Kategori arşivi: Yetişkin Hikayeleri

Motivasyon koçu Eşim Özge 3

O gece karım bana pas vermedi. Koltuğun yanındaki sperm lekelerini gördü mü bilmiyorum ama halinden memnundu.

İş yerine yaptığım sürpriz ziyaretten bu yana üç hafta geçmiş olmalıydı. Özge her gün daha mutluydu işyerinden geldiğinde.  Diğer taraftan her gün daha da açılıyordu. Artık askılı, göğüslerini de sergileyen, tek parça, bir hamlede üzerinden çıkacak elbiselerle gitmeye başlamıştı işe. Kokusu tek nefeste erkekleri azdıracak güzel parfümler de sürmeye başlamıştı.

Ben ise vergi oranları, gelir gider tabloları, satın alma raporları, denetçiler gelecek söylentileri altında eziliyor, eşim Özge’nin orta malı olmaktan zevk almaya başladığını düşününce hem sikimin gavatlıkla kalkışına engel olamıyor hem de aşağılık hissediyordum.

Bir gece “Özkan, şirkettekiler halkla ilişkilerle ilgili bir instagram sayfası açmamı istiyorlar. Videolar çekecekmişim” deyiverdi.

“Ne işe yarayacakmış aşkım Instagram sayfası?” diye sordum.

 “Bilgimi ve deneyimimi herkesle paylaşmamı istiyorlar. Eğer influencer olursam şirkete de bilinirlik kazandırırım. Hem bana bir köşe ayarlamışlar çekimlerimi yapmam için.” diye cevap verdi.

Şirketteki o orospu çocuğu otuzbircilerin başının altından çıktığından emindim bu fikrin. Gizli çekim yapmak yetmemişti herhalde, Özge’mi kamusal alanda paylaşıp herkesle birlikte toplu 31 partisi düzenlemek istiyorlardı. Bizimki de dünden razıydı.

 “Saçma sapan bir iş bu Özge, ama ben sana karışamıyorum biliyorsun” dedim. “Ama herkesin sana 31 çektiğinin de farkındasındır o işyeri dediğin ayı ininde. Çok mu hoşuna gidiyor bu?”

 Lafı koymuştum kafama göre.

“Bebeğim herkes zaten karını arzulayacaktı bunu biliyordun evlenmeden önce. İşyerindeki çocuklarla aramda sorun yaratmaya çalışıyorsun biliyorum ama yemez. İstersem çıplak giderim.” dedi en sürtük tavrıyla.

Daha da hiddetlenmiştim.

“Her gün gözleri bayram ediyor anladım da dayanamayıp elliyorlar mı, ara sıra pandik atıyorlar mı bari onu söyle kancık!” diye bağırdım.

Yüzünü bana döndüğünde benim için hiç kolay olmayan bir şeyin yolda olduğunu fark etmiştim. Nasıl haklı çıkıyordu, bu kadar rahat beni bastırıyordu anlamıyordum o güne kadar, kadınlığına, şımarıklığına veriyordum ama hayır nedeni bu değildi.

“Gerekmiyor bebeğim Emre’nin kucağına oturdum çocukcağız boşaldı geçen!” diye güldü.

“Nee?” dedim.

“Şimdi böyle küfürle süsleyerek sorularını erkek olduğunu düşünüyorsun değil mi Özkan Bey? Artık bana yeter diyeceğini falan. Ulan görmemiş herif, sen içindekini kabul edemiyorsun! Ya daha ağır altına alır inletirdin beni böyle görünce, ya da açardın boşanma davasını! Sen ne yaptın? Fark etmedim san, oturup zevkle 31 çektin. Boynuzlarına alıştın kocacım sen, sevdin işte gavatlığı! İçin ezildikçe sikin sopa gibi oluyor çünkü!”

Haklıydı. İş yerine uğradığım günden beri içime kaçan şeyi kabul etmeliydim.

“Yani ne diyorsun Özge?”

“Yani Instagram sayfamı da açacağım, ofiste de istediğim gibi giyineceğim sen de olacakları izleyeceksin.”

“Gerçekten oturdun mu Emre’nin kucağına?”

Yüzüne hem zeka hem görü hem de tuhaf bir karanlık çökmüş, keskinleşmişti bakışları. Bana doğru gelip elini penisime attı.

“Sürtündüm, ‘ay ay’ deyip fortlamasına izin verdim ama kucağına falan oturmadım tabii. Hakan Bey izin vermez ki kızının ofistekilerle oynaşmasına!” dedi kahkaha atarak. Bir yandan da fermuarımı açıp çıkarttığı penisimi sıvazlıyordu.

“Ooooh Hakan Bey istiyor tabi seni değil mi Özge? Tam bir orospusun!” deyiverdim.

“Elbette istiyor. Hayvan gibi hem de, senin asla yapamadıklarını yapacak. Aygır gibi adam. Ne kadar büyük olduğunu tahmin et Özkancım” dedi ben boşalmaya yakınken.

Hakan Bey’in Özgeciğimi inim inim inletmesi fikri aklıma girdiği gibi Özgenin ellerinde boşaldım.

Yorgun argın “peki, oh, bunu istiyorum, izlemek de istiyorum, köpekleşmek istiyorum. Lütfen yaşat bunu bana biricik karıcığım. Ben orospu çocuğu bir gavatım. Başka erkeklerin, kendine güvenli, İzmirli bir fıstığın amını sonuna kadar hak eden gerçek erkeklerin döllerini üzerinden dilimde temizlemek benim görevim. Bu zevki yaşat bana.” şeklinde en kuytularda baskılanmış duygularım patladı içimden.

“Hakan Bey’in döllerini temizleyecek seviyede bile değilsin bebeğim sen. Ama ne istersin peki en çok bunun dışında?”

“Hakan Bey’i senin yanında seni sararken, seni mutlu ederken ohh.” diye inledim.

“Düşünemeyecek kadar heyecanlandın, dilin tutuldu, aferin Özkancığım.” dedi lafımı ağzıma tıkarak.

Böylece başladı gavatlık serüvenim. Artık Özgeciğim o ince nefis belini kime teslim edecek, bugün hangi yaş ve eğitim grubunu zevkle boşaltacak, ne zaman Hakan Bey ile flörtleşecek, acaba Emre bir gün Hakan Bey’in izniyle karımı tatmin edecek mutlu edecek hamleler yapacak mı hepsinin merakı iş yerinde muhasebe defterleriyle uğraşırken bile kasıklarımı meşgul ediyordu. İşyerinde iki defa tuvalete gidip patlattığım oluyordu.

Özge iki gün içinde Instagram sayfasını açmıştı. “Motivasyon Koçu Özge” isimli hesabında paylaştığı ilk iki videoda giydiği elbiseyi (https://www.brandroom.com.tr/fleim-pembe-elbise\_590652) görünce içim gitti, kendime hakim olamadım, işyerinde toplantıdan izin alıp tuvalete gidip telefonumun üzerine boşaldım.

Videolarda elbette ulu orta frikik vermiyordu karıcığım ama güzel bacaklarını o kadar rahat sergiliyordu ki şimdiden 5000 like almıştı.

“Hoşuna gitti değil mi kociş?” diye yazmıştı bana videoları paylaştıktan sonra.

“Bayıldım, bebeğim. Bugün külodunu zevkle seyretti değil mi Emre ve diğer çocuk?”

“Onlar görüntünün zevkini çıkarıyor diğerleri gibi, Emre bana hazırladığı koltukta rahat oturmam için düzeltiyor beni arada, ellemedik yerimi bırakmadı ;)” idi cevabı. “Ama daha güzel bir sürprizim var sana. Hakan Bey yemeğe çıkartacak beni!” yazıp kalp emojileriyle süslemişti.

O emojiler titreyip patlasa kalbimin geldiği hali ancak anlatırdı. Karım sonunda İzmir’in en yakışıklı, sikici adamıyla yemeğe çıkmaya hazırlanıyordu.

“Ne zaman? Ne zaman? Beni hep güncelle lütfen!” diye cevap verdim.

“Yarın akşam, kociş. Bu gece evde konuşuruz tamam mı? :\*” yazdı Özgeciğim.

Sabırsızlıkla eve koştum. Özge işyerinden geldiğinde yorgundu ama ikimiz de azgınlıktan duramıyorduk yerimizde. “Gardırobuma gidiyorum elbise seçmek için. Yarın gerçekten seksi olmam gerek. Senin fikirlerine ihtiyacım var, istersen beni izleyerek boşalabilirsin” dedi Özge.

Hayatımdaki en heyecanlı anlardan birini yaşıyordum. Elbiseye odaklanamadım fakat öncelikle geçen yaz aldığımız jartiyeri giymesi konusunda onu ikna etmeyi başardım. Jartiyeri tutturacağı iç çamaşırının da ortasının Hakan Bey’in sikinin geçeceği gibi delik olmasında karar kıldık. Elbise seçimini kendisi yaptı. Göğüslerinin de, her ne kadar büyük olmasalar da, konuşmasını istiyordu. Yatak odasında iken beni Emre’yi nasıl baştan çıkarıp ayakta boşalttığını anlatarak getirdi.

Büyük gün gelip çatmıştı. İşyerinde kendime zor hakim oldum. Enerjimi toplama nedenim akşam daha büyük bir zevkle, Hakan Bey’in her hamlesini Özge’nin mesajlarından dinleyerek boşalma isteğimdi.

Özge işyerinden direkt yemeğe geçecekti. İşyerine bugün için daha muhafazakar bir kıyafetle gitmiş, akşam gelip çatınca Hakan Bey’le yemeğe çıkacağını herkese ilan ederek elbisesini giyip diğer çocukların gözü önünde podyumda yürür gibi salınmıştı.

“Biz çıktıııık” yazıp Hakan Bey’in arabasının yolcu koltuğunda minicik elbisesinin içinde kaybolamayan bacaklarının fotoğrafını gönderdiğinde ben de evde koltuğuma kurulmuş hazırdım.

“İyi eğlenceler karıcığım. Aygırını mutlu et, olur mu?”

Aradan dakikalarını saydığım bir saat geçti. Gelen fotoğraf yüreğimi hoplatacak kadar iç gıcıklayıcıydı. Hakan Bey’in eli Özgeciğimin bacaklarında geziniyordu.

“Oooh evet” yazdım düşünmeksizin.

“Bacakarama ilerliyor eli, parmaklarını sokabilir kızına.” diye yazıp bıraktı.

“Kızına” demesi beni deliye çevirmiş, ilk postayı atmamı sağlamıştı. “Kızına”. O benim kızımdı ve şimdi Hakan Bey’in zevk oyuncağı haline gelmişti.

Aradan bir yarım saat geçti bu defa. “Kociş, Hakan Bey parmaklarını nasıl kullanıyor tahmin bile edemezsin. İki defa ellerine boşaldım. Klitorisimi okşamayı hiç ihmal etmedi bir de restoranda yani. Sen yerini zar zor bulurdun. Biz buradan otele geçiyoruz, beni otele atacak artık her deliğim onun…” yazmıştı.

 

Komşuluk Görevi #4

Eylül gittikten sonra yaklaşık 4 saat kadar ders çalıştım. artık sıkıntıdan patlayacak raddeye gelmeye başladım. Bununla birlikte üstümde hafif bir azgınlık var beynim 31 vakti diye error veriyor gibiydi. Kendimi bir şekil zaptedip evde boş boş takılmaya başladım ama yapıcak hiçbir şey yoktu resmen sıkıntıdan gebericek gibiydim.

Saatler o kadar hızlı geçmiştiki dalgınlıktan farketmemişim kendime akşam yemeği yapmak için mutfağa koştum geçen marketten aldığım makarnayı yapmaya başlayacakken telefon çaldı.

Arayan nehir teyzeydi.

N : Kuzum nabıyosun nasıl gidiyor

B : İyiyim teyze kendime birşeyler hazırlıyorum

N : Aman hiç hazırla direk bize gel bizde yiyelim yemek

B : Olurmu teyze öle size zahmet olmasın

N : Ya kuzum ne zahmeti gel işte beraber oturur yeriz. Hem senin en sevdiğin kabak dolmasından yaptım

B : Beni nasıl ikna ediceğini çok iyi biliyorsun teyze, 5 dakikaya geliyorum

Makarnayı tezgaha bırakıp hemen odamdan düzgün kıyafetler seçtim. Üstüme siyah bir tişört altıma siyah bir pantolon. Artık gitmeye hazırdım.

Kapıyı tıklattığımda eylül açtı kapıyı. Nasılsın faslından sonra sarılıp içeri geçtim. Nehir teyze de beni görünce ayağa kalktı ve sarıldık. Onunlada ufak bir nasılsın faslından sonra sofrada yerimizi aldık. Nehir teyze yine her zamanki gibi döktürmüştü masada bir tane eksik yok. Yemeğe başladık ama ben çaktırmadan nehir teyzeyi süzüyordum gözlerim vazgeçmek istemiyor. Masada derin bir sessizlik vardı kimse birşey demiyor konuşmuyordu sadece yemeğe odaklanmıştık kimse ses vermiyorken sessizliği bozmaya karar verdim.

B : Ee sporunuz nasıl geçti hanımlar

Nehir teyze hafif sırıtarak

N : Güzeldi yavrum, her zamanki gibi yorucuydu ama.

Ardından eylül lafa girdi.

E : ee tabi annecim formda kalmak için düzenli olarak spor yapmamız gerekli.

N : Sen napıyosun emre nasıl geçti günün

B : Sıkıcı ya teyze gün içerisinde pek birşey yapmıyorum ders çalışmak dışında

N : Bak sana ne dicem bizimle spora gelmeye ne dersin hem bir aktiviten olur gün içinde

Nehir teyzenin yaptığı teklif benim için aşırı mantıklıydı aslında gün içinde boş vakitlerimde spor gibi aktiviteler yaparak vakit geçirebilirdim.

B : Aslında bu süper olur teyze. Son zamanlarda kendime hiç vakit ayıramiyorum zaten iyice kilo aldım kilolarıda vermek gerek hem

N : aa o zaman seni yarın saat 3 de hazır bir şekilde bekliyorum beraber spora gidiyoruz

Kafamla onay verdikten sonra yemeğe devam ettik. yaklaşık 10 dakika sonra nehir teyzenin telefonu çaldı göz ucuyla baktığımda arayanın annem olduğunu gördüm. Telefonda annemin ufak fısıltılarını duyabiliyodum ama ne dediği tam olarak belli olmuyordu. Annem ne derse nehir teyze evet,tamam,peki gibi kelimeler kullanıyodu.
Yaklaşık 2 3 dakika konuştular nehir teyze düzgün bir cümle kurmamıştı bile. Annem nehir teyzeye ne anlatıyordu bu kadar hiçbir bilgim yok. Tek bildiğim birşey var oda nehir teyzenin yüzü yavaş yavaş düşüyordu. Kötü birşey olduğu kabak gibi ortadaydı ama öküz gibi sormak yakışmazdı. Bir süre daha annemle konuştular fakat nehir teyzede hiç tık yoktu sadece dinliyor arada evet gibi cevaplar veriyodu belkide bizim yanımızda çekiniyormuydu konuşmaya diye düşündüm. Ama onca yıllık hukukumuz var bizden mi utanıcaktı. Masada derin derin düşüncelere dalmış konuşmanın bitmesini bekliyordum. Bir süre sonra konuşma bitti bende bilmemezlikten gelerek “hayrola kim aramış teyze” dedim. Bana karşılık olarak “annenle konuştuk biraz hal hatır giderdik” diye cevap verdi. Ama bu nasıl hal hatır giderme 10 kelimeden fazla birşey sölemedi bile üstüne beni kandırmaya çalışıyor. İşin aslını o kadar çok merak etmeye başladımki annemi arayıp konuşasım bile geldi. Evet karar vermiştim nehir teyzeyi neyin bu kadar üzdüğünü öğrenmek için annemi aramam gerekiyordu. Masadan kalkıp nehir teyzeye bir arkadaşla konuşucam müsait biryer varmı diye sordum. Oda bana eylülün odasında konuşabilirsin dedi.

Eylülül odasına girdim ufak bir odayı incelemeye başladım duvarlar pembe renkte normal bir kız odasıydı masa makyaj malzemeleriyle dolu kıyafetler sağda solda dağınık bir şekilde duruyordu. Odayı fazla kafaya takmadan annemi aradım. İlk aramamda açmadı 2. Aramamda açtı ve konuşmaya basladık “nasılsın nasıl gidiyor” “otele vardınızmı” ” iş yoğun muydu” gibi klasik sorulardan sonra nehir teyzeye akşam yemeğine geldiğimi anlattım. Bir müddet havadan sudan konusmaya devam ettik. Babamı soruyor arada sesini duyuyordum otel odasında vazgeçilmezi televizyondan maç izliyordu. Babamada selam verdikten sonra asıl mevzuya atladım. Annem hiç ölesine sohbet muhabbet ettik dese de inkar ettim. Ağzından laf almaya çalışıyordum ama annemin çenesi çok sıkıydı tek bir laf sölemiyordu. Bende son kozunu kullanmaya karar verdim. “Kadın nerdeyse ağlicakti bu nasıl normal konuşma ne konuştunuz çabuk söle bana” ben sert yapınca annemde sert yapmaya başladı “Bana hesapmı soruyosun sen, büyüklerin işine karışılmaz” diyip telefonu yüzüme kapattı. İşte o son hareket birşey sakladıklarına dair en büyük kanıt niteliğindeydi.

Telefonu kapatınca salona geçmek için kapıya yöneldim kapının hemen yanında kirli sepetini gördüm. Bunlar eylülül kıyafetleri olsun sütyen kilot gibi şeylerde vardı. Hafif bi göz gezdirdim ama biri beni bu durumda yakalasa nasıl kendimi açıklarım inan bilmiyodum. Yakalansam anne babam beni öldürür zaten böle birşey yaptığımı duysalar. Tekrardan şeytan dürttü ve kilotlara sütyenlere bakmaya başladım 2 dakikada bir kapıyı kontrol edip devam ediyordum. O kilotların yumşacık dokusu beni benden alıyordu resmen. Acaba alsammı almasammı diye düşünürken beyaz bir kilodu cebe indir verdim. Onca kilot arasında nasıl farkede bilirdiki. Önce kilodu elime aldım ardından koklamaya başladım. Misss gibi kokuyordu resmen uyuşturucu etkisi yarattı. Kilodu tekrar cebime koyup içeri geçtim.

Salona vardığımda nehir teyze dolaptan viski çıkarmıştı. ailemin içki konusunda ne kadar katı olduğunu kendisi de biliyor. Masaya tekrar oturdum ve selam verdim. Kendine ve eylüle birer kadeh doldurmuş içiyorlardı. Ben masaya oturunca banada doldurmaya kalktı. Ne kadar inkar etsemde yenik düştüm.

B : Bak teyze bundan annemlerin haberi olmicak. Eğer olursa ilk senden bilirim haberin olsun

Nehir teyze parmağını dudaklarını ortasına getirdi ve şşşhh yaptı

N : merak etme benden laf çıkmaz

Oturmuş masada içkilerimizi içiyor muhabbete devam ediyorduk. 20 dakika önce yüzü asık olan nehir teyze gitmiş yerine bambaşka bir insan gelmişti sanki. Ayağa kalkıyor dans ediyor eğlencenin dibine vuruyordu. Benimse kafamda hala o telefonda konuşulanlar vardı. Bir süre oturup muhabbet ettik spor planları hakkında konuştuk. Haftada 6 gün olucak şekilde ağırlık kaldırma planlarını tasarladık kafamızda iyice bir düzene oturttuk. 2 kadeh içkiden sonra daha fazlasını içemez hale geldim zaten pek fazla içki içen birisi değilim. Eylülde benim gibi 2 kadehten fazla içmedi. Ama nehir teyze 4 ü bitirmiş 5 i dolduruyordu. İçkiye aç gibi resmen. Nehir teyze 5. Kadehi bitirdikten sonra dolaptan bize meyve hazırlamaya başladı. Karpuz kavun Felan kesip bir tepside masaya getirdi. Resmen vip hizmet alıyo gibiydim 5 yıldızlı otelde bir gece konaklamak gibi.
Meyve Felan yerken bir anda elektrikler kesildi. Eylül hafif bir çığlık attı. Ardından nehir teyze odadan mumları almaya gitti. 2 dakika sonra nehir teyzenin yatak odasından pat diye bir ses geldi. Hemen koşarak odaya gittiğimizde nehir teyzenin yerde yattığını gördük, bilinci açık sadece yere düşmüştü. Eylülle birlikte 2 kolundan tutup salona götürdük. Nehir teyze kendine geldi yavaştan. Hemen muftaktan bir bardak su doldurup nehir teyzeye verdim. Eylülde başında ilgileniyodu suyu ikram ettikten sonra tesekkür ederim dedi.

