Kategori arşivi: Yetişkin Hikayeleri

Esila (Pilot bölüm)

Sabah 06.23, alarmım çaldı. Tek gözümü açtım, sağ yanımda 40yaşlarında, tamamen çıplak bir adam var. Çalmakta olan telefonum yatağın sağındaki komidinin üstünde. Doğrulup telefonuma uzandım. Tam telefonumu almış tekrar yerime uzanıyordum ki üzerimden adamın üstüne sıvı aktığını fark ettim. Biri üstüme boşalmış. Yarı kurumuş. Bir kısmı telefonumu alırken üzerine aktı. Geceyi çok net hatırlamıyorum. Muhtemelen bu adam sikmiştir beni.

Yarı uyanık bir halde alarmımı susturdum. Soluma doğru döndüm. Ayağa kalkacaktım. O sırada yanımdaki adam da alarmdan etkilenmiş olacak ki kıpırdandı. Bir anda arkamdan sarıldı, sol eli ile sol mememi, sağ elini ise sağ kalçama koyup ikisi ile de biraz mıncıkladı beni. Bir yandan mırıldanıyordu. Arkama bakmak bile istemedim, 9-10 saniye kadar benimle oynamasına izin verdim. Sonrasında öylecene uyuyakaldı. Yavaş hareketler ile yatağımdan kalktım.

Oda biraz dağınıktı. Yerde yanımdaki adamın olduğunu tahmin ettiğim bir gömlek ve boxer vardı. Kapının hemen girişinde ise pantolonu vardı. Kapının dışında sütyenimi gördüm. Memelerimi daha odaya girmeden vermişim belli ki. Sağdaki ilk kapı ev arkadaşım Merve’nin odası. Kapı aralıktı, içeriye göz ucu ile baktım. Kimse yok gibiydi. Koridorda düz devam edip 3. Kapıdan banyoya girdim.

Kapıyı hızlıca açtım. Kapının tam karşısında büyük sayabileceğimiz bir duşakabinimiz var. İçerisine rahatlıkla 6 kişi sığabilir. Sağ tarafta lavabo ve lavabonun tam karşısına denk gelicek bir klozet mevcut. Merve’yi karşımda görmeyi beklemiyordum. Hafif domaltılmış, memeleri duşakabinin camına tamamen yapıştırılmış, hafif akan su altında sikiliyordu. Bir kaç saniye şap şap seslerini dinledikten sonra Merve ile gözgöze geldik. Hemen arkasındaki adamı eli ile biraz itekleyip duşakabinin kapısını açtı.

“Napıyorsun bu saatte, tuvaletin falan mı geldi? İyi misin?”
“Çok pardon, bilmiyorum burada olduğunu. Duş almam lazım, işe gideceğim”

Kapı açılınca buhar biraz dağılmış ve Merve’nin arkasındaki adamı görebilmiştim. Mehmet beydi. 50’li yaşlarında, Merve’nin patronlarından birinin yakın arkadaşıydı. Bakımlı bir adam Mehmet bey. Daha önce onu çıplak görmemiştim. Gözgöze gelince hafif bir gülümsedi. Gözlerinin memelerimde olduğunu hissettim. O an banyoya çırılçıplak girdiğimi hatırladım ve ellerimle memelerimi kapadım.

Merve’nin de kafası iyiydi. Memelerimi kapayınca kısa bir kahkaha attı.

“Daha 2 saat önce falan salonda sevişiyordun, Mehmet aşina yani o memelere. Gel, al duşunu canım. Biz devam edicez biraz daha haberin olsun”

Esila – 4. Bölüm

Emre’ye mesaj attım.
“Aşkım yurda gidip üstüme giyecek bir şeyler alır mısın”
“Ya saçmalama, gel. Araba burda zaten. Beraber gideriz”
“Off bir şeyler alıp gel işte, böyle çok utanıyorum”
“Ya gören gördü zaten. Hadi gel araba ile gideriz hızlıca”.
Emre’ye sinirli bir şekilde tuvaletten çıktım. Kollarımı bağlayarak göğüslerimin görünmemesini sağlamaya çalışıyordum, doğulu garson uzaktan beni kesiyordu. Bir an gözgöze geldik. Sinirli bir bakış attım. Hemen gözlerini kaçıp pastanenin mutfağına doğru yöneldi.

Emrenin yüzüne bile bakmadan pastaneden dışarı çıktım. Dümdüz yürüdüm. Hızlıca arkamdan geldi ve sağ kolumdan tuttu.

“Yavrum nereye gidiyorsun, araba şurada. Sol arka tarafta”

Cevap bile vermeden dediği yöne doğru yürümeye başladım. Emre yanıma gelip sağ elini belime attı. Sonrasında yavaşça kaydırarak kalçama dokunmaya çalıştı. Elini ittirdim.
“Yapma!”
“Ya aşkım saçmalıyorsun, ben mi giydirdim sana o beyaz şeyi.”
“Gidip bir şeyler alabilirdin benim için.”
“E tamam gidiyoruz işte birlikte”

Arabaya vardık. Adeta insanlardan kaçar gibi hızlıca ön kapıyı açtım ve oturdum. Emre de kapıyı açtı, oturdu ve arabayı çalıştırdı. Hareket etmeden önce bana döndü ve memelerime baktı.
“Çok güzeller ya, daha fazla görmeliyim bunları”
“Böyle giderse hiç göremeyeceksin Emre”
“Ya saçmalama artık”
Emre gaza bastı ve yavaşça iletlemeye başladık. Yolda hiç konuşmuyorduk. Zaten yurt ile pastane arası araba ile 2-3 dakika anca sürüyor. Emre düz gitmek yerine sağa kırdı direksiyonu ve başka bir yola girdi.
“Napıyorsun, yolları da unuttun heralde yurda gelmeye gelmeye.”
Hafif bi gülümseme, sonrasında yoluna devam etti. Bir kaç dakika ilerledik, kampüsün tenha noktalarına sürmüştü arabayı.
“Emre napıyorsun, yurda gitmem lazım hadi. Annemler gelicek öğleden sonra zaten”
“Aşkım şu memelerini biraz da ben görmek istiyorum, çok özledim seni”
“Saçmalama Emre, hadi yurt diyorum. İşim var ve zaten stresliyim bugün için hadi!”
Emre arabayı durdurdu. Bir anda ellerini memelerime attı.
“Deli oluyorum bunlara ya, sadece 2 kez gördüm koca 6 aylık ilişkimizde. Biraz yalamak istiyorum”
“Olmaz Emre olmaz! Zorla mı yapıcaksın hadi yurda lütfen.”
Emre sinirle tekrar çalıştırdı arabayı. Yurda doğru sürmeye başladı. Yurda gidene kadar tek bir kelime konuşmadık.

Karımın Tatilde Pestili Çıktı 3

Pozisyon değiştirmek için döndüklerinde bizi fark ettiler. Mert, “Hoş geldiniz, biraz erken oldu sanki, ben daha ilk postamı bitirmedim bile!” deyince beynim dondu, çünkü neredeyse 40 dakika olmuştu. İrem beni görünce biraz utanmıştı, ama Mert hemen karımı domalttı. Karımın belini aşağı bastırıp poposunu iyice yukarı çekti. Karımın Tatilde Pestili Çıktı Sonra karımın poposuna okkalı bir tokat attı ve bana dönüp, “Çok ateşliymiş bu, ateşini söndürememişsin!” dedi. O zaman fark ettiğim kocaman esmer yarağını tek hamlede karımın amına sokup, pompalamaya başladı. İrem inleye inleye hayvanlar gibi sikiliyordu ve bu görüntü benim çok hoşuma gitmeye başlamıştı. Sikim kalkmaya başlayınca da Alina hemen soyundu ve önüme çömelip şortumdan sikimi çıkardı ve tekrar saksoya başladı.

Mert bizi öyle görünce İrem’i kaldırdı ve Alina’nın yanına oturtup, yarağını ağzına verdi. Yan yana duruyor, ben Alina’nın ağzını sikerken, Mert de karımın ağzını sikiyordu. Mert bir süre sonra dayanamadı ve İrem’in yüzüne boşaldı. Mert yere yığıldı, İrem de yüzünü yıkamak için hemen banyoya gitti. Daha önce yüzüne hiç boşalmamıştım ve alışkın değildi. Alina yatağa uzandı, ben de üstüne çıkıp onu sikmeye başlamıştım. İrem yüzünü tuvalette yıkadıktan sonra tekrar içeriye geldi ve Alina ile öpüşmeye başladı, ben de Alina’yı durmadan sikiyordum. Yaklaşık 10 dakika Mert yerde dinlenirken Alina ile İrem öpüştü, daha sonra ben Alina’nın içinden çıkınca İrem taşaklarımı, Alina ise yarağımı ağzına almaya başladı çok sürmeden ikisinin de yüzüne boşaldım. İrem ve Alina yüzlerini temizlemeye gittikten sonra Mert de yattığı yerden kalktı. Daha sonra hepimiz banyoda temizlendikten sonra odalarımıza çekildik.

Odada yatağa yattıktan sonra İrem’e nasıl hissettiğini sordum ve İrem, ”Çok iyi hissediyorum aşkım, farklı yarak yemek hoşuma gitti.” dedi. Sohbet ederken uyuyakalmışız. Sabah kalktığımızda saat öğlen 12’ydi ve geç kahvaltıyı bile kaçırmışız. O yüzden öğle yemeğini yemek için tatil köyünün restoranına indik. Yemeklerimizi aldıktan sonra gözlerimiz Mert ile Alina’yı arasa da bulamadı. Ardından yemeği yedikten sonra havuza geçtik ve orada Mert ile Alina’nın yanında bizim yaşlarımızda bir aile daha vardı. Hemen yanlarına gidip selam verdik ve aileyle tanıştık. İsimlerinin Hande ve Berke olduğunu öğrendik. Daha sonra sohbet sohbeti açtı ve Hande, ”Bu tatil köyünde sauna varmış, sizin de haberiniz var mı?” diye bize bir soru sordu ve Alina ”Evet, haberimiz var Mert ile 2 gün önce gitmiştik çok güzel yer.” diye cevapladı. Hande de ”Biz Berke’yle havuzdan ayrıldıktan sonra gitmeyi planlıyoruz, siz de gelmek ister misiniz?” diye sordu. İrem ve Mert de ”Yani bizim planımız yok, tabiki size eşlik etmek isteriz.” diye cevaplarını verdi. Berke de ”Süper o zaman” dedi. Bu arada Berke ve Hande’nin fiziksel özelliklerinden bahsetmeyi unuttum. Berke; 1.85 boylarında, beyaz tenli, sarı saçlı ve kaslı. Hande ise 1.70 boylarında, kahverengi saçlı, buğday tenli ve beli ince küçük memelere sahip bir hanımefendi. Neyse birkaç saat havuz da takıldıktan sonra artık saunaya gidebiliriz dedik ve deniz kıyafetlerimiz ile saunanın soyunma odasında üstümüzdeki kalan eşyalarımızı çıkardık, havlulara sarınıp içeriye girdik. Hande havlusunu biraz üstte tuttuğu için götünün yanakları biraz gözüküyor ve o an içimden ısırmak istedim.

Kategorilere Gözat

Yengemle Aramda Geçenler – 3

Köye varmıştık neredeyse babamgilin bir saatlik yolu vardı neredeyse
(İrem i ben b yengem y)

Elime ağır valizleri alıp eve götürmeye başladım o sırada İrem sırtıma atlayıp tırnaklarını boynuna geçirdi

B:dursana kızım ellerim dolu

İ:al sana rövanş

eşyaları odaya fırlatıp altıma aldım sikim amına sürtüyorum bilerek farkında idi ama itiraz etmiyordu hala içerdekilere güreş gibi devam ettik inliyordu bi anda taytı ıslandı o sırada beni altına
İ:bak yine yend
Konuşması bitmeden alıp kanepeye attım
B:petrol de bilerek yenildim
İ:kuzen çok güçlüsün arada sana hayran kalıyorum
Y:eren zeki güçlü ahlaklı herkes hayran kalır
Utanıp içeri dedemgilin yanına gittim elini öptüm babaneminde elini öptüm
Yengemin yanına gittim sonra İrem tuvalete girmişti

Y:babangil yarın gelicek işleri çıkmış
B:Peki kendileri bilir
Y:burası çok soğuk gece kime üşürüm dayın olsaydı bir şey bekler gibi baktı
Sonra duramadı fısıldadı
Y:İremi senin odanda uyutalım o uyuyunca gel sarılıp uyuruz yanlış anlamazsan

