Kategori arşivi: Yetişkin Hikayeleri

İçimdeki Öfke Bölüm 2

İçimdeki Öfke

Spiker: ŞURA Holding sahibi Sayın Ahmet Şura Bey ve ailesi yardım balosuna geldiler hemen sizlere çalışanımız Leyal ile aktarıyorum, evet Leyal sendeyiz.

L: Evet Hande Hanım, burası çok kalabalık bir sürü zengin aile Türkiye ve bazı Avrupa devletlerinde büyük işler yapan, zengin isimler hepsi burada, bu gece ki büyük yardım bağışı için toplanmış durumda.

Sp: Gördüğünüz üzere bu gece söylediğimiz gibi. Bir sürü önemli aile, bir sürü insan için mazlumlar ve yoksullar ayrıca hastalık derdi olanlar için büyük bir bağış toplanacak ve gelir vakıf aracılığı ile dağıtılacak.

L: Ahmet Bey, Ahmet Bey açıklama yapmak ister misiniz, bu bağışlar sizce yetecek mi?

Ah: Halkımız merak etmesin! Burada toplanan 1 kuruş bile cebimize girmeyecektir, bütün yardımlar gerekli yerlere yollanacaktır.

L: Ahmet Bey, aileniz ile sizi görmek bizleri şaşırttı normalde her gittiğiniz yerde tek görürdük sizleri.

Ah: Ben de bir babayım yoksulluk çektim azim ettim, zengin oldum ve şimdi buradayım hayatta değişmeyen tek şey ailem oldu bugün onlarla burada olmak istedim.

L: Başka bir açıklama yapmak ister misiniz efendim.

Ah: Fazla insanları bekletmeyeyim Hanımefendi ben artık içeri geçeyim bütün emekçi kardeşlerime iyi geceler.

L: İyi geceler efendim. Evet Hande Hanım şu an burada başka bir gelişme yok sizdeyiz efendim.

Sp: Leyal Hanım’a teşekkür ederiz. İşte gördüğünüz gibi ŞURA Holding sahibi ve ailesi’nin katılımıyla herkes gelmiş oldu sayın izleyenler, ileri ki saatte olacak gelişmelerden sizleri haberdar edeceğiz.

Babamın yaptığı konuşmadan sonra içeri girdik, babam sağına annemi soluna da ablamı almıştı bütün arkadaşları ile, teker teker konuşarak selamlaşıyor, annem ve ablamı onlara tanıtıyordu. Ben arkadan bir masaya geçtim ve kenardan insanları izliyordum.

Babam kenardan hiç olmadığı kadar sakin ve tatlı bir seslenmesiyle kendime geldim.

B: Oğlumm gel arkadaşlarımla tanış!

Hafifçe yerimden kalktım ve yanlarına doğru gittim. Bir adam elini uzattı ve bana “merhaba delikanlı!” dedi. Ben de kendisine “Merhaba Beyefendi!” dedim. Diğer adamlarla da tokalaştım ve tanıştım. Babam kenardan beni yalandan övüyor ve sevgi dolu yaklaşıyor ablam da, annem de babama katılıyordu.

X: Ee genç adam, böyle bir aileye sahip olmak seni mutlu ediyordur, sonuçta baban hem Türkiye’de hem de Avrupa’daki işlerde başarılı bir adam.

İlk baş biraz bekledim, tam lafa girecekken hemen annemin omzumu sertçe sıkması ile içimden sinirlendim. Fakat bazı şeyleri belli etmeden, normal bir şekilde cevap verdim.

Evet efendim, çok iyi bir aileye sahibim onlar benim için çook değerlidir (gülerek) hakları ödenemez!

Ablam araya girdi ve; sen istersen etrafta dolaş biz bir şey olursa sana haber veririz!

İyi siz bilirsiniz!

Uzak bir köşeye çekildim fakat ne olur, ne olmaz diye babamın hareketlerini takip ediyordum. Bir süre sonra şık giyimli, buğday tenli, 1.70 boyunda, güzel bir vücuda sahip mankenleri andıran bir kadın yanıma yanaştı.

Xk: Merhaba!

Merhaba!

Xk: Siz Ahmet Bey’in oğlu olmalısınız!

Evet, siz kimsiniz acaba?

[Elini Uzattı]

Xk: Ben babanızın ortaklarından biriyim, uzun zamandır bizimle çalışıyor, daha doğrusu biz ona çalışıyoruz.

Anladım, siz de mi bağış yapacaksınız?

Xk: Evet, burada toplanacak her para tamamen yerine ulaşacaktır.

Umarım…

Kenardan babam bizi görmüştü hemen yanıma geldi ve yüksek bir sesle “hoş geldiniz, gelin bizim tarafımıza diğer ortaklarla konuşuyoruz hem” dedi.

Kadın “Oğlunuz da pek maşallah yakışıklı çocukmuş!” demişti. Babam da bana sarılıp “öyledir bir tanedir benim oğlum” diyordu.

Bu yapmacık tavırlarından hemen soğumuş, babamı iktirmiştim.

Hanımefendi size iyi geceler, umarım büyük bağışlarda bulunursunuz!

Xk: Çok bağış yapacağız merak etmeyin genç beyefendi iyi geceler!

Hızlı adımlarla yanlarından uzaklaştım. Babamı uzaktan takip ediyordum, aradan biraz süre geçti ve bir an ablam dibime geldi.

A: Babamı mı izliyorsun sen?

Çok bayılıyorum ya zaten babana!

A: Dua et eskisi gibi pek davranmıyor sana, yoksa kapıda köleydin hala!

Derdin ne kızım senin, eğlence merkezi miyim ben? Git aptal olan mal arkadaşlarınla, oyna, takıl ne yapıyorsan yap!

A: Bak Aras…

Ne Aras’ı kızım ha, ne Aras’ı. Benden başarılı değilsin, benim kadar dürüst, adil, akıllı birisi değilsin, insanlar senden nefret ediyor. Sırf baba parası ile buradasın, bentley’e biniyorsun ama haketmiyorsun.

Çevrendeki insanlar seni para için yanında tutuyor. Benim belki bir ailem yok ama bazı şeylere sahibim ve senin bunlara sahip olman çok zor.

A:…

[Babam gözden kaybolmuştu, hemen etrafa bakındım.]

A: Bana baakkk.

Ya bi siktir git.

A:…

Babanı bulunca ağlarsın ona hadi görüşürüz.

Hemen ablamın yanından ayrıldım ve etrafta babamı aramaya başladım. Etrafı iyice arıyor, didik didik ediyordum. Hemen aklıma bir kaç arkadaşına sormak geldi. Yanlarına gidip teker teker soruyordum ama kimse nereye gittiğini bilmiyordu.

Biraz sonra erkekler tuvaletinin olduğu taraftan babam sakince çıkmıştı. Fakat bu sefer dikkat etmiştim ki kravat yoktu. Yeni aldığı kravat yok ve babam o kadar para veriyordu bu kravatlara. İlginç?

Hemen hızlıca babama görünmeden erkekler tuvaletine doğru gittim, ilk baş başkaları var mı diye, bütün kapıları tıklattım fakat sonra kapıyı açtığımda hepsinin boş olduğunu gördüm. Aklıma içeride çöp kutusu olduğu geldi ve hemen çöpün kapağını açtım.

Biraz karıştırdıktan sonra babamın kravatı elime geldi hemen çektim ve biraz inceledikten sonra gördüğüm şeyler beni şaşırtmıştı. Diş izleri ve ıslaklık ile beraber küçük delikler vardı. Ayriyeten siyah bir ruj lekesi de belli oluyordu.

Tahmin ettiğim gibi kadın bu bağış balosuna gelmişti, acaba kimdi?

Hemen kravatı cebime koydum ve ellerimi yıkayıp lavabo’dan çıktım. Hızlı adımlarla birlikte tekrar geri döndüm.

Etrafıma bakıyor, terleme ya da makyajını tazeleyen biri var mı diye. Fakat herkes neredeyse kırmızı ya da koyu tonlarda kullanıyordu rujunu. Büyük ihtimal ile kadını göremeyecek hatta kim olduğunu bulamayacaktım.

Fakat Derya abla bana adrese git demişti ancak ben kadını ilk baş kendi gözüm ile görmek istiyordum. Neden böyle bir düşüncedeyim anlayamıyorum fakat içim içimi yiyordu bir nevi…

[Kısa bir süre sonra]

B-bir dakika, ya az önce konuştuğum kadınsa. İsmini söylememişti! Allah! Belki o kadın babamın annemi aldattığı kadın dı. Amacım şu an onu bulmak ve ismini sormak olmalıydı ama etrafta görmüyordum.

Düşünüyorum, etrafıma da bakıyorum ama yoktu. 5 dakika düşündükten sonra davetli listesine bakmak gelmişti aklıma. Yavaşça acelem yokmuş gibi kapı’daki görevlilerin yanına gittim, uzun olan adam’a listeyi görebilmek için ricada bulundum.

Adam koca listeyi bana uzatmıştı, iyi ki liste alfabetik sıra ile yazılmıştı. Hemen yukarıdan okumaya başladım. Sıra ile bütün isimleri gözden geçiriyordum. Biraz daha baktıktan sonra Alya Rhamil isminde bir kadın gözüme çarptı.

Listede tek bu isim A.R kısaltmasına uygundu, hemen telefonumu açtım ve ismini yazdım. Biraz araştırınca da şirketimize çalışan bir kadın olduğunu tamamen teyit etmiştim.

2 dakika hava aldım ve sonra tekrar içeri geçtim. Biraz daha babamı takip ettikten sonra, Alya Rhamil isimli kadın arkadan gelip babamın yanında duruyordu. Annem saf olmasa belki işkillenebilirdi ama maalesef ki anlayamayacak kadar saf kalıyordu bu konumda.

Biraz daha sıkıcı atmosferde bulunduktan sonra arka kapıdan çıktım, telefonumu çıkardım ve Derya abla ile konuşmaya başladım.

Abla.

De: Evet canım?

Kadını buldum!

De: Nasıl orada mı o kadın da?

Evet ismini öğrendim zaten adresi biliyorduk, tek yapmamız gereken şu an bir fikir üretmek. Ben senin yanına geliyorum evindesin değil mi?

De: Evet canım!

20 daikaya oradayım, görüşürüz!

Telefonu kapattığım gibi bir taksi çevirdim ve adresi verip Derya abla’nın yanına yol aldım.

[!Burada, sizleri sıkmamak için olayları Derya’ya anlatılmış olarak gösterdim buradan sonrası plan yapma aşamasıdır!]

De: Peki şimdi ne olacak?

Güzel ve kaliteli bir kamera ve birazcık çaba lazım.

De: Baba’nın videosunu mu çekeceksin?

Başka ne yapabilirim sence kamerayı?

De: Haklısın…

Neyse ablam ben gideyim, kendine iyi bak!

De: Sen de…

De: Şeyy ya da, yani istersen kalabilirsin yarın tatilim var sonuçta.

Hmm? Aslında iyi olur. Hem tekrar dönmek taksi tutmak falan, biraz yorar beni!

De: Aç mısın?

Ne yalan söyleyeyim, evet açım.

De: Lazanya var, gel masaya yiyelim beraber.

Beraber yemek yerken, gözüm hep Derya abla’nın üstündeydi. Derya abla çok güzel bir kadındır keşke bir şansım olabilseydi ona karşı ama bu imkansız gibi duruyor.

De: (gülerek) Neden öyle bakıyorsun bana?

Hiç. Sadece…

De: Söyle bakalım canım benim.

(ne söylesem kifayetsiz kalacaktı, büyük ihtimalle ona olan duygularımı anlayacak ve belki de benden uzak duracak ya da bu düşüncemi kafamdan silmemi isteyecekti)

Y-yok abla bir şey merak etme. Lavabo ne tarafta acaba?

De: Koridor’da sol 3.kapı canım.

Sakin ve içimde buruk bir duygu haliyle lavabo’ya gittim, kapıyı açtığımda ışık otomatik olarak yanmıştı. Hemen elimi sabunlayıp yıkamaya başladım, nedense içime bir ateş düşmüştü. Yanıyor gibiydim, gömleğimi çıkardım, göğüs kafesimden başlayarak yüzüme doğru soğuk su tutmuş, bir nebzede olsa ferahlamıştım.

Gözüm bir an arkamda duran kirli sepetine takıldı. İçimde olan merak arzusu ile yöneldim hızlıca. Kirli sepetine açtığımda kıyafetleri vardı biraz aşağıya elimi soktuğumda beyaz dantelli içini gösteren bir külot vardı.

Kafamdaki karanlık köşeden bir ses “İçine çek, kokla onu, koklamalısın hadi!” diyordu. Bir taraftan gelen “Sen bu değilsin, haydi bırak onu yerine” diyordu.

Alnımdan yavaş yavaş terler akıyor, ellerim titriyor, vücudumu tekrar ateş sarıyordu. Kalbimin atışı hızlanmaya ve ortamın gerginliği artmaya devam ediyordu…

En sonunda, kendimi kaybetmiş bir şekilde. Bir canavar gibi burnuma doğru külotunu götürdüm. Sanki hiç nefes almamış gibi kokusunu içime çekiyordum. Gözlerim kapanmış koku içimde dolaşıyor beynimin derinliklerine işliyordu. Kokusu müthişti…

[Bir an çalan kapı sesiyle]

De: Aras! İyi misin?

Bu sesle gözlerim açıldı ve hemen kendime geldim, elimde duran külotu yerine tekrar koydum ve tok bir sesle; İyiyim abla, iyiyim sadece biraz başım dönüyor merak etme.

Elimi lavaboya dayamış diğer elimle de gözlerimi ovuşturuyor boğazımı kaşıyordum.

De: Gelebilir miyim?

Gelebilirsin.

De: İyi misin?

İyiyim abla yok bir şey.

De: Bak bir şey varsa söyle!

Yok abla, hatta ben gideyim!

De: Nereye?

O an cevap vermeden gömleğimi ve ceketimi alıp çıktım, merdivenden aşağı doğru inerken gömleğini giymiş ceketimi de hızlıca giymiştim. Kapıyı açtım dışarısı yağmurluydu ağır ağır yağan yağmur asfalt zemine mermi gibi düşüyordu.

Bir an yağmura aldırmadan dışarı çıktım yavaş yavaş yolun karşısına yürüdüm, taksi gelmesini bekliyor, yağmurdan ıslanan takım elbisem vücuduma yapışıyor soğuktan titremeye başlıyordum.

Bir an gözlerim gökyüzüne doğru kayarken, gözüm Derya abla’nın evinin camlarına kaydı. Derya abla beni yukarıdan izliyordu. Onu görünce yine aynı duygular kafamdan geçmeye başladı, içimde o yine daralma ve aşırı sıcaklık duygusu beni kemiriyordu.

Boğazım sanki düğümlenmiş içim daralmıştı, elimi göğüs kafesime attım, derin derin nefesler alıyordum. Ama sanki aldığım her nefes beni daha fazla çökertiyordu.

Gözlerim kararmaya ve dengemi kaybetmeye başlamıştım, göz kapaklarım sanki ağırlık altında eziliyor ama yine de ayakta kalmaya çalışan bir asker gibiydi.

Ve bir anda kendimi kaybettim ve yere devrildim…

İçimdeki Öfke Bölüm 1

Herkese selam! Ben Burhan Aras, 1.89 boyunda, 82 kilo, esmer, yeşil gözlü, uzun saçlı 19 yaşında hayatında sorunlar yaşayan bir gencim. Sizlere anlatacağım bu berbat hayatımda, değişen ve düzelen. Yeni hayatımın adımını attığım ve kendi yolumda ilerlemeye çalıştığım, içerisinde ailemden tutun psikoloğa evimizde çalışan hizmetçimize ve okuldaki yakın çevrem dahil. Yaşadıklarımı teker teker anlatacağım! -İyi Okumalar-

BÖLÜM 1 [İHANET]

Her şey babamın beni geceleyin dışarıda gecelik takımlarımla bıraktığı gece başlamıştı. O kadar bağırmıştım sanki megafondan konuşuyordum, babam evin kapısını kilitlemiş, bense yağmur altında bekliyordum.

Pg: Peki daha sonra ne oldu annen, ablan ve ya hizmetçi açmadı mı sana kapıyı hiç?

Hayır annem ve ablam yukarıda beni camdan izliyordu, sadece izliyordu…

Pg: Derya hanım nerede peki?

O zamanlar hizmetçimiz, yaşlı bir kadındı, aslında vicdanlıydı fakat bana kapıyı açamazdı, yoksa babam canını okurdu kadıncağızın. O da haklıydı bir nevi…

Pg: Peki hep böyle mi oldu? Baban her gece, her gün sana bunu mu yaptı?

Sadece canı istediğinde böyle yapar, keyfi yerindeyse sadece annemi ve ablamı önemserdi. Ben aslında bir sürü elmasın arasında değersiz bir demir parçası gibiydim.

Büyükdükçe, ailemle arama daha fazla set girdi. Okul yıllarında başarım arttı, hala da öyle zaten. Annem ve babam veli toplantılarında iyi bir aile rolü oynuyor, diğer insanlara örnek bir birey gibi davranıyordu.

Doğum günlerimde orta okul zamanı sadece yaşlı hizmetçimiz kutlardı. O da gittikten sonra yerine Derya hanım geldi. O gelince ilk başta uzak davranıyordum kendisine, ailem beni ona karşı bildiğin örgütlemişti…

Fakat, Derya hanım beni diğer çocuklardan farklı görmüştü aslında bunun etkisi kendisinin de genç bir kadın olmasından kaynaklıydı. Evimize ilk defa 21 yaşındayken gelmişti.

Ben orta okulu bitirip liseye geçtiğim dönemdi. O zamanlar sınavdan güzel, yüksek bir puan alınca annem hemen araya girdi ve kendi özel lisesi vardı oraya kayıt ettirmişti beni.

+18 hikaye oku

Pg: Güzelmiş en azından ailenin okulu ve annen seni oraya aldırarak aslında düşünmüş seni.

Hayır genel başarım ve etkinliklerden okuluma kazandırdığım ödüller hatta sanat alanındaki başarım sayesinde eski okulum bayaa tanınmıştı. Bu sebeple, kendi okuluna da bir katkım olur belki diye beni istedi.

Pandemi dönemi çıktı sonra tabi. Her şey alt üst oldu, ben de imkanım varken videolar izleyerek dövüş hareketleri öğrendim. Her sabah erkenden kalkıyor, antrenman yapıyor evdeki spor salonunda ağırlık kaldırıyor ve diyet yapıyordum.

Pg: Peki aile’nin bu tavırları hala devam ediyormuydu?

Hiç yaklaşım göstermediler ki tavırları dursun da sulh yolunu bulsunlar.

Pg: Devam edelim.

Sporlarla uğraşırken, dövüş sanatları benim için mükemmel işliyordu, bir sürü hareket öğreniyor odada kendi kendime bunları tekrar ediyordum.

Pandemi rahatlayınca ilk hedefim judo ve wing-chun’u nereden yüz yüze öğrenirim bunun için araştırma yaptım ve kendime çok iyi bir hoca buldum. Özellikle wing chun konusunda iyi hoca bulmak çok zor.

Pg: Öğrenmek istemenin asıl sebebi ne peki, bence farklı bir sebebi vardı.

Tahmin ettiğiniz gibi olduğunu düşünüyorum, olası bir durumda ona haddini bildirmek içindi.

Pg:…

Neyse süre dolmuş herhalde, borcum ne kadar Simay Hanım?

Pg: Yok, merak etme. Bugün bana anlattıkların için bir şey ödemene gerek yok…

Teşekkürler Simay hanım! İyi günler.

Pg: Size de genç beyefendi…

Bugün de güzelce anlattıktan sonra artık evime gidebilirim. Hayatım böyle geçiyordu. Psikolog, dövüş, okul ve ev sıralama yanlış belki ama her neyse.

[Kısa bir süre sonra]

Kulaklığımı taktım, müziğimi sakince dinliyordum. Bir an kaldırımda yere bakarak yürürken aklıma Selin’i aramayı unuttuğum geldi ve hemen müziği durdurup, numarasını çevirdim ve aramaya başladım…

-Aradığınız numaraya şu an da ulaşılamıyor, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz…

-The number you have called cannot be reached at the moment, please try again later…

Herhalde meşguldü ya da başka bir işi vardı yoksa şimdiye kadar arardı. Tekrar müziği açtım yolda yürürken, arkamdan bir araba kornası çaldı.