Yaklaşık 30 saniye soluklandıktan sonra nehir teyze :

“Emre bu gece burada kalsana” demesiyle ufak bir şok yaşadım. Aynı şoku eylülde yaşamış gibiydi. 5 saniye kadar eylülle birbirimize baktıktan sonra cevap verdim.

B : Ne gerek var teyze şimdi kendi evimde yatarım ben

N : Yok yok burada kal bu gece, hem karanlık korkarsın sen. Kücükkende çok korkardın bilirim ben seni

B : Teyze inan size zahmet vermek istemiyorum. Ben gideyim kendi evimde uyurum.

N : senin evin benim evimmi var ya burasıda senin bir evin burada kal bu gece hem İlayda ablanın odasında uyursun.

Ne kadar inkar etsemde ısrarla burda kal demeye devam edince mecburen tamam demek zorunda kaldım. Nehir teyze laf ağzımdan çıkar çıkmaz odayı benim için hazırlamaya gitti. Eylülle karanlık salonda baş başa kalmıştık. Eylül bir anda hafif sırıtarak :

“Klasik annem işte biliyorsun,ısrar ettiği zaman olana kadar bırakmaz”

“Bilirim tabi bilmemmi huyunu, neyse bir gece kalmış olurum hem ne olucakki”

Nehir teyze odayı hazırlanaya devam ederken ne bitmek bilmez odaymış arkadaş diye geciriyodum içimden. Can sıkıntısına biraz sosyal medyada takılmaya karar verdim. Bir süre takıldıktan sonra eylül seslendi :

“Beraber film izlemek ister misin bu gece”

Hiç beklemediğim bir teklifte bulunmuştu eylül. O kadar anı bir soru sordu ki boğazım düğünlenmişti.
Zar zorda olsa kekeleyerek cevap verdim.

” t-tabi izlemek isterim, ne izlicez peki”

“Ona birlikte karar veririz”

Kalbim yerinden çıkıcak gibi oldu ilk defa bı kızla başbaşa film izlicektim. Eylül laptopu açtı ve dolaptan atıştırmalık birşeyler alıp odaya geçti bende nehir teyzenin düzenlediği odaya bakmaya gittim. Nehir teyze yatıcağım yatağı ayarlamıştı.

N : Gel kuzum yatağın hazır burda uyuyabilirsin.

B : şeyy teyze biz eylülle film izlicez

N : Ciddi misin, hangimiz teklif etti

B : O teklif etti bana

N : bu harika birşey kuzum hadi size iyi eğlenceler

Odadan çıkarken yanağıma 2 tane öpücük kondurup çıktı. Bende eylülün odasına gittim. Eylül çoktan filmi ayarlamış beni bekliyordu.

B : Hangi filmi açtın bakayım

E : Bir tane romantik komedi açtım eminim çok seviceksin

Kafamla onaylayıp yanına oturdum laptop eylülün kucağındaydı o ara farkettim ki eylül kare bir pijama giymişti. Beraber oturup filmi izlemeye başladık. İlk 30 dakikada hafiften esnemelerimiz başladı. Eylül ben bir kahve yapayım hem açılırız diyip odadan çıktı bende cebine koyduğum kilodu bir kontrol etmek istedim. Ama kilot yoktu emin olmak için diğer cebimede baktım ama yoktu. İçimden bir hassiktir dedim. Odanın sağına soluna bakmaya başladım ama yoktu. Ya salonda düşürdüysem. Ya ertesi gün nehir teyze Felan bulursa. Kafayı yemek üzereydim artık iş içten gecmişti. Odayı eylül gelene kadar hızlıca talan ettim. Ama yoktu hiçbir yerde yoktu. Ben odayı ararken eylül elinde kahvelerle odaya geldi kahveleri masaya bırakıp cebinden kilodu çıkardı.

” Bunu mu arıyorsun”

4. Bölümün Sonu

Kankamın Kardeşi 3

KANKAMIN KARDEŞİ 3

**3.BÖLÜM**

Aradan bir ay geçti. Artık okulun son haftalarıydı. Babamlar ders baskısını azaltmış ama 12. sınıfa geçmenin stresiyle kendimi sıkıyordum.

Bu süreçte Ege ile neredeyse hiç konuşmadık. Sunayla da aynı şekilde. Sanki o gün yaşanmamış gibi davranıyordu. Bundan memnundum.

Arada Beril ile buluşup takılıyorduk. Beril ise bana Ege ile babasının kavgasını anlatmıştı.

BERİL (Kavganın yaşandığı gün Beril’in gözünden)

Geçenki kavga olayından hala babamın haberi yoktu. Ege ise derslerini salmış çok rahat takılıyordu.

Ege’nin odasına daldım. Muhtemelen 31 çekiyordu. Hemen şortunu çekti ve yüzüme sinirli bakış attı.

E- Dingonun ahırı mı burası kapıyı çalsana!

B- Tamam be tamam sus. Az ders çalış diye geldim bak son zamanlarda acayip saldın.

E- Sanane la ister çalışırım ister çalışmam.

B- Ne halin varsa gör.

Mutfağa gidip kendime bir şeyler hazırlayacaktım. Salona bir bakış attığımda babam koltukta uyukluyor annemse dizisini izliyordu. Mutfağa geçtim kendime güzel bir meyve tabağı hazırladım. Ders çalışırken güzel gidiyordu. Tabağı alıp odama yöneldim. Ege’nin kapısı hafif aralıktı. Takmadım çok. Odama girdiğim gibi şaşkınlıktan tabağı elimden düşürdüm. Ege sütyenlerimden birine sürte sürte 31 çekiyordu.

B- Ne oluyor lan!

Bağırışımı duyup hemen babamlar gelmişti. Ege ise şaşkınlıktan buz kesilmiş hareket bile etmiyordu. Babam rezilliği görünce hemen şerefsiz köpek diye bağırdı ve gidip iki tane tokat attı. (B- Beril Ba- Babam)

Ba- Şerefsiz seni kardeşin lan o senin köpek!

E- Ya ne olacak sanki siktik mi kızını Allah’ım yarabbim ya.

Bunun üstüne babam sinirlenip çok sert bir tokat daha attı.

Ege çok kötü sarhoştu. Babamın fark etmesi uzun sürmedi.

Ba- İçtin dimi lan sen! Köpek. Git banyoya temizlen şerefsiz. Gözüm görmesin seni.

Ege yanakları kıpkırmızı duygusuz bir ifadeyle üstünü giyindi sütyenimi yüzüme fırlatıp dışarı çıktı. Az önce gördüklerim karşısında çok büyük şok olmuştum. Ne yapacağımı bilmiyordum.

ARDA

Ege ile bir iki kere içmişizdir ama hiç bu derece sarhoş olduğunu görmemiştim. Biraz düşündüm de affedilebilir mi diye. Çok fazla sarhoş olması bir bahane olsa bile ben olsam affetmezdim. Ama Beril çoktan affetmişti bile. Yine bir hafta sonuna gelirken Berille dışarı çıkmak istiyordum. Artık adım atmanın vakti gelmişti. Hemen aradım Beril’i.

A- Alo Beril Hanım nasılsınız?

B- İyiyim Arda Bey siz nasılsınız?

A- Ben de iyiyim efendim. Bu akşam dışarı çıkmak ister miydiniz diye soracaktım.

B- Olur valla ya! Çok iyi olur. Nereye gideceğiz?

A- Önce bir yerde yemek yeriz sonra da sen nereye istersen.

B- Tamam o zaman saat 8 uygun mu?

A- Uygun uygun. 8 gibi evinizin önündeyim.

B- Tamam o zaman görüşürüz.

A- Görüşürüz.

Bu bir ay içinde hafiften borsaya girmiştim. Az da olsa kar yapıp kendi paramı kazanıyordum. Yakında meblayı yükseltmeyi de düşünüyordum. 18’ime girmeme ise bir buçuk ay kalmıştı. Muhtemelen bu yaz ehliyetimi de alırdım.

Bizim buluşma saatimiz yakınlaşmıştı. Hemen hazırlanıp çıktım ve evlerinin önüne gittim. Beril de çok bekletmeden geldi hemen. Yine çok şıktı. Aslında üstüne normal bir tişört altına da kot şort giymişti ama bana çok güzel gözüküyordu.

A- Oo baya şıksınız bugün.

B- Başka zamanlarda değil miyim?

A- Ö-öyle demek istemedim yani her zaman şıksın tabi de bugün bir ayrı olmu..

B- Tamam salak tamam.

Dedi tatlı şekilde gülerek.

Yemek yiyeceğimiz restoranta gittik. Genel olarak bir date mekanıydı. Masamıza oturduk ve siparişimizi verdik. İkimiz de biftek ve şarap istemiştik. Bir ara ortam çok sessizleşti. Gözüyle beni süzüyordu birşeyler düşünerek.

A- Noldu çok mu çekiciyim.

B- Allah Allah nerden geliyor bu özgüven size?

A- Yarım saattir beni süzüyorsun?

B- Rahatsız mı ettim?

A- Yani hayır da bir şey demek istiyorsan diye dedim.

Biraz sustuk ve önümüze baktık.

B- Arda ya ne güzel oluyor böyle dışarı çıkmak falan.

A- Evet ya dimi.

B- Çok keyif alıyorum seninle zaman geçirirken.

A- Al benden de o kadar.

Yüzüme gülümsedi. Çok derin gülümsedi. Gözlerimin içine bakarak gülümsedi. Artık vakti gelmişti.

A- Beril.

B- Efendim?

Kalbim yerinden çıkacak gibi hissettim.

A- Benimle çıkar mısın?

**3.BÖLÜM SONU**

**İYİ OKUMALAR!**

Kankamın kardeşi 2

KANKAMIN KARDEŞİ 2

NOT: Değerli eleştirileniz için teşekkürler.

**2.BÖLÜM**

Suna biraz durup evine gitmişti. Annemin işimi halletmeden gelmesi acayip huzurumu kaçırmıştı. O gün sadece yatakta telefona bakarak geçirmiştim. Ertesi gün kalktığımda ölü gibiydim. Başım çok fena ağrıyor ayaklarımı kaldırmaya halim yoktu. Saat 1’e doğru geliyordu. Okulu kaçırmıştım yani. Yattığım yerden telefona uzandım ve bildirim var mı diye kontrol ettim. Beril’den dün akşam gelen 2 mesaj vardı.

B- Arda Selam.

B- Yarın akşam 9 gibi doğum günü partimiz var bizim evde gelmek ister misin?

Tamamen unutmuştum Ege’nin doğum gününü. Neyse artık güne başlamanın zamanı gelmişti. Uzun bir gün olacaktı. Hemen zor da olsa kalkmayı başarıp kendimi çelik gibi bir duşa soktum. Suyun şok etkisi uyanmama ve ağrılarıma bir nebze etki etmişti. Duştan çıkıp kendime güzel bir kahvaltı hazırladım. Dün olanlar arada aklıma geliyor ama dünden farklı olarak kendimi suçlu ve utanmış hissediyordum.

Dershanede yoğun dersler ardından saat 6.30’a geliyordu. Buradan avmye gidip Ege ve Beril’e hediye alacaktım. Ege’ye ayakkabı Beril’e de kolye düşünüyordum. Hemen bir ayakkabı mağazasından şık bir sneaker ayakkabı almıştım. Sıra Beril’e gelmişti. Takı satan tek bir mağaza vardı. Fiyatları ne kadar uçuk da olsa yapacak bir şey yoktu. Beril’e değerdi. Ordan güzel bir kolye beğenip güzelce paketlettim. Oradan da eve geçip hazırlandım. Saat 8.30’a doğru gelirken bizimkilere haber verip Egelerin evine geldim. Kapıyı çaldığımda Beril açmıştı. Aman Allah’ım gözlerimi alamıyordum. Bu kız çok güzeldi. Üstünde çok güzel yeşil bir elbise vardı. Kalbim kıpır kıpır atmaya başlamıştı.

B- Hoş geldin Arda. Teşekkürler beni kırmayıp geldiğin için.

A- Ne demek.

Aslında Ege’nin değil de Beril’in çağırmasını biraz garipsemiştim ama çok dert etmedim. Salona geçtim. Çok abartı olmayacak şekilde süslemeler yapılmış ve masada yemekler hazırlanmıştı. Ege’nin odasına gidip Ege’ye selam verdim. Üstünü değiştiriyordu.

A- Kardeşim benim nasılsın?

Beni görünce hafif sinirli bir şekilde

E- Aa Arda hoş geldin kanka. Beril mi çağırdı seni?

Evet ondan da haberi yoktu. En yakın arkadaşımın doğum gününe çağırmaması biraz koymuştu ama devam ettirdim konuşmayı.

A- Evet Beril çağırdı.

Kafa salladı ama yüz ifadesi değişmemişti.

E- Kanka bir dakika çıksana rahat rahat hazırlanayım.

Usulca odasından çıktım. Bu tavırları gerçekten üzüyor ve sıkıyordu. Bir ara Beril’le konuşmam lazımdı bunu. İçeri geçip oturdum. 5-6 kişi falan geldi. Çoğu bizim sınıftandı. Güzel bir sohbet havası vardı. Beril gelenleri karşılıyor yüzünde güller açıyordu. Onu böyle görmek güzeldi ancak Ege hala ortalıkta yoktu. Beril’i hafif kenara çekip Ege’yi sordum.

A- Beril Ege’ye ne oluyor? Garip davranmaya başladı bana karşı.

Nedeni muhtemelen hastanedeki el ele tutuşma anıydı ama artık çok uzamıştı bence.

B- Bilmem son zamanlarda biraz durgun. Geçer bir iki güne ya bu kavga olayı etkilemiştir onu.

Kafa salladım ve odaya geri döndüm. Artık gelenler gelmiş yaklaşık 13-14 kişi olmuştuk. Beril Ege’yi de çağırdı ve pastanın başına geçtiler. Ege yüzüne yalandan bir gülümseme takınmıştı. Pasta kesildi yemekler yenildi derken sıra hediye kısmına gelmişti. Önce Ege’ye hediyesini vermiştim.

E- Ne gerek vardı teşekkür ederim.

A- Lafı bile olmaz kankam doğum günün kutlu olsun.

Gerçekten canımı sıkmaya başlamıştı tavırları. Neyse diyip Beril’e hediyesini uzattım. Önce güldü ve bana baktı.

B- Ya, teşekkür ederim Arda hediyen için.

A- Açsana hadi daha görmedin ki.

Paketi yavaşça yırttı ve kutuyu açtı.

B- Arda bu ç- çok güzel.

A- Doğum günün kutlu olsun 🙂

Bir anda yanağımdan öptü ve sarıldı. Ben de bozmadım hiç. Umarım Ege görmemiştir diyerek 2-3 saniye sarıldım. Yaklaşık 1 saat sonra millet yavaş yavaş gitmeye başlıyordu. Ben biraz kalıp Ege ile konuşacaktım.

Herkes gitmiş bir ben kalmıştım. Beril ile havadan sudan konuşuyorduk. Ege odasına çekilmişti yine.

A- Beril, ben biraz Ege ile konuşacağım.

B- Tamamdır.

Gülümseyip Ege’nin odasına gittim. Kapıyı tıklattım ama bir şey demedi. Acaba uyudu mu diye kapıyı açtım.

A- LAN!

Ege yerde yan yatıyordu. Yanında bitmiş ilaç paketi ve boş su bardağı vardı. İnşallah düşündüğüm şey değildir diyerek dürtmeye başladım.

A- Ege, kanka uyan Ege!

Hemen Beril’e seslendim.

B- Ne oldu Arda!

A- Bilmiyorum Ege bayılmış. İlaç almış herhalde baksana. Offf yaa. Annenler nerede?

B- Onlar dışarıdaydı. Abi ya! ambulansı arıyorum ben.

Beril’in yüzü bembeyaz olmuştu. Galiba benim de.

Bir iki ayıltmaya çalışsam da fayda vermiyordu. İçim acıyordu onu bu halde görünce.

1 SAAT SONRA

Hastaneye gelmiştik. Ege’nin midesini yıkamışlardı. Yüksek doz ilaç aldığından dolayı zehirlenmişti. Bir odaya almışlardı ama girmemize izin vermemişlerdi. Biz de Berille kapısının önünde oturuyorduk. Beril bir anda ağlamaya başlamıştı. Ne olduğunu anlayamamıştım.

A- Beril ne oldu?

B- Ya, babamla dün büyük kavga etmişlerdi. Onun üstüne gelince kötü oldum.

Kafasını omzuma dayamıştı. Bu haline dayanamayıp sarılmıştım ona. Garip karşılamamıştı. Ona da iyi gelmişti. Neydi acaba bu kavga? Babasıyla arası iyiydi Ege’nin normalde. Ne olmuştu çok merak ediyordum ancak Beril’e o durumdayken soramazdım. Beril omzumda uyuklarken koridorun sonundan Ege’nin annesi Aynur teyze göründü. Endişeli bir şekilde yanımıza geldi. Beril’i omzumda yatarken görünce hafif öksürdü, Beril yavaşça doğruldu.

Ay- Kızım ne oldu ya?

B- Anne ilaç almış yüksek dozda. Zehirlemiş kendini.

Aynur teyze çok üzgün bir surat haliyle duruyordu karşımızda.

B- Babam nerede anne? Gelmedi mi oğlunun yanına?

Aynur teyze biraz sustu. Sonra

Ay- Gelmedi kızım. (Benim orda olmamdan rahat konuşamayarak) Kavgalılar zaten.

Neydi acaba bu kavga daha da merak etmiştim. Son zamanlarda hastaneye sık geldiğimizden daralmaya başlamıştım içeride. Yarım saat sonra Ege’nin yanına aldılar bizi. Kendine gelmiş ama uyuyordu. Biz içeri girince uyandı.

Ay- Ege, oğlum bilerek mi içtin bu kadarını?

E- Evet.

Ege çok umursamazca bir tavır takınmıştı. Aynur teyze hafif Ege’nin başını okşadıktan sonra dışarı çıktı.

A- Ege, kardeşim benim iyi misin?

E- Kardeş mi kaldı lan! Siktir git burdan yüzsüz pezevenk seni!

O an acayip sinirlenmiştim ve çok fena içim acıyordu. En yakın arkadaşım kardeşim dediğim adamın böyle yapması acayip koymuştu. O sinirle odadan çıktım. Beril de arkamdan geldi. Ege içeriden bağırdı.

E- Git Beril git! Yavşaklarla takıl sen!

Baş ağrısı çıkmıştı Ege’nin. Belliydi zaten de. Yapacak bir şey yoktu.

B- Arda çok özür dilerim onun adına gerçe..

A- Özür dilemene gerek yok.

Sinirli bir şekilde hastaneden çıktığım gibi eve geçtim. Yatağıma uzandığım gibi ağlamaya başladım. Uzun zamandır ağlamamıştım. İyi gelmişti. Hafif ağırlık da çökünce uyudum.

Saat gece 3.30 gibi Beril’den mesaj geldi.