İçimden sevinç çığlıkları attım
B:tamam olur

Sevgilimle Yurtdışı Maceraları 1

Sevgilimle yurtdışı maceraları-1

Sevgilim Ayça ile yazın çalışmak için yurtdışına gitmiştik. Ayça 20 yaşında sarışın yeşil gözlü 1.70 boylarında avuca sığan dik göğüslere ve şekilli bir göte sahip. Yazın üç ay boyunca Amerika’da çalışacaktık. Buraya work and travel için gelmiştik. Şansımıza ikimiz de aynı yerde iş bulabildik. Sahil kenarında bir dondurmacıda çalışıyorduk. Ev kiraları bütçemize göre pahalı olduğu için çalıştığımız dükkanın alt katında apart tarzı bir odada kalıyorduk. Bu odayı bize patronumuz vermişti. Patronumuz Bruce 47 yaşında hafif göbekli ama yine de iri cüsseli kaslı biriydi. Bize karşı çok nazikti. Ya da Ayça’ya karşı… Ayça zaten açık giyinmeyi seven biriydi yurtdışı ve yaz aylarının da etkisiyle artık sütyen giymeyi bırakmıştı. Genelde altına kalçalarına kadar kısacık bir şort üstüne ise crop giyerek dolaşıyordu. Bu manzara sayesinde dükkana çok fazla müşteri çekiyordu. Yaşlısından gencine kadar.
Bu durum başlarda beni rahatsız etse de bir süre sonra hoşuma gitmeye başlamıştı. Gelen müşterilerin hepsi sevgilimi gözleriyle yiyip bitiriyorlardı. Bu durum elbette Ayçanın da hoşuna gidiyordu. Hangi kadın arzulanmak istemezdi ki? Patronumuz genelde Ayçayı standa koyuyor beni ise ayak işlerini yapmakla görevlendiriyordu. Bu durum canımı sıksa da bize kalacak yer ve maaş verdiği için sesimi çıkartamıyordum. Son zamanlarda Bruce’un Ayçaya olan ilgisi gözümden kaçmamıştı. İşle ilgili bir şeyler öğretmek amacıyla sevgilime yakın temasta bulunuyor hatta ara sıra sürtünüyordu bile. Ben ise kafamda sevgilimin 47 yaşında göbekli bir herifle bir şeyler yaşayacağını hiç düşünmüyordum. Bir akşam mesaimizi bitirip Ayçayla odamıza çekildik. O sırada sevgilime patronun hareketlerinden rahatsız olduğumu belirttim. Ayça ise bunların normal olduğunu Bruce’un yaşından dolayı böyle davrandığını söyledi. Ona geçen gün patronun götüne dayadığını rahatsız olup olmadığını sordum. Sevgilim aslında farkettim ama ses çıkarmak istemedim biraz da yaşlı birinin dikkatini çekmek nasıl bir şey merak ettim dedi. O an ne diyeceğimi bilemedim sinirden kıpkırmızı oldum ama birkaç saniye sonra sikimin alev aldığını farkettim ve içimden Ayça umarım yarrağımı farketmemiştir yoksa hakkımda ne düşünür diye geçirdim. Aradan birkaç gün geçmişti.
Haftasonu olduğu için patron mesaimizi erken bitirmişti. Biz de bundan faydalanıp şehirde dolaşmaya karar verdik. Biraz gezip biraz da içtikten sonra geceyarısı gibi uyumak için dükkana döndük. Kapıyı açıp içeri girdiğimde şaşırmıştım çünkü Bruce tezgahın arkasına oturmuş içiyordu. Masaya baktım 5 tane boş şişe vardı. Biz de çakırkeyif sayılırdık. Patronla selamlaştıktan sonra alt kata odamıza geçtik. Ayçayla ufak bir sevişme ve elleşme aşamasından sonra uyuyakalmışım. Uyandığımda yanımda sevgilimi göremedim. Telefonu alıp saate baktım 03.26 civarlarıydı. Beş dakika daha sevgilim gelmeyince merak edip boxerimi giydim ve yavaşça odamızdan çıkıp yukarı gitmeye karar verdim. Merdivenleri sessiz adımlarla çıkıyordum çünkü aklımda korktuğum bir şey vardı. Üst kata ulaşınca bazı sesler duymaya başladım. Sanki birisi boğuluyor gibiydi. Dükkanın ortasındaki masaya bakınca sandalyede patronumuzun çırılçıplak oturduğunu ve karşısında Ayçanın dizleri üstüne ona sakso çektiğini gördüm. Ne tepki vereceğimi bilemeden donup kaldım sadece izliyordum. İçimde sanki bir yangın var gibiydi. Bruce sevgilimin saçlarını eliyle toplayıp kafasını yarrağına doğru bastırmaya başladı. Bruce’un siki vücuduna göre oldukça kalındı. Ayça yarrağın tamamını ağzına alabiliyordu. Bu beni daha da azdırmıştı. 3 yıllık sevgilim yaşlı bir adama sakso çekiyordu ve ben de azmıştım. Bruce sikini Ayçanın ağzından çıkarıp taşşaklarını yalatmaya başladı.
Ayça eliyle patronumuzun toplarını sıkıp ağzıyla emiyordu. Bruce’dan zevk inlemeleri çıkmaya başladı. Biraz sonra Bruce Ayçayı ayağa kaldırdı ve bir çırpıda şortunu ve cropunu çıkardı. Sevgilim tamamen çıplak kalmıştı. İçimden vay orospu sütyenden sonra kilot giymeyi de mi bıraktın diye geçirdim. Bruce eline tükürüp sevgilimin amına doğru eliyle gitgel yapmaya başladı. Çok sürmeden Ayçayı ters çevirip yarrağının üstüne doğru oturtmaya başladı. Benim sikim kalın olmadığı için sevgilimin amın geniş sayılmazdı bu yüzden Bruce’un yarrağını içine alırken zorlanacağı kesindi. Patron sikinin başını sevgilimin amına dayayıp sürtünmeye başladı. İçine girmiyordu sürterek Ayçayı sulandırmaya çalışıyordu. Sabırsız sevgilim daha fazla dayanamayarak seni içimde istiyorum gir artık dedi. Bruce amın bu kadar çok mu istiyor yarrağımı diyerek bir çırpıda kalın sikini sevgilimin amına kökledi. Ayçadan yüksek sesli bir inleme geldi. Bruce sandalyede oturmuş sevgilim ise ona sırtını dönmüş sikinin üstünde tavşan gibi zıplıyordu. Patron bir eliyle sevgilimin uzun sarı saçlarını toplayınca Ayçanın bel gamzeleri belli olmuştu. Diğer eliyle de diri memelerini sıkmaya başladı. Ayça zıpladıkça şap şap sesler çıkıyor Bruce ise çok ateşlisin kaç gündür senin hayalini kuruyorum gibi cümleler söylüyordu. Sevgilimden karşılık olarak daha hızlı sik doyur beni gibi şeyler diyordu. Bruce daha da hızlanarak sevgilime pompalamaya devam etti. Yaklaşık yarım saat sikiştikten sonra patron böğürerek sikini çıkardı ve sevgilimin beline döllerini akıttı. Aradan beş dakika geçmeden tekrar kalın sikini kaldırdı. Oldukça şaşırmıştım ama düşününce Bruce gibi abaza bir adam kaç aydır sikişmediyse böyle azgın olması normal geldi. Ayçayı bu sefer tezgaha doğru domalttı ve arkasında geçip elleriyle kalçalarını ayırdı. Kafasını iyice yaklaştırıp sevgilimin bal gibi kılsız pembe amını yalamaya başladı. Ayçanın en sevdiği şeylerden biri amının yalanmasıydı. Bruce hızlandıkça Ayça kıvranmaya çok iyisin lütfen sik beni sert sik diye inlemeye başladı. Bruce amını yalarken sevgilim titreyerek boşalmaya başladı. Patron dimdik olmuş sikinin başını sevgilimin amına sürterek yavaşça sokmaya başladı. Ayçanın hızlan lütfen hızlan demesiyle Bruce sanki bir tavşan gibi hızla sevgilimi sikmeye başladı. Her ileri geri yapışında göbeği sevgilimin harika kalçalarına çarpıp dalgalandırıyordu. Bruce’un elleri sevgilimin memelerinde yaklaşık on beş dakika sikiştikten sonra yine döllerini Ayçanın beline akıtmıştı. Bruce sandalyeye oturup harikasın senin gibi ateşli ve azgın bir kızı yanındaki ezik haketmiyor senin olgun erkeklere ihtiyacın var burda kaldığın sürece her şeyinle yakında ilgilenicem tarzında cümleler kuruyordu. Ayça ise ihtiyacım olan tek şey yarrak ve para diyerek patrona sırıttı.

Sevgilimin Niyeti

Sevgilimin Niyeti

Üçüncü haftanın sonunda Melisa nihayet eşyalarını yerleştirip yeni evine tamamen alışmış görünüyordu. Kısa süre önce sınıf arkadaşlarım Cem, Mete ve Taha ile birlikte kiraladığımız eve yeni biri daha eklenmişti, kız arkadaşım Melisa. Bir grup erkekle birlikte yaşayacağı için gergindi ama sonunda rahatlamaya ve kendini evinde hissetmeye başlamıştı.

“Günaydın Aşkıııım,” Melis bana bir öpücük vermek için yatağa doğru eğildi.

“Sence çocukların yanında geceliğimle dolaşabilir miyim?” Melisa küçük beyaz bir tişört ve açık mavi bir külot giyiyordu. Göğüs uçları tişörtünün altından zar zor görünüyordu. “Aşkım biliyorsun normalde evdeyken çok daha az kıyafetle dolaşmaya alışkınım ama burada yaşadığımdan beri daha fazla örtünüyorum. Ve evde böyle olmak beni rahatsız ediyooor.” dedi.

“Sanırım sorun olmaz,” diye cevap verdim. Sadece çocukların uslu durduklarından emin olmam gerekiyordu.
Aşağı indiğimizde çocuklar çoktan kalkmış oturma odasında konsoldan oyun oynuyorlardı. “Günaydın beyler!”
Çocukların hepsi baktı ve kafalarını çevirip tekrar baktılar. Sanırım Melisa’yı külotla görmeyi beklemiyorlardı. Ama sonra her şey normalmiş gibi davranmaya devam ettiler.

Melisa, Mete ve Taha’nın arasındaki kanepeye oturdu. Ve bir süre oyun oynamaya devam ettiler. “Tahacıkk,” dedi Melisa onun oynayışını izlerken. “Kumandanda bir sorun mu var? Pek iyi oynayamıyorsun sankiii.”
“Hayır, o sadece kolsuzz,” diye alay etti Cem. Cem’e cevap olarak “Siktir amk” dedi. Ve hep birlikte Taha’nın sinir olmasına gülüyorduk ve Melisa’da ortama ayak uyduruyordu, onu grubun bir parçası olarak görmek güzeldi.

Çok geçmeden o da oynamaya başladı ve çok da iyi oynayamıyordu. “Noldu yenge yaa??, bozuk kumanda mı?” Taha alaycı bir şekilde dedi.
Melisa şakacı bir şekilde Taha’yı tokatladı, “sus yaa o kadar da kötü yapmıyorum. Ayrıca, Cem’in oturduğu koltuk o kadar rahatken böyle güzel oynaması kolay!” Cem televizyona yakın olan büyük boy puf koltuklardan birinde oturuyordu.
Melisa kalktı, yürüdü ve kendini Cem’in kucağına bıraktı. “İşte şimdi avantajın yokk.” Melisa şımarık sevimli bir çekimle söyledi. Cem’in kucağında oturan arka tarafını kaplayan tek kat kumaşla Melisa’nın ne yaptığı hakkında ne hissettiğimden emin değildim.
Melisa’nın oyunda hepsini yenmesi uzun sürmedi. “Ama haksızlık yaaa. Beni büyük poponla boğarken kazanman çok kolay!” dedi Cem.
“Sen kime büyük popo diyorsun haa!” Melisa arkasına uzanıp Cem’in yanlarını gıdıklamaya başladığında cevap verdi.
Cem gülerek karşılık verdi, “Kazanamayacağın bir savaş başlatıyorsun yengee!”
Emin değildim ama Cem’in, Melisa’nın çoğunlukla karnının alt kısmını ve külotunun üst kenarını gıdıkladığını fark ettim. Vücutları hareket ettikçe parmaklarının nerede hareket ettiğini görmek zordu, ama Melisa “tamam sen kazandın durrr!” Diye bağırdı. Cem’in parmaklarının Melisa’nın kasıklarının üzerinde hareket ettiğini gördüğüme yemin edebilirdim. Cem az önce kız arkadaşımın amını mı gıdıklamıştı?

Melisa yenilgiyi kabul ettikten sonra “Daha güvenli bir yere taşınmalıyım” dedi gülerek. Ayağa kalktı ve Mete ve Taha’nın yanına oturdu. Ayağa kalktığında tam ayırt edemedim ama Cem’in kucağındaki büyük şişkinliği fark ettim. Sanırım Kız arkadaşımı gıdıklarken biraz erekte olmuştu, en azından Melisa ondan uzaklaşmıştı.

Önümüzdeki birkaç hafta sıradan ilerliyordu. Melisa giderek daha fazla erkeklerden biri gibi görünüyordu. Hepimiz video oyunları oynuyorduk, film izliyorduk, içki içiyorduk ve genel olarak eğleniyorduk. Evet, çocuklar Melisa’yla biraz flört ediyordu ama hiçbir şeyin kontrolden çıktığını sanmıyordum. Melisa’nın çocukların yanında çok açık giyinmesine bile alışmıştım.

Bir gün Melisa ve ben odamızdaydık. Üstümü giyinmeyi yeni bitirmiştim ve o da duştan yeni çıkmış kurulanıyordu. Bana “Aşkım arkadaşlarının bu kadar kafa dengi ve eğlenceli olması çok iyi yaaa!” Dediğinde çıplak vücuduna hayranlıkla bakıyordum. “Kapalı kıyafetler giymek zorunda olmadığım zaman kendimi çok daha rahat hissediyorum.” Hâlâ çıplak bir şekilde yatağa oturdu. “Bu da benim bir düşüncemi gündeme getiriyor. Çok yorucu bir hafta geçirdim ve senden bir iyilik isteyeceğim. Hiç kıyafet giymesem senin için ve onlar için garip olur mu?”

“Evet, tek başıma ya da kızlarla birlikte yaşadığım zamanlarda evdeyken hep böyle yapardım. Hiç bir şey giymezdim yanii. Büyürken bile hiç kıyafet giymezdim. Evde çıplaklık bizim için normal bir şey. Size garip geldiğini biliyorum ama benim için çıplak olmak kendimi rahat hissetmeme yardımcı oluyor. Ve şu anda rahatlamam için mükemmel tek yol bu sanırım.”

“Aşkım rahat olmanı istiyorum ama sınırlar koymamız gerekiyor. Yanii her ne kadar arkadaşım olsalar da onlar da erkek ve senin çıplak vücuduna bakmalarını istemiyorum.” Bu fikir hiç hoşuma gitmemişti. Ama aynı zamanda kıskanç ve kısıtlayıcı olduğu için kız arkadaşını kaybeden erkek arkadaşlardan biri olmak da istemiyordum. Melisa çıplaklığın onun için doğal olduğunu söylediğinde ona inanmıştım ama arkadaşlarım bal gibi kız arkadaşımın çıplak vücudunu görünce ne olacaktı.
“Çıplaklık hiç de cinsel bir şey değil kii. Gerçekten bak. Şimdi gidip çocuklarla konuşacağız, tamam mı?”
“Peki madeem, gidelim.”

Melisa odamızdan çıplak çıkmaya başladı, buna hemen başlayacağını düşünmüyordum. Zamanla olacak herhalde diye düşünmüştüm.
Ve yanlarına geldiğimizde çocuklar tahmin edilebileceği gibi hem şoktaydı hem de Melisa’nın çıplak vücudunu baştan aşağı hevesle izliyorlardı.
“Beyleeer, sizinle konuşmak istiyorum. ııı evet ben çıplağım!” Melisa güldü ve çocuklarla konuşmaya devam etti. “Kalbimde her zaman bir nüdist oldum ve en rahat halimdeyim çıplaklığımdayım. Sizler gerçekten iyi ve güvenilir insanlarsınız ve benim iyi arkadaşlarımsınız, bu yüzden artık bu yönümü sizinle paylaşacak kadar rahat hissediyorum. Öncelikle, bu durum sizi rahatsız ederse lütfen bana söyleyin.”

Üçü de, gözleri Melisa’nın açıkta kalan vücudunu incelemeye devam ederken, onlar için problem olmadığını söylediler. Kız arkadaşımın etrafta çıplak dolaştığını görmekte bir sorunlarının olmaması beni şaşırtmıştı.
“Çok teşekkür ederim çocuklar! Diğer bir şey de bunun bir yaşam tarzı olduğunu, sizinle seks yapmak istediğim anlamına gelmediğini belirtmem gerekiyor.” Çocuklar başlarıyla onayladılar ve anladıklarını söylediler.

Melisa tamamen çıplak olarak normal şekilde takılmaya devam etti. Sonraki yarım saat boyunca apartmandaki her göz onun her hareketini takip etti. Sonunda oturma odasında oturmaya karar verdi. Kanepeye ayaklarını yere koymadan oturdu ve amını kolayca görünür hale getirdi.

Taha kanepelerin olduğu yere doğru yürüdü ve Melisa’nın bacaklarının arasına bakarak “Yenge biraz video oyunu oynamak ister misin?” diye sordu. Diğer çocuklar, Melisa’nın amına bakmak için sahip oldukları her fırsatı değerlendireceklerinden onlar da oyuna katıldılar. Tabii o kadar dikkatleri dağılmıştı ki, Melisa hepsini oyunda eziyordu.
“Ama sen hile yapıyorsun yaa” dedi Cem. Taha ve Mete’de başlarıyla onayladılar.
“Hayır beee! Sadece bir kızın sizi tokatlamasını kaldıramıyorsunuzz” diyerek kahkaha attı.
“Tamam beylerr, Melisa bu hilenin bedelini ödemelii, yakalayın çabukk” Mete bağırdı. Ve üç arkadaşım Melisa’yı gıdıklamaya başladı. Amaçları çok belliydi ve masum görünmesini sağlamaya çalıştıkları açıktı. Hata gibi görünmesini sağladılar ama hassas bölgeleri gıdıklamaya devam ettiler. Mete’nin elleri göğüs bölgesini gıdıklıyordu, parmakları açıkça göğüsleri ve meme uçları üzerinde otlatıyordu. Cem sırtını gıdıklamaya başladı ama elleri daha çok kıçına gidiyordu. Son olarak, Taha onun karnını gıdıklıyormuş gibi göstermeye çalışıyordu. Ancak parmak uçlarını karnından çok kasıklarının üzerinde gezdirdiği açıktı.

“Olum durun yaa, kız arkadaşımı ellemeye çalışmayı bırakın!” diye bağırdım. Durdular ama Melisa bana sert bir bakış attı.
“Batu bu tamamen masum bir şey. Çıplağım ama beni ellemeye çalışmıyorlar ve kıskançlık konusunda ne hissettiğimi biliyorsun.” Melisa azarladı.
“Tamam, sanırım,” dedim, gerçekten haddimi aşıp aşmadığımı düşündüm.
Taha’nın parmaklarına baktığını gördüm, üzerlerindeki ışığın parladığını görebiliyordum. O yavşak açıkça Melisa’nın amına parmaklarıyla dokunmuştu. Asıl önemlisi, arkadaşlarımın sevgilime dokunması belli ki onu amını ıslandıracak kadar heyecanlandırmıştı. Ayrıca inanılmaz derecede dik meme uçlarını da fark edebiliyordum.
Sonra Melisa dedi ki, “Ben bir şişe bira alıyım yaa. Ve sakinleşip film izleyeellim”
“Peki canım,” diyerek onu mutfağa kadar takip ettim.

Yalnız kaldığımızda Melisa beni rahatlatmak için baktı. “Merak etme aşkım, senin hatunun olduğumu biliyorsun. Çocuklar her zamanki gibi şakalaşıyorlar. Tek fark benim çıplak olmam ama çıplaklık cinsellik anlamına gelmez. İnsan vücudunun doğal bir şey olduğunu unutma. Onlar sadece normal halleri gibi davranıyorlar, bu yüzden kıskanma, tamam mı?”
“Tamam” diye cevap verdim.

Melisa’nın daha önce ona güvenmeyen erkeklerden ayrıldığını biliyordum. Sadece bunun benim de başıma gelmesini istemediğimden katlanmak zorunda kalacaktım. “Sana güveniyorum Melisa ve sadakatini bir daha sorgulamayacağımdan emin olabilirsin.”
Geri döndüğümüzde Cem ve Mete koltuğun üzerine uzanmışlardı. “Ohoooo siz yayılmışsınız biz nere oturcaz yaa hem film izliycektiiik.” diyerek sızlandı Melisa.
Mete sırıtarak, “Kendine yeni koltuk al yaaa” dedi.
“Öyle mii!” dedi Melisa sinirlenerek. Ve sonra çıplak kız arkadaşımın Mete’nin açılmış bacaklarının arasına oturmasını izledim. Heh tam oldu, bundan daha kötüsü olabilir mi diye düşündüm. “Hiç para vermeye niyetim yokk” diyerek sırıttı Melisa.

Film başladı ve herkes oturup izlemeye başladı. Melisa Mete’nin elini tuttu ve karnının etrafına koydu. “Zaten yayılmış kanepeyi kaplamışsın, kucağından kaymadığımdan emin olmak için beni tut yoksa döverim senii” dedi ve güldüler.

Yaklaşık beş dakika sonra Mete’nin parmağının göbek deliğinin etrafında döndüğünü ve onunla oynadığını fark ettim. Çok uygunsuz bir şey değildi ama eli hareketsiz kalsaydı daha rahat ederdim.
Filmde birkaç sahne geçmişti. O kadar yavaş ilerliyordu ki neredeyse hiç fark etmemiştim ama Mete’nin parmakları şimdi bir şekilde, amının sadece bir santim yukarısında, göbeğinin altındaki deriyi keşfediyordu.

“Biraz üşümeye başladım, şu battaniyeyi üzerimize örtebilir misin?” Melisa, Mete’nin arkasındaki koltuğun arkasındaki battaniyeyi işaret etti.
“Tabii.” Mete battaniyeyi aşağı çekti ve kız arkadaşımın çıplak vücudunun üzerine örttü. Mete’nin kolları battaniyenin altından kayarken artık tam olarak ne olduğunu göremiyordum. Daha önce olduğu gibi kolunu kızın karnına doğru uzatmış gibi görünüyordu.
Bu hayal edebileceğim en kötü senaryoydu.

Mete’nin elleri battaniyenin altında Melisa’nın çıplak vücudundaydı, ve ne olduğunu göremiyordum. Ve Melisa’ya artık şüphelenmeyeceğime söz vermiştim.
Sonraki on dakika boyunca hiçbir hareket görmedim. Neden endişeleniyordum ki? Ben ordayken bir şey yapacak değillerdi ya? Kendimi filme kaptırdım ve filmin sonuna kadar onlara aldırış etmedim.

Mete’nin kolu eskisinden daha yukarıda gibi görünüyordu,
karnının yerine göğsünün üzerindeydi! Yavaş hareketler gördüm ve kesinlikle Melisa’nın göğüslerinden biriyle oynuyormuş gibi görünüyordu!
Daha fazla hareket fark edene kadar ne söyleyeceğimi düşünüyordum… Melisa’nın kasıklarının etrafında diğer hareketlenmeyi gördüm. Mete Melisa’yı mı parmaklıyordu? Melisa’nın yüzündeki ifade öyle olduğunu gösteriyordu. Battaniyenin üst kısmı onlar fark etmeden aşağı kaymıştı. Şimdi Mete’nin elinin memesini okşadığını ve meme ucunu sıkıştırdığını görebiliyordum. Tam o sırada yazılar akmaya başladı ve Mete ellerini kendine geri getirdi.
Geç olmuştu ve yatmaya gittik. Kıskanç görünmeden gördüklerimi anlatmanın bir yolunu bulmaya çalışıyordum. “Film nasıldı?”
“Çok iyiydi! Mete’de filmdeki kankam olarak çok tatlıydı.”
“Evet yani.. Sana güveniyorum. Ama şu sarılma meselesine gelince. Mete’nin elini göğsünde gördüm ve…”
Melisa sözümü kesti, “Batu! Bunu aştığımızı ve bana güvendiğini sanıyordum. Mete sadece sarılıyordu, yani ellerini üzerimde tutuyordu. Eğer eli göğüslerime geldiyse, bu tamamen masum ve cinsel olmayan bir şekildeydi. Bir sorunumuz mu var? Kıskançlık ya da güven sorunlarıyla başa çıkamam.”
“Hayır, problem yokk! Özür dilerim ve sen haklısın. Bunun bir daha olmasına izin vermeyeceğime söz veriyorum.”
“Tamam teşekkür ederim tatlım,” ve bununla Melisa bana iyi geceler öpücüğü verdi. Kız arkadaşım olarak kalmasını istiyorsam kız arkadaşıma güvenmem gerekecek gibi görünüyordu.

Yaklaşık bir hafta sonra hepimiz dairede takılıyorduk ve Melisa çocuklarla konuşuyordu. “Bu kadar dost canlısı olduğunuz için teşekkür ederim çocuklar. Evde kıyafet giymeyi hiç sevmedim ve örtünmek zorunda kalmamak beni çok güvende ve rahat hissettiriyor.”
“Cidden bravo yenge keşke ben de o kadar cesur olsaydım, ben de soyunmayı tercih ederdim.” Cem üzgün bir ses tonuyla cevap verdi.
“Cem yapsanaa! Bu sadece senin vücudun ve sen de evinde rahat olmalısın bence yanii!”
Cem odasına gitti çıplak dönmesinin mümkün olmayacağını düşünmüştüm, ama Cem 60 saniye geçmeden tamamen çıplak bir şekilde dışarı çıktı. Yirmi yaşında bir erkek için ortalama bir yapıya sahipti, şişman değildi, hafif tonluydu. Etkileyici olan aleti. Tamamen yumuşaktı ve yürürken bir o yana bir bu yana zıplıyordu. Muhtemelen 18-19 santimdi ama benimkinden uzun olduğu kesindi, tam düz bir şekilde aşağı sarkıyordu.

O gece hepimiz takılırken Melisa’nın Cem’in dev aletine ara ara bakmaya devam ettiğini fark ettim. O gece yatakta uzanırken. “Cem’in bugün etrafımda kendisi olacak kadar rahat olmasına sevindim ve çıplak olmayı tercih eden tek kişinin ben olmaması çok güzel bencee” dedi.
“Ne tesadüfse hayatında daha önce böyle bir düşünceye kapılmamış, sana özel yanii,” diye yorum yaptım.
“Saçmalama yaa,” dedi Melisa. “Muhtemelen bir grup erkekle yaşarken bunu itiraf etmekten korkmuştur ve muhtemelen utanmıştır. Gerçi utanacak pek bir şeyi de yoktu,” dedi Melisa bana bakarak. “Yani şeyinin büyüklüğünü gördün mü?”
“Neden utansın o şeylee!” Melisa omzuma vurarak güldü. “O şeyin kocaman olduğunu fark etmemene imkân yok.”
Melisa bir an düşündü ve sonra devam etti
“Yani senin boyutunun ortalamadan biraz daha küçük olduğunu biliyorum. Yani çoğu erkek senden daha büyük ama genellikle o kadar büyük değil.”
“Sanırım bu kadar küçük olduğumu fark etmemiştim,” diye mırıldandım.
“Tatlım üzülme, bana yetiyor iştee. Bir benzetme olarak şeker çubuğu kullanacağım. Her boy şeker lezzetlidir, değil mi? Zaten her zaman çok şeker yiyemezsin kii bazen az bile yeter yanii”. Melisa’nın beni teselli etmeye çalışması, düşündüğü kadar rahatlatıcı değildi.

Cumartesi günüydü, Cem birkaç gündür çıplak geziyordu. Melisa ve ben koşuya çıkmaya karar verdik. Dışarı çıkmak ve arkadaşlarımın Melisa’yı çıplak görmesinden ve Cem’in büyük aletini görmesinden uzaklaşmak güzeldi. Koşudan dönmüştük ve çocuklar çoktan eve gelmişti. Melisa tabiki de kapıdan içeri girdiği anda terli koşu kıyafetlerini çıkarmaya başladı. Çıplak kalmak için hiç zaman kaybetmedi. Vücudu inanılmaz derecede sikilmelik görünüyordu. Cildi koşudan kızarmış ve terlemişti ve çocuklar açıkça manzaranın tadını çıkarıyorlardı. Cem’in yanı sıra Taha ve Mete’nin de çıplak olması bizi biraz şaşırtmıştı.

“Ohaaaa!” Melisa tepki verdi.
“Bahsettiğiniz kadar rahat ve doğalmış.” gülümseyerek Taha çıplaklığın ne kadar doğal olduğuna dikkat çekti ve bunun ne kadar rahat olduğunu anlattı.
“Beni ikna etmene gerek yok,” diye gülümsedi Melisa, “evde çıplaklıktan yanayım. En doğal halimizle olmamızda yanlış bir şey yok, değil mi?” Bana döndü, “Merak etme Batu, çıplaklığın sana göre olmadığını biliyorum. Sırf herkes çıplak diye bunu yapmak zorunda değilsin.”
Kancadan kurtulduğum için rahatlamış hissettim ve oradaki diğer herkese kıyasla kesinlikle yetersiz kalacağımı fark ettim.
Taha ve Mete’nin penisleri, Cem’inki kadar sarkık olmasa da kesinlikle benden daha büyüklerdi. Şekilleri Cem gibi düz değildi ama penisleri aşağı yukarı boyut olarak aynıydı. Benimle karşılaştırıldığında kesinlikle rekabet edecek donanıma sahip değildim ve buna ihtiyacım olmadığı için mutluydum.

İronik bir şekilde, herkesin çıplaklığı göz önüne alındığında, oturma odasındaki koltukların birçoğu, katlamak için çıkardıkları belli olan çamaşır sepetleriyle kapatılmıştı. Sonuç olarak oturacak boş bir yer yoktu.
“Üzgünüm Melisa.” dedi Cem. “Senin için boş bir koltuk yok gibi.”
“Ben öyle düşünmüyorum!” Melisa, çıplak kıçını Cem’in çıplak kucağına yerleştirirken şaka yaptı. “Burada bir koltuk var!” Tabii ki bir koltuk açmak için sepetlerden birini hareket ettirmek gibi basit bir seçeneği göz ardı ederek.

Herkes çıplaklığın faydalarını rahatça tartışırken ben soğukkanlı davranmaya çalıştım ve kendime bir bardak su aldım. Bir süre sonra Melisa’nın Cem’in kucağında sanki biraz rahatsızmış gibi kaydığını fark ettim. Cem muhtemelen sertleşiyordu ve kucağına oturmayı zorlaştırıyordu. Melisa’nın poposunun altına uzandığını ve Cem’in aletini yeniden konumlandırdığını gördüm. Kız arkadaşım gerçekten Cem’in sert sikine dokunmuş muydu?

Melisa bir süre onun kucağında kaldı. Yemekten sonra hepimiz içki içtik ve Cem’in sikinin Melisa’nın götüne sürtünmesini unutmak için birkaç içki içmek rahatlatmıştı. Geç olmaya başladı ve içkinin kafası gelmeye başladı. Melisa’ya “Geç oluyor, hayatım yatağa gidelim” dedim.
Melisa, “Sen git, ben hemen geliyorum!” dedi. Onu yalnız bırakmak istemedim ama hemen arkamda olduğunu düşündüm. Uzanıp birkaç dakika içinde orada olmazsa gidip kontrol ederdim. Başımı yastığa koydum ve hemen uykuya daldım. Uyandığımda saate baktım ve yaklaşık 45 dakika geçtiğini fark ettim. Herkesin konuştuğunu duyabiliyordum, bu yüzden gizlice kapıya gittim ve kimse beni görmesin diye aralıktan dışarı baktım.

Melisa yine Cem’in kucağında oturuyordu. Mete ve Taha’da yanlarında oturuyorlardı. Melisa’nın şöyle dediğini duydum: “Beni bu kadar rahat hissettirdiğiniz için size gerçekten minnettarım. Burada çıplak dolaşmamın ilk başta biraz tuhaf olduğunu biliyorum ama sizin de bunu yapıyor olmanız kendimi çok daha iyi hissetmemi sağlıyor.”
“Dürüst olmak gerekirse yenge, biz de bundan keyif alıyoruz.” Cem göz kırparak söyledi.
“Bu çok belli canım zateen.” Melisa, Cem’in kucağından öne doğru kayarken ve bacağına geçerken söylemişti bunları. Bu, hareketi Cem’in daha önce kız arkadaşım tarafından örtülmüş olan kasıklarını ortaya çıkardı. “Baksana yaa benim etrafımda sertleşmeye devam ediyorsunuzz” Cem’in yarı sert sikinin kökünü kavrarken, birkaç kez ileri geri sallayarak söyledi. Hepsi güldü.
“Valla bizi suçlayamazsın yenge” dedi Mete. “Kucağımızda oturup, ve o güzel vücudunu sergileyip sürekli bizi azdırdığından dayanamıyoruz be yengee” diye ekledi.
“Şikayet etmeyin oluum” Taha araya girdi, “Onu parmaklarken sesin çıkmıyordu.”
Yani haklıydım, Mete o gece Melisa’yı parmaklamıştı.

“Ya o film izlerken anlık bir şeydi. Adaletsizlik olmasın diyorsanız siz de göğüslerime elleyin ödeşelim.” dedi Melisa gülerek. Şaka yaptığı açıktı ve çocukların harekete geçeceğini ummuyordu.
Taha ve Cem her ikisi de meme uçlarına ellerini atınca Melisa sırıttı ve sesini çıkarmadı. Melisa hala Cem’in dizinde otururken hafifçe inledi. Çocuklar göğüslerine masaj yapmaya devam ederken başı Cem’e doğru eğildi. Kısa süre sonra yüzünü onunkine yaklaştırdı ve ona uzun, derin bir öpücük verdi. Durdurmak istedim ama yapamadım. Tahrik oluyordum ve kendime yardım edemedim, sadece izlemek zorunda kaldım ve vücudum hareket etmeyi reddetti. Sertleşmiş sikimi ovuşturmaya başladım.
İki adam memeleriyle oynarken Cem ve Melisa öpüşmeye devam etti. Melisa eliyle Cem’in büyük penisinin kökünden tutarak başına kadar hareket etmeye başladığını fark ettim. Elinde kocaman görünüyordu. Şimdi tamamen sertti, benimkinden çok daha kalındı ve muhtemelen yaklaşık iki kat daha uzundu. Mete ve Taha’nın ikisi de sertleşmişti, Cem kadar büyük değillerdi ama kabaca her biri benden çok daha büyüktü. Mete dışarıda kalmak istemedi ve Melisa Cem ile öpüşmeyi bıraktı ve Mete ile öpüşmeye başladı.
Mete elini Melisa’nın kasıklarına götürdü ve kalan serbest eli Taha’nın aletine giderken onu parmaklamaya başladı. Mete amını parmaklarken kız arkadaşım Taha ve Cem’in siklerini okşuyordu. Kendi sikimi çıkardım ve mastürbasyon yapmaya başladım.
Melisa Cem’in üzerinden indi ve kucağına eğilerek sikini öpmeye ve yalamaya başladı. Mete arkasındaydı, hala amıyla oynuyordu ve Taha’nın sikini okşamaya devam etti.
Melisa ilk başta Cem’in sikinin sadece yarısını alabiliyordu. Cem güldü ve “alıştığından daha mı büyük?” diye sordu.
“ahh.” Melisa güldü. “Evet yaa Batu gerçekten çok küçük. Hepiniz çok daha büyüksünüz ve Cem sen iki kat daha uzun ve kalınsın.” Üç şişmiş sike da baktı. “Şu anda mutlak cennetteyim.”
Melisa Cem’in sikini emmeye geri döndü ve Mete eğilmiş kız arkadaşımın arkasında dizlerinin üzerine çöktü ve onun amcığını yemeye başladı.
Taha hala Melisa’nın yanındaydı ve kalın kıvrımlı siki sevgilim tarafından okşanıyordu. Ağzına bir parmağını soktu, ıslattı ve sonra Melisa’nın göt deliğine kaydırdı. Melisa zevk içinde ciyakladı.
Bu kadar çok okşanmak Melisa’yı hızla titreyen bir orgazma sürükledi. Yere yığıldı. Çocuklar onu kaldırdılar ve oturma odamızdaki büyük boy bir sedirin üzerine sırt üstü yatırdılar.
Cem ve Mete Melisa’nın her iki tarafında duruyorlardı. Melisa, her ikisinin de siklerini emerek ileri geri değişerek devam ediyordu. Ne zaman diğerini emmeye geçse diğeri göğüslerini emiyordu. Taha iki parmağını Melisa’nın amcığına soktu ve g-noktasını bularak hızlıca parmaklamaya devam etti. Melisa hemen zevkle arkasını döndü.
Taha parmaklarını çekmese bir orgazm daha yaşayabileceğini düşündüm. Ancak Taha parmaklarını çekince Melisa’nın vücudu hayal kırıklığı içinde çökmüş gibiydi. Ama Taha’nın işi bitmemişti. Melisa’nın bacaklarının arasına girdi ve sikini amına bastırdı. Kalçaları beklenti içinde kıpırdandı.
Taha, Melisa’nın amını okşuyor, sikinin ucunu ıslaklığı boyunca aşağı yukarı kaydırıyordu. Ne zaman klitorisinin üzerinden geçirse titriyordu. Sonunda, dar vajinasının açıklığında durdurdu ve sikini yavaşça kız arkadaşımın içine batırdı.
“Ahhhh bayılıcam şimdiiii” Melisa zevkle çığlık attı.
Kendime inanamıyordum. Kız arkadaşımın grup seks yapmasını izliyor ve bu konuda bir şey yapmak yerine sikimi okşuyordum. Taha itişini yavaşlatmaya başladı, “Başka bir fikrim var.”
Mete’nin Melisa’nın amını sikmeye başlamasıyla kendilerini yeniden konumlandırdılar. Taha’nın siki onu sikmekten hala ıslaktı ve kendini onun göt deliğine yerleştirdi. Ve yavaşça girdi, kız arkadaşım şimdi arkadaşlarım tarafından hem önden hem arkadan sikiliyordu. Cem’de onun ağzını sikiyordu. Melisa şimdi onun büyük sikini boğazına kadar alıyordu.
Sevgilim üç taane en yakın arkadaşım tarafından sikilirken orgazm olmaya başladı “Boşalıyorum, boşalıyorum!” Onu siken iki yarrağı sırılsıklam ederken bacakları sallandı.
Arkadaşlarım onun içine itmeye devam ettiler Mete önce amına boşaldı ve Taha birkaç dakika sonra götüne. Cem sikini Melisa’nın ağzından çekti. Güçlü kollarını kullanarak onu ters çevirdi ve domalttı.
Aletinin sadece ucunu içeri soktu, “Hazır mısın?”
Melisa bir nefes aldı ve başını salladı. Cem büyük sikini içeri doğru itti. İçeri girerken inledi ama pompalamaya başladığında vücudu gevşedi. Daha önce seks sırasında böyle inlediğini hiç duymamıştım.
“Beğendin mi sikimi yengee?” Cem sordu.
“Evettt! beni kimse böyle sikmedi ahhh”
“Batu’dan daha iyi sikiyorum seni değil miii?”
“Oh evett! onun küçük sikinden çok daha iyi hissettiriyor” Melisa’nın sözleri canımı yaktı ama yine de tahrik olmuştum! Kendimi boşaltmaya yaklaşıyordum.
Melisa Cem onu sikerken iki kez daha geldi. Şimdi onu sikerken kalçalarından tutuyordu çünkü vücudunda duracak derman kalmamıştı. Artık ben de dayanamadım ve sert bir şekilde boşaldım. Ve Cem’de daracık sevgilimin amcığına nefes nefese boşalmıştı.

Hepsi oturma odasının etrafında nefes nefese, çıplak ve bitkin bir halde yatıyordu. İlk konuşan Melisa oldu. “Herhalde bundan Batu’ya bahsetmemeliyiz.” Dördü de kahkahalara boğuldu.
“Merak etme yenge” dedi Mete. “Bu aramızda kalacak.”
“Evet ve bu gelecek sefer için de geçerli.” Taha ekledi.
“Tekrar yapıcaz yenge değil mi?” Cem sordu.
Melisa gülümsedi, “Yaani büyük şeylerinize bir kerede doyacağımı sanmıyorum!” Sonra ayağa kalktı. “Beni çok yordunuz. Gidip Batu’nun baygın kalmasını sağlayacağım ve ben de yatacağım.”
Melisa arkadaşlarımın her birine iyi geceler öpücüğü verdi ve sarkık penislerinin her birine de öpücük kondurdu.
O gelmeden önce gizlice yatağa girdim. O yanımda yatarken ben de uyanmış gibi yaptım. “Bebeğiim, saat kaç? Şimdi mi yatıyorsun?”
“Evet yaa, yorgun değildim, o yüzden uyanık kalıp çocuklarla konuştum. Çok yüksek sesle konuşuyorduk, seni uyandırmadık değil mi?”
Neden bilmiyorum ama onu ifşa etmek istemedim. Az önce tanık olduğum şeyi düşündükçe yeniden tahrik oluyordum. “Hayır, tamamen bayılmışım zaten, sen yatağa gelene kadar hiç uyanmadım.”
Boynunu öpmeye başladım, “Artık burada olduğuna ve ikimiz de uyandığımıza göre biraz eğlenebiliriz.” dedim.
“Üzgünüm tatlım, bir tur daha yapabileceğimden emin değilim.” diyerek ağzından kaçırmıştı ama sonra “Yani içimde bir tur daha seks yapacak güç var mı bilmiyorum. Çok yorgunum, ama istersen beni yalayabilirsiin.” diyerek toparlamıştı. Aslında neredeyse ağzından kaçırmasını çok sevimli bulmuştum.
Arkadaşlarımla sikiştikten sonra amını temizleme zahmetine girmemişti, hala döl içindeydi. Ama yine de söylediği şeyi yapmak istedim ve kız arkadaşımın amını yalarken arkadaşlarımın dölünü tattım. Melisa’yı yalarken kendimi okşayıp ben de bir kez daha boşaldım.
Sonra birbirimize sarıldık ve Melisa hemen uykuya daldı. Kızgın olmalıydım, ama uykuya dalarken tek düşünebildiğim bir dahaki sefere tekrar izleyebileceğimden nasıl emin olacağımdı.

Oda Arkadaşım ve Sevgilim

Merhaba ben Emir. Biliyorum biraz uzun bir hikaye.

Arkadaşlarımla aynı üniversiteye gitmek yerine kız arkadaşım Nisa ile ülkenin diğer ucundaki üniversiteye gitmeye karar verdim. Bu kolay bir karardı çünkü Nisa ve ben kendimi bildim bileli birlikteydik. Üniversiteyi birlikte okumayı ve kısa bir süre sonra da evlenmeyi planlıyorduk. Nisa resmen bir müzik uzmanıydı ve konservatuar fakültesinde okuyordu. Ben fen bölümündeydim ve tam burs alamasam da ailemin bakış açısına göre üniversiteye gitmeme değecek kadar bursum vardı. Tek dezavantajı taşınmak zorunda kaldığımda ortaya çıktı. Kimseyi tanımıyordum ve bir oda arkadaşı bulmak için kumar oynamak zorunda kaldım. Şansım yaver gitti ve Batın’ı buldum. Batın hayal edebileceğiniz en iyi adamdı. Ortanın biraz üstünde refahı olan gayet güzel bir aileden geliyordu. Lisede yıldız bir atletti ama son futbol maçında sakatlandığı için üniversite takımına girme şansı kalmamıştı. Buna rağmen

Batın’ın hayata bakış açısı o kadar iyiydi ki, sakatlık sadece hafif bir raydan çıkma gibi görünüyordu. Üniversiteye tam bir spor yönetimi bursuyla geldi ve şu anda farklı erkek spor takımlarını eğitmek ve yönetmek için her bir koçla rutin olarak çalışıyor. Tam bir sporcuydu. Batın’ın oda arkadaşı olmanın avantajları vardı. Spor tesislerine yakın olduğu için daha güzel yurtlardan birine atandık. Odalar yakın zamanda yenilenmişti, yani her şey yeniydi. Eşyalarımızı sığdırmak için hala bir ranzaya sahip olmamız gerektiğinden, büyük odalar değildi, ama güzellerdi. Odalarla ilgili bir diğer harika şey de her yurt odasının kendine ait banyosunun olmasıydı. Üniversitedeki erkek yurtlarının çoğu her salon için ortak bir duşu paylaşıyordu ve birkaçı bir banyoyu paylaşan iki yatakhane ile bir süit tasarımında kurulmuştu, ancak bunlar bile nadirdi. Bu yüzden, yurt ve oda arkadaşım söz konusu olduğunda gerçek bir kazanan olduğumu hissediyordum. Nisa o kadar şanslı değildi.

Oda arkadaşı olarak korkunç bir insan buldu. Nisa’nın oda arkadaşı Ayfer kampüsteki en dağınık, en sürtük kız olarak bilinmesi ve okulun ilk altı haftası içinde Nisa’nın Ayfer’in uyuşturucu kullandığından ve pek de iyi olmayan bir grupla takıldığından şüphelendiği için onunla ortak tuttuğu eve gitmek istemiyordu. Nisa tüm zamanını benim yatakhanemde geçirmeye başladı. Orada ders çalışıyor, orada uyuyor, orada yemek yiyor, kısaca orada yaşıyordu. Batın bu konuda harikaydı. Hiç umursamadı ve Nisa’ya her zaman hoş karşılandığını hissettirdi. Batın çok derin uyurdu ve Nisa’yla gece kaçamaklarımız onu hiç uyandırmazdı. Spor takımlarının her biriyle çok seyahat ederdi ve hafta sonları nadiren yurtta olurdu. Eğer ders çalışırsa, bunu spor salonuna bağlı bir çalışma salonu olan spor salonunda yapardı. Burası sporcuların özel ders ve çalışma için kullanmaları için düzenlenmişti. Batın yatakhaneyi sadece geceleri uyumak ve sabahları duş almak için kullanırdı ama bu bile bizi hiç rahatsız etmezdi. Batın’ın dersleri erkendi, bu yüzden her zaman erkenden duş alıp, ikimiz de uyanıp kıpırdamadan kapıdan çıkmış olurdu.

Batın’la ilgili en tuhaf şey sadece spora odaklanmış olmasıydı. Tipik sporcu tipi değildi. Yani bir sporcu gibi görünüyordu. 182cm boyunda, kaslı, siyah saçları ve onu son derece erkeksi yapan keskin bir çene çizgisi vardı ama tek derdi spordu. Kız arkadaşı yoktu, eve kimseyi getirmezdi ve bildiğim kadarıyla hiçbir zaman partiye gitmedi ya da bir kızın yurduna gitmedi. Etrafındaki kızlar için bir yıldızdı resmen ve derslerimizin aynı olduğu bir sınıfta kızlarla konuşurdu, ancak hiçbirine aşırı derecede bağlanmazdı. Ne zaman özlese, kızlar hep onu sorar ve o etraftayken hepsi flört ederdi. Ama o hiçbir zaman en ufak bir ilgi göstermezdi. Bir parçam onun saf, dindar ya da belki de eşcinsel olup olmadığını merak ediyordu. Sanırım hikayemin geri kalanı ortaya çıktığında beni bu kadar şaşkına çeviren şey bu gözlemdi. Sıradan bir Perşembe gecesiydi.

Nisa ve ben yerde oturmuş film izliyorduk. Batın’ın yatakhaneye geldiğini duyduğumda saat dokuz civarıydı. Onun için çok erken bir saatti, çünkü Batın her gece spor tesislerinin kapandığı saat olan 10:30’a kadar eve dönmezdi. Yatağının kenarına otururken Batın daha önce hiç görmediğim bir şekilde stresli görünüyordu. (Alt ranzada yatıyordu.) “Sorun ne Batın?” Nisa, ben daha bir şey söyleyemeden sordu. “Sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim, bu gece için neredeyse bir otel odası tutacaktım, ama biraz nakit sıkıntım var, o yüzden sizden bir iyilik isteyeceğim.” Batın bizden bir iyilik isteme konusunu açarken gergin ve tedirgin görünüyordu. “Elbette, ne olursa!” Dedim. “İstatistik dersim pek iyi gitmiyor. Seyahat nedeniyle birkaç dersi kaçırmak zorunda kaldım ve profesör harika ama ben anlayamıyorum. Dün ortalamama baktım ve ancak C alabildim. Burslarımı devam ettirebilmek için ortalamamı en azından B’ye yükseltmem gerekiyor.”

“Kanka, hiç bilmiyordum. Bizim yapabileceğimiz bir şey var mı ? neden daha önce söylemedin ?” Toplayabildiğim tüm samimiyetimle söyledim. Batın bana karşı çok iyi davranmıştı ve ben de onun için elimden gelen her şeyi yapmak istiyordum. “Yarın sınıf için hazırlandığımız dört sınavdan birine gireceğiz. İlkinde çuvalladım ve buna çalışmak için elimden geleni yapıyorum, yani sanırım hazırım ama gerçekten iyi bir uyku çekmem gerekiyor. Ve…” diye kekeledi, “Sormaktan nefret ediyorum ama sadece bu gece için Nisa kendi yurt odasında kalabilir mi?” İkimiz de ona bakakalmıştık. İkimiz de Nisa’nın yurda dönmek zorunda kalmasını istemiyorduk. Oraya gittiğinde nelerle karşılaşacağını kim bilebilirdi ki? Beynim farklı alternatiflerle çalkalanıyordu ama hiçbir şey bulamıyordum. “Biliyorsun,” diye devam etti, “Nisa’nın kalmasına hiç itirazım yok, ama bu gece uyandırılmayı göze alamam. Yarın son derece önemli.” “Seni daha önce hiç uyandırdık mı?” Nisa derin düşünceler içinde sordu. “Hayır.” “Bak o zaman senin için her şeyi yaparım, çünkü burada kalmama izin verdiğiniz için çok teşekkür ederim ama yurtta gerçekten çok kötü durumdayım. Seninle aynı saatte yatacağımıza ve son derece sessiz olacağımıza söz versek nasıl olur?”

Batın özür dileyerek, “Beni hiç uyandırmadığınızı biliyorum,” diye karşılık verdi, “Bir kez bile uyandırılsam tekrar uyuyabilir miyim bilmiyorum.” “Seni uyandırmak istemeyiz tabikide kanka, bütün gece çok sessiz olacağız. Hepimiz aynı saatte yatacağız.” diyerek söz verdim. Nisa da ben de gece kuşuyduk, bu yüzden böyle bir söz bizim için çok önemliydi. “Peki ya şöyle yapsak” dedim, “Eğer ranzada gıcırtı veya ses yapıp seni uyandırırsak, o zaman yerde de uyuyabiliriz.” “Bilmiyorum kanka,” dedi Batın. “Bak, sana daha iyisini yapacağım. Eğer Emir ya da ben seni uyandırırsak, söz veriyorum buradan ayrılıp yatakhaneme geri döneceğim,” diye ekledi Nisa. “Siz beni uyandırdıktan sonra çok geç olabilir çocuklar. Sormak zorunda kaldığım için gerçekten üzgünüm.”

“Tamam, seni uyandırmayacağımızdan o kadar eminim ki, eğer seni uyandırırsak bizzat ben gelip yanında yatıcam ve seni uyutucam” dedi Nisa gülerek. “Yani Batın sen tanıdığım en ağır uyuyan insansın. Pearl Harbor filminin tamamını izledik ve sen tüm film boyunca yatağında uyudun ve bu şimdiye kadarki en gürültülü filmdi.” “Biliyorum.” Batın bir an için şaşkın görünüyordu. “Tamam, işte anlaşma. Hepimiz hemen şimdi yatacağız. Eğer herhangi bir nedenle beni uyandırırsanız, Nisa yatakhanesine geri dönecek ya da benim yatağımda benimle birlikte yatacak, böylece siz ikiniz ayrılmış olacaksınız ve ben yine de tam bir gece uykusu çekebileceğim.” “Anlaştık,” Nisa elini uzattı ve Batın’ın elini sıktı. Bu anlaşmanın benim için iyi olduğundan pek emin değildim ama ben itiraz edemeden Batın ayağa kalktı ve yatmaya hazırlanmak için banyoya yöneldi. “Nisa, ne yapıyorsun sen?” Banyo kapısı kapanır kapanmaz söyledim.

“Emir, onun asla uyanmayacağını biliyorsun. Ayrıca, bir geceliğine onunla aynı yatakta yatmamın ne zararı olur ki? İkimiz de onun sadece sporla ilgilendiğini kadınlarla pek işi olmadığını biliyoruz ve eğer bu gece burada kalacaksam bir yolunu bulmalıydım, kendi yatakhanemde kim bilir nelerle yüzleşmek zorunda kalacaktım, bu yüzden bu söze değdi.” “Tamam, sanırım.” Kekeledim. Nisa hızla odanın köşesine geçti ve Batın banyodan çıkmadan önce her zamanki uyku kıyafetini, ipek bir atleti ve ona uygun kısa bir şortunu giydi. Gerçekten çok ateşli gözüküyordu. Kabarık doğal kıvırcık kahverengi saçları etrafında sallanıyordu ve atleti ve şortu sahip olduğu her kıvrımı gösteriyordu. bu pembe şortu en sevdiklerimden biriydi. Ranzanın kısa merdivenini hızla tırmandı ve kendini yatağıma, yorganımın altına attı. Battaniyenin altına girer girmez banyonun kapısının açıldığını ve Batın’ın üzerinde sadece bir çift basketbol şortuyla dışarı çıktığını duydum. Yatağının kenarına otururken, “İyi geceler,” dedi. Yüzündeki stres ifadesi hala gitmemişti.