Hafifçe arkama döndüm, tabii ilk başta etrafıma baktım ama kimse yok gibiydi. Arkamı döndüğümde Haluk Abi beyaz Porsche ile durmuştu.

Yüksek bir sesle “atla dostum” dedi. Ben de hemen bindim. Haluk abi arkadaşım Yağmur’un babası Defne hanımın kocasıydı. Klass bir adamdı.

H: Naber adamım.

İyilik abi ne olsun işlerim vardı okuldan çıktığım gibi onları hallettim şimdi eve dönüyorum.

H: Güzel güzel, akıllı adamsın oğlum sen, sen tam disiplinli bir gençsin.

Sağ ol abi.

H: Ee dostum, senin araban yok mu da yürüyerek gidip geliyorsun?

Yok abi, neden sordun ki?

H: Oğlum baban benden zengin adam, alsın sana bir araba. Misal ablanda mis gibi Bentley var. Sen de iyisine binmeyi hakediyorsun sonuçta yanlış mı düşünüyorum?

Haklısın abi ama gerek yok, hem uzun zamandır sporla uğraşıyorum ritmimi iyi tutturmuşum. Böyle bir durumda, araba ile gidip gelirsem düzenim alt üst olur.

H: Ne diyeyim keyfin bilir. Ee kızlarla aran nasıl?

Güzel abi, her zaman olduğu gibi.

H: Vay vay vay, bir ara yemeğe gel uzun zaman oldu, hem fifa atarız yemekten sonra.

Tamamdır abim, olur yaparız.

[5 dakika sonra villanın önünde durduk]

H: Ee adamım geldik senin yolunun sonuna, kendine iyi bak! Bir ara tekrar görüşürüz. Dediğim gibi yemeğe gelmeyi unutma…

Eyvallah tamamdır abim, en kısa sürede söz veriyorum.

Vedalaştıktan sonra güvenlikçilere kapıyı açmalarını söyledim. Kapıda duran görevliler benimle uğraşmayı seviyorlardı. Birazcık bekledi.

Aç kapıyı! Hadi lan açsana!

Gülerek kapıyı açtı. Sinirden kendimi yiyordum ama bir şey yapamıyordum. Sonuçta babam gibi bir adama çalışan bu adamlar, babamdan farksızdı ve uğraşırsam başıma dert alırdım. Eve geçtim, kapıyı açtığımda direk Derya Hanım karşımda bitmişti.

Tatlı sesiyle “Hoş geldiniz Aras Bey!” demişti. Bu sesi duymak sanki çayırda, bir yaz gününde ağaçların içinde çimenlerin arasına yatıp, kuş sesini dinlemek gibiydi…

Aynı ses tonuyla “hoş buldum Derya Hanım!” dedim. Biraz kapının önünde sohbet ettikten sonra odama doğru çıktım. Koridordan geçerken Ablam Ayla omzuma bilerek çarptı ve dönüp “salak salak yürüme adam akıllı yürü” demişti. Ya abi bunu kırbaçlayıp götüne şişe sokmak vardı ama neyse.

Odama adımımı attım, hemen bütün kıyafetlerimi çıkardım ve kirlilerimi makinama attım. Temizleri çıkardığım gibi hemen duşa girdim. Sıcak suyun altında 10 dakika kaldıktan sonra, çıktım ve kurulanıp yemek için aşağı indim.

Herkes yemek masasında oturmuş yemeği bekliyordu, ben de gelip oturdum ve yemeği beklemeye başladım. Annem, babam ve ablam birbiri ile sohbet ediyor ben de öylece çatal ve kaşığı hareket ettiriyordum.

Yemekler geldi, Derya abla herkesin tabağına koydu ve mutfağa geçti. Masada, bir balo benzeri bir şey konuşuluyordu. Sonra kenardan bir ses.

B: Şşhh, aloo

Ne oldu?

B: Ne, ne oldu. Adam gibi cevap ver!

Sadede gel.

B: Yarın akşam bir balo var sen de maalesef ki geleceksin. Adam gibi dur bizi rezil etme sakın.

Öylece bir mal misali bakıyordum adama…

Her an kendimi kötü bir şey dememek için tutuyordum, elimde tuttuğum bıçağı iyice sıkmaya başladım, elim biraz titremeye başlamıştı. Sonra kontrolü tekrar sağladım.

Sakince, doğruldum ve “iyi tamam” dedim. Yemeğimi bu sefer bitirdim ve kalktım. Sinirli biçimde odama geçtim ve kum torbasına bugün öğrendiğim hareketleri uyguluyordum, yanına da yeni aldığım iskelet benzeri bir aleti kurdum ve üstünde çalıştım.

Kapım çaldı ve içeri Derya Abla girdi.

Abla?

De: Nasılsın?

İyiyim geç otur! Bir sorun mu var?

De: Yok sadece seni merak ettim.

Anladım, sen nasılsın abla günün nasıl geçti.

De: Benim iyi de masada olanları duydum, senin bıçağı sıkışını görünce umarım kendini tutarsın diye dua ettim.

Artık bazı şeylerde kendimi tutabiliyorum ablam, merak etme sen.

De: Aslında sana söylemem gereken başka bir şey var ama nasıl söylerim bilmiyorum!

Nasıl bir şey?

De: Ş-şey…

Abla haydi???

De:…

A-abla!

De: Baban anneni aldatıyor!

Bu mu yani?

De: Nasıl bu mu yani? Şaşırmadın mı hiç?

Onlar ne yaşıyorsa umurumda değil. Ne halleri varsa görsün.

De: Yapma Aras! Anneni düşün azıcık canım benim.

Umurumda değil abla! Git kendisine söyle istersen, o derece takmıyorum!

De:…

Var mı başka bir şey

De: Y-yok…

İyi o zaman iyi geceler ablam ben duşumu alıp yatacağım.

De: İyi geceler…

Yanağına hemen sıcak bir öpücük bıraktım ve gitmesini bekledim. Şaşkın bir halde odadan çıktı ve gitti. Duş alırken aklıma Derya Abla’nın anlattıkları gelmişti. Belki de bunu babam’a karşı kullanabilirdim.

Duştan çıktım ve yatağıma giyinip yattım. Geceleyin uyumaya çalışırken kafamda fikirler dönüyordu. Sabah Güneş’i yüzüme vuruyordu. Kalktım yüzümü yıkayıp, dişimi fırçaladım ve aşağı indim Derya Abla kahvaltıyı hazırlamıştı. Güzelce kahvaltımı yaptım ve yanağına öpücük kondurdum.

Tam o esnada “merak etme bir şeyler düşündüm, dün akşam söylediklerin için” dedim ve göz kırptım sonra da hemen odama gidip eşyalarımı alıp dışarı çıktım.

[40 dakika sonra]

Okula nihayet varmıştım, sınıfa girdiğimde Teoman ve Büşra ile selamlaşıp Selin’in yanına oturdum.

S: Günaydın aşkımmm.

Günaydın canım, dün seni aradım ama herhalde bir işin vardı?

S: Aşkım dün biraz kötüydüm, erkenden yatmıştım, gece 2.30 gibi uyandım aramanı gördüm, fakat sen o saatte uyuyorsundur diye düşündüm.

Sorun değil bebeğim, senin neyin var tam olarak? Kötü bir şey değildir umarım!

S: Yok şu an iyiyim. Sadece ara sıra böyle oluyor, fazla bir sorun yok.

Tamamdır canım, yok diyorsan yoktur. Neyse hoca geldi!

[Günün sonuna doğru]

Zil artık çalınca hemen çantamı taktığım gibi hemen dövüş hocamın yerine gitmek için, otobüse bindim. Yolda aklımda Derya abla nasıl oldu da öğrendi, ancak şu an bunu öğrenemezdim bu sebeple, tek işim şu an kursuma gitmek ve eğitimime devam etmekti.

Kursun yakınlarında otobüs durdu, kapının açılmasıyla kendimi dışarı attım, serin rüzgâr yüzüme vurdukça, içime dolu dolu havayı çekerek yürüyordum, içimi sanki bir ferahlık kapladıkça kendimi en mutlu insan gibi hissediyordum.

[Kurs için mekâna varır.]

Kapıyı açtım, yavaş ve sakin adımlarla içeri doğru ilerledim. İçeri de hocamız Nadia Hanım, diğer öğrencileri çalıştırıyordu. Ben de kenardan onları izliyordum. Baya terlemişti, yüzünde ki yorgunluk fazla olmasına rağmen, öğrencilerine bir şey gösterme ilgisi hiç bitmiyordu.

Hemen üstümü değiştirmeye gittim ve kıyafetlerimi giyip kenara geldim. Ben geldiğim vakit diğer öğrenciler ile olan işi bitmiş ve sadece ben kalmıştım. Kenarda su içiyor ve diğer yandan saatine bakıyordu.

Ben hafif bir öksürük ile geldiğimi belli etmiştim. Hemen suyunu içmeyi bıraktı ve sağına döndüğünde beni görünce ayağa kalktı ve selamlaştık.

N: Nasilsin Aras?

İyiyim hocam teşekkür ederim, siz nasılsınız?

N: İyiyim canim, geç hemen ben de ilaçlarımı yutup geliyorum.

Tamamdır hocam geçiyorum!

(Nadia 1.60 boy, mavi gözlü, turuncu saçlı, beyaz tenli, kalın bacak, ince bel, aşırı koca olmayan şekilli memeleri var, dudak yapısı ince, küçük bir burnu ve suratı var.)

N: Ee neler yapalım bakalim bugün, geçen gün öğrettiğim hareketleri evde tekrar ettin mi?

Evet hocam. Söylediğiniz aleti de aldım üstünde deniyorum çoğu hareketi.

N: Eee o zaman haydi baslayalim.

Tabii hocam buyurun.

Nadia Hanım ile karşılıklı ilk baş geçen gün öğrendiğim hareketleri tekrar etmeye başladık. Daha sonra bana öğretmek için yanına çekti ve sırayla onun, ne yaptığına bakıyor aynısını tekrar ediyordum. Her hareket durmadan tekrar ediliyor, durmadan aynı pozisyonu deniyordum.

Daha sonra, karşıma geçti ve öğrendiğim hareketi yavaşça uyguladım. Her seferinde “Tekrarr!” diyordu. Yanlış yaptığımda “Tekrarr!” diyordu. Yarım saat geçmişti artık Nadia Hanım, hareketi kendi üstünde denememi istedi.

Bana yavaş ataklar yapıyor, bütün öğrendiklerimi de test ediyordu. Sırayla birbirimize hamleler ile karşılık verirken şiddetin dozu biraz artıyordu ben Nadia Hanım’a dikkatli bir şekilde yaklaşıyor şiddetten uzak duruyordum.

En son Nadia bir hareketi ile canımı çok yakmıştı, bir an kendine geldi ve hemen yerden kalkmama yardım etti.

N: Canim özür dilerim, biraz sert davrandim sana. Cidden anlamadım!

Sorun yok hocam iyiyim ben, bir otursam iyi olacak.

N: Tüh yaa özür dilerim.

Sorun yok hocam, cidden iyiyim!

Kenara geçtim ve oturdum Nadia hemen yanıma oturdu terimi siliyor teker teker vücudumun eklemlerin kontrol ediyordu.

Boyu benden kısa olduğu için hafifte olsa body’nin içini görebiliyordum. Memeleri hareketten terlemişti etraftaki ışık memesine de çarpmış bildiğin süt gibi beyaz memeleri parlak bir şekilde belli oluyordu.

O an daha fazla bakmak istemedim, bir an kendisinin hocam olduğu aklıma geldi ve kendime “ne yapıyorsun aptal” diyerek hemen diğer tarafa baktım.

5 dakika sonra kalktık ve tekrardan hareketleri birbirimizde denedik, 1 saat sonra da benim işim bitince giyinip, kapıdan çıktım ve otobüs durağına doğru yürüdüm.

Otobüsün yarım saat boyunca gelmesini bekledim. En sonunda otobüs Allah’a şükür gelmişti, bindim ve evimin yakının da inebileceğim durağa doğru yol aldım.

[15 dakika sonra]

Otobüsten indiğim gibi hızlıca özel siteye doğru girdim. Koşar adım evime doğru gittim, ilk baş kapıda biraz aptal güvenliklerin geçmeme izin vermesini bekledikten sonra eve girdim. Derya abla beni bekliyormuş belli ki, girdiğim gibi beni karşıladı.

Hemen odama gelmesini söyledim. Beraber odama girdik, hemen kapıyı kapattım ve anlatmasını bekledim.

Nasıl anladın babamın aldattığını?

De: Kıyafetlerini makinaya atarken, bir ceketin cebinde özel bir mektup buldum, içinde belli ki hediye vardı.

Peki sonra?

De: Merakıma yenik düştüm ve mektubu açtım, zaten yırtmalı bir mektup değildi. İlk baş küçük bir kâğıt çıktı, kağıdı okumaya başladım

“Uzun zaman sonra, beni içimde bir ateş yanmış gibi hissettirdin. Yaşattığın, yaşadığımız ve yaşayacağımız her şey için seviyorum seni. Bu adrese git (belirsiz) çiçekler olacak orada kırmızı bir gül seni ilk gördüğüm gün elinde tuttuğun güller gibi aynı. Saksıyı kaldır anahtarı al. Orası senindir artık.”

De: Bu yazıyordu, ben de mektubu götüremeyeceğim için, fotoğrafını çektim al bak.

Vay vay vay babalığa bak sen, güzel bu yeter fakat kadının ismi var mı?

De: Sadece arkada senin içindir A.R yazıyordu.

A.R kısaltma kullanmış, ne diyebilirim evin adresi var, kısaltma var, mektubun fotoğrafı var. Bakalım o zaman düşündüğüm şey olacak mı.

De: Ne olacak mı?

Bu gece balo var özel hayır gibi bir şey olacak, bakalım oraya bu A.R Hanım gelecek mi.

De: Nasıl yani kadını mı bulacaksın?

Bulmayayım mı?

De: Tabii ki bul, ben sadece senden bunu beklemiyordum.

Fikrim değişti o kadar.

De: Fikrini değiştiren nedir?

Babama olan öfkem.

De:…

Neyse abla sen çık ben duş alayım.

De: Ta-tamamdır canım benim.

Derya abla çıktıktan sonra, duşumı yaptım, hemen aldığım smokini isteksiz bir şekilde giydim ve odamın kapısını kapatıp, yavaş adımlarla merdivenlerden indim sonra da yemek masasına doğru yöneldim.

Masaya oturduğumda babam, annem ve ablam bana bakıyordu. Ben aldırış etmeden yemeğimi yedim ellerimi yıkadım ve kapının önünde beklemeye başladım.

Ailemin diğer fertleride gelince, özel aracımıza bindik ve yardım balosuna yol aldık…

Devamını Oku

Benim Tatlı Ev Arkadaşım – Bölüm 2

Kahvaltı yaptıktan sonra, ortalığı toparlayıp televizyonun karşısına geçerek telefonumla uğraşmaya başladım. Yüzümde ki morluk daha da belirginleşmişti, 1-2 güne okula gidecektim. Böyle giderek ilk günden kötü bir izlenim vermek istemiyordum, fondöten ile kapatırım diye düşünürken kapı açıldı ve sert bir şekilde kapatma sesi geldi. Kafamı kapıya doğru çevirdiğimde Aleyna koşarak bana sarıldı ve yüzümde ki morluğa bakarak alnıma bir öpücük kondurdu. Dekolteli bir crop giyinmişti ve beni göğsüne doğru bastırınca resmen göğüsleriyle karşı karşıya gelmiştim. Bir anda beni geri çekerek bana doğru bakındı;

A: Çok çok özür dilerim, okuldan bir çocuk. Adı, Ufuk. Kafayı bana taktı, kimle beraber görünsem gidiyor onu tehdit ediyor. Bıktım artık bundan.
B: Sorun yok, ona orada gününü gösterirdim ama işte.. (İçimden kendi kendime siktir lan, gününü gösterirmiş diyerek sırıttım)
A: Ne yapacağım bilmiyorum, şikayet attım bağırdım çağırdım hiçbir işe yaramadı hala devam ediyor.
B: Kendimi toparladıktan sonra bi bakarız derdi neymiş..
A: Hayır hayır, senin karışmanı istemiyorum. Tekrar benim yüzümden zarar göremezsin özür dilerim.
B: Sorun yok canım, seni görünce tüm acılarım geçti.

Biraz daha birbirimize karşı sevgi pıtırcıklığı yaptıktan sonra, Aleyna duşa girmek için izin istedi ve kalktı. Duşa doğru giderken arkasından süzdüm, bugün kısa kot şort giyinmişti. Kalçaları şortun altından fırlıyordu resmen, pürüzsüz bacakları vardı. Ayaklarına lacivert oje sürmüştü, kıvıra kıvıra duşa doğru gitti. Artık bana ne oluyorsa, yine kendimden geçmiştim. Kendime geldiğimde, sikimi avuçladığımı fark ettim. Ufaktan sertleşmiştim, kendime her ne kadar kızmak istesem de, o benim eskiden tanıdığım çirkin, fiziği olmayan kız değildi. Olgunlaşmıştı, güzelleşmişti, sexy olmuştu. Ona karşı bakış açım hala aynı olsa da arada bir onu siktiğimi düşünüyor ve yükseliyordum. Tekrar düşünmeye başlayınca oldukça azdım ve belki bir şeyler görürüm diye banyonun önüne gittim. Şansıma halı yüzünden kapı tam kapanmamıştı, ses çıkarmadan açabildim kapıyı.

İçeriye göz gezdirdiğimde bir manzara göremedim çünkü duş kabini içeriyi göstermiyordu. Kapıyı geri aynı şekilde kapatıp kapının önünde su sesinin kesilmesini bekledim. Bu oldukça riskli bir hareket olacaktı ancak o anın azgınlığıyla bunu hiç düşünmedim. Aleyna tam duştan çıkacaktı ki aklıma geldi, havlular kapının arkasındaydı. Yani her türlü beni yakalar sikerdi belamı. Direkt kapıyı eski haline getirip salona geçtim ve televizyon karşısına oturdum. Aleyna duştan çıktıktan sonra, herhangi bir kapı kapatma sesi duymadım. Fırsat bu fırsat diyerek, parmak uçlarıma basıp odasının oraya yaklaştım. Hafif göz attıktan sonra, o pozisyonda beni görmesinin imkansız olacağını fark ettim. Kapının arasından adeta bir sapık gibi kızı süzmeye başladım. Saçına havlu sarmıştı ancak yüzünde ki su parçacıkları göğüslerine doğru akıyordu. Havlusunu çıkarmıştı, kalçası kapıya dönüktü. Armut şeklinde kalçalarıi oldukça büyük ve sıkı duruyordu. Elimi sikime götürdüm ve avuçlamaya başladım. Aleyna, çekmeceden külot almak için domaldı. Kaymak gibi, dolgun amcığı kabak gibi ortaya çıktı. Kendimden geçmiştim resmen, beraber büyüdüğüm kızı çıplak izleyerek sikimi avuçluyordum. Bir süre sonra yan döndü ve göğüslerini de görmeyi başardım. Orta büyüklüktelerdi, uçları pespembeydi. Taytını giyinmeye çalışırken hafif zıplamak zorunda kaldı. Tam zıpladığı sırada memeleri havada dans etmeye başladı adeta. Boşalacaktım adeta, sütyenini giyindikten sonra biraz daha izledim ve kapının aralığını eski haline getirerek, salona gittim. Sikim inmiyordu, hemen bir yastık kavrayıp üstüne koydum ve saklamaya çalıştım.

Aleyna odaya geldi ve karşımda ki kanepeye uzanacağı sırada arkasını döner dönmez ben lavaboya gidiyorum diyerek uçtum lavaboya. Üstüne baskı uygulamamla beraber sikim zonkluyordu resmen, hemen eşofmanımı sıyırdım ve oynamaya başladım. Telefondan instagrama girip, Aleyna’nın instagramda paylaştığı bikinili fotoğraflardan birisini açtım ve kirli sepetinden bir külot kapıp 31 çekmeye başladım. Bir yandan aynanın oraya sabitlediğim fotoğrafa bakıyordum bir yandan da Aleyna’nın külodunu kokluyordum. Boşalmaya yakındım, o anın zevkiyle külodu sikime sardım ve küloda boşaldım. Aşırı rahatlamıştım ancak bir sorun vardı. Külot döllerimle kaplanmıştı, bunu temizlemem gerekiyordu. Suyu açtım ve suyun altına sokarak yıkamaya başladım. Yıkadıktan sonra, hava alabileceği ama görünmeyeceği şekilde diğer kirlilerin altına sıkıştırdım. Kendi kendine kururdu o orada, ortamı temizledikten sonra geri salona geçtim ve Aleyna ile sohbet edip televizyon izledik.

Akşam vakti oldu, Aleyna kanepede uyuyakalmıştı. Kalçasını geriye vermiş, bir bacağını ileriye doğru uzatmış. Diğerini de kanepenin yaslanma yerinin üstüne koymuştu. Yattığı pozisyon aşırı iyiydi, tekrar Aleyna’yı izlemeye ve sikimi avuçlamaya başladım. Küçüklüğümden biliyordum, Aleyna’nın uykusu ağırdı. Öyle ufak tefek dürtmelere dokunmalara uyanmazdı, bu aklıma gelince doğruldum ve yavaşça Aleyna’ya yaklaştım. Keşke kısa bir şeyler giyinseydi dedim içimden kendi kendime. Uzun bir tayt giyindiği için, sadece kalçalarının büyüklüğüyle tatmin olmak zorundaydım. Ancak üstünde ki, bu altı açık kalan, göbeğinin gözüktüğü tişörtlerdendi. Yani alttan bir şekilde bakabilsem, sütyenini falan görebilirdim. Zorlasam da göremedim. Aleyna’nın yatarken bu şekilde yatmayacağı biraz daha rahat bir şeyler giyineceği geldi aklıma. Odasına gittim, kapısı şansıma açıktı. Normalde odaya girip, kapı anahtarını kapıdan çıkarıp masaya falan koyacaktım ki kilitlemeyi unutsun. Ama odayı açık görünce, acaba niye kilitliyor diye odasını karıştırmaya başladım. Belli bir yere kadar hiçbir şey yoktu, ancak yatağının yanında ki çekmeceyi açtığımda gördüklerime çok şaşırdım. Çekmecenin içinde 1 kutu kondom, 1 adet orta boyutta dildo, birde anal ilişkilerde daha rahat edilmesi için kayganlaştırıcı krem. Etrafında da, külotlar falan vardı. Sırıtıp çekmeceyi kapadım ve anahtarı masanın üzerine koyduktan sonra mutfakta bir bardak ayran doldurdum. Salona gidip, Aleyna’yı kaldırdım.

B: Canım hadi yatağına geç, burada rahat edemezsin.
A: Mm.. Biraz daha uyusaydım ya.
B: Uyursun uyursun, al bu ayranı da iç. İyice mayışır mışıl mışıl uyursun.
A: Sağ ol canım.

Aleyna ayranı içtikten sonra doğruldu ve odasına geçip kapısını kapattı. Odayı kilitleyecek mi kilitlemeyecek mi diye beklerken dua ediyordum resmen. 5 dakika 10 dakika geçmesine rağmen herhangi bir kapı kilitleme sesi gelmedi. Yani kapıyı kilitlemeden yatağa geçmişti, plan başarılı olmuştu. Uyku sersemi kapının arkasında anahtarı bulamayınca, uğraşmak istememiş direkt yatmıştı. Ancak 30-45 dakika daha bekledim bilerek, uykusunun daha da ağırlaşması gerekiyordu. Derin bir uykuya dalmalıydı Aleyna. Zamanı geldiği zaman yerimden doğruldum ve çok ağır bir şekilde kapısını açtım. Sokak lambaları odayı aydınlatıyordu, yatağına doğru ilerledim. Üzerinde ki ince pikeyi çektiğimde direkt sikim sertleşti. Aleyna, taytı tişörtü falan çıkarmıştı. Külot ve sütyenle yatıyordu. Eşofmanımın altını ve baksırımı çıkararak odanın dışına fırlattım ve geri yatağa döndüm. Aleyna’nın kalçalarına bakınıp 31 çekmeye başladım, bir süre dokunmadan izledikten sonra. Aleyna hareketlendi ve sırt üstü yatar pozisyona geldi. Şimdi sıra göğüslerine bakıp 31 çekmekteydi. Dokunmaya korkuyordum ancak dayanamadım ve elimi sütyenine atarak yavaşça sıyırdım. O pespembe uçlu memelerinin birisi dışarı fırlamıştı, yavaş yavaş dokunuyor bir yandan da asılıyordum. Aklıma o dolgun, kaymak gibi pürüzsüz amcığı geldi. Bacakları iki yana açık uyuyordu, yavaşça külodunu yana sıyırdım ve amına bakınmaya başladım. Ancak bir sorun vardı, sokak lambası yeterli değildi. Ne göğüsünü tam görebiliyordum ne de bacaklarının arasını. Bacaklarının arası daha da karanlıkta kalıyordu. Ne yapsam diye düşünürken, aklıma fotoğraf çekmek geldi. Zaten oldukça oyalanmıştım, boşalmaya da yakındım. Odanın dışına bıraktığım eşofmanımın cebinden telefonumu aldım ve göğüsüyle amının gözüktüğü pozisyonda flaşlı bir foto çektim. Flaşın patlamasıyla Aleyna hareketlenir gibi oldu, ben de göt korkusuna telefonun ekranını kapatıp yere yatağın oraya yattım. Birkaç saniye sonra, yerimden doğruldum ve külodunu düzelttim. En son göğüslerine son kez dokunup südyenini geri çektim ve pikeyi üzerine serdim. Odayı yavaşça kapatarak banyoya geçtim ve çektiğim fotoğraflara boşaldıktan sonra uyudum.

Sabah olduğu zaman Aleyna yine evde değildi. Mutfağa geçip kahvaltı yaparken kapı çaldı, kapıyı çalan kişi Gamzeydi. Mini bir etek giyinmiş ve bacaklarına fileli çorap geçirmişti. Üzerine de birkaç düğmesi açık gömlek giyinmişti. Ben Gamzeyi süzerken Gamze’nin bir anda, “Öhöm.. Yüzüm burada Mertcim.” demesiyle irkildim. Sırıtıyordu;

B: Şey.. Çok özür dilerim.. Çok güzel olmuşsun.
G: Hmm, sadece güzel mi olmuşum?
B: Şey… Güzelsin işte ya.
G: Hahaha, şaka yapıyorum canım. Neyse buraya seni ve Aleyna’yı yarın evimde yapacağım ufak çaplı parti için çağırdım.
B: Hmm, ilgi çekici duruyor. Kimler olacak? Yani kaç kişi?
G: Bir kız arkadaşım ve sevgilisi gelecek. Birde kabul ederseniz biz üçümüz.
B: Bana uyar, Aleyna geldiği zaman ona da sorarım.
G: Tamamm.. Görüşürüz o zaman.
B. Gör-.. Görüşürüz.

Gamze sırıtarak göz kırptı ve dairesine geçti. Çok güzel kokuyordu ve oldukça çekiciydi. 175 boyunda, bacakları uzun. Siyah kıvırcık saçlara sahip, koyu renkte gözleri olan. Çekici bir hatundu kendisi. Geri kahvaltıma döndüm ve kahvaltı yapmaya devam ettim.

Karımın Arkadaşı

Ben Sedat. 46 yaşındayım.Kumral uzun boylu yakışıklı biriyim. Eşimse 42 yaşında bembeyaz tenli harika vücutlu biri. İyi bir işim var, gelir düzeyim de oldukça yüksek. Oğlumuz ilköğretimi bitirince onu yurtdışında okutmaya karar verdik. Uzun arayışlardan sonra İngilterede bir okula yerleştirdik. Eşimle hiçbir sorunumuz yok. Birbirimizi de deliler gibi seviyoruz. Yatakta da sınır tanımayız. Her şeyi deneyebiliyoruz. Oğlum yurtdışına gittikten sonra evde yalnız olduğumuz için cinsel hayatımız daha da renklendi. Fakat eşimin çocukluk dostu Sibelin tayini İstanbula çıkıp gelince hayatımız biraz değişti. Sibel kısa boylu, minyon tipli, çok hoş bir kız. Mimar olarak çalışıyor. Ona bize yakın bir ev tuttuk. Evini taşıdı, oldukça sempatik bir ev olmuştu. Eşimle de çok iyi anlaşıyorlardı. Sık sık bize geliyor, biz de ona gidiyorduk. Oldukça güzel bir kız olmasına rağmen daha evlenmemişti. Konuşmalarımızda her zaman ona evlenmesini falan tavsiye ediyorduk. O da, “Buldukta mı evlenmedik?” diye geçiştiriyordu. Aramızda teklif yoktu. Ama ben ona cinsel açıdan hiç bakmıyordum. Aslında buna da ihtiyacım yoktu. Çünkü harika bir karım vardı ve her türlü ilişkiyi deniyorduk.

Bir gece eşimle birlikte dışarıda yemekteydik. Ama eşim o gece çok farklıydı. Sanki vücudu elbisesinin dokunuşundan bile tahrik oluyordu. “Geç kalmayalım, eve gitmek istiyorum!” dedi. Saat 23 gibi kalktık. Daha yolda sarkmaya başlamıştı. Eve zor girdik, antrede öpüşmeye başladık, yatakta devam ettik. Harika olmuştu her zamanki gibi. Göğsümde yatarken konuşmaya başladık. İlk geceyi, gerdek gecemizi unutamadığını söyledi. Karım benimle evlenmeden önce hiç erkek dostu olmamış, eline erkek eli değmemişti. Cinsel bilgisi sadece arkadaşlarının anlattığı kadarmış, düğün günü yaklaştıkça içindeki korku büyüyormuş. Düğün gecesinin heyecanı ve korku hepsi birbirine karışmış, ben hiç hissetmemiştim. Ama benim anlayışımla eşimin ilk gece korkularını yenmiş ve düşündüğünün aksine sexten zevk almış, nasıl girecek, nasıl patlayacak korkusunu atmıştı üzerinden.

Eşim gerçektende o gece çok heyecanlıydı. Düğün gecesi balayı otelimizdeki süitte ben sanki o gece gerdek gecesi değil de özel bir buluşmaymış gibi davranmıştım. Eşimi sikmek isteğimi belli etmemiştim. Konuştuk gülüştük, sonra yatağa girdik sarıldık, sabaha kadar öyle devam etti. Ertesi gün öğleden sonra bozmuştum eşimin kızlığını. O da kendi isteğiyle olmuştu ve bir nevi ben onu değilde, kendi bozmuştu kendini. Ben sırt üstü yatmıştım, o da üzerime oturup amını sikime sürtüyordu. Daha sonra yarrağımın başını vajinasına yerleştirdi ve çok zevklendiği bir anda kendini bıraktı. Sikim önce kızlığına dayandı. Bir hamle daha yaparak tamamını içine aldı. Sikimin kenarından ince bir kan sızıntısı oldu. Ve sonrasında ilk orgazmını yaşadı.

Yıllar sonra bunun için tekrar teşekkür etti bana, ancak benden o geceyi bir kez daha yaşatmamı istiyordu. Ben de, “Nasıl olacak?” dedim. “Ben planlarım, sen kendini bana bırak!” dedi. Yeniden sevişmeye başladık, ikimiz de daha coşkulu orgazm olduk. Ertesi gün eşim bir otelin balayı suitini tutmuş hafta sonu için. Anlatmaya başladı: “Çarşambadan itibaren bana dokunmayacaksın. Cumartesi günü ikimiz ayrı ayrı otele gideceğiz. Birbirimizi hiç tanımıyormuş gibi davranacağız. Ben odaya yerleşeceğim. Seninle havuzda karşılaşacağız, orada tanışacağız. Daha sonra neler olacağını sen halledeceksin. Beni ilk kez tanıştığın biriymiş gibi tavlayıp sevişmeye ikna edeceksin!” dedi. “Tamam!” dedim, ancak Çarşambadan Cumartesiye dokunmamak hoşuma gitmemişti. Ne yapalım katlanacaktık. Salı gecesi harika bir seks yaşadık ve perhize başladık. Gerçekten Cuma gününe kadar gerekli olmadıkça konuşmadı benimle ve ayrı yattık.

Cuma günü işime gittim. Saat 13 gibi telefonum çaldı, arayan eşimdi. Annesi hastalanmış, gitmesi gerekiyormuş. Üzüldüm, ancak bütün plan da bozulmuştu. Ve ben 3-4 gün daha perhize devam edecektim. Uçak biletini almış, Otelin rezervasyonunu gelecek haftaya ertelemiş. Uçağı saat 18 de kalkacakmış. Ne yapalım, tüm düşüncelerimiz haftaya kalmıştı. Saat 16 gibi işten çıktım, evden eşimi alıp hava alanına götürdüm. Yolcu ettim ve hava alanından çıktım. Evde yemek yoktu, dışarıda yemek yiyip eve gidipdinlenmek istedim. Yoldayken telefonum çaldı. Arayan Sibeldi. Eşimin ona telefonda annesinin hastalandığını söylediğini, geçmiş olsun dileklerini iletti. “Evde yemek yoktur şimdi, istersen bana gel, yemeğim var birlikte yeriz!” dedi. Ben de olur dedim. Evinin önüne gelinceye kadar saat 20 olmuştu. Güzel bir sofra hazırlamış, balık yapmış. Yemeğe başladık. “Balık Rakısız olmaz!” dedi, hadi Rakı ile devam ettik. Çok güzel geçiyordu…

Eşim aradı. Ulaşmış, annesinin ciddi bir şeyi yokmuş, ancak yine de gittiği iyi olmuş. Ne yediğimi sordu. Ben de, “Sibelde Balık Rakı yapıyoruz!” dedim. “Sibeli verir misin?” dedi. Sibel telefonumun hoparlörünü açtı. Eşim, “Kız kocama iyi bak, aç bırakma, sana emanet, sakın çapkınlık falan yapmaya kalkmasın!” dedi, gülüştük. Telefonu kapattık. Yemek faslı bitince Sibel, “Ben sofrayı toplayayım!” dedi. Birlikte topladık. Masayı temizledik. Meyve getirdi, koltuklara geçtik. Birer duble daha Rakı koydu. Onu da bitirdik. Yeniden tazeledik. Çakır keyf olmuştuk ikimiz de. Bir ara mutfağa gitti, dönerken bileği burkuldu ve elindeki çerez tabağı yere düşüp kırıldı. Dizlerinin üzerine kapaklandı. Hemen fırladım kaldırdım, kanepeye yatırdım. Ayak bileğini ovuyordu. Sanırım zedelenmişti. Tabağı, dökülenleri topladım. “Hadi seni yatağına götüreyim!” dedim. Kolunu boynuma doladı belinden tutup götürdüm. Yatağa uzattım. Bileğine baktım, bir şeyi yok gibiydi, ancak yine de ağrıdığını söyledi…

Ben biraz ovaladım iyi gelmişti. Banyoda ağrı kesici merhem olduğunu, onunla ovmamı istedi. “Tamam, ancak geceliğini giy, taytla olmaz.” dedim. “Tamam.” dedi. Banyoya gittim Pomatı aldım biraz oyalandım, döndüğümde kapıyı tıklattım, “Giyindin mi?” dedim. “Evet, gelebilirisin!” dedi. Kapıyı açtım, aman Tanrım, kısacık bir gecelik ve içinde birşey yok, heryeri görünüyor, ancak memeleri harika. Yinede aklıma kötü birşey getirmedim, çünkü onu yazlıkta da bikiniyle ve bir seferinde duşta çıplak görmüştüm. Yatağın kenarına oturdum ayağını avuçlarıma aldım, biraz okşadım. Tam elime Pomat sürecekken doğruldu, iki elimi tuttu, “Ayağımda birşey yok…” dedi ve ağlamaya başladı. Sonra da, “Sedat abi senle konuşmak istiyorum!” dedi. Şaşırmıştım, “Dinliyorum?” dedim. “Ben bu güne kadar evlenmedim ve elime erkek eli değmedi. Çıkan taliplerimi de bir erkeğin bana dokunmasından, kızlığımın bozulmasından korktuğum için reddettim. Şu an bir erkek dostum var ve benimle evlenmek istiyor. Ama ben korkudan yine red edeceğim. Kızlığımı değer verdiğim, güvendiğim birinin bozması ve bu korkumu yenmemi sağlamasını istiyorum. Bunu da ancak sen yaparsın, çünkü sana güveniyorum!” dediğinde daha da şaşırmıştım…

“Bak Sibel… Kızlığını sevdiğin adama vermelisin, bunda korkulacak birşey yok. Ayrıca sen eşimin arkadaşısın, bunu benimle yapman doğru değil. Ben eşime ihanet etmek istemiyorum.” dedim. “Hayır… hayır yapamıyorum. Bir erkeğin bana dokunması çıldırtıyor beni. Bunu ancak sen yapabilirsin. Bunu ihanet olarak görme lütfen, ben de arkadaşımın kocasını ayartan biri değilim. Bu işi sadece tıbbi bir işlem olarak yerine getir. Çünkü senden diğer bir erkeğin bana dokunmasına dayanamıyorum!” dedi. Şok olmuştum. Kafam karmakarışıktı. Salona geçtim bir duble Rakı koydum kendime. Karanlıkta oturuyordum. Düşünüyordum. Nasıl yapardım böyle birşeyi, nasıl ihanet ederdim eşime, hem de en samimi arkadaşıyla. Yapmamalıydım, ancak Sibel de zor durumdaydı. En iyisi burdan gitmek diye düşünürken Sibel geldi salona, kanepeye yanıma oturdu. Ağlıyordu. “Yapmak istemiyorsan yapma!” dedi ve bundan kesinlikle eşime bahsetmememi istedi. Bana yakındı, kolumu boynuna doladım, başını göğsüme koydu, titriyordu…

Parmağımın ucuyla kolunu okşamaya başladım, kasıldı. “Dur, sakin ol, bu sorununu çözelim birlikte.” dedim. Işığı yakmadan güzel bir müzik hazırladım ve onu dansa kaldırdım. Sarıldı boynuma dans ediyorduk. Sırtını okşamaya başladım, irkildi. Ben de 3 gündür sikişmemiştim ve kollarımın arasında dipdiri bir vücut vardı. İncecik geceliğin üzerine giydiği incecik sabahlık bir yerini örtmüyordu aslında, memelerinin ucunun sertleştiğini hissediyordum. Uzun süre dans ettik. Bir an sırtındaki sabahlığı çıkardım, önce direndi ancak sonra vazgeçti.Sikim kalkmıştı. Göbeğine değiyordu. Geceliğini de sıyırdım. Şu an kollarımda çırıl çıplaktı. Titriyordu kollarımda. Kulağına eğildim minicik bir öpücük kondurdum, “Hiç sik elledin mi?” dedim. Kalbi hızlı hızlı çarpıyordu, “Hayır, korkuyorum! Sadece bir kere seni yazlıkta duşta gördüm. Kocamandı.” dedi.

“Gel o zaman!” dedim. Yatak odasına götürdüm onu. Gardrobundan iki ipek fular çıkardım, biriyle gözlerini bağladım. Yatağa sırt üstü yatırdım. Ben de soyundum, penisim taş gibi oluş, şaha kalkmıştı. Ama ne yazık kibizim ürkek ceylanı sikmek kolay olmayacaktı. Beyaz ipek fuları alnında gözlerinde gezdiriyordum irkiliyordu. Yavaşça boynuna indim, kıpırdamaya başladı. Memelerinin etrafında dolaşmaya başladım, inliyordu. Sol ayağını sağ ayağının üzerine koydu ve amını bacak arasında sıkmaya başladı. Bir hayli gezdirdim fuları vücudunda. Derken göbeğine doğru indim, daha çok kasılmaya başladı, inliyordu. Kasıklarına indim. Külot çizgisinde dolaşıyordum. Bacaklarını sıkıyor, kalçalarını kaldırıp indiriyordu. Birden ağlamaya başladı. Kasılıyordu. Kalçalarını vurmaya başladı yatağa, hıçkıra hıçkıra orgazm oluyordu. Memeleri daha dikilmiş, harika görünüyor, bacaklarını sıkıp bıraktıkça vajinasından sular akıyordu. Titreyerek sarsılarak boşaldı.

Ben bir sigara yaktım. Sırt üstü yattım. Hep bu şekilde bacaklarını sıkarak mastürbasyon yaptığını, bacağını açtığında kesinlikle boşalamadığını söyledi. Gözleri kapalıydı. “Şimdi sıra sende. Sen de benim vücudumu tanıyacaksın!” dedim. “İmkansız, dokunamam!” dedi. “Dene bir kere!” dedim. El yordamıyla fuları aramaya başladı. “Hayır, sen parmak uçlarınla gezeceksin!” dedim. Parmak uçlarını dudaklarıma götürdü, burnuma, kaşlarıma. Sadece yüzümde geziyordu. Nefes alışları sıklaşmıştı. Hiç müdahale etmiyordum. Yüzümde oldukça oyalandı, sonunda boynuma indi, göğsümde geziyordu şimdi. Bir an bacağı sikime değdi, titredi, kasıldı. Devam etti, göbeğime geldi. Şu an kolu sikime değiyordu, taş gibi dikilmişti sikim. Aşağı indi. Sikimin etrafında dolaştı uzun müddet. Bir türlü cesaret edip dokunamıyordu. Hiç acele etmiyordum, mutlaka merakı galip gelecekti. Yaklaşmaya başladı, artık sikime kaçamak dokunuyordu. Harika oluyordu, içim geçiyor, sikimhiç olmadığı kadar sertleşiyordu…

Bir an tamamını tuttu. Bir anda bırakıp gözlerini açmak istedi. Engelledim. “Hayır gözlerini açma, istemiyorsan dokunma!” dedim. “Çok büyük, korkuyorum!” dedi. Serbest bıraktım, ürkek ceylan yine çekingen, yarrağımın etrafında dolaşmaya başladı. Ama biraz daha cesaretliydi, parmağının birini yarrağımın ucunda dolaştırıyordu şimdi. Memelerinin ucu sertleşmiş, kasıklarıma değiyordu. Bir anda tüm eliyle kavradı, geri çekti elini, tekrar kavradı. Alışmıştı. Okşamaya başladı. Harikaydı, boşalmamak için zor tutuyordum kendimi. Sikimin ucuna bir minik öpücük kondurdu, açılmıştı artık. Biraz sonra ürkek öpücük yerini müthiş bir oral sexe bırakmıştı. Harika emiyor, sıvazlıyordu. Uffff nefisti… Artık zor tutuyordum kendimi, ancak ağzına da boşalmak istemiyordum doğrusu. Kıpırdadım yerimden. Durdu. Onu sırt üstü yatırdım. Boynundan kulak memelerinden öpmeye başladım yeniden kıvranmaya başladı. Yavaşçacık dudaklara geldim, önce kaçırdı dudaklarını, sonra teslim etti. Hiç öpüşmemişti bu güne kadar, acemice öpüyordu. Sonra kendini bana bıraktı. Dudaklarını araladım. Dilim diliyle dans etmeye başladı. Artık ustalaşıyordu.

Yavaş yavaş boynundan aşağıya doğru indim. Kıvranıyordu. Memelere gelince yine kasıldı. Ama dilim memelerinin etrafında dolaştıkça aldığı zevk arttı. Meme uçlarına dil attım, üzüm gibi şişmişti. Yavaş yavaş göbeğine doğru indim, ayaklarını yine üst üste koydu amını sıkmaya başladı. Aşağı indim, bacaklarını hafifçe aralamak istedim. Kastı kendini. Anlaşılan açmayacaktı. Başka formül bulmalıydım. Yüzü koyun çevirdim. Ensesinden öpmeye başladım. Aşağıya doğru indikçe ürperiyor, kıvranıyordu. Bel çukurunda dilimle dairelerçizdim. Kalçalarını kaldırmaya başladı, bacakları hala sımsıkı kapalıydı, sıkıp gevşetiyordu. Belinin iki yanından tutarak kalçalarını kaldırdım, başını yastığa gömdü, ancak bacakları yine bitişikti. Arkadan harika görünüyordu. Amına dilimi gömdüm, emmeye başladım. Kalçaları daha çok dikildi. Emdikçe suları akıyordu. Dilimi sokup çıkarıyordum derinliklerine. Uzun süre devam ettim böyle. Sonra sikimi elime alıp vajinasında gezdirmeye başladım. Fark etmemişti. Dilliyorum sanıyordu, ancak bacaklarını da açmıyordu.

Bacaklarını bacaklarımın arasına aldım. Sikimi dayadım, kıvranıyor, memelerini yastığa sürtüyor, inliyordu şimdi. Hala dayadığım sikimi farketmemişti, dilliyorum sanıyordu. Biraz bastırdı kendini, başı girmişti. Kızlığına dayanmıştı. İnliyordu. Hafif hafif girip çıkıyordum, sel gibi suları akıyordu. Bir anda kalçalarını geriye verdi,sikim önce kızlığına takıldı sonra yağ gibi girdi yarıya kadar, iniltisi odayı dolduruyordu. Kıpırdamadım ben, kendisini ileri geri oynatarak gidip geliyordu. Biraz sonra birden bastırdım, şu an dibine kadar içindeydi. “Ahhhh!” diye bir ses çıktı. Sikimin kenarından kan sızıyordu. Biraz durdu, ileri geri oynatmaya başladı. Artık kendimi tutamıyordum. Fışkırmalıydım vajinasına… Bir anda patladım. Şaşırmıştı. Kasıldı. “Çok güzel emiyorsun, içime sıcak birşeyler akıyorrrr, harikaaaa!” diye hızlandı. O hala yarrağımın farkında değildi. Hızlandı, hızlandı ve kasılmaya başladı. Titreyerek boşaldı, yığıldı yatağa, ben de üzerine yığıldım…

İpek beyaz fularla sızan kanı sildim. Görmeyeceği yere koydum. Yana devrildim. İkimiz de soluk soluğaydık. Birer sigara yaktık. Çarşafı göğüslerine çekti. Çok farklı şeyler hissettiğni söyledi, “Çok güzel emdin beni, ancak içime fışkıran o sıcak şey neydi?” dedi. Anlaşılan sikildiğinin, o çok korktuğu kızlığının bozulduğunun farkında değildi. Güldüm, dudaklarına bir öpücük kondurdum. Fuları aldım elime, “Artık sen kadınsın!” dedim. Şaşırdı. Gözlerinden iki damla yaş süzüldü, “Ne yani, oldu mu şimdi?” dedi. “Evet… Bak bu kan senin kadınlığa geçişini simgeliyor!” dedim. Öptüm, kokladım, “Hadi şu an banyoya gir!” dedim. Kalktı yataktan, müthiş vücuduyla banyonun yolunu tuttu. Ben de yatağa uzandım bir sigara yaktım. Hiç düşünmediğim şeyler yaşamıştım. Eşim bilse ayrılmaya bile kalkardı…

Biraz sonra banyodan bornozla geldi, yanakları pembe pembe idi. Yaramıştı ona. Kafam karmakarışıktı. Yataktan kalktım banyoya gittim. Sıcak su iyi gelmişti. Biraz kafamı toplamıştım. Niyetim duşumu alıp giyinip evimin yolunu tutmaktı. Banyodan çıktım, yatak odasına geldim, külodum pantolonum toplanmış asılmıştı. Ama Sibel yoktu. Gecenin saat 3’ü olmuştu. Seslendim. “Salondayım…” dedi. Belimde havluyla oraya yürüdüm. Siyah bir gecelik giymiş ve ortadaki sehpanın üzerini boşaltmış, üzerine çikolata meyve çerez tabaklarını yerleştirmiş, kristal bir kasenin içine kızlık kanını sildiğim bembeyaz ipek fuları yerleştirmiş ve buz kovasının için de bir şampanya şişesi. “Hayrola?” dedim. “Bunu kutlamalıyız!” dedi. “Tamam, giyinip geleyim.” dedim. “Yok… Giyinmene gerek yok, öyle gelebilirsin!” dedi. “Olmaz!” dedim. “O zaman sadece külodunu giy!” dedi. Giyip geldim. Beni oturttu. Şampanya şişesini aldı. Patlattı. İyiki aşırı ses çıkmamıştı, yoksa apartmandakiler ayaklanabilirdi. Kadehlerimizi doldurdu. Yanağıma minicik bir öpücük kondurdu, “Teşekkür ederim! Beni büyük bir sorundan kurtardın!” dedi.

Ben de, “Bu işi arkadaşınla yapmalıydın!” dedim. “Yapamadım. Olmadı. Olamıyor. Hem arkadaşıma bakire olmadığımı söylemiştim!” dedi. Şampanyalarımızı yudumlamaya başladık. Yanıma oturdu. Sırtını kanepenin yanına dayadı. Ayaklarını kucağıma uzattı. Şeffaf geceliğin altında külot yoktu. Pırıl pırıl amı kadınlığının gururuyla gülümsüyordu sanki. Neden böyle bir korkusu olduğunu sordum. Ailesinin tek kızıymış. Çok iyi bir yaşantıları ve çok güzel bir annesi varmış. Küçükken annesinin odasından sesler geldiğini, annesinin inlemelerini, Ahhhh ve Offff’larını duydukça, başını yastığın altına sokup ağladığını, babasının annesine işkence yaptığını sandığını anlattı. Sibel biraz daha büyüdüğünde, bir gece sesler o kadar artmış ki, kalkıp mutfaktan bir bıçak almış, annesinin yatak odasının kapısına gelmiş, içeri dalmayı ve annesini kurtarmayı düşünmüş. Fakat bir anda aklına kapının anahtar deliğinden içeriye bakmak gelmiş. Eğilmiş bakmış…

Babası sırt üstü yatmış, annesini üzerine oturtmuş. Annesi de, “Ohhh, sik hadi, kökle!” diye zevkten ve mutluluktan kıvranıp duruyormuş. Sibel tabii şaşırmış. Bakmış ki annesi hiçte işkence görüyor gibi değil, geri odasının yolunu tutmuş. Biraz sonra annesi banyoya gitmiş. Banyodan çıktığında Sibel annesini kapıda karşılamış. Annesi, yüzünde güller açmış bir halde, Sibelin yanağını sıkmış, “Noldu kizim uyuyamadın mı? Hadi yat uyu!” demiş ve gülümsemiş, yatak odasına gitmiş. O geceden sonra Sibel babasının annesine yaptığı şeyin kötü birşey olmadığını düşünmüş ve onların her sevişmelerinde seslerini dinleyerek mastürbasyon yapmış. Üniversiteyi kazandıktan sonra da birçok erkek dostu olmuş, ancak iş ilerleyince içindeki korku büyümüş. Dokundurtmamış kimseyi kendine. Birçok talibini de reddetmiş. Şu an biriyle arkadaşmış. Onu da bu korkusundan dolayı reddetmek üzereyken aklına ben gelmişim. Bana karşı, diğer erkeklere duyduğu gibi korku duymadığını, beni yazlıkta duşta çıplak gördüğünde anlamış. Orada ilk kez bir erkeğin yarrağını okşamak istediğini düşünmüş. Ve benden yardım istemeye karar vermiş…

Şampanyalarımız bitmişti. Kalkıp yeniden doldurdu kadehlerimizi. Ayağını yeniden kucağıma uzattı. Etkilenmiştim. Ayak bileklerini okşamaya başladım. Ürperdi. Dizlerine kadar çıktım. Bu arada penisim de yeniden taş gibi olmuştu. Ayağının birini kaldırıp kanepenin sırtına koydum. Amı yine sulanmıştı. Yavaş yavaş yukarıya doğru hareketlendim. Açıldı iyice, parmağımı vajinasının etrafında gezdirmeye başladım. İnliyordu, gözleri kapalıydı. Parmağımla klitorisine baskı yapmaya başladım. İyice ıslandı. Memelerini geceliğinin üzerinden sıkmaya başladım. Bir çırpıda geceliğini çıkardı, pırıl pırıl pürüzsüz tüysüz vücudu karşımdaydı. Gömdüm ağzımı vajinasına, içime çeke çeke emmeye başladım. Çıldırmıştı. İnlemeye başlamıştı. Kaldırdım, sırtımı kanepeye yasladım, ata biner gibi üzerime aldım. Sikim tam vajinasının ağzındaydı. Başını sürtüyordum şimdi. Suları akıyordu. Azıcık eğildi, memelerini dudaklarıma verdi. Sonra da bir anda kendini yarrağımın üzerine bıraktı. Köküne kadar içindeydi şimdi. Ağzından bir, Ahhhhh!” döküldü. Komşular duymadıysa iyi… Zıplamaya başladı üzerimde. Çığlık çığlığa boşalıyordu. Bende zor tutuyordum kendimi. Bir anda fışkırtmaya başladım. Kasıldı, o da geliyordu. Çılgın gibi inip kalkıyordu. Daha sonra üzerime yığılıp kaldı.

Kalktık yeniden duşa girdik birlikte, birbirimizi yıkadık, sonra yatak odasına geçip sarıldık birbirimize. Zaten gün ağarmış, sabah olmuştu. Sarıldık öylece uyuduk. Derin uyurken bir elin sikimle oynadığını hissettim uyandım, saat 11’i geçiyordu. Bizim ürkek ceylan sikimle oynuyordu, “Hayrola?” dedim. “Uyanmalı artık!” dedi, emmeye başladı. Amı sıcak ve ıslaktı yine. Sikim yine taş gibiydi, bu sefer ben de azmıştım. Birden döndürüp sırt üstü yatırdım, bacaklarını omzuma aldım, kökledim, gerçek sikilmeyi görmeliydi. Çıldırmıştı yine, kökledikçe inliyor, bağırıyordu. Kalçalarına vura vura becerdim, yine biraz sonra çılgın gibi içine fışkırtım. O da boşalıyordu. Harikaydı. Bittik ikimiz de. Yığıldım kaldım üzerine. Kalktık banyoya girdik. Ben banyodan çıkıncaya kadar kahvaltıyı hazırlamıştı. Birlikte kahvaltı yaptık. Giyindim evden çıktım. En yakın eczaneye uğrayıp ‘Ertesi Günü’ haplarından aldım. Geri döndüm, ürkek ceylanıma içirdim. Ne olduğunu sordu. Söyledim, “Seni kocana açık göndereceğim, ancak hamile göndermek istemem!” dedim, gülüştük. Dudaklarımdan öperek uğurladı.

Evime gittim. Yatağı yatılmış gibi bozdum. Akşam eşim gelecekti. Hava alanından alacaktım onu. Sanki kahvaltı yapmışım gibi çay demledim. Kahvaltı sofrası hazırladım. Her şey eşimin şüphelenmeyeceği şekildeydi artık. Biraz uzanıp dinlendim. Ve akşam 19 da hava alanının yolunu tuttum. Gelmişti fıstığım. Eve geldik, yemek hazırladık, birlikte yedik. Biraz sonra Sibel telefon açtı, “Hoş geldin!” dedi. Eşim de, “Kız kocama iyi baktın mı? Aç falan bırakmadın değil mi?” dedi. Sibel de, “Yok yok, çok iyi baktım. Balık Rakının üzerine kaymaklı kadayıfta yedirdim!” dedi. Gülüştüler. Ben birşey anlamamıştım, ancak meğerse iş başkaymış…

Canım Fulya Abla – Bölüm 5

Babam o kadar fazla çalışmıştı ki, 1-2 günlük dinlenme ona yetmeyecekti. Ancak bir yandan dükkanla uğraşmak zorundaydı. Tam işe gitmeye karar vermişken durdurdum ve dükkanla benim uğraşacağımı söyledim, kıyafetlerimi giyinip arabayla dükkana doğru geçtim. Babam araç tamir-modifiye işiyle uğraşıyordu,. Küçüklüğümden beri yanında göre göre ben de biliyordum işlerin nasıl işlediğini. Dükkanı açıp birkaç işi hallettikten sonra oturmaya başladım. Öğle vakti olunca elemanlar yemek yemeye gittiler, ben yemeği evden getirmiştim. Tam yemeği açtığım sırada kapıda birinin varlığını fark ettim, dönüp baktığımda geçen karakolun orada bana yalvaran kadın Sadya’yı gördüm. Derin bir nefes alıp tavana baktıktan sonra mecbur koltuğa buyur ettim. Ben yemeğimi yerken bir süre sessiz kaldı, bu durum sinirimi bozdu ve kaşığı sertçe masaya bırakarak, “Buraya yediğim yemeği izlemeye mi geldin?” dedim. Tırstı ve aksanı bozuk bir şekilde, “Özür dilerim özür dilerim, bağışlayın. Sadece sizin söze girmenizi bekledim, düşünebildiniz mi?” Kadını baştan savdığımı unutmuştum, hiç düşünmemiştim böyle bir şeyi. Ancak zaten ne kadar düşünürsem düşüneyim cevabım belliydi, istemiyordum affetmek.

B: Affetmeyeceğim, ne haliniz varsa görün. Ülkenin her yerine doluştunuz amına koyayım.
S: (Aniden gözleri doluk bir şekilde, yere kapandı ve dizimin önüne gelip elini koydu) Abi nolur yalvarırım, ne yaparız biz çocuklarımız ne olacak.. Nolur abi ne istersen yaparım, yalvarıyorum.

Sadya bana yalvarırken yüzüne bakınıyordum, dudakları dolgundu. Hafif makyaj yapmış, kara gözlü esmer türbanlı bir kadındı. İlgimi çekmişti ufaktan. Ne istersen yaparım dediğini duyunca ve çaresizliğini görünce bir anlık aklıma, ben bunu iyi sikerim fikri geldi. Ne zamandır birisiyle beraber olmuyordum, en son hastanede hemşireye sakso çektirmiştim ancak yetmezdi. Herhangi birisinin altında ki o deliği paramparça etmek istiyordum. Derin bir nefes aldım ve tava bakınıp geri Sadya’nın gözlerinin içine bakındım.

B: Aslında.. Bir yolu var, Sadyaydı adın değil mi?
S: Evet, nolur söyle nasıl affettirebiliriz kocamı.
B: Bacaklarıma falan masaj yapacaksın, beni rahatlatacaksın ve mutlu edeceksin. Sözünden geri dönmekte yok, tamam mı?
S: Tamam.. Nasıl istersen.. (Bunu dedikten sonra, zaten dizlerimde olan elini çok hafif ileriye atarak sıkmaya başladı.)
B: Şşş, burada değil. Bir şey daha var, ben ne dersem onu yapacaksın ve boyun eğeceksin.
S: ……(kısık sesle) tamam.
B: Şimdi şuradan dümdüz git, en arkada ki odaya girip beni bekle geliyorum.

Ağır ağır kalkarak, odaya doğru yürümeye başladı. O sıra arkasından bakındım. Kalçaları oldukça büyük ve sıkıydı. Sikimin etrafını sıkıca saracak şekildeydi resmen. Sırıtıp sikimi avuçladım ve dükkan kapısını kilitledikten sonra odaya geçtim. Odaya girdiğimde Sadya koltukta masum masum oturuyordu. Korktuğu belliydi, ortamı keşfetmeye çalışıyordu, beni görünce endişelendi ve direkt ayağa kalktı. Hiçbir şey demeden odanın kapısını kilitleyip, anahtarı çekmeceye koydum. Karşısına dikelip bir anda pantolonumu indirdim. Sadya anında arkasını dönüp, hafif ağlamaklı ses tonuyla “Yapamam, yapamam.” demeye başladı. Ben de daha yeni yeni ısındığımız için korkutmamak adına, sadece masaj için dedim. Ancak elbette sadece masaj olmayacaktı, üzerimde tişört ve altımda baksırla ayakkabılarımı çıkartıp koltuğa sırt üstü uzandım. kafamın altına bir yastık koyup Sadya’ya “Bacaklarıma masaj yapmaya başla, abini mutlu et.” diye emrettim. Sadya isteksiz ve korkuyor olsa da yavaş yavaş elini bacaklarıma attı ve masaja başladı. Sadece dizimin etrafına ve alt bacaklarıma masaj yapıyordu, üstlere hiç çıkmıyordu. Bir anda sıkıca elinden tutup, ellerini kasıklarımın üstüne koydum ve sesimi yükselterek “Buralara da yapılacak” dedim. başını öne eğip, kasıklarımı ellemeye başladı. Dokunsam ağlayacaktı, hafif sırıttım ve anın tadını çıkardım. Ancak bir türlü beklediğim olmuyordu, hala inatla yukarlara çıkmıyordu. Tekrar elinden kavradım ve elinin birini sikimin üzerine koydum, elini kaçırmaya çalıştı ancak daha sert sıkıp kaçırmasını engelledim.

B: Buraya da yapılacak, beni mutlu edeceğin konusunda anlaşmıştık öyle değil mi?
S: (Dayanamadı ve ağlamaya başlayarak) Yapamam, yapamam. Kocamı seviyorum, günah.

Yerimden hızlı bir şekilde doğrulup Sadya’yı boğazından sıkıca kavradım ve kendime doğru çekerek;

B: Siktiğimin Arap orospusu seni, kocanı kurtaracak mısın kurtarmayacak mısın? Kurtarmak istiyorsan ben ne dersem onu yapacaksın. Yoksa siktir git buradan.

Boğazını kavramamla dayanamadı ve sesli bir şekilde ağlamaya başladı, bir ara boğazını o kadar sert sıktım ki ağlarken ki sesi bile çıkartamadı ve nefessiz kaldı. elimi hafif gevşetip, kendime çektim ve gözlerinin içine bakarak; “Bana bak, boş boş ağlama. Burada sana zorla bir şey yapacak değilim. İstemiyorsan gidebilirsin, ancak kocanı kurtarmak istiyorsan beni mutlu edeceksin. Yoksa kocan öyle kalır, sizde ne yaparsanız artık.” Bir süre sessiz kaldıktan sonra, ağlamaya devam ederek kafasını yana çevirdi ve elini sikimin üzerine atarak baksır üstünden ellemeye başladı. Gözlerim hafif yukarı kaydı ve Sadya’ya bakındım, yavaş yavaş her istediğimi yapacak kıvama gelmişti. Ancak sanki beni insandan saymıyordu, yüzüme bile bakmıyordu.. Bakamıyordu. Sinirlendim ve boğazını bırakıp yüzüne sert bir tokat atarak yere düşürdüm. Sesli bir şekilde ağlamaya başladı. Türbanını sert bir şekilde kavrayıp çekiştirdim ve yırtarak çıkarttım. Saçının arkasında ki saçını bağlı tutan tokayı çıkartarak sert bir şekilde saçlarını çektim. Yerden ayağa kalkmaya çalışıyordu, kafasını ahşap zemine bastırıp kulağına yaklaştım ve hafif yüksek bir ses tonuyla; “Sesli bir şekilde ağlamayı bırak amına koyarım senin. Şimdi yavaş yavaş üstündekileri çıkartacağız, bana ait olacaksın.” Bunu dememle Sadya bir anda “Yapamam, o kadar ileriye gidemeyiz. Nolur dur..” Diyerek çığrınmaya başladı. Bir an kendimi birisine tecavüz ediyormuş gibi hissettim ve saçını bırakıp koltuğa oturdum. Şaşkın bir şekilde bana doğru bakındı.

B: Ben istersin sandım, bu şekilde istemiyorsan yapamam. Toparla kendini çık git, kocanla alakalı da bir daha bana gelme. Napıyorsanız yapın. Anahtarı çekmeceden alırsın.

Durgun durgun birkaç saniye durduktan sonra, saçını geri bağladı ve yırtık türbanını yarım yamalak başına geçirdi. Ağır ağır yerinden kalkıp çekmeceye yöneldi ve anahtarı kavradı. Kapı anahtarını deliğe takıp tam açacaktı ki duraksadı. Kafasını aşağı eğerek ekledi; “Yapmak istiyorum, sadece kocam için değil. İhtiyacım var.. Ancak bilmiyorum.. Bunu ona yapamam..” hiçbir şekilde sesimi çıkartmadım, çıkıp gidecek diye beklerken bir anda ayakkabılarını çıkartıp bana doğru yaklaştı. Arkasını bana dönüp, ağır ağır pantolonunu çıkartmaya başladı. Büyük ve sıkı esmer kalçaları pantolunun indirmesiyle özgürlüğe kavuştu. Siyah dantelli bir külodu vardı, baksır gibiydi, kalçalarının yarısını kaplıyordu. Bana doğru yaklaştı ve dizime oturarak kulağıma yaklaştı ve fısıldadı; “İstediğini yap.. İstediğini emret.. Bugün sadece seninim efendim.” Bunu duymamla beraber, direkt uzun kollu tişörtünü çıkarttım. Türbanını tekrar çıkartıp köşeye salladım, saçlarını özgür bıraktıktan sonra elimle südyen üzerinden göğüsleriyle oynamaya başladım. Bir yandan dudaklarının ısırarak öpüyor bir yandan da göğüslerini morartacak sertlikte sıkıyordum. Göğüslerinin acısına ağzımın içine inliyordu resmen. Sadya’yı kanepeye fırlatıp sütyenini ve külodunu çıkardım. Kendi tişörtüm ve baksırımı çıkarttıktan sonra, yarım kalkıp sikimi ağzına doğru götürürken bir yanda geri çektim. Birkaç defa aynı şeyi yaptıktan sonra, çenesinden kavrayıp kafasını bana doğru kaldırdım ve sert bir tokat attım. Tokat atmamla beraber gözlerinden yaş akmaya başladı.. Anlaşılan bir anlık cesaretle isteklenmiş ancak sonradan pişman olmuştu. Ama bu saatten sonra yapacak bir şey yoktu, kendi de istediği için orospum yapacaktım onu.

B: Bu siki istiyor musun? Yalvaracaksın bana ver ağzıma diye.
S: Lütfen, ver.
B: (Sert bir tokat daha atarak) Daha fazla yalvar sikerim belanı.
S: Sikini ağzımda istiyorum, lütfen onu bana ver. (Ağlamaklı bir ses tonuyla)

Sikimi bir anda Sadya’nın ağzına soktum ve git gel yapmaya başladım. İçinde sertleştikten sonra, saçını elimle bağlayıp kavradım ve sert bir şekilde boğazına git gel yapmaya başladım. Başlarda kusacak sandım ama yavaş yavaş alıştı. Ağladığı için akan gözyaşlarının yerini sikimi boğazına soktuğum için akan gözyaşları devraldı. Sürdüğü hafif rimel akmaya başlamış, tokat attığım ve sıktığım yerler kızarıp morarmaya başlamıştı. Sikimi arada çıkarıp, yüzüne sürerek nefes almasına izin veriyor ancak 1-2 saniye içinde tekrar sokuyordum. Artık dayanamayacak hale gelmiştim. Sikimi çekip, yüz üstü yatırdım. Sikimi içine sokacağımı anlamış olacak ki bir anda çığrınmaya başladı. “Dur saksoyla devam edelim.. beni sikmen konusunda emin değilim.” kafasını kanepeye bastırıp kızı dümdüz yatırdım ve prone bone pozisyonuna getirerek sikimi amına sürtmeye başladım. Bu sırada kulağına yaklaşıp, “Bugün sadece benim olacağını sen söyledin, seni çok sert bir şekilde sikeceğim. İstediğine emin olmanı sağlayacağım.” diyerek boşta olan elimle ağzını kapadım ve sikimi sürttüğüm amına bir anda kökledim. Yüksek bir sesle bağırmaya ve altımdan kaçmaya çalıştı. Ancak faydası yoktu, sikimle içinde sert bir şekilde git gel yapıyordum. Her ileri gidişimde, kasıklarımın götüne çarpasıyla götü dalgalanıyordu resmen. Bir süre sonra dayanamayıp, “Acıyor! Ne olur dur, biraz ara verelim.. Acıyor!” diye ağlamaya ve çığlık atmaya başladı. Ancak faydası yoktu, attığı çığlıklar beni daha fazla azdırıyor daha sert olmamı sağlıyordu. Birkaç dakika bu şekilde sikiştikten sonra, sikimi çıkardım ve derin bir nefes aldım. Kız yavaş yavaş alışmaya başlamıştı ancak bu sefer ben sikimi çıkarmıştım, ne oluyor şeklinde bana doğru bakındı ve kalçalarını hafif sallayarak bana doğru gelmeye çalıştı. Sadya’yı sırt üstü bir hale getirdim ve boğazını sıkarak dudaklarına yapıştım. Dudaklarımdan boynuma inerek öpücükler kondurmaya başladı. Kısık bir ses tonuyla; “Gir artık sahibim, yalvarırım. Parçala beni, ağlat beni. Tamamen senin olayım.” böyle konuşması oldukça hoşuma gitti ve boğazını daha fazla sıkarak sikimi tekrardan amına kökledim. Tekrar çığrınmaya ve dudaklarını ısırmaya başladı. Sadya altımda erimişti resmen, ne olduğu belli değildi. Bazen ağlıyor bazen zevkten kuduruyordu. Misyoner pozisyonda sikerken, bacaklarıyla sırtımı çevreledi ve kendine çekti. Boğazını sıkmayı bırakıp, boynunu öpmeye başladım. Ben kıza her geçirişimde kız sırtıma uzun tırnaklarıyla geçiriyordu, sırtıma bir şeylerin aktığını hissediyordum. Sıkmaktan kanatmıştı orospu. Birkaç dakika daha Sadya’yı siktikten sonra, geleceğimi hissettim. Geri çekilerek, sikimi ayaklarına doğru getirdim ve siyah ojeli olan ayaklarına boşalmaya başladım. Deli gibi boşalmıştım, tüm döllerimi boşalttıktan sonra Sadya’nın ağzıma sikimi verdim ve temizlettim.

Bir süre ikimizde soluklandıktan sonra, Sadya doğruldu ve hızlı bir şekilde kıyafetlerini giyindi. Birazı yırtık olan türbanını boğazında ki sıkma izleri görünmeyecek şekilde bağladı. Bu süreçte ben de kıyafetlerimi giyindim ve kapının kilidini açarak Sadya’ya çıkışa kadar eşlik ettim. Arkamdan bir anda kısık sesle; “Kimse duymasın, bir daha böyle bir şey olmayacak. Kocamı da kurtaracaksın” dedi. Sırıtıp, “Peki.” dedim ve gülümseyerek dükkanın kapısını açtım. Sadya’ya doğru dönüp, gülümsedim ve “Tekrar bekleriz” dedim. Yüzüme bile bakmadan koşar adımlarla uzaklaştı. Anlam veremedim, başta zorlamış gibi oldum ancak vazgeçip gitmesine izin verdiğimde çok daha istekli bir şekilde kendisi bana geldi. Şimdi yüzüme bile bakmamıştı. Sikerim diyip ofis odasına geri geçtim ve ortamı temizleyerek koltuğa uzandım. Ben ne yaşadım az önce amk diye sorgularken, gözüm ofiste ki kameraya kaydı.

“Ananı sikeyim, kamerayı unuttum amına koyayım.” Ofiste kamera vardı, babamın telefon uygulamasında da kamera uygulaması vardı, yani istediği zaman dükkanda ki kameraları canlı bir şekilde izleyebilirdi. Bir anlığına götüm tutuştu ve ofis bilgisayarını açarak kamera uygulamasına girdim. Görüntüleri kesip kendi telefonuma aktardım ve uygulamadan sildim. Artık geriye sadece, babamın o anları izlememiş olmasını ummak kaldı. Elemanlar yavaş yavaş geldikten sonra geri işe döndük ve o gün akşam saatine kadar çalıştım.

Eve dönmeden önce, markete uğramak için arabayı kenara çektim ve markete girdim. Biraz ilerledikten sonra arkamdan birisi “Buraaak.” diyerek bana sarıldı. Arkamı döndüğümde İrem’i gördüm. Çok tatlıydı, sarılmasıyla beraber içimi bir an huzur kapladı. Ben de ona geri sarıldım, sarılırken göğüsleri bana doğru baskı uyguluyordu, bir süre öyle kaldık. Ondan sonra sohbet ederek alışveriş yaptık ve beraber arabaya bindik. Sohbetimiz uzasın diye, 5 dakikalık yolu 15 dakikaya çevirmek için yolu uzattım. Sohbet sırasında konu, bana yapılan saldırıya geldi. Yavaş yavaş çözümlendiğini hatta dövüş sporuna başlayacağımı söyledim. Bunu duyunca çok sevindi ve eliyle elimi tutarak; “Bana da öğretir misin? Hep bir şeyler öğrenmek istemişimdir” dedi. Ciddi algılamayarak kabul ettim, daha sonra eve vardık. Odama geçer geçmez, uyuyakalmıştım.

Devamı Gelecek

Canım Fulya Abla – Bölüm 4

Babam bizi apartmanın önüne bırakıp, dükkana geçmişti. Eve vardığımızda kapı da Fulya abla ile karşılaştık. Benim hastane durumlarımdan dolayı annem ne Fulya ablaya uğramıştı ne de telefonlarına cevap vermişti. Fulya abla direkt bize doğru bakınarak, “Hayrola, 1-2 gündür ulaşamıyorum kız sana.” dedi. Annem de hiç sorma diye kapı önünde durumumu anlatmaya başladı. Bende annemin arkasında duvardan destek alarak onlara bakındım. O sıra İrem kapıyı açtı, bana ve anneme gülümsedikten sonra “Merhaba.” diye ekledi. Annem İrem’i kafasıyla selamladıktan sonra, Fulya ablaya dönerek;

A: Böyle ayaküstü anlatılmaz, size gelelim kahve içelim.
F: Tamam ben üstümü başımı değiştirip kahveleri hazırlayayım.
B: Ben gelmeyeyim odama geçerim.

Garip bir şekilde Fulya ablanın bana olan çekingenliği kaçmıştı, hafif kaşlarını çatarak bana doğru bakındı derin bir iç çekerek;
F: Olmaz öyle, sen de geliyorsun kahve içip sohbet edeceğiz. Sen gelmem diyorsan biz geliriz, bir şey atlatmışsın sonuçta.
İ: Ne atlattı ki? Önemli bir şeyin var mı Burak? Ne oldu?
B: Pekala, geliriz 5-10 dakikaya.. Anlatırım o zaman.

Herkes evine geçtikten 10 dakika sonra, Fulya ablalara geçtik. Evin içine girdiğim zaman, sadece İrem ve Fulya ablayı gördüm. Gözüm İrem’e kaydı. Yine televizyonu yapmaya geldiğim gün gibi giyinmişti ama daha açıktı. Altında dolgun kalçalarını belli eden kısa bir şort, üzerinde ise bol bir tişört vardı. Salonun ortasında duran masaya geçtik. biraz çikolata falan koymuş, kahvelerimizi getirmişlerdi. Teşekkür ederek kahveden ufak bir yudum aldım. Herkes masaya oturduktan sonra o gün başımdan geçenleri anlatmaya başladım. Anlatırken fark ettim, aklıma geldikçe bu durumu konuştukça daha fazla öfkeleniyordum. Elim hafif titremeye başlamıştı, kahveyi ağzıma doğru götürürken elim titreye titreye götürüyordum. Bir yudum aldıktan sonra geri yerine koydum. O ara İrem elimin titrediğini fark etmiş olacak ki, elini elimin üzerine koydu ve gülümsedi. Yanımda oturan annem de bir yandan bana sarılarak moralimi yerine getirmeye çalıştı. Annemin sarılması da iyi gelmişti tabii ancak İrem’in sıcak elleriyle elimi tutması ve gözlerimin için bakarak gülümsemesi, tüm sinirimi geçirmişti, kuş gibi olmuştum. Bir süre ellerimiz öyle kaldıktan sonra elini çekti, aynı şekilde sohbete devam ettik.

İrem lavaboya gitmek için izin aldı. Fulya abla ise, makinedekileri boşaltmayı unuttum diyerek doğruldu ve mutfağa geçti. Annemle 1-2 dakika aramızda konuştuktan sonra bir anda hafifçe yerimden doğrularak su almak için mutfağa yöneldim. Annem arkamdan, “bu halinle ayağa kalkıyorsun. Ben getirirdim sana ne istiyorsan.” diye hafif azar çekti. Bende arkama bakınıp sırıttıktan sonra çekingen bir şekilde mutfağa girdim. Girer girmez gördüğüm manzara beni şaşırtmıştı. Fulya abla, makineyi boşaltırken kapıya doğru domalmıştı, giyindiği beyaz pijama kalın bir pijama değildi. Giyindiği külodun kırmızı olduğunu bile görebiliyordum. Kalçaları oldukça büyüktü, kapıya doğru domalmasının etkisiyle kabak gibi ortadaydı, gözüme çarpmıştı. 5-6 saniye bakındıktan sonra yalandan öksürük sesi çıkardım, Fulya abla direkt arkasına dönerek;

F: Noldu oğlum?
B: Bir bardak su alacaktım, bardaklar ner-…
F: Ay oğlum seslenseydin ya? Ben getirirdim kendini niye yoruyorsun. (Bunları söylerken bir yandan temiz bir bardağa su boşaltarak bana uzattı.)
B: (Gülümseyerek) Teşekkür ederim.

Bardağımda ki suyu yudumlarken, Fulya abla işine devam etti. Çaktırmadan onu süzüyordum. Makinede ki tencereleri yerleştirmek için ayak parmaklarına basıp üstte ki dolaba uzanmaya çalıştı. Bu arada tişörtü yukarı çekilmiş, hafif göbeği ve giyindiği kırmızı külodun bir kısmı ortaya çıkmıştı. Tencereyi koyamadı ve ayaklarını bir anda eski haline getirip tencereyi tezgaha koydu. Koyamadığını anladığım için, yerimden doğrularak su bardağımı lavabonun içine bıraktım ve tencereyi kavrayarak; “Üst dolaba mı?” diye sordum. Gerek yok demeye kalmadan “Ne olacak?” diyerek gülümsedim ve işaret ettiği yere uzanıp tencereyi araya bir yere sıkıştırmaya çalıştım. Bu arada Fulya abla, su içtiğim bardağı temizlemek için lavaboya uzanmıştı. Tencereyi yerleştirirken bir anlığına gözüm kaymıştı, arada ki boy farkından dolayı bir nevi göğüslerini görebiliyordum. Koca göğüsleri, kırmızı sütyenden fırlamak için adeta can atıyordu. Tencereyi yerleştirdikten sonra gülümsedim, Fulya abla da teşekkür ettikten sonra içeriye geçtim. İrem lavabodan çıkmış, masada annemle sohbet ediyordu. Masaya oturduktan birkaç dakika sonra Fulya ablada geldi ve 1 saat kadar sohbet ettikten sonra geri eve geçtik.

Odamda bulunan balkona geçip sandalyeme oturdum ve ayaklarımı uzatarak kararmaya başlayan gökyüzünü izledim. Kafamdan bir sürü düşünce geçiyordu, Fulya abla ile ilgili hiçbir düşünce yoktu aklımda. İrem’in yanında uzaklaşınca öfkem tekrar geri gelmeye başlamıştı. Sadece o günü düşünüyordum, 3 tane vitaminsiz mülteciden dayak yemek ağır kaçmıştı. Ancak anladım ki boylu olmak, kalıplı olmak her şey değildi. Teknikte bilmek lazımdı, o gün o üç kişi hassas yerlerime vurarak aynı anda beni yere sermişlerdi ve bana fırsat bırakmamışlardı. Teknik bilseydim, böyle olmazdı belki de.. Telefonumu kavrayarak birkaç dövüş salonu aramaya başladım. Gözüme 3 tane yer kestirdikten sonra, telefonu cebime sıkıştırarak elimi balkon direğine vurdum ve doğruldum. Bir anlığına gözüm, yan apartmanda ki komşumun balkonuna kaydı. Geçen yalandan öksürerek varlığını belli eden kadın, perdeyi hafif aralamış beni izliyordu. Göz göze gelir gelmez kadın perdeyi kapadı. Hafif şaşırarak odama girdim. O gün yatağa yatar yatmaz uyudum.

Sabah telefonumun çalmasına uyandım, polis beni dövenlerden iki tanesini yakaladığını ve karakola gelerek teyit etmemi istiyordu. Hafifçe yatağımdan doğrularak hazırlanmaya başladım. Aşağı indiğimde annem televizyon izliyor, babam da diğer kanepede uyuyordu. Anneme karakola gideceğimi söylediğimde, “Bizde gelelim.” dedi. Ancak babamı göstererek “Gerek yok” dedim. Babam bu aralar dükkanın işlerini düzeltmek için epey yorulmuştu, son olaylardan sonra psikolojik açıdan da etkilenmişti. Onu yormak istemedim. Arabanın anahtarını alarak, ayakkabılarımı giyindim. Aşağı indiğimde Fulya ablanın ortanca kızı Gizem, telefonuna bakınıyordu. Selam verip ne yaptığını sorduğumda, merkeze gideceğini söyledi. Ben de karakola gideceğimi söyleyerek ben bırakırım dedim. İlk başta zahmet vermeyeyim ayağına girse de ısrar etmem üzerine tamam diyerek yanıma bindi. Birkaç dakika gittikten sonra;

G: Dün olanları duydum, çok üzüldüm Geçmiş olsun abi.
B: Teşekkür ederim, sorun yok iki tanesini yakalamışlar. Teyit etmeye gidiyordum ben de.
G: Çok sevindim, umarım bir daha başına böyle şeyler gelmez. Umarım aynı şeyi bizde yaşamayız.
B: (Yola bakarken hafif gülümseyerek) Yaşamazsınız merak etme, koşa koşa gelir kurtarırım ben sizi.

Gizeme bakındığımda, bana bakarak gülümsüyordu. Gözlerinin için ışıldıyordu resmen. Geri yola dönerek; “Babamdan daha iyisin desene..” dedi. Bir anda duraksayıp neden diye sordum.

G: Babam adi herifin tekidir, şu zamana kadar babamdan sevgi görmedim. Annemi aldattı, bizi arkasında bıraktı. Başka bir kadınla beraber oldu, üstüne o kadının çocuğuna bir sürü şeyler almasına ve sevmesine şahit olduk. Ben zaten hiç sevgi görmemiştim, ağrıma gitse de çok sorun etmedim. Bukette özlüyordu başlarda ancak sonradan alıştı. Bu olayları bilmiyor o, anlatsak bile anlamaz zaten. En çok ablam üzüldü. O belli bir yaşına kadar babamdan sevgi görmüştü, Baba sevgisinin ne olduğunu iyi biliyordu. Babam bir anda hepimizden uzaklaşmaya başlayınca ve başka bir aile edinince annemden sonra en çok o yıkıldı. Maddi açıdan kötü durumdaydık, destek olmak için ve paramız olmadığı için okulu bırakıp çalışmaya başladı. Bakma öyle gülümseyip durduğuna, hiçbir şekilde insanlara üzüntüsünü yansıtmaz. Ne yaşarsa kendi içinde yaşar.
B: Çok üzüldüm, keşke böyle şeyler yaşamasaydınız. Ne derim bilemedim, ancak biz komşudan da öteyiz. Neye ihtiyacınız olursa elimden geleni yaparım.
G: (Morali bozuk bir şekilde.) Teşekkür ederim.

Birkaç dakika sessiz kaldıktan sonra, Gizem’in gideceği yere vardık. Teşekkür ederek arabadan indi bende karakola geçtim. Karakola vardığımda bana iki mülteciyi de gösterdiler, ikisinden birisi beni bıçaklayan değildi. Ancak o gün onlarda oradaydı. “Evet bunlar, ancak beni bıçaklayanlardan birisi değil.” diyerek polislerle konuşmaya başladım. Ne olacağını sorduğumda, ya ceza alacaklarını ya da sınır dışı edileceklerini söyledi. Bunun duyduğumda her ne kadar öfkeli olsam da içimin yağları eridi. Polislere teşekkür edip karakolun çıkışına doğru yöneldim. Tam o sırada bir el kolumdan tuttu. Arkama baktığımda, gözleri yaşlı türbanlı bir kadın vardı. Kolumu sert bir şekilde çekerek, kafamı hafif yana çevirdim ve kaşlarımı çattım.

Yabancı Kadın: (Aksanı kayık bir şekilde) Lütfen birkaç dakika konuşabilir miyiz?
B: Sorun nedir? Sizi tanımıyorum?
Yabancı Kadın. (Aksanı kayık bir şekilde) Ben o gün size zarar veren ve yakalananlardan birisinin kocasıyım. Lütfen bir konuşalım.
B: He. Yok ben almayayım sağ olun. Ne anlatacaksanız polis orada.

Tam giderken, kadın tekrar kolumdan tuttu ve ağlayarak; “Lütfen, bir şey kaybetmezsiniz” Bende bir şey olmaz herhalde diye düşünerek, arabanın oraya kadar ne anlatacaksa anlatmasını söyledim ve yürümeye başladım.

Sadya: Ben Sadya, dediğim gibi o gün orada olanlardan birisinin karısıyım. Kocam bir süredir o ikisiyle takılıyordu, onlar yüzünden kumar oynamaya başladı. Alkol içmeye başladı, hatta beni dövdüğü bile oldu. O gün de alkollü bir şekilde o ikisiyle buluşmak için evden ayrıldı. Eve geldiğinde eti benzi atmıştı, bana neler olduğunu anlattı. Çok korkmuştu, kocam o gün sarhoştu. İsteyerek yapmadı lütfen bağışlayın onu. Her ne kadar yolundan çıksa da o hala benim kocam ve 4 tane çocuğumuz var, o olmazsa veya sınır dışı edilirsek biz ne yaparız. Burada iyi kötü bir düzen kurduk, nolur bir şeyler yap.
B: Hiç ikna olmadım, kocana sahip çıksaydın. Umrumda değil.
Sadya: Ne istersen yaparım, sana yalvarıyorum. İçinde birazcık insanlık varsa.

Ne dersem diyeyim kadın beni salmıyordu ve yalvarmaya devam ediyordu. Bende baştan savmak için, “Şu an düşünemiyorum, düşünebildiğim bir zaman karar veririm” diyerek arabaya bindim ve kapısını çarparak o bölgeden uzaklaştım. Araştırdığım dövüş salonlarını gezinmeye başladım. Aralarından birisi hoşuma gitti ve ücretini vererek üyelik işlemimi hallettim. Birkaç malzeme aldıktan sonra haftaya başlayacaktım. Artık geri spora başlayıp, teknik öğrenecektim. Bundan sonra böyleleri denk gelirse kolay hamle olmayacaktım. Oturduğumuz ilçeye vardıktan sonra eve geçtim ve anneme olanları anlatıp, televizyon izledim.

Canım Fulya Abla – Bölüm 3

Gözümü açtığım da hastanedeydim. Odada hafif bir loş ışık yanıyordu, ağaç dalı oda camına çarparak, ses çıkartıyordu. Sağ tarafıma baktığım da annem ve babam, oturur pozisyonda uyuyorlardı. Sıcak olmamasına rağmen şarıl şarıl terlemiştim. Gözlerimi tavana doğru çevirdim ve o an cam parçasının ağrıdığı yer sızladı. Anlık acıyla hafifçe inledim, annem inleme sesime uyanarak babamı dürttü ve elini başıma koyarak ağlamaya başladı. Hiçbir şey demeden, anne ve babamın gözlerinin içine bakınıyordum. Ama tek sorun onlara doğru bakınırken onları görmüyordum, o üç mültecinin saldırdığı anlar geliyordu gözümün önüne. Herhangi bir hüznüm kalmamıştı, hüznümün yerini acı ve öfke kaplamıştı. Bunların başıma gelmemesi gerekiyordu. Boş boş bunları düşünürken bir anlığına doktorun beni dürtmesiyle kendime geldim ve doktora bakındım. “İyi misin?” diye sormasına kalmadan sözünü yarı da kesip, “Ben iyiyim.” cevabını verdim. Cam parçası hayati bir bölgeme gelmemişti, hatta polise ifademi verdikten sonra, istersem taburcu bile olabilirdim. Tavana doğru bakındım ve kısık bir sesle, “Yarın ilk iş eve gitmek istiyorum.” dedim. Daha sonrasın da aileme dönerek; “Siz eve gidin, dinlenin. Durumumu duydunuz, ağır bir şeyim yok. Yarın beni almaya gelirsiniz” diye ekledim Lafı dolandırıp gitmek istemeseler de ikna ettim ve eve gittiler. Doktor geçmiş olsun diyerek odadan çıktı. Hemşire ve ben oda da yalnız kaldık. O bir şeyleri kontrol ederken ben tavana bakınmaya devam ettim, bir an bana doğru dönerek konuşmaya başladı;

[ (H: Hemşire) – (B: Ben) ] H: Korkuyor musun? B: Bi-.. Bilmiyorum, içimde sadece öfke var. Bunları hak etmemiştim. H: Çok üzgünüm, keşke bunlar olmasaydı. Bunu hak etmedin, eğer istiyorsan biraz daha yanında kalabilirim.

Hemşirenin gözlerinin içine bakarak hafif bir şekilde gülümsedim ve kafa salladım. 10 Dakika kadar sohbet ettik, ancak garip bir şey vardı. Hemşire benim ile çok gereksiz fiziksel temas kuruyordu. Konuşurken gereksiz yere küçük kahkahalar atıyor, elleriyle koluma dokunuyor ve saçıyla oynuyordu. Uzun süredir ilk defa bir kızla flört ediyordum, bunun farkına varınca acı ve öfkemin yerini heyecan kapladı. Kız oldukça samimiydi ancak hareketlerine ve anlattığı bazı şeylere bakılırsa oldukça kaşar olduğu belliydi. Bunun üzerine ben de ona karşı bir hamle de bulunmak istedim. Elimi eline götürdüm ve avuç içini tutup arada yavaşça okşamaya başladım, bu hareketimi beklemiyor olacak ki konuşmasını yarım kesti ve gülümseyerek bana bakınmaya başladı. Kısık bir sesle; “Çok yakışıklısın ve komiksin” diye ekledi. Ben de sırıtarak, “Sen de gördüğüm en güzel hemşiresin.” demeye kalmadan doğruldu ve dudağıma bir öpücük kondurarak geri çekildi. Nefesimizi hissedecek kadar yakına çekildikten sonra, bana doğru bakınmaya başladı. Birkaç saniye şaşkınlığımdan dolayı, hareketsiz kaldım. Tabi bunu istemiyorum olarak algılayıp geri çekiliyordu ki, etinden korkanın kemiğini sikeyim misali kızı anlık refleksle kendime çekip dudağına yapıştım. Dudaklarımızı ısırıyor, birbirimize doğru dişlerimizle çekiyorduk. Dillerimiz ağzımın içlerin de birbiriyle buluşuyordu. Ben elimi yavaşça kızın göğsüne doğru götürdüm ve kıyafetinin üstünden sıkmaya başladım. Kız bir anda hastane yatağında yatan benim üzerime çıktı ve kasık bölgemin üstüne oturdu. Bana doğru hamle yaparken, yanlışlıkla yarama çarptı. Anlık acıyla kızı boğazından kavradım ve kendimden hafifçe uzaklaştırarak gözlerinin içine içine baktım. Kahverengi gözleri vardı, o hareketimle adeta şaşkına uğramış, yanakları kızarmıştı. Geri kendime doğru çekip, dudaklarını daha sert dişlemeye ve daha öfkeli öpüşmeye başladım. Kulağına doğru yaklaşarak, “Seni istiyorum.” dedim. Dünden hazır olacak ki, kendini üzerimden yanıma atıp siyah ojeli ellerini penisime doğru götürdü. Kıyafetimin ve pikenin üzerinden penisimle oynamaya başladı. Tekrar boğazından kavrayarak, kulağına yaklaştım ve “Bu beni doyurmaya yetmez, daha fazlasını istiyorum.” diye fısıldadım. Kız bir anda kendini geri çekip, derin bir nefes aldı ve “Burada olmaz.” diye ekledi. Bunu duyunca oldukça sinirlendim çünkü uzun süredir bir kızla fiziksel temas bile kurmamıştım, oldukça azgın bir durumdaydım. Kızın üzerine baskı kurup tekrar tekrar burada istediğimi belirtmeye devam ettim. Kız en son dayanamadı ve “Kalkabilir misin?” diye sordu. Evet anlamında kafamı salladım ve onun da yardımıyla, tuvalete girdik.

Hızlı bir şekilde üzerinde ki tişörtü çıkardı, kırmızı sütyeniyle kaldı. Elimi sütyenin arkasına götürerek sütyeni çıkardım ve kapının arkasına astım. Asimetrik, ortanın bir üstü boyutunda göğüslere sahipti. Saçları zaten arkada at kuyruğu şeklin de topluydu, klozetin kapağını kapattı ve üstüne oturdu. Siyah saçlı, 162 boyların da bir kızdı. 191 bedenimle kızın önüne dikeldim ve altımda ki hastane eşofmanını sıyırdım. 18 CM kalın damarlı penisim bir anda dışarıya doğru fırladı. Bizim kaşar hemşirenin yüzünde bir gülümseme belirdi ve eliyle penisime dokunmaya başladı. Sağ elimin baş parmağını dudağına doğru götürdüm ve biraz dudaklarıyla oynayarak ağzının içine soktum. Bir yandan penisime ileri geri yapıyor, bir yandan da parmağımı emiyordu. Üstten bakınca, öne doğru çıkıntılı göğüsleri görmek hoşuma gidiyordu. Baş parmağımı ağzından çıkartıp, kıza küçük bir tokat attım. Hemen ardından penisimi ağzına sıkıştırdım. İlk önce yavaş tempoyla sağ elini penisim de tutarak, yuvarlak kısmından penisimi yaladı. Ben de müsait elimle hemşirenin göğüsleriyle oynamaya başladım. O kadar azmıştım ki, penisimi tutan, siyah ojeli bana göre küçük elini sert bir şekilde penisimden çekerek, penisimi kızın ağzının derinliklerine doğru götürmeye başladım, hafif kusar gibi oldu ancak yavaş tempolarla alıştırdım. Gözleri kızarmış ve hafif sulanmaya başlamıştı. Yavaştan hızlandım ve penisimi hızlı bir şekilde gırtlağına doğru ileri geri yapmaya başladım. Bir yandan arada tokat atıyor, bir yandan da penisimi sonuna kadar kökleyip kafasından kendime doğru bastırıyordum. Birkaç saniye nefessiz bıraktıktan sonra, kısa süreli nefes almasına izin verip penisimi tekrar ağzına sokuyordum. Tüm tuvaletin içerisin de hemşirenin penisimi gırtlağına kadar almasının ve benim inlemelerim yankılanıyordu. Birkaç saniye sonra odanın kapısının açılma sesini duydum. İçeriye başka bir hemşire kontrol için girmişti, beni göremeyince tuvaletin kapısını tıklattı ve iyi olup olmadığımı sordu. Tuvalette ki hemşire korkmuş olacak ki kafasını geri çekip endişeli bir şekilde bana bakındı. Hafif sırıtarak, kafasından kavradım ve sikimi gırtlağına kökleyerek nefessiz bıraktım. Kapıya doğru dönüp; “Ihmm-.. İyiyim.. Sadece.. Sadece karnım ağrıyor.” diye ekledim, odaya gelen hemşire de bir sorun olursa butona basmamı söyledi ve odanın kapısını kapayarak odadan çıktı. Bir süre nefessiz kalan hemşire zorlanmış olacak ki, gözleri kaymaya başladı. Penisimi ağzından çıkararak bir tane tokat geçirdim ve dudağından öptüm. Kızın güzelliğinden eser kalmamıştı. Dudağının etrafı salya olmuş, göz rimeli yanaklarına kadar akmış, gözleri kıpkırmızı olmuştu. Bir süre daha saksoya devam ettikten sonra, eliyle bana ileri geri yaptı ve şiddetli bir şekilde göğüslerine boşaldım. Bitmiş olmasına sevinmişti. Bana bakarak derin bir oh çekti ve gülümseyerek; “Harikaydın aşkım.” diye ekledi. Sırıttım ve ağzıyla sikimi temizlettikten sonra eşofmanı geri yukarıya çektim. O da kendini temizledikten, kendine çeki düzen verdikten sonra beni geri yatağıma yatırarak hoşçakal öpücüğü verdi ve odadan çıktı. Oldukça rahatlamıştım, derin bir nefes alıp uykuya daldım.

Gözümü açtığım da doktor ve bana sakso çeken hemşireyi gördüm. Doktor durumumun nasıl olduğunu ve ifade verip vermeyeceğimi sordu. Kafamı olumlu yönde sallarken hemşireye bakındım. Doktorun arkasından bana doğru bakınıp sırıtıyor, işaret parmağını dudağına götürüyordu. Doktor, “Polisler birazdan gelir” diyerek odadan çıktı, hemşire ise elime bir kağıt parçası sıkıştırarak dudağımdan narince öptü ve odadan ayrıldı. Kağıda bakındığım da kağıtta;

“Beliz – (Telefon Numarası)” yazıyordu.

Kağıda bakıp hafifçe sırıtıyordum ki, odaya iki adet polis girdi. Benden olayı başından sonuna kadar anlatmamı istediler. Olayı anlatıp, üç mültecinin de tipini tarif ettikten sonra, geçmiş olsun diyerek odamdan ayrıldılar ve hemen arkasından ailem belirdi. Taburcu işlemlerini halletmişlerdi, üstümü değiştirip hastaneden çıktık. Arkada kısık seste pop müziği eşliğinde eve doğru yol aldık.

Canım Fulya Abla – Bölüm 2

Aradan 2.5-3 hafta geçti, annem öğlen 2 gibi beni temizlik malzemesi almam için markete yolladı. Asansöre inip tam zemin kata indiğim de, Fulya abla ve yanın da hafif pısırık, çelimsiz bir adam gördüm. Fulya abla bana yalandan gülümseyip merhaba dedi, adam ise direkt kafasını öne eğdi. Düz merhaba diyerek yanlarından sıyrıldım geçtim.

20 Dakika sonra marketten döndüğüm de annemin Fulya ablanın kapısını tıklattığını gördüm. Açan olmayınca, annem Fulya ablayı aradı. Ancak telefonu açmadı. İşte herhalde diyerek içeriye geçti. Ben de az önce eve bir adamla çıkarken gördüğümü evde olduğundan emin olduğumu söyledim. Annemle sırıtmaya başladık, çünkü anlaşılan üst katta adamla işi pişiriyordu, bizi aptal sanmış olmalı ki adamın ayakkabılarını içeri almış. 45 Dakika kadar kadından herhangi bir geri dönüş olmamıştı. En son annem, kapının önüne çöpleri bırakırken kapı açılma sesi duydum. Salondan direkt kapının önüne gittim ve adamla kadını gördük. Fulya abla saçını topluyor, adam da yüzümüze dahi bakamadan ayakkabılarını giyiniyordu.

(A: Anem) (F: Fulya) (B: Ben)

A: Kız aradım açmadın, iştesin sanıyodum.

F: Yok ya, erken çıktım. Benim dolabın kapağı bozuktu Fırat yardımcı oldu. (Bunu söylerken saniyelik gözlerimin içine baktı ve direkt geri anneme döndü.)

B: (“Yalanını sikiyim, çocuk kandırıyor sanki”)

A: Anladım anladım. Canım müsaitsen kahve içmeye gel.

F: Tamam canım, 5 dakikaya gelirim.

Adam o sıra ayakkabısını falan giyinmiş, malzemeleri almış ve gitmişti. Annem de kapıyı kapayarak bana doğru baktı ve sinirli bir ses tonuyla, “Bu kaşar da bizi aptal sanıyor, dolap tamir ediyormuş. Biz de buna kandık sanki.” Ben sırıtarak odama çıktım ve balkonda telefona bakınmaya başladım. Fulya abla ise eve gelmiş, aşağı da annemle sohbet ediyordu. Bir anlık aşağı bakınınca Fulya ablanın büyük kızı İrem’i işten eve dönerken gördüm. Cumartesi günü olduğu için, yarı gün çalışıyordu sanırım. İrem’i sadece bir kere görmüştüm. O da taşınma sırasında, üstü başı toz ve saçı başı dağınık şekildeydi. Bu sebepten hiç ilgimi çekmemişti. Ancak kendini temizleyip, üstünü başını toparlayınca bir ayrı gelmişti gözüme. İrem, 168 boyların da hafif eti dolgun, bembeyaz tenli, siyah kıvırcık saçlara sahipti. Dar mavi kot pantolonlardan giyinmiş, üzerine de hafif dekolteli bluz giyinmişti. Göğüsleri aşırı belli olmuyordu, orta büyüklükteydi tahminimce. Biraz daha ilerledikten sonra arkasından bakındım ve armut şeklinde gayet büyük ve güzel kalçaları vardı. Kızı öyle görünce adeta flashbang yedim ve dalıp gittim. O ara yan apartmanda ki kapalı kadın İrem’e dalıp gittiğimi görmüştü. Çamaşırlarını asarken yalandan öksürme sesi yaptı ve kendime gelmemi sağladı, anlık kadına dönüp utancıma direkt eve girdim. Perdeyi çekerken kadına bir daha baktım ve çamaşırlara bakıp sırıtıyordu. Yüzü gayet genç duruyordu, üzerinde ise dar bir uzun kollu vardı. Göğüsleri oldukça büyük olmalı ki, taşacak gibi duruyordu.

Yatağa uzanmış kendi kendime düşünürken. İrem’i izlediğim zaman, her ne kadar kalçasına falan baksam da. Yüzünün de güzel olduğunu fark ettim. İçimi bir heyecan kaplamıştı, ona karşı aynı an da hem duygusal anlam da hem de cinsel anlam da yükselmiştim. Bir kalça görmeye yükselinir mi diye kendime kızdım ancak uzun süredir, bırak birisiyle beraber olmayı. Yüz yüze herhangi bir kızla temas bile etmemiştim. Kafam da garip düşüncelerle içecek almak için mutfağa indim. Fulya abla nedenini bilmediğim bir şekilde bakışlarını benden kaçırıyordu, sanırım Fırat’ın dolabı tamir etmeye geldiğini söylediğin de tavana bakıp sırıtmamdan kaynaklıydı. Kendime bir adet soda aldım ve açarken annem Fulya telefonuna bakındığı sırada, boynunda ki hafif morluğa gözüyle işaret etti. İki adet morluk vardı, bir tanesi bildiğin hafif emme iziydi, diğeri ise sanki birisi oradan sertçe tutmuş gibiydi. Beden dilimle anneme bilmiyorum anlamında işaret yaparak dudaklarımı büzdüm ve tam mutfaktan çıkarken annem, arkamdan “Oğlum bakar mısın?” diye seslendi. Arkama dönüp anneme baktığım da ekledi;

A: Fulya ablanların televizyonu sinyal aşırı yüklendi hatası veriyormuş. Müsait zamanın da bakar mısın? Boşuna televizyoncu getirtip bir sürü para vermesinler.

F: (Kaçamak gözlerle bana doğru bakınarak.) Kız gerek yok ya ben hallettiririm.

A: Yine Fırat’a hallettireceksin herhalde.

Annem kadına resmen füze fırlatmıştı, kadın kıpkırmızı oldu ve telefonuna bakınmaya başladı.

B: Hallederiz anne, müsait bir zamanım da tıklatırım kapıyı. (“Ayak üstü tamirci olduk amk”)

F: T-.. Teşekkürler Burak, gelmeden annene söylersin telefonla haber eder. Ben yavaştan kalkayım, çocuklar okuldan gelecek yemek hazırlayayım.

Anneme sarıldıktan sonra koşar adımlarla bana bakmadan yanımdan sıyrıldı ve kendi evine geçti. Annem bana bakıp sırıttı ve ne laf soktum manasında kapak işareti yaptı. Ben de hunharca kahkaha patlatıp geri odama çıktım.

Akşam 22.00 gibi annem odama geldi ve Fulya’ya haber ettiğini gidip televizyonu halletmemi istedi. Söylene söylene üstüme bir şeyler giyinip, saçımı düzelttim. Ucundan biraz parfüm sıkıp, aşağı indim ve kapılarını tıklattım. Kapıyı küçük kızı Buket açtı, ona doğru gülümsedim ve hemen Buket’in tepesin de Gizem belirdi. Gizem’in yüzüne doğru baktığım da, elmacık kemikleri hafif belli. dalgalı kumral saçlara sahipti ve 165 boylarındaydı. Zayıftı ve aynı ablası gibi bembeyaz tenliydi. Göz renginin ela olması çok dikkatimi çekti ve kendime gelip, “Televizyon için geldim” diye ekledim. Gizem’de gülümseyerek beni içeri aldı ve salona yöneldim. Salona girdiğim de müdür odasına girmiş gibi gerildim. Hemen önümde ki koltukta İrem, Fulya abla ve küçük kızları Buket oturuyordu. Arkamda ise Gizem vardı. Aşırı gerildim ve titrek bir sesle merhaba dedim. Fulya abla hoş geldin derken, İrem çok tatlı bir şekilde gülümseyip bana, hoş geldin dedi. O an İrem’e vuruldum kaldım, yüzü yakından bakınca aşırı güzeldi, üstelik şort giyinmişti. Bacakları pürüzsüz ve bembeyazdı. Ayakların da ise bordo oje vardı. İkisine de gülümseyerek, hoş buldum dedim ve televizyona döndüm. Kablodan kaynaklı bir sorundu, kabloyu iki üç kesip düzelttim ve hata çözüldü. İrem arkadan, “bu kadar kısa mı sürdü çözülmesi” dedi ve bana doğru bakındı. “Eh işimizin ehliyiz” dedim ve sırıttım.

(İ: İrem) (F: Fulya) (B: Ben)

İ: Buna benzer bir işle uğraşıyorsun sanırım. Okuyor musun? Yaşın kaç?

B: 21 Yaşındayım, daha önce çalıştığım çoğu iş tamirle alakalıydı. Sanayi vs. uğraştım. Okumaya çok isteğim yoktu ancak, bir süredir makine mühendisliği falan okumak istiyorum. Seneye hazırlanacağım. Senin yaşın kaç? Sen ne okuyorsun veya ne iş yapıyorsun?

Demeye kalmadan annesi Fulya abla ortaya atladı.

F: Aferin Burak, İrem duydun mu. Sen de bir düşün taşın, belki tekrar okuma isteği gelir. Biliyorum Maddi ola…

İ: Düşünürüm anne tamam, sırası değil.

Ortam gerilmişti, para konusu açılınca İrem bir an bozuldu, anlaşılan maddi durumlarından dolayı okuduğu üniversiteyi bırakmak zorunda kalmıştı.

F: Tamam kızım, kusura bakma.

İ: Seninle yaşıtım, diyetisyenlik okuyordum ancak bana göre olmadığını fark ettim ve bıraktım. Şimdi bir güzellik salonun da iş öğreniyorum.

Televizyonun birkaç ayarını yaptıktan sonra, İrem’in gözlerinin içine bakındım ve ekledim; “Sevdiğin işi yapmak en iyisi. Nasıl mutluysan öyle devam et. Tanıştığıma memnun oldum.” İrem de aynı şekilde gözlerimin içine bakınarak gülümsedi ve bana doğru yaklaşıp elimi sıktı. Sonra beni kapıdan geçirdi.

Eve girdiğim de uzanırken hissettiğim duyguyu tekrar hissetmiştim, ancak bu sefer herhangi bir cinsellikle alakalı bir şey yoktu. İçimi heyecan kaplamıştı, şaşkın bir şekilde aynaya bakınırken. Annem hallettim mi diye sordu, evet dedikten sonra; “Babanın yanına uğraman lazım, bir sürü malzeme gelmiş. Yardım istiyor.” Kafa salladım ve ayakkabıları giyinerek dükkana doğru yol aldım.

Telefon, para, anahtar hiçbir şey almamıştım. Yolda dükkana doğru yürürken 3 tane mülteciden oluşan bir gruba denk geldim. Kafayı bulmuşlardı, yanlarından sıyrılıp geçerim derken bi anda önüme boş şişe fırlatıp sırıtmaya başladılar. “Napıyorsunuz olm siz?” dedikten sonra aralarında arapça bir şeyler diyerek üstüme doğru geldiler ve aralarından birisi karın boşluğuma yumruk attı. Direkt nefesim kesildi ve kendimi duvara yasladığım sırada diğerleri de darbe geçirmeye başladılar. Hiçbir suçum olmamasına rağmen, başıboş sarhoş mültecilerden dayak yiyordum. Kendime hafif geldikten sonra yumruk sallamaya çalışsam da, daha önce aşırı bir kavga deneyimim yoktu. Boş boş yumruklar sallarken salladığım bir yumruk, adamlardan birinin burnuna geldi. Arapça şeyler söyleyerek sesini yükseltti ve bir anda önüme fırlatıp kırdıkları şişeden bir parça alarak, Karın bölgeme sapladı. Direkt adamın yüzüne bakarak, yere kapaklandım. Diğer mülteciler de şok olmuştu ki, beni bıçaklayandan önce kaçmaya başladılar.

Canım yanıyordu, her yerime vurmuşlardı. Bir yandan korkuyor, bir yandan öfkeyle dolup taşıyordum. Hiçbir şey yapmamama rağmen bu duruma düşmüştüm. Telefon yoktu, kimseyi arayamıyordum. Nefesimi düzeltip mantıklı düşünmeye çalıştım, dükkan evden daha yakındı. Kendimi zar zor kaldırarak dükkana doğru evlerin bahçe duvarlarına doğru tutunarak yavaş bir şekilde ilerledim. Dükkana adımımı mı attıktan sonra babam, “Hoş geldin oğul” demeye kalmadan kendimi yerde buldum. Babamın “Burak, oğlum” diye seslenmesi kulaklarımda çınlıyordu, sesler gittikçe boğuklaşmaya başlamış, gözlerim kapanıyordu. En sonunda bilincimi kaybettim.

Canım Fulya Abla – Bölüm 1

Merhaba, ben Burak 21 yaşındayım. 191 boya sahip, 79 kilo. Hafif sportif bir vücuda sahip ve orta düzeyde yakışıklı birisiyim. Doğduğumdan beri Denizli’de yaşıyordum ancak bir gün ailem ansızın İzmir’e taşınmaya karar verdi. Bu durum canımı çok sıkmıştı çünkü tüm düzenim Denizlideydi. Spora gidiyordum, arkadaşlarımla takılıyordum, arada bir tanıdıklara yardım edip paramı kazanıyordum. İzmir’e taşındıktan sonra bunların bir anlamı kalmadı, üzerine merkezi bir yere taşınmadığımız için ne bir arkadaş edinebiliyordum ne de çıkıp orayı burayı geziniyordum. Gezinmek istesem yol ayrı dert, pahalılık ayrı dert çıkartıyordu. Bu yüzden 3-4 ay kadar evde sıkıştım kaldım.

Aradan 3-4 ay geçmişti, iyice bunalıma girmeye başlamıştım. Ancak bir gün hemen yan daireye yeni bir aile taşındı. 4 Kişilik bir aileydi, kadın kocasından boşanmış ve 3 çocuğuyla beraber bu eve taşınmışlardı. Eşya taşıma olayı bittikten sonra annem çay hazırlayıp kadının evine uğradı. 1-2 Saat falan takıldıktan sonra eve geri geldi ve sohbet sırasında bana kadınla ilgili birkaç şey anlattı.

Kadının adı Fulyaymış. 3 Kız çocuğu varmış, bunlardan en büyüğü İrem 21 yaşındaymış. Ortanca olanı Gizem 18’e yeni girmiş. En küçükleri ise 6 yaşında olan Buketmiş. Fulya kocası tarafından aldatılmış ve ağır kavga etmişler, bunun sonucunda da doğal olarak ayrılmışlar. Zaten İzmir’de yaşıyorlarmış ancak merkezden uzaklaşmak adına bizim olduğumuz yere taşınmışlar. Büyük kızı İrem ile beraber çalışıyorlarmış, ortanca olan Gizem gün içinde okula gidiyor, küçük olan Buket ise, bizim eve yakın akrabalarında kalıyormuş. Gizem eve geldikten sonra, Buket akrabasından eve geliyormuş. Anne ve İrem, akşama doğru geliyorlarmış.

Annem en çok komşularının iyi olmasına, kaşar olmamasına dikkat eder. Aile nasıl, iyi birileri mi diye sorduğumda bana; Kadının yaşadığından dolayı içine kapandığını, onu koruyup kollayacak bir erkek olmadığı için sıkıntı çektiğini ve üzüldüğünü söyledi. İrem ise, herhangi bir problemi olmayan annesine destek çıkmaya çalışan bir kızmış. Gizem ve Buket hakkında sadece, cana yakın kendi hallerin de olduklarını söyledi. Bir süre daha annemle sohbet ettikten sonra, babam işten geldi ve yemek yiyip odama çekildim.

Aradan 2.5-3 hafta geçti, annem öğlen 2 gibi beni temizlik malzemesi almam için markete yolladı. Asansöre binip tam zemin kata indiğim de, Fulya abla ve yanın da hafif pısırık, çelimsiz bir adam gördüm.

Not: beler, ilk defa +18 hikaye yazıyorum. Herhangi bir eksik vs. olabilir. Bu bölümde ve diğer bölümler de, önerlerinizi yorumlardan yazarsanız sevinirim. Ayrıca, gidişat hoşunuza gitti mi gitmedi mi diye belirtirseniz sevinirim. Öylesine denemek için yazıyom, ilgi olmazsa devam etmeye gerek yok zaten.

GERÇEKLER FİNAL BÖLÜM YOK OLUŞ

Zil ısrar ile çalarken aynı anda Volkan abinin telefonu çalmaya başlamıştı. Kısa bir sessizlik sonrası

V: “ Olum bu Ebrar saat 5 gibi gelmeyecek miydi? Bu saate kim çalıyo zili? Şu telefonu getir bana , bekle açma kapıyı. “ Bunları söylerken Annem Volkan abinin sikine tam olarak oturmuş vaziyette endişeli bir şekilde bekliyordu. Memesinden akan bal ve reçel anlık olarak gözüme takılmış ve Volkan abinin telefonun getirmeden önce duraksamıştım. Sinirli bir sesle “ Anasını siktiğim, şu telefonu versene , bakma mal mal , az hızlı ol “ diyince , önemli bir şeyler olduğunun farkına varmıştım. Arayan Cevat abiydi. Telefonu ona doğru uzattım. Kulağına telefonu götürüp

“ Noldu Cevat , sen mi çalıyorsun bu amk kapısını, size demedim mi saat 5 e kadar bu binaya giren çıkan olmasın diye? “ biraz duraksayıp “ Markete mi gittin? Olum nefes alırken benden izin alacaksınız demedim mi size? Kim lan bu kapıdaki, amına koydu zilin” karşıdan gelen cevap Volkan abinin yüzünde piç bir gülümseme oluşturmuştu. “ Baştan söylesene , beklemediğimiz biri değil yani. Sametle birlikte yukarı gelin, şimdi olacaklar gerçekten eğlenceli olacak “ bunları söylerken annemle ikimiz anlamsız bir şekilde birbirimizi bakarak sessizce Volkan abinin diyeceklerine dikkat kesildik. Annem Volkan abinin yarrağından kalkıp , götünü bana dönerek konuşmaya başladı.

A: “ Bu kapıyı çalan kim Volkan? Söyler misin , bir problem mi var? “ diyerek endişeli bir yüz ifadesi ile Volkan abiye bakıyordu

V: “ Benim olduğum yerde problem olmaz orospum. Sen bu taşşakları görüyor musun? Benden taşşaklı adam daha anasının karnından doğmadı. Gelen size sürpriz olsun. Hatta kapıyı gel birlikte açalım. “ Volkan abi ayağa kalktığında ilk kez yarrağını bu kadar dik ve taş gibi görüyordum. Annemin suyuyla ıslanmış siki parlıyordu. Belliki gelen kişinin söylenmesi onu daha da dikleştirmiş ve yarrağının ihtişamını iki kata çıkarmıştı. Ebrardan gerçekten bu kadar fazla mı etkileniyordu. Sırf bana ayarlama adı altında yine beni ezmek için yaptığı planlardan birini devreye mi sokmuştu yoksa?

Sikini annemin götünün iki yanağının arasına adeta bir sosili misal yerleştirip sert bir şaplak atıp “ Düş hadi önüme “ diyerek itti. Annem şaşkın bir ses tonuyla

A: “ Bu halde mi açacağım kapıyı , saçmalama Volkan. Beni senden başkası böyle göremez . “ annemin bu sadakati beni şaşırtmıştı. Babamı hiç umursamayan kadın, önünde duran bu genç yarrağa olan sadakatinden dolayı , bu güzel bedeni başkasına altın tepside sunmak istemiyordu. Volkan abi bir anda sözünün dinlenmemesine sinirlenmişti. Anneme sert bir ses tonu ile

V: “ Dünkü maça sütyensiz gelirken aynı şeyleri de düşündün mü he ? Amına koyduğumun kaşarının aklına şimdi mi geldi başkasına vücut sergilememek. ( Beni gözüyle işaret ederek) Bu piç bile bana ait olan bu memeleri emerken yine aynı şekilde mi düşünüyordun? Sen sadece bu yarrağa zevk vermek için dünyaya gelmiş bir kaşarsın Berna. Oğlunda , şu an kapıda senin ne bok olduğunu bilen gavat kocanda bunu ayrıntısı ile öğrenecek. Şimdi önüme düş ve şu siktimin kapısını aç ve ben söyleyene kadar da tek kelime etme. Anladın mı beni? “ annemin yüz ifadelerini dikkatlice inceliyordum. Gerçekten son iki gün annemi inanılmaz değiştirmişti. Normalde bu sözler sonrasında hayal kırıklığına uğraması gereken bu kadın , Volkan abinin cümleleri sonucu resmen tahrik olmuştu. Meme uçları dikleşmiş ve ıslanmış amcığı kırmızı kilotta yoğun bir koyuluk oluşturmuştu. Ben sadece olanları uzaktan izliyor ve kapıdaki kişinin babam olduğunu öğrendikten sonra , tamamen pasif konuma geçip kendimi sıyırmanın yollarını düşünüyordum. Annemin cevap vermemesi üzerine Volkan abi annemi kendine doğru çevirip iyice yaklaştı. Boy farkından dolayı yarrağı annemin göbek deliğine değerken sert bir şekilde “ Anladın mı dedim sana orospum. “ diyerek vurguladığı son kelime sonrası istediği cevabı erkekliği ile aldı. Annem karnına değen koca siki bu sefer içten değil de dıştan hissediyordu.Volkan abinin gözlerine bakarak

A: “ Ne dersen yapacağım Volkan, ne dersen hemde “dedi. Bu sözlerİ itaatkar bir köpek gibi söyleyen annem beni her söylediği cümleyle şaşırtmaya devam ediyordu. Birisinin emir vermesine ve bu şekilde konuşmasına karşı annemin normal tepkisi bu olur muydu? Asla ama asla tabiki. Giydiği mini bir elbiseden kilotu gözüktüğünde ve bunun için onu uyarmaya çalıştığımda sinirle ,“ Baban gibi sende mi başladın boş laflara , bana karışma haddini kim verdi sana “ diyecek kadar böyle laflara dayanamayan kadın , karnına deyen dimdik ve sert şeyin etkisi ile hormonlarının kölesi olmuştu.

Oturma odasının kapısının önünde kapının açılmasını izlemeye koyulmuştum. Volkan abi tamamen çıplaktı. Annemin ise memeleri ortada , altındaki kilotta yoğun ıslaklıktan kırmızıdan bordoya dönmüş bir haldeydi. Kapıyı Volkan abi sertçe açtı ve alaycı bir tavırla

V: “ İşte onur konuğumuz Gavat Orhanda sonunda geldi. Noldu ? Yoksa dünkü maçtan sonra telefonuna ‘ Çabuk ailene koş, Volkan denen ırz düşmanı karının amcığını darmaduman etti ‘ diye mesajlar mı aldın Orhan “

Volkan abi kapıyı açtığında Babamı iki arkadaşı kollarından tutmuş vaziyetteydi. Babam sinirli ve bir o kadarda sert bir şekilde

O: “ Orospu evladı, annesiz piç. Kendine adam mı diyorsun lan sen “ derken annemin sakinliğini ve Volkan abinin hemen yanında eli Volkan abinin göğüsünde dolaşırken gördüğünde çırpınmayı anlık kesmişti. Karısı resmen bir oropsu gibi giyinmiş , onun satın aldığı evde başka bir erkeğin kolları arasında tepkisiz bir şeklide öylece duruyordu. Arkada aynı sakinlikte olan bana bakarak “ Oğlum , neden bir şey söylemiyorsun? Bu olanların farkında mısın? Nasıl tehdit etti seni bu piç? Bırakın lan beni, yardım etsene oğlum öylece bakmasana “ diyerek benden yardım dilemeye başladı.

Ben mi? Hayatımda her yaptığım şeye eleştiri getiren , hayatımı sikip atan ve bana doğru düzgün babalık yapmamış bu adamı sikime dahi takmadan

M: “ Erkekliğin şimdi mi tuttu baba? Benden yardım istemen için illa karını gerçek bir erkeğin sikmesi mi lazımdı? Olan ve olacak her şeyi hak ettin. Boşuna bağırıp çağırma, tüm mahalleye rezil olduk zaten. Daha fazla senin yüzünden rezil olmak istemiyorum “

Beni bu sözlerim Volkan abinin çok hoşuna gitmişti. İyice kabararak annemin elini tutup sikinin üstüne koydu ve arkasını dönüp bana bakarak

V: “ Sana gerçek baba konusunda dediklerimi hatırladın mı Mert? “

M: “ Çok iyi hatırlıyorum abi.Kim çıktığım deliği genişletiyorsa babam odur. “ Bu sözlerimi söyler söylemez Volkan abi annemi önüne doğru çekti ve o koca götünden kavrayıp kucağına aldı. Annem boynuna tutunmuşken tek eliyle kilodu kenara çekip , dimdik yarrağının üstüne oturttu.

V: “ Şimdi, babana yol verde , oturma odasına geçeyim. Ayakta durmaktan yoruldum. Şu gavatında ağzını ve ellerini bantla bağlayın. “ yanımdan geçerken kulağıma eğilip “ Senin gibi bir piçin babası olacağımı mı sandın ? Aileni sikip atacağım Mert ve bu anları hayatın boyunca unutamayacaksın. Annen gibi bir kaşar benim sikimdeki kıl kadar bile değerli olamaz. “

Bu cümleler gerçekten derinden vurmuştu beni. Volkan abinin en başından beri annemle romantık bir şey düşünmediğini biliyordum. Yarrağını yaladığı için dudağını dahi öpmediği bir kadına karşı ne hissedebilirdiki. Bana omuz atarak annemi kucağından indirip ,oturma odasındaki koltuğa yatırdı. Bu sırada Cevat abi gil babamı zorla bağlamış ve karşıdaki tekli koltuğa oturtmuştu bile. Babamın yüzüne pek bakamıyordum. Ondan hala korkuyordum ama gözlerindeki ifadeyi okuyabilmek için bir anlık ona doğru döndüğümde Televizyonun altındaki ünitede , aile fotoğraflarımıza gözüm çarptı. Babam ve annemin düğün fotoğrafı , benim bebekliğim, okula ilk başladığımda üçümüzün gülümseyerek çıktığı o fotoğrafalrın gözleri önünde Koca bir aygır annemin minik ayaklarını tutarak bacaklarını ayırmış ve yarrağına tükürerek hakaretler savuruyordu.

V: “ OHHH, BERNAMMM, AMINI SİKTİĞİMİN KAŞARI. SEL OLMUŞ AMCIĞIN. SANA İLKLERİ YAŞATACAĞIMI YARRAĞIMI YALARKEN SÖYLEMEMİŞ MİYDİM? EVİNDEKİ ERKEK DEDİĞİN HER KİŞİNİN GÖZÜNÜN ÖNÜNDE BU AMCIĞI KULLANILAMAZ HALE GETİRECEĞİM” diyerek sikini aynı fırça gibi annemin amcığına sürüyordu. Annem aynı azgınlıkla

A: “ NOLURSUN VOLKAN SOK ARTIK , PARÇALA BENİ , SENİ İSTİYORUM , HİÇBİR ŞEY UMRUMDA DEĞİL SOK ARTIK “ Diye yalvarıyor ve bacaklarını sonuna kadar açmış şekilde bekliyordu. Volkan abi sikini amcığa sürerken bir anda annemin götüne sabitlemiş ve hafif ittirmeye çalışarak , annemin sözlerinin tam tersinne dönmesine sebep olmuştu. “ AHH VOLKAN HAYIR ORASI DEĞİL , KİMSEYE VERMEDİM ARKAMI “ bu sözler Volkan abinin anneme sahiplğinin bir tescili olacaktı. Tam 40 yaşındaki bir milfi götten siken ilk kişi olarak , hem onun için hem de bizim için unutulmaz olacak ve gerçek erkeğin kim olduğunu gösterecekti.

Sikini ittirmesine rağmen bu inanılmaz dar deliğe , o kalın yarrak girmeye dahi yaklaşamıyordu. Bana doğru dönüp

V: “ Git yatak odasından kayganlaştırıcıyı getir , fırla . “ diyerek emir vermişti yine. O an bu emire uymak zorundaydım. Volkan abinin en gergin ve en zevkli anında ona karşı çıkmak intihar demekti resmen. Hızlıca kayganlaştırıcıyı getirip içeriye girdiğimde ağzı bağlı olan babam yine öfkeyle bağırmaya çalışıyor ve bana çok sert bir şekilde bakıyordu. Umursamamak için Volkan abiye kayganlaştırıcıyı uzatırken ona arkamı döndüm. Volkan abi elimden kayganlaştırıcıyı alırken babamın o halini görmüş , iyice keyiflenmişti. Sikine sıvıyı boca ederken , annemin ayağını işaret edip tutmamı istedi. O minik ayaklar yumuşacıktı. Sabah Hindistan cevizli şampuanı ile duş alan annemden müthiş bir koku yayılıyordu. Gerçekten de cennet bu 37 numara , kırmızı ojeli kusursuz ayakların altındaydı. Volkan abi her dediğini yapmamdan cesaret alarak

“ Noldu lan gavat , oğlun gerçek babasına hizmet ettiği için sinirlerin mi hopladı. Bana öyle bakmaya devam etme , yoksa hayatınızı tamamen sikip atarım . Duydun mu lan beni “ Bu sözler babamın öfkesini ikiye katlamıştı bile. Bakışları değişmemiş , üstüne omuzlarını hareket ettirerek sinirini daha fazla dile getirir hale gelmişti .Volkan abi hışımla bana dönüp

V: “ Çıkar lan eşofmanını.” Dedi. Olduğum yerde dururken bunu hiç ama hiç beklemiyordum. Şaşkın bir şekilde

M: “ Ben mi? Neden abi?” diyerek anlamlandırmaya çalıştım.

V: “ Anasını siktiğim tabi sen, kime bakıyorum ben? Demek anneciğini sikmeye ahlakın el vermiyor. Sadece seni elleri ile tatmın edip, öylece bırakıyor he. Şimdi çıktığın deliği sikeceksin ve bu gavatta bunu ibretle izleyecek. Altındaki çıkar yat şu siktiğimin kanepesine”

Gerçekten bunu hiç ama hiç beklemiyordum. Evet , dediği gibi annem beni tam 2 defa elleri ile tatmin etmiş hatta o leziz memelerinin tadına bakmama izin vererek bana en zevkli boşalmamı yaşatmıştı. Ama hiçbir zaman onu kendimle hayal etmemiştim. Annemi sikme düşüncesi bana çok ütopik ve olmaması gereken kesin bir tabu gibi geliyordu. O bunu istese dahi karşı çıkacağım tek düşünceydi sanırım. Şimdi ise Volkan abi çıktığım deliğe girmemi ve annemi , onun kocasının önünde zıplatarak

‘ Bak , işte gerçek erkek böyle olur. İki erkek senin yapamadığını yapıyor ve bunu yapanlardan birisi de sen öz oğlun. ‘ dememi istiyordu. Öylece dururken beni yatağa itip “ Bak çakacam bitane , çıkar lan şunu “ diye bağırdığında gerçekten ödüm koptu. Bu sırada annem Volkan abinin bu sözlerini artık fazla bulmuştu. Kendisini sunarak onu vazgeçirmeye çalışıyordu.

A: “ VOLKAN, HAYIR HAYIR BUNA İZİN VEREMEM , O BENİM BEBEĞİM, OĞLUŞUM. BUNU YAPAMAYIZ. GÖTÜM SENİN OLSUN VOLKAN AMA BU KADAR İLERİ GİDEMEM. “

Bu sözler volkan abiyi güldürmüştü. Annem belinden kavrayıp tekrar oyuncak bebek gibi kucağına alarak

V: “ OROSPU BERNAM. YAPTIĞIN ONCA ŞEYDE ZERRE SINIRIN YOKTU DA ŞİMDİ Mİ ANA YÜREĞİN KAVRULDU HE. ENDİŞELENME , GÖTÜNDE BU YARRAK VARKEN OĞLUŞUNU HİSSETMEYECEKSİN BİLE “ diyerek annemi benim kucağıma bıraktı.

Annemle göz göze gelmek istemiyordum. Küçük bedeni kucağımdayken iki eliyle koltuğun kenarından destek alarak öylece üstümdeydi. Sütyenden fırlayan memeleri ağzıma doğru sarkmış , koca götü ise tam sikimin üstüne denk gelmişti. Annemin arkasında Volkan abi gerçekten de dev gibi duruyordu. Islattığı sikini annemin götüne doğru sabitlemiş ve iki eli ile belinden tutarak sikinin başını santim santim içinde ilerletmeye başlamıştı. Annem götüne giren koca yarraktan dolayı resmen aklını kaybetmiş gibiydi. Vücudunu üstüme yaslamış ve memeleri ile yüzümü tamamen kapatmıştı. Kalkmış sikim , yanan amcığının dudaklarına temas ediyordu fakat sokmak için hiçbir hamle yapmamıştım. Yapamazdım da. O benim öz annemdi. Her şeyin bir sınırı olduğunu ikimizde biliyorduk. Ailemizi yok oluşa sürükleyen , hiçbir değeri olmayan bu şerefsiz yüzünden hiçbir sınırımız kalmamıştı. Amcığının dudakları sikimin başına sürterken Volkan abi kaldığı yerden devam ediyordu.

Volkan abinin sikinin başı annemin götüne girdiğinde , annem çığlığı basmıştı. Elleriyle saçımı sıkıyor ve onu sakinleştirmek için cümleler sarf ediyordu.

A: “ AHHH , DUR DUR DUR , VOLKAN MHHH ÇOK BÜYÜK . CANIM YANIYOR, NOLURSUN DUR” Volkan abi sikinin başını sokmuşken , annemin bakire ve daracık göt deliğinin birazda olsa genişlemesi için fırsat tanımıştı. Sikinin başını çok hafif ileri geri yaparken , üstten bana sertçe bakıp

V: “ Soksana lan, neyi bekliyosun? Baksana anneciğin yalvarıyor. Onu doyurmanın vakti geldi. Babanının yapamadığını yapma fırsatı verdim sana anasını siktiğim. Hadisene, çıktığın deliğe gir yoksa bu götü parçalarım “

Volkan abi dediklerinde kesinlikle emindi. Bu aileyi yok etmeyi kafasına koymuştu. Annemin canının acıması ve mutsuz olması en son isteyeceğim şeydi. Hala saçlarımı okşarayarak sıkan annem kafasını bana doğru eğip

A: “ Ne diyorsa yap bebeğim, benim için, lütfen. Ne diyorsa “ annem bunları söylerken yüzünde ilk baştaki acı ifadesi yoktu kesinlikle. Koca yarrağa yavaş yavaş alışan deliği , genişlemeye başlamış ve Volkan abide her aşamada sikini derinlere doğru itmeye devam etimşti. Tek elimle alttan kalkmış sikimi tutarak annemin kadınlığına hizaladığımda yine beyniminin erimeye başladığını hissetmiştim. Bu kadar heyecan ve stres bedenime çok ağır gelmişti. Annem sırılsıklamdı. Resmen bir çeşmeden su akmış gibi kasıklarım onun zevk suyu ile bulanmış haldeydi.

Sikimi dik bir şekilde tutarken annem kendisini geriye doğru itip bir anda sikimin tamamını o kutsal yere almıştı. Geriye doğru hamle yapması Volkan abinin yarrağının da büyük bir kısmının girmesine sebep olmuş ve yine onda anlatılamayacak kadar farklı duygulara yol açmıştı. Annem saçlarımı kavramış ve sert bir şekilde çekiştirirken , çektiğim acı tamamiyle farklı bir hazza dönmüştü.

Evet , şu anda bir zamanlar bulunduğum rahimden çıkarken aldığım yoldaydım tekrar. Yıllar sonra aynı yere , bu sefer farklı bir şekilde girmiştim. Annem taşşaklarıma öyle sert bir şekilde oturmuştuki , döl ile dolu olan taşşaklarım daha da fazla ağrımaya başlamıştı. Ben hiç hareket etmeden , annemin memelerini emiyor ve kontrolü tamamen ona bırakmış şekilde , hareketsizce altında yatıyordum.

Bu sırada Volkan abi , aldığı zevkle yine böğürmeye ve anlamsız kelimeler çıkarmaya başlamıştı

V: “ OHHHH, SİKİM KANGREN OLACAK , GÖTE BAKK. OĞLUNUN YARRAĞI NASIL HE BERNAM? BUNU İSTEMİYOR MUYDUN? OHHH , İKİ YARRAĞI BİRDEN İÇİNE ALDIN, HEMDE BU GAVATIN ÖNÜNDE, AMINI GÖTÜNÜ DAĞITACAĞIZ BERNA. BİDAHA CANIN YARRAK ÇEKTİĞİNDE BU ANLARI ASLA UNUTAMAYACAKSIN “

Volkan abi kurduğu her cümlede sikini çivi çakar gibi saplamaya başlamıştı. Annemin klitorisin olduğu bölgeye taşşaklarının çarptığını hissedebiliyordum. Girdiği her darbede annemin gözleri tamamen kayıyor ve üstüme yığıldığı için her seferinde istemsiz ileri geri giderek sikimin üstünde dans ediyordu.

Dayanacak gücüm kalmamıştı. Kendimi kasarak boşalmamı engellemeye çalışıyor , aynı zamanda yüzümdeki leziz memeleri görmemezlikten gelerek nefesimi tutuyorum. Tam o sırada babamın öfkeli bakışları gözlerimle buluşmuştu. Tüm boşalma isteğim yok olmuş ve sikimin üstündeki onun kadınını zıplatmak, onun gibi olmadığımı göstermedeki en önemli fırsatımı bana tekrar hatırlatmıştı. Derin bir nefes alarak , iki bacağımı hafifçe kendimi çekip annemi alttan kalçasından kavradım ve sikimi ritmik bir şekilde Volkan abi ile aynı anda sokmaya başladım. Taşşaklarım aynı şekilde annemin amını dövüyor ve bu iki erkeğin tek bir kadının vücudunda birleşme sesleri evde yankılanıyordu. Annemin içindeki bu iki yarrak onun nefesinin kesilmesine sebep olmuştu. İnlerken nefesi kesiliyor ve saçımı çekiştirip duruyordu. Çok sert bir şekilde saçımı çektiğinde canım yanmış ve acı dolu bir sesle

M: “ ahhh, anneciğim canım acıyor. Lütfen sakin ol “ diyebilmiştim sadece. Bunu duyan annem saçlarımı bırakıp küçük bebeğinin canını acıtması sebebiyle yine annelik iç güdüsü ile hareket ederek içine giren iki yarrağı bir anlık umursamadan gözlerime bakmış ve

A: “ İyi misin bebeğim, özür dilerim. Canını acıtmak istememiştim” diyerek dudaklarımı öpmeye başladı. Volkan abi acımasızca annemin göt deliğini dağıtmaya devam ettiği için annemle birleşen dudaklarım ileri geri gidiyor ve tüm yüzümde annemin dudakları dolaşıyordu. O sırada hala durmadan annemin içine girip çıkıyor ve zevkten delirmiş bir şekilde vücudumu kasarak boşalmamı engellemeye çalışıyordum. Artık çabalarım işe yaramamaya başlamıştı. Annem yediği iki yarrağın etkisi ile kasılmaya başlamış ve amındaki kaslarla sikimi tamamen kavramıştı. Her kasılıp gevşemesi taşşaklarımdaki döllerin sikime hücum etmesini hızlandırıyordu ve en sonunda kasıklarıma doğru boşalan annemle aynı anda onun içine patladım. Gözlerim kararmış , parmak uçlarım kasılmış ve resmen tüm vücudum elektriklenmişti. Çıktığım deliği oluk oluk dolduruyordum. Annem dudaklarımı aynı anda öperek

A: “ ahhh , oğluşummm, şimdi gerçek bir erkek oldunnn. MMMMH HARİKASİN “ diyerek gururumu okşamış ve boşalma sonrası yaşayacağım pişmanlık duygusunu sıfıra indirmişti. Bu romantik anlarda hala annemi öpmekte zorlanıyordum. Volkan abinin siki , benimki kadar dayanıksız değildi ve annemin götünü dağıtmakta ısrarcıydı. Benim erken boşaldığımı görüp annemi kucağımdan kaldırıp , kendi kucağına alarak , ayaklarını iki yandan kavradı ve düşmanını siker gibi içinde gidip gelmeye başlamışken

V : “ BENİ BU SÜT OĞLANI MI SANDIN HE OROSPUM. DAHA YENİ OĞLUNLA SENİ TOST YAPARKEN GERÇEK BİR KAŞAR OLDUN , ŞİMDİ DE GÖTÜNÜN İÇİNE HER HAVA KAÇTIĞINDA BU YARRAĞI VE BU ANLARI HATIRLAYACAKSIN “ dedi. Volkan abinin yüzündeki zevk dolu ifadeden, bu dar deliğe onunda artık dayanamayacığını anlamıştım. Son darbesi ile sikinin tamamını annemin götüne sokmuş ve öylece ayakta dururken inleyerek “ OHHH, SICACIK. AL İÇİNE BERNAMMM . İKİ DELİĞİNDE DÖLLE DOLU. ALLLL” diyerek boşaldı.Üçümüzde aşırı derecede yorulmuş ve hatta bitmiştik. Volkan abi annem kucağında iken sikini çıkardığına gördüğüm manzara gerçekten de akılalmazdı. O daracık pembe göt deliği bir tünele dönmüş ve kırpkırmızı olmuştu. Yanlardan akan bembeyaz döller hala deliğin içine tutunmaya çalışıyor , diğerleri ise halıya doğru akıyordu. Volkan abinin sikinden de hala döller damlarken annemi benim kucağına koyup Cevat abiye seslenerek üstünü getirmesini emretti. Üstünü giyerken piç bir şekilde gülerek

V: “ Artık bu aileyi yalnız bırakma vakti geldi . Konuşacak çok şeyiniz vardır sizin. Bu saaten sonra benim emrim altındasınız. Sözümü dinlemediğiniz an hepinizin hayatını sikerim. Şimdilik görüşürüz KAŞAR BERNAM. Senle de görüşeceğiz anasını siktiğim. “ Diyerek odadan çıktı ve dış kapıya açarak gitti.

Kucağımda iki deliği tamamen dölle dolmuş annemin saçını okşayarak

M: “ Merak etme anneciğim, buradan ayrılıp kendimize yepyeni bir yaşam kuracağız. Kimsenin bize karışamadığı ve mutlu olacağımız. Seni seviyorum, sakın üzülme.” diyip dudaklarını öptüm. Annem yüzünde yorgun ama mutlu bir ifadeyle

A: “ Bende seni seviyorum evimin gerçek erkeği. Hemde çok “ diyerek ateşli bir şekilde karşılık verdi.

Babam artık debelenmekten yorulmuş , olduğu yerde bize nefret dolu bakarken onu umursamadan annemi kucağıma aldım ve banyoya doğru yola koyuldum. Artık yepyeni bir hayatımız vardı. Volkan abinin dediği YOK OLUŞ , belki de bir BAŞLANGIÇTI.