum benim boşalmamı hissettiğinden mi, ikimiz de çığlık atarken boşaldım.

Aya sabaha karşı hazırladığı bir güğüm su ile guslünü alıp sabah namazını mutlaka kılıyordu. Diğer gün içinde kıldığı namazlardansa, sabah namazı daha çok dikkatimi çekiyordu.

Aya’yı evin düzeni konusunda da eğitiyordum. Ona bilmediği yemekleri öğretiyor, beraber yapıyorduk. Beraber yemek yaparken, beraber iş yapacağı kocasının olacağını hiç hayal etmediğini söyledi. Daha sonra biraz biraz geçmişi konusunda bir şeyler öğrendim. Savaştan sonra çoğu gibi Türkiye’ye gitmişler, ama yolda babasını öldürmüşler. Annesi, abisi ve kız kardeşi ile kampta kalmışlar bir süre. Sonra annesi başka birinin ikinci karısı olarak evlenmiş. Ondan hamile iken ölmüş. Abisi bunları terketmiş. O da dayısının yanına geri gelmiş. Artık her şey bitti derken, dayısının marifetiyle benimle evlenmiş. Demek o amca, Aya’nın dayısıymış. Neyse benim için önemli değildi.

Tarla işleri ise pek henüz ağır değildi. Aya’nın onunla yapacak pek bir şeyi yoktu. Yine de bana eşlik ediyordu. Yolda onu tahrik edip, gece neler yapacağımızı konuşuyordum. Artık benimle ne istediğini konuşur olmuştu. Hala bacak arası kıllarını, ve hatta koltuk altı kıllarını bile almamıştı. Ben de artık sakallıydım gerçi, arada bir düzeltsem de.

Aya’yı sikimi emmeyi öğretmiştim bir kaç haftada. Hatta zorlayıp sikimin tamamını da ağzının içine alıyordu. “Bu yarak çok güzel” deyip beni güldürüyordu. Vaktimiz bol olduğu için uzun uzun oral yapıyorduk birbirimize. Memelerinin küçük olmasıyla dalga geçmeme kızıyordu. Sonra gönlünü alıyordum, aslında ben böylesini seviyorum diye. Birkaç kere bana oral yaparken boşaldım ve spermlerimin hepsini yuttu, çok leziz diye. Sabah namazından önce guslünü ihmal etmiyordu. Onu öyle izlemek beni tuhaf hissettiriyordu.

Artık domalarak, kaşık, ben üstte veya o üstte, ve hatta bilimum pozisyonlarda sikişiyorduk. Buraya geldikten sonra seks için yaptığım en iyi yatırım olmuştu. Bana göre tam evli değildik. İmam nikahı dediğin neydi ki, boş ol deyince bitiyordu.

Bütün bunlara rağmen bazen Aya’nın keyfi yerinde olmuyordu, ona rağmen eğer ben istiyorsam yine seks yapıyorduk. Ve hatta o zamanlarda da elinden geleni yapıyordu. Adet günlerinde de eğer istersem bana oral yaparak tatmin etmeye çalışıyordu. Adet bitimi genelde seyrek geçtiği için, bazen tam tahmin edemezdik. Tam başlamışken bitmemiş diye yarım bırakıp, sonra onun bana oral yapmasıyla devam ettiğimiz de oluyordu. Bir seferinde öyle bir durumda onu domalttım ve göt deliğine dayadım sikimi. Niyetimi anladı, “Haram! haram!” diye çığlık attı. “Sen bana helal” diye cevap verdim. Ya bana güvendiğinden, ya da benim onun için yaptıklarımdan üstüne bir söz söylemedi. Herhalde ikimiz de tecrübesiz olduğumuz için bir türlü giremedim. Aslında beni durdurup bitirebilirdi, olmuyor diye. Sabırla benim tükürükleyip göt deliğine girmeye çalışmama sabretti. Tam giremedim yine de. Ya da ucu girer girmez boşaldım. O gece yaptığımız hakkında ertesi gün konuşmadık. Yine de benim için bir sınır aşılmıştı sanki, ya da bir vize almıştım. Aya aynı inançlı kızdı. Herhalde bir hafta kadar sonra onu domaltarak sikerken, yine göt deliğine dayadım. Yine “Haram” dedi kafasını çevirip. Ben ise durmadım. Dar göt deliğine girince çığlık atmasına rağmen durmadım. Yavaş yavaş da olsa devam edip götünü siktim. Yüzünü döndüğünde son zamanlarda görmediğim kadar utanmıştı.

Sevişmelerimiz yine tutkulu ve keşif doluydu. Aya, anal denemeye başladığımızdan beri sık sık onu oraya çekmeye çalıştığımın farkındaydı ama bir şey demiyordu. Ben de onun hafif inlemeleri dışında ne hissettiğini bilmiyordum. Herhalde son bir iki ay içinde 8 kere yapmıştık. Hiçbirinde beni durdurmamıştı. Artık hoşuna gidiyor diye düşünmeye başlamıştım. En son yaptığımızdan sonra toparlanırken sordum, “Artık acımıyor değil mi?” diye. Meğer hep benim için katlanıyormuş. Neden bana söylemediği için kızdım. Bir şey acıyorsa yanlıştır dedim. Bunu söylememle bana güveni arttı. Artık pek sık yapmasak da, yaptığımız zamanlarda onun tepkilerini izleyerek onu daha da alıştırdım. Hatta bir keresinde hiç olmadığı kadar orgazm olduğunu hissettim.

Aya yüzünden, o köyde kalmam gerekenden daha uzun kaldım. Hasat zamanına yakın, ona yakın zamanda şehre taşınmak istediğimi, Şehirde de bir kaç ay kaldıktan sonra başka planlarım olduğunu söyledim. Nedense hiç bir detay sormadı. “Sen nasıl istersen” dedi tek.

Şehre taşındıktan sonra, Aya’yı biraz bakıma gönderdim. Aslında köydeyken de onun am kıllarını ve koltuk altını ben tıraş ediyordum. Artık şehirde daha iyi bakım alıyordu. Benimle birlikte cildine ve yüzüne can ve renk gelmişti. Yüzü yine güzel değildi, ama en azından bir aurası vardı. Etrafta dikkat çekmeye başladığını farkediyordum. O da değişmişti. Artık o eski saygısı kalmamıştı. Sevişmelerimiz tutuk ve ruhsuzdu. Ayrılmamız da bir “boş ol” demekten bile daha sıradandı. Türkiye’ye dönerken kimseye anlatamayacağım bir anıydı Aya.

Komşuluk Görevi #1

Selam ben emre kısaca kendimden bahsedeyim. 19 yaşında liseden yeni mezun olmuş bir gencim. Boyum 1.83 kilom 72. Yaşadığımız dairede yaklaşık 9 senedir kalıyoruz ve ev sahiplerimizle çok yakınız. Kendileri ile kan bağımız olmasada resmen bir aile gibiyiz. Birbirimize kahvaltıya gidiyor her akşam nerdeyse çay kahve içiyorduk.
Annem ve babam ev sahibimiz İlker abinin şirketinde çalışıyorlar. Sağ olsun annemlere iş imkanı sundular. İşleri gereği aşırı yoğun oluyorlar. İlker abi olsun annem ve babam olsun sürekli yurt dışına çıkıyorlar.

İlker abi kısmen zengin sayılır 2 dairesi ve bir spor salonları var. Birde İlker abinin karısı nehir teyze var. Nehir teyze benle çok yakındır ve aşırı sevecen bir abla. Bu sevecenliğin yanında o harika memeleri ve götü beni deli etmeye yetiyor. Resmen bir sanat eseri gibi kendisi
Güzelliği o kadar tahrik ediyorki beni hergün sikme hayali kuruyorum.

nehir teyzenin 2 tane kızı var,birisi benimle yaşıt diğeri ise benden 3 yaş büyük ve İzmir’de üniversite okuyor. Benimle yaşıt olan kızın ismi Eylül. Eylülle çok fazla konuşmadık. Ama sevecen biridir nehir teyzeye göre fiziği orta düzeyde normal bir kız.

Ve onun ablası İlayda. Onunla nerdeyse hiç konuşmadım ufak bir muhabbetimiz bile olmadı. Zaten kendisi 2 yıla aşkındır İzmir’de kalıyor ve çok az İstanbul’a uğruyor. Onu en son gördüğümde lise 2 ye gidiyordum.

Size kısaca komşularımızın kim olduğundan bahsettiysem asıl olaya geçelim.

N(Nehir)
B(Ben)
İ(İlker)
E(Eylül)

O akşam nehir teyzelere akşam çay içmeye gitmiştik. Bizimkiler muhabbet ediyor genelde iş hakkında konuşuyolardı. Bense ara sıra muhabbete dahil oluyor birşeyler söylüyordum. Ama gözüm hep nehir teyzedeydi. Ona neden bu kadar ilgi duyuyorum gram fikrim yok ama çok güzel. O siyah saçları ve yeşil gözlerine hayran hayran çaktırmadan bakıyordum. Bir ara o kadar dalmışım ki nehir teyze seslendiğinde duyamadım.

N : Emre… Alo kime sesleniyorum.

B : Buyur nehir teyze

N : Ohoo evladım dalmışsın gidiyosun, kız arkadaşını felanmı düşünüyodun.

O an seni düşünüyordum diyemiyeceğime göre hemen bir bahane uydurdum.

B : dalmışım teyze ya uykum var biraz. Sabahtan beri ders çalışıyorum. E haliyle yorgun düştük.

N : e olur evladım öle ilerde bir meslek sahibi olucaksın,aslında sana birşey dicem eylülle çalışsanıza üniversite sınavına. Hem oda bu sene giricek tanışmış olursunuz.

B : Olur aslında neden olmasın. Hem ders çalışırken sıkılmış olmam.

N : Yarın bizim eve gel ben hem size kahve de yaparım beraber çalışırsınız.

Kafamla onayladıktan sonra nehir teyze “EYLÜLLL” diye seslendi. 5 dakika kadar sonra uykulu gözler ve dağınık bir saçla odadan çıktı. Babamlara hoşgeldiniz diyip İlker abinin yanına oturdu.

N : Eylül kızım Emre’yi tanıyosun zaten.

E : Evet anne tanıyorum.

N : Oda bu sene sınava çalışıyor, isterseniz beraber çalışın hem birlikte çalışmak daha çok zihin açar.

E : Olur anne aslında bende sıkılıyordum şu sıra. Uyan ders çalış spora git tekrar ders çalış insanı yoruyor.

Eylül böle dedikten sonra hafif bır gülümseyip bana baktı. Bende karşılık olarak gülümsedim. Büyüklerimiz sohbete devam etti. Havadan sudan herşey hakkında konuşuyorlardı. İlker abi şirketin geleceğini Felan anlatıyor planlardan bahsediyordu. Bense halı desenlerini inceliyordum.
O sırada İlker abi bir soru sordu.

İ : Emre aslanım ilerde hangi mesleği yapmak istiyorsun.

B : Abi cerrah olmak istiyorum bu sene çok sıkı çalışıyorum. Umarım başarıcam.

İ : Gel senide bizim şirkette işe başlatalım. Güzel bir mevkiye yerleşirsin güzel bir maaşın olur.

B : Yok abi ya ben hayallerimin peşinden gitmek istiyorum. Ama başaramazsam aklımın bir kenarında.

İ : Git tabi hayallerinin peşinden. Bende küçükken mimar olmak isterdim. Ama şimdi kendi şirketimizi kurduk herşeyde bir iş vardır.

İlker abiyle bir süre daha sohbet ettikten sonra bizimkilerde muhabbete geri döndü. Bende nehir teyzeyi tekrardan çaktırmadan süzüyordum. O kadar dikkatliydimki kimsenin farketmesine imkan yoktu.

Yaklaşık yarım saat sonra nehir teyze tuvalet için kalktı. Bende muhabbeti dinliyor bir yandan çekirdek çıtlatıyordum. Bı ara Eylülle göz göze geldik ve hemen gözünü kaçırdı. Bende halı desenlerini incelemeye devam ettim. Ardından susadığım için mutfağa doğru kalktım. Mutfak koridorun sonunda bulunuyodu. Koridorda biri Eylülün odası olmak üzere 2 tane oda vardı. Birde tuvalet. Mutfağa doğru yürürken tuvaletin kapısının hafif aralık olduğunu gördüm. Sanki şeytan dürtmüş gibi içeri bakmak istiyordum çaktırmadan. Bir yanım yakalanırsan rezil rüsva olursun diyor bir tarafım yapmam için kendimi zorluyordu. En sonunda kararımı verdim ve kapının arasından ufak bir baktım.

Nehir teyze tuvalette işini bitirmiş ve bembeyaz kilodunu giyiyordu. O mükemmel bacakları kalçası resmen açıkta duruyordu. O an kendimden geçtim resmen böyle bir güzellik olamaz sanki cennetten düşmüş bir melek gibi. Bir anda onu siktiğimi Felan hayal ettim sikim hafiften şahlanmaya başladı. Aklımdan çıkmıyordu o göt o memeler resmen zihnimi ele geçirdi nehir teyzenin o hali.

Süzmeyi fazla abartmışımki nehir teyze tuvaletin kapısına doğru yöneldi. O ara direk mutfağa doğru yürümeye başladım. Yürüdüğüm esnada tuvalet kapısı açıldı. Mutfağa doğru giderken nehir teyze emre diye seslendi. Arkamı döndüğümde nehir teyze dik dik bana bakıyor sanki vücüdumu baştan aşa süzüyordu.

Motivasyon Koçu Eşim Özge

“İşe kabul edildim, Özkan!”

 

Bir yıl önce, eşim Özge’ye, işe kabulünü kutlamak için sarıldığım günü daha dün gibi hatırlıyorum. Eğer eskiden olduğu gibi fotoğraf albümlerimiz olsa ve o günü belgelemiş olsak, Özge’nin bana sarıldığı o günün fotoğrafının altına “Kevaşelik yolunda” yazardım.

 

 Çünkü o günün anlamının karıcığımın İzmir’in en küçük deniz taşımacılığı şirketinin halkla ilişkiler müdiresi olması değil, şu an bile internette pek çok gencin tekrar tekrar izleyip zevkle boşaldığı, bazılarının ise tadına bakma ayrıcalığına eriştiği iş dünyasının “motivasyon koçu” olma yönünde ilk adımını atmış olması olduğunu ancak altı ay sonra öğrenecektim.

 

Adım Özkan. 35 yaşındayım, bir fabrikanın muhasebe bölümünün başı olarak çalışıyorum. Karım Özge ile 3 yıl önce Marmaris’te tatil yaparken tanışmış, iki yıl önce de evlenmiştik. Özgeciğim, hayatımın fıstığı, 1.80 boylarında, uzun bacaklı, sarışın düz saçlı, ince burunlu, dikey yüzlü ve şuh bakışlı, tam ele oturan göğüslere ve kalkık tatlı kalçalara sahip, model vücutlu bir kadındı.

 

Özge İzmirliydi. Evliliğe doğru dört nala koşma isteğimin altında iki neden vardı: ben Özge’ninki gibi özgürlükçü, rahat bir ailede değil Anadolu’nun bir kasabasında büyümüş ve üniversiteyi İzmir veya İstanbul’da değil yine bir Anadolu kentinde okumuştum ve kadınlarda yana elime geçen fırsatlar en fazla sınıfın ağdasız solcu kızlarıyla misyoner pozisyonunda çeşitli birleşmelerle sınırlı kalmıştı. Özge’nin ise pek çok erkek arkadaşı olmuştu. Öte yandan zeki adamdım ve üniversite bittiği gibi İstanbul’da iyi işlerde çalışmaya başlamış ve kendime stil sahibi olmayı zorla da olsa öğretmiştim.

 

İkinci neden daha basitti: Marmaris’te Özge’yi ilk gördüğümde kırmızı bikinisiyle arz-ı endam etmişti. Sülün gibi vücudu ve rahat tavırları düşünüldüğünde, bizim arkadaş grubundaki her bir erkeğin Özge’yi oracıkta sikmeyi istediğini tahmin edebilirsiniz. Şanslı erkek ben olmuştum ama, Marmaris’te onu arkadaş grubundan koparmayı başarıp uzun uzun konuştuğumuz gecelerde olmasa da…

 

Diğer taraftan üniversite arkadaşlarım, en başta kankam Ferhat, “bu hatundan uzak dur” demişlerdi. “Hem İzmirli, hem güzel hem anasının gözü. Seni suya götürür susuz getirir”. O zamanlar tam anlamamış, ya da tam anlamak istememiştim.

 

Özge, bahsettiğim gibi açık, rahat giyinmeyi severdi. Fakat yeni işine başladığının üçüncü ayı, moda anlayışı artık “açık ve rahat”tan “sik beni” enerjisi dağıtır hale gelmişti. Dizinin altında eteği zaten yoktu gardırobunda. Diz üstü eteklerinden ise oturduğu zaman bacaklarının arasını rahatlıkla göstermeyecek olanı azdı. Mevsime göre ya bacaklarını çıplak bırakıyor ya da en incesi ama en tahrik edicisinden çoraplar ve topuklu ayakkabılar giyiyordu.

 

“Aşkım iş tanımında böyle manken gibi giyinmek var sanırım” gibi şakalar yapıyordum karıma ama Özge hemen bozuluyordu.

 

“Özkan, bana karışmayacağına söz vermiştin evlenirken. Ofiste diğer kadınlar da böyle giyiniyor. Ne demek istiyorsun yani?”  

 

Dördüncü aydı sanırım bir gece arkadaşım Ferhat bana mesaj attı. “oğlum Özkan, sana bir şey göstereceğim ama sakın bozulma. Bu yenge mi?”

 

Gönderdiği fotoğraf belli ki bir ofiste çekilmişti. Uzun boylu, uzun bacaklı bir hatun bir masaya domalmış belli ki bir işle ilgileniyor, arkadan çekim yapan erkeklere krem rengi eteğinin altından zevkle siyah külotunu sergiliyordu. Caption “Motivasyon toplantısı” idi. Birileri bunu çekip gizli çekim gruplarında paylaşmıştı.

 

Beynimden vurulmuşa dönmüştüm.

 

Ferhat’a çıkıştım. “Saçmalama lan. Bir daha da böyle şeyler paylaşma benimle. Bu yaşında girdiğin sitelere bak” dedim.

Ama karımın sütun gibi bacaklarını da bej eteğini de tanıyordum elbette. Fotoğraftaki hatun Özge idi, bunu bir tarafım inkâr etse de öyleydi.

Ofisindeki otuzbirci tayfanın gözdesi olması tuhaf değildi, fakat gizli çekiminin yapılmasına izin verecek kadar dikkatsiz olması elbette beni çok rahatsız etmişti.

 Aynı hafta bir gün hastalık izni aldım ve Özge’nin Bornova’daki şirket binasına sürpriz bir ziyaret yaptım.

 Beni karşılayan resepsiyondaki şişko kızı ilk ziyaretimde hiç görmemiştim. Telefonla Özge’yi arayıp “eşiniz Özkan Bey sizi görmeye geldi” deyince Özge’nin cevabını duymadım ama beni görmek için pek de heyecanlı olmadığını fark ettim. “Biraz oturup beklemeniz gerektiğini söyledi Özge Hanım, toplantıdaymış” dedi resepsiyondaki.

Sibel Yengemle Kıbrıs Tatili-7

7. BÖLÜM

Sabah yine yengemle yatakta çırılçıplak gözümüzü açtık. Ben uyandığım zaman yengemin beni izlediğini farkettim. Ben uyanınca dudaklarıma öpücük kondurup günaydın dedi. Yatakta birazcık sohbetten sonra hazırlanıp kahvaltıya indik. Kahvaltı esnasında gözüm bizi saunada yakalayan çocuğa takıldı. Sürekli olarak yengemi izliyordu. Ama işin tuhaf yanı yengemde çocuğa kaçamak bakışlar atıyordu. Garson çocuk 1.80 boylarında fit vücutlu yakışıklı bir çocuktu. Fitness ile uğraştığı vücut yapısından belli oluyordu. Bu durum beni birazcık rahatsız etti ama aşırı bir heyecanda kapladı içimi. Çocuk Sürekli masaya gelip bir ihtiyacımız olup olmadığını soruyordu. Yengemde tatlı bir tebessümle teşekkür edip çocuğu gönderiyordu. Ben olacakları merak edip lavaboya kalktım acaba bir gelişme olur mu diye. Masadan lavaboya diye kalkıp beni göremeyecekleri bir yerden onları izlemeye başladım. Tahmin ettiğim gibi çocuk yine bizim masaya gidip yengemle konuşmaya başladı. Sonrasında ikisi de eline telefonu alınca birbirlerine numara verdiklerini anladım. 10 dakika daha oyalanıp masaya gittim ve birazcık daha şeyler atıştırıp kalktık. Yengemle asansöre biner binmez öpüşmeye başladık. Bu sefer yine mini bir şort giyinimşti ama birazcık boldu. Şortun alt kısmından elimi rahatça sokup amını okşamaya başladım. Öpüşürken garson çocuğu sordum.

B- Gözüme çok takıldı masamızın etrafında dört dönüyordu Yakışıklı çocuk ama kim bilir kaç kişiyi sikiyordur.

Ben bunları söylerken yengemin gözleri kapalıydı ve eminim ki garson çocuğu düşünüyordu.

Odaya girince yengemle yine deliler gibi sevişmeye başladık. Öğlene kadar yatakta öylece sevişip 1 kere boşaldım amına.

Öğlen hazırlanıp denize gittik ve yolda giderken yengemin elinden telefon düşmüyordu. Kesinlikle garson çocukla konuştuğundan eminim. Şezlongumuzu ayarlayıp havluları serip uzandık. Karşıdan gelen kişi beni şaşırtmadı. Garson çocuk sahilde süzüle süzüle sadece şortuyla geliyor ve yengeme bakıyordu. Yengemde ona bakıyordu ve artık yüzde yüz eminim ki mesajlaşıyorlardı. Yengem çocuğun fit ve üçgen vücudundan gözünü alamadı ve birbirlerine bakıp gülümsediler. Ben ise görmezden gelip güneş gözlüğümü takmış etrafı izliyordum. Yengem çocuğu görünce ayağa kalktı ve bolerosunu soyundu. Resmen yengemde çocuğa kendini sergiliyordu.