B- Ege çıktı şimdi hastaneden eve geçiyoruz.

A- Tamam yapabileceğim bir şey olursa haber ver.

Diye yanıtladım ve tekrardan uyudum.

**2.BÖLÜM SONU**

**İYİ OKUMALAR!**

Özge Yengem Bölüm 3-4

-Korkma be Simay geldi söyledi, gitti tekrar.
-He iyi bari of korkuttun beni ya.
-Uyandın ama bak, hadi hazırlan gidelim acıktım.
-Doyuramıyorum ben seni galiba?
-Yok doyamıyorum ben sana diyerek sarıldım öptüm.
-Dudaklarım şişti ya öpme artık, hadi çık hazırlanayım.
-Çık mı?

Yatağa uzanıp, kollarımı arkama attım.

-Hazırlan hadi bakmıyorum. Dedim gülerek.

Yerden aldığı bluzunu bana vurdu, üzerine geçirdi, yeni aldığı kıyafetleri giyiyordu. Poşetten çıkartıp yerleştirmeye fırsatı bile kalmamıştı.

-Canım şu etiketlerini sökermisin?
-Tabii.

Yataktan kalkmıştım. Sırtını bana döndü, bluzun etiketlerini söktüm. Ellerimle belini okşayarak çektim vücudundan.

-Çok güzel oldun.
-Teşekkür ederim.

Yüzüme gülümsedi. Evden çıkıyorduk artık. Yürümeye başladık mahallede, hava mükemmeldi. Hiç soğuk değildi, güllü nenemler’in kapısına varmıştık. Bahçeden baran bana doğru koştu.

Poşetleri yengeme verdim. Baranı kucakladım öptüm. Simay geldi;

-Abi çayı getir içeriden,
-Kızım bismillah yeni geldik.

Baranı yere indirdim. Yengem baranın elinden tutup bahçeye yürümeye başladı. Mutfaktan çayı alıyordum. Veysel abinin karısı, Aysel yenge mutfaktaydı.

-Günaydın yenge.
-Günaydın kuzey nasılsın?
-İyi yenge sen?
-İyi bende cevat ile uğraşıp duruyorum, ağlıyor bak sen çayı al ben bir doyurayım onu.
-Tabii yenge.

Cevat yeni doğan çocuklarıydı sevgili okurlar. Evleri kutu kadardı nenemlerin, içeriye girip kapıyı çekti, ama tahta kapı tam kapanmıyordu. Çayı aldım. Bardakları da diğer elime alıp çıkıyordum mutfaktan. Gözüm istemsizce o kapıya gitti. Aysel yenge bluzunu sıyırıp memesinin tekini açtı, dayadı Cevat’ın ağzına. Karşıya bakıyordu. Donup kalmıştım. Ne yapıyordum lan, ben? Adım atamıyordum. Göğüsleri yengemin ki kadar büyük değil ama çok güzeldi. Onunki de bembeyaz, ama uçları kahverengi değil, pembe, yuvarlak portakal gibi memesi vardı. Aysel yenge kafasını kapıya doğru çevirince göz, göze geldik birkaç saniye, kafamı hemen çevirip yürümeye başladım. Güven abi yardıma gelmişti. Bardakları aldı elimden. Bahçeye doğru yürüyorduk.

-Napıyon la kuzey.
-Napalım be abi aynı
-Baban voleyi vurmuş, çok sevindik duyunca.
-Öyle oldu abi sorma talih götüyle gülüyordu, ağzıyla güldü bu sefer.
-Hahaha öyle oldu vallaha sağolsun baban araba parası verdi galeriye gidecem bugün gelsene benimle?
-Harbi mi abi çok sevindim ne alacan
-Valla biz buradan gidiceğiz köye babam tarla aldı çiftçilik yapacaz, baban sağolsun baya yardım etti.
-Abi edecek tabi. Biz buraya beş parasız geldik. Siz kol kanat gerdiniz bize allah razı olsun sizden.
-Her halde oğlum her zaman aynı avluda yaşadık biz.
-Eyvallah abi. Gelirim tabi ne alacaksın araç?
-Van düşünüyorum pick-up nissanlardan bakacam. Köy yerine gidiyoruz spor araba gitmez oralarda dağa, taşa sürelim.
-Haklısın abi.

Bahçeye girdik. Güllü nenem elinde oklava, yengem yanında ona yardım ediyor, pişiler tepside duruyordu. Çayı bıraktım masaya. Pişilerden bir tane alıp yemeye başladım.

-Kolay gelsin anam hani bol peynirli yaptın mı bana?
-Sağ ol kuzum, aha sıcak ye diye yeni attım bak.

Yengem ellerini hamura bulamış, benim pişilere peynir dolduruyordu, yengemin yanına gittim;

-Kız bol koy ha cimrilik yapma.

Güllü nenem gülüyordu,

-Tamam be koyuyoruz işte miden bulanacak sonra.
-Bir şey olmaz bol koy sen, garip garip sesler çıkartarak elimdeki pişiyi ısırdım, baran kahkahalar atıyordu. Ona doğru gittim garip sesler çıkartarak koşturmaya başladım bahçede.

Güllü nenem, yengemle bir şey konuşuyordu. Baranla biz koştururken, Aysel yenge geldi kucağında Cevat ile, göz göze gelmiştik yine. Ben bozuntuya vermedim, oda hiç bir şey olmamış gibi geçti yanımdan.

Yengeme döndü;

-Hoş geldin kuzu?
-Hoş bulduk canım, diyerek öpüştüler, konuşuyorlardı. Güven abi çay katmış, uzattı bana. Aldım elinden çayı, yudumladım. Arabalar hakkında konuşuyorduk, ikinci el almayacak sıfır alacam vs. diyordu. O ara ben yengemi izliyordum. Güle, güle konuşuyorlardı üçü, sonra güven abi dayımdan bahsetmeye başladı.

-Lan, ne şerefsiz çıktı bu erdem abi ha,
-Kim? Ha dayım mı? Aynen abi.
-Yuvasını yıktı gitti alamnalara, bir tane karı da bulmuş, çocuk da yapar maaş almak için.
-Abi formalite değil mi? Yengemi aramış götürecem sizi demiş kavga ettiler geçen?
-Ha alır, alır yarramı yer önce sonra alır, adi şerefsiz salaktık verecez ablamı ona.
-Yaşa abi vermeyecez tabi. Yengemde istemedi gitmek.
-Gider mi oğlum ailesi burada, siz buradasınız. Sizinle gelecekmiş, baban ev almış, dayamış döşemiş, ister evde çocuklara baksın, isterse kurduğumuz işe gelsin kafası dağılsın demiş. Anam gile.

Vay amk neler konuşulmuş, haberim yok.

-Abi arabayı alda, mangallık alalım pikniğe gidelim. Hem ıslatırız bir arabayı.
-Valla aklım da o vardı benim de. Gidelim.

Oturduk masaya, çocuklara yere yaygı serdik orada oturdular, kahvaltımızı yapıyorduk. Veysel abi geldi elinde bal kutusu ile, Tazeymiş yiyin diyerek koydu önümüze koca kavanozu. Oturduk hep birlikte gülüş, çığrış yedik yemeğimizi. Kahvaltımız bitmiş, çay dolduruldu, güven abi sigara yakmak için kalktı köşeye yürüdü, yanına gittim;

-Abi versene bir dal, paketi almadım yanıma.

Bir dal sigara uzattı, yaktım sigaramı ağacın altında çayımızı, sigaramızı içiyor konuşuyorduk. Yengemle birbirimize bakıyorduk arada. Parmağını salladı bana, Gebertecem seni der gibi sallıyor, kızgın bakıyordu. Sigarayı gösterdim. Başını salladı at onu yaptı. Sigarayı ağzıma götürdüm daha çok duman çektim içime, Bok iç diye kımıldattı dudaklarını. Gülüyordum.

Güven abi;

-Ne oldu la?
-Ha? Yok bir şey abi, hadi içelim de çıkalım geç olmadan alalım arabayı. Gidek bi mangal tüttürek, rakımızı açak,
-Ula ne güzel dedin ha, hadi gidek.

Çayını dikti kafasına bardağı ağacın altına koydu.

-Ana biz gidiyoz, akşama mangala gidecez hazırlanın ona göre.
-Tamam bana bak hele dikkatli gelin ha.
-Tamam ana hadi kaçtık biz.

Yola koyulduk. Dolmuşa binecektik. Aklımda taksici dayıyı aramak vardı ama dün yengemle lunapark, AVM onunla gidince vazgeçtim. Dolmuşa bindik, galericilere gittik. Güven abi arabalara bakıyordu. Bir tane galeriye girdik. Adam çay ikram etti bize. Galerici tanıdıkmış, uygun fiyattan ayarlayacaktı. İkinci el istemiyordu güven abi, sıfır alacaktı. Bir galericiyi aradı bize ona yönlendirdi. Adam arabasıyla gelip aldı bizi. Başka bir yere gittik. İçeride çok lüks harika arabalar vardı. Güven abi bir tane arkası açık, geniş bir pick-up beğendi. Araba full+full dü tekerlekleri hayvan gibi çivili gibi duruyordu. Harika bir arazi aracıydı. 100 bin TL ödedi aldı arabayı. Ulan babam kaç para vermişti Güven abiye 😀 vay amk dedim. Aldı arabayı imzalar atıldı bindik arabaya. Güven abi deli gibi zıplıyordu.

-Of ulan arabaya bak, babanın taşşaklara beton yetmez adam gibi adam ha.
-Hayırlı olsun abi harbiden sağlam arabaymış.

Kasaba gidip, bolca et aldık, bir kasa bira, rakı, votka bolca alkol, çerez bir ton şey aldık attık pick-up un arkasına, güzel bir mangal aldık birde. Alkölleri içeriye koydum kırılmasınlar diye. Eve gidiyorduk. Güven abi eve yaklaşınca deli gibi kornaya bastı. Evdekiler kapıya çıkmış arabaya bakıyordu. Güven abi farları açıp, kapatıyor. Kornaya yükleniyordu. Arabanın camından elini sallıyordu. Onun bu mutlu halini gördükçe gülüyordum.

Güllü nenem;

-Abo bune gı böyle daha büyüğü yokmuydu he güven
-Daha büyüğü kamyon oluyo ana

Yengem atladı araya;

-Salak çocuk bu da kamyon gibi
-Aba dur la dur la köy yerinde ferrarimi sürecem. Hadi hazırlandınız mı?
-Hazırız Aysel çocuğu giydiriyor.

Tamam çocuklar hadi geçin arkaya. Pick-up a attık çocukları. Veysel abi de, bende çocukların yanına oturduk, zapt etmek için. Kadınlar içeriye geçip oturdu. Alkölleri aldık arka koltuktan kasaya koyduk. Başlamıştık gitmeye, hava daha aydınlıktı. Piknik yerine gelmiştik. Veysel abi ile çocukları indirdik kasadan, kadınlar içeriden iniyordu. Yengem geldi baran’ın elinden tuttu yere yaygı seriyorlardı. İçecekleri Veysel abiye verdim, yere indirdi. Bende kasadan inip bira kasasını kucakladım. Termosu buzla doldurmuşlar, içini açıp kola, bira, rakıyı attık içine. Güven abi mangalı aldı eline Veysel abi geçti mangalın başına. Ben etleri yanına götürüyordum. Her şey hazırdı. Sadece mangal ateşini yakıp etleri atmak kalmıştı. Çocuklar top oynuyor, ip atlıyor, Veysel abi ile Güven abi biralarını içiyor, Güllü nenem ile Aysel yenge örgü örüyor, yengem onları izliyordu. Yengem ayaklanıp yanıma geldi.

-Anne kuzi ile bir dolaşalım biz sıkıldım hava alayım.
-Tamam, kuzum siz gelesiye etleri pişirir abin de.

Yengem koluma girdi yürüyorduk. Memeleri koluma temas ediyordu.

-Ne o? Çok mu sıkıldın?
-He, gezelim biraz.
-Olur, gezelim tabii, diyerek sarıldım.
-Dur ne yapıyorsun? Elimi çekti belinden koluma girdi sadece.
-Herkes arkada görecekler.
-Ne ya yengeme sarılamaz mıyım?
-Olsun fazla şey yapma.

Yürüyorduk yol boyunca, hava mis gibiydi, çiçeklerin, dağdan gelen kekiklerin kokusu okşuyordu burunlarımızı. Biraz yürükten sonra yengem çimlere uzandı. Bende yanına uzanmıştım. Güneş alınlarımızı dövüyor, yukarıya bakamıyorduk. Yengeme doğru dönüp yanaklarından öptüm.

-Dur yapma gelen, gören oluverir.
-Uzağız görmezler
-Olsun yapma.

Kendisi yapma diyor, dudaklarımdan öpüyordu

-Of acıyor dudaklarım, şişmiş mi bakar mısın?

Dudaklarına dokunuyordum.

-Hayır, biraz kızarmış sadece.
-Hayvan gibi ısırdın çünkü
-Özür dilerim.

Salak ya diyerek koluma vurdu.

-Ne düşünüyorum biliyor musun?
-Neyi yenge?
-Uzun zamandır bu kadar mutlu, huzurlu hissetmiyordum kendimi, güven verdin, huzur verdin bana. Hiçbir şey düşünmüyorum artık.
-Düşünme zaten gerek yok.
-Öyle ama şaka gibi geliyor hala inanamıyorum bazı şeylere
-Sorma o durum bende de var. Hani rüyadayız da, bozulacak gibi.
-Yok bozulmasın.
-Peki dün lunaparkta, kafe de söylediklerin?
-İşte aklımı kurcalayanlar onlar. Senin hayatına karışmak istemiyorum.
-Ama ben seninle mutluyum.
-Ben de ama dayın gelince ne olacak? Temelli geleceğim diyor tekrar aradı bugün.
-Gelsin eskisi gibi olacak mısınız?
-İçimde ona karşı sevgi yok, aşk yok yani eskisi kadar yok, kızgınım çok. Bir taraftan da çocuklarımı düşünüyorum. Baran baba diye sayıklıyor, Gülizar ağlıyor.
-Anladım yani birlikte bir arada olursunuz bir engel yok.
-Yapma ama asma suratını, mecburum biliyorsun sen olsan yerimde ne yapardın?
-Sende haklısın hayır suratımı seni üzdüğü için, bunları haketmediğin için asıyorum. Biz ne olacağız peki, eskisi gibi olmayacak her şey?
-Eskisi gibi derken? Evet birlikte olmayacağız. Esk\*\*en nasılsak öyle olacağız.
-Ha diyorsun ki hayallerinde yaşa beni, düşle, arzula. Tüm bu yaşananlar rüya olarak kalsın.
-Kuzey bende istiyorum seni ama yanlış bu yaptıklarımız, yaşadıklarımız. Aşık olamayız birbirimize.
-Sen kafanda kurmuşsun zaten.
-Kurmadım bak yanlış düşünüyorsun. Sadece yaptıklarımız güzel ama yanlış diyorum. Çocukların yüzüne bakarken gözlerim kaçıyor benim.
-Tamam hadi kalk acıktım gidelim.
-Dur daha bitirmedim lafımı?
-Dinlemek istemiyorum.

Kalktım yürüyordum.

-Kuzey? Kuzey? Kime sesleniyorum ben? Beklesene beni? Kızma lütfen bekle.
-Kızmıyorum, yürüyorum kızım sadece.
-Kızın mı oldum şimdi de?
-Ya hadi geliyor musun?
-Geldim beklersen eğer.

Güven abilerin yanına gitmiştik. Yan yana yürüyorduk yengemle. Veysel abi mangalı yakmış, mis gibi et kokusu geliyor. Güven abi arabadan müzik açmış çocuklarla oynuyor, güllü nenem, Aysel yenge alkış tutuyordu.

Yengem;
-Güven götü dağıtmış.
-Harbi fazla içmiş sıcakta ahaha diyerek kahkaha attım gittim yanlarına

Ahey ahey diyerek tuttum güven abinin parmağından halay çeker gibi oynuyorduk. Baranı kucakladım onunla oynamaya başladık. Güven abi şarkılar söylüyor, ayakta duramıyordu. Votkanın dibi gözüküyordu. Güllü nenemler beni izleyip gülüyor, alkış tutmaya devam ediyordu. Veysel abi etleri getirdi. Rakımızı açtık. Yengem birayı aldı eline. Baka kalmıştım.

-Ne bakıyon? Bende içecem.

Veysel abi ye baktım içsin gibisinden göz kırptı.

-İyi iç afiyet olsun.

Etlerin başına yumulduk yiyorduk. Aysel yenge arkasını dönmüş Cevat’ı emziriyordu. Ateşin üzerine çay koymuştu güllü nenem.

Güven abi rakıyı içiyor eti yiyordu. Veysel abi elinden bardağı almaya çalışıyor. Abi arabayı sen sürecen ben uçuyom ha diyordu. Veysel abi oğlum çok içme senle uğraşmayalım akşama dedi. Dinlemiyor içiyordu. Bende baya içmiştim başım dönüyordu bünye alışık değil zaten içkiye. Yengem rakı doldurmuş yudumluyor, yüzü buruşuyordu. Yavaş yavaş kalkma zamanımız gelmişti. Veysel abi bir bardak rakı içmişti sadece araba süreceği için fazla yüklenmedi. Herkes geçti arabaya başım dönüyordu. Güven abi amı götü dağıtmış uzanıyordu yerde. Veysel abi bir kova suyu döktü onun üzerine.

-Kalk lan amına kodumun eniği çok içme dedik sana
-Abi napıyon amına koyim ya diyerek sarhoş sarhoş konuşuyordu.

Veysel abi götüne hafif tekme atarak;

-Kalk amını dilini sikerim valla, ayıl oğlum hastaneyle uğraştırma bizi, kalk amına kodugumuna bak yatıyor hala bin lan kasaya dedi. Islak ıslak ayakta durmaya hali yoktu. Koluna girdi kasaya bindirdi. Yengem hafif sarhoş olmuş başını omzuma koydu. Sayıklıyordu.

-Veysel abi yengeme bak.
-Vay amına koyim bizim kızda gitmiş.

Geldi yengeme hafif tokatladı;

-Şşt alo uyan kız geldik
-Geldik mi? Uyucam.
-He amk geldik hadi geç yat

Yengem yere uzanıvermişti. Veysel abi;

-Kalk kız manyağa bak diye gülüyordu koluna girdi bindirdi arabaya.
-Ana eve gidince kahve yapın içirin şunlara uçtu bunlar.
-Kuzey çocuklara sıkı emanet ol gülüm kasada baranı koy içeriye diğerlerini tut sen.
-Tamam abi aynen baranı alın kucağınıza felan o zapt olmaz.

Baranı güllü nenem kucağına aldı. Güven abi kasada iki seksen uzanıyordu. Çocukları sardım koluma tutunuyorduk sıkıca. Yavaş gidiyorduk. Güven abi söylenmeye başladı;

-Lan amını dilini siktimin yavaş sür yıldızlar uçuyo amına koyim kusacam.

Çocuklar gülüyordu. Hafif doğruldu kasadan kafasını çıkartıp kusmaya başladı. Bize bakıp gülüyordu;

-Dünya ne biçim hızlı dönüyor lan böyle başım döndü amına koyayım.
-He abi hızlı dönüyor.
-He valla abi amına koyayım yavaş sür ejdadımı siktin burda. Kafasını gene uzatıp kusmaya başladı.

Eve varmıştık.

Aysel yenge kucağında Cevat ile içeriye gidiyordu. Güven abi üzeri ıslak, yediği rüzgârın ve üşümenin sayesinde ayılmıştı biraz daha. Çocuklar uyukluyordu. Onları içeriye, eve soktum. Güllü nene yatak yorgan çıkartıyordu.

-Nenem biz eve gidelim, yeterince zahmet verdik dünden beri size.
-Ne zahmeti kuzum çocuklar uyuyor rezil olmasınlar, hem yarın babanlar geliyor. Buradan alıp gidecekmiş sizi. Güzelce bir uyku çekelim dinlenin sizde. Bak yengen bile uyudu sarhoş oldu. Diye gülüyordu. Aboo neler neler sayıkladı gelene kadar susmadı bi.

İçimi korku kaplamıştı. Ne sayıklamıştı? Kötü bir şey sayıklamamış olmalı güllü nenem güle güle konuşuyordu çünkü. Arabanın kapısına yanaştım. Veysel abi eşyaları indiriyordu.

-Gülüm gir koluna yengenin götür içeriye uyusun.

Dedi. Yengemin yanına gidip seslendim. Tepki yoktu, uyuyordu. Kolundan tutup çektim kendime. Arabadan çıkartıp aldım kucağıma. Veysel abi yardıma koştu;

-Uyanmadı mı?
-Yok be abi sızmış. Ben götürüyorum içeriye.

Gülüyordu, iyi bakalım götür dedi eşyaları indirmeye devam ediyordu kasadan. Güven abi kasada uyuyordu. Yengemi kucağımda içeriye doğru götürüyordum. Güllü nenem karşıladı;

-Oy kuzum uyumuş, içeriye götür kuzey yatağını açtım uyusun orada.

İyi hoş götüreyim de ev küçücük zaten. Bir oda da yatıyor çocukların hepsi, Aysel yenge, güllü nenem, yengem aynı odada, biz erkekler salonda girişte yatacaktık. Yengemi kucağımda odaya soktum. Oda ne? Aysel yenge bluzundan memelerini çıkartmış yine Cevat’ı emziriyordu. Çok tatlı küçük memeleri vardı. Bunlar beni çocuk mu görüyor da hiç utanmıyordu ya? Diye düşünürken Aysel yenge yüzüme bakıyordu;

-Yenge pardon daldım böyle ama yengemi yatıracaktım.
-Yok kuzum sorun değil geç yatır. Dedi yan tarafa kaydı. Yengemi yatırmak için eğildiğim de Cevat’ı çekti memesinden. Tümüyle gözlerimin önüne serdi. Bir gözüm o memesindeydi. Bir peçete ile sildi taşan sütlerini. Bluzunu kaldırdı. Pembe sutyeni vardı. Kopçasını açtı, bluzu yukarı sıyrılmış bir şekilde iki memesi de gözlerimin önündeydi. Bakmamaya çalışsam da gözlerimin önündeydi kaçıramıyordum gözlerimi. Yengemi yatırdım üzerini örttüm. O arada bluzunu indirdi Aysel yenge, sutyenini tuttu attı kenarıya.

-Ayy yoruldum ya.
-Evet yorucu bir gündü.
-Bizim kızda sarhoş oldu, sayıkladı durdu gelesiye kadar.

Ayak uçlarına oturdum. İkisi de uzanıyordu.

-Öyleymiş ya ne sayıkladı?
-Dayına küfür ediyordu daha çok. Bir de kuzey diyordu.

Korkudan ateş basmıştı bir anda.

-Kuzey mi? Hafifçe güldüm.
-Bana da mı küfür ediyordu yoksa?
-Yok valla daha çok seviyorum canım kuzey diyordu.

Gözüme bir anda perde indi. Yengem neler sayıklıyordu. Oda bir anda karanlık oldu, hani bayıldım bayılacağım artık.

-Kuzey iyi misin?
-İyi, iyiyim yenge ne dedi başka?
-İşte hastaneden çıkınca her halde gezdirmişsin biraz, çok sevinmiş, falan işte

İçimden buz gibi yağ akıp gitmiş, ömrümden ömür gitmişti. Derin bir oh çektim, iyi dedim, iyi ki ondan sonra olanları anlatmamış. Yengem yan tarafa dönmüş ayağını kaldırıp bacaklarımın üzerine atmıştı. Topuğu sikime çarpınca, ah diyerek şeyimi tutmuştum. Aysel yenge gülüyordu.

-Yengem beni hadım etmeden ben çıksam iyi olacak iyi geceler yenge.
-İyi geceler kuzi.

Işığı kapatmıştım. Veysel abinin yanına gittim. Güven abiyi hortumla yıkıyordu. Koşarak yanına gittim.

-Abi napıyon rüzgarı çok yedi hasta olmasın?
-Bir şey olmaz ayılsın amına kodumun eniği.

Yıkamayı bıraktı hortumla götüne vurup;
-Siktir git üstünü değiştir amına koyim.
-Abi amına koyim ayıldım la tamam siktin belamı.

Veysel abi ile eşyaları yerleştirmiştik içeriye, bazılarını bahçeye koyuverdik.

-Kuzey ben içecek bir şeyler alacam gel gidelim. Bu amına kodumun herifi yüzünden keyif yapamadım.
-Valla abi benim de sigaram yok, hem iyi olur içeriz.
-O zaman gel birahaneye gidek.
-Harbi mi?
-Tabi olum hadi gel atla arabaya al yak sigara.

Sigarayı yaktım arabaya binmiştim.

-Abi arabada içmeseydik?
-Sikeyim onun arabasını köy yerinde boklu ayakkabısı ile binecek sigara içmişiz çok mu?
-Doğru abi.
-Kuzey eniştem hakiki adam ha.
-Niye be abi?
-Parayı görünce değişmedi. Ben olsam siktir olup gitmiştim.
-Hahah gitmezsin abi çocuk var, karın var.
-He amına koyim çocuk olmasa giderdim ama
-Hayda abi yenge?
-Amına koyam yengenin. Neyse harbi adam baban kıymetini bil. Dayın gibi değil en azından.
-Dayım tam yamuk çıktı ya gelecekmiş duydun mu?
-He biliyorum temelli geliyor.
-Düzelir mi yengemle araları sence?
-Düzelir tabi olum çocuk var arada, bakma dayını sikecektim ben de sırf o çocuklar boynumu büktü. Yoksa amına koyardım adamın.
-En azından temiz bir dayak ataydın be abi?
-Valla atacaktım, yengen tuttu. Ama bulaştığı mafyalardan teki yakalamış dayını. Burnunu kırmışlar amına koyim kırık burnu yamuk gelince görürsün bak.
-Oha ciddimisin
-Valla ha bak. Ahaha götünü sikmediklerine dua etsin.

Birahaneye gelmiştik. Tam ankara pavyonuydu amına koduğumun yeri 😀 kapıda sarışın bir kons oturmuş;

-Hoşgeldiniz şekerler. Dedi.

Veysel abi de;

-Hoşbulduk anam diyerek girdik içeriye birlikte.

Bir masaya oturduk.

-Oh be amına kodumun yerinde nefes alalım biraz.
-Alalım tabi abi.

Garsona el etti. İçecekleri söyledik. Bira istemiştik ikimizde. Masaya çerez. Ve hemen iki tane kadın geldi, oturdu yanımıza. Kafamı çevirdiğim de inanamadım bu kadın Veysel abinin karısı Aysel yengeye ne çok benziyordu böyle? Kaşlar, dudaklar, gözler, gülümsemesi bile aynı Aysel yengeydi. Tek fark bu kadının boyu daha uzun, göğüsleri muz gibiydi. Kalçası çıkıntılı, bacakları iyirdi. Aysel yenge ise minyon tipli, ufak boylu, yuvarlak suratı olan, portakal gibi göğüslere sahip, yuvarlak kalçası olan, hafif etli bir kadındı. Kadınlar bizimle birlikte biralarını içiyor, biz Veysel abi ile laflıyordur.

-Of kuzey of ne olacak la bu işler?
-Hangi işler abi?
-Millet iç çamaşırı gibi kadın değiştiriyor, biz bağlandık kaldık.
-Aman abi dayım gibi sende yapma boş ver işte var bak kadın.

Kadının omzuna elini atıp güldü.

-He la bunlarda olmasa ne yapacaz amına koyayım.

Biralarımızı içtik, masaya rakılar, meyve tabakları geliyor gidiyordu. Ben artık hafif çakır keyif olmuştum. Veysel abi baya kafayı bulmuş, kadınlarla başladı oynamaya. Çıktı meydana döktürmeye başlad.

Aysel yengeye benzeyen kadın, yanımda oturmuş rakısını içiyor, bir taraftan saçlarımı okşuyor, parmaklarını yanaklarımda gezdiriyordu. Ucuz parfüm kokuyor, insanın kalkık sikini indirecek derecede itici konuşuyordu. Ama Aysel yengeye benzediği için işler değişiyor, beni tahrik etmeye başlıyordu. Bir elimi omzuna atıp çektim kendime. Tek vücut olmuş yapışmıştık. Yanaklarından öptüm. Yüzüne baktıkça Aysel yenge Cevat’ı emzirirken ki o hali gözümün önüne geliyordu. Bir taraftan düşünüyordum. “Ne yapıyorsun amına koduğumun oğlu?, Tüm yengelerimi sikecen? Hepsine mi aşık olacan? Yok amına koyayım ya Aysel’e benziyor kadın, al götür sik, sadece yengeni mi sikeceksin? Genç adamsın Veysel abi bile buradaki kadınların üzerinden geçmiş, sen mi geçmeyeceksin.” Bu düşüncelerle kadının bacaklarını okşamaya başladık.

-Hahaha ağır ol aslanım ayak üstü sikecen beni.
-Ha? E gel normal yerde sikeyim o zaman?

Pezevengine el etti. Paralıymış amına koyayım o kadar içirdik birde para ödeyecez. Adama beklemesini söyledim. Veysel abinin yanına gittim.

-Abi hadi kalkalım.
-Dur be oğlum daha sabaha çok.
-Abi öyle de kadınlar sabırsızlanıyor.
-He kadınlar amına kodumun zillileri, hadi gidelim o zaman.

Pezevenge parayı ödedi kadınlarla sarmaş dolaş çıktık kapıdan, Veysel abi ayakta duramıyordu. Ben hafif çakır keyifim arabaya doğru yürüdü.

-Aman abi dur ne yapıyon?

Sarhoş bir ağızla

-Ne yapmışım yeğenim ya otele gidecez işte.
-Abi bu halde iki metre gider, birahanenin içine gireriz napıyon gözünü sevemeyim bir taksi bulak.
-Bir şey olmaz oğlum atla hadi ya.
-Abi ben süreyim en azından, sen ayakta duramıyon sen kadınlarla geç arkaya.
-Hehehehe yeğene bak karıları kucağıma atıyo iyi al amını dilini siktiğim sen sür.

Anahtarı atmıştı bana.

-Hey yavrum hey şarkı mırıldanıyordu, kapıyı açtı kadınları bindirdi.

Araba sürmüştüm ama ehliyetim yoktu benimde, araba yer uçağı gibi elli tane düğme var. Veysel abiye döndüm.

-Abi bu nasıl çalışıyo?
-Vay amını sikeyim ben bu kafayla sürsem daha çok yol alırdık. Lan sok suraya anahtarı orda düğme var frene bas o düğmeye bas çalışacak.

Dediği gibi yaptım araba çalıştı. Otomatik vitesteydi, hafif gaza bastım hareket etmeye başlamıştık.

-İsimler neydi bayanlar sizin?

-Ben Venüs, buda Meltem.

Veysel abi atladı araya.

-Venüs mü? Ananı sikeyim doğru düzgün isim bulamadılar mı?

Kadınlar kahkaha atıyordu Venüs girdi lafa,

-Yok anam bulamamışlar.

Otel var mı yakında diye sordum. İleriden sokağa gir her yer otel dedi. Dediği gibi yaptım cidden her yer oteldi. Otelin birinin önünde durdum. Karıyı koluna alan dayılar giriyordu içeriye. Ulan dedim yarraklara gelmesek bari. Arabayı istop ettim, indim araçtan. Kadınlar da bizle bir indi bekliyorlardı. Veysel abi oynayarak iniyordu arabadan. Şarkı mırıldanıyor, kadınların ikisini de koluna takmış otele giriyordu. Üstümü başımı yokladım. Her şey yanımdaydı. Otele girdik. Veysel abi odaları ayarlıyor, konuşuyordu. Bana döndü

-Hangisini alıyon kuzey?
-Neyi abi?

Kadınlar gülüyordu.

-Amına sokam ben mi sen mi sarhoşsun? Oğlum hangi karıyı alıyosan gir koluna git odana al buda anahtarın.

Yine anahtarı attı elime.

-Aysel yengeye benzeyeni alacaktım tabi gözüm ondaydı. Kadına gel işareti yaptım kafamla. Koluma girdi odamıza doğru gidiyorduk Veysel abide kadının götüne eline atmış odalarına doğru gidiyordu. Kapının önüne gelince bir baktım odalar yan yana.

-Hadi kolay gelsin kuzey bey ahahaha diyerek açtı kapıyı soktu kadını içeriye. Kapıda ceketini çıkartıp fırlattı içeriye. Belini ileriye geriye hareket ettirip pompa yaptı. Bana bakıp piç piç gülüyordu. Kapıyı kapattı. Ben o hareketlere gülerken kadın seslendi;

-Hadi canım gelmiyor musun?

Kapıyı kapatıp girmiştim içeriye. Kadın üzerindeki ceketi çıkartıyor, yatağın ucunda oturuyordu. Bende ceketimi çıkartıp astım askıya. Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Aynada kendime bakıyordum. İçimden konuşmaya başladım. “ Ne yapıyorsun lan sen? Yengen ile dayının arası bu yüzden açıldı, aşık olduğun kadını şimdi burada aldatacakmısın? Ama kendisi de dedi, hayatına kadınlar istesen de istemesen de girecek, ayrıca artık birbirimizden uzak duralım, sürekli seks ilişkisi mi yaşacağız dedi? E desin pes mi edeceksin?” Of amına koyayım of dedim havluyu yere atıp gittim içeriye. Kadın;

-Bir şey içermişin canım?

Yanına doğru yaklaştım. Elinde ki bardakları aldım koydum kenarıya. Kadın yüzüme bakıyor hafif gülümsüyordu. Saçlarından tutup dudaklarını öpmeye başladım. Hafif olduğu için kalçalarından tutup kaldırdım, kucağıma alıp dayadım duvara. Dudaklarını, boynunu emiyordum. Kadın ne olduğunu şaşırmış bir halde;

-Ay dur ayol ne bu hız?

Konuşmasına fırsat vermiyor dudaklarını öpüyordum. Kucağımda taşıyarak yatağa oturttum. Pantolonumun kemerini çözüyordu. Bende tişörtümü sıyırıp çıkarttım, sikim tam kalkmamış, hafif sertlikteydi. Kadın boxer’ımı da aşağıya çekip çıkarttı. Eline alıp okşadı biraz, çok geçmeden ağzına almaya başladı. O ağzına aldıkça Aysel yengeyi düşünüyor, ona benzediği için de zorlanmıyordum. Sanki sikime alan bu birahane kaşarı değil de, Aysel yengemdi. Saçlarını tuttum kavradım elime, sikimi sonuna kadar soktum ağzında. Daha tam sert olmadığı için rahatlıkla almıştı. Birkaç dakika sikimi ağzının içinde dil darbeleriyle yalayarak kaldırmıştı. Sikim adeta şaha kalkıyordu, Aysel yengeyi düşündükçe. Ayağa kaldırdım, üzerindekileri çıkarttım bir çırpıda, altında ki eteğini çıkartıyordu. Domalttım. Saçlarından tutup ata biner gibi pozisyon aldım. Kalçalarına tokatlar atıyordum, ben tokat attıkça yalandan inliyordu ucuz fahişe. Götünü ikiye ayırıp, elime tükürdüm. Elimi amına sürüp ıslattım. Ucuz bir fahişenin amını yalamak istemiyordum. Elimi amına sürünce, hafif kıllar elime batıyordu. Yengemin kılları tüy gibiydi. Bu kadının amının kılları diken gibi elime geliyordu. Sikimi amına hizalayıp tek hamlede sokmuştum. Amı o kadar genişti ki sikimi yengemin amı gibi kavramıyori sanki boşlukta git gel yapıyordum. Duruma sinirlenmiştim. Kaygan bir zeminde kayıyordu sadece sikim. Kalçalarını tokatlıyor,

-Ne çok siktirmişsin bu amı?

Yalandan inlemeye devam ediyordu.

-Beğenemedin mi koçum? Sik işte güzel değil mi amım?
-Amına sokayım senin, sikiyorum zaten ucuz orospum diyerek götüne vurmaya devam ediyordum. Götüne art arda şaplak atarken deliği gözüme çarptı, sikilmişti belli oluyordu. Ben amına sokup çıkardıkça, göt deliği büyüyor, küçülüyordu. Amından sikimi çıkardım. Göt deliğinde parmaklarımı gezdirdim. Sırtını öpüyor, dişliyordum. Götüne eğilip tükürdüm. İşaret parmağımı sokmaya başladım. Çok rahat giriyordu içinden.

-Bak sen ucuz orospuya arka kapıyı da kırdırmış.

Tam bir fahişe gibi kahkaha atarak devam etti;

-Kırdılar ya buldular ufacık deliği boş mu bırakacaklardı.
-Bırakmamış orospu çocukları, bende yıkık duvarda dolaşayım ozaman.

Götünü iyice domaltarak;

-Sik koçum. Demişti.

Götüne bir kez daha tükürüp kalkık sikimi götüne hizaladım. Tek bacağımı yatağa atıp diğeri ile destek alıyordum. Bir elimle de belini kavradım. Götüne girmeye başlamıştı ki kadın çığlık attı.

-Ay dur acıdı bekle biraz.

Götüne tokat atıp sikimi çıkarttım içinden. Götünü tutuyor, uzanıyordu. Beklemedim. O uzanırken sırtına çıktım. Kalçaları kızarmıştı tokatlanmaktan. Götünü iki yana ayırıp sikimi sokuverdim içine. Ama girmiyor, çok sert baskı yapıyordum sadece. Anlayacağınız üzere değerli okurlar, yengeme olan öfkemi, sinirimi bu kaşardan çıkartıyordum. Artık sikim içindeydi, sikimi sokup çıkarttıkça gaz çıkartıyor, canı çok yanıyordu. Fazla sürmedi alışmıştı. Rahat rahat götünden sikiyordum. Git gel yaptıkça yalancı inlemeleri kesilmiş, kısık sesle zevkle inlemeye başlamıştı. Eliyle kalçalarını ayırıyor sikimin daha rahat içine girmesini sağlıyordu. Tekrar domaltmıştım. Götünden sikimi çıkartıp amını parmaklamaya başladım, iki parmağımı sokup çıkartırken, üç, dört parmağımı sokuyordum. Amı, vıcık, vıcık su içinde kalmıştı. Aysel yengemi hayal ediyordum sürekli. Saçlarından tutup çektim. Ağzına verdim sikimi, o yalarken oluk, oluk boşalmaya başladım. Kafasını çekmeye çalışıyor, saçlarından tutup kendime çekiyor, izin vermiyordum. Tüm döllerimi ağzına boşalmıştım.

Ağzı, yüzü buruşmuş, bir şey söyleyemiyordu. Yere tükürdü, daha sonra banyoya doğru koştu. Öğürtü sesleri geliyordu. Hiç aldırış etmeden sikimi temizliyordum. Yatağa uzandım düşünmeye başladım. “Ne yapıyordum ben? Yan odada duran Veysel abinin karısını düşleyerek orospu sikiyordum. Ama çok zevk almıştım. Ona da benzediği için çok gerçekçi geliyordu bu yaşananlar. Acaba yengem gibi onu da mı sikmem gerekiyordu? Yok artık Kuzey dedim kendime. Güllü neneyi de sik, ailede ne kadar yenge, anne varsa sik. Ne yapıyorsun oğlum kendine gel” Bizim Aysel yengeye benzeyen orospu kapıdan çıkmış midesini tutarak geliyordu;

-Ne yapıyorsun sen ya? Ağzıma boşaldın? Hayvan mısın orospu çocuğu. Diyerek yerden aldığı sutyeni vurmaya başladı bana.
Kendi kendime düşünmeyi bırakmış ona bakıp gülüyordum.

-Ne gülüyorsun amına kodumun oğlu?

Yataktan doğruldum, yanına gidip beline sarıldım.

-Sarılma amk siktir git.

İtmeye çalışıyordu beni. Ama hayvan gibi sıkıyordum belini. O şekilde yatağın üzerine düştük ikimizde. Altıma aldım, dudaklarını öpüyordum.

-Özür dilerim, gözüm döndü bir an. Çok harikasın, biliyorsun işini.
-Sende göründüğün den daha hayvansın. İnsan evladı gibi görünüyorsun oysa ki.
-Kafam güzel kızım ya. Daha yeni ayılıyorum. Böyle değilim tabi ki normalde.
-Hadi ya, hadi göster bakayım nasılmışsın normalde.

Aysel yengem yukarıda ki kadının vücut hatlarını görerek hayal edebilirsiniz. Aynısıdır.

Kucağımda, amını sikime sürtmeye başladı. Üzerime eğilip boynumu emiyor, vakumluyordu. Bende ona karşılık veriyor, dudaklarını öpüp, dilini emiyordum. Vücudumu öperek sikime doğru geldi.

Beline sarılıp çektim kendime sikim zaten kalkmıştı. Bacağını belime attı. Götünü bana doğru döndü. Eliyle sikimi kavrayıp amına sokmuştu. Götünü hareket ettirerek git, gel yaptırıyordu sikimi içinde. Bir süre böyle siktikten sonra kucağıma çıktı. Zıplamaya başladı. Deli gibi zıplıyor sikim içinde hızlı hızlı girip çıkıyordu.

Bir süre sikiştik. Artık sikime kram giriyordu. Kadın gerçekten fahişe olmasına rağmen o kadar çok iştahlı ve azgındı ki doymak bilmiyordu. Ben bu pozisyonda kadını sikerken kapı çalmaya başladı. Oralı olmadık. Ama ısrarla çalmaya devam ediyordu. Kadını üzerimden çektim aldım kenarıya. Kadın doymamış sikimi avuçluyordu. Yorganın içine girip, örtündü. Yerden boxer’ımı geçirdim üzerime. Kapıya doğru yöneldim.

-Kim o?

Ses yoktu. Kapıyı açtım. Karşımda Veysel abinin orospusu Venüs vardı.

-Hayırdır Venüs?
-Şey Veysel bu odaya gönderdi beni. Kendisi uyuyacakmış da, Kuzeye git ilgilensin seninle, genç adam enerjisi çoktur onun dedi.

Vay amına koyayım dedim içimden. Bir taraftan da farklı am sikecektim. Elinden tutup çektim içeriye. Meltem yataktan çıkarttı kafayı,

-Hahaha pili mi bitti yine?
-Bir kere boşaldı, oda zaten biliyorsun her zaman ki gibi.
-Klasik Veysel işte yavrucum, gel sen gel aramıza, aslan gibi bak bu çocuk. Sabaha kadar sikse yeter demez ahahaha. Ama dikkat et olmadık yerlere boşalma huyu var.

Venüs bana baktı;

-Hani nerde senin aslan çıkart da gezinsin meydanda dikkat et iki tane dişi aslan var kapıverirler.
-Hadi ya,

Boxer’ı çıkartıp Venüs’e doğru yürüdüm. Omuzlarından tutup aşağıya çömelttim. Sikimi eline almış ovalıyordu. Meltem yataktan çıkıp geldi yanımıza.

Biri sikimden, diğeri taşşaklarımdan yalıyordu. Yatağa uzandım. Venüs dudaklarımı öpüyor, Meltem sikimi yalıyordu. Venüs suratıma doğru yöneldi. Amını ağzıma doğru getirdi. Bu Meltem gibi kıllı amlı değil, pasparlak amı olan, amının dudakları büyük, iki tarafa ayrılmış bir orospuydu. Ağzıma doğru oturdu. Amını ileri geri yaparak dudaklarıma sürtüyor, dilimi çıkartıp amını vakumlayarak yalıyordum. Tadı güzeldi, pis değildi. Meltem büyük bir iştahla sikimi yalamaya devam ederken, üzerime çıkıp oturdu. Sırtını Venüs’e dönerek sikimi içine aldı. Zıplamaya başladı.

Saate baktığımda dört oluyordu. Meltemi bu pozisyonda sikip, kucağımdan indirdim. Venüs’ü aldım. Meltem amını yalatmak için Venüs gibi ağzıma oturmak istedi ama o kıllı amı yalamayı hiç içim el vermiyordu. Kalçalarından tutup yanıma çektim. Dudaklarından öpüyordum. Venüs ise kucağıma oturmuş amını siktiriyor, meltem ile Venüs dudaklarımı, boynumu öpüyordu. Bu şekilde sikişmeye devam ettik bir süre. Bir saat sikişmiş, iyice yorulmuştum saat 5 oluyordu. İkisinide oturttum yatağa sikimi ağızlarına verdim emiyorlardı. Boşalacağımı anlamışlardı. Meltem sikimi yalamayı bırakıp yanıma geçti. Venüs ağzını açmış 31 çektiriyordu. Meltem sikimin üstünü emiyordu.

Büyük bir boşalma ile tüm döllerimi Venüs’ün suratına akıttım. Dudaklarından süzülüyordu döllerim. İki orospuda gülüşüyordu. Kalktık duşa girdik.

Meltem duşunu alıp yatağa gitti, bende Venüs’ü bir posta suyun altında siktikten sonra yatağa geçtik. Saat 6 ya geliyor, hava hafiften aydınlanıyordu. İki kadının ortasında uyuyordum. O kadar yorgundum ki mükemmel geliyordu o yatak bana. Uykumun en tatlı yerinde kapı öküz gibi vurulmaya başladı. Veysel abiydi kapıyı çalan;

-Abi sen miydin?
-Valla Venüs’ten başka birisini yollamadım. Benim tabi amına koyayım kalk hadi gidiyoruz eniştemler gelmiş kahvaltıya bekliyorlar.
-Ne babamlar geldi mi?
-Evet gelmişler, yengen seni sorup duruyor neredesiniz diyor.
-Abi ne duruyoruz hadi yürü yürü.
-Tamam sen arabayı getir kapının önüne geliyorum ben.

Veysel abi kadınların baş ucuna bir miktar para bırakıp arkamdan geldi. Arabadan indim onu bekliyordum. Yanıma geldi boynumu gördü;

-Oha oğlum ne hale getirmiş bu karılar seni?
-Ne olmuş abi?
-Boynunu emiklemiş karılar, mosmor ahahaha.
-Hassiktir, abi babamların karşısına böyle çıkamam.
-Bekle amına koyayım.

Otele gidip buz poşeti ile geldi.

-Al bunu tut orana.
-Abi bir mağazaya girelim.
-Tamam gireriz atla hadi arabaya.

Arabaya bindik düştük yola, bir tane mağazaya girip içten dışa giyindim. V yaka tişört aldım, yakalarını kaldırdım boynumu kapatması için dükkandan çıktım. Veysel abi arabaya yaslanmış sigarasını içiyordu.

-Vay amına koyam vay. Bizim oğlana bak hele kız istemeye mi gidiyoruz la?
-Abi üstüm başım perişan oldu ne yapayım.
-İyi yaptın koçum al yak sigara.

Bir dal sigara uzattı yaktım. Arabaya bindik gidiyorduk. Aynadan boynumu kontrol ediyordum. Yengem görse sıçmıştım. Markete girdik, abur cubur alıyordu Veysel abi çocuklara bana da sigara almıştı.

-Geç la direksiyona.
-Abi sıkıntı olmasın?
-Benden güzel sürüyon amına koyayım kim sıkıntı yapacak?
-Trafik?
-Amına koyam trafik olmuyor bu yolda sür hadi.
-İyi abi.

Direksiyona geçtim. Gazlıyordum. Yol boş, ilerliyorduk. Kapılarının önüne yaklaştığımda kornaya asılıyordum. Güven abi koştu çıktı kapıya.

-Yav amına koyayım nerdesiniz siz? Arabayı göremeyince panik oldum.

Veysel abi ensesine tokat atıp, götüne tekme attı.

-Amına korum yemedik gezdik biraz git içerde bir şeyler var al gel onları hade.
-Tamam abi ya, he bak hele eniştemin hediyesi varmış sana
-Kime?
-Sana amına koyayım aha bak içeride, seni bekliyor.
-Eyvallah. Kuzey gel koçum.

Elini omzuma attı. Kapıdan içeriye girdik. Babam güllü nenem ve eşiyle konuşuyor, tarla hakkında söz ediyorlardı.

-Vay babam gelmiş.
-Aslanım neredesin sen ya?
-Veysel abiyle Ankara’yı bir turladık baba.
-İyi yaptınız. Gidiyoruz bugün hazırsın demi? Ne yakışıklı olmuşsun lan öyle kereta.

Ensemden çekiştiriyordu. Yengem yüzüme bakıp gülüyor, bileziklerini sallıyordu. Yanına doğru gittim oturdum.

-Vay yeni gelin takılarını mı taktılar?
-Eniştem sağ olsun.
-Hayırdır seni bana mı istediler yoksa?
-Yoksa? Kötü bir şey gibi söyledin?

İyice yanına yaklaştım.

-Dünyanın en iyi şeyi o olurdu ama tek tarafın gönlü olunca olmuyor değil mi?
-Kuzey yapma
-Hani baran nerede?
-Eniştem bir dünya oyuncak almış oynuyor içeride
-Ben ona bakayım bir.

Elimden tuttu. Gözlerime bakıyordu.

-Otur, oynuyor onlar.
-Ne o özledin mi?
-Salaksın ya. Neredeydin dün gece?
-Hiç, gezdik.
-Alla alla, nerede gezdiniz sabaha kadar?
-Birahaneye gittik bira içtik.

Yüzü asılmıştı. Omzuna hafifçe vurdum.

-Yamulma karı, kız yoktu. Lafladık öyle Veysel abi ile. Dayımdan konuştuk, evliliğinden konuştuk.
-Bizde sabah Aysel ile konuştuk. Abim de dayın gibi emeklilik yolundaymış.
-Nasıl yani?
-Sus babana bak bir şey diyor.
-Babam mı? Ha efendim baba?

Babam konuşuyordu;

-Paşa hadi kalkıyoruz.
-Tamam. Hani ne ile gideceğiz İzmir’e?
-Uçak ile.
-Baba bu zenginlik baya yaramış sana ha.
-E öyle oldu biraz, hadi seslen çocuklara.

Gidip çocukları aldım. Hazırlardı. Gidebilirdik artık. Su içmek için mutfağa gittim. Aysel yenge de mutfaktaydı.

-Kuzey gidiyorsunuz demek?
-Evet yenge.
-Gidin bakalım bizde geleceğiz arkanızdan.

Oha Aysel yengeler de geliyordu. Sevinmiştim suyu üzerine püskürttüm.

-Ay yavaş kuzey ıslattın beni.
-İzmir’e mi geleceksiniz e hani köy?
-İzmir’e bağlı bir köyde tarla almış baban ile benin kayınbaba. Ortak çiftçilik yapacaklarmış. Hayvan alacaklar baya ilerletmiş işleri.
-Hay amına koyayım köyde mi yaşayacağız ya?
-Küfür etme len. Diyerek kafama vurdu. Bana daha yaklaştı.
-Köyde çiftliğe aile bulacak, biz şehirde olacağız.
-Oh içime su serptin yenge ya.

Bu bahane ile sarılmıştım ona.

-Ay dur düşürecen beni deli çocuk.

Ben ne yapıyordum lan? Ama çok güzeldi ona sarılmak. Yumuşacıktı teni. Süt kokuyordu vücudu. Yanaklarından öptüm

-Hadi gidiyorum ben gecikmeyin gelin hemen.
-Manyak ya. Gecikmeyiz tamam.

Arabaya bindik. Veysel abi bizi havaalanına götürüyordu. Yengem uçaktan korktuğunu nasıl bineceğim vs. diyordu. Sarılmıştım arkadan kimseye belli etmeden. Ben varım korkma dedim. Omzuma dayadı başını. Havaalanına kadar kucağımda baran. Omzumda yengemin başı öyle gittik…

 

 

Sünnetsiz 2

Frans, Fabiyo ve Monika’nın gitmesiyle ben kendimi kampta sanki yalnız kalmışım gibi hissetmeye başladım. Kocam her zamanki gibi, zaten içkiyi kaldıramıyor, ama akşamları içiyor ve gündüzleri de öğleye kadar yatıyordu. Ben, “İçme şu zıkkımı!” desem de, “Hayatım tatildeyiz, dokunma keyfime!” deyip içiyordu. Akşama doğru da, “Doğanın tadını çıkarmak gerek!” deyip birlikte biraz göl kenarında gezintiye çıkıyorduk herkes gibi. Kocam da nerde güzel kadın varsa gözleriyle sikiyordu sanki. Yalan yok, aslında benim de gözlerim erkeklerdeydi, o kabuklu yaraklarındaydı…

Bir öğleden sonra kocam, “Ben bir markete gideyim, sigara ve içki alayım. Var mı istediğin bir şey?” dedi. “Yok!” dedim, gitti. Gittikten birkaç dakika sonra yandaki karavanın önünde dondurma yiyen kadını görünce canım dondurma çekti. Kocama yetişirim diye biraz yürüdüm, ama kocam çoktan kaybolmuştu. Neyse deyip karavana döndüm, ama yandaki kadın dondurmayı öyle güzel yalıyordu ki, dayanamadım, marketin yolunu tuttum, kocam marketteyken dondurma da aldırırım diye düşündüm.

Fakat markete vardığımda açık olması gereken bir saatte kapalıydı. Cama da, “10 Minuten Pause!” diye bir tabela asılmıştı. Ee, kocam markete diye gitmişti, ama market kapalıydı. Bu işte bir tuhaflık vardı. Ne yapsam diye düşünürken marketin arkasındaki küçük kulübeden gelen, “Ohhh! Ja! Fick Mich!” diye sesler duydum. Kulübeye yaklaşıp camından içeriye baktığımda tepemden kaynar sular döküldü. Kocam kasiyer karıyı domaltmış, inlete inlete sikiyordu. Öfkeyle uzaklaştım ordan ve içimden (Demek öyle, ben de senden bunun intikamını almaz mıyım!) diyerek karavana döndüm…

Epey bir zaman sonra kocam elinde alışveriş poşetiyle gelince, “Amma uzun sürdü, tüm marketi mi satın aldın?” diye sordum. Kocam, “Yok aşkım, market kapalıymış, mecburen açılana kadar bekledim!” dedi. Resmen yalan söylüyordu. Sesimi çıkarmadım, ama öfkemden içim içimi yiyordu akşam yemeğini hazırlarken.

Akşam yemeğini yerken içmeye başladı yine. İki saat sonra da sızdı. İçeriye götürdüm ve yatırdım. Karavanın önünde yalnız otururken, “İyi akşamlar!” diyen yaşlı bir adama (sanırım 55 yaşın üstündeydi) ben de, “İyi akşamlar!” dedim. Adam, “Kampta yalnız mısınız?” diye sordu. “Hayır, kocam içerde yatıyor, çok içti, sızdı kaldı!” dedim. Adam, “Canınız sıkılmışa benziyor, isterseniz gölün kenarında biraz dolaşalım, yürümek iyi gelir, açılırsınız, ne dersiniz?” dedi.

Ben oturmuşken kendisi ayaktaydı, yani yarağı tam gözümün önündeydi. Yarağı inikti ve çok kalındı. Ama inik hali bile uzundu. Aklıma kocamın kasiyer kadını sikişi gelince, “Olur, sevinirim!” dedim. Adam kalkmama yardımcı olmak için elini uzattı, ben de elinden tuttum ve kalktım. Sonra elini bıraktım ve dolaşmaya başladık. Kendini anlattı, beni sordu ve saire. Dolaşırken yukarı baktı ve “Herhalde yağmur yağacak!” dedi. Ben de baktım, bulutlandığını gördüm ve “Evet, olabilir!” dedim. Adam, “Almanya’nın havasına güven olmaz, yazın ortasında yağmur yağar!” dedi. Ben güldüm ve “Doğru!” dedim…

Biraz daha dolaştıktan sonra hava iyice bozmuştu. Adam, “Benim karavan yakın, hadi gidip orda oturalım, yağmur yağarsa içeri gireriz!” dedi. “Tamam!” deyip adamın karavana doğru yürüdük. Dışardaki sandalyede oturdum. Adam bira ikram etti. Sohbet koyulaşmıştı ve artık şakalar yapıyor gülüyorduk. Adamın adı Martin imiş. Türklerin böyle yerlere pek gelmediğini, hele kadınların asla gelmediğini, nasıl oldu da geldiğimizi sordu. Dilimin döndüğü kadarıyla anlattım, ama beni anlıyordu…

İkinci biralarımız bittiğinde, “Sana açık açık birşey sorabilir miyim?” dedi. “Sor!” dedim. “Seni çok beğendim, çok güzelsin, gençsin, özellikle harika büyük bir popon var!” dedi. “Teşekkür ederim, ama soruyu sormadın?” dedim. “Benimle sex yapmak ister misin?” diye sorup elimden tuttuğunda içimde birşeylerin eridiğini hissettim. Elimi bırakmıyordu ve beni kaldırıp yanındaki sandelyeye oturttu. Artık adamın yarağını tam olarak görebiliyordum, hafiften canlanmıştı ve içimi eritiyordu, amım da ıslanmıştı.

İçimden (Kızım ne olacak, ha genç, ha yaşlı, sanki evlenecek misin, alt tarafı bir anlık sikiş işte!) diye geçirdim. Adama, “Neden karın yok?” diye sordum. Adam anlatıyor, anlatırken de elini bacağıma koymuş yavaşça okşuyordu. Benim de hoşuma gidiyordu ve amıma ne zaman dokunacak diye bekliyorum artık, çünkü ıslanmıştım iyice. Martin’in yarağı da giderek irileşiyordu. Nihayet elini yavaşçca amıma getirdi ve yoklamaya başladı. Islaklığını hissedince, “Sevda hanım amın ıslanmış!” dedi. Ben de gülümseyerek, “Senin de yarağın büyümüş!” dedim ve güldük.

Elimi aldı ve yarağına götürüp koydu. Ben de zaten sabırsızlanmıştım ne zaman dokunurum diye. Yarağını kavradım ve sıvazlamaya başladım. Elime sığmıyordu ve de çok etliydi. Kabuğunu geri çekince çok parlak kafası meydana çıkıyordu. Bizi görseler bile kimse umursamazdı. Martin bana yakınlaşarak dudaklarımdan öptü, ben de karşılık verdim. İstediğimi anlayınca dilini ağzıma soktu. Öyle güzel öpüşüyordu ki, çok tecrübeli olduğu belliydi…

Bu arada yarağı da elimde o kadar sertleşmişti ki, inanılmazdı, bu yaşta böylesine bir yarak. İçim eriyor, amım da çeşme gibi olmuştu. Ben dayanamıyordum artık, dudaklarını bıraktım ve “Hadi içeri girelim, yatakta daha rahat ederiz!” dedim. Kalktık ve içeri geçtik. Martin beni yatağa yatırdı ve bacaklarımı açarak amıma yumuldu. Adam öyle bir yalıyordu ki, beni kendimden geçirmişti, çok zevk alıyordum ve orgazm üstüne orgazm oluyordum…

20 dakika gibi bir zaman beni yalayıp durdu ve diliyle sikti. Amımdan ağzını çekti ve güzel parlak kafalı yarağını ağzıma getirdi. Ben de ağzıma aldım, hem yalıyor hem de somuruyordum. Martin başımdan tutmuş ağzımı sikiyordu. Yalayıp somurduktan sonra çıkan salyaları yutuyordum, harika tadı boğazımda damağımda kalıyordu…

Yarağını ağzımdan çıkardı, bacaklarımı omuzlarına aldı. Yavaşça önce sürterek yarağının kafasını parlattı ve sokmaya başladı. Amımı dolduran yarağıyla inanılmaz bir şekilde zevk alıyordum. Sonra da bacaklarımı indirdi ve üstüme abandı. Sikerken memelerimi mıncıklıyor ve ağzımda dilini dilimle oynaştırıyordu. Martin güçlüydü, iri yarı biriydi, yarağı da muhteşemdi. Keşke benim kocamın yarağı da böyle olsaydı diye içimden geçiriyordum…

Martin inanılmaz sikiyordu. Pompalıyor, öpüyor, mıncıklıyordu, ama kibar şekilde, beni incitmeden, acıtmadan yapıyordu bu sikişi. Epeyce uzun sürdü sikiş, benim de hoşuma gidiyordu uzun sürmesi. Amımdan çıktı ve beni domalttı. Götüme hayran olduğunu kendisi itiraf etmişti zaten. Arkadan amıma yarağını geçirdi ve ‘Şlap, şlap, şlap!’ sesleri yükselmeye başladı. Bazen de götümün yanaklarına şaplak atıyor ve pompalıyordu…

Uzunca siktikten sonra kasılmaya başladı ve boğa gibi böğürerek içime boşaldı. Dölleri ateş gibi yanan amımı daha da yaktı. Yarağını çıkarmadan üzerime abandı ve bir iki dakika kadar sonra çıktı. Birlikte duş yerine gidip duşumuzu aldık. Bayağı da duş alan insan vardı. İnsanların bana bakmalarından artık hiç etkilenmiyordum, gayet rahattım ve artık onlar gibi davramaya başlamıştım. Hoşuma da gidiyordu doğada doğal yaşamak. Artık her yaz buraya gelme konusunda gönüllü olacaktım, veya burası gibi başka bir yere gitmeye.

Duştan sonra tekrar karavanının önüne gidip oturduk. Martin bana teşekkür etti ve “Çok güzelsin ve güzel sex yapıyorsun!” dedi. Ben de teşekkür ettim, “Ama ben daha acemiyim, sadece kendimi bırakıyorum!” dedim. “İyi yapıyorsun, eğer ki sex yapacaksan içinden gelerek yap, yoksa bir anlamı olmaz!” dedi. “Evet haklısın Martin, ben de istediğim için yapıyorum zaten!” dedim. “Güzel! Hayat kısa, önemli olan zevk almak, gerisi boş!” dedi.

Biraz daha sohbet ettik, “Hangi şehirde oturyorsun Sevda hanım?” diye sordu. “München!” dedim. “O zaman bir birimize fazla uzak değiliz, ben de München yakınlarında oturuyorum, istersen bana ziyarete gel, seninle güzel sex yaparız, tadına doyamadım!” dedi. Ben gülümseyerek, “Neden olmasın, gelebilirim!” dedim. Bana numarasını verdi. Franz da vermişti şimdi garantili üç sikicim olmuştu: Franz, Fabiyo ve Martin. Dümbük kocamı saymıyorum zaten.

Martin, “Seni birkaç kişiyle tanıştırırım istersen!” dedi. Bu beni orospu mu sandı diye aklımdan geçti ve yüzüne farklı baktım herhalde ki, “Yanlış anlama Sevda hanım, eğer istersen tabii, hiçbir şey zorla olmaz. Bakarsın, tanışırsın, istersen yaparsın, istemiyorsan sadece sohbet olarak kalır!” dedi. “Bakarız!” dedim ve kalkmak icin müsaade istedim. “Tamam Sevda hanım, yarın yine dolaşmaya çıkalım istersen?” dedi. Ben de, “Eğer ki kocam erken uyursa olur!” deyip kalktım ve gittim.

Kendi karavanımıza geldiğimde kocamın horlamaları dışarı kadar duyuluyordu. İçimden (Dümbük herif, sen iç, zıbar yat, horla, elin adamları karını siksin! Ben sana daha Hanya’yı Konya’yı göstereceğim! Maymun gözünü açtı, artık istediğimle sikişeceğim!) diyerek girdim içeriye. Geç olmuştu ve ben de yattım uyudum…

Öğlen uyandık. Kafam karışıktı biraz, acaba kocama haksızlık mı ediyorum diye düşündüm. Ama o da beni gevur karılaryla adatıyordu, hem dün kendi gözümle de görmüştüm. Ama mutlu bir evlilik de istiyordum. Kahvaltımızı yaparken, kocama, “Bak canım artık akşamları içip sızmak yok, biraz bana vakit ayır!” dedim. “Tamam hayatım olur!” demesi biraz rahatlatmıştı beni, kocamla akşamları vakit geçirmek istiyordum.

Kahvaltıdan sonra kocama, “Hayatım eksiklerimiz var, markete gidip alışveriş yapalım!” dedim. Kocam, “Senin gelmene gerek yok canım, ben giderim, sen liste yap, alır gelirim!” dedi. Kesin o siktiği kasiyer kadın evli olduğumuzu bilsin istemiyordu. İçimden kızsam da, belli etmedim, “Tamam!” dedim. Listemi yaptım verdim, kocam gitti markete.

Ben karavanın önünde oturmuş çay içerken Martin geldi ve selam verdi. Ben de, “Merhaba, oturmak ister misin? Kocam alışveriş yapmaya gitti!” dedim. Martin oturdu, dün geceyi sordu. Ben de kızararak, “Güzeldi!” dedim. Martin, “Bu akşam tekrar yapalım mı?” diye sorunca, “Kocam bana söz verdi, içmeyecek artık. Ama kocamın sağı solu belli olmaz!” dedim. Gülümsedi, “Yaparsak çok sevinirim!” dedi.

Ben Martin’e de bir çay ikram ettim, karşılıklı içiyorduk. Kocam geldi, “Misafirimiz kim?” deyip selam verdi. Ben de tanıştırdım. “Memnun oldum!” faslından sonra kocam alışveriş poşetlerini içeri bırakıp yanımıza gelip oturdu. Başladılar havadan sudan konuşmaya. Martin kocama, “Çok güzel karın var, seni kıskanıyorum!” dedi. Kocam da, “Evet, biliyorum, harika bir karım var!” dedi. Martin, “Seni tebrik ediyorum, karını serbest bırakmışsın!” deyince ben korkmuştum benimle sikiştiğini söyleyecek diye.

Kocam, “Nasıl yani?” diye sordu. Martin, “Bir kadını serbest bırakırsan senin hayatını yaşantını mutlu eder, ama herşeyi kısıtlarsan hayatını yaşanmaz hale getirir!” dedi. Kocam, “Haklısın!” dedi, ama ben halen korku içindeydim. Martin çayını içti, bir tane daha getirip ikram ettim. Ama çayını verirken Martin’in amıma bakması kocamın dikkatini çekmişti. Martin ikinci çayını da içtikten sonra kalktı ve “Size iyi günler. Çay için teşekkür ederim. Ben de sizi karavanıma davet etmek isterim.” dedi. Kocam da, “Olur!” dedi ve Martin gitti.

Kocam, “Bu adamı nerden tanıyorsun Sevda?” diye sordu. Ben de, “Dün akşam tanıştık. Sen sarhoş olup sızınca seni yatağa götürüp yatırdım. Sonra ben dışarıda otururken geldi selam verdi. Beni yürüyüşe davet etti. Ben de yaşlı diye kırmadım ve biraz dolaştık, sohbet ettik!” dedim. Kocam, “Yaşlı falan ama adamın yarrağını gördün mü?” dedi. “Evet canım gördüm!” dedim. Kocam, “Peki canın çekmedi mi?” dedi. Ben gülümsedim ve “Sen ne diyorsun ya?” dedim. Kocam, “Sevda aşkım, biz bizeyiz, utanma söyle, söz kızmayacağım!” dedi.

“Evet, canım çekti, gerçekten iri yarağı var adamın!” dedim. Kocam öyle konuşmama sevinmişti, “Hah şöyle, açıl biraz, utanma! Peki, onunla sikişmek ister misin?” diye sordu. Ben panikleyip terledim, ne cevap vereceğimi bilemiyordum. Kocam, “Hadi canım, utanma lütfen, söyle!” dedi. Bu arada dikkatimi çekti, kocamın siki kalkıyordu, aynı porno izlerken benim yaptığım yorumlardan sonra kalktığı gibi.

“Madem ısrar ediyorsun, söyleyeyim. Evet, o yarağı amıma sokmak isterim! Ağzıma alıp yalamak, somurmak ve Martin’le sikişmek isterim! Mutlu oldun mu şimdi?” dedim. Kocam heyecanlanmıştı, “Evet şimdi oldu işte! Sen ne düşündüğünü, ne istediğini böyle açık açık söylediğin zaman ben çok mutlu oluyorum! İstersen akşam Martin’in yanına gidelim. Onu ayarlayabilirsen sikişebilirsin!” dedi.

Ben şaşırmıştım, kocam resmen adamla sikişmemi istiyordu. Acaba beni mi deniyor diye aklımdan geçirdim. Ama olsun, ben de oyununu oynayacaktım, bakalım ne olacaktı. “Tamam, akşam yemekten sonra gidelim!” dedim. Verdiğim bu cevapla kocamın yüzü resmen gülmeye başladı. Siki de kazık gibi olmuştu. Elimden tuttuğu gibi beni kaldırdı ve sürüklercesine içeriye yatağa götürdü. Beni bir posta sikti, ama ne sikme! Kısa süren, fakat benim orgazm olmamla sonuçlanan hararetli bir sikiş olmuştu…

Akşam yemekten sonra Martin’in karavanına gittik. Martin karavanın önünde oturmuş birasını içiyordu. Bizi görünce sevindi ve “Hoş geldiniz, oturun!” dedi, bize de bira ikram etti. Biz de oturduk. Ben ikisinin arasına oturmuştum. Masanın küçük ve alçak olmasımdan dolayı herkesin heryeri açıkça görünüyordu.

Biraz havadan sudan sohbet ettik, biralarımızı içtik. Kocam işemek için WC’ye gidince, Martin, “Bugün sex yapmayacağız herhalde?” dedi. “İstersen yaparız! Kocamla konuştum ve beni sikmene izin verdi, ama çaktırma. Dünkü sikişmemiz hakkında da birşey deme sakın. Kocamın yanında bana dokun bakalım, ne tepki verecek, merak ediyorum!” dedim.

Kocam birkaç dakika sonra geldi ve oturup birasını yudumlamaya başladı. Martin hemen giriş yaptı, “Karın muhteşem bir kadın, seni gerçekten çok kıskanıyorum!” diyerek, elini de bacağıma koydu ve okşamaya başladı. Kocam da, “Benim karım bir tane, onu çok seviyorum ve her istediğini yapmakta özgür bıraktım!” dedi. Martin rahatlamıştı, elini amıma kadar getirmiş, parmaklarının ucuyla amıma dokunuyordu, amımın ıslaklığını hissetmişti.

Bu arada ben de Martin’in ve kocamın önüne bakıyordum. İkisinin de önünde bir canlanma vardı. Ama kocamın gözleri Martin’in yarağında ve amımdaki elindeydi, izlerken siki sertleşiyordu. Martin elimi tuttu ve yarağına götürdü. Ben artık utanmıyordum, madem dümbük kocam böyle istiyor, daha fazlasını yapacaktım. Martin’in yarağını sıvazlamaya başladım. Martin’in yarağı kocaman olmuştu. Eğilip ağzıma aldım, yalamaya, emmeye başladım. Yan gözle de kocama bakıyordum, kocam ağzı açık beni izlerken kendi sikini sıvazlıyordu.

Martin başımı kaldırdı ve dudaklarıma yapıştı. Beni fena öpüyordu, ben de karşılık veriyordum. Harikaydı, artık hiçbir şeyi düşünecek halde değildim, içimden geleni yapacaktım. Sanki dümbük kocam yanımda yokmuş gibi Martin’i kaldırdım ve karavanın içine götürdüm. Martin benimle öyle bir sevişiyordu ki, dünden daha farklıydı, daha haşinceydi, ama çok daha hoşuma gidiyordu. Kocam olacak dümbük de dışarda benim inlemelerimi dinliyordu. Bir ara kapıyı açtı ve izlemeye başladı. Bir erkekle sikişirken kocamın beni izlemesi nedense bana inanılmaz zevk veriyordu. Belki kocam da aynı zevki alıyordu bizi izlerken…

Yaklaşık bir saat kadar sevişip sikiştim Martin’le. Biz karavandan çıkasıya kadar kocam birkaç kez 31 çekip boşalmış, yerlere attırmıştı döllerini. Martin’le duş alıp geldik. Kocam çok mutluydu. Kocamla kalktık ve Martin’le vedalaşıp kendi karavanımıza döndük.

Kocam, “Hoşuna gitti mi?” diye sordu. Ben de, “Evet, muhteşemdi! Öyle kalın ve büyük bir yarağı yemek inanılmaz zevkliydi! Ya sen kocacığım, mutlu musun, yoksa pişman mısın?” dedim. “Hayatım eğer sen mutluysan ben de mutluyum!” dedi. Gerçi bizi sikişirken görmüştü, ama bir kez de bana anlattırdı. Olayı çözmüştüm, ben başka erkekler hakkında konuşurken, özellikle de amlı yaraklı, sikişli sokuşlu, emmeli gömmeli şeyler anlatırken kocamın siki kalkıyordu. Martin’le sikişmemi anlattırdığında da siki kalktı, hemen yatağa atıp beni bir posta sikti.

Dinlenirken, bana, “Burada kaldığımız sürece Martin’le sikişebilirsin. Hatta başkasını gözüne kestirirsen yine sikişebilirsin!” dedi. “Tamam hayatım, sen ne istersen olacak, yeter ki mutlu olalım, başka bir şey istemem!” dedim. Sonra aklıma geldi, belki kocama itiraf ettirebilirim diye, “Ama içimde biraz burukluk var kocacığım, keşke sen de başka kadınlarla sikişseydin daha çok mutlu olurdum!” dedim.

Kocam kafasını yastıktan kaldırıp yüzüme baktı ve “Ciddi mi söylüyorsun? Gerçekten mutlu olur muydun başka kadınlarla sikişseydim?” diye sordu. “Tabii ki kocacığım, hatta seninle gurur bile duyardım!” dedim. Kocam, “O halde sana bazı itiraflarım olacak, ama bu seni sevmediğim anlamına gelmiyor, sana deli gibi aşığım. Kızmak yok, tamam mı?” dedi. “Tamam!” dedim.

Kocam siktiği kadınları birer birer anlatmaya başladı. İlk olarak burada yeni siktiği marketteki kasiyer kadını anlattı. O anlattıkça ben gaz veriyordum, “Aslan kocacığım, iyi yapmışsın, sikici erkeğim benim!” diye. Sonra buraya iş arkadaşlarıyla geldiğini ve siktiği kadınları anlattı. Ben, “Helal olsun sikici kocama!” diye gaz vermeye devam ediyordum. Bu anlattıklarını zaten biliyordum, ama bilmediklerimi anlattıkça hayret etmeye başlamıştım. Tanıdığım, tanımadığım birçok kadını sikmiş…

Kocama, “Madem artık aramızda gizli saklı kalmadı, ben de itiraf etmek istiyorum!” dedim. Kocam heyecanlanmıştı, “Anlat aşkım!” dedi. “Ben Martin’le dün de sikiştim!” dedim. Bana ağzı açık baktı ve “Gerçekten mi?” dedi. “Evet, kızdın mı?” dedim. “Hayır aşkım kızmadım, iyi etmişsin!” dedi. Baktım kocam sevindi, “Martin’den önce de burada iki kişiyle sikiştim, yanlarında bir de kadın vardı!” dedim. Kocam hem şaşırarak hem de sevinerek, “Yahu nasıl, ne zaman yaptın bunları ve benim nasıl haberim olmadı?” dedi. Ben de, “Eee, beni böyle bir yere getirip, içip sızıp uyur, yalnız bırakırsan olacağı bu canım kocacığım!” dedim.

Kocam dudaklarımı öpüp, “Artık bundan sonra herşey serbest!” dedi 🙂

Kankamın Kardeşi 1

Derken babamlar geldi hastaneye. Çok endişeliydiler. (B= babam Be= Beril A=annem Ar=Arda)

A- Oğlum noldu sana iyi misin? Niye karışıyorsunuz şu kavgalara ah annem benim ah yavrum be.

Annemler Ege ve Beril’i tanıyorlardı ve severlerdi.

B- Ege yavrum sizin ailenizin haberi var mı?

E- Yok Harun amca onların haberi olursa şimdi çok fena yasaklar falan koyarlar.

B- Ya nasıl oldu kavga bir anlatın bakayım.

Ar- Ya baba şimdi biz gidiyorduk yolumuzda tam da eve dönüyorduk bir grup adam Beril’e laf attı işte sonra Ege’yi kışkırttılar biz de kavga ettik ama sayıca fazla oldukları için yapamadık bir şey. Beril sağolsun polisi aramış o olmasa belki şuan çok daha kötü olabilirdi.

Beril tatlı tatlı gülümsedi. O gülümsemesi içimi ısıtmıştı. (Beril-> 168 boyunda 60 kilo hafif kahve saçlı götü büyük memeleri ise orta büyüklükte 17 yaşında)

B- Ee o adamlara ne oldu peki?

Be- Arda bir iyileşsin karakola ifade vermeye gideceğiz Harun amca.

Ertesi gün taburcu oldum. O gece Ege’nin ailesine bizde kaldı dedik babam sağolsun anlayışla karşıladı yardım etti bize. Karakola gidip ifade verdik. Adamların ilk davası değilmiş zaten sicilleri kabarıkmış. Ordan da direk eve geçtik. Kendimi yatağıma attığımda derin bir oh çekmiştim. Üstümden tır geçmiş gibi hissediyordum. 1 gün daha evde dinlendikten sonra artık derslere dönmenin vakti gelmişti. Güzel bir duş aldım, kahvemi yaptım kitaplarımı hazırladım tam çalışmaya başlayacaktım telefonum çaldı. Arayan Beril’di.

A- Alo Beril?

Be- Arda selam nasılsın daha iyi oldun mu?

A- Daha iyiyim ya, sen nasılsın?

Be- Ben de iyiyim ya seni çok merak ediyorum gerçekten benim yüzümden olmuş gibi hissediyorum var mı yapabileceğim yardım edebileceğim bir şey?

İlk defa bir kızdan böyle bir ilgi görmek hafiften götümü kaldırmıştı.

A- Yok canım benim sen hiç endişelenme ben iyiyim yardıma ihtiyacım olursa ararım seni.

Be- Tamam o zaman görüşürüz dikkat et kendine

A- Görüşürüz

Canım ne lan dağ ayısı abaza gibi hemen ilgiyi gördün canın mı oldu. Gerçi belki de iyi olmuştur çok yadırgamadı.

Dersimi çalışırken aklıma hastanedeki Beril’in elimi tuttuğu an geliyor kalbim hızlı atmaya başlıyor heyecanlanıyordum. Tabi bizim piyade de şahlanıyodu hafiften. Derse bir ara verdim ve bilgisayarın başına geçip güzel bir porno açtım ve Beril’i düşünerek güzelce boşaldım. Evde tek olunca full sesde izliyordum hiç sorun olmuyordu. Tam temizliğimi yaptım derse oturuyordum ki kapı çaldı. Kapı deliğinden baktım alt komşunun kızı Suna’ydı gelen. (Suna-> 170 boy 62 kilo sarışın diri götlü diri memeli 19 yaşında) Tuz şeker bir şey istemeye gelmiştir diye düşünüyordum. Kapıyı açtım

S- Merhaba Arda nasılsın?

A- İyi Suna sen

S- Ben de iyi ya şey…

Yüzü hafiften kızarmıştı

S- Ders çalışıyordum da odandan biraz fazla ses geldi dikkatim dağılıyor.

Acayip utanmıştım.

A- H-Ha şey.. Arkadaşlarımla oyun oynuyorduk da oyunda bir sahnede zombiler bağırıyordu onun sesi gelmiştir.

Yüzüm acayip kızarmıştı ve her şey ortadaydı zaten.

S- Ha, ben de sanki bir kadın bağırıyormuş gibi duydum da.

A- Allah Allah, neyse ben sesi kısarım sen rahatına bak özür diliyorum rahatsızlık için.

S- Yok canım dert etme :).

Dönüp gitmişti. Götünü tamamen gösteren kısa şort vardı altında. Götüne bakakalmıştım. Merdivenden inerken bir anda arkasına döndü ve bana baktı.

S- Ha Arda şey diyecektim

Hassiktir inşallah baktığımı farketmemiştir.

A- Buyur Suna

S- Yapamadığın soru falan olursa bana sormaktan çekinme her türlü yardımcı olurum sana.

A- Ha.. Tamam Suna teşekkürler.

Bir ara giderdim kahvesini içmeye. Sikim şortumu delecek gibiydi. Sunanın götüne şahlanmıştı. Acaba Suna görmüş müydü ki? Aman be sonuçta gülümseyerek ayrıldı yanımdan. Hemen Suna’nın instasına girip fotoğraflarına bakarak boşaldım. Ardından ders çalışmaya geri döndüm.

5 GÜN SONRA

Yine günler aynı geçiyordu. Hayatım yine okul dershane ev olmuştu. Arada Beril arayıp halimi hatrımı soruyor daha ileri gitmiyordu. Yine bir pazar günüydü. Evde tektim. Acayip azmıştım. Aklıma Suna gelmişti. Hemen test kitabından bir şeyler kurcaladım ve bir kaç soru yırtıp Sunaların kapısını çaldım. Kapıyı Suna’nın annesi Meltem teyze açtı. (Meltem teyze -> 1 çocuklu 40 yaşında hala diri ve bakımlı göğüsleriyle göz zevki veriyor tam bir milf)

M- Aa Arda hoş geldin kuzum.

A- Hoş buldum Meltem teyze, Suna evde mi acaba?

M- Markete gitti gelir 5-10 dkya. Hayırdır ne için lazım Suna?

A- Ya yapamadığım bir kaç soru var da yardımcı olurum demişti onları sorucaktım.

M- Ha tamam kuzum buyur geç sen Suna’nın odasına.

Evlerine 1-2 kere gitmiştim ama Suna’nın odasına girmemiştim hiç. Hafif utanarak girdim odasına. Odası genel olarak güzeldi ancak hafif dağınıktı. Yatağının üstünde bir şey takıldı gözüme. Bu Suna’nın küloduydu. Suna gelmeden onu koklayabilirdim. Evet bunu yapacaktım. Külodunu aldım ve tüm kokusunu ciğerlerime doldurmaya başladım. O kadar güzel kokuyordu ki muhtemelen teriydi ancak onu zevk suyu olarak hayal edip emcükledim. Sikim şortumu zorluyordu. Başı zorlanıyordu ve özgür kalmak istiyordu. Ama kapı sesi duydum ve külodu yerine bıraktım. Suna odasına girince biraz utandı.

S- Ya Arda kusura bakma odam biraz dağınık istersen bir saat sonra gel ben odamı toparlarım hem kek falan yaparım?

A- Hiç gerek yok hem ben alışkınım benim odam da dağınık baya sorun olmaz benim için. Zaten şurda soracağım 2 soru hiç gerek yok zahmete.

S- Ya ne zahmeti Ardacığım lafı bile olmaz. Neyse madem öyle diyorsun ben bir üstümü değiştireyim. Malum havalar baya sıcak.

Suratına bi 5sn baktıktan sonra odadan çıkmak geldi aklıma. Biraz utanmıştım ama azgınlığım ağır basıyordu. 5dk sonra beni çağırdı odasına. İçeri girdim hemen yatak üstündeki çamaşırlarını vs. toplamış üstüne beyaz bir crop ve gri kısa şortunu giymiş tüm vücut hatları az çok belli oluyordu. Sikimin kalkmaması için dua ederken Suna masasının önüne bir sandalye çekti ve otur dedi. Dediğini yaptım. Çıkart bakalım sorularını ben de kalem getireyim dedi ve yatağının yanındaki çantasına doğru eğildi. Çalışma masasının önündeki ayna sayesinde tüm manzara karşımdaydı. O mükemmel götü sikmek için neler vermezdim neler.

Yaklaşık yarım saat sonra soruların hepsini çözdük. Ara ara şans buldukça onu neredeyse gözümle sikip hazza geliyordum. Sandalyede otururken Meltem teyze kapıyı tıklatıp içeri girdi. Kurabiye dolu bir tabak ve limonata ikram etti.

S- E biraz daha kal madem annem o kadar uğraşmış hem biz de sohbet ederiz.

A- Olur tamam 🙂

Öyle derslerden gelecek planlarından bahsederken benim gözüm memelerine doğru istemsizce kayıyor malafat da yavaş yavaş şahlanıyordu. Görmemesi için sandalyede kırk takla atsam da belli olmama imkanı yoktu. Artık ne olursa olsun diyerek akışına bıraktım. Öyle havadan sudan konuşurken Suna’nın gözü benim yaramaza gidip geliyordu. Bunu fark ettiğimi anlayınca utanıp yüzü kızarmıştı. O an daha fazla rezil olmamak için gitmeye karar verdim.

A- Sunacım ben kalkayım artık.

S- Dur ya işte ne güzel sohbet sarmıştı.

Biraz daha durursak ben de sana sarıcaktım ama Sunacım 🙁

A- Ya gideyim bir sürü ödev falan var çok teşekkürler her şey için.

S- Ne demek ya yine gel her zaman kapımız açık sana.

A- Teşekkür ederim.

Diyerek ayrıldım. Eve gidip acilen boşalmam lazımdı yoksa taşşaklarım şişmekten c4 gibi patlayacaktı. Hemen soyundum yatağıma uzandım ve sunanın fotoğraflarını açarak külodunu kokladığım anı düşünerek asılmaya başladım. Öyle fena zevke geliyordum ki boşalmam çok sürmeyecekti. Tam boşalmaya yakınken kapı çaldı.

Hay anasını Sikeyim tam boşalıyodum kim geldiyse anasını sikecem onun orospu çocuğu yaa. Biraz sinirlendikten sonra şort tişört giyip kapıya gittim. Gelen Suna’ydı.

S- Yeter artık lan orospu çocuğu seni! Diyerek içeri daldı kapıyı kapattı ve üstüme atıldı. Odama kadar itekledikten sonra tişörtümü çıkardı ve beni yatağa ittirdi ardından kucağıma hopladı. Önce boynuma öpücükler konduruyor ardından yanaklarıma doğru öperek ilerliyordu. Atılma sırası bendeydi. Bi hamleyle onu altıma aldım ve cropunu yavaşça çıkardım. Allah’ım rüyada gibiydim. Az önce fotoğrafına bakarak 31 çektiğim hatunun memeleri canlı bir şekilde karşımdaydı. Vakit geçmeden meme uçlarına saldırdım. Aç bir bebek gibi ısıra ısıra emdim meme uçlarını. Sunadan hafif hafif ığğhm sesleri geliyor, yavaş yavaş kıvama geliyordu. Ardından altındaki şortun iplerini çözdüm ve şortunu indirdim. İçinde külodu da yoktu ve pürüzsüz amcığı karşımdaydı. Tam dilimi kılıç şeklinde ayarlayıp sokacaktım ki kapı açılma sesi geldi. Hassiktir ya! Hayır abi gelemezsiniz şuan değil şuan değil hayıııııır! Suna bir çırpıda üstünü giyindi ben de aynı şekilde. Annem kapımı tıklatıp içeri girdi.

A- Aa Sunacım merhaba ne yapıyorsunuz bakalım?

S- Ya Arda’nın yapamadığı sorular varmış da onlar için yardım istemişti de onun için geldim. Siz nasılsınız iyisiniz?

A- Ben de iyiyim iyiyim de Arda bu yatağının dağınıklığı ne oğlum bi de misafir getirmişsin odana çok ayıp.

Ar- Özür dilerim anne. Neyse biz soru çözüyoduk bizi yalnız bırakır mısın lütfen.

A- Tamam ya tamam ne bu gerginlik sakin ol 🙂

1.Bölümün sonu

Kankamın Kardeşi

Herkese Merhaba! Ben Arda. 17 yaşındayım. İyi sayılabilecek bir Anadolu Lisesinde okuyorum. 178 boyunda 70 kilo fit sayılabilecek bir adamım. Aileme gelecek olursak; ders baskıyı yapan babam, babamın her dediğine boyun büken annem ve bizimle ayrı şehirde yaşayan bir abim var.

Yine klasik bir okul sabahına uyanmıştım. Alarmı kapatıp yüzümü yıkayıp kendime yalandan bir kahvaltı hazırlamıştım. O sırada babam annemi iş yerine bırakıp kendi iş yerine gitmek üzere evden çıkıyorlardı. Klasik derslerine iyi odaklan çalış vs vs hiç motive etmeyen sözlerden sonra evden çıktılar.

Kahvaltımı yaptıktan sonra tam evden çıkacakken fikrimi değiştirdim ve bugün okula gitmemeye karar verdim. Dershanede telafi ederim diyerek içeri geçip yattım. Saat 3 gibi falan telefonum çaldı. Arayan kankam Ege’ydi. Gözlerimi ovup telefonu açtım.

E- Alo kanka nabıyon?

A-İyi kanka nabıyım yatıyodum.

E- He başka bir şey yok dimi öylesine ektin okulu.

A- Yok kardeşim benim ben iyiyim merak etme sen.

E- Tamamdır hadi görüşürüz o zaman.

Son zamanlarda bana soğuk yapmaya başladığından iyi gelmişti aslında bu konuşma. Aramızın açılmasına da ikizi Beril neden olmuştu.

Ben, Ege, Beril bir haftasonu sinemaya gelmiştik. Tabi Beril ile çok sohbetimiz yok Ege sayesinde aynı ortamda bulunuyorduk hatta çoğu zaman birbirimize yokmuşuz gibi davranıyorduk. Biletleri mısırları aldık ve salona geçtik. Ege en köşeye oturdu Beril ortamıza oturdu ve ben de yanına oturdum. Film Aksiyon/Komedi yabancı bir filmdi. Film ne kadar güzel olsa da her zamanki gibi uyuklamaya başlamıştım yavaştan. Huyumdu bu. Ege gözlerimin yavaştan gittiğini fark edince

E- Kanka yine mi uyuyosun ya gözünü seveyim bir kere de bir filmde uyuma

A- Dostum koltuklar çok rahat ona kapılıyorum ben.

Tam ben lafımı bitirmiştim ki Beril elindeki kolayı üstüme döktü. Ne kadar özür dilese de sorun yok diyerek geçiştirdim ve lavaboya gittim. Üstümü temizledim yüzümü yıkadım ve tekrar salona geri döndüm. Yerime geçtim.

B- Arda cidden özür dilerim karanlıkta kolayı koyamadım yapabileceğim bir şey var mı?

A- Hiç sorun yok gerçekten, kola döküldü yani vücudum erimedi merak etme.

Çok panik yapıyordu. Belki samimi olmadığımızdan dolayı utanmış ve nasıl tepki vereceğimi tahmin edememişti. Tekrardan filme odaklandık ve film bitti. Çıkışta yemek yedik ve sahile indik. Sahil yolunda yürüyüş yapıyorduk.

Ege’nin tuvaleti geldi ve kafelerin birine daldı. Biz de Berille denizi izliyorduk. Aslında Beril çekici bir kızdı. Aslında okulun en güzel kızıydı. Ona sarkıntılık falan yapan bir sürü olmuştu ama Ege hep müdahale etmişti.

Ortam çok sessizdi ve biraz da olsa sohbet edip samimileşmek için konuşma başlattım.

A- Ee Beril nasılsın nasıl gidiyor okul?

Beril’den ses gelmedi. Denize bakmaya devam ediyordu. Elimi salladım ve

A- Beril?

B- Ha? Efendim Arda.

A- Okul diyorum nasıl gidiyor.

B- İyi.

Gerçekten hiç sohbet etmeye hevesi yoktu. Biraz daha üstüne gitsem acaba rahatsız olur mu derken Ege geldi.

E- Olum içerideki tuvalet leş gibiydi ya adamlar klozetin üstüne akıtmış ve silmemişler.

Ortam bir anda sessizleşti. Beril utanmıştı ve ben de bir şey diyememiştim.

E- Ne bakıyonuz la bön bön. Ne dedik sanki. Klozete akıtmışlar dedik sadece.

B- İğrençleşme yine ya. Iğğh, düşünmesi bile iğrenç.

E- Ne iğrençleşmesi güzelim hayatın gerçekleri.

Beril Ege’ye manalı bir bakış atmıştı. Bir şeyler vardı ama hadi bakalım dedim içimden. Yolumuza devam ettik.

Saat 11’e doğru gelirken yavaştan ev yoluna döndük. Ege ses gürültü sevmediğinden ara sokaklardan gidiyorduk. 4-5 adam bir arabanın etrafında doluşmuş biz yürürken dik dik bize bakıyorlardı. İçim bir garip olmuştu. Tam yanlarından geçerken adamlardan biri Beril’e laf attı.

Ad- Hoppa güzellik! Senin bu adamlarla ne işin var be ya?

Ege’ye alttan alttan kanka boşver gidelim bu adamlar boş değildir bak desem de Ege döndü ve adamlara karşılık verdi.

E- Ne oldu kardeş beğenemedin mi bizi? Ayrıca nereden güzelin oluyor tam anlamadım ben ya!

B- Ege boşver ya hadi gidelim bak bi kaza çıkacak şimdi hadi gidelim.

Ad- Dur be güzelim nereye gidiyorsun sen ya. Bak sevgilin de anlamamış tam hem ona da anlatırız bir şeyler.

Ege acayip sinirli bir şekilde adama doğru yürürken artık yapacak çare kalmamıştı. Kavga başlıyordu. Hemen elimdeki eşyaları köşeye koyup Ege’nin arkasından gittim.

Ad- Gelin lan gelin size hayatın acı gerçeklerini öğretelim. Dördü üzerimize doğru yürümeye başladı. Ben az biraz tekvando kursundan kalan dövüş bilgilerimle fena dövüşmesem de altıma sıçıyordum korkudan ama kardeşim dediğim adamı tek bırakamazdım ve Beril’e rezil olurdum. Adamlardan ikisi Ege’ye ikisi bana geldi. Biri sağdan biri soldan geldi. Sağdan gelen hızlı davrandı ve bir yumruk denedi ancak hızla savruldum ve soldaki adamın beline sert bir yumruk geçirdim. Soldaki adam sendelerken sağdaki adam benim toparlanmamı fırsat bulup var gücüyle üstüme atılsa da ondan da sıyrıldım ve adam dengesini kaybetti o sırada diğeri ayaklanıyordu ki Beril Ege diye bağırdı. Sağıma dönüp baktığımda adamlardan biri Ege’yi boyun kilidine almış diğeri karnına çalışıyordu. O sırada yanımdaki adamları boşvererek hemen yardıma koştum. Tam Ege’nin karnına vuran adamı alacakken arkamdan bir şey dang etti. Acayip bir şekilde sarsılmıştım ve gözlerim yavaştan kararıyordu.

Bir kaç saat sonra gözümü hastanede açtım. Yanıma baktığımda Beril başımdaydı ama Ege buralarda gözükmüyordu. Hemen doğrulmaya çalıştım ancak başımın arka kısmı çok fena zonkluyordu.

B- Arda dur kalkma dinlen. İyi misin?

A- Noldu lan bana, Ege nerde? Adamlara ne oldu?

B- Sakin ol. Ben siz kavga ederken polisi aramıştım zaten. Sonra adamlardan biri sana beyzbol sopasıyla vurdu sen de bayıldın. Sonra polisler geldi falan adamları aldılar seni de hastaneye getirdik.

A- Ege nerde peki?

B- O dışarıda kahve almaya gitti. O da karnına baya darbe almış karnım ağrıyor diyip duruyordu.

A- Vay piçler ya. Sen iyi misin peki sana bir şey yaptılar mı?

B- Ben iyiyim de iyi ol lütfen benim yüzümden zaten bu haldesin.

A- Senin hiç bir suçun yok hepsi o pezevenklerin yüzünden.

Aramızda bir sıcaklık olmuştu. Beril elimi iki eli arasına alıp tutmuştu. Ne kadar şaşırıp utansam da bir şey dememiştim. O sırada Ege gelmişti ve bizi böyle görünce biraz yüzü düşmüş ciddi bir hal almıştı.

E- Arda iyi misin kanka.

A- Mükemmelden biraz kötü, sen?

E- Eh işte.

A- Aga ben sana dedim bulaşmayalım heriflere diye.

E- Olum benim yanımda Beril’e laf attılar ve ben de boş mu verecektim.

A- İyi de olum baksana yine biz zararda çıktık.

E- Girmeseydin o zaman Arda kavgaya!

Biraz gerilmişti. Ama bu konuştuğumuzdan değil de az önceki gördüğü yüzündendi bu sinir. Alttan aldım ve sakin davrandım.

Komşuluk Görevi #3

O kadar boktan bir olayın içerisinde kalmıştımki utançtan kendimi Felan öldürücektim. Yaklaşık bı 10 saniye sessizlik olduktan sonra eylül sessizliği bozdu.

E : İzninle içeri geliyorum

B : t-tabi tabi buyur geç içeri ben geliyorum.

Eylül salonda beklerken bende kendi odama geçip üstüme birşeyler aramaya başladım. 5 dakika kadar dolapları kurcaladıktan sonra düzgün birşeyler buldum şimdi en büyük sorun eylülün yüzüne nasıl bakıcaktım. O kapıyı açtığım an kafamda tekrar ediyor utançtan kıpkırmızı kesiliyodum. En sonunda cesaretimi topladım ve odadan cıktım.

Odaya girdiğimde eylül kanepede oturmuş beni bekliyordu. Kapıda farketmemiş olucaktımki üstünde beyaz bir crop altında siyah bir eşofman vardı. Cropdan dolayı meme uçları biraz gözüküyordu Tüm cesaretimle yanına gittim ve oturdum.

B : Şeyy kusura bakma bir an kapı çalınca ani bir şekilde açtım.

Eylül alaycı bir tavırla

E : ahahahah hiç sorun değil. Utanmana Felan gerek yok.

Eylülül böle demesi biraz olsun rahatlatmıştı beni

B : Birşeyler içermisin çay,kahve

E : Kahve alsam güzel olur ya

B : tamamdır hemen hazırlayıp getiriyorum

Kahveleri hazırlamak için mutfağa gittim çay suyunu doldurup altını yaktım. Ardından dolaptan sütü alıp kahveyi hazırladım. Oturma odasına gittiğimde eylül çoktan kitapları kurcalamaya başlamıştı. Yanına oturdum ve kahvesini verdim.
Nazik bir şekilde teşekkür ettikten sonra ders çalışmaya başladık.

Ara sıra o bana sorular soruyor ara sıra ben bilemediğim soruları ona soruyordum. Ufak ufak şakalaşmalar dönüyo hafiften bir kaynaşmaya başlamıştık. 2 saat kadar ders çalıştıktan sonra normal sahbet etmeye başladık. Kısaca flört eder gibi konuşuyorduk. Hatt bana onu aldatan eski sevgilisini bile anlatmaya baslamıştı

E : işte ben bunun mesajlarını yakaladım. Resmen yürüyor kıza, kızda boş değil hemen cevap veriyo. Kim bu dediğimde kuzenim diyip geçiştirdi. Ama peşini bırakmadım. En sonunda kendisi itiraf etti zaten.

B : Cidden çok üzücü bir durum ama olan olmuş çoktan o onun kararı, hem sen güzelsin yani daha iyilerine layıksın.

Son sözümden sonra eylül hafif bir kızardı. Belli etmemek için ben tuvalete gidiyorum diyip odadan çıktı yaklaşık 5 dakika sonra tekrar selam vererek odaya geldi. Yanıma oturur oturmaz bir anda bana sarılmaya başladı. Başta anlam veremedim ama bende sarılmaya karar verdim. Yaklaşık 10 saniye kadar böle durduk ve ayrıldık. Eylül ağlamaklı bir ses tonuyla “sana içini döktüğüm iyi oldu aileme anlatamıyorum böle şeyleri detaylı bir şekilde”

Eylüle tekrar sarıldıktan sonra teselli ettim. Yaklaşık 2 3 dakika sonra kendini toparladı. Bende eylüle bir kahve daha yapmak için mutfağa yöneldim. Tam kahveyi yaparken bir anda kapı çaldı. Kapıyı açtığımda karşımda nehir teyzeyi gördüm. Spor için hazırlanmış altında siyah bir tayt üstünde siyah bir cropla doğal afet gibi görünüyodu. Ben yine kapıda dikilince nehir teyze lafa girdi.

N : Heyy allahım ya kapıda dikiliyor yine bizim oğlan

B : Pardon teyze ya dalmışım tekrardan

N : Evladım sen herşeye dalıyosun ama

B : Senin güzelliğine daldım nehir teyze

N : Ayy salak şey, ne güzelliğim kaldı benim

B : Olmaz olurmu teyze hala genceciksin, hala çok güzelsin

N : İltifatların için teşekkür ediyorum emrecim ama benim kızı alabilirmiyim beraber spora gidicez.

B : Tabi teyze hemen çağırıyorum

Kapıyı hafif aralık bırakıp oturma odasına gittim. Eylülle sarılıp vedalaştıktan sonra yarın ders için tekrar sözleştik.

İnsan Kaynakları Müdürü Zülal – 1

Şirkete girdiğim ilk anda gözüme takılmıştı. Şirketi bana tanıtan, bütün birimleri tek tek gezdiren kişi de oydu.

Bana ertesi gün 40’ıncı yaş günü olduğunu da, yoga yaptığını da şirketin mutfak bölümünde sandviç yerken söylemişti.

Ben de hem jest olsun, hem de aramızda iyi ilişkiler gelişsin diye iş çıkışı Nike mağazasına gidip yoga pants denilen özel bir tayt ve crop top denilen sporcuların giydiği, göbeği ve sırtı açık bir spor kıyafet almıştım.

Doğum günü pastası kesilirken kimsenin hediye vermemesi garibime gitmişti. Şirket bir hediye paketi veriyordu ama şirkette çalışanlardan kimse hediye vermiyordu birbirine.

Utana sıkıla herkesin içinde hediye paketini uzattım, “Doğum gününüz kutlu olsun, nice mutlu senelere Zülal hanım” dedim. Toplantı salonunda kutlama yapılıyordu, içerideki iş arkadaşlarım biraz da “kim bu” edalarıyla bana bakıyorlardı. Belli ki doğru bir adım atmamıştım o anda. Biraz erkendi böyle bir hareket için.

Zülal evliydi. Çocuğu yoktu. Saçları kısaydı. Feminist fikirlere inanıyordu. Pesketaryen denilen, balık dışında et yenmeyen bir diyeti takip ediyordu.

Zülal’in teni bembeyazdı. Yaşına rağmen, vücut hatları muhteşemdi. Beli ince, kalçaları geniş, ne şişman ne zayıftı, gözleri koyu yeşildi. Çocuk da yapmadığı için sanırım vücudu böyle diriydi. Daima pantolon ve tişörtle işe geliyordu. Biraz da erkek gibiydi. Ama sesi oldukça kadınsı, buğulu ve inceydi. İnsanın kulağına biraz edepsiz cümleler fısıldasa, olduğu yere boşaltırdı. Muhteşem büyülüydü sesi. Parfüm seçiminde gül ve ud ağacı notaları olan ürünleri seçiyordu. Bu ona kadınsı ama hafif sert bir hava veriyordu.

Zülal’de gizli bir şeyler vardı. Giyimi & kuşamı bir şeyleri kamufle etmek içindi sanki, daha az göze çarpar hâle gelmek. Belki de başı ağrımasın istiyordu.

Zülal ile frekansımız tutmuştu. Öğlen yemeklerine birlikte gidiyorduk artık. Ara ara ilişkisinin pek iyi gitmediğine dair sinyaller veriyordu, çok açılmadan konuyu kendisi kapatıyordu yine, sonra şirketle ilgili şeyleri konuşmaya devam ediyorduk.

Aradan birkaç ay daha geçmişti. Artık mesai bitmeden yarım saat önce her akşam kahvelerimizi alıp şirketin etrafında yürüyorduk. Yavaş yavaş sırdaş olmaya sa başlamıştık. İlişkisinde ne kadar mutsuz olduğunu o gün anlamışım. Oturduğumuz bankta sohbet ederken kendini bir ara bırakıp başını boynuma bile yaslamış, ben de istemsizce başımı hafif yana eğmiştim ancak daha sonra hemen kendini geri çekmiş ve “pardon, kusura bakma, yorulmuşum” demişti. Hiçbir şey olmamış gibi “önemli değil” diyerek yalan söyledim çünkü başını bana doğru eğdiğinde, polo tişörtünün üst düğmelerinden azcık da olsa memelerini görmüştüm. Son derece diri, bembeyaz memeleri vardı. Teninde pürüz yoktu. Mis gibi kokuyordu.

Mesai bitti, arabama atladım eve döndüm. Zülal aklımdan çıkmıyordu. Gözümü kapatıyordum, gözümün önünde Zülal’in başını omzuma yasladığı an geliyordu. Hayal gücüm olayı devam ettiriyor, Zülal’in çenesini tutup dudaklarını öptüğümü düşlüyordum.

Zülal artık aklıma düşmüştü. Kendimi, şortum üzerinden sikimle oynarken buldum. Bir yolunu bulup mesaj atmalıydım. Saat akşam 9 olmuştu. Geç bir saatti. Evli bir kadına bu saatte mesaj atmak onun başına bela açabilirdi. Bu yüzden son derece resmi bir şekilde:

“Zülal hanım, çok özür diliyorum gece vakti mesai saatleri dışında rahatsız ettiğim için. Yarın şirkette olacak mısınız? Yurtdisi seyahati için birkaç evrak vardı da, sizin onayınız gerekiyormuş. Onları sabah temin edeceğim eğer gelecekseniz.”

Ben atışımı yapmıştım. Dialog nereye gidecek bilmiyordum. Beklemeye başlamıştım.

Zülal mesajıma gülücük işareti ile dönüş yapmıştı. Şaşırmıştım ama biraz da rahatlamıştım. Sonra ikinci mesajı attı: “Öğlen sırdaş, gece Zülal hanım demek, vay beee”.

İçime soğuk sular sepilmiş, iyice rahatlamıştım. Mesaj yazmak güvenliydi. Gerçi şirket telefonuydu ama olsun.

“Yaaa yok 🙂 gece vakti olumsuz bi’ şeye sebep olmak istemedim” diye dönüş yaptım.

“Ne olumsuzlukmuş acaba aklından geçen?” dedi, “Neticede evlisin, belki yanlış anlaşılma olur, baş ağrısı çıkarmak istemedim” yazdım cevap olarak.

“Alemsin” dedi, sonrasında bir fotoğraf gönderdi ve fotoğrafın altında: “2 yıldan beridir aynı evdeyiz ama başka odalardayız. Korkmana gerek yok. Bak yalnızım.”

Fotoğrafta, ilk bakışta çift kişilik yatakta tek başına duran bir insana ait iki tane ayak vardı. Diz kapağının altını gösteriyordu fotoğraf. Öyle erotik bir tarafı yoktu. Ancak fotoğrafta başka bir detay da vardı: karşıdaki elbise dolabı üzerinde duran küçük makyaj aynası.

Makyaj aynasına iyice zoom yapınca, boynundan göbeğine kadar vücudu belli belirsiz görünüyordu. Üzerinde koyu mor tonlarda bir sutyen olduğu kesindi. Bunu bilmeden yapmış olma ihtimali yoktu. Zaten kabarmış olan sikim iyice şişmişti.

Bana gönderdiği fotoğrafın aynısını ben de gönderecektim. Banyodan tıraş olurken kullandığım aynayı getirip yatağımın karşısında duran elbise dolabının üstüne yerleştirdim. Zülal’in yaptığı gibi yatakta oturur vaziyette durdum. Odadaki ışığı hafif kıstım. Fotoğrafa uzaktan bakınca sadece ayaklarımın görünmesini istiyordum ama dikkatli bakınca onu arzuladığımdan da haberdar olmalıydı.

Tişörtümü çıkardım. Üstümde bir şey yoktu. Altıma da sikimi çok kabarık gösteren beyaz, yarı transparan bir sıkı bir boxer giydim. Böylelikle direkt olarak bir şey görünmeyecekti. Onlarca fotoğraf çektim. İçlerinde, sikimi en kabarık ve belirgin gösteren fotoğrafı seçip attım. Fotoğrafın altına:

“Ben 4 yıldır hep aynı odadayım, bende de durum farklı değil gördüğün gibi” yazdım. Fotoğrafa güneş gözlüklü emoji attı. Bir şeyleri fark etmiş olmalıydı.

“Yarın işe geleceğim. Şimdi uyumam lazım. İyi ve yalnız dinlenmeler” diye mesaj attı, hevesim kursağımda kalmıştı doğrusu. “İyi geceler Zülal, farklı & dsha güz sabahlara” diye mesaj attım. Yataktan kalktım, masanın başına geçtim, Zülal’in çok bulanık olsa da vücudunu hayal edip asıldım. Kan ter içinde kalmıştım artık. Sonunda boşaldım. Çok yorulmuştum. Direkt yatağa geçtim ve uyudum.

Ertesi sabah Zülal’in odasının önünde geçerken el salladım, bana gel gel işareti yaptı, kapıyı çaldım, odasına girdim. Aynı odada Başak hanım ve Derya adlı bir stajyer kız da çalışıyordu. Başak’ın vücudu da yüzü de sesi de çirkindi. Hiç ilgimi çekmiyordu. Derya tam bir çıtırdı, bütün erkekler etrafında cirit atıyor, o da herkese mavi boncuk dağıtıp duruyordu. Zülal bu durumdan nefret ediyordu.

Zülal, “toplantı odasına geçelim” dedi, ayağa kalktı. İlk defa etek gitmişti. Diz kapaklarının üstündeki eteği baldırlarının tam ortasına kadar geliyordu. Çorap da giymemişti. Bembeyaz bacakları ipek gibiydi sanki.

Toplantı odası, İnsan Kaynakları görüşmelerinin yapıldığı, oda içinde bir odaydı. Penceresi yoktu. Store perdeleri indirince dışarıdan bir şey görünmüyordu.

Zülal hanım çantamı odama bırakıp hemen geliyorum dedim. Hafif hareketlenmiştim bile. Bir fırlamalık yapıp hızlıca çantamı odama attım, belgeleri yanına alıp lavoboya geçtim, sikimi okşayarak biraz daha kabarttım ve boxer’ımın kenarında dışarıda bıraktım, pantolonumu tekrar üzerime çektim. Böylelikle, giydiğim pantolon üzerinden sikimin boyutu ve ucunun şekli belli olacaktı.

Kapıyı çalıp içeri hızlıca girdim odadakilerin dikkatini çekmemek için. Zülal masanın bir tarafında oturuyordu. Ben karşısına geçip oturacaktım. Odada bir süre ayakta durdum, kapıyı kapatıyor gibi yaptım, perdeyi düzelttim, elimdeki belgelerle oynadım. Sikimi fark etmesini istiyordum ve amacıma ulaşmıştım: Fermuarıma bakıp dudağını ısırmıştı. Hemen yerime oturdum.

Gayet resmi bir şekilde, biraz da içeridekilerin duyacağı şekilde “Zülal hanım nasılsınız?” gibi sıradan sorular sordum birkaç dakika. Zülal gözümün içine bakıyor, gülümsüyordu ben yurt dışı seyahati ile ilgili detayları anlatırken.

Bir bahaneyle yanına sokulmak, kokusunu duymak, becerebilirsem dudağını öpmek hatta başarabilirsem elimi tişörtünden içeri sokarak memesine dokunmak istiyordum. Ateşle barut gibiydik. Artık sikim iyice görünür hâle gelmişti.

Saçma bir bahaneyle “bakın o detay şurada yazıyor” diye kağıdı tutup göstermek için ayağa kalktım, Zülal’in yanında diz çöktüm. Mini eteği oturunca iyice yukarı çıkmıştı. Külotu ortadaydı. Aynı koyu mor renkteydi. Gözümü ayıramıyordum.

Ayakta durmak yerine dizlerimin üstüne çöktüm, bacaklarına daha yakındım artık. Nefis baldırları vardı. Sol elinde tuttuğu dolma kalemin arkasıyla yüzümü masaya doğru çevirdi, kağıtlara bakmadığımı biliyordu. Henüz adım atamamıştım. Odada çok yüksek bir elektrik vardı.

Ben evrakları okurken sandalyede hafif doğrulur gibi yaptı. Hafif bir hışırtı da gelmişti ne olduğunu anlamadığım. “İşte durum bu şekilde Zülal hanım” dedim, ayağa kalkacaktım ki omzuma bastırıp olduğum şekilde kalmamı sağladı.

Kafamı çevirdiğimde üzerinde külot yoktu, bacaklarını ayırmıştı. Yüzüme bakıp “öp” dedi. Burnumu baldırlarına sürerek dudaklarımı amına yanaştırıp usulca üzerinden öptüm. Amı tazecik görünüyordu. Islaklığı artık dışarı taşmıştı. Üst üste üç dört defa öptüm. Dudaklarımda Zülal’in am suyu vardı. Bırakamıyordum.

Bacaklarını kapattı. O da biraz şaşırmıştı olayın buraya gelmiş olmasına. “Dur lütfen” dedi. Durdum. Kendi dudaklarımı yaladım. “Tadın çok güzel” dedim. Bir şey demedi. Ayağa kalktım. Kendimi biraz toparladım. Sikimin konumunu yukarı doğru düzelttim belli olmasın diye, tekrar boxer içine aldım.

“Sanırım gitsen iyi olur” dedi. Ayaktaydım halen. Fermuarımı açıp sikimi çıkardım, gözleri fal taşı gibi açılmıştı. “Ucunu azcık em öyle gideceğim” dedim. Sikimin ucunu azcık emdi ve sonra tamamını ağzına aldı. Bunu beklemiyordum doğrusu. Sonra sikimin başına bi’ öpücük kondurdu, “Hadi artık git lütfen” dedi. Fermuarımı kapattım. Ayağa kalktı. “Dilini emeceğim” dedim. Kendimi tutmakta zorlanıyordum. “Tamam hadi bu son, lütfen artık dikkat çekmememiz lazım” dedi, dilini çıkardı, dilini emdim. İnanılmaz bir lezzeti vardı dilinin.

Toplantı alanından önce o çıktı, ardından ben. Odasından ayrılırken “diğer evraklarla ilgili yine uğrarım müsait olduğunuzda Zülal hanım” dedim.

Akşam olmuştu. Odasının önünde geçerken Zülal’i göremedim. Kapıyı çalıp içeri girdim. Stajyer Derya vardı odada sadece. “Zülal hanım nerede?” dedim, “erken çıktı kendini iyi hissetmiyormuş galiba” dedi.

Mesai bitmek üzereydi. Eve gelmiş duş almıştım. Aklımda Zülal dışında bir şey yoktu. Mesaj atmaya karar verdim.

“Zülal hanım iyi geceler. Müsaitseniz bir şey soracağım evraklarla ilgili” yazdım. Hâlen çekiniyordum. Cevap olarak “Mesai saatleri dışında yazmanız yakışık almayan bir davranış, yarın konuşuruz” diye cevap verdi. Moralim çok bozulmuştu.

Gece boyu uyuyamadım. O hafta Zülal benimle neredeyse hiç dialog kurmadı. Ne öğlen yemeğine çıkıyor ne de akşam kahvesine geliyordu.

Cuma gecesi iş çıkışı stajyer Derya’yı gönderip beni odasına çağırttı: “Anlatacaklarım var. Akşam sana gidelim mi? Müsait misin?” dedi. “Ev biraz dağınık ama müsaitim” dedim.

“Farklı saatlerde çıkacağız. Sen ön kapıyı kullanacaksın ben arka kapıyı. Aracımı senim evin karşısındaki otoparka bırakacağım. Beni otoparkta bekleyeceksin. Sonra beni alıp senin evinin altındaki otoparktan geçeceğiz.” dedi. Tamam dedim.

Asansörde yanyana iki yabancı gibiydik. Asansörden indik. Evin kapısını açtım, içeri girdim, ardımdan o da içeri girdi arkasına bakarak. Kolundaki çantayı bırakmadan yanıma geldi, dudaklarımı öpmeye başladı, elini sikime attı ve” çabuk sik beni, fazla vaktimiz yok” dedi.

Elimi külotundan içeri soktum, çoktan fırın gibi yanıyordu, sırılsıklam olmuştu. Üzerinde kısa ama geniş bir etek vardı. Çıkarmasına fırsat vermeden koltuğa yatırdım, eteğini yukarı doğru beline kadar sıyırdım, külotunu dizlerine kadar çektim, bacaklarını omzuma aldım, kendi pantolonumu boxer ile birlikte hemen çıkardım. Heyecandan kalbim infilak edecekti.

Sikimi Zülal’in amının suyu ile ıslattım hafif, şimdiden inlemeye başlamıştı. “Sik beni, çabucak sik” diye inliyordu. Sikimi yarıya kadar sokmuştum ki çığlık atmaya başladı, inlemeleri odayı dolduruyordu. Bacaklarına iyice sarıldım, en sert şekilde sikmeye başladım, vücutlarımız birbirine değdikçe tokat sesi gibi sesler çıkıyordu.

Zülal’in bacakları titriyor, gözü kayıyor, sesi inceliyordu ara ara. Bu orgazm olduğuna işaretti. Zülal defalarca boşaldı. Artık bedeninde hal kalmamıştı. Ben de boşaltmaya çok yakındım. Bacaklarını bıraktım, Zülal’in ağzının yakınına gelip “taşşaklarımı em, boşalacağım” dedim. Yorgun olmasına rağmen dediğimi yaptı, sonra yönümü değiştirdim, sikimin ucunu ağzına verdim. “Ağzıma boşalma lütfen, şimdi değil, sonra yaparız” dedi. Sikimi ağzına aldığından beri kendimi kaybetmiştim, saniyeler içinde patlayacaktım, bu yüzden dediğini tam anlamadım, sikimi biraz daha ağzının içine bastırıp boşaldım. Ses çıkarmadı. Bütün döllerimi yuttu, bir süre daha sikimin ucunu emmeye devam etti içinde hiçbir şey kalmayana kadar.

Zülal’in yanına uzandım. Elele tutuştuk bir süre. “Hiçbir yere gitmek istemiyorum ama gitmek zorundayım” dedi. Makyajını tazeledi. Hızlıca hazırlanıp evden ayrıldı.

Olduğum yerde sızmış kalmışım. Kalkıp duş aldım, bir şeyler atıştırdım, kahve demledim, soft bir müzik dinliyordum. Keyfim yerindeydi. Çok güzel bir kadını güzelce sikmiştim.

Gece bir mesaj geldi Zülal’den:

“Yarın gece bize gel, eşim ve bir arkadaşım da bizimle olacak. Akşam yemeği yiyeceğiz. Lütfen bu teklifimi reddetme, her şey yolunda.”