“Her şey yoluna girecek Batın. Sınavda çok başarılı olacaksın. Endişelenme,” dedim. Sepetime doğru ilerleyip kot pantolonumu ve tişörtümü çıkarmaya başladım. “Biliyorum.” Bana gülümsedi, “İyi geceler Nisa.” dedi ve Basketbol şortunu çıkarıp üzerinde sadece boxer’ıyla çarşafın altına yuvarlandı. “İyi geceler.” Ben de boxerım dışındaki giysilerimi çıkardım ve Nisa’ya katılmak için merdivenden yukarı tırmandım. Batın’ın yatağının başucundaki lamba hâlâ açıktı, normalde uyurken onu açık bırakırdık. Nisa’nın yanına uzandım ve gülümseyerek ona baktım. Konuşamayacağımızı ya da gürültü yapamayacağımızı biliyorduk, bu yüzden ikimiz de olabildiğince sessiz ve hareketsiz yatıyorduk. Orada öylece yatmak ve bir memeyi avuçlamamak ya da parmağımın aşağı kaymasına engel olmak zordu, ama hareketsiz kaldım. Yaklaşık yirmi dayanılmaz dakikadan sonra, ikimiz de beklediğimiz şeyi duyduk. Batın’ın nefes alış verişi ağırlaştı ve yumuşak, hafif horultusu kulaklarımıza kadar geldi.

Nisa’ya baktım ve tekrar gülümsedim. Elim yavaşça ipek atletinin altından yukarı çıkmaya başladı. Gözlerimin içine baktı ve atletin daha kolay çıkması için vücudunu hareket ettirerek gülümsedi. Hedefimi buldum ve yavaşça meme ucunu ovmaya başladım. Nefes nefese kaldı ve sonra nefesini tuttu. “Dur,” diye fısıldadı. “Söz vermiştik.” “Biliyorum ama bu yatakta sana dokunmadan yanında yatamam. Bu yüzden onun yatağında olman fikrinden hoşlanmadım. İnsan nasıl karşı koyabilir ki?” “Kapa çeneni.” Nisa ‘da bana dokunmak için dirseğini yukarı doğru iterek hareket etti ve eli yavaşça sikimi kavramak için hareket etti. “Oha, hemen sertleşmişsin.” dedi, “Yine ilk seferimizmiş gibi davranalım,” diye kulağına fısıldadım. Sikimi okşaması ilerledikçe nerdeyse inleyecek kıcama gelmiştim. “Asla ilk seferimmiş gibi davranamam” diye fısıldadı, “birbirimizin bekaretini aldığımız zaman benim için çok acı vericiydi ve hiçbir şekilde sessiz değildim.” Yorumuna kıs kıs güldüm ve ilk seferimizi düşündüm. “Ben de sessiz olduğumu sanmıyorum, ama çabucak bittiğinden ve hemen uyumaya gittiğimizi hatırlıyorum” dedim.

Cevap vermedi, sadece zaten zonklayan sikimin üzerindeki hızını artırdı. Sonra yavaşça aşağı indi, yüzü azgın sikime yaklaşırken elim meme ucundan kaydı. Boxerımın lastiğini geri çekti ve bana gülümsedi. Sakso Nisa’nın bana sık sık yaptığı bir şey değildi, bu yüzden ikimiz de bunun özel bir hediye olduğunu biliyorduk. Nisa ve ben şimdiye kadar sadece birbirimizle yatmıştık, bu yüzden sahip olduğumuz her fanteziyi keşfetmiştik. Oral seks benim sevdiğim, onunsa hoşlanmadığı bir şeydi.

Ağzı sikimin başına sarılıp dilini en hassas yerimde gezdirirken nefesim kesildi ve yüzümü kapatmak için yastığıma sarıldım ama kazayla yastığı tutmak yerine yataktan düşürdüm. “Hassiktir.” Nisa fısıldadı ve peşinden atladı ama artık çok geçti. Yastık Batın’ın yan sehpasının üzerine düştü ve her şeyin dağılıp yere saçılmasına neden oldu. Çalarsaatinin alarmı aniden çalmaya başladı ve gürültülü bir sesle odada yankılandı.

Nisa çabuk davrandı.Yataktan atladı ve saati yakalayıp susturmaya çalıştı. Sonunda susturdu ve tekrar alt ranzaya baktı. “Ayy Batın çok üzgünüz.” Batın’ı göremiyordum ama Nisa’nın sözleri bana bilmem gereken her şeyi anlatıyordu. Oda arkadaşımı uyandırmıştık. “Batın, sen uyuduktan sonra biraz şakalaşıyorduk, seni uyandırmak istememiştik.” Batın tek kelime etmedi ama Nisa odadayken hiç yapmadığı bir şeyi yaparak boxerıyla yatağından kalktı ve doğruca banyoya gitti. Nisa’da ben de şaşkın şaşkın bakakalmıştık. Nisa bana baktı ve sonra yavaşça her şeyi yan masaya geri koymaya başladı. Ona yardım etmek için ayağa kalktım. İkimizin de eşyalarımızı alıp bu gece kalacak başka bir yer bulmamız gerektiğini biliyordum. Neredeyse merdivene varmıştım ki Batın üzerinde sadece boxer’ıyla döndü. Yüzünde daha önce ondan hiç görmediğim bir duygu vardı. Öfke. “Bunun olacağını biliyordum ben, biliyordum ve bu konuda medeni olmaya çalıştım.

“Üzgünüz kanka.” dedim ama Batın karşılık verdi: “Bakın, onun kendi yurt odasına dönmesini neden istemediğinizi anlıyorum ama sadece bir geceliğine ellerinizi birbirinizden uzak tutamaz mıydınız? Bir kez olsun neyin önemli olduğunu düşünemez miydiniz? Her şey için ne kadar çok çalıştığımı görmüyor musunuz? Önemli olana odaklanabilmek için şu anda kızlara bakmaktan bile nasıl vazgeçtiğimi görmüyor musunuz? Tek yaptığım sizden bir gece istemekti, amk.” “Batın, biz gidiyoruz. Gerçekten çok üzgünüz!” Merdivene ilk ayağımı basarken söyledim. Nisa daha önce duymadığım kadar sert bir sesle, “Hayır,” dedi. “Batın özür dileriz. Haklısın, daha çok çabalamalıydık ama gitmiyoruz. Söylediğim gibi yapacağım ve seninle yatacağım.” Nisa elini ranzanın üst katına doğru uzattı ve kendi battaniyesini alarak “Batın kendi battaniyesinin altında uyuyacak, ben de kendi battaniyeme sarınıp uyuyacağım.” Bunu söylemesinin sebebi benim kıskançlığımı dindirmek ve ikisinin aynı battaniyenin altında uyumak zorunda olmadan ve birbirlerine yakın olmadan uyuyabileceklerini göstermekti. Batın’da ben de hiçbir şey söylemeden ona baktık. “Peki, geç bakalım yatağa!” diye söyledi Batın.

Önce Batın yatağa girdi. Çarşaf seslerini ve rahatlama seslerini duydum. Nisa bana baktı, gülümsedi ve sonra yatağında Batın’a katıldı. Bir ayağım hâlâ merdivenin üzerindeydi ama arkama yaslanıp tavana baktım. Zihnim neler olabileceği konusunda yarışıyordu. Odayı sessizlik doldurmuştu ve kalbim boğazımda atıyordu. İçten içe hiçbir şey olmayacağını biliyordum ama ben üstlerindeki ranzada yatarken Nisa’nın oda arkadaşımla aynı yatakta olmasını kıskanmaktan kendimi alamıyordum. Masamıza bir göz attım ve yazıcımın üzerinde duran web kameramı gördüm. Başucumdaki rafta şarjda duran telefonumu çıkardım. Kodumu girdim ve telefonumdaki kamera uygulamasını hızla açtım. Web kamerasının üzerindeki yeşil ışığın kırmızıdan yeşile dönmesini izledim. İkisinin de fark etmemesi için nefesimi tutarak bekledim, çünkü ona güvenmediğimin Nisa’yı inciteceğini biliyordum. Aşağıdan bir ses gelmeyince yüzüstü yuvarlandım ve kamerayı yukarı çektim. Uygulamayı telefonumdan görüntülemek için daha önce sadece bir kez kullanmıştım, bu yüzden kamera görüntüsünün akıllı telefonumun ekranında görünmesini sağlamak birkaç dakikamı aldı. Görüntü mükemmeldi, baştan ayağa tüm yatağın odaklanmış yakın çekim görüntüsü. Ayaklarını engelleyen ofis koltuğunun üst kısmı dışında yatağın her yeri görünüyordu. Nisa battaniyesine sarınmış bir şekilde yatağın dış tarafında uzanmış, kollarını kıpırdatmadan yatağın tepesine bakıyordu. Batın onun diğer tarafında yatıyordu ama eğilmiş dizinden başka bir şey seçemiyordum.

Sonraki otuz dakika boyunca dikkatle izledim ve her ikisinin de yaptığı tek hareket bacaklarını uzatmalarıydı. Uykum gelmeye başladı, önce telefonumun kilitlenip kararmasını izledim, kısa bir süre sonra da gözlerim ve bilincim onu takip etti.

— Beni neyin uyandırdığından emin değilim ama altımdan hafif bir fısıltı duydum. Hemen uyandım ve telefonumun kilidini açtım. Önümdeki görüntü neredeyse aynıydı. Dinlemek için kulaklarımı zorladım.

Nisa Batın’a sessizce. “Umarım seni yine uyandırmamışımdır,” dedi. “Hayır, ama ne yazık ki uyuyamıyorum,” diye fısıldadı Batın. Başımı kaldırıp saate baktım. Saat 11:38’di ve Batın’ı uyandırdığımızdan bu yana neredeyse iki saat geçmişti. Suçluluk duygusu içime saplandı. “Her neyse sorun değil. Bu sınav için gerçekten çalıştım ve birazdan uyuyacağım, ama bir sorum var. Şu battaniyeleri yataktan çıkarmamın bir mahsuru var mı? yanıyorum çok sıcak.” dedi Batın. “Tabi çıkarabilirsin” dedi Nisa. “Oda çok sıcak ya. Az önce tuvalete gittiğimde dereceyi kısmıştım. Emir’i kontrol ettim. Sıcaktan habersiz baygın yatıyor.” dedi Nisa. Battaniyeleri üstlerinden atmalarını ve hareket etmelerini izledim. Batın, Nisa’ya bakacak şekilde yan yattı, böylece Nisa’nın üstünden Batın’ın büyük bir kısmını görebiliyordum. Nisa’da aynı pozisyonda yatıyordu ama battaniyesi yoktu artık, ipek atleti göğüslerinin kabarıklığını vurguluyordu. Yan yattığını görene kadar birbirlerine ne kadar yakın olduklarını fark etmemiştim. Yine benim yanıma gelmesini istedim, çünkü o kadar seksi görünüyordu ki…

Dirseğinin üzerine kalkarak “Uykuya dalmak için bildiğin bir yöntem var mı?” Batın sordu. Nisa: “Keşke bilsem, uykuya dalmakta her zaman sorun yaşamışımdır. Tekrar kalkıp Emir’in yanına gitmemi ister misin? O uyuyor ve onu uyandırmayacağımdan oldukça eminim.” Batın: “Hayır, uyandırırsın,” dedi dürüstçe. “Birazdan uyurum zaten.” Nisa : “Uyuyamadığında genellikle ne yaparsın Batın?” Batın’ın yüzünden hızlı bir gülümsemenin geçtiğini ve hafiften utandığını gördüm ve “Ah, bilmiyorum.” dedi. Nisa : “Yalan söylüyorsun. Yüzündeki o gülümsemeyi gördüm. Ne yapıyorsun söyle bakiim?” Batın : “Şey, bu utanç verici,” diye kıkırdadı.
Nisa: “Söyle ama yaaa” diye ısrarcı bir tavırla Batın’ı kolundan sallıyordu. Batın sonunda kafasını kaldırdı, yüzü kıpkırmızıydı. “İçimdeki sütü çıkarırım.” Nisa şaşkın bir sessizlik içinde onun ne dediğini anlamaya çalıştı. Nisa : “Yaa Batınnn!” Nisa elleriyle yüzünü kapattı. “Yaptığının bu olduğuna inanamıyorum. Git tuvalete koş ve şu sorunu hallet.” Batın : “Asla, ne yapacağımı bildiğin halde sence onu yapar mıyım.”

Altımda yumuşak bir kahkaha duydum. Başımı öne eğdim. Bu konuşmanın nereye gittiğine inanamıyordum. Durmalarını istedim ve neredeyse boğazımı temizleyecektim ama tam kamerama dönüp baktığımda Batın ne dediğini anlayamadığım bir şey söyledi. Nisa’da kızardı ve gülerek başını ondan yana çevirdi. Sıra dışı bir şey olup olmadığını anlamak için yüzümü kameraya yaklaştırdım. Nisa’nın kollarını kavuşturmasını izledim, göğsü istemeden de olsa atletini daraltıyordu. İpek kumaşın altında meme uçlarının dikleştiğini gördüğüme yemin edebilirdim. Tekrar ona baktı. Nisa: “Gerçekten üzgünüm, seni uyutmadık. Lambayı kapatırsam uyumana yardımcı olur mu?” Yatağın içinde kıpırdanarak sordu. Batın : “Ben kapatırım,” diyerek lambaya doğru uzandı ama ulaşamadı. Yüzü Nisa’nın yüzüne birkaç santim yaklaştığında eğildi ve birden dudakları kilitlendi. Tutkuyla öpüştüler, yüzlerini birbirlerinin ağzına bastırdılar. Nisa önce gergin bir kıkırdama atarak ayrıldı.

Batın’ın gözlerinin içine baktı ve o da Nisa’nın yüzüne baktı. Batın onun üzerindeydi, gövdesi göğsüne yaslanmıştı. Nisa onu itecekmiş gibi elini kaldırdı ama onun yerine parmaklarını Batın’ın dağınık siyah saçlarında gezdirdi. Batın tekrar eğildi ve onu öptü. Dudaklarının şapırdama seslerini duyabiliyordum ve sonra aniden sessizlik oldu. Kameraya baktım ve Batın’ın dilinin Nisa’nın dudaklarını işgal edişini izledim. Kalbimin göğsümde attığını hissettim ve aşağıda duyup duymadıklarını merak ettim. Çığlık atarak ayağa fırlamak istedim ama kendimi donmuş hissettim. Hareket edemedim. Kulaklarım ipeğin şıpırtısını duydu. Nisa’nın gecelik takımında geceleri yaptığım keşiflerden çok tanıdık gelen bu yumuşak kayma sesi beni çıldırtıyordu. Batın’ın ellerinin Nisa’nın atletini yukarı doğru hareket ettirmeye başlamasını izledim. Önce karnının üzerinde durdu ve kumaşı yukarı doğru iterek düz karnını ortaya çıkardı.

Sonunda Batın’ın elleri hazinelerini buldu, avuçları Nisa’nın ipek kaplı göğüsleriyle doldu, parmaklarıyla nazikçe sıkarak ihtiyacını zevkle ortaya koyuyordu. Batın’ın elleri kızın göğsünün kabarıklığına kuvvetle bastırırken öpüştüklerini hâlâ duyabiliyordum. Nisa’nın yatakta birden çırpınışını gördüm ve Batın’ın diğer elinin Nisa’nın götünde olduğunu ve okşadığını gördüm. Nisa’nın ellerinden biri Batın’ın göğsüne dayanmış, diğeri de saçlarını okşuyordu. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Bana bunu yaptıklarına inanamıyordum ve ne kadar kızgın hissetsem de felç olmuştum, hiçbir şey yapamıyordum. Ne bedenim ne de zihnim tepki veriyordu. Batın altımda Nisa’nın vücudunu keşfetmeye devam ederken ben sadece acıya, ihanete odaklanabiliyordum. Birden yatak sallanmaya başladı ve ritmik bir şekilde gıcırdamaya başladı. Telefonumdan izledim ve Batın’ın kendini Nisa’ay doğru tempolu ama yavaş ittiğini gördüm. Batın’ın üzerinde sadece bir çift boxer olduğu için, Nisa’nın şüphesiz onun sert aletini hissedebileceğini biliyordum. Eli Batın’ın başından omuzlarına doğru inerken, Nisa’nın bundan ne kadar zevk aldığını merak ettim.

Batın Nisa’nın dudaklarını öpmeyi bıraktı ve boynuna doğru sokuldu. Nisa sırtını dikleştirdi ve başını arkaya yatırdı. Batın ağzıyla ve diliyle Nisa’nın köprücük kemiğinde gezinirken ve elleri göğüslerini ve kıçını avuçlamaya devam ederken, Nisa’nın gözleri açık bir şekilde zevkle kapandı. İşte o zaman acının ve öfkenin etkisiyle penisimin sertleşmeye başladığını hissettim. Neden tahrik olmuştum? Kıpırdamadan telefonuma bakarak yüzüstü yatmaya devam ettim. Elimi penisime götürmeyecektim; bundan tahrik olmayacaktım. Vücudum bana ihanet etti ve penisim tam boyuna doğru büyümeye devam etti ve bunun için kendimden nefret ettim. İpeğin şıpırtısını duydum ve tekrar önümdeki ekrana odaklandım. Batın’ın elleri Nisa’nın göğsünden aşağı kaymıştı ve şimdi atletinin kumaşının altından geçiyordu. Bir eliyle onları yukarı itti ve Nisa’nın göğüsleri aniden ortaya çıktı. Güzelliğini seyretmek için boynunu öpmekten vazgeçti. Bir kıskançlık hissettim, uzun zamandır sadece benim olan bir şey şimdi atletik oda arkadaşım için sergileniyordu. Nefes nefese kaldı ve sonra ağzını onlara doğru indirdi.

Başı hala zevkle geriye atılmış olan Nisa, Batın’ın ağzı hassas meme ucuyla temas ettiğinde duyulabilir bir nefes aldı. Batın’ın elinin şimdi Nisa’nın şortunun içinde olduğunu gördüm. Lastiğin altından geçerken izledim ve tekrar nefes aldığını duydum. Onun amını bulduğunu biliyordum. Hala kendisini Nisa’ya doğru ittirirken yatak hâlâ ritmik bir şekilde hareket ediyordu. Ağzı tekrar dudaklarına gitti ve onu öptü, ama Nisa gözlerini açıp onunkilere bakarken dudaklarını ısırarak öpücüğü kesti. Yüzündeki zevk, parmaklarının artık amının içine kaydığını anlamamı sağladı. Penisimden zevk suyu sızmaya başladığını hissettim. Ona dokunmamıştım ve hala dokunmayacağımı kastetmiştim. Nisa daha yüksek sesle inledi ve Batın dudaklarını göğsüne döndürürken Nisa başını geriye attı. Parmakları konusunda herhalde yetenekliydi, çünkü Nisa derin, gırtlaktan zevk iniltileri çıkarmaya devam ediyordu. Yatağın ritmi değişti ve artık Batın’ın parmaklarının sabit bir tempoda Nisa’nın içine girip çıktığını biliyordum.

Batın’ın elini yavaşça Nisa’nın şortunun içinden çekmesini dikkatle izledim. İpek şortunu aşağıya doğru itti ve Nisa’nın ayağa kalkarak şortu vücudundan çıkarmasına yardım etmesini izledim. Batın çıplak vücudunun tüm görüntüsünü içine çekerek ona baktı. Kolunu altından çekti ve atletini çıkarmasına yardım etti ve aynı rahatlıkla yatağın yanına yere bıraktı. Sonra Nisa heyecanla kontrolü ele aldı. İki eliyle Batın’ın başını iki yandan kavradı ve tutkulu bir öpücük için onu kendine çekti. Dilleri birbirine dolandı ve en yakın dostumun elleri sevgilimin en mahrem yerlerine gitti. Sanki bir rüyadaymışım gibi, elinin yavaşça onun vücudunda gezinmesini izledim. Batın’ın vücudunu kaldırdığını gördüm, böylece şimdi dizlerinin üzerine çökmüş, Nisa’yı öpüyor, okşuyordu. Nisa’nın eli, Batın’ın kaslı karın kaslarının üzerinde durdu. Bir Yunan tanrısı gibiydi, vücudu mükemmel bir şekilde şekillendirilmiş ve yontulmuştu, Nisa’nın her zaman onu kıskandığımı bildiği bir şeydi. Nisa’nın iki elinin birden Batın’ın boxerına doğru kaymasını izledim.

Batın, Nisa odada varken her zaman mütevazı olmuştu. Battaniyenin altına girene kadar her zaman boxer’ının üzerine basketbol şortu giyerdi ama şimdi Nisa ‘nın ellerinin Batın ‘ın boxerının lastiğine kadar inişini izlediğimde, lastiğin kıvrıldığını gördüm. Gözlerimi kapatıp derin derin nefes alarak bunun bir an önce bitmesi için dua ettim. Lastiğin şaklaması gözlerimi tekrar açmamı sağladı. Nisa’nın elleri şimdi Batın’ın boxerının altındaydı, ama sikine uzanmak yerine kalçalarındaydı. Yavaşça ellerini hareket ettirdi, böylece tek bir kolay hareketle boxer’ını aşağı itti. Batın’ın sırtını eğmesi ve kalçasını ona doğru yaklaştırması gerekti, böylece Batın’ın üzerinden çıkmış olacaktı. Batın’ın aletini gördüğümde neredeyse onlar kadar yüksek sesle nefes aldım. Görmeyi umduğum küçük penisten başka bir şey değildi. Ama asıl olan kaba bir bira şişesi gibi kız arkadaşımı dürtüyordu. Ortalama 18 santim uzunluğunda ve kalın bir penisi vardı.

Ama bu Nisa’nın şimdiye kadar görmediği bir manzaraydı. Hâlâ öpücüğüne dalmış olan Nisa’nın gözleri kapalıydı, elleri hâlâ Batın’ın çıplak belindeydi. Batın öpücüğünü geri çekti ve Nisa’nın göğsüne doğru eğildi. Nisa başını kaldırarak Batın’ın meme uçlarını çekiştiren ağzını izledi. Sonra sağ eliyle Batın’ın başını kendisinden uzaklaştırdı ve sikine baktı. Nefesinin kesildiğini duydum ve kalbim mümkün olduğunu düşündüğümden daha derinlere battı. “Batın,” diye boğuk bir sesle nefes aldı. Elleri şimdi onun sikini ahlaksız bir hayvan gibi kavramak için hareket ediyordu. Batın oturduğu yerden Nisa’nın ellerinin onun sikinin üzerinde aşağı yukarı hareket edişini izlerken, sevgilim onu çıldırmış bir şekilde ileri geri yapıyordu. Batın gözlerini kapatarak sevgilimin onun sikiyle oynamasının tadını çıkarıyordu ve ben daha ne olduğunu anlayamadan Batın zevkten geri çekildi, Nisa’yı yatağa geri itti ve vücudunu onun açık bacaklarının arasına soktu. “Bunu yapmamalıyız,” diye fısıldadı Batın. Sevişmeye başladıklarından beri söylediği ilk sözlerdi bu.

Batın : “Ama duramam, şimdi sana sahip olmadan edemem, çünkü daha önce böyle azgın hissetmedim” dedi. Nisa : ”Ağırdan alman gerekecek. Emir’in siki onun yarısı kadar bile değil.” Sanki kendini onun sikine gömmek istiyormuş gibi vücudunu aşağı doğru itti. Batın eğilip onu öptü ve sonra elini bacaklarının arasına götürdü, vücudunu çevirerek kendini ayarladığını gördüm, böylece siki tam amının üstündeydi. Yavaşça, buzun erimesi gibi onun içine doğru itti. Bir duraklama, ardından önce Batın’ın sikinin başını, sonra da onun müstehcen uzunluktaki sikinin geri kalanını içine almasıyla bir inleme. “Ah Batın, bu çok harika bir his,” diye fısıldadı kulağına, tırnaklarıyla sırtını kavrıyordu. Batın aynı şekilde yavaşça dışarı çıktı ve sonra tekrar içine girdi. Yatak sevişmeleriyle birlikte sallanmaya başladı. Kalçalarım bana daha fazla ihanet ederek onun hızına uymak için yukarı ve aşağı hareket etti ve ben de yatağa sürtünmeye başladım. Öfke ve acının altında kendi şehvetimin döndüğünü hissettim. Batın’ın kıçının sıkılıp gevşemesini, sikini bir o yana bir bu yana hareket ettirmesini çaresizce izledim.

Kız arkadaşım’ın vücudu onun itişlerine karşılık olarak kendini itti ve ayarladığı yavaş ve istikrarlı ritim sesli ve hızlı bir tempoya dönüştü. Nisa benim için hiç inlemediği kadar yüksek sesle inledi. Hızı tekrar hızlandı. Ona daha derinden ve hiç sahip olmadığım kadar güçlü bir şekilde soktu. Taşaklarını onun derinliklerine pompaladı. Sevgilim inledi ve başını geriye attı. Kendini onun vücudundan uzak tuttu ve göğüslerinin altlarında zıplamasını izledi. Sanki nöbet geçiriyormuş gibi kıvranıyor ve kıpırdanıyordu ama yüzü saf bir şehvetle boyanmıştı. “Batın,” sesi neredeyse çok yüksek çıkıyordu, “Batın, beni dolduruyorsun.” ”Ohh çok güzell, Batınn.” İnlemeleri kendinden geçme çığlıklarına dönüştü ve sonra gerçekten çığlık atmaya başladı, kulaklarım anlaşılmaz kelimeler duyarken Batın pompalamaya devam etti ve ikimiz de dalga dalga gelen orgazmın ona çarpmasını izledik. Gözlerime inanamıyordum. Her zaman onu benim orgazm ettiğime inanmıştım, ama Batın’ın onu sikerek orgazma getirmesinin ve onun orgazm olurken nasıl göründüğünü anladıktan sonra benimle sevişirken sahte bir şekilde orgazm taklidi yaptığını anladım.

Nisa’nın Batın’ın altında ezilirken, adını haykırırken, beni uyandırma düşüncesi aklının ucundan bile geçmiyordu. Zalim ve kötü bir işkenceci olan bedenim aniden sarsıldı ve ılık döller boxer külotumdan çarşaflara aktı. Nisa bir başka orgazmın sancıları içinde “evet, evet, evet, sik beni Batın, içime boşal” diye bağırırken bir mide bulantısı dalgası hissettim. Batın için de artık vakit gelmişti. Birkaç porno dışında hiç görmediğim bir hızla Nisa’nın içine girdi ve sonra kendisi de bağırdı, gözleri gözle görülür bir şekilde kafasının içinde yuvarlandı ve döllerini oruspu kız arkadaşımın amına boşalttı. Nisa onun altında inliyordu. Batın, müstehcen uzunluktaki penisini uyuyan bir yılan gibi çırpınarak sevgilimin içinden çıkardı. İkisi de yan yana uzanmış, göğüsleri inip kalkıyordu. Onları izledim, içim içime sığmıyordu. Gözlerim yaşlarla doldu. Nisa’nın burnunu çektiğini duydum ve ağladığını anladım. Batın ona doğru eğildi ve bir damla gözyaşını sildi. “Bunu yapmamalıydık,” diye fısıldadı. ”Haklısın, yapmamalıydık.”

”Ama Emir’in bunu öğrenmesine asla izin veremeyiz,” dedi kararlılıkla. “Hayır, ona asla söylemeyeceğiz ve bunu bir daha asla yapmayacağız. Hadi giyinip uyuyalım.” Yataktan kalktı ve boxer’ını yerden aldı. Batın Nisa’nın gözlerini kuruladı ve önünde sallanan penisini izledi. Boxerını tekrar giydi ve yatağa geri döndü. Nisa hareket edip pijamalarını tekrar giydi ve battaniyeyi bir kez daha etrafına sardı. Yatağa geri uzandı ve Batın’dan uzaklaştı. Gözyaşlarım yüzümden aşağı akıyordu ve acımdan ağlayacak gibi oluyordum. Her ikisi de gözlerini kapatıp yavaşça uykuya dalarken bir on dakika daha onları izledim. Yakın zamanda tekrar uyumayacağımı biliyordum, tıpkı izlediğimi onlara asla söylemeyeceğimi bildiğim gibi, çünkü canımı ne kadar yakmış olsa da içten içe her dakikasından zevk aldığımı biliyordum.

Şu Başıma Gelenler – 2

Dostumu kaybedeli iki hafta olmuştu, hem de kısa süredir tanıdığım bir çocuk yüzünden! Sırf bu kayıp yüzünden finallerde batırdım. Her şeyin üst üste binmesinin yegane sebebi bendim. İki haftadır ne Arda’dan, ne Emre’den, ne de Naz’dan haber alabilmiştim. Kendi aptallığımın bedelini yine kendim çekiyordum. Gün geçtikçe daha da zorlanıyordum ama yanımda duran kimse yoktu.
Memlekete gidecektim bu sabah o yüzden erken uyumalıydım, bunun için telefonumu uçak moduna almıştım. Tavanı izleyerek, onunla yalnızlığımı paylaşarak uykuya daldım.

Sabah olmuştu, cep telefonumu kontrol etmek istedim ki ne göreyim! Arda’dan üç mesaj gelmişti ve aptal kafam telefonumu uçak moduna almamı söylemişti. Hemen okundu bilgimi kapatarak mesaj kutusuna girdim, zira yaptığı pisliği unutacak veya içime atacak değildim. Mesaj kutusuna girdiğimde istemsizce bakmaya başladım o güzel profil fotoğrafına…
Mesajını okumam gerektiğini hatırlayınca en aşağıya kaydırdım ekranı;

“Nerelerdesin? Günlerdir ne arıyorsun, ne de soruyorsun.”

“Neden mesajlarıma bakmıyorsun.”

“Sana anlatacaklarım var.”

Okudum ve direkt kapattım telefonu. Daha iki hafta geçmişti benden sakladıkları pisliği öğrenmem üzerinden, bunu yapmasına rağmen o gün vücuduma ellemeye çalışmıştı ve bu kabul edilemez, iğrenç, ibnelik dışında bir şey değildi!

Bir dakika…

Son mesajı okumak için tekrardan girdim mesaj kutusuna.

“Sana anlatacaklarım var.”

Kalbim küt küt çarparken bir yandan da merak duygusu sarmıştı benliğimi. “Amına koduğumun çocuğu bana, beni nasıl aldattığını anlatacak. Siktir git!” diyerek engel atmıştım.

Aradan bir hafta geçmişti. Memlekete gelmiş, telefonu bir kenara atmış, tüm dertlerden kısa süreli sıyrılmış ve kafamı temizlemiştim.

Bahçede annemlerle beraber çay içerken aniden telefonum çaldı. Telefonum içeride olduğu için masadan kalkmam gerekmişti ama kalkamadım, çünkü babam bu tür şeyleri sevmezdi.

“En azından yemeğini yiyene kadar otur.” dedi, ben de dediği gibi yaptım. Aradan beş altı dakika geçmeden yine telefonum çaldı ve dönüp babama seslendim;

“Baba, özür diliyorum ancak bakmam gerek belki acil bir şeydir.” dedim ve başıyla onayladığını görünce ferah şekilde telefonumun yanına gittim.

Arayan Arda’ydı. Cevaplamak istemedim ve arama sona erdi. Yeniden bahçeye doğru yöneldiğimde yeniden çaldı telefon.

“Amına koduğumun çocuğu arama boşuna, açmayacağım.” diyerek bahçeye çıktım.

Orospu çocuğu yine aradı! Babamın bahçeden ayaklandığını görünce telefonumun yanına gitmek zorunda kaldım.

Arayan Emre’ydi fakat nasıl olabilir de ikisi de aynı anda arayabilirlerdi ki?

“Kesin yan yana bunlar.” diyerek aramak istemedim ve akşama doğru arama kararı aldım.

Evdeki temizliği ve bulaşıkları hallettikten sonra fark ettim ki akşam olmuştu. Telefonumu aldım elime ve Emre’nin telefonunu çevirdim.

Çalıyordu ama cevap vermiyordu. Tüm ümidimi kesmişken telefonu açtı. Sesi başka seslerle karışıyordu o yüzden ne dediğini anlatmakta zorlanıyordum.

“Ne var Emre?” dediğimde;

“La Sinem nerdesin amk? Arda’dan haber alamıyoruz iki haftadır bir şey mi oldu aranızda?” dedi.

Bayılmak üzere gibiydim. Vücudum kaskatı kesilmiş, öfkeyle karışık endişe duygusu basmıştı beni.

“La kime diyorum? Orada mısın yarrağım? Çocuğa bir şey mi dedin?” diyince aniden aramayı sonlandırdım ve Arda’yı aramaya karar verdim.

Bunun telefonu da çalıyordu ama açmıyordu.
Bir, iki, üç…

“Yeter amk çocuğu aç şu telefonu.” derken dördüncü aramamda nihayet açtı;

“(Boğuk bir sesle)Alo?” dedi.
Sesi iyi gelmiyordu…

Gözlerimin ıslandığını hissediyordum…
“(Daha ciddi bir sesle) Alo?”

Yaşlı olan gözlerimi silerek söze girdim;
“Emre’ler senden haber alamıyormuş. Seni merak etmişler. Bunları bildirmek istedim.”

Aslında demek istediğim çok şey vardı ama diyemezdim…

“Tamam, ben konuşurum.” dedi ve çağrıyı sonlandırdı.
Bir tek açıklama bile yapmamıştı…

Ağlamaktan gözlerimin altı şişmişti ve en son yere düştüğümü hatırlıyorum.

Gözümü açtığımda hastane odasında serum takılıydı ve yanı başımda annem, teyzem, babam ve Naz vardı. Babam uyandığımı fark edince konuşmaya başladı;
“Bir şey anlatacaksındır umarım.” dedi.

Neyden bahsettiğini sersemlikten anlamadım, bu yüzden sadece başımı iki tarafa salladım. Tekrardan uykuya dalmıştım. Uyandığımda sabahtı ancak ne zamandır burada olduğumu bilmiyordum. Yanımda sadece Naz vardı ve direkt sordum;

“Ne zamandır buradayım?”

Naz umursamaz bir tavırla cevap verdi;
“İkinci günün.”

“Oha, iki gündür baygın mıyım?”

“Fazla stresten ötürü travma geçirmişsin, öyle dediler.”
“He anladım.”

Birkaç dakika sessizleşmişti ortam, ta ki Naz bozana kadar;

“Geçen olanlardan dolayı özür dilerim. Anlatmamam, senden böyle bir şeyi saklamam benim hatamdı.”

“Sorun yok. Esas suç benim. Amk salağı sen niye “ciğerim” dediğin kızı bir çocuk adına silebilirsin ki? Salak kafam!”

“Ya, siktir et. Olanları Doğu’ya anlattım fakat olanlar… Olanlar pek hoş değil.”

“Neyi anlattın…Lan neyi anlattın amk gidip çocuğu öldürtmek mi istedin!”

“La sakin ol amk salağı! Doğu, gidip Arda ile konuşmuş. Arda böyle bir şeyin doğru olmadığını söylemiş.

Ardından beni aradı ve “Olanlar doğru mu değil mi? Ona göre icraat uygulayacağız toprağım.” diyince ben de “Sakın mallık yapma. Soruna gelince, evet olanlar doğru. Ancak şöyle doğru, ben bizzat görmedim, benim kulağıma gelen bu.” dedim ve yüzüme kapattı. Akşam parkta kıstırmış çocuğu yumruklaşmışlar. Esas hasarı alan Doğu olmuş tabi ama Arda’nın da durumu pek iyi değilmiş. Dudağı patlamış ve bir dişi kırılmış. Görenler ayırmaya çalışmış ama nafile, Doğu’nun hırçınlığını biliyorsun. Konu sen olunca tutamamışlar amk.”

dediğinde aniden yıkılmıştım. Benim yüzümden her şey boka sarıyordu ve artık sadece ben de değil, çevremin de etkilenmesine yol açıyordum. Naz’a dönerek;
“Arda ile konuşmak istiyorum. Hemen!” dedim.

Sinirlendiği her halinden belliydi ki telefonu bana doğru fırlattı.
Hemen numarasını buldum ve aradım. Açtı;

“Ne var!”

“Neredesin?”

“Anayın amındayım.”

“Seninle konuşmak istiyorum.”

“Siktir git. Bir daha gerçek olmayan şeylere inanma! Duydun mu beni lan!?”

Yeniden ağlamaya başladım ve Arda duymuştu muhtemelen, çok çıkış yaptığını hissetmişti, hafifleştirerek konuşmasını;

“Üzdüysem özür dilerim. Seni kullanmadım hiçbir zaman, bunu aklımın ucundan bile geçirmedim. O gün çok ileri gittim ve haddimi aşacak şeyler yaptım(Sınava çalıştırdığım günden bahsediyor.).
Seni seviyorum Sibel. Sana aşığım amk!”

Normalde sevinçten dans etmem, hatta biraz daha ileri gidelim adak kesmemi beklerdiniz değil mi? Ama o söylentiden beri üstümdeki kırgınlık halen geçmedi. Arda’ya inanmak istesem bile bir şeyler beni tutuyordu. Naz ile hafta başında İstanbul’a döneceğimizi hatırlayarak;

“Üç gün sonra döneceğim. Pazartesi akşamı evde bekleyeceğim seni.” diyerek aramayı yüzüne kapattım. İkindiye doğru hemşirelerden biri içeriye girdi, tansiyonumu ölçtü, kanımı aldı ve daha iyi olduğumu söyleyerek taburcu olabileceğimi söyledi. Naz, kıyafetlerimin olduğu poşeti alarak odadan çıktı ve ardından ben de çıktım.

Eve vardığımızda fark ettim ki Arda’yı çok özlemiştim. Kızgın olmama rağmen ona sarılmak istiyordum. Günler aynı geçerken gitme vaktimiz gelmişti. Sabırsızlıkla akşam olmasını bekliyordum. Babam terminale bırakmak için arabayı hazırlarken ben de annemle ve teyzemle vedalaştım. Naz’ın sırf benim için Istanbul’dan ilk otobüsle geldiğini bildiklerinden dönüş biletini bizimkiler almıştı ve benimle beraber götürecekleri. Nihayet terminale gelmiştik. Naz ile koltuklarımızın ayrı olması can sıkıcıydı ancak benim yanıma da yakışıklı bir çocuk oturmuştu, yüzden de çok da dert etmedim. Yolculuk başlamadan inerek otobüsten babamla da vedalaştım ve tekrar otobüse bindim. Anonstan sonra otobüs hareketlendi ve yolculuk başladı.

Bir saat kadar uyumuştum. Ayılırken yanımdaki çocuğun dizime doğru baktığını fark ettiğimde;
“Ne o? Bir sorun mu var?” dedim.

Rahatsız edici sakinlikte başını kaldırarak;
“Hayır. Sadece dalmışım.” dedi.

Amk bildiğin amıma doğru bakıyordu yani başka ne anlayabilirdim ki?

“Tamam ama yani baktığın bir kız. Senin kız kardeşine bu şekilde baksalar hoşuna gider miydi?” diye sorduğumda sırıtarak yine rahatsız edici şekilde tekrardan önüne döndü.

Tüm yolculuğumuz benzer şekilde geçti. Yanımdaki sürekli dizlerime doğru bakıyordu ama yanılmıyorsam nereye baktığını aşağı yukarı tahmin ediyordum. Önceki satırlarımda dediğim gibi, çok belli bir fiziğim var. Vücut hatlarım gayet güzel ancak bu ona bakma hakkı verdiği anlamına gelmez.

İstanbul’a ulaştığımızda saat 16:20 idi. Naz’ın evi Anadolu yakasında olduğundan dolayı onunla vedalaştım. Bayrampaşa’dan Kadıköy’e taksi tutmuştum ve bir saate yakın bir sürede eve vardım.
Eve girer girmez ilk işim Arda’ya mesaj atmak olmuştu;

“Evdeyim.”

yazarak bekleyişe koyulmuştum.
Yarım saat içinde kapı çaldı ve dürbünden baktığımda Arda olduğunu gördüm. Kapıyı açtığımda;

“İçeri gel.” diyerek nezaketen de olsa çağırmıştım.
İçeriye girmişti. Halinden belliydi ki bir yerlerden başlamamı istiyordu. Söze girmek istediğim sıra bir kez daha kapı çaldı. Tekrardan kapıya gittim. Dürbüne baktığımda kapıcı İsmet abinin elindeki birkaç kapıt ile beklediğini fark edince kapıyı açtım;

“Hoş geldin İsmet abi. Hayırdır? Bir sıkıntı mı var?”
“Yavrum faturaları unutmuşun galiba. Posta kutusunda buldum.” diyince faturaları ödemeyi unuttuğumu fark ettim.

“Sağ ol İsmet abim. Yarın hallederim merak etme.”
Hal hatır sormacasından sonra kapıyı kapatıp tekrar içeriye geçtim ve söze girdim;

“Anlatılanlar doğru muydu?”

“Yemin ederim ki böyle bir şey yapmadım. Hem dedikleri gün ben evde değildim ki.

Babamın dükkanındaydım, birkaç getir götür işi vardı ben halletim.”

Tekrardan gözlerimin dolduğunu hissettiğimde;

“Peki, öyle olsun. Neden herkes bunu konuşuyor?”

Artık besbelli ağlıyordum. Hafifçe çenemi tuttu ve yukarı kaldırarak;

“Ben senin dışında kimseyi sevemem ki ay parçam… Bu iftirayı atan kimse bulacağım onu, bakalım ne diyecek.”

Ağlamaktan nefesim kesilmeye başlayınca bana sarıldı. O an öyle şeyler hissettim ki… Ahhh dostlar ah keşke eskiye, bu anılara tekrar dönebilsem. Saçları yüzümü örtecek şekilde gelinceye kadar eğildi.

Dudağını benim dudağımın üstüne bastırdı. Beş altı saniye aynı pozisyonda kaldık ancak ben de istekli olunca boynunu kendime doğru çektim, kalın dudaklarımı iyice onunkilere bastırdım. Artık kendimi tamamen ona bırakmıştım. Üstündeki beyaz gömleğin düğmelerini teker teker çözmeye başladım. Arda yine tişörtümü çıkarttı. Üstümde sadece sütyenim vardı ve en sonunda onu da tek hamle ile çıkarıverdi. Artık üstümde hiçbir şey yoktu ve 85b göğsüm apaçık ortadaydı.

Göğüslerimi yalamaya başladığında sertleşti meme uçlarım. Arda’nın pantolonunda belirgin hale gelmiş yarrağını içime almam an meselesiydi.
Hızlı bir şekilde pantolonu ile külodunu indirdim ve eğilerek sakso çekmeye başladım, o da saçımdan tutarak bir ileri bir geri yapıyordu. Nihayet ağzımdan aldığında külodum ile pantolonumu indirdi ve

“Arkadan mı yapayım, yoksa oral mı yapayım?” diye sorunca pembe olan amımı ince parmaklarımla göstererek işaret ettim. Duvara doğru döndüğümde, arkamdan gelen hafif sızlamayla beraber gelen zevki hissetmeye başladım. Arda’nın penisi ince olmasına rağmen pek uzundu ve bu da ıslanmış olan amımı daha da çok zevklendiriyordu.

Bunları düşünürken beni ters çevirerek;

“Sırt üstü yat.” dedi ve dediği pozisyonu anlayınca aynısını yaptım. Sadece bu pozisyonda bile üç kez boşalmıştım.

Yorulduğunu hissetmeye başlayınca, Arda’nın “Ah! Geliyorum…” dediğini duymamla beraber sonlara yaklaştığımızı anlayınca rahatladım.
Aniden içimi sıcak ve ıslak bir sıvı doldurdu…

“Ne yaptın amk! Şimdi ne yapacağım ben gerizekalı!?” dedim.

“Özür dilerim. Aniden gelince ben de dur-“

“Sen neyden bahsediyorsun amk! Bu işin sonu ya ufacık, zararsız bir yavru olursa yükümlülüğünü nasıl alacağım ben!?”

“Hemen parmaklarınla çıkart onu.”

Parmaklarımı hızlı bir şekilde içime soktum ve olabildiğince, elime ne kadar döl gelirse hepsini dışarı çıkarttım.

Canım Karım ile Yangından Kaçarken – 2

Ateş yanan yerden hemen birkaç metre ileride tel üzerinde bir bölüm yırtılmıştı ama kapalı duruyordu. Bize yol gösteren adam kesik parçayı eliyle tutup çekerek ayırdı ve bize geçmemiz için işaret yaptı. Yalnız bu kesik kısım yerden biraz yüksekti ve Merve’nin geçebilmesi için önce benim geçip karşıdan Merve’yi tutmam gerekecekti. Fakat karımı geride bırakmak konusunda pek emin değildim. Canım Karım ile Yangından Kaçarken

  • Canım buradan geçeceğiz
  • Çok dar değil mi burası nasıl geçeceğiz buradan?
  • Önce ben geçeceğim. Beni izle. Ben seni o taraftan tutacağım. Başka şansımız yok bir an önce uzaklaşalım buradan.

Ben önce sağ ayağımı sokup yere bastım. Sonra iyice eğilerek gövdemi geçirdim ve diğer ayağımı da çekip geçmeyi başardım. Şimdi sıra Merve’deydi. Bu dört adam resmen ağızlarının suları akarak izleyecekleri sahneye hazırlanıyordu. Merve de benim gibi önce sağ bacağını atmaya çalıştı ama bir yandan elbisesini kapamaya çalışırken bacağını rahat kaldıramamış kesik tel sağ bacağını çizince acı ile tekrar geri çekmişti. Canım karım bir an evvel yanıma gelmeye çalışıyordu. Bu defa başını ve kollarını önce geçirdi. Merve’nin ellerinden tuttum. Onu nasıl çekeceğimi düşünürken delikten geçmek için eğilen karımın eteği iyice açılmış arkada duran adamlar için bekledikleri şov başlamıştı. Teli tutan adam resmen kasıtlı olarak kapak şeklindeki parçayı tam kaldırmıyor Merve’nin geçmesini zorlaştırıyordu.

Aksi gibi Merve’nin elbisesinin üst kısmı da alttan tellere takılmıştı ve Merve geçmek için ileri doğru hareket edince straples elbisenin üst kısmı beline doğru kayıvermişti.

Şimdi karımın domalmış tangalı poposu ile birlikte diri memeleri de adamların gözü önündeydi.

Artık bu sahneye hiç bir erkeğin dayanması mümkün değildi ve içlerinden bir tanesi pis elleri ile Merve’nin poposuna yapışmış okşamaya başlamıştı.

  • N’apıyorsunuz pis herifler Cem bir şeyler yap diye bağırdı karım. Bir yandan da elleri ile çıplak göğüslerini kapatmaya çalışıyordu.

Aradaki tel adamlara müdahale etmeme engel oluyordu. Gerçi bu dört tane ayıya nasıl bir müdahalede bulunabilirdim bilmiyorum ama eğilip yerden büyükçe bir taş alıp bırakın lan karımı diye bağırmaya başladım.

Adamların şakası yoktu. En uzun olanları elindeki içki şişesini tellerin bağlı olduğu direklerden birine vurarak kırdı. Bu arada sıçrayan cam parçalarından birisi anlıma gelmişti ve anlım kanıyordu. Eşim de görmüştü bunu.

  • Cem iyi misin?
  • İyiyim canım kurtaracağım seni

Bu arada pis herif elinde kalan kırık şişenin parçasını Merve’nin arkasına yaklaştırdı ve sokacakmış gibi yaptı. Bana dönüp sikini işaret ediyordu. Resmen hangisini sokmamı istersin diye işaret ediyordu bana.

  • Dur dur sakin ol lütfen zarar vermeyin karıma dedim ingilizce.

Sonra Merve’ye dönüp

-Hayatım şimdi tek düşüneceğimiz hayatta kalmak lütfen biraz sık dişini bu adamların dediklerini yapmak zorundayız, bunların şakası yok seni kaybetmek itemiyorum

  • Canım ben de seni kaybetmek istemiyorum ne olacaksa olsun gidelim biran önce buradan

Bunun üzerine elimdeki taşı yere attım. Ellerimi birleştirip yalvarırcasına lütfen işareti yaptım adama. Adam şimdi gülüp başını sallayıp sanırım flemenkçe birşeyler söylüyordu. Merve’nin vücudunun üst kısmı benden tarafta, bir koluyla göğüslerini kapatıyor diğer eli ile de elimi tutuyordu. Pis herif tuttuğu tel parçasını yavaşça bıraktı. Şimdi bu tel Merve’yi sıkıştırmış canım karım hiç hareket edemez duruma gelmişti.

Elinde şişe kırığıyla bekleyen bu iri herif yine bir sigara yaktı. Diğerlerine dönüp bir şeyler söyledi ve adamlar bu anı beklermiş gibi hızla soyunmaya başladılar. Soğuğa aldırmadan üçü de çırılçıplak soyunmuşlardı. Vücutlarındaki kir izlerinden uzun süredir yıkanmadıkları belli idi. Yaraklarının etrafı kıllarla kaplıydı ve şimdi bir tanesi karımın yan tarafından yaklaşmıştı. Ellerini karımın altından uzatıp Merve’nin kolunu sertçe itti ve göğüslerini okşamaya başladı.

  • Ovv aşkım elleri buz gibi çok sıkıyor uff

dedi Merve. Bu arada adamın ittirdiği elini de tutmuştum Merve’nin. Şimdi düşmeden durabilmesi ve kesik tel parçalarının vücuduna batmaması için iki elinden tutmuş destek oluyordum Merve’ye.

Bu adam Merve’nin göğüslerini okşamaya daha doğrusu hoyratça mıncıklamaya devam ederken diğer bir adam da arkasına geçmiş elbisesinin eteğini beline doğru kaldırmış karımın poposunu bacaklarını belini nereye saldıracağını bilmezmiş gibi öpüyor yalıyor sanki etinin tadını almaya çalışıyordu. Derken tangasını iki yandan kavrayıp anın tadını çıkarırcasına yavaşça aşağı doğru indirdi. Şimdi Mervenin külotu dizlerine kadar inmiş halde adamların önünde olacakları bekliyordu. Yaşadığı heyecanla arkasındaki adamın sünnetsiz yarağı sertleşmiş Merve’nin arkasına sürtmeye başlamıştı.

Önde duran adam ise artık işi ilerletmiş Merve’nin sırtından sarılmış iki eli ile Merve’nin göğüslerini yoğuruyordu. Bu arada üçüncü adam Merve’nin diğer tarafına yanaştı ve karımın sağ kolunu zorla çekip içeri aldı. O da zorla yarağını karımın eline vermişti ve bileğinden tutup yukarı aşağı sıvazlamasını sağlıyordu. Adamın yarağının kafası Merve’nin sıvazlamaları ile sünnet derisinin altından bir kayboluyor bir ortaya çıkıyordu. Merve’nin eline aldığı yarak iyice ereksiyona geçince iriliği de ortaya çıkmıştı. Bir kola şişesi uzunluğunda vardı ve Merve’nin parmaklarının ancak kavrayabileceği kalınlıktaydı. Daha geride kalmalarına rağmen görebildiğim kadarıyla diğer adamların ki de geri kalmazdı.

  • Aşkım sürtüyor sokmaya çalışıyor içime uff çok acıyor

diye sızlanıyordu Merve.

Merve’nin halini görünce tekrar hiddetlendim ve bağırmaya başladım adamlara. korkutamasam da konsantrasyonlarını bozabilirdim ya da belki bir duyan olurdu bağırışlarımı. Fakat hata yaptığımı o an anladım. Artık liderleri olduğunu anladığım adam yaklaştı, hiç öfkeme ve bağırmama aldırmadan sigarasının son dumanını üzerime doğru üfleyip yanmakta olan sigarayı üzerime fırlattı. Ve elleri bile titremeden elindeki kırık şişeyi karımın çıplak sırtına değdirdi.

  • Ayy imdaaat.

diye bir çığlık attı o an Merve.

  • Okey! Stop! Stop! diye bağırdım.

Bu adamların şakası yoktu.

Karım bir yandan ağlıyor bir yandan da

-Cem öldürecekler bunlar bizi canım yanıyor diye haykırıyordu.

Ellerimi kaldırıp teslim oluyorum der gibi işaret yaptım. Bu arada karımdan uzaklaşmıştım. Şimdi Merve durabilmek için sol eliyle tellerden tutunuyordu. Sağ eli hala diğer adamın sikindeydi. Karımın sırtında narin teni üzerinde, kesik şişenin değdiği yerde hafif bir kırmızılık oluşmuş allahtan bu gaddar herif karımı kesmemişti.

Merve’nin arkasındaki herif hiç olanlara aldırmadan tekrar işe girişti. Merve zaten çok dar bir kadındı ve ıslanmadığı için de adamın işi güçleşiyordu. Adamın sorunu çözmesi çok uzun sürmedi. Eline bir kaç defa tükürüp yarağını iyice ıslattı ve arkadan yüklenip geçiriverdi.

  • Off Cem girdi içime çok büyük bu ahh canımı acıtıyor

diye inliyordu Merve’m

Adamsa daracık amın keyfini sonuna kadar çıkarıyor sertçe arkadan vurdukça karımın poposu dalgalanıyordu. Adam zevkle yüksek sesle birşeyler konuşuyor bir yandan da ohh ohh diye zevk sesleri çıkarıyordu. Baştan beri Merve’nin yanında duran adam alttan göğüslerine yapışmış vaziyette Merve’yi tutarak arkadan gelen sikiş darbeleri ile öne düşmesine engel oluyordu.

Bu arada yaşananların şehvetiyle olsa gerek yarağını Merve’nin eline vermiş olan adam böğürerek boşalmaya başladı. Hem boşalıyor hem de kendi kendine bu kadar çabuk boşaldığı için sanırım kızıyordu.

Bu arada arkadaki de temposunu artırdı ve o da zevk çığlıkları atarak Merve’nin içine boşalmaya başladı. Yarağını çekip çıkarır çıkarmaz karımın içindeki döller yere ve dizlerinde duran külotunun üzerine akmıştı.

Karım hala tellerde sıkışık domalmış vaziyette bu işkencenin bitmesini bekliyordu.

Liderleri karımın memelerini yoğurmaya doyamayan adamı yanına çağırdı. Elindeki kırık şişe parçasını ona verdi ve bir şeyler söyledi. Şimdi soğuk ellerini karımın memelerinde ısıtmış olan bu adam elindeki kırık şişeyi tehditkar bakışlarlarla bana sallıyordu.

Şimdi sıra bu insan azmanına gelmişti sanırım. O da soyunmaya başladı. Tamamen soyunduğunda gözlerime inanamıyordum. iki metrelik bu herifin önünde sakalları gibi kızıl kasık kıllarının arasından çıkıp hortum gibi sallanan yarak beni dehşete düşürmüştü. İnik hali bile sanırım benim dirseğimden bileğime kadar vardı. Adam tellere yaklaştı. Daha önce bıraktığı parçayı tutup iyice yukarı kaldırdı. Merve rahatlamıştı ki diğer elini uzatıp Merve’nin saçlarına yapıştı ve onu kendi tarafına doğru geri çekti.

Merve en azından doğrulabildiği için biraz rahatlamıştı ama o da çırılçıplak adamları ve özellikle bu sonuncu viking ayısını görünce gözleri fal taşı gibi açılmıştı.

Merve şimdi elbisenin üst tarafı beline inmiş çıplak göğüsleri ortada, soğuktan pembe meme uçları dimdik olmuş şekilde ayakta duruyordu. Külotu ayak bileklerine kadar düşmüştü şimdi.

Adam Merve’ye doğru yaklaştı. Etrafında şöyle bir dönüp arkasından elbisenin kalan kısmını da aşağı indirdi. Merve’nin ayaklarını sırayla kaldırıp külotunu ve elbisesini çıkarıp kenara doğru fırlattı.

Şimdi Merve ayağında sadece bilekten bağlamalı dolgu topuk ayakkabıları ile çırılçıplak bir şekilde karşılarındaydı. Soğuktan ve korkudan o narin pürüzsüz cildi pütür pütür olmuştu. Adam iyice yaklaştı Merve’ye. O kadar iriydi ki ortalamanın üzerinde bir boya ve topuklu ayakkabılarına rağmen Merve küçük bir kız gibi kalıyordu yanında. Adam aniden eğilip Merve’nin dudaklarına yapıştı. Bir yandan dudaklarını sırayla emerken bir yandan da elleriyle karımın poposunu mıncıklıyor yoğuruyordu.

Sonra omuzlarından yere doğru bastırdı karımı. Merve dizlerinin üzerine çökmek zorunda kalmıştı ve adamın ne istediği belli idi.

  • Cem ne yapıcam ben şimdi ağzıma mı alayım?
  • Ağzınla boşalt onu canım içine girmeye kalkarsa mahveder seni

Merve yavaşca uzanıp yarağı iki eli ile kavradı. istemeye istemeye baş kısmını ağzına doğru götürdü. Adamda elini yarağına götürdü ve derisini geriye çekerek yarağının kafasını meydana çıkardı.

  • Iyy çok kötü kokuyor Cem, çiş kokuyor bu adamın pis şeyi!
  • Aşkım sakın sinirlendirme ne istiyorsa yap bitsin bir an önce

Karım bunun üzerine istemeye istemeye yarağı ağzına soktu ve kafasını ileri geri hareket ettirerek sakso çekmeye başladı. Yarak karımın ağzına her girip çıktığında biraz daha büyüyor ve sertleşiyordu. Merve artık nefes alamayacak gibi olmuştu ve yarağı çıkardı ağzından. Adamın yarağı resmen Merve’nin kolu ile aynı büyüklükteydi ve kafası mosmor morarmıştı. Adam yere oturup bacaklarını iki yana açtı ve yine saçlarından tutup Merve’nin kafasını yarağına doğru çekti. Şimdi Merve kıçı havada domalmış vaziyette muamelesine devam ediyordu. Olan olmuştu artık ve Merve ona söylediğim gibi adamı boşaltabilmek adına arada emmeyi bırakıp, dilini yarağın gövdesinde gezdiriyor istemeye istemeye taşaklarını da yalıyordu. Bu müthiş muameleye rağmen adamın boşalmaya niyeti yoktu ki şimdi bir de daha önce Merve’nin memelerine saldıran adam arkasına geçmişti. Öyle ya bu şerefsiz de boşalmamıştı daha. Yarağını sıvazlaya sıvazlaya Merve’nin arkasına geçti. Bu adamın yarağı da uzun ve sanki ortadan kırılmış gibi yana doğru eğriydi. Merve olacağı anlamış ve aniden doğrulmuştu ama arkadaki adam tekrar başına bastırarak eğilmesini sağlamıştı. Bu arada yerdeki dev de Merve’nin saçlarına yapıştı. Böylece tekrar doğrulmasını engellemiş oldu. Arkadaki adam zaman kaybetmeden yarağını Merve’nin amına hızla geçirdi. Merve’den bir Ayy yırttı içimi feryadı geldi. Adam sokabildiği kadar dibine sokup biraz bekledikten sonra yarağını yavaşça dışarı çekti. Dışarı çıkan yarakla birlikte az önce Merve’nin içine dolan döl kalıntıları da şlap diye amından çıkıverdi. Adam şimdi tekrar amına girmiş ileri geri git gel yapıyordu. Her kökleyişinde Merve irkiliyor acı ile gözlerini yumuyordu. Ne amındaki ne de ağzındaki yarak boşalmak bilmiyordu. Şimdi bir de arkadaki adam Karımın kıçını da parmaklamaya başlamıştı.

  • Cem popomu parmaklıyor bu herif dayanamıyorum artık
  • Aşkım dayan lütfen
  • Ooff kolaysa gel sen dayan

derken yerdeki adam lap diye ağzına sokuverdi yarağını yine ve Merve’nin sesini kesti. Bu arada amındaki adam tekrar içinden çıkmış ve ayağa kalkmıştı. Adam bana doğru yürüdü ve yanımda duran Merve’nin çantasını işaret etti. Adamın yarağı hala bir direk gibi kalkıktı ve karımın am suları ile ıslanmış şekilde pırıl pırıl parlıyordu. Adam şimdi de işini bitirmeden hırsızlık peşine mi düşmüştü. Sertçe bağırıp işaret ederek çantayı istedi tekrar.

Çaresiz uzatıp verdim inci süslemeli çantayı. Adam açıp içindeki herşeyi yere döktü. O an anladım ki peşinde olduğu para ya da mücevher falan değildi. Merve’nin her zaman yanında taşıdığı el kremini aldı ve geri döndü. Adamın niyeti belliydi. Amına bile zor sığdırdığı yarağını karımın kıçına saplayacaktı şerefsiz.

Aynen tahmin ettiğim gibi krem kutusuna parmaklarını daldırıp kremi Merve’nin göt deliğine yedirmeye başladı. Merve parmağın girmesi ile bile çığlık atıyor adamın önünde kıvranıyordu. Karımın canının yanması umurlarında bile değildi. Adam bir kutu kremi karımın göt deliğine sıvamış elinde kalan kalıntıları da yarağına sürdükten sonra şimdi Merve’yi acımasızca arka deliğinden zorluyordu. Merve kaçmaya çalışıyor ama saçlarından tutan diğer adam yüzünden kurtulamıyordu. Aniden,

-Ayy Cem popoma girdi popoma girdi!

diye bağırmaya başladı Merve. Adam sonunda başarmış koca yarağını Merve’nin kıçına sığdırmıştı. Şimdi yavaş hareketlerle ileri geri yapıyor her seferinde biraz daha derine giriyordu. Artık yarak tamamen kaybolmuş adamın kasıkları Merve’nin poposuna yapışmıştı. Şimdi bu adam Merve’nin saçlarına yapıştı ve kendine doğru çekti. Merve dizlerinin üzerinde doğrulmuştu ve Adam şimdi arkadan sarılıp karımın memelerini de okşamaya başlamıştı. Karımın ağzını sikmekten bıkan diğeri de doğrulmuş karımın dudaklarını, boynunu öpüyor yalıyordu.

Merve’nin arkasındaki adam ona sımsıkı sarılıp bırakmadan yavaşca sırt üstü yatmaya başladı. Bir yandan sırt üstü yatarken yarağın Merve’den çıkmaması için de epey çaba sarfediyordu. Sonunda başarmıştı. Şimdi adam sırt üstü yatar vaziyette Merve de adamın üzerinde kıçına saplanmış yarakla sırt üstü yatıyordu. Kıvranıp kurtulmaya çalışıyordu ama adam kollarıyla mengene gibi sarmıştı karımı.

Artık olduğum yerden her şey apaçık görünüyordu. Adamın yarağı taşaklarına kadar Merve’nin kıçına gömülmüştü ve şimdide üzerinde uzanmış olan Merve’nin bacaklarını elleriyle iki yana ayırdı. Merve’nin bu pençe gibi ellere karşı koyması imkansızdı. Benimle birlikte daha önce boşalmış diğer iki adam da sahneyi seyrediyorlardı. Şimdi iş daha vahim bir hal alıyordu. Yerde oturan insan azmanı hareketlenmiş Merve’yi sikmeye hazırlanıyordu. Tanrım aynı anda sikeceklerdi Merve’yi ama bu adamın devasa aleti nasıl sığacaktı zavallı karıma. Merve de başına gelecekleri anlamıştı.

-Cem! Cem! napıyor bunlar! Alamam ben bu adamı içime bişeyler yap artık!

diyordu ama elden ne gelirdi ki. Şu an bu günah şehrinin başka köşelerinde kim bilir neler yaşanıyordu.

Merve’nin çırpınış ve bağırışları daha da hoşuna gidiyordu sanki adamların. İki metrelik dev adam şimdi yarağını karımın amına dayamış, am dudaklarının arasına sürtüyor yarağını içeri sokmak için denemelerde bulunuyordu. Ve Merve’nin tüm çırpınmalarına rağmen yarağını pembe am dudaklarının arasından içeri sığdırmayı başardı. Şimdi santim santim içeri itiyor bir yandan ohh uvv şeklinde zevk sesleri çıkarıyordu. Yarak yarısına kadar anca girmişti ama Merve’nin dibini bulmuştu. Çünkü artık ittikçe içeri giremiyor hafif hafif bükülüyordu.

  • Cem yırttı içimi aşkım çok fena çok büyüüük

diye feryat ediyordu bu arada zavallı karım. Artık her iki adam da tempo tutturmuş birisi amını diğeri götünü sikiyorlardı. Aşağıdaki adamın bir çaba sarfetmesine gerek kalmıyordu. Koca yarağıyla amını siken adam yüklendikçe Merve de ileri geri hareket ediyor böylece kıçındaki yarak da girip çıkıyordu.

Merve’nin amı adamın yarağını sımsıkı sarmış alabildiğine gerilmişti. Adam gittikçe hızlanan bir tempo ile gidip geliyor, yarağını sokabildiği kadar derine ittirip geri çekiyordu. Bu arada kıçındaki adam boşalmıştı ve yumuşayan yarağı üstteki darbelerin de etkisiyle Merve’nin içinden çıkmıştı. Amındaki adam her yüklendiğinde bir miktar döl Merve’nin göt deliğinden dışarı sızıyordu. Adam iyice temposunu artırdı ve aniden yarağını dışarı çekerek Merve’nin üzerine fışkırmaya başladı. O kadar güçlü boşalmıştı ki ilk fışkıran döller Merve’nin suratına kadar gelmiş, sonrasında göğüslerinin arasından göbeğine kadar üzeri tamamen dölle kaplanmıştı. Adamın dölleri o kadar yoğun kıvamlı ve yapışkandı ki sanırım aylardır ilk defa boşalıyordu.

Altta yatan adam karımı kenara ittirip yuvarladı. Şimdi Merve yerde bitkin şekilde yatarken adamlar umarsızca tekrar ateşin başına geçtiler ve hiçbir şey olmamış gibi muhabbetlerine devam etmeye başladılar.

Hızla tekrar telin diğer tarafına geçtim. Koşup karımın kenarda duran elbisesini ve pasaportunu alıp Merve’yi kolundan tutup kaldırdım. Bu defa ben teli kaldırdım ve zorla da olsa diğer tarafa geçirmeyi başardım. Karım çırılçıplaktı ve titriyordu. Oradan bir miktar uzaklaştıktan sonra içimden fanilamı çıkardım ve karımın yüzüne, vücuduna, kıçına bulaşmış ne kadar döl artıkları varsa hepsini silip temizledim. Elbisesini giydirdim ve gördüğümüz istasyona doğru yürümeye başladık.

  • Cem polise gidelim

dedi Merve.

-Kızım burası Hollanda kime neyi nasıl ispat edeceğiz bırak bir an evvel otelimize dönelim takip falan eder bu adamlar şimdi bizi

dedim. Merve’nin ne itiraz edecek ne de bana laf yetiştirecek hali vardı.

İstasyona varmıştık. Bekleyen bir taksi gördük ve hemen atlayıp