Kalkıp denize girip çıktık ve odamızın yolunu tuttuk. Yolda yürürken akşam gece kulübüne gidelim mi diye sorup yer yapıyordu. Kabul ettim odaya varmış olduk. Ben uyucağımı söyledim ve akşam için dinlenmem lazım dedim. Uyuyor gibi yaptım 1 saat boyunca. Ve yengem balkona çıkıp biriyle telefonda konuşuyordu. Telefondaki kişiye akşam gece kulübüne gideceğimizi ve kendisi de gelmek isterse gidince konum atacağını söyledi. Bu arada çocuğa Kadir diye hitap edince adını da öğrenmiş oldum. Sonra bir kaç dakika konuştular ve kapattılar. Bende o sırada uyuya kaldım ve yengemin beni uyandırmasıyla kalktım. Yengem çoktan hazırlanmış ve çok seksi olmuştu. Kırmızı bir straplez elbise ve topuklu ayakkabısını giyinip çıktık. Taksiye bindik ve otele yarım saat uzaklıkta olan bir mekana gittik. Biz gittikten yarım saat sonra mekana Kadirde geldi. Birşeylerin olabilme ihtimali bile heyecanlandırdı beni. Çocuk oturduğu yerden bizi rahatça görebiliyordu ve sürekli sarhoş yengemi izliyordu. Yengem içtikçe kendinden geçiyordu. Saat ilerledikçe ben çok kudurdum ama asıl ben olmasam neler olacak diye merak etmeye başladım. Gece saat 2 gibi yengemin kulağına yaklaşıp, “Cüzdanı odada unuttuğumu ve alıp hemen geleceğimi, kendisinin burda beni beklemesini söyledim.”
Kafa sallayıp dudaktan öpüp çıktım. Yani yengeme 1 saatlik bir boşluk yaratmış oldum. Mekanı terketmedim ama köşe bir yerde uzaktan onları izlemeye başladım. Ben gider gitmez yengem Kadiri yanına çağırdı. Biraz sohbet ettikten sonra müzik eşliğinde dans etmeye başladılar. Yengem resmen Kadirin önünde yılan gibi kıvrılıyor ve götünü Kadirin sikine yaslıyordu. Kadirde boş durmayıp arkadan sarılıp memelerini okşuyordu. Yengem alkolün etkisiyle resmen orada domalıp Kadire siktirecekti kendini. Kadir yengemi elinden tutup mekanın dışına doğru çıktılar. Nereye gidiyorlardı diye merak edip arkalarından gitmeye başladım. Ne yapacaklarını merak etmiyordum zaten ne yapacakları belliydi sonuçta ama nerede olacağını merak ettim. Kadirle yengem dışarı çıktılar ve Kadir orada genç bir çocukla ayak üstü birşey konuşup bir anahtar aldı ve mekanın arka tarafına doğru gittiler. Yengem gayet halinden memnun bir şekilde Kadir nereye giderse tıpış tıpış arkasından gidiyordu. Takip ettim ve mekanın deposuna girdiler. Bende arkalarından gidip içeri girdim. Depo eğer küçük bir yerse ve girer girmez karşıma çıkarlarsa takip ettiğimi söyleyip olay çıkaracaktım. Ama tahmin ettiğim gibi olmazsa gidip gizlice izlicektim. Depoya girdim ve tahminimden de büyük bir yer olduğunu gördüm. Çok ıssız bir yer ve loş ışıkların olduğu bir yerdi. İlerde daha çok aydınlık olan bir yer olduğunu gördüm ve sessizce ilerledim oraya. Tahminimce yengeme bu mekana gelmemizi Kadir söylemiş olması lazımdı. Çünkü herşey Kadirin istediği gibi gidiyordu ve seks için tüm şartlar sağlanıyordu. Işığın olduğu yere gittiğimde yengemle Kadir ayaküstü öpüşüyordu ve daha soyunmamışlardı. Oldukları kısım gayet serin ve yatak mutfak tezgahı ve duşluk bile vardı. Sesleri yankılanıyor ve çok rahat duyabiliyordum.

Y- HADİ FAZLA ZAMANIM YOK AŞKIM

K- DUR BEKLE OROSPU SANA SÜRPRİZİM VAR

Y- OOOOOOO BAYILIRIM SÜRPRİZLERE AŞKIM

K- BEKLE ACELE ETME GÖRÜRSÜN BİRAZDAN

O sırada ayak sesleri gelmeye başladı ve Kadirin anahtarı aldığı çocukta geldi ortama. Çocuğun adı Gökhandı. Yengem Gökhanı görünce şaşırdı ama hiç itiraz etmedi. Kadir yengemle öpüşmeye başladı ve Gökhanda arkadan sarılıp yengemin açıkta kalan omuzlarını yalamaya başladı. Yengem kafasını geriye çekip götten sikmek yok içime boşalmak yok korunmuyorum dedi ve tekrar sevişmeye devam etti. Gökhan yengemin elbisesini yandan fermuarını açıp soydurdu. Yengemi yatağa uzandırıp Gökhan tangasını yana çekip amını yalamaya başladı. Yengemde Kadirin sikini ağzına alıp zevkten kıvranıyordu.

G- KIBRISA KENDİNİ SİKTİRMEYE Mİ GELDİN

Y- HHHMMMMMMMMMMMM

K- BAKSANA O KADAR KUDURMUŞ Kİ YARRAĞIMI BIRAKMIYOR BİLE

G- KIZ GİBİ AMCIĞIN VAR OROSPUUU HİÇ Mİ SİKİLMEDİN SENN

Y- HHMMMMMMM

K- SİKİMİ KOPARACAKSIN YAVAAŞŞŞ

Gökhan yavaş yavaş sikini amına sürtüp girmeye başlamıştı

Y- YAVAAAAAAŞŞŞŞ LÜTFEN YAVAAAŞŞŞ

G- KANKA HARBİDEN KIZ GİBİ DARACIK

Y- EVEEEEETT OOOHHHHH ÇOK DARIM BEN LÜTFEN YAVAAAŞŞŞŞ AAAAHHHHHHHH ACIYORR AŞKIM YAVAAAŞŞŞ

Gökhan hiç dinlemedi ama hızlıca girip çıkıyordu ve 10 saniyede yengemin göbeğine boşaldı. Yengem ağzındaki siki bırakıp şaşkın şaşkın gökhana bakıyordu. Kadirde çok şaşırmıştı

G- KANKA ÇOK DAR DAYANAMADIM

Yengemle Kadir gülerek sevişmeye devam ettiler. Sonra Gökhanla Kadir yer değiştirdi bu sefer Kadir yengemi sikmeye başladı. Yengem deliler gibi inleyip depoyu yankılandırıyordu. Kadir yengemi kaldırıp yatağa kendisi uzandı. Yengemde Kadirin üstüne çıkıp sikinin üstünde zıplamaya başladı. Gökhanda o sırada yengemin arkasına geçip yengemin göt deliğine ağzını dayayıp yalamaya başladı. Yengem daha çok inlemeye başladı resmen kendinden geçiyordu belli.

Y- EVET ERKEKLERİM SİKİN BENİ SİKİN OROSPUNUZU DAĞITIN AMIMI OOOHHHH YIRTIN BENİ PARÇALAYIN DURMAYIN

K- YANINDAKİ ÇOCUK SİKMİYPR MU SENİ

Y- SİKİYOR HEMDE GECE GÜNDÜZ AMA AKLIMI ÇELDİN PİÇ

K- PİÇ Mİİİİİİ

Y- EVEEEET PİÇSİN AAAAAAAHHHHHH CANIM ACIYOR YAVAAAAAŞŞŞ

K- BEN NEYİMMM

Y- SEN PİÇSİİNNNN AAAAAHHHHHH EVEET OOOOFFFFF

Kadir de daha fazla dayanamayarak yengemi kucağından kaldırıp ağzına verip boşaldı. Bir kaç dakika üçü aynı anda yatağa uzandılar ve dinlenip üstlerini giyinmeye başladılar. Oradan yakalanmadan çıkmam lazımdı ve onlar üstlerini giyinirken depodan çıktım. 10 dakika sonra da üçü birden çıktı. Ama akıllı durmayıp yengemi yürürken bile okşayıp götünü tokatlıyorlardı. Yine uzaktan izleyip mekana girmelerini bekledim ve sonra yengemin yanına gittim.

İngilizce Hocasının Genç Sikicisi B9

İngilizce Hocasının Genç Sikicisi B9 [ÖDÜLÜN TADI]

Geçmişten bir kesit.

“Baba daha ne kadar taşıyacağız?”

Ba: Vallaha 13 koli var daha oğlum!

“Dur baba o zaman, birazcık da olsa dinlenelim!”

Ba: Hahahah Ne oldu? Çok mu yoruldun yoksa?

“Sabah 8:30’da başladık, saat oldu 13:12 baba! Hem bana gülüyorsun ama terden üstün başın sırıl sıklam!”

Ba: Vallaha haklısın! Ben de yoruldum. Biraz dinlenelim ama bir iddia koyuyorum ortaya!

“Ne iddiası?”

Ba: Eğer ki 1 saat içerisinde, bu 6 koliyi tek başına buradan eve taşırsan, 2 tepsi full fıstıklı sarma baklava oluyor ya? Ondan alırım!

“Sen emin misin?”

Ba: Al söz veriyorum! Buraya da yazdım.

“Bak harbi yaparım, o tatlıları da baya baya gömerim baba!”

Ba: Ben sözümü verdim! Ama iddiayı kazanamazsan, yazın çalışıp 1 aylık maaşını eve vereceksin! Olur mu?

“Ohoo bana giren kaç bin TL sana giren ne kadar? Orantısız oldu!”

Ba: Tamam ben de o zaman yanına et dönerler ve lahmacunlar da koyarak, kendi iddiamı arttırıyorum!

“Tamam o zaman anlaştık!”

Ba: Ayağa kalktığın an, bir saatlik süre başlar. Hatta süreyi arttırıp, 1 buçuk yapayım senin için.

“Tamam görüşürüz 1 buçuk saat sonra, sen siparişleri ver şimdiden!”

Hemen kalkıp var gücümle bütün kolileri taşımaya başladım. İddia yüzünden, hırs etmiştim. Adeta vatanı sırtlar gibi sırtlıyordum bütün kolileri.

Önce birisi, sonra diğeri ve sonra, sonra derken 1 saat 10 dakika geçmişti! Son 1 koli kalmıştı ve onu da taşıdıktan sonra, salona geldim ve oturup babamla konuştum.

“Verdin mi?”

Ba: Hepsi bitti mi?

“Evet baba! Bitti…”

Ba: Imkânı yok inanmam!

“Git bak o zaman!”

Gidip baktı ve döndüğünde şok geçirmişti ama hafifçe gülümsedi ve “aferin lan sana!” dedi. Saatler sonra yemek faslındayken annem sipariş edilen yemekleri masaya koydu ve afiyetle tadını çıkarta çıkarta yedim, hatta tatlıdan da baya gömdüm…

[Şu an]

Öz: Söyle Hakan! Bu sik beni görünce mi kalktı?

“E-evet Hocam!”

Öz: Sikini kendi hocana kaldırmaya utanmıyor musun Hakan?

“Edepsiz birisiyim ben! Bu sebeple size kaldırmaktan çekinmem!”

Öz: Edepsizsin demek! Söyle bana ne istiyorsun?

“Sizi Hocam! Sizi…”

Öz: Niye buradayız sence?

“Ödül için?”

Öz: Ödülü hakediyor musun cidden?

“Haketmiyor muyum?”

Öz: Soruma cevap ver!

“Ha-Hakettiğimi düşünüyorum!”

Öz: O zaman ödül vakti.

Yavaşça topuklu ayakkabılarını çıkarttı ve yatağın üstüne çıktı. Çoraplı ayakları ve bacakları çok güzel duruyordu! Ayağını yavaşça kaldırdı ve dudaklarımın önüne kadar getirdi.

Öz: Önce yala!

Dudaklarım sır perdesi gibi aralandı ve dilimi dışarı çıkarıp, kırmızı jartiyerli çoraplarını yalamaya başladım. Dilimi ayaklarına sürttükçe tükürük bezlerim çalışıyordu ve azğımdan sular ayağına akıyordu!

Bir anda ayağını ağzıma soktu ve “ısır onu, öyle em hadi!” dedi. Dişlerimi bir aslanın avına diş geçirmesi gibi aynı geçirdim ve öyle emerek, gözlerine kilitlendim. Elini amının üstüne atmış ve kendisini okşayarak “ohh…” diyordu.

Ben ayağını biraz daha emdikten sonra, çıkarttı ve yavaşça sürte sürte, boğazımdan göğsüme, oradan da karnıma inmişti ayağı. Sikimin kafası ile ayağının topuğu birbirine değiyor ve sikimin kafası zonkluyordu!

Öz: Çok sertsin Hakan!

“Beni çıldırtıyorsunuz Hocam!”

Öz: Ne kadar çıldırıyorsun?

“Ç-çok…”

İki elini jartiyerli külotun kenarına attı ve önce tutan bağları çözdü sonra da külotunu yavaşça indirmeye başladı.

Pürüzsüz amının dudakları parlıyor ve ucundan hafif sıvılar akıyordu… Öznur çıkarttıktan sonra külotu gösterdi ve “bak bunları benden aktı daha şimdi! Bunları tatmak ister misin?” dedi. Ben de yutkundum ve “E-evet…” dedim.

Öz: Aç ağzını!

Ağzımı açtım ve bekledim. Külotu bir anda ağzıma soktu ve uç kısmını dilime gelecek şekilde ayarladı! Tadını aldığım zaman, sanki sinir uçlarım çekilmişti. Beynimde şimşekler, sanki ard arda çakışıyordu.

Ne güzel bir tattı… Sanki, bütün bedeni bu külotun içine hapsolmuş ve ben de onu tadıyorum adeta.

Fakat külottan daha ilgi çekici olan bir şey vardı, o da Öznur’du. Yavaşça dizlerinin üstüne uslu bir köpek gibi çömeldikten sonra, mızrak gibi dimdik olan sikimi am dudaklarının arasına aldı.

Öz: Heyecanlı mısın?

“Hıığhığğ!”

Öz: Ben de öyle düşünüyorum.

Acaba içine alacak mıydı? Lütfen alsın! Artık tamamen onun tadına varmak istiyordum…

[Sürtünmeye başlar]

Sikim am dudaklarının arasında kayarken, Öznur kafasını göğüs kafesime yakınlaştırdı ve meme uçlarımı emmeye başladı. Vücudumu emerken, bazen boğazımı dişliyordu.

Bir süre sonra ayağa kalktı ve yatağın üstüne uzandı, kafası ile sikim yakındı. Yavaşça sağ elini attı ve gövdesini kavrarken, sol eliyle de taşaklarımı himayesi altına aldı!

Kan gibi kırmızı dudakları aralandı ve pembe dili dışarı çıktı. Sikimin kafasını ilk baş öptü ve sonra da ucundan yalamaya başladı…

Allahım, fırın gibi yanıyordu ağzı… Ne kadar inanılmaz bir şeydi böyle! Kendimden geçiyordum. Vücudum adeta sel gibi olmuş, terler damlıyor ve zevkten, yılan gibi kıvranıyorum.

Yavaştan sağ eli sikimin gövdesini kavramayı bıraktı ve ağzı daha da aralandı. Sikim ağzının içine giriyordu ve neredeyse yarısına kadar almıştı.

Sikimi lolipop gibi emerken, gözlerime baktı ve sikimin gövdesini hafifçe ısırmıştı. Azıcık canım yandı tabii ama o bunu görünce daha da kendisini kaptırdı. Artık çok iyi bir blowjob yapıyordu.

Taşaklarımı birazcık tırnaklarıyla bastıra bastıra sıkarken, ağzından sikimi çıkarttı ve bütün gövdesini dilini gezdirerek yalamaya başladı.

Öz: Konuşmak ister misin?

“Hığhığ!”

Ağzımdan külotunu çıkarttı ve konuşmaya başladık yine.

Öz: Nasıl hissediyorsun? (bunu söylerken, eliyle sikimi sıvazlıyordu!)

“Ço-çok iyi! Sanki beni bulutların üstüne çıkartıyorsunuz Hocam!”

Öz: Şimdi ellerini çözeceğim ve seninle 69 pozisyonuna geçeceğiz! Tamam mı Hakan?

“Tamam Hocam!”

Ellerimi çözünce biraz daha rahatlamıştım. Kollarım az da olsa yukarı durduğu için, ağrımıştı.

Öznur yavaşça ayağa kalktı ve ters dönüp, üstüme yavaşça uzandı. Aşağıdan kafasını eğip baktı ve “ilk kez görmüyorsun Hakan! Bırak aval aval bakmayı! Yala amcığımı!” dedi.

Dilimi değdirdiğim an, sanki bir ateş çukuruna dil uzatmış gibi hissettim.
Öyle bir yanıyordu ki amcığı, sanki bir yangın yeriydi ve benim onu çabalarımla çabalarımla söndürmem gerekiyordu.

Amının içine dilimi soktuğum an, Öznur da sikimi ağzına aldı ve mistik bir şekilde birbirimizin tadını keşfe çıkmaya başlamıştık. Ben ellerimi amının dudaklarına atmış ayırarak yalarken, Öznur tüm sikimi boğazına kadar iştahla alıyor ve tükürcükleriyle ıslata ıslata yıkıyordu adeta.

Dilim amının kıvrımlarını keşfettikçe, sikimin kafası kalp gibi atıyordu.

Öz: Aferin Hakan! Oğğh… Uğm… Evet, evet! Geçen dersi iyi kavramışsın ki, bugün ç-çok iyi yalıyorsun kölem benim. Aağğğh…

Ben bir anda parmaklarımı da amına sokmaya başladım ve o an Öznur daha da inleyerek, amını suratıma bastırmaya başladı. Hem dilim hem de parmaklarım, amcığını sanki kapıyı zorlar gibi zorlarken, Öznur sikimi sömürürcesine emiyordu…

Öz: E-evet Hakan! Çok iyi gidiyorsun ığm.. Uuuh işte böyle benim körpe kölem, eveğğğtt! Oğğh…

Bunları söyledikten sonra sikime iki elini de attı ve kafasını emerek sıvazlamaya başladı. Sıcak ve yumuşak elleri, pofuduk gibiydi.

Amını iştahla yaladıkça sikimin kafasına dişlerini sürte sürte yalıyor ve tatlı bir gıcıklanma oluşturuyordu kendisi bende.

Parmaklarımı deneme amaçlı daha da içeri sokunca, bacakları titreşim modundaki telefon misali titremeye ve amının içindeki dilim içerideki baskıyla hafif sıkışacak gibi oluyordu.

2 dakika geçmemişti ki, Öznur kendisini bildiğin saldı ve sikimi emmeyi bırakıp derin bir inleme eşliğinde, amının derinliklerinde yatan sıcak suları ağzıma akıtmıştı.

Öz: E-eveğtt! Aaaaaağğğhh Hakaaaan… Müthişsin eveeettt! Oğğğh… Iğğm…

Üstümden indi ve yatağın üstünde derin derin nefesler alarak beklemeye çalışıyordu ama ben de direk uzandığı gibi amına tekrar geçtim ve aynı şekilde yalamaya devam ettim. Bu sefer yılan gibi kıvranan oydu! Bense onu izleyen, bu seksi haliyle onu baştan çıkarandım!

Öz: Yeter!

“N-N’oldu Hocam?”

Öz: Kontrol bende olacak sende değil!

“Peki…”

Ayağa kalktı ve bir anda önüme uzandı. Ayaklarım yere değiyordu ve o da önümde tekrar çömelmişti!

Öz: Asıl ödüle geldik!

İki memesinin güzelce kavradı ve birbirinden ayırıp, ortasına sikimi adeta havluyla sarar gibi sardı! Ben ne olacak diye beklerken, memeleri bir aşağı bir yukarı hareketlendi!

Allahım bu da müthiş bir şeydi! Güzelim dolgun ve koca memeleri, öyle bir hareket ediyordu ki beni yine bulutlara yatırmıştı Öznur adeta…

Öz: Sikin memelerimin arasında sıvazlanıyor Hakan! Bak kendi hocanın memeleri arasında sikin…

“E-evet… Sizin memelerinizin arasında Hocam! İ-İnanılmaz bu…”

Öz: Ne yapmak istersin bunlar Hakan? Neler yapmak istersin?

“Emmek isterim…”

Öz: Başka?

“Sıkıca sıkmak!”

Öz: Başka şeyler söyle! Bunlar çok basit şeyler haydi!

“Ho-Hocam…”

Öz: Söyle bana!

“Bırakmak istiyorum!”

Öz: Neyi Hakan, söyle neyi bırakmak istiyorsun?”

“Döllerimi!”

Öz: Nereme? Nereme?

“Koca memelerinize, suratınıza ve sizin istediğiniz her yer hocam… Offf hocam gelmek üzereyim ağh…

Öznur hareket hızını arttırmıştı ve de, sikimin kafasını tekrardan emmeye başladı. Mükemmel bir kombo olmuştu benim için. Hem koca memelerinin verdiği zevk hem de diliyle sikimin kafasını emmesi…

Öz: Sikinin sularını istiyorum! Hadi ama Hakan! Onları bana bırakman için, zamanı gelmedi mi? Ne dersin?

Taşaklarım doluydu ve artık yardım çığlıkları atıyordu sanki! Beynim bana “boşal o memelere! Bırak kontrolü penisin alsın ve içindeki spermler zevke aksın bu kaltağa!” diyordu.

“Ho-hocaaam…”

Öz: Evet geliyorsun, sikinin kafasından aksın döllerin üzerime, bırak!

Ellerimle çarşafı sıkıyor ve sertçe “Geliyorum hocam… Oğğğhhh!” diyerek, döllerimi Öznur’un memelerin ve suratına boşalttım…

Öz: Hahahaha! İşte böyle! Sonunda boşaldın…

Öz: Aferin benim körpe kölem! Ohh ne güzel olduk değil mi ikimiz de?

“Olduk! Ç-çok güzel olduk…”

Gözlerimi kapattım ve derin nefesler almaya başladım. Kalbim küt küt atıyor, boşalmanın verdiği rahatlıkla adeta kaslarım gevşiyordu…

Öz: Bak şimdi suratıma!

Suratına baktığımda, memesinin üstüne akıttığım spermleri dilinin ucuyla yaladı ve suratına akanları da parmağıyla aldırıp, emerek yuttu!

İnanılmaz manzaranın verdiği, muhteşem zevk… Galiba hayâlimi yaşamam için bir şans verilmişti bana ve ben de bu hayâli dibine kadar yaşayarak, hakkımı aldım.

Öz: Ödülün tadını beğendin mi kölecik?

“Bayıldım Hocam…”

¦DEVAM EDECEK!

Mükemmel Eşleşme

Michigan Üniversitesi, Ann Arbor, Nisan 2023

 

Yaşıtlarımla birlikte amfitiyatroya benzeyen amfide kapana kısılmış bir şekilde oturuyordum; her tarafı ahşap, cam ve çelikten oluşan skolastik bir hapishaneyle çevrili, uğruna yaşayacak çok şeyi olan genç bir adamdım. Yer değiştiren birinci ve ikinci sınıf öğrencileriyle dolu asimetrik koltuklar, merkezi sunum alanını çevreleyen sıralar halinde aşağıya doğru kıvrılıyordu; odanın merkezinde bir sahne ve akıllı tahtadan oluşan çukur, dairesel bir kürsü vardı. Hava hafiften akademi, yıllanmış kitaplar ve kahve kokuyordu; cilalı muşamba. Burası benim gibi gençlerin zihinsel mezarlığıydı; lisede büyüklük ve özgürlük hayalleri bunun gibi odaların gerçekliğine sürükleniyordu; yılda 50.000 dolarlık bir eğitim size bir bok öğretmiyordu.

 

İngilizce 102: Edebi Söylemde Hubristik Kronikler dersi, muhtemelen İşletme, Hukuk Öncesi, Eğitim, Gazetecilik ve Sosyal Bilimler gibi çok daha heyecan verici bölümler için bir zorunluluk olduğu için bir öğrenci deryasıyla doluydu. Ben de bu tutsak izleyicilerden biriydim, en dipteki koltuklarda oturuyor ve kendimi 90 dakikalık korkunç bir edebi işkenceye hazırlıyordum. Milton’ın Kayıp Cennet’ini, Shakespeare’in Macbeth’ini, Melville’in Moby-Dick’ini ve Dante’nin İlahi Komedya’sının bazı bölümlerini ele almıştık. Bugün, Profesör Thompson’ın bizden sürekli talep ettiği özenli, eski usul analizlerin yenilenmiş vaadiyle birlikte kursun son modülünü tanıtacaktı. En azından dönem ve birinci yılım bitmeden önce geçmem gereken son modüldü.

 

iPhone’umu kontrol ederken aklım İngilizce 102 dışında her şeydeydi. Oturduğum yerde rahatsız bir şekilde kıpırdandım, yüzümü ekrana doğru ittim, dirseklerimin üzerinde öne doğru eğildim, baş parmaklarım klavyenin üzerinde gezinirken son ayrılığıma gittim. Emily Fischer.

 

Emily, geçen Kasım ayında Becky Lee ile yaşadığım üç haftalık ilişkiyi bitirdikten sonra bir toparlanma olarak başlamıştı. Başta kolaylığı ve istikrarıyla çekici gelen bu ilişki kısa sürede sıkıcı ve olgunlaşmamış bir ilişkiye dönüştü -Em’in ilk ilişkisiydi- ve ben de sabırla onun tüm güvensizlikleri konusunda ona koçluk yapmak zorunda kaldım. Pek güzel sayılmazdı ama ortak ilgi alanlarımız vardı ve onunla vakit geçirmekten hoşlanıyordum. Aylarca sürekli ikinci planda kalmak bana zaman kaybı gibi geliyordu ve bundan bıkmıştım – özellikle de giderek daha yapmacık ve can sıkıcı olmaya başladıkça olgunlaşmamış saçmalıklarından bıkmıştım. Son birkaç gündür ona hayalet gibi davranıyordum ve mesajların ardı arkası kesilmiyordu.

 

\[Zach: Lütfen dur.\]

 

\[Emily: Neden, senin için deneyimsiz bir yük olduğum için mi?\]

 

\[Zach: Hayır. Yalnız kalmaya ihtiyacım var. Lütfen bunu yapmayı bırakıp hayatımıza devam edebilir miyiz?\]

 

\[Emily: Çok mükemmelmişsin gibi davranıyorsun, Zach. Belki daha anlayışlı ya da sabırlı olsaydın, her şey farklı olurdu.\]

 

\[Zach: Ben sabırlı oldum. 5 ay, Em. 5. Ve anlamaya çalıştım. Bunun için çaba harcamak istemiyorsun.\]

 

\[Emily: Cidden çok sığsın.. Sadece sekse önem veriyorsun.\]

 

\[Zach: Hayır. Bence sen harika bir insansın. Ama dediğim gibi, bunu sürdürmek ikimiz için de uygun değil.\]

 

\[Zach: Üzgünüm, dersim var. bb\]

 

\[Emily: İyi. Her neyse. Siktir git🖕\]

 

İçimi çektim ve telefonumu yere bıraktım, sonra yüzümü ellerime gömdüm. Üniversiteli kızlardan bıkmıştım. Sarah, Becky ve şimdi de Emily’den sonra, kampüste bana sunulan kadın havuzunun sığlığı konusunda umutsuzluğa kapılmaya başlamıştım. Hiçbiri bir ilişkiden ne istediğini bilmiyor ve karşılığında hiçbir şey beklemiyordu. Ya pes edip önümüzdeki 3 yıl boyunca elizabete devam edecektim ya da başka bir yerde avlanıp avlanma alanımı genişletmem gerekecekmiş gibi hissediyordum.

 

Çok kızmıştım. Kayıtsızlığım intikam duygusuna dönüştü ve kaşlarımı çatarak telefonumdaki tüm resimlerimizi silmeye başladım. Evet. Emily hiç de güzel bir kız değildi. Vücudu başlangıçta iyiydi ama biz çıkmaya başladıktan sonra kendini gerçekten salmaya başladı. Ne zaman bu konuyu açmaya ya da onu benimle birlikte spor salonuna götürmeye çalışsam, savunmaya geçiyor ve onu bu haliyle beğenmediğim için feryat ediyordu.

 

Emily’nin seks yapmayı ya da yeni bir şey denemeyi reddettiği tüm geceleri hatırladığımda bir öfke ve utanç hissettim. Büyük sikimden etkilenmişti ama çocukça ve takdir etmeyen bir şekilde. İşleri bir sonraki seviyeye taşımamızı engellemek için her zaman yeni bir bahane vardı. İlk olarak, bekaretini almakla övünmeyeceğim konusunda bana güvenmiyordu (sanki bu bir ödülmüş gibi). Sonra kendini kurtarmak istedi. Sonra bir sonraki adımı atmak için yeterince derin bir duygusal seviyede olduğumuzdan emin olmak istedi – sanki ruh eşiymişiz gibi.

 

Beş aydır çıkıyorduk. 5 koca ay amk. Ne büyük kayıp.

 

Çok aptaldım.

 

Fotoğraflarımız çöpe giderken kendime baktım. Tarih ne kadar eskiyse o kadar mutlu görünüyordum. Dostça gülümseyen, yakışıklı, beyaz bir erkektim. 1.80 boyunda, üniversiteye gelip haftada 3-4 gün spor yapmaya başladığımdan beri geliştirdiğim zayıf ve belirgin kaslara sahiptim. Liseden beri biraz kiloluydum ve yeni bir başlangıç yapmaya kararlıydım. Gözlerim zeytin yeşili ve anlamlı, çenem köşeli ve burnum belli belirsiz kıvrıktı. Saçlarım dağınık, koyu kahverengi, yıpranmış bir yele olarak başlamıştı ama yanlarını kısalttırmış ve tepesini daha uzun bırakıp şekillendirmiştim.

 

Son fotoğraf ait olduğu çöp kutusu simgesinde kaybolduğunda, nispeten acı tatlı bir kapanış hissettim. Profesör Thompson’ın edebi mazoşizm sunağında secde etmeye hazırdım.

 

Şeytandan bahsetmişken. Thompson konferans salonuna girdi, kelimenin tam anlamıyla tozlu, yaşlı bir akademisyendi. Dağınık, tuzlu ve acı biber rengi saçları seyrelmiş saç çizgisinin üzerine gelişigüzel düşerken, yuvarlak, tel çerçeveli gözlükleri burnunun köprüsünde tehlikeli bir şekilde tünemişti. Profesör, klişeleşmiş bir tip olarak, dirsekleri yıllarca süren akademik çalışmalardan ve kötü notlar vermekten dolayı incelmiş tüvit ceketlerden birini giyiyordu. Ceketinin ceplerinden birbiriyle uyumsuz ders notları çıkıyordu.

 

Profesör Thompson’ın gözleri gözlüklerinin kenarından bakarak, yer değiştiren, mırıldanan Z kuşağının renkli kalabalığını taradı. Boğazını temizledi ve oda, ara sıra gelen boğuk esnemeler ve telefon pingleri dışında sessizliğe gömüldü.

 

“Evet, evet, sakin olun. Herkese günaydın,” diye başladı Profesör Thompson büyüleyici drone’uyla, Sophocles’in Oedipus Rex’inin sararmış bir kopyasını tutan eliyle. “Kursumuzun son ayağında, kibrin kökenine geliyoruz – geçen haftaki sınava bakılırsa, yarınızın hâlâ kavrayamadığı bir kavram. Dikkatinizi verin. Bu kavramı tarih boyunca çeşitli kültürlerde ve inanç sistemlerinde görüyoruz, ancak ilk ve en iyi Yunanlıların edebi eserlerinde ifade edilmiştir. Prometheus’un, İkarus’un, Truvalıların ve en önemlisi Oedipus trajedilerinin kibri – ki umarım bugün sınıfa gelirken yanınızda getirmişsinizdir. Bu başyapıt özünde kaderin kaçınılmaz pençesini ve kontrolsüz gururun korkunç sonuçlarını irdeler.”

 

Thompson durakladı, oyundan bir alıntı yaparken sesi dramatik bir havaya büründü: “Tanrıların sevdiği kişi genç ölür, o onların en iyisidir: Onunla her şey yolunda…”

 

Profesörün sözleri metodik, hipnotik bir şekilde akıyordu, hedeflerine yakın zamanda ulaşmaya hiç niyeti yoktu. Kitabı bıraktı ve akıcı, neredeyse anlaşılmaz yazısıyla beyaz tahtaya önemli noktaları yazmaya başladı. Tekrar iç çektim ve not almaya başladım, bir odaklanıp bir uzaklaşıyordum. Profesör Thompson, zamanın klasik eserlerinin ince ayrıntıları ve etkileri, Yunan kibir oyunları, maskeler ve koro hakkında, umurumda olmayan ve bu lanet olası gereklilik dışında benim için asla geçerli olmayacak tüm saçmalıklar hakkında konuşmaya devam etti. Sadece gazetecilik okumak istiyordum, Tanrı aşkına.

 

Thompson sakinleşmeye başlayana kadar saatler geçmiş gibi geldi.

 

“…Trajedinin kalbi, Oedipus’un amansız hakikat arayışında ve olan bitenin yavaş yavaş farkına varmasında yatıyor. Kibriyle Delfi’nin kehanetine karşı gelerek Teb kraliçesi Jocasta ile evlenir, ancak Jocasta’nın sadece karısı değil, öz annesi olduğunu ve bilmeden ensest ilişki sonucu dört çocuk doğurduklarını keşfeder: Eteokles ve Polinikes adında iki oğlu ve Antigone ve İsmene adında iki kızı – ki bunlar aynı zamanda kardeşleridir.”

 

Konferans salonundan bazı rahatsız edici sesler yükseldi ve birkaç kıs kıs gülüşme oldu. Thompson bu tepkiyi ya beklemiş ya da görmezden gelmişti.

 

“Oedipus da Teb yolunda kimliğinden habersiz öz babası Laius’u öldürdü.”

 

Kahretsin, Yunanlılar berbattı. Birkaç not daha karaladım, dikkatim tekrar yerine gelmişti. Thompson devam etti.

 

“Korkunç eylemlerinin ve gerçek kimliğinin ortaya çıkmasıyla paramparça olan Oedipus, sert önlemler alır. “Ona ‘Anne’ dedim. Jocasta, aşağı gel. ‘Tanrım, haklıydın, tüm kehanetler doğruydu. Şimdi, ey Işık, sana son kez bakabilir miyim? Sonunda ortaya çıktım — doğumumla lanetlendim, evliliğimle lanetlendim, bu ellerle kestiğim hayatlarla lanetlendim.”

 

Profesör Thompson hüzünlü bir memnuniyetle ekledi: “Oidipus, ıstırap ve umutsuzluk içinde, yaptıklarının gerçekliğiyle baş edemeyerek, Jocasta’nın elbisesinin iğneleriyle kendini kör eder ve hem gerçek hem de mecazi anlamda karanlığa gömülür.”

 

Öğrenci seyircilerin yarısıyla birlikte ben de yüzümü buruşturdum.

 

Profesör sözlerine şöyle devam etti: “İronik olan şu ki, soyuyla ilgili bilmeceyi ve Teb’e musallat olan vebayı çözmek için yola çıkan adam, sonunda bunların sebebi oluyor.” “Sonunda Oidipus, gururun trajik kusurunun ve sonuçlarının somut bir örneği haline gelir. Kibir.”

 

Zil çaldı ve merhametli bir şekilde bir buçuk saatlik dersin bittiğini işaret etti.

“Hepinizden Çarşamba gününe kadar Freud’un oyununu ve beraberindeki materyalleri okumanızı ve Cuma gününe kadar da final makalesinin taslağını hazırlamanızı bekliyorum!” Biz dışarı çıkmaya başladığımızda Thompson arkamızdan seslendi, bazıları kapılara doğru fırladı. “Konu bir sonraki derste benim tarafımdan onaylanacak ve sizin düşünceniz de eklenecek.

 

Lanet olsun, o ders en kötüsüydü.

 

Doğruca yurda döndüm, Güney Salonu’ndaki tek kişilik odama. İçeride ayakkabılarımı çıkardım ve rahat bir nefes alarak yatağıma yığıldım. Yurt odam oldukça sade, çıplak ahşap zeminli ve hazır mobilyalıydı. Masanın üzerinde ders kitapları, defterler ve MacBook’um vardı. Birkaç müzik grubu ve film posteri asarak burayı kendime ait bir yer haline getirmiştim ama hiçbir zaman evim gibi hissetmemiştim. Burada, Ann Arbor’da büyüdüm, bu yüzden ailemin evinden taşınma ve kendi başıma yola çıkma ihtiyacı hissettim, dolayısıyla heyecan verici yurt yaşamı başladı. Açıkçası evi özlüyordum; annemi, babamı, köpeğimi. En azından yaz için geri dönecektim — ablam Chloe çoktan gitmişti, annemle babamın bir yıl boş kaldıktan sonra beni yanlarında görmekten heyecan duyacaklarından emindim.

 

Saat daha öğleden sonra 2:30’du ama Emily olayından dolayı yorgun, kırgın ve duygusal olarak bitkin düşmüştüm. Sadece rahatlamak ve enerji toplamak için sessiz bir yer istiyordum. Belki spor salonuna gidip tüm kızgınlığımı koşu bandı ve ağırlıklarla atmadan önce bir şeyler izleyebilirdim. Emily bana birkaç mesaj daha göndermişti ama onlara bakmak istemedim, bunun yerine numarasını engelledim.

 

“Dostum, bu tam bir baş ağrısı,” diye homurdandım insta keşfette gezinirken. Ülkemizin politik cehennemi hakkında daha fazla bok, umursamadığım UFC maçları… bazı yeni oyun sürümleri…

 

Instagram’da dikkatimi çeken bir Tinder reklamına rastladım. Bir kafede poz veren 30’lu yaşlarda seksi bir kadın vardı. Kızıl saçları, ela gözleri ve öldürücü, kadınsı vücuduyla tam bir afetti. Modeli tekrar kontrol ettim ve kendi kendime sessizce başımı salladım.

 

Lanet olsun, tamam.

 

Neden daha yaşlı kadınların peşinden gitmiyordum ki?

 

Yatakta doğruldum ve derin derin düşündüm. Evet, tamam, çoğunlukla reddedilme korkusu. Ama birkaç kız arkadaşım olmuştu, yani tecrübesiz değildim. Yakışıklıydım ve son kontrol ettiğimde oldukça da seksiydim. Yaş farkı belki… ama bu iyi bir şey değil miydi? İlana bakmaya devam ettim.

 

EŞINIZLE TANIŞMAK IÇIN SAĞA KAYDIRIN!

 

Sanki bir aydınlanma gibiydi, 19 yaşındaki beynimde bir şimşek çaktı ve doğrudan sikime indi.

 

Kahretsin, Tinder gibi bir arkadaşlık uygulaması kullanmayı hiç düşünmemiştim. Riskli ve biraz da acınası hissettiriyordu, ama mezuniyetten beri takılıp kaldığım olgunlaşmamış üniversiteli kızlardan uzakta, özlemini çektiğim o yeni avlanma alanına giden bir yol gibi görünmeye başlamıştı. Şimdi bir şeyleri sarsmak, bu sürekli hayal kırıklığı ve tatminsizlikten daha fazlasını hissetmek için bir şeyler yapmam gerekiyordu.

 

Yine de hâlâ ikna olmuş değildim. Ya arkadaşlarım Tinder’da MILF’lerin peşinde koştuğumu öğrenirse? Ya da Sarah, Becky ya da Emily?

 

Masama gittim ve nargilemi hazırladım. Ucuz bir hurdaydı; yıllardır kullandığım cam hazneli ve saplı, plastik, mor bir pipoydu. Çakmağımı aldım ve otu ateşledim, çakmağı haznedeki otun üzerine tuttum. Kase kırmızı renkte parladı ve otun keskin, tatlı kokusu burun deliklerimi gıdıklamak için yukarı süzüldü. Derin bir nefes çektim ve duman ciğerlerime doldu; pratik bir kolaylıkla, hepsini dışarı bırakmadan önce birkaç saniye tuttum. Başım hoş bir şekilde dönmeye başladı ve vücudum rahatladı. İyi bir ottu, birkaç kat altımdaki keş çocuktan aldığım güçlü bir Indica türüydü. Seks hayatımla ilgili tüm endişelerim uçup gitmeye başladı.

 

“Evet,” diye mırıldandım kendi kendime, birkaç vuruştan sonra kendimi çok daha iyi hissediyordum, gözlerimin arkasına tatmin edici bir sıcaklık ve basınç yerleşiyordu. Nargilemi komodinin üzerine koyup yatağıma uzandım ve tavan penceresinin üzerine örttüğüm büyük, parlak Amerikan bayrağına baktım. İçinden süzülen ışığı, rüzgarda titreyen kenarlarını izledim. Sanki renkler dans ediyor, dalgalanıyor ve etrafımda sallanıyordu. Garip bir baş dönmesi hissettim ve kendi kendime güldüm.

 

Aklım hâlâ yaşlı bir kadınla çıkma fikrindeydi. Yetişkinlik oyunu oynayan başka bir kız kaltağın peşinden koşmak yerine gerçek bir kadını becermek ne kadar iyi hissettirecekti.

 

EŞİNİZLE TANIŞMAK İÇİN SAĞA KAYDIRIN!

 

Belki gerçekten kafam iyiydi, belki de kafam hâlâ E102’de takılıp kalmıştı ama nedense tembel aklıma MacBeth geldi.

 

“Eğer şans beni kral yapacaksa, neden şans beni taçlandırmasın.

 

Kahretsin, Shakespeare haklıydı, değil mi? Denemeye değer diye düşündüm.

 

Kalktım ve işe koyuldum, uygulamayı indirdim ve bir profil oluşturdum. Dizüstü bilgisayarımın Spotify çalma listesindeki hip-hop ve duman yurt odasından sürekli olarak süzülüyordu.

‘The ancestors guiding my pen

 

I know in this life that I did some wrong

 

And I’m tryna right all my sins

 

But not tryna write all my sins

 

And I’m still divided by this

 

And then I’m divided by that…’

Fotoğraf kısmına gelene kadar her şey çok basitti. Tüm heyecana rağmen, Tinder’da gerçek yüzümü paylaşma konusunda birden kendimi gerçekten huzursuz, hatta paranoyak hissettim. Utanmıyordum, hiç utanmıyordum, ama aynı zamanda lanet olası bir flört uygulamasında, internette sonsuza dek ayak izlerimin olmasını da istemiyordum. Tamam, tamam. Anlaştık. Yatağımdan kalktım ve tişörtümü çıkarıp tüysüz, kaslı göğsümün, karın kaslarımın ve burnumun hemen altından kesilmiş sırıtan yüzümle kollarımın selfielerini çekmeye başladım.

Gerçekten iyi durumdaydım, neredeyse her gün spor salonuna gittiğim bir yılın ardından oldukça formdaydım. Genç, güçlü vücudumun beklediğim ilgiyi çekeceğinden emindim.

 

Yaklaşık bir düzine fotoğraf çektim ve en iyisini, spor salonunda çalışırken çekilmiş, yüzümün büyük bir kısmı kırpılmış ve birkaç hafta önce Bahar Tatili için Cancun’da Playa Delfines Plajı’nda mayoyla boynun altından çekilmiş, karın kaslarımı gösteren birkaç fotoğrafımla birlikte yayınladım.

 

Göbek adım Aaron’u kullandım ve yaşımı 20’ye çıkardım. Öğrenci. Profilimde “Yaş sadece bir sayıdır. Benimle keşfe çıkmak istiyorsan sağa kaydır >B)”

 

Alet boyutumdan bahsetmeyi düşünüyordum, sağlıklı bir şekilde yaklaşık dokuz inçlik kesilmiş genç beyaz bir et, ama daha rafine bir profille gitmenin daha iyi olabileceğine karar verdim.

 

‘Kaydet’ tuşuna bastım ve yaş aralığımı 28 ila 40 olarak ayarladım. Hala gömleksiz bir şekilde yatağıma oturdum ve profiller arasında gezinmeye başladım.

 

MILF’ler ve pumalardan oluşan gerçek bir ziyafetti. Bazıları güzeldi, bazıları ise o kadar da değil. Çoğu bikini, iç çamaşırı ya da dar elbiseler içinde poz veriyordu. Diğerleri daha samimiydi, vücutları korunmasız anlarda yakalanmıştı – havuz kenarında otururken, bir kanepede uzanırken, mutfaklarında veya yatak odalarında dururken. Biraz ürkütücüydü ama aynı zamanda çok da seksiydi. Birkaç tanesini sağa kaydırdım, öylesine, ama bir tanesi gerçekten dikkatimi çekti ve sikimi zıplattı.

 

SensualSiren, 37 yaşında. Benden sadece 3 mil uzakta. Yüzü çoğunlukla stratejik olarak yerleştirilmiş bir telefon tarafından gizlenmişti, ama yine de muhteşem bir kadın olduğunu görebiliyordum. Koyu, parlak bir yele gibi saçları ve güneş gözlüklerinin kenarından baştan çıkarıcı bir şekilde bakan bir çift yeşil gözü vardı. Bir boy aynasında çektiği selfie’de kırmızı bir iç çamaşırı takımı, dantelli kırmızı bir tanga ve ona uygun dantelli bir sütyenle vücudunu sergiliyordu. SensualSiren yan duruyordu, sıkı, mükemmel kıçı dışarı çıkıyordu ve büyük, düzgün D-cup göğüsleri, en az bir çocuğu emzirmiş gibi biraz sarkık bir şekilde öne doğru çıkıyordu. Bu manzara karşısında sikimin zonkladığını ve sertleştiğini hissettim.

 

Vücudunun geri kalanı da bir o kadar seksi ve çekiciydi. Siren kıvrımlıydı, karnı düz ve davetkârdı, çocuk doğurmuş gibi duran kalçaları vardı. Bacakları uzun ve sıkı görünüyordu ve teni pürüzsüzdü, hafif, çilli bir bronzluk ve hafif bir ter parıltısı vardı. Sahte isim bir redflag olabilirdi ama o birinci sınıf bir MILF’di. %100 kadın.

 

Evet, lanet olsun, bu kadın ateşliydi. Keşke her yerini görebilseydim ama yine de onu cehenneme kadar sikmek istiyordum. Cevap vermesinin biraz zaman alabileceğini bilerek sağa kaydırdım. Bu SensualSiren MILF’in vücuduna tekrar bakarken kalbim hızla atıyordu. Yüzünü göremediğim gerçeği beni heyecanlandırdı ve gizemi daha da cazip hale getirdi. Yani, anladım – benim fotoğraflarım da yüzümü saklıyordu. Umarım o da benim için aynı şeyi düşünüyordur.

 

Geri döndüm ve SensualSiren’in diğer fotoğraflarına baktım. İç çamaşırlı, bikinili ve bir de siyah kokteyl elbisesi içinde, saçları açık. Tüm fotoğraflar portre modunda çekilmişti, yüzünün belli olmaması için belirli açılardan çekmişti. Vücudu her zaman hafifçe yana dönüktü. Bir model gibi görünüyordu. Siren’in fotoğraflarında onunla tanışmayı daha da çok istememe neden olan samimi bir şeyler vardı.

 

Yaşlı bir kadının içinde olmanın nasıl bir his olduğunu merak etmeye başladım. Onu kollarımda tutmak, yumuşak tenini benimkine karşı hissetmek, vücudunu bana bastırmak, olgun, olgun amının sıcak, ıslak hissi, iyi kaldırılmış genç aletimin etrafına sarıldığını hissetmek nasıl olurdu? Göğüsleri daha önce birlikte olduğum genç kızlardan daha büyük ve ağırdı, meme uçları daha kalın ve daha uzundu, emilmeye alışkındı.

 

Daha da sertleşmeye başladığımda sikime sıcak bir kan hücumunu hissettim.

 

Sanki tüm duyularım harekete geçmişti. Gerçek bir kadın fikri – deneyimli, şehvetli, bariz bir şekilde doğurgan, cinsel olarak doyumsuz bir kadın – düşüncelerimi doldurdu. Gerçek, tatmin edici bir ilişki vaadi. Oyun yok. Çok daha derin ve ilkel bir şey. Zihnimde kök salmıştı ve gitmesine izin vermiyordu.

Fanteziyle dolup taşarken ve Pornhub’da ‘genç adam pov MILF sikişi’ aramasıyla telefonumdaki MILF pornosunu incelemeye başladığımda, çoktan dışarı sızmaya başlamış olan sıvılarım ile yavaş ve planlı bir şekilde mastürbasyon yapmaya başladım.

Oyunculuk Serüvenim -Final

*~118. Bölüm~*

*~Biraz daha dinlendikten sonra teşekkür ettim Sinem’e ve toparlanıp çıktım evden. Kendi evime geçtim. Özge’ye “Çok terledim ya bir duş alayım.” diyerek hemen banyoya geçerek duşumu aldıktan sonra bir bira alıp salona geçtim. Fakat uykudan resmen bayılacak gibiydim. Biramı bitirince kutusunu kenara koyup TV’ye bakmaya başladım. Çok geçmeden de koltukta uyumuş kalmıştım. Günlerim artık böyle geçmeye devam ediyordu sürekli. 17 Nisan’da Mine’ye verdiğim grup seks sözünü tutacaktım. Doğum gününde onun için birkaç kişi ayarlayacaktım. O yüzden birkaç gün sonra bir liseye geçmiştim. 17 Nisan’a kadar birkaç genci ayarlamam gerekiyordu. Lise’ye girdim ve okulun içerisine geçip merdivenlere yavaşça oturarak beklemeye başladım. Dersteydi herkes ve yaklaşık 2-3 metre kadar uzağımda nöbetçi kız vardı. Kız ile bakışmaya başladık. Ara sıra ben onu kesiyordum ve bazen göz göze geliyorduk. Kız yanıma geldi bir süre sonra ve “Pardon,kime baktınız acaba?” dedi. Bende “Bir öğrenciyi görmem gerek.” dedim. Kız “İstiyorsanız sınıfından alabilirim.” dedi. Bende “Gerek yok,teşekkür ederim.” dedim. Kız gülümseyerek “Peki, tamam.” diyerek geçti tekrardan kendi masasına. Kızın bu atağı yapmasıyla birlikte benim de bir atak yapmam gerekiyordu. Kantine geçtim ve iki tane kahve alarak tekrardan girdim okulun içine. Kızın yanına giderek kahvelerden birisini uzatarak “Merhaba.” dedim.Kız gülümseyerek “Merhaba.” dedi. Kahveyi aldı ve “Teşekkür ederim. Zahmet etmişsiniz.” dedi. Gülümsedim ve “Ne zahmeti ya. Ben Oktay bu arada.” dedim. Gülümsedi ve “Ezgi,ben de.” dedi. Tanışmıştık,birbirimizi tanımaya da devam ediyorduk. Ezgi 18 yaşında,kumral düz saçları olan,beyaz tenli bir kızdı. 1.65 boylarında,kalçaları hafif çıkık ve dolgun,göğüsleri de orta büyüklükte ve dikti. Fiziği gayet güzeldi,fit vücutlu bir kızdı. Yüz güzelliği olarak da fena sayılmazdı.~*

*~Ezgi ile muhabbetimi biraz daha ilerletmiştim. Lise son sınıf öğrencisiydi o da ve Üniversite’de okuduğumu söyleyince “Ben de düşünüyorum. Sınava girdim geçen ay. Umarım iyi bir bölüme yerleşirim.” dedi. Bende “Evet,kesinlikle okumalısın Üniversite. Bir kızın en rahat olduğu seneleri Üniversite seneleridir.” dedim. Gülümsedi ve “Öyle mi?” dedi. Gülümsedim ve “Kesinlikle.” dedim. Bu arada da zil çaldı ve “Benim gitmem gerek. İstiyorsan numaranı ver daha sonra konuşuruz.” dedim. Gülümseyerek “Tamam,olur.” dedi. Numarasını da aldıktan sonra “Görüşürüz.” dedim. Tanıdığım bir çocuk vardı bu lisede. Güvenirdim,ara sıra sohbet ederdik onunla. Tayfun’du ismi ve onu aramaya başladım. Şans eseri karşıma çıktı hemen üst katta ve onu kenara çekerek “Bak, bir kadın var elimde. Grup yapacağız, 2 kişi daha bul. Temiz çocuklar olsun yalnız gidip eşkiyaları getirme. Bir sefer olacak ve sonra herkes yoluna.” dedim. Gülümseyerek “Tamam abi ayıpsın. Hemen hallederim.” dedi. Bende “Tamam sonra da benden telefon bekle. Hadi görüşürüz koçum.” dedim. Tam gidecekken “Abi.” dedi. Tekrardan yanına giderek “Efendim?” dedim. Tayfun “Ne kadar vereceğiz kişi başı?” dedi. Bende “Karşında pezevenk mi var? Orospu pazarlamıyorum oğlum ben.” dedim. Güldü ve “Pardon.” diyerek uzaklaştı yanımdan. Ben de tekrardan atölyeye döndüm. Bir müsait zamanda Mine’ye “Doğum günün için bir planın yok değil mi?” dedim. Gülümseyerek “Yok.” dedi. Bende “Güzel. Benimlesin.” dedim. Gülümseyerek “Peki.” dedi. Bende “Benden haber bekle. Güzel ve sexy bir şeyler giy üzerine o gün için.” dedim. Gülümseyerek “Peki.” dedi. Onu gönderdim yanımdan daha sonra ve bir de ev aramaya başladım. Günü birlik,lüks dairelerin bulunduğu bir yerden daire kiralayacaktım.~*

*~Evi kiraladım. Doğum gününe sadece 1 gün kalmıştı. Bir yandan Tayfun ile sürekli haberleşiyordum. İki kişi bulduğunu söyledi. Bende “Nasıl? Güvenilir çocuklar mı?” dedim. Tayfun “Evet abi.” dedi. Bende “Güzel,hazırla çocukları yarın için.” dedim. Bende bu arada evi hazırlamaya başladım. Biraz düzenleme yaptım ve alkol,çerez,yiyecek falan alarak eve bir gün öncesinden yerleştirdim. Her şey hazırdı sadece yarını beklemek kalmıştı. Pasta siparişi de vermiştim özel olarak ve pastayı ertesi gün eve göndereceklerdi. O gün kendi evime geçtiğimde saat 10’a geliyordu. Çok yorulmuştum, Özge biraz masaj yaptı ve “Geç kaldın hayatım.” dedi. Bende “Evet tatlım ya. Birkaç işim vardı. Onları hallettim ama tahminimden uzun sürdü.” dedim. Özge “Ama eve arkadaş bırakman iyi oldu ya. Çok iyi anlaştık aldığın köpekle.” dedi. Bende “Bir isim bulmadın mı?” dedim. Özge “Düşünmedim ya. Beraber koyarız ama bir isim.” dedi. Bende “Olur.” dedim. Yorgun olduğum için hemen üzerimi değiştirip yattım. Ertesi gün kalktığımda ufak bir heyecan vardı. Kahvaltımızı yaptıktan sonra okula geçtik Özge ile fakat ben birkaç işimin olduğunu söyleyerek erken kaçtım okuldan. Kiraladığım eve gidip son düzenlemeleri yaptım. Tayfun’u arayarak adresi verdim ve diğer iki çocuğu da alarak gelmesini söyledim. Onlar gelene kadar da son kontrolleri falan yaptım. Yaklaşık 15 dakika sonra zil çaldı. Kapıyı açtım ve Tayfun ile birlikte iki tane daha çocuk içeriye girdi. Tayfun hemen tanıştırdı onlarla beni birisinin adı Enes,diğerinin ki Melih’ti. İkiside ortalama 1.80 boylarında çocuklardı. Melih biraz esmer tenliydi ama Enes bembeyaz tenli bir çocuktu. Ellerinde poşetler vardı ve poşetleri işaret ederek “Hayırdır?” dedim. Tayfun “Birkaç fantezileri varmış. Onun için kıyafet getirdiler.” dedi. Güldüm ve “İyi,peki. Geçin içeriye.” dedim. Salona geçtik beraber ve “Ee nelermiş bunlar?” dedim. Enis hemen poşetlerin içindeki kıyafetleri çıkartmaya başladı. Bir tanesinde bir liseli kız eteği ve beyaz dar gömlek vardı. Altında da transparan bir külotlu çorap. Liseli kız fantezisi yapacaklarmış.~*

*~Birinde ise kalem etek ve yeşil bir gömlek getirmişlerdi. Kemik çerçeveli bir gözlükte vardı ve öğretmen fantezisi yapmak istiyorlarmış. Bu iki kıyafeti özenle tekrardan toparlayıp kenara koydular. Gerçekten çocuklar baya istiyordu bu işi. Ama istek ne kadar yüksek olursa geçireceğimiz vakit de o kadar güzel olurdu.Yaklaşık yarım saat sonra da sipariş ettiğim pasta gelince artık sadece Mine’nin gelmesi kalmıştı. Saat 16.00 gibi çıktım evden ve arabama binerek yola koyuldum. Mine’yi aradım yoldayken ve “Geliyorum.” dedim. Evinin önüne geldiğimde bir kere daha aradım ve Mine aşağıya inerek arabama bindi. Çok güzel olmuştu o gün. Tek parça beyaz bir elbise vardı üzerinde. Pembe kuşak gibi bir deseni vardı üzerinde gayet şıktı. Tekrardan benim tuttuğum eve doğru gidiyorduk. Mine “Sürprizin var mı acaba bana?” dedi. Gülümsedim ve bir şey demedim. Eve gelince indik arabadan ve çıkmaya başladık bizim daireye. Kapıyı açtım ve içeriye girdik. 3 tane genç çocuğu karşısında görünce bana baktı ve gülümseyerek göz kırptı. Bende gülümsedim ve sonra bir şey olmamış gibi hemen onları tanıştırdım Mineyle. Mine hepsiyle tokalaştıktan sonra “Ben bir lavaboya gideyim.” dedi. Ona yeri gösterdikten sonra salona geçtim. Çocuklar kendi aralarında konuşuyorlardı. Enes bana “Kaç yaşında bu hatun?” dedi. Bende “39” dedim. Gülerek “Harika ya. Böylesine güzel ve sexy bir parça beklemiyordum.” dedi. Gülümsedim ve “Gerçekten yatakta ki marifetleri de çok iyidir.” dedim. Gülüştüler ve bu arada Mine gelerek “Neye gülüyorsunuz bakalım?” dedi. Bende “Hiç. Şakalaşıyorduk öyle.” dedim. Mine’nin pastasını çıkarttık ve masaya getirdik. Mumları diktikten sonra yaktık ve Mine bir dilek tutarak üfledi. Daha sonra pastayı kestik ve biraları çıkarttık dolaptan. Ufaktan bir müzik açtık ve sohbet ederek yemeye başladık pastalarımızı. Çocuklar resmen pastayı yiyemiyor Mine’yi kesiyorlardı. Mine’nin giydiği elbise göğüslerini hafiften meydana çıkartmıştı. Göğüslerinin üstlerini tamamen gösteriyordu ve çocuklar iyice azmaya başladılar.~*

*~Mine pastasını bitirince “Canım slow bir müzik koyar mısın?” dedi. Bende “Hay hay.” dedim ve kalkıp müziği değiştirdim. Güzel bir slow dans müziği koydum. Mine ayağa kalktı ve Enes’i elinden tutarak kaldırdı. Enes ile dans ederken bir yandan da onları izliyorduk. Aralarında mesafe yoktu neredeyse. Vücutları birbirine değiyordu. Mine’nin,Enes’in sikini tamamen hissettiğinden emindim. Mine 5 dakika sonra Enes’in önünden ayrıldığında Enes’in sikinin kalktığı belli oluyordu. Mine koltuğa oturdu ve “Ayaklarımda çok ağrıdı. Masaj yapacak bir erkek yok mu?” dedi. Bizimkiler hemen yanına doluştular tabii. Sağ ayağını Enes, sol ayağını Tayfun aldı eline ve ovmaya başladı. Tabii iki taraftanda birisi ayağını kaldırdığından Mine’nin bacak arası aralanmıştı hafiften. Bacaklarının iç kısımları rahatça belli oluyordu. Biraz daha bacaklarını ayırsa külotunu görecektik neredeyse. Enes yaptı ilk atağı ve Mine’nin ayağına ufak bir öpücük kondurdu. Bunu gören Tayfun’da ufak bir öpücük kondurdu. Daha sonra bizimkiler yavaş yavaş öpmeye başladılar Mine’nin ayaklarını. Melih ise kenarda izliyordu sadece.Mine bir süre sonra ayağa kalktı. Tayfun ve Enes’i yan yana koltukta oturttuktan sonra Melih’i yanına çağırdı. Onu da oturttu koltuğa ve pantolonlarını çıkartmalarını söyledi. Çocuklar hemen pantolonlarını çıkartıp boxerlarıyla kaldılar. Mine onları kendi elleriyle çıkartıp kenara attıktan sonra çocukların siklerine bakmaya başladı. Tayfun’un yaklaşık 18 cm kadar bir siki vardı. Melih ve Enes’in ortalama 16 cm kadar vardı boyu. Enes’in siki ise baya kalındı yani aralarında açık ara en kalın onun penisiydi. Önce ortada oturan Enes’in önünde diz çöküp onun sikini emmeye başladı ve Melih ile Tayfun’un siklerini de eline alarak okşamaya başladı. Çocukların zevkten dört köşe olduklarını görüyordum. Her biri zevkten kaymıştı resmen. Birkaç dakika sonra Tayfun’unun sikini emmeye başladı. Gerçekten olgun bir kadının saksosu bizim çocukları mahvetmişti.~*

*~Bende arkadan Mine’nin kalçalarına bakıyordum. Harika gözüküyorlardı. Mine sonra Melih’in sikini de yaladıktan sonra bıraktı. Ayağa kalktı ve yanıma gelerek “Soy beni aşkım.” dedi. Çocuklar heyecanla bekliyorlardı benim yapacaklarımı. Gülerek “Hemen.” dedim ve çıkarttım üzerindeki elbiseyi sakince. Sütyen ve külot ile kaldığında gülümsedi çocuklara bakarak ve benim önümde diz çöktü. Pantolonumu çıkarttı, sonra da boxerımı indirdi ve sikimi eline alarak okşamaya başladı. Sikim iyice dimdik olunca da ağzına aldı. Emiyordu deli gibi. Emdikçe bende kendimden geçiyordum. Mine’nin kızıl saçlarını ellerime toplayarak daha sert bastırıyordum kendime. Çocuklarda heyecanla izleyerek 31 çekmeye devam ediyorlardı. Mine yaklaşık 5-6 dakika sikimi emdikten sonra bıraktı. Çocuklar resmen zevkten ölmüşlerdi. Gülümseyerek “Yatak odası nerede?” dedi. Bende “Gel.” dedim. Mine çocuklara dönerek “Hadi,siz de gelin.” dedi. Beraber geçtik yatak odasına. Mine yatağa uzandı ve külotunu çıkartmamı istedi. Hemen külotunu çıkarttım. Bu arada kendisi de hemen sütyenini çıkartıp kenara attıktan sonra tamamen çıplak kalmıştı. Bende üzerimdeki tişörtü çıkarttım. Hepimiz çırılçıplaktık. Mine önce Tayfun’u yanına çağırdı ve “Hadi yala.” dedi. Tayfun hemen Mine’nin bacaklarının arasına geçti ve amını yalamaya başladı. Mine zevk alıyordu. Gözleri kısılmıştı hafiften ve ufak ufak inliyordu. Bu arada Melih’i yanına çağırıp sikini ağzına alarak emmeye başladı. Melih bu arada o büyük göğüsleri okşuyordu. Melih’in zevk aldığı her halinden belliydi. O büyük ve dik göğüsleri okşadıkça Melih’in iyice terlediğini görüyordum. Tayfun’u 4-5 dakika sonra gönderdi ve Melih’i geçirdi yerine. Melih o azgınlıkla deli gibi yalamaya başladı amını. Ben geçtim bu sefer önüne. Mine gülümseyerek tekrardan aldı benim sikimi ağzına ve emmeye başladı. Çok güzel emiyordu, gerçekten bir orospuymuş gibi işini ustaca yapıyordu. Dışarıdan pek öyle gözükmese bile yatakta çoğu orospuya taş çıkartacak şekilde sevişiyordu.~*

*~En sonunda Enes’te amını yaladıktan sonra Mine ayağa kalktı. Enes’i yatırdı yatağa sırt üstü bir şekilde ve üzerine çıktı. Kucağına çıktıktan sonra amına,Enes’in sikini soktu. Zıplamaya başladıkça Enes’ten tuhaf sesler çıkmaya başladı. Melih yatağa çıktı ve Mine’nin ağzına sikini verip emdirmeye başladı. Göt deliği boş kalmıştı. Çocukların daha nasıl yapılacağını bilmediğinden önce ben açacaktım göt deliğini ve biraz genişletince diğerleri girebilecekti. Eğildim hemen arkasında ve göt deliğini yalamaya başladım. Mine muhteşem bir haz alıyor olmalıydı. Aynı anda hem sikiliyor, hem bir sik emiyor ve deliği yalanıyordu. Mine zaten çok geçmeden de orgazm oldu. Ben girmeye başladım sonra göt deliğine ve başını sokunca Mine büyük bir çığlık attı. Melih hemen tekrardan Mine’nin kafasını kendine doğru çekerek sikini ağzına verdi ve sakso çektirmeye başladı. Mine hızlı hızlı Melih’e sakso çekerken Enes aşağıda hırıldıyordu. Boşalacağını anlamıştı Mine ve kalktı üzerinden. Yatakta Enes’in yanında domaldı. Ben arkadan götüne girmeye devam ederken, Mine’de Enes’in sikini emmeye başladı ve çok geçmeden ağzına boşalttı. Enes nefes nefese kalmıştı ve suratında değişik bir gülümseme vardı. Ben götünü sikerken Melih hemen alta geçerek Mine’nin amına girmeye başladı. Tayfun’da sikini Mine’nin ağzına vererek emdirmeye başladı. Mine resmen zevkten bağırıyordu artık. Tayfun’un sikini ağzına alınca biraz daha sesi kesilmişti ama yine de çok rahat duyuluyordu inleme sesi. Götünden çıktım 5-6 dakika sonra. Benim yerime Tayfun geçti ve bende sikimi,Mine’nin ağzına vererek boğazına kadar girmeye başladım. Resmen ağzını sikiyordum. O derece hızlanmıştım. Melih ve Tayfun’da hızla sikiyorlardı Mine’nin amını ve götünü. Melih çok geçmeden boşalacağını söyledi ve çıktı Mine’nin amından. Ben geçtim onun yerine ve Melih’te bu arada sikini Mine’nin ağzına verip emdirmeye başladı. Bİr anda patladı ağzına ve Mine onun da döllerini yutup gülümsedi ve sikinin başına ufak bir öpücük kondurdu. Yatakta sadece 3 kişi kalmıştık artık. Bizde boşaldıktan sonra sigaralarımızı içip dinlenmeye başladık.~*

*Arkadaşlar çok özür diliyorum sizlerden. Gerçekten çok özel sebepler olmasaydı yazmayı bırakmayacaktım. Atölyem için yurt dışından teklifler almaya başladım. Son 2 haftadır yurt dışındaydım ve 2 haftada 3 ülke gezdim. Ortalama uyuduğum zaman 4-5 saati geçmiyor. Macaristan, Fransa, Belçika arasında gidip geliyorum sürekli. Yaz aylarında tekrardan yurt dışına çıkacağım ve fırsat bulup yazamıyorum. Sanki bu yazıyı bitirmemem için üst üste iş yığıyor birileri. O yüzden yazamıyorum gerçekten son bölümden sonra birkaç satır yazamadım o kadar çok işim olduki. O yüzden erken final yapmak zorunda kaldım.*

*Fakat size direkt bu yazıyı yazıp veda etmeyeceğim. Şuan İstanbul’dayım ve bu akşam tekrardan Fransa’ya uçacağım. O yüzden bu vakitte size kalan zamanımın özetini geçeceğim.*

*Öncelikle son bölümdü yanılmıyorsam Mine’ye birkaç kişi ayarlamak için gittiğim lise’de tanıştığım Ezgi vardı. Bakire olduğu için onunla sadece arkadan bir ilişkiye girdik. Yaz aylarında birlikte olabildim sadece onunla daha sonra Üniversite’yi başka bir şehirde kazandı ve oraya gitti. Daha sonra da görüşemedik. Çok sonra Lise’den tanıdığım çocuktan haber aldım. Evlenmiş ve çocuk bekliyormuş.*

*Köpek alacağım zaman tanıştığım Sinem vardı hatırlarsınız, veteriner olan. Onunla olan ilişkim de Üniversite son sınıfa kadar sürdü. Mezun olduğum gece Özge hariç tüm bıraktığım kızlarla birlikte onu da bıraktım. Sonra yurt dışına gitti ve bir daha görüşemedik.*

*Beyza’nın ev arkadaşı olan Serap ile de ufak bir ilişkim oldu ama o sene okulu bırakıp başka bir şehire geçti. Herkesten uzaklaşmak için telefonunu değiştirdi ve ulaşamadım bir daha. Bu arada daha sonradan öğrenmiştim Sinem’in matematik öğretmenliği okuyan sarışın bir kardeşi vardı. O Serap çıktı,büyük tesadüf.* 

*Özge’nin teyzesi ile mezuniyet gecemin sonunda son bir sevişme yaşamıştık. Ondan sonra hâlâ görüşmeye devam ettik ama Üniversite’nin sonunda yaptığım gibi tüm kızlarla birlikte Özge’nin teyzesi Nur ile olan da cinsel ilişkimi kestim. Biraz itiraz etti, ara ara sulanmaya başladı ama yüz vermeyince vazgeçti. Şuan hâlâ konuşuyoruz ama sadece Özge’nin teyzesi artık benim gözümde.*

*Mine’yi hatırlarsınız, en son bölümde bahsettiğim grup seks yaptığımız kadın. 39 yaşında bir MILF’ti kendisi. O ilişkiden 2 ay sonra birisiyle tanıştı Bursa’lıydı ve yazın evlendiler. Tabii ondan sonra ilişkimiz kesildi. Yanımda çalışmak istemedi bir gün yine dayanamaz ve benimle birlikte olur diye. Ayrılıp İstanbul’a yerleştiler. Ara sıra telefondan ve facebooktan konuşuyoruz ama normal bir arkadaş sohbeti oluyor sadece.*

*Hatırlarsınız Brezilya tatilinde tanıştığım Şili’li bir öğretmen kadın vardı. Dirca, o da öğrencisi için Türkiye’ye gelmişti ve son sevişmemiz burada oldu. Ondan sonra gitti ve bir daha hiç görüşemedik. Ne o buraya geldi, ne de ben ona gidebildim.*

*Beyza ile de bir süre görüştük. Onu da mezun olduğumda hayatımdan çıkarttım. Baya ağlamıştı arkamdan, alkole falan vurdu kendini ama sonra düzeldi tekrardan. Şimdi facebook hesabımda ekli ve ara sıra sohbet ediyoruz.*

*Fulya ise gerçekten büyüdükçe daha bir güzelleşti. Üniversite son sınıfta onunla olan ilişkimi de kestim. Fakat gerçekten en zor hayatımdan çıkartma kararı aldığım kişi o’ydu. At gibi bir kız olmuştu resmen yani her erkeğin sikmek isteyeceği türdendi. Fakat yine de söz verdiğim gibi herkesi çıkartmıştım. Sonra kendisi mezun oldu ve bir basketbol kulübünde oynadı. Sonra takip edemedim. Facebook hesabımda ekli kendisi ama aktif olarak çok kullanmadığı için görüşemiyoruz pek fazla. En son 25 Ağustos’ta doğum günümü kutlamıştı.*

*Evet şimdi yazımda en fazla rol oynayan Damla ve Ela’ya geldik. Onlarla da gerçekten çok kötü anılarım oldu o tarihten sonra.*

*Damla tekrardan uyuşturucuya başladı bıraktığı senenin yazında. Uyuşturucuya başlayınca ben de onunla görüşmeme kararı aldım. Mezuniyet gecemden bir gün önce onunla sikişmiştik son defa. Daha sonra ise bir daha hiç görüşmedik. İşin garibi ise şuan atölyemin bulunduğu yerdeki bir ofiste çalışıyor ve her gün görüyorum. Çok konuşmuyoruz, ara sıra eskilerden konu açılıyor. Hiç yakınlaşmamız olmadı ama eğer istersem tekrardan benimle birlikte olabileceğini söylüyor. Hemde kendisi evli.*

*Ela ise en acıklı sonla biten kişi oldu. Gerçekten anlatsam inanmayacağınız bir şeytanlık yaptı. Damla’yı hayatıma sokan, benimle yakınlaştıran Ela’ydı. Benden intikam almak için o kadar sene boyunca Damla’nın benimle sikiştiği çoğu gece kayıta aldırmış. O yaşadığı evi, sürdüğü arabayı, harcadığı paraları hep Ela ona veriyormuş. Bunu sonunda öğrenmiştim. Ela bütün kayıtların olduğu çokça CD’yi benim evime bir çocukla gönderdiğini telefonla haber verdi. Eğer o çocuktan önce gidersem CD’leri bulabileceğimi söyledi. Yoksa Özge’ye ulaşacaktı. Hayatımdaki en hızlı araba sürüşlerinden birisini yapmıştım o gün ama yetişmiştim. CD’lerin hepsini paramparça edip yakmıştım. Daha sonra Ela’nın evine gidip hesap soracaktımki polisleri gördüm evinin önünde. Silahla kendini vurup intihar etmiş. Bana da bir mektup bırakmıştı hâlâ o mektubu özel kasamda saklarım. Özge’nin haberi yok.*

*Son olarak Özge ile de mezun olduktan 2 ay sonra evlendik. Şuan çocuk düşünmüyoruz ve çok mutlu bir evliliğimiz var. Evlendikten sonra ise Özge’den başka hiçbir kız girmedi hayatıma. Hayatıma girecek tek kız olursa kendi kızım olur.*

*Arkadaşlar tekrardan özür diliyorum yazamadığım için. Bu arada son olarak söyleyeyim bundan sonra hayatıma başka kız girmedi. Yani sürekli bu üstte tanıttıklarımla ilişkilerim olduğu için çok önemli bir şey kaçırmadınız. Eğer sorusu olan olursa yorum atabilir. Herkesi yanıtlayacağım.*

*Kendinize iyi bakın.*

Oyunculuk Serüvenim -116-117.Bölüm

***~116. Bölüm~***

***~Özge ile birlikte güzel bir yemek hazırladık. Yanına şaraplarımızı da doldurduk ve yemeye başladık. Özge’ye “Evde tek kaldığında korkuyor musun?” dedim. Özge “Hayır.” dedi. Bende “Doğruyu söyle.” dedim. Özge “Biraz.” dedi. Bende “Bak ne diyeceğim. İstiyorsan bir köpek alalım?” dedim. Özge “Ne? Köpek mi? Hayatım ona bakabilir miyiz?” dedi. Bende “Bakarız. Niye bakamayalım? Geceleri bizi koruyacak bir canlı olur.” dedim. Özge “Bilmiyorum ama sen evden çok ayrılmıyorsun ki zaten. Çok fazla yalnız kalmıyorum. Kalsam bile en fazla birkaç gün sürüyor.” dedi. Bende “Doğru diyorsun hayatım da ama ben atölyedeyken bile bir şey gelirse başına? Benim atölyeden buraya gelmem yarım saatimi alıyor. Yani bazı şeyler için geç kalabilirim.” dedim. Özge “Sen biliyorsun hayatım.” dedi. Bende “Hemen araştıracağım.” dedim. O akşam yemeğimiz bittikten sonra laptopun başında biraz vakit geçirerek İzmir’den birkaç siteye baktım. Ertesi gün okulda ve atölyede de birkaç kişiye sordurdum. Çoğunlukla Sinem isminde bir kadının adını verdiler. Köpek bakımlarıyla ve satışlarıyla ilgileniyormuş. Saat 16.00 gibi çıktım atölyemden ve arabama binerek Sinem hanımın adresine doğru gittim. Büyükçe bir apartmandaydı. Bir sürü kat vardı ve adreste yazılı olan zile bastım. Megafondan “Kim o?” sesi geldi. Bende “Sinem hanımı aramıştım. Köpek almak için.” dedim. Kapı açıldı ve apartmana girerek üst katlara çıktım. Daireye geldiğimde karşımda güzel,genç bir bayan vardı. Gülümseyerek “Hoş geldiniz.” dedi. İçeriye geçtiğimde evin tam bir hayvan barınağı gibi olduğunu gördüm. Beni salona geçirdi ve “Bekleyin. Geliyorum hemen.” deyip çıktı. Salonda birkaç tane kuş kafesi vardı.İçlerinde 2-3 tane kuş vardı. 2 tane de köpek vardı. Birisi minderin üzerinde uyuyor,diğeri ise etrafta geziniyordu. Sinem bir süre sonra salona geldi. Elinde kahve kupası vardı. Uzattı bana,teşekkür ederek aldım. Koltuğa oturdu ve tanıştık. 26 yaşındaymış kendisi ve veterinerlik okuduktan sonra hem hayvan bakımlarına yönelmiş hemde veterinerlik yapmaya devam etmiş. Ortalama 1.65 boylarında,sarışın,beyaz tenli bir kızdı. Saçları ortalama beline kadar geliyordu. Göğüsleri çok büyük değil ve dikti,kalçaları ise vücuduna orantılı bir büyüklükte ve hafiften çıkıktı.~***

***~Bende kendimi tanıttım. Oyunculuk okuduğumu söylediğimde gülümseyerek “Oyunculuk mu? Çok severim gerçekten. Benim kardeşimde çok meraklıdır oyunculuğa,okumak istedi ama yetenek sınavını geçemedi. Matematik öğretmenliği okuyor bu şehirde.” dedi. Gülümsedim ve “Ne güzel,öğretmenlikte iyidir.” dedim. Laf lafı açtı ve yarım saati geçkin bir süre öylesine muhabbet ettik. Daha sonra bana “Konu dağıldı sormayı unuttum.Siz nasıl bir köpek bakıyordunuz?” dedi. Bende “Hem insanlarla anlaşabilecek,zeki ve koruyabilecek bir köpek.” dedim. Sinem “Alman kurtlarını öneriyorum bunun için. Gerçekten harika köpekler. Çok zekiler,sahiplerine sadıklar ve iyi ile kötüyü çok iyi ayırıyorlar. Yani kötü birisine müdahele ediyorlar ama arkadaşlarınızdan birisine de saldırmaz bu kadar da akıllıdır.” dedi. Bende “Öyle mi? Severim Alman kurtlarını ama bu özelliklerini bilmiyordum.” dedim. Sinem “Çok sevimlidirler ayrıca. Fakat mideleri öyle her şeyi kaldırmaz. Maalesef özel kuru mamalar alacaksınız.” dedi. Bende “Sorun olmaz.” dedim. Sinem “Güzel,o zaman bu haftasonu ben sizi köpek bakmak için çiftliğe götüreyim.” dedi.Bende “Tabii,harika olur.” dedim. Cumartesi saat 13.00 için sözleştik. Onu gelip buradan alacaktım ve beraber geçecektik.Çıktım evden ve tekrardan atölyeye döndüm. Son işlerimi de hallettikten sonra hemen evime geçtim. Bütün akşamımı Özge’ye ayırdım. Onunla güzel bir gece geçirdikten sonra uyuduk. Günler böyle geçmeye devam ediyordu. Cumartesi günü köpek bakmak için çiftliğe gideceğimi Özge’ye söylemiştim. O yüzden yalan söylemek zorunda kalmadım. Saat 12 gibi çıktım evden ve arabama binerek Sinem’in evine geçtim. Evinin önüne gelince arabayı kenara çektim ve telefonla aradım onu. Hemen geleceğini söyleyerek kapattı. Çok geçmeden de gelmişti. Havanın ısınmasından dolayı sokakta ki kızlarda açılmaya başlamıştı. Sinem’de buna uygundu. Altında mini beyaz bir etek,üzerinde de beyaz,önünde değişik bir baskı olan tişört giymişti. Gayet güzel olmuştu. Laflayarak yola koyulduk. Bir yandan sohbet ediyor,bir yandan da bana yolu tarif ediyordu.~***

***~Çiftliğe gelmemiz 1.5 saat sürmüştü. Geldiğimizde arabayı düzgün bir yere park ettikten sonra indik. Çiftliğin içine girdiğimizde doğallığı hissetmiştim. Gerçekten doğal ve sanayileşmiş hayattan arınmış bir yaşam vardı burada. Çiftlikte ki iki katlı evin önüne geldik ve Sinem kapıyı tıklattı. Karşımıza 55-60 yaşlarında bir adam çıktı. Sinem’i görünce “Hoş geldin Sinemciğim.” dedi. Sonra bana baktı ve elini uzatarak “Hoş geldiniz.” dedi. Bende elini sıkıp “Hoş bulduk.” dedim. İçeriye davet etti adam bizi ve girip salona geçtik. Adam yanımıza geldi ve koltuğa oturdu. Önce biraz lafladılar Sinem ile ve sonra Sinem “Oktay,köpek istiyor.” dedi. Adam bana bakarak “Gerçekten bakabileceğine emin misin? Birkaç ay sonra köpeği dışarı atmanı istemiyorum.” dedi. Bende “Gerçekten bakacağım. İhtiyacımız var.” dedim. Adam “Peki öyleyse. Ne tür bir köpek istiyorsun?” dediğinde Sİnem hemen araya girerek “Alman kurdu.” dedi. Adam bir Sinem’e,bir de bana baktıktan sonra “Peki,gelin benimle.” dedi. Evden çıkıp bahçenin arkasına geçerek köpeklerin olduğu kafeslere bakmaya başladık. Büyük büyük kafeslerdi bunlar köpeklerin rahatlıkla hareket edebilecekleri türden kafesler yani. Alman kurtlarına bakmaya başladık. Adam bana “Şunu öneririm. Gerçekten iyi eğitilmiş bir köpek. Hemde tam bir güvenlik için donatılmış bir köpek.” dedi. Bende “Peki.” diyebildim. Adam köpeği çıkarttı kafesinden ve biraz onunla dolaşmamı istedi. Köpeğin kokumu tanıması ve bana alışması gerekiyormuş. Bahçede biraz yalnız başımıza dolaştık. Hatta bir ara ufak bir oyun dahi oynamıştık. Gayet akıllı ve sadık bir köpeğe benziyordu. 15 dakikalık bir gezintiden sonra tekrardan geri döndük ve “Tamam,gayet iyi alıştığımızı düşünüyorum birbirimize.” dedim. Adam “Peki o halde.” dedi. Anlaşmalarımız da yapıldıktan sonra Pazartesi günü köpeği almak için tekrardan gelecektim. Adama teşekkür ederek tekrardan arabama bindik ve şehre dönüşe başladık. Sinem “Köpek içine sindi mi? Gerçekten bak eğer sinmediyse başka bir köpek alabilirsin. İlla o köpeği tavsiye etti diye onu almak zorunda değilsin.” dedi. Bende “Biliyorum,biliyorum. Fakat köpeği çok sevdim. Çok akıllı bir hayvana benziyor.” dedim. Gülerek “Evet,Alman kurtları öyledir.” dedi. Şehre geçince “Bir şeyler yemedik. Bir yere oturup yemek yemeye ne dersin? İşin yoksa tabii.” dedim.~***

***~Gülümsedi ve “Olur.” dedi. Lüks restoranlardan birisine geçerek siparişlerimizi verdik. Siparişler gelene kadar da konuşmaya başladık. Bir süre ilişkiler hakkında konuştuk. O bana sordu ilişkimin olup olmadığını. Bende nişanlı olduğumu söyledim ve sonra “Sen?” dedim. Gülümsedi ve derin bir iç çekerek “Üniversite 2. sınıfta bir sevgilim olmuştu. Onunla da 3 ay kadar çıktıktan sonra ayrıldık.” dedi. Bende “O günden sonra bir daha ilişkin olmadı mı?” dedim. Sinem “Tam olarak olmadı. Sadece 2 kişiyle konuştuk ama onlarla da sevgili olamadan muhabbeti kestik.” dedi. Bende “Üzüldüm,peki evlenmeyi düşünüyor musun?” dedim. Sinem gülümseyerek “Bilmiyorum. Belki istediğim birisi çıkarsa.” dedi. Yemeklerimiz geldi ve yemekleri yerken yine koyu bir sohbete daldık. Yemekler bittiğinde hesabı ödedim ve kalktık. Arabama binerek onun evine doğru giderken sohbetimiz devam etti. Sinem arabadan inmeden önce “Pazartesi günü istersen ben de gelmek isterim seninle.” dedi. Bende “Olur. O zaman haberleşiriz.” dedim. Sinem “Peki,teşekkürler.” deyip yanaklarımdan öptükten sonra indi. Kokusu gerçekten içimi bir tuhaf etmişti. Eve geçtim bende tekrardan ve Özge “Köpek işi ne oldu hayatım?” dedi. Bende “Ayarladım. Her şeyde anlaştık. Pazartesi günü almaya gideceğim.” dedim. Özge “Peki,umarım iyi bir fikir olur.” dedi. Bende “Umarım fakat ben 5 dakika köpeğin yanında durup alıştım. Senin de seveceğini düşünüyorum.” dedim. Gülümsedi ve “Zevkine güveniyorum senin.” dedi. O akşam yemekten sonra balkonda sigaramı ve kahvemi içerken telefonum çaldı. Dirca arıyordu,açtım ve “Efendim?” dedim. Dirca “Yarın gelsene bana,boşladın çok.” dedi. Bende “Geleyim.Ayarlamaya çalışacağım da sen şu fantezi işini düşündün mü?” dedim. Dirca “Miguel’i diyorsun,bilmiyorum. Fena olmaz aslında.” dedi. Bende “Tamam,yarın onu da çağır odana.” dedim. Dirca “Peki,bekliyorum.” dedi ve kapattı telefonu.~***

***~Özge’de kahvesini alıp yanıma geldi. Kahve sigara keyfi yaptıktan sonra tekrardan içeriye geçtik. O günümü de böyle bitirmiştim. Pazar günü,güzel bir kahvaltı ile başladım güne. Özge ile mutlu bir kahvaltı yaptıktan sonra o günümüzü değerlendirmek için giyinip dışarıya çıktık. Birkaç yere giderek gezdik,alışveriş yaptık ve en sonunda sinemaya uğradık. Saat 4 gibi eve geldik ve Özge duşa gireceğini söyledi. Bende biramı alarak salona geçtim ve TV izlerken içmeye başladım. Özge duşa girince de telefonumu çıkartıp Dirca’yı aradım ve “Saat 7’de geliyorum.” dedim. Dirca “Tamam.” dedi. Kapattık telefonları ve bende evde zaman geçirmeye başladım. Saat 18.00 gibi Özge’nin yanına giderek “Hayatım arkadaşlar maç izlemek için çağırıyorlar beni. Senin de gelmeni isterim ama çok erkek var. Şimdi alkollü birisi laf falan atar olay çıkmasın.” dedim. Özge gülümsedi ve “Peki hayatım. Geç kalma ve çok içme.” dedi. Dudağından öptüm ve “Tamam aşkım.” diyerek çıktım evden. Hemen arabama bindim ve otele doğru tam gaz yola koyuldum. Otelin önüne geldiğimde müsait bir yere park edip indim. Resepsiyonda Dirca’ya geldiğimi haber vermelerini istedim ve sonra asansörle onun katına çıktım. Kapıyı çaldığımda Miguel açtı kapıyı. Gülümseyerek “Hoş geldin.” diyerek içeriye davet etti beni. İçeriye girdiğimde büyük bir sürprizle karşılaştım. Dirca’nın yanında Damla oturuyordu. Kekeleyerek “Damla.” dedim. Gülümseyerek “Dirca çağırdı.” dedi. Dirca hemen ayağa kalkarak “Geceyi biraz daha neşelendirmek istedim. Fakat çok yol bilmediğim için sadece Damla’ya ulaşabildim.” dedi. Gülümsedim ve “Harika.” dedim. Miguel’e baktım ve “Heyecanlı mısın?” dedim. Gülerek “Hemde çok.” dedi. Gülüştük ve bende Damla’nın yanına oturdum. Damla altında beyaz mini bir etek,üzerinde de kısa kollu dar bir tişört vardı. Dirca hemen viskiyi açarak kadehlere doldurdu. O da öğrencisi Miguel’in yanına oturdu ve bacaklarından birisini Miguel’in bacaklarının üzerine attı. Miguel gülümsedi ve Dirca’nın bacaklarını taytın üzerinden okşadı. Dirca’nın altında daracık bir siyah tayt vardı.~***

***~Dirca gülümseyerek viskisinden bir yudum aldı. Damla’da viskisini yudumlarken elini bembeyaz bacaklarına atarak okşamya başladım. Eteği sadece kalçalarını kapatacak kadar kısaydı. Çıplak bacaklarını okşamaya başladım ve bir yandan da viskimi içiyordum. Damla’da boşta ki elini pantolonumun üstünden sikime atarak okşamaya başladı. Heyecanlanmaya başlamıştım iyice. Viskilerimiz bitince bardakları kenara bıraktık. Damla’nın dudaklarına yapıştım ve öpmeye başladım. Artık resmen sevişmeye başlamıştık. Damla’yı yatağa yatırdım ve dudaklarını öyle öpmeye devam ettim. Elimi de artık bacaklarının arasına sokmuş külotunun üstünden amıyla oynuyordum. Damla’nın nefes alışverişleri bile hızlanmıştı. Çok geçmeden üzerinden kalktım. Önce tişörtümü çıkarttım,daha sonra da pantolonumu çıkartıp sadece boxer ile kaldım. Dirca’da Miguel ile öpüşmeyi bıraktı ve bana “Sana bir şey söylemem gerek. Senin için sorun olacağını düşünmüyorum. Miguel biseksüel, sorun olmaz değil mi?” dedi. Gülümsedim ve “Sorun olmaz.” dedim. Gülümseyerek tekrardan Miguel’in dudaklarına yapıştı. Damla’yı ayağa kaldırdım ve üzerinde ki tişörtü çıkarttım. Sütyenini kendi çıkarttı ve hemen göğüslerini ağzıma alarak emmeye başladım. Damla’da güler gibi inliyordu,zevke gelmişti o da. Damla inledikçe bende daha hızlanıyordum. Dilimi,göğüs ucunda gezdirerek Damla’yı iyice zevke getirmeye çalışıyordum. Damla’da içten bir şekilde inliyordu. Galiba istediğime ulaşıyordum. Çok geçmeden Damla eteğini çıkartıp sadece kırmızı bir külotla kaldı. Dirca bu arada yanıma geldi ve Damla’ya “Değişim zamanı.” dedi. Damla bu sefer Miguel’in yanına gitti. Bende Dirca’yı belinden tek elimle kavrayıp yanıma çekip dudaklarına yapıştım. Dirca ile öpüşürken elimi taytının üzerinden kalçalarında dolaştırıyordum. Dirca’nın üst tarafı çıplaktı. Göğüslerini elime alarak okşamaya başladım diğer elimle. Dirca bir süre sonra göğüslerime,karnıma öpücükler kondura kondura diz çöktü ve boxerımı indirip sikimi emmeye başladı. Sikimi emerken bende onun saçlarından tutarak bastırmaya başladım kendime.~***

***~Dirca sikimi gerçekten muazzam yalıyordu. Diliyle harikalar yaratıyordu. Dudaklarını hiç durdurmadan bir makine gibi çalıştırdı yalarken. Tempoyu da asla düşürmedi. Ellerimi boynunda gezdirmeye başladım. Ara sıra göz ucuyla Damla’yı izliyordum. O da elini külotunun içine atmış kendini okşarken bir yandan da Miguel’in sikini emiyordu. Miguel’in siki çok uzun değildi ama kalınlığı da fena sayılmazdı. Damla köküne kadar Miguel’in sikini ağzına aldığı için Miguel zevkten eriyip bitmişti resmen. Bende azmaya başladım ve Dirca’nın kafasını ellerimle sabitleyerek ağzına git gel yapmaya başladım. Resmen ağzını sikiyordum orada ve Dirca’da hiç zorlanmadan büyük bir zevkle beni izliyordu. Bir süre sonra çektim sikimi ağzından ve kaldırıp yatakta doggy style pozisyonuna getirdim.Kalçaları harika gözüküyordu o siyah taytın içinde. Miguel’e “Hey,Miguel. Şu kalçalara baksana.” dedim. Miguel kafasını kaldırıp kalçalara baktığında “Tanrım,muazzam.” dedi ve “Onlara dokunmam lazım.” dedi. Damla’nın kafasını çekti ve ayağa kalkıp yanıma gelerek Dirca’nın kalçalarını okşamaya başladı. Bu arada “Tanrım! Yumuşacık.” dedi. Dirca gülerek “Bu kalçaların hayalini ne zamandır kuruyorsun?” diye sordu Miguel’e. Miguel gözlerini kalçalardan ayırmadan “Bilmiyorum,tanıştığımız ilk günden beri olabilir.” dedikten sonra “İlk ben sikebilir miyim?” dedi bana bakarak. Gülümsedim ve “Senindir.” dedim. Miguel hemen yatağa sırt üstü uzandı. Dirca’nın taytını çıkartmasına yardım ettim. Zaten külot giymemişti ve hemen Miguel’in kucağına oturarak sikini,amına alıp zıplamaya başladı. Miguel bana “Ağzıma ver.” dedi. Ona bakıp “Ne?” dedim. Miguel “Ağzıma versene.” dedi. Yanına geçtim dizlerimin üstünde yatağa çıktım. Sikimi hemen ağzına alarak emmeye başladı. Miguel’de gerçekten diğer kızlardan aşağıya kalmıyordu sakso konusunda. Damla kenarda yalnız kalmıştı. Onun öyle durmasına da pek gönlüm razı gelmedi. Miguel’in ağzından sikimi çekip “Keyfine bak.” diyerek Damla’nın yanına geldim. Gülümseyerek dudaklarından öptüm ve kaldırdım onu. Domalttım yatakta Dirca’nın yanına ve külotunu çıkartıp hemen amını yalamaya başladım. Bir yandan da ellerim Dirca’nın kalçasındaydı.~***

***~Damla’da amını yalamamla birlikte inlemeye başlamıştı. Suları yavaş yavaş bacaklarından süzülürken bende onu orgazma ulaştırmak için var gücümle amını yalıyordum. Damla’nın bembeyaz kalçalarına attım ellerimi. Okşamaya ve yavaş yavaş tokatlamaya başladım. Damla’da inlemesini arttırıyordu. Damla en sonunda çığlık attı ve orgazm olmaya başladı. Orgazm olurken kolları dayanamadı ve Damla’nın yüzü yatağa doğru yavaşça çöktü.Damla orgazm olduktan sonra kalçasına bir öpücük kondurdum ve arkasına iyice yaklaşıp sikimi birden amına soktum. Damla inleyerek tekrardan doğruldu ve doggy style pozisyonuna geldi.Damla’nın kalçalarına tokatları vururken bir yandan da hızlı hızlı amına girip çıkıyordum. Daracık amcığının içinde olmak harikaydı. Damla çok geçmeden yine azmaya ve sulanmaya başladı. Damla’nın amını sikerken saçlarını toparladım tek elimle ve kendime doğru çekmeye başladım. Daha sert giriyordum şimdi amına ve girdikçe de Damla’yı bağırtıyordum. Miguel ve Dirca’dan bu kadar ses çıkmıyordu. Resmen sadece bizim sesimiz duyuluyordu odada. Dirca bir süre sonra Miguel’in kucağından kalktı. Damla’da önümden çekildi. Dirca benim sikimi ağzına alarak emmeye başladı. Miguel’de ayağa kalktı ve Damla’yı domaltıp amına girmeye başladı. Dirca’ya çok az bir süre sikimi yalattıktan sonra yatakta Damla’nın tam yanına domalttım. Damla ve Dirca aralarında sadece 15 cm bir boşlukla yan yana domalmış bir şekilde duruyorlardı. Bende Miguel’in yanına geçtim. Dirca’nın göt deliğine dayadım sikimi. Miguel amından girmişti ama göt deliğine daha dokunmamıştı. Dirca’nın götüne yavaş yavaş girerken “Ohh! Oh!” diyerek inliyordum. Dirca’da “Imhhh!” diyordu. Dirca ve Damla birbirleriyle öpüşmeye başladılar bu arada. Ben götüne tamamen girene kadar yavaş hareketler yapıyordum. Köküne kadar soktuktan sonra hızlı hızlı sikmeye başladım. Miguel bu arada elini bacak arama sokarak taşaklarımı okşamaya başladı. Göz göze geldiğimizde gülümsedi. Ben ise önemsemeyerek bir yandan Dirca’nın götünü sikmeye başladım. Miguel bu arada hırıldayarak Damla’nın içinden çıktı ve Damla’yı yatakta sırt üstü yatırıp göğüslerinin yanına geçip boşalmaya başladı. Damla’nın göğüslerine doğru boşalmıştı ve kendini hemen kenara atarak dinlenmeye başladı.~***

***~Dirca’da eğilerek Damla’nın göğüslerindeki dölleri yalamaya başladı. Bende boşalmaya yaklaşıyordum. Hissediyordum yavaş yavaş. Ben ise Dirca’nın o hastası olduğum kalçalarına boşalacaktım. Son birkaç kez sertçe kökledikten sonra çıktım götünden ve kalçalarının üzerine boşaldım. Gözüm kararmıştı resmen boşalırken. Kalçalarında muazzam bir görüntü oluşmuştu. Damla’yı yanıma çektim ve başını bastırarak Dirca’nın kalçalarında ki dölleri yalayarak temizlettim. Damla ile beraber duşa girdik biz. Çünkü gitmemiz gerekiyordu. Hemen yıkandıktan sonra çıktık. Saçlarımızı kuruttuktan sonra giyindik ve Miguel ile Dirca’ya teşekkür ederek çıktık odadan.~***

***~117. Bölüm~***

*Damla ile birlikte asansöre binince “Güzel bir sürpriz oldu.” dedim. Damla gülümseyerek “Sen gelmeyecek olsan bende birkaç yalan uyduracaktım. Senin geleceğini duyduğum için geldim.” dedi. Asansör en alt kata ulaşmıştı ve kapı açılır açılmaz Damla’yı hemen geriye çektim ve tekrardan başka bir kata basarak asansörün kapılarını kapatarak yukarıya doğru çıkmaya başladık. Damla “Ne oluyor? Neden inmedik?” dedi. Bende “Resepsiyonda ki kızlar Özge’nin yakın arkadaşı. Beni burada görseler Özge’ye haber vereceklerdi. Özge beni şuan maçta biliyor.” dedim. Damla gülmeye başladı. 4. katta indik asansörden ve merdivenleri kullanarak alt kata kadar indik. Damla önde ben arkada gidiyorduk. Uzaklaşmışlardı oradan ve hemen çıkıp arabaya binerek tam gaz uzaklaştık oradan. Damla’yı evine kadar getirdim. İnmeden önce dudaklarımdan ateşli bir şekilde öperek “Görüşürüz.” deyip indi. Bende evime geçtim tekrardan. Özge beni görünce hemen yanıma geldi ve dudaklarımdan öperek “Çok içmemişsin. İyi.” dedi. Gülümsedim ve “Ben seni dinlerim tatlım.” diyerek dudaklarından uzunca öptüm. Salona geçtiğimde Özge iki kutu birayla yanıma geldi. Birini bana verdi ve birini de kendisi açarak içmeye başladı. Özge “Yarın gidecek misin köpeği almaya?” dedi. Bende “Evet.” dedim. Özge “Umarım bende iyi anlaşırım.” dedi. Gülerek “Ben eminim.” dedim ve boynundan öptüm. O geceyi de geçirdikten sonra sabah erkenden kalktık. Kahvaltımızı hazırladık ve yaptıktan sonra arabaya binerek okula geçtik. Dersler,arkadaşlarla sohbet falan derken öğle saatlerine gelmiştik. Son bir dersimiz vardı ve ona da girdikten sonra tekrardan arabaya binerek okuldan çıktık. Özge’yi eve bıraktıktan sonra yola çıktım tekrardan. Bu arada Sinem’i aradım ve “Neredesin?” dedim. Sinem “Evdeyim.” dedi. Bende “Geliyorum.” dedim. Sinem “Tamam,hemen iniyorum bende.” dedi ve kapattı telefonu. Çok geçmeden de evinin önüne geldim. Sinem’de birkaç dakika içinde indi aşağıya ve arabama bindi.*

*O gün özel hazırlandığı belliydi. Hafif bir makyaj yapmıştı,dudaklarına çok fazla olmasa da kırmızı bir ruj sürmüştü. Parmaklarında da kırmızı oje vardı. Dar bir mavi kot pantolon,üstüne beyaz bir tişört ve kot ceket giymişti. Gayet güzel olmuştu. Yanaklarımdan öptü ve “Nasılsın?” dedi. Bende “İyidir.” dedim. Onu baştan aşağıya süzdüm. Bu arada bana bakarak “Ne oldu?” dedi gülerek. Bende “Muhteşem olmuşsun.” dedim. Güldü ve “Teşekkür ederim.” dedi. Onu bir şekilde azdırmam gerekiyordu. Onunla birlikte olmak istiyordum gerçekten benim erkekliğimi fena bir şekilde azdırmıştı. Parfümü bile beni tahrik etmek için yetiyordu. Önceleri vites değiştirirken sadece sol bacağına yavaşça değebiliyordum ama bu yetmezdi. Aklıma bir fikir geldi ve “Sigara içsem sorun olur mu?” dedim. Gülümsedi ve “Olmaz.” dedi. Ona “Benim camım da bir arıza var açılmıyor. Senin tarafında ki camı açsana.” dedim. Bu arada camı açan düğmeleri kilitlemiştim bile ve o düğmeye bastıkça camda hiçbir oynama dahi olmuyordu. Bana “Burada da bir sorun var her halde?” dedi. O arada cam kilitini çaktırmadan açtım ve “Ben bakayım bir de.” dedim. Arabayı sağa çektim hemen ve eğilerek cam düğmesine ulaştım. Bu arada sağ dirseğim de amının tam üzerindeydi ve değdirmeye başladım. Ara sıra düğmeye basarken oynatıyordum dirseğimi ve amını uyarıyordum iyice. Cam açıldıktan sonra Sinem’e baktım. Biraz yanakları allamıştı. Heyecanlanmıştı o da. Fakat iyice yakınlaşmam gerekiyordu. Bu sefer onu eğiltecektim ve cebimden telefonumu çıkarttım. Numarayı tuşlarken elimden kaymış gibi yaptım ve yere düşürdüm. Birden “Siktir.” dedim. Sinem’e bakarak “Özür dilerim. Şanssızlıklar art arda gelince.” dedim. Gülümsedi ve “Önemli değil. Ben alırım.” dedi. Kucağıma doğru eğildi yavaşça ve telefona uzanmaya başladı. Bu arada kafasıyla sikim arasında çok az bir mesafe kalmıştı. Ulaşamayınca dizlerinin üstünde koltuğa çıktı ve eğilerek telefona uzandı.*

*Bu arada tahmin ettiğiniz gibi de kalçalarını tamamen yukarıya dikmişti. En sonunda dayanamadım ve elimi kalçasına atarak okşamaya başladım. O da bu hareketleri yaparak aslında bana bir mesaj vermişti. Bir süre o pozisyonda durdu. Bende arabayı yavaşça durdurup sağa çektim. Kafasını kaldırdı ve bana bakmaya başladı. Sinirlendiğini düşündüm ve “Özür dilerim. Sadece o pozisyonda görünce…” dediğim anda cümlemi bitiremeden dudaklarıma yapışıp öpmeye başladı. Birkaç saniye sonra çekildi ve koltukta tekrardan oturur vaziyeti alarak “Sür arabayı.” dedi. Ben tekrardan arabayı sürmeye başladığımda elini fermuarıma atarak sikimi çıkarttı dışarıya ve ağzına alarak emmeye başladı. O anda birkaç saniyeliğine gözlerimi kapatıp kendimi aldığım zevke bıraktım. Fakat o anda araba sürdüğüm aklıma gelince tekrardan gözlerimi açtım. Sinem sikimin tamamını ağzına alıyordu. Fakat biraz yavaştı yani sanki uzun zamandır yalamıyor gibiydi. Bir elimi direksiyondan çektim ve sarı saçlarından yavaşça bastırmaya başladım sikime. Biraz daha hızlanmaya başlamıştı. Sinem’in o kırmızı dudaklarına bakıyordum ara sıra. Sikimin üzerinde yavaş yavaş kayıyorlardı. Aşağı ve yukarı hareket ettikçe bende kendimden geçiyordum. 10 dakikalık bir saksodan sonra boşalmaya başladım. Sinem bütün döllerimi yuttu ve sonra dudağının kenarında kalanları da parmağıyla sıyırıp ağzına götürdükten sonra gülümseyerek doğruldu. Saçlarını düzeltti aynaya bakarak ve sonra bana “Biliyor musun 3 yıldır kimseyle ilişki yaşamadım.” dedi. Şaşırmıştım ve “Nasıl dayanıyorsun peki?” diye sordum. Sinem “Porno,mastürbasyon,yapay penisler.” dedi. Bende “Kimseyi aramadın mı hiç sevişmek için?” dedim. O da “Aradım ama bana yaklaşan erkeklerin çoğunun niyetinin başka olduğunu anladım. Yani sen güvenilir bir insansın ve o yüzden bunları yaşadık. Seni etkilemek için böyle giyindim doğrusunu söylemek gerekirse. Seni etkilemek için bu parfümü sıktım ve makyaj yaptım. Yoksa bir çiftliğe gideceğimiz için yapmadım bunları.” dedi. Gülümsedim ve “Bende senden doğrusunu söylemem gerekirse etkilendim. Fakat bu makyajla alakalı değil. İlk gördüğüm an da beğenmiştim seni.” dedim.*

*Gülümseyerek “Fakat sen nişanlısın.” dedi. Bende “Evet,biliyorum. Fakat seninle sadece birbirimizi tatmin etmek için görüşemez miyiz?” dedim. Sinem “Aslında bu en iyisi olur. Çünkü bende aşk istemiyorum bu aralar. Sadece kendimi tatmin edecek bir erkek istiyorum. Onu da buldum gibi.” dedi ve gülüştük. Çiftliğe yaklaşmaya başladığımızda Sinem’e “Sikimi yerine koyabilir misin tatlım?” dedim. O da “Hemen.” dedi ve sikimi pantolonumun içine koyarak fermuarımı çekti. İndik çiftliğe gelince ve adamla yine konuşup köpek için son fiyatta anlaştıktan sonra alışverişi yaptık. Köpeği tasmasıyla birlikte arka koltuğa götürüp bıraktıktan sonra bizde tekrardan ön koltuğa geçtik ve arabayı sürmeye başladım.Bizim eve geldik. Sinem “Burası neresi?” dedi. Bende “Benim evim. Seninle beraber yukarıya çıkalım. Nişanlımla tanışırsınız hemde ve birkaç tavsiye falan verirsin.” dedim. Gülümsedi ve “Tamam o zaman.” dedi.Sinem önden,ben köpek ile beraber arkadan apartman girişine kadar geldik. Bende bu arada kot pantolondan Sinem’in kalçalarını izliyordum. Kapıyı açtım ve apartmana girdik ve bizim daireye çıktık. Özge bizi karşıladı ve Sinem’i görünce biraz duraksadı. İçeriye girdik ve ben köpeğin tasmasını çıkarttığımda o da farklı bir yöne doğru gitti. Bizde beraber salona geçtik. Özge’ye “Hayatım bu hanım Sinem,köpeği almamda aracı oldu ve ayrıca veteriner kendisi. Hayvanın kontrollerini yapacak ve yardım edecek bizlere bilmediğimiz konularda.” dedim. Özge “İyiymiş.” dedi. Bende “Siz oturun,tanışın. Bende bira alıp geleyim.” dedim. Amacım onları yalnız bırakmak ve birbirlerine karşı tepkilerini ölçmekti. Mutfağa geçtim ve biraları aldıktan sonra kapının eşiğine gelip dinlemeye başladım içeriyi. Pek bir sorun yok gibi görünüyordu. İçeriye geçtim tekrardan ve biraları verdikten sonra içmeye başladık. Sinem’i Özge ile tanıştırmamın amacı onunla birlikte yakalanırsam bile en azından Özge’yi inandırmam zor olmayacaktı. Diğer kızlar ile Özge’yi tanıştırmadığım için ondan köşe bucak kaçmam gerekmişti.*

*Sinem’i tanırsa en azından bu problem çok fazla olmayacaktı. Biralarımızı bitirdikten sonra “Hayatım ben Sinem’i evine bırakayım. Oradan da atölyeye geçeceğim.” dedim. Özge “Tamam aşkım.” dedi. Kapıdan çıkmadan önce Sinem elini uzattı. Tokalaştıktan sonra benim boynuma sarılarak dudaklarımdan öperek “Görüşürüz.” dedi. Normalde dudaklarımdan öpmezdi öyle yanımızda birisi varken ama Sinem’e “Bu adam benim,yaklaşırken dikkatli ol!” mesajı verdiğini düşündüm. Sinem ile birlikte indik arabaya ve bindikten sonra tekrardan yola koyulduk. Sinem’in evinin önüne geldiğimizde Sinem “Hadi gel bana.” dedi. Bende “Tamam,bu sefer itiraz edemeyeceğim.” dedim. Sinem gülümsedi ve kapıyı kapattı. Bende hemen arabayı park ettim uygun bir yere ve indim araçtan. Sinem’in evine çıktık ve kapıdan içeriye girer girmez öpüşmeye başladık. Dudaklarımız birbirini kemirmeye başladı adeta. Ellerim kalçalarındaydı,gün boyunca hep o dolgun kalçalara baka baka sikim kazık gibiydi zaten. Şimdi ise o kalçalara gönül rahatlığıyla ulaşabiliyordum. Öpüşürken bir yandan da bir yere doğru yavaş yavaş ilerliyorduk. En sonunda bir odanın önünde durduk. Eliyle kapının kolunu bulmaya çalışıyordu ama sırtı kapıya dönük olduğu için zorlanmıştı. Ona yardım etmek için kapıyı ben açtım ve yatak odasına girdik. Kapıyı kapattım daha sonra içeriye evde beslediği hayvanlardan birisinin girip ilgimizi dağıtmasını istemiyordum. Öpüşerek yatağına geçtik ve üzerinde ki kot ceketi çıkarttım. Beyaz tişörtünü sıyırdım yavaşça ve göbeğine dokunduğumda gülümsedi. Dudaklarından öpmeye başladım tekrardan ve bu arada ellerim göbeğinde geziyordu. Çok geçmeden tişörtünü çıkarttığımda bembeyaz bir sütyen ile karşımdaydı.Sütyenini çözdükten sonra bende hemen göğüslerini emmeye başladım.Bembeyaz göğüslerini emdikçe Sinem’de zevke geliyordu ve saçlarımı okşuyordu. Ben de onun zevke gelmesine bayılıyordum. Sinem bir süre sonra elini pantolonunun üzerinden amına atarak okşamaya başladı. Bende elimi onun elinin üzerine atarak iyice hızlandırdım kendisini okşamasını.*

*Daha sonra onun pantolonunu çıkartmak için doğruldum. Ben onun pantolonunu çözerken benim üstümdekini çıkartmıştı. Pantolonu da çıkınca bembeyaz bir külot ile karşımdaydı. Külotunu çıkartmadan önce bende soyunmaya başladım. Altımda sadece bir pantolon kalmıştı zaten. Pantolon ve boxerımı çıkarttıktan sonra Sinem hemen yataktan kalkıp önümde diz çökerek sikimi ağzına alıp emmeye başladı. Sikimi yaladıkça ben kendimden geçiyordum. Sinem’in yalaması harikaydı. Kendine özel bir stili vardı. Yani yavaş yavaş,tadını çıkartarak yalıyordu ama bazende müthiş hızlanarak gerçekten beni keyiften keyife sürüklüyordu. Sinem’in o sarı saçlarını arkada toplayarak kendime doğru bastırmaya başladım. İyice hızlanmaya başladı saksosu. Sinem yalarken benden de inleme sesleri çıkıyordu. Zevkten gerçekten uçmuştum. Sinem ağzından çıkarttı sikimi ve biraz dilinin üzerine doğru sikimi vurduktan sonra taşaklarımı emmeye başladı. Bu arada hızlı bir 31 çektirmeye başladı sikime. Sinem taşaklarımı emerken resmen dizlerimin bağı çözülür gibi oluyordu. Çok fazla ayakta duramayacak hale gelmiştim neredeyse. Sinem’i kolundan tutarak kaldırdım. Bembeyaz teni vardı. Kalçasına yavaş bir tokat attım ve külotunu çıkarttıktan sonra yatağa çıkarttım. Sinem’i sırt üstü yatırıp hemen yalamaya başladım amını. Amını dillerken Sinem adeta çığlıklar atıyordu. Sinem’in amı çok geçmeden sulanmaya başlamıştı. Parmaklarım bu arada amının üzerinde dolaşıyordu. Klitorisi uyarılmaktan iyice kabarmış “ben buradayım!” diyordu. Onu da ara sıra dilliyordum ve amının dudaklarına iniyordum daha sonra. Sinem “Muhteşem!” diye sayıklamaya başladı kendi kendine. O an zevkten konuşamıyordu bile. Sadece birkaç kelime söyleyebiliyordu. Ellerim bacaklarındaydı bu arada ve Sinem yavaşça titrer gibi olunca yalamayı hızlandırdım ve klitorisi ile oynamaya başladım. Sinem bağıra bağıra 10 saniye kadar sonra orgazm oldu. Suları resmen ağzımdan göğüslerime kadar fışkırmıştı. O kadar şiddetli bir orgazm olmuştu. Sinem’in hali kalmamıştı zaten orgazm olduktan sonra ve onun dinlenmesi için biraz bende işlerimi ağırdan aldım. Bacaklarına öpücükler kondurmaya başladım.*

*Sinem gülüyordu bir yandan ve “Bitirdin beni ya. Böyle bir boşalma hatırlamıyorum.” dedi. Güldüm ve “Daha da iyilerini tadacaksın.” dedim. Gülümseyerek “Hadi ya?” dedi.Sinem’in bacaklarını ayırdım tekrardan ve sikimi,amcığına dayadım. Biraz kendimi itmemle birlikte zaten o sulu amcığa lop diye sikim girmişti. Biraz bekledim ve başladım git gel yapmaya. Sinem’in inlemeleri de tekrardan başlamıştı. Bir yandan da göz göze geliyorduk sürekli. İkimizde en şehvetli dakikalarımızı yaşıyorduk. Sinem ile göz gözeyken onun zevkten titreyişi,içten gelen hırıltısıyla bende gerçekten azıyordum. Amına pompalarken gerçekten acımasızmış gibi görünebilirdim dışarıdan. Çünkü baya sertçe giriyordum amcığına. Çıkan sesler resmen odayı doldurmuştu. Amına girdikçe gözlerimiz birbirinden ayrılmıyordu. Hızlı ve sertçe sikiyordum amcığını. Sinem’in gözleri kaymaya başladı. Kafasını geriye doğru atarak inlemeye başladı. Birkaç dakika sonra da orgazm oldu ikinci defa ama ben durmuyordum. Bende fena azmaya başlamıştım ve duracak halim yoktu. Son hızda amına girmeye devam ediyordum ve boşalana kadar da duracağa benzemiyordum. Vücudumda sanki farklı bir güç varmış gibiydi. Kendimi pek kontrol edemiyordum. Elimi sol göğsüne atarak okşamaya başladım bu arada ve Sinem’de inlemeye devam ediyordu.10 dakika kadar siktim amcığını,daracık ve ateşli amının içinde daha fazla dayanamıyordum. Bir volkan gibi patlayacaktım ve ona “İçine patlasam olur mu?” dedim. Güldü sadece ve “Olur aşkım.” dedi. Birden amının içine patlattım tüm döllerimi. Döllerim amına sıcak sıcak akıyordu hissediyordum bunu ve zevkten kuduruyordum. Boşalmam bitince zorla kendimi kenara attım ve dinlenmeye başladım.*

 

Oyunculuk Serüvenim -113-115.Bölüm

***~113. Bölüm~***

***~Pantolonumu hemen aldım kenardan. Kemerimi çıkarttım ve ikiye katladıktan sonra Damla’nın karnına ve göğüslerine doğru vurmaya başladım. Çok sert vurmuyordum sadece kızarıklık çıkartıyordu. Her vurduğumda Damla önce “Ahh!” diye bağırıp sonra gülüyordu. Bacaklarına vurmaya başladım yavaşça ve en sonunda ayaklarının tabanına vurmaya başladım. Damla’nın canı yanıyordu. Birkaç dakika kadar bu işlemi sürdürdükten sonra kelepçelerini çözdüm.Doggy style pozisyonuna getirdim yatakta ve götüne girmeye başladım. Hızlıca pompalıyordum götüne doğru. Daracık ve kuru göt deliği aynı şekilde benim de kuru olan sikimi almakta zorlanıyordu. Damla bağırırken belden bağlamalı dildo ile Dirca,Damla’nın önüne geçti ve dildoyu Damla’nın ağzına vererek emdirmeye başladı. Damla baya karşısında canlı bir sik varmış gibi özenle sakso çekiyordu. Ben ise götüne pompalamaya devam ediyordum. Bir yandan da kalçalarına vurmaya başlamıştım. Tokatlarımı sertçe atıyordum ve her tokatta “Ihhhhmmm!” tarzı bir inleme geliyordu. Damla ne zaman dildoyu bırakıp bağıracak olursa Dirca hemen saçlarından asılarak tekrardan ağzına köklüyordu o dildoyu. Damla’nın götünden 5 dakika sonra çıktım. Benim yerime gayet kalın bir dildo ile Beyza geçti ve sikmeye başladı Damla’nın götünü. Bende kemerimi elime alarak Damla’nın sırtına vurmaya başladım. Damla zevk alıyordu bundan amından resmen bir çeşme gibi su akıyordu. Zevk suları çarşafı şimdiden küçük bir gölete çevirmişti. Damla’yı değişimli olarak siken 4 tane yarrak vardı odada. Gerçi diğerleri canlı olmasa bile yine de Damla’ya gayet zevk veriyordu. Dirca yatağa uzandı ve Damla’yı kucağına alıp amına girdi. Fulya’da arkadan Damla’nın götüne girmeye başladı. Bende yatağa çıktım ve Damla’nın ağzına verdim ama gerçekten boğazına kadar sikimi köklüyordum. Damla öğürene kadar gidiyordum. Hızlı hızlı sakso çektirmeye başladım. Benimde çok zevk aldığım bir olay olmuştu bu. Damla’nın daha 15 dakikası vardı bizden çekecek.~***

***~Damla’yı kucaktan indirdim ve boynuna kemerimi bağlayıp tasma şekline getirerek dizlerinin üstünde köpek gibi yürüterek dışarıya çıkarttım. Merdivenlerin başına geldiğimizde Damla’yı korkulukla doğru sırt üstü yatırdım ve amına girip sikmeye başladım. Damla’yı hızlı hızlı sikerken bir yandan yanaklarını ve göğüslerini tokatlıyordum. Damla’da acı bir inleme ile bağırıyordu. Zevk aldığı yüzünden belliydi. Acı çekmesi için biraz daha sert tokatlar atmaya başladım. Kızlarda yanımıza geldiler ve bizi seyretmeye başladılar.Dirca,Damla ile facesitting pozisyonuna geçerek amını yalattırmaya başladı. Yüzü de bana dönük olduğu için dudaklarımız birbirine yapıştı ve öpüşmeye başladık. Damla’da altta bir yandan inlerken bir yandan da Dirca’nın amını yalıyordu.Ben son 5 dakika kala çıktım amcığından Damla’nın ve benim yerime dildo ile Fulya geçerek Damla’nın amına girmeye başladı. Bende sikimi Beyza’nın ağzına vererek yalattırmaya başladım. Bir yandan da kızları seyrediyordum. Damla’nın süresi dolduğunda bıraktık sevişmeyi ve hemen çözdük onu. Damla “Harikaydı.” dedi gülerek. Bende “Beğendiğini inlemelerinden anladım zaten.” dedim. Dinlenmek için 10 dakikalık bir mola verdik. Bu arada ben aşağıya inip biraları getirdim ve içmeye başladık. Biralarımız bitince de bu sefer sırada olan Fulya’ya geçmiştik.Eve getirdiğim kırbaçları da çıkarttım bu sefer. Damla’nın dolabına koymuştum. Toplam 3 tane kırbaç vardı. Fulya’yı hemen odanın ortasında dizlerinin üstüne çöktürdüm ve Beyza’ya kelepçeyi vererek ellerini arkasından bağlamasını söyledim. Fulya elleri arkada kelepçeli bir şekilde bekliyordu. Kırbaçları dağıttım ve bende kemerimi yine elime alarak Fulya’ya rasgele vurmaya başladık. 4 kişi birden kırbaç ve kayışla vuruyorduk. Fulya her darbede “Ah!” diye inliyordu. Amacım onu biraz daha azdırmaktı.2-3 dakika kadar sonra Fulya’yı kaldırdım ve yatakta doggy stlye pozisyonuna getirdim. Elleri arkadan bağlı olduğu için başını yatağa dayayarak dengede durmaya çalışıyordu. Bu yüzden de kalçaları iyice yukarıya çıkmıştı. Kırbaçı aldım ve kalçalarına vurmaya başladım. Yavaş yavaş kızartıyordum kalçalarını. Kızlarda kenarlardan izliyorlardı. Damla ara sıra elinde ki kırbaçla sırtına vurmaya başladı Fulya’nın. Fulya gülüyordu.~***

***~Çok geçmeden hemen arkasına geçtim ve sikimi amına sokarak sikmeye başladım. Fulya’nın amını neredeyse parçalayacak kadar hızlı sikiyordum. Fulya’da bağırıyordu sürekli. O bağırınca ben daha da hızlanıyordu. Hızdan yatak sallanıyordu resmen. Fulya’nın amından akan zevk sularının haddi hesabı yoktu.Fulya’nın amını hızlı hızlı sikmeye devam ederken Beyza,Fulya’nın önüne yatarak amını yalattırmaya başladı. Fulya hızlıca Beyza’nın amını dillerken ara sıra inliyor hatta dayanamayıp bağırıyordu.Fulya’nın amından çıktım ve göt deliğine dayayarak sikmeye başladım. Çok dardı ve bugün sikmeme rağmen yine de girerken biraz zorlanmıştım. Fakat amacım zaten acı çektirmekti ona o yüzden pek sallamıyordum bu durumu. Yavaş yavaş girerken bir yandan da zevkten hissettiğim duyguları anlatamayacak gibiydim. Fulya bağırıyordu resmen artık ve Beyza onun kafasından tutarak amına bastırıp zorla yalattırmaya başladı. Dirca’da onun kalçalarını okşuyor ve diğer elinde ki kırbaçla sırtına vuruyordu. Artık boşalmaya yaklaştığımı anladım. Baya bir süre geçmişti ve Fulya’nın götünden çıkıp onu diz çöktürdüm önümde. Ağzına verdim sikimi ve boğazına kadar kökleyerek sakso çektirmeye başladım. En sonunda da ağzına boşaldım. Fulya döllerimi yutmakta biraz zorlanmıştı. Geri çekildim ve izlemeye başladım onu. Döllerimi yuttuktan sonra ayağa kalktı.Yatağa uzandım ve “Ayaklarımı em.” dedim. Yanıma yaklaştı ve ayaklarımın yanında eğilerek emmeye başladı. Parmaklarımı,ayak tabanlarımı öpüyor ve yalıyordu. Bende onu izledikçe zevkten kuduruyordum. Sikim tekrardan kalkmaya başlamıştı. Fulya ise durmadan yalamaya devam ediyordu ayaklarımı. İkisini de sırayla yalamaya devam ederken sikimi eline verdim. Bir yandan da tek eliyle sikimi okşuyordu. Kızlarda kenardan bizi izliyorlardı. Dirca “Son 10 dakikası kaldı.” dedi. Bende “Tamam.” diyerek çektim ayaklarımı. Yataktan kalktım ve Dirca’ya yatağa yatmasını söyledim.~***

***~Fulya’yı da üzerine çıkarttım ve Dirca dildoyu Fulya’nın amına soktu. Bende arkadan yaklaştım ve amına bastırmaya başladım. Fulya’nın amına aynı anda iki tane yarrakla giriyorduk. Fulya yırtınmaya başladı resmen bağırmaktan. Damla’da ikimizin arasına geçerek biraz eğilip Fulya’nın götüne bastırmaya başladı. Fulya şimdi deliklerinde 3 tane yarrakla sikiliyordu. Beyza’da son dildoyu Fulya’nın ağzına vererek sakso çektirmeye başladı. Acı,zevk her şeyi hissediyor olmalıydı. Beyza’ya baktığımda onun da biraz korktuğunu gördüm. Sıra çünkü çok geçmeden kendisine gelecekti. Fulya’yı o pozisyonda da siktikten sonra süresi bitince içinden çıktık. Fulya kendini yatağa atarak dinlenmeye başladı. Bir yandan da bizde kendimizi bir yerlere atmış dinleniyorduk. Sigaraları yaktık. Dirca aşağıya inerek bir şişe viski ve tepside birkaç kadeh getirdi.Viskileri kadehe doldurduk ve içmeye başladık. Beyza’ya “Birazdan sen varsın sırada.” dedim ve güldüm. O da gülerek “Evet,korkmuyor değilim.” dedi. Gülüştük ve “Mecburen yapacağız başka yolu yok.” dedim.Viskilerimiz bittikten sonra Beyza’yı kaldırdım. Süre başladığında Boynunu omuzlarına doğru öpmeye başladım. Fakat ara sıra ufak diş darbeleri atarak kızartıyordum. Boynundan omzuna doğru kızarık bir diş izi oluşmaya başlamıştı. Beyza’nın teni daha beyaz olduğu için daha güzel duruyordu bu kızarma izleri. Beyza’yı daha sonra yere sırtüstü yatırdım ve bacaklarını omzuma alarak amına girmeye başladım. Beyza’nın daracık amcığı ve ince bir vücudu olduğundan zaten biraz sert sikmeyle bile canını biraz yakabiliyordum. Ben sikerken Dirca belden bağlamalı dildosunu çıkartıp Beyza ile facesitting pozisyonuna geçerek amını yalattırmaya başladı. Fulya’da Beyza’nın yanında diz çökerek kırbaçla karnına vurmaya başladı. Beyza’nın vücudu gittikçe kızarıyordu ve Fulya vurdukça da Beyza’dan inlemeler geliyordu.5 dakika kadar sonra kaldırdım onu ve doggy style pozisyonuna getirdim. Fakat yerdeydik hâlâ yatağa çıkmamıştık. Göt deliğine bastırmaya başladım ve kuru kuru sokmaya başladım. Beyza’nın dapdar deliği benim sikimi zorla içine alıyordu zaten. Yarısına kadar girince biraz bekledim ve sonra kalanını kökledim. Beyza’nın göt deliğini sertçe sikerken Fulya’da dildoyu bağlayarak ağzına verdi Beyza’nın. Damla’da alt tarafa geçerek Beyza’yı kucağına oturtup dildoyla amına girmeye başladı.~***

***~Beyza inliyordu,bağırıyordu zevkten gerçekten uçmuştu. Götünden çıktım bir ara ve kırbaçı alarak kalçalarına 5-6 kez art arda vurdum. Beyza bağırmaya başladı ama Fulya hemen ağzına vererek tekrardan susturdu onu. Bende kalçalarına vurmayı bitirince tekrardan götüne girdim. Dirca kenarda oturmuş viski yudumlayarak bizi seyrediyordu. Çok geçmeden Beyza orgazm oldu. Zevk aldığı boşalmasından belliydi. O kadar çok boşalıyordu ki resmen bacaklarımız ıslanmıştı. Beyza’nın neredeyse hali kalmadı. Yaklaşık 10 dakika o pozisyonda siktik Beyza’nın iki deliğini de. Beyza süresinin yarısını doldurmuştu ama halide pek kalmamıştı. Diz çöktürdük içinden çıkarak ve Damla ile iki yanına geçtik Beyza’nın. Beyza bir benim sikimi,bir Damla’nın dildosunu yalıyordu. Dirca’da arkadan kırbaçla sırtına vurmaya başladı. Beyza’da boğuk inlemeler geliyordu. Bembeyaz teni resmen kızarmıştı. Beyza’yı bir süre sonra kaldırdım ve yatağa sırt üstü yatırıp hızlıca götüne girmeye başladım. Bu arada da gözlerine bakıyordum. Gözlerindeki acıyla karışık zevki. Bu işkenceden aldığı zevki görebiliyordum. Suratına yavaşça tokatlar atmaya başladım. Yanakları iyice al al olmaya başladı. Bacaklarını da fark etmeden mıncıklamaktan kızartmıştım. Kasık tarafları zaten hızlı hızlı gidip geldiğimden dolayı kıpkırmızıydı.Beyza çok geçmeden ikinci orgazmını da oldu. Amını okşuyor hatta ara sıra 3-4 parmağımı birden sokarak onu tatmin ediyordum. İki deliğini de boş bırakmıyordum yani. Kızlar bu arada göğüslerine hafifçe kırbaçla vurmaya başladılar. Dirca’da tekrardan dildo ile Beyza’nın ağzına vererek içirmeye başladı. Son 5 dakikası kalmıştı artık Beyza’nın. Bende boşalacağımı anlamıştım yavaş yavaş. Damla’ya “Kadehe biraz viski koy. Çok az.” dedim. Damla kadehe hemen biraz viski koydu. Serçe parmağımın kalınlığını geçmeyecek kadar viski vardı kadehte. Beyza’nın yüzüne doğru fırlattım viskiyi ve Beyza’nın yüzü ıslanmıştı. Sonra yanaştım ve dudaklarından öpmeye başladım. Gülerek “Viskili daha güzel oluyormuş.” dedim. Gülüştük hep beraber. Damla’ya “Biraz daha viski koy. Geçen seferkinden çok olsun.” dedim ve kadehi verdim. Damla tekrardan koydu viskiyi kadehe ve bana uzattı. Beyza’nın götünden çıktım bu arada ve viski bardağının içine boşalarak spermle karışık viskiyi Beyza’ya uzatıp “İç.” dedim. Beyza hemen bardağı aldı ve bir dikişte bitirdi. Gülerek “Spermli viskide fena değil.” dedi. Kahkahalarla gülmüştük. Hepimiz baya yorulmuştuk yalnız ve Fulya’dan “Bugünlük bitirelim bence. Kalan ikiliyi yarın hallederiz.” dediler. Herkes onayladı ve ortalığı biraz topladıktan sonra yatağa geçtik.Hepimiz yorulmuştuk ve yattığımız gibi uyuduk.~***

***~114. Bölüm~***

*Biraz geç uyanmıştık. Saat 11’e geliyordu. Kızlarda yanımdaydı. Kalktım ve bir sigara yakıp mutfağa indim. Kızlara bugünlük kahvaltıyı ben hazırlayacaktım. Hazırlamaya başladım kahvaltıyı. Çayı koydum,ekmek vardı zaten ve buzdolabından çıkarttıklarımı hazırlamaya başladım. Kahvaltı 15 dakikaya hazırlanmıştı. Yatak odasına çıktım. Müthiş bir görüntü vardı karşımda. 4 tane birbirinden güzel fizikli,gayet güzel kızlar yan yana ve çıplak bir şekilde yatıyordu. Bu anı kaçıramazdım ve hemen telefonumla birkaç pozlarını çektim. Amacım sadece boş zamanlarımda bakmaktı. Sonra telefonumu yerine bıraktım ve kızları öperek uyandırdım. Hep beraber indik aşağıya ve kahvaltımızı yaptıktan sonra salona geçtik. Hepsi ağrıdan,sızıdan şikayetçiydi. Sadece Dirca ile benim bir şeyim yoktu bizde daha işkence görmemiştik. Bu akşam evi terk etmek zorunda kalacağımız için çok geçe kalmayacaktık. Güldüm kızlara ve “Ne oldu? Fazla mı acı çektiniz dün gece?” dedim. Fulya “Seni göreceğiz birazdan.” dedi. Bende “Görelim bakalım.” dedim. Biraz dinlendik ve sigaralarımızı içtikten sonra “Hadi bakalım Oktay bey. Yatak odasına.” dedi Fulya. Kalktım ayağa ve yatak odasına geçtim. Kızlarda arkamdan geldiler. Süreyi başlattılar. Fulya hemen tekli koltuğa oturdu ve ayaklarını uzatarak “Em canım.” dedi. Yanına gittim ve ayaklarını alıp emmeye başladım. Parmaklarını sırayla ağzıma alarak emiyor. Ayaklarının üstüne öpücükler konduruyordum. İki ayağını da bir süre öptükten sonra Dirca yanıma geldi ve “Bende isterim.” dedi. Fulya’nın ayaklarını bıraktım ve onun ayaklarını öpüp,yalamaya başladım. Bu arada kalçamda bir acı hissettim. Beyza kırbaçla vurmaya başladı kalçalarıma. Kafamı çevirdiğim anda Dirca tekrardan kafamı kendisine doğru çekilerek ayaklarını ağzıma verdi. Ayaklarını emerken bir yandan da saçlarımı okşayarak iyice bastırıyordu.Damla bu arada arkama geçerek göt deliğimi yavaş yavaş dillemeye başladı. Beyza’da sırtıma kırbaçla vurmaya devam ediyordu.*

*Bende Dirca’nın ayaklarını emiyordum.Daha sonra ayağını çekti. Dirca dolaptan belden bağlamalı dildoyu çıkartıp yanıma gelerek “Hadi yala bakalım.” dedi. Bende “Bu olmaz.” dedim. Dirca “Eğer götüne girmesini istemiyorsan al ağzına.” dedi. Bende mecburen ağzıma alarak emmeye başladım. Yavaş yavaş yalarken Dirca’da beni hızlandırıyordu. Başımı iyice bastırmaya başladı kendisine doğru. Beyza arkamda eğilerek taşaklarımı eline alıp hafifçe sıkmaya başladı. Acı çekiyordum ama bunun yanında güzel de bir zevk vardı. Damla göt deliğimi biraz daha dilledikten sonra parmağıyla yavaş yavaş bastırmaya başladı. Sadece tek parmağıyla git gel yaparken bende Dirca’nın sikini yalamaya devam ediyordum. Fulya eline kemeri alarak sırtıma vurmaya başladı yavaşça. 15 dakikam böylece geçmişti. Kalan yarısında da yine çeşitli işkencelere maruz kalmıştım. Fulya,Damla’ya bir şeyler söyledikten sonra Damla “Tamam.” dedi ve hemen yanıma gelip ellerimi arkada bağladı.Dirca,Fulya ve Beyza yatağa yan yana yatıp bacaklarını açtılar ve kendilerini dildolarla tatmin etmeye başladılar. Bende sadece onlara bakıyordum ve bekliyordum. Her halde böyle azdıracaklar beni diye düşünürken Dirca “Getir.” dedi. Damla hemen beni dizlerimin üstünde yürüterek Dirca’nın amcığına yaklaştırdı ve Dirca birden bağırarak orgazm oldu. Damla o anda ağzımı hemen Dirca’nın amcığına dayayarak tüm orgazm sularını içirdi. Ağzım,yüzüm resmen sudan sırılsıklam olmuştu. En sonunda Fulya ve Beyza’ya da aynılarını yaptım. Damla ise beni yere sırt üstü yatırarak üzerime geldi. Ayaklarının üstünde duruyordu tam göbeğimin üstüne denk geliyordu durduğu yer. Bu arada kendini tatmin etmeye başladı ve en sonunda orgazm oldu. Suları akarken üzerimde dolaşmaya başladı ve tüm orgazm suları vücuduma düşmüştü. Sürem bittiğinde girip duş aldım ve temizlendikten sonra çıktım. Kızlar güldüler ve “Nasıl iyi geldi mi?” diye sordu Damla. Bende “Evet,evet. Çok.” dedim. Gülüşmeler devam ediyordu. Dirca’ya bakarak “İstersen sen fazla gürme. Sıra sende.” dedim. Gülerek “Acıya dayanıklıyımdır.” dedi.*

*Gülümsedim ve “Güzel.” dedim.Yine her zaman yaptığımız gibi biraz dinlendikten sonra süreyi ayarladık ve başladık. Dirca’yı hemen yatağa doggy style pozisyonuna getirip götüne girmeye başladım. Hırslanmıştım,gerçekten çektiği acılar insanı iyice azdırıyordu. Dirca’nın götünü sikerken gözüm dönmüştü adeta. Hızlı hızlı kuru bir şekilde götünü sikerken bir yandan da saçlarına doladım elimi ve kendime doğru çekmeye başladım. Dirca bağırmak istiyordu belliydi ama yine de ağzında Damla’nın belden bağlamalı dildosu vardı. Götünü 6-7 dakika kadar siktikten sonra çıktım. Fulya geçti yerime ve alttan dildolardan birisini Dirca’nın amına soktuktan sonra kendi beline bağladığı dildoyu da Dirca’nın göt deliğine sokarak git gel yapmaya başladı. Ben kenardan kırbaçı alarak vurdum sırtına. Vurdukça sırtında oluşan ince kızarık çizgileri izliyordum. Dirca’nın inleyişi kulağıma iyice güzel bir müzik gibi geliyordu. Vurdukça vuruyordum. Sırtında ki kızarıklıkları izlemek için durdum. Güzel bir şekil oluşturdu o kızarıklıklar. İzlemeye başladım. Fulya bir süre sonra arkasından çekildi. Ben geçtim tekrardan. Amında ki dildoyu çıkarttım ve göt deliğine sokup ben amına girmeye başladım. Dirca aramızda resmen bitmişti. 10 dakika kadar onu o pozisyonda siktikten sonra içinden çıktım. Götünde ki dildoyu da çıkartıp kenara attım. Boşalma isteğim daha yoktu. Dirca’yı saçından tutarak çekmeye başladım. Yerde sürünüyordu adeta. Onu çıkartıp merdivenlerin başına getirdim. Diz çöktürdüm ve sikimi ağzına vererek emdirmeye başladım. Bir yandan da saçlarından tutarak sertçe bastırıyordum. Kızlar yanımıza geldiler bir süre sonra. Damla’ya “Aşağıya in ve dolaptan reçel ve çikolata getir.” dedim. Damla gülümsedi ve ne yapacağımı anlayarak “Peki.” dedi. Hemen indi aşağıya. O gelene kadar da ben Dirca’ya sertçe sakso çektirmeye devam ettim. Damla çok geçmeden elinde reçel ve çikolata ile geldi. Reçeli elime aldım ve bir parmak kadar aldıktan sonra Fulya’nın yanına gittim. Onu korkuluklara doğru domalttım ve göt deliğine reçeli sürdükten sonra Dirca’ya yalamasını söyledim. Dirca,reçeli yalarken Fulya’da inlemeye başladı. Damla’yı daha sonra yere yatırdım sırt üstü.*

*Onun amının üstüne de baya bir reçel sürdükten sonra Dirca’ya o reçeli de yalattım. Beyza’nın ise ayaklarına sürdüm. Dirca köpek gibi dört ayak üzerinde eğilerek Beyza’nın ayaklarında ki reçeli dillemeye başladı. Bende onu izliyordum. Daha sonra yanıma çağırdım. Çikolata kavanozunu açarak çikolatayı yavaşça sikime ve taşaklarıma sürdükten sonra “Sadece 2 dakikan var.” dedim. Dirca hemen sikimi ağzına alarak yalamaya başladı. O kadar hızlı yalıyordu ki bitirmek için. Bende zevke geliyordum iyice. Dirca sikimde ki ve taşaklarımda ki çikolataları çok kısa bir süre içinde bitirdi.Saçından tutarak kaldırdım ve tekrardan korkuluklara domaltarak götüne girmeye başladım. Götüne hızlı hızlı girerken kavanozdan bir parmak kadar çikolata aldım. Damla’yı yanıma çağırdım ve çikolatayı dudaklarına sürdüm. Gülümsedim ve o da gülerek hemen dudaklarıma yapıştı. Damla ile öpüşürken bir yandan da Dirca’nın götünü hızlı hızlı sikiyordum. Dirca çok geçmeden tekrardan orgazm oldu. Hali kalmamıştı ama dayanıyordu. Süresinin bitmesine son 5 dakika kala boşalacağımı anladığımda çıkarttım sikimi götünden ve yere doğru 31 çekerek boşaldım. Yerde döllerim duruyordu. Dirca’ya “Yala.” dedim. Yine dört ayak pozisyonuna gelerek yalamaya başladı yerde ki döllerimi. Son 5 dakikasını da diğer kızlara bıraktım. Sonra beraber duşa girerek yıkandık ve çıktık.Dirca’yı biraz erken bırakmam gerekiyordu otele. O yüzden giyindik. Dirca gitmeden önce kızlara bir şeyler söylemek istediğini belirtti. Bende çevirmeye başladım söylediklerini. Kızlara “Arkadaşlar Dirca hepinize çok teşekkür ediyor. Harika zaman geçirdiğini ve bunu daha önce yapmadığını. İlk olduğunuzu ve sizleri unutmayacağını söylüyor.” dedim. Kızlar Dirca’yı öptüler ve çıkıp arabama bindik. Otele doğru giderken “Nasıldı?” dedim. Dirca “Gerçekten inanılmazdı. Ben 2 günde bu kadar çok orgazm olduğumu hatırlamıyorum.” dedi. Bende “Beğenmene sevindim.” dedim. Dirca “Birkaç ay seks yapmadan durabilirim her halde. Bana o kadar yetti bu sevişmemiz.” dedi. Otelin önüne gelmiştik bu arada. Dirca’ya “Fazla rahata alışma. Her an kapını çalabilirim.” dedim. Gülümsedi ve “Beklerim.” dedi. Gülerek “Ne dersin? Şu öğrencinle beraber bir gruba?” dedi. Bende “Bilmiyorum. Sonrasında başıma bela olmasın?” dedi. Bende “Bilmiyorum ama öyle bir çocuğa benzemiyor.” dedim. Gülümsedi ve “Bende öyle düşünüyorum. Neyse konuşuruz bunları. Görüşürüz.” dedi ve dudaklarımdan öpüp indi.*

*Tekrardan eve döndüm. Kızların her biri salonda bir koltuğa yayılmış oturuyorlardı. Sigara ve alkol içiyorlardı. Bende yanlarına oturdum. Damla bana bir kutu bira attı oturduğu yerden ve sonra da sigara paketi ile çakmağı attı. Sigaramı yaktım ve biramı açarak içmeye başladım.Damla “Acayip yorulduk ya. Yarın ne yapacağız okulda?” dedi. Fulya “Ben şahsen gitmeyi düşünmüyorum. Yarın bir de antrenman yapmamız gerekiyor. Antrenmanı kaldıramam bu yorgunlukla.” dedi. Güldüm ve “Ne çabuk kırıldınız öyle siz ya? Hani hepiniz azgın kızlardınız?” dedim. Gülüştüler ve Fulya “Bu kadar boşalacağımı düşünmemiştim ben. Gerçekten harika bir hafta sonu geçirdik.” dedi. Damla “Katılıyorum.” dedi ve birasından bir yudum aldı. Biralarımız ve sigaralarımız bitince kalktık. Damla’ya yardım ederek evi şöyle bir toparladık ve çöpleri doldurduk poşetlere. Daha sonra Fulya ve Beyza giyindiler. Damla’ya birer öpücük verdikten sonra “Görüşürüz.” diyip çıktık evden. Arabaya binerek önce Fulya’yı evine bıraktım. Sonra da Beyza’nın evine geçtik. Beyza’nın evinin önündeyken “Gelsene bize. Bir şeyler içeriz.” dedi. Bende “Eve gideyim. Başka bir gün.” dedim. Beyza “Lütfen. Kaç seferdir böyle atlatıyorsun beni.” dedi. Bende “Peki,tamam.” dedim. Arabayı park ettim ve beraber çıktık evine. 2 tane daha kız arkadaşı vardı evde. Beni onlarla tanıştırdı hemen ve sonra Beyza ile beraber mutfağa geçtik. Beyza bize kahveleri yaptı.Bu arada sigara içmek için balkona çıktım. Sigaramı yakmış etrafı seyrederken Serap geldi yanıma ve “Sen şu oyuncu olan çocuksun.” dedi. Bende “Evet. Sen?” dedim. Matematik öğretmenliği okuyormuş bizim okulda. Daha önce görmemiştim. Gerçi onların kampüsleri bize biraz uzaktı. Serap’ı tanıtmam gerekirse kendisi 20 yaşında,benimle aynı yaştaydı yani. Üniversite 3. sınıf Matematik Öğretmenliği öğrencisi. 1.70 boylarında,sarı kısa saçlı,beyaz tenli,göğüsleri ortalama boylarda ve dik,kalçaları ise dikkat çekici derecede dolgun,çıkık gayet yusyuvarlak güzel kalçalara sahipti yani. Serap ile bir süre sohbet ettik. Güzel bir sohbeti olan bir kızdı.*

*Genel kültürü falan da baya yüksekti. Hem fiziğiyle,güzelliğiyle ve bilgisiyle beni etkilemişti. Gülümseyerek “Sigaran var mı?” dedi. Bende “Evet.” dedim. Bir sigara ona verdim ve bende ikinci sigaramı yaktım. Sohbet ederken Beyza geldi balkona ama biraz ters bakıyordu Serap’a. Sanırım kıskanmıştı biraz. Serap bana “Neyse ben içeriye geçeyim. Bir ara oyunculukla ilgili sohbet ederiz. Telefonunu alabilir miyim?” dedi. Bende “Tabii.” dedim. Numaralarımızı verdik karşılıklı ve sonra Serap içeriye geçti. Beyza’da kahveyi bana uzattı ve paketimden bir sigara alarak yaktı.*

***~115. Bölüm~***

*Beyza’ya “Konuşmuyorsun?” dedim. Bir şey demeden sigarasını içmeye devam etti. Yanına yaklaştım ve boynundan öperek “Ne oldu?” dedim. Salağa yatıyordum. Ne olduğunu anlamamış gibi davranıyordum. Beyza bir şey demeyerek tekrardan sigarasını içmeye devam etti. Bende “İyi,susacaksak bana uyar.” dedim. Sigaramı içtim ve kahvemide bitirdikten sonra aklıma güzel bir hamle geldi. Kahve fincanını kapattım ve ters çevirip “Falıma bakarsın değil mi?” dedim. Bir şey demeyince “Bakmayacak mısın?” dedim. Beyza’dan ses yoktu. Bende “İyi o zaman. İçeride ki kızlara sorayım fal bakmayı bilen var mı?” dedim ve tam balkon kapısından içeriye geçecekken Beyza kolumdan tutarak kendisine doğru çevirdi beni ve dudaklarıma yapıştı. Yaklaşık 6-7 saniye kadar öpüştükten sonra bıraktı ve “Gerçekten çok iyi köşeye sıkıştırıyorsun.” dedi. Gülüştük ve “İşte şöyle ya. Gül,konuş benimle.” dedim. Beyza “Serap ile baya kaynaştınız bakıyorum.” dedi. Bende “Bilmiyorum. Sadece oyunculuk hakkında biraz sohbet ettik. Kültürlü bir kız.” dedim. Beyza “Orospu. Bu zamana kadar eve geldiğim erkeklerden bir tanesine bile asılmadan geçmedi. Hepsine asıldı. Ayartmaya çalışıyor orospu.” dedi. Bende “Hişt. Sakin ol. Ben öyle birkaç gülüşe ve gösterişe kanmam. Fakat kendisi kaşınırsa bilemem.” dedim. Güldü ve omzuma vurarak “Hayvansın sen biliyorsun değil mi?” dedi. Gülümsedim sadece ve dudağından öperek “Benim gitmem gerek.” dedim. Çıktım evlerinden ve salona geçip “Görüşürüz kızlar.” dedim. Serap hemen ayaklandı ve beni kapıya kadar geçirdi. Daha sonra “Arayı soğutma. Görüşelim.” dedi. Bende “Tamam.” deyip apartmandan çıktım. Arabama binerek evime doğru yola çıktım. Özge’yi özlemiştim ve açık olan çiçekçilerden birisine girerek ona güzel bir çiçek buketi yaptırdım. Sonra arabama bindim tekrardan ve bir de güzel bir şarap aldım bir süper marketten. Sonra evime geçtim. Kapıyı açtığımda Özge ile göz göze geldik. Beni görünce gülümseyerek “Aşkım.” dedi ve boynuma sarıldı. Bende tek elimle ona sarıldım. Bir elimle de çiçek ve şarabın olduğu poşeti tutuyordum.*

*İçeriye geçtiğimde arkamda ki çiçeği çıkartıp Özge’ye verdim ve “Bu senin için prenses.” dedim. Güldü ve çiçeği alarak “Ne gerek vardı aşkım.” dedi. Dudaklarından öptüm ve “İki kadeh alıp gel hadi.” dedim. Mutfağa giderken kalçasına ufak bir tokat attım ve bende salona geçtim. Kadehleri getirdi Özge ve hemen şarabımızı doldurarak içmeye başladık. Özge “Ee nasıldı hastane? Testler falan?” dedi. Bende “İyiydi. Çok büyük bir hastalığım yokmuş. Sadece ufak bir enfeksiyon vardı ve onu tedavi ettiler.” dedim. Özge “Çok şükür. Sana bir şey olacak diye çok korktum.” dedi. Bende “İyiyim hayatım. İyiyim,korkma.” dedim. Özge bana “Sana bir şey söyleyeceğim ama gülme veya kızma tamam mı?” dedi. Başından öperek “Ben sana kızar mıyım hayatım?” dedim. Özge “Sen hastaneye gittiğinde ben evde düşündüm. Evli değiliz ama eğer bir şey olsa ve sen şuan bile ölmüş olsaydın ben başka birisiyle gerçekten evlenmezdim.” dedi. Ben “Ben söz veremem.” dedim. Gülerek doğruldu yerimden ve omzuma yavaşça vurarak “Hayvan.” dedi. Güldüm ve boynundan öperek “Bende senden vazgeçemem hayatım. Senden başka birisiyle evlenmeyeceğime sana söz veriyorum.” dedim. Özge boynuma sarıldı ve dudaklarımdan öptü. Şaraplarımızı bitirdikten sonra “Hayatım biliyorsun hastanede seks hizmeti verilmiyor.” dedim. Gülerek “Azdın mı sen?” dedi ve elini pantolonumun üstüne götürdü. Bende “Hemde nasıl.” dedim. Gülümseyerek “Hadi gel.” dedi. Elimde ki kadehi sehpaya bıraktıktan sonra elimden tutarak kaldırdı ve beraber yatak odamıza geçtik. Özge’yi hemen yatırdım sırt üstü ve dudaklarından öpmeye başladım. Dudaklarımız adeta bir savaş veriyor gibiydi. Sürekli birbirlerine üstünlük kurmak ister gibi sürekli daha da sıkılaşıyorlardı birbirleriyle. Özge ile birbirimizi tutkuyla öpüyorduk. Ellerim bacaklarındaydı bu arada ve pijamasının üstünden bacaklarını okşuyordum.*

*Özge öperken boynumdan bir dakika bile ellerini ayırmamıştı. Sanki bıraktığı anda onu terk edeceğim gibi hissediyordu her halde. Beni kendisine bağlamak ister gibiydi. Bende iyice ona yumuluyordum. Dudaklarını ateşle öperken ara sıra dillerimizde birbiriyle tanışıyordu. Ateşli bir öpüşmeden sonra yavaşça boynuna indim. Boynuna öpücükler kondururken “Aşkım, sevgilim.” tarzında kelimeler fısıldıyordum kulağına. Özge’nin bacaklarının arasındaydım. Pantolonum ve onun da üzerinde pijaması vardı. Yine de birbirimize tam anlamıyla temas ediyorduk. Ayağa kalktım ve tişörtümü çıkarttım. Pantolonumu da çıkartırken Özge’de soyunmaya başladı. İç çamaşırlarıyla kalmıştı sadece. Sütyenini ben çıkarttım ve Özge’yi yüz üstü yatırdım yatağa. Masaj yapar gibi sırtını okşamaya ve mıncıklamaya başladım. Yavaşça bacaklarına geçtim. Kalçalarına ise dokunmuyordum. Ona her dokunuşum Özge’yi biraz daha azdırıyor ve sulandırıyordu. Sonra kalçalarına geçtim. Tanrım,o yumuşacık kalçaları okşarken sikim boxerımın altından direk gibi belli oluyordu. Özge’de “Ihhh!” tarzında inlemeler çıkartıyordu. Rahatladığını hissediyordum. Sırtına öpücük kondurarak “Rahatladın mı aşkım?” dedim. Özge “Hı hı.” diye onaylayabildi beni sadece. Zevkten konuşamıyordu bile. Özge’nin külotunu da yavaşça sıyırıyordum. Külotunu kalçalarından kurtardığım anda o kalçalarının yarığını görüp fena halde azmıştım. Sağ kalça lobuna ufak bir öpücük kondurdum. Özge güldü,külotunu çıkartıp kenara attıktan sonra bende boxerımı çıkarttım. Özge’yi sırt üstü çevirdim bu sefer ve bacaklarını aralayıp amını yalamaya başladım. Özge yatakta kıvranıyordu bir yandan da. Özge’nin amını yaladıkça elini klitorisine atarak iyice kendisini tatmin ediyordu. Bende dilimi amcığına sokarak G noktasına geliyordum. Dilimle oraya dokunarak Özge’yi iyice tatmin ediyordum.Dirca’ya verdiğim sözden dolayı zaten Özge ile 1 haftadır sevişememiştim. Özge baya dolmuştu ve çok geçmeden 2-3 dakika içinde orgazm olarak rahatladı. Gülümseyerek bana baktı ve “1 haftadır bu anı bekliyorum.” dedi. Dudaklarıma yapıştı doğrularak ve biraz öpüşmeye başladık. Ben yukarı doğru kaydım hafiften.*

*Özge’yi yatağa yatırdım tekrardan ve öperken bir yandan da sikimi amına sokmaya başladım. Amına girdiğim andan itibaren Özge “Immhh,Iıhhh!” diye inliyordu ama dudaklarımı bırakmıyordu. Boğuk bir inleme eşliğinde sikiyordum daracık ve sulu amcığını. Özge ile öpüşmeye devam ediyorduk bu arada. Dudaklarımı bir saniyeliğine bile bırakmamıştı. Babasına sarılan bir çocuk gibi sarılmıştı benim vücuduma ve bırakmıyordu. Bende zaten ayrılmak istemiyordum. Amına girdikçe daha da hızlanasım geliyordu. Hızlanmaya başladıkça Özge iyice inliyordu. Dudaklarımı yavaşça çektim dudaklarından ve boynuna öpücükler kondurarak göğüslerine geçtim. Uzun zamandır dokunmadığım göğüslerini ağzıma alarak emmeye başladım. Amcığının içinde ise durmadan ilerliyordum. Özge bu kadar hızlanmamdan çok memnundu. Bağırıyordu zevkten. Özge inlerken “Evet! Evet! Bu işte!” diyerek sayıklıyordu bir nevi. Ben ise göğüslerini yalamaktan kendimi çekemiyordum. Göğüs uçlarını dilliyor ve göğüslerinin tamamını ağzıma alıyordum. Özge gözlerini açarak bana baktı. Göz göze geldik ve yüzünde gerçekten harika bir gülümseme vardı. O gülümseme tamamen doğaldı. Baktığımda anlayabilmiştim o gülümseme zoraki bir gülümseme değildi. Tamamen Özge’nin içinde bulunduğu durumun dışa vurulmuş haliydi. Özge’nin sıcacık amından çıktım bir süre sonra ve sikimi salladım biraz. Özge beni yatağa yatırdı ve sikimi yalamaya başladı. Dudaklarını tamamen bastırıyordu sikime. Onun bu yalayışını özlemiştim. İlk sevişmemizde daha doğru düzgün sakso çekmesini bilmiyordu ama ona öğretmiştim her şeyi. Şimdi ise beni harika tahrik edip yalayabiliyordu sikimi. Tamamen,en dibine kadar ağzına alıyor bu arada dili de boş durmuyordu ve ara sıra başına dil darbeleri atıyordu. Gözleri de ara sıra bendeydi. Zevk alıp almadığıma bakıyordu.Özge’nin başından tek elimle tutarak sikime doğru bastırmaya başladım. Biraz daha hızlandırıyordum onu. Özge’de ne yapmak istediğimi anlamıştı. Kendisi de hızlanmaya başladı yavaştan ve istediğim tempoya geldiğinde bıraktım başını. Özge kendi başına saksosunu hızlı hızlı çekiyordu. Ara sıra sikimi ağzından çıkartıyor ve başını dillemeye başladıktan sonra tekrardan tamamını ağzına alıyordu.*

*Çok geçmeden tekrardan onu kolundan tutarak çektim üzerime doğru. Kucağıma çıkarttım ve sikimi göt deliğine dayadım. Bastırmaya başladım biraz da Özge kendisini bastırıyordu daha rahat girmesi için. Özge’nin çabalarıyla birlikte pek zorlanmadan tamamını götüne sokmuştum. Özge tamamını içine aldığı anda “Ihhh! Ahhhh!” diye inledi. Bir süre bekledikten sonra bana bakarak gülümsedi. Bende gülümsedim ve Özge yavaş yavaş hoplamaya başladı kucağımda. Özge hoplarken de tüm kontrolü ona bırakmıştım. Özge istediği tempodaydı. O da kısa zamanda en yüksek tempoya çıkmak istiyordu. Hafif hafif hızlanmaya başladı. Bende doğruldum ve onu belinden tutarak biraz hızlandırdım. Özge’ye “Bana bak.” dedim. Gözlerimiz birbirine kilitlenince de dudaklarından öpmeye başladım. Öpüşürken Özge’nin götüne daha da hızlı girmeye başladım. Artık alttan ben pompalıyordum götüne. Özge’nin zıplamasını pek beklemiyordum.Özge dudaklarımı sıkıca öpüyordu. Her öpüşmemizde biraz daha birbirimize bağlanıyorduk,hissediyordum. Bir süre sonra Özge’yi üzerimden kaldırdım. Çünkü yeterince hızlanamıyordum. İstediğim hıza gelemiyordum ve Özge’yi yatakta doggy style pozisyonuna getirdim. Sikimi başını tükürükledim ve bir anda götüne kökledim sikimi. Özge “Ahhh!” diye çığlık attı. Kalçasına tokatı yapıştırıp sikmeye başladım. Özge her kökleyişimde birkaç santim ileriye gidiyor ve geri geliyordu. O kadar hızlanmıştım. Elimi amına attığımda Özge’nin tekrardan sulandığını anladım. Çok geçmeden orgazm olacaktı ve bende onu hızlandırmak için amını okşamaya başladım. Özge inlemeye başladı ve “Evet evet.” demeye başladı.Bir süre sonra da ikinci orgazmını da oldu. Ben ise götüne aynı hızda pompalıyordum. Özge bana pek belli etmemeye çalışıyordu ama yorulmuştu. Pek inleyemiyordu bile. 2 kez boşalmak onu yormuştu ama ben boşalamamıştım. Gerçi bugün geçirdiğim sevişmelerden sonra kasıklarımda ağrılar devam ediyordu ama yine bugün Özgeme bir posta atacaktım. 15 dakika o pozisyondan başka pozisyona geçmeden sikiştik ve götünün içine boşaldım. Özge kendini ben boşalır boşalmaz yatağa yüz üstü attığı için döllerimin bir kısmı da kalçalarının üzerine aktı. Özge dinlenmeye başladı.*

*Bende pantolonumdan sigara paketimi çıkartıp bir tane yaktım ve içmeye başladım. Sonra duş aldık beraber ve çıkıp giyindik. Pijamalarımı giymiştim ve evimde rahat bir şekilde dinleniyordum. Özge “Acıktın mı?” dedi. Bende “Seni bile yiyebilirim.” dedim. Güldü ve “Bir şeyler hazırlayayım.” dedi. Bende “Bende sana yardım edeyim.” dedim. Özge ile beraber bir iş yapmak bana harika geliyordu. Her ne olursa olsun. Seks,temizlik,yemek,ütü hatta karşılıklı sigara ve kahve içmek bile güzel geliyordu. İşte diğer kızlarla Özge’yi ayıran özellik buydu. Diğer kızlarla sikişiyordum,bundan zevkte alıyordum ama Özge bunlardan daha fazlasını veriyordu bana. Size yazdıklarımdan biliyorsunuz. Özge’den daha ateşlileriyle,daha güzel fiziği olanlarıyla seviştim. Fakat Özge ile sevişirken aldığım tutku hiçbirinde yoktu. O yüzden Özge benim için değişilmezdi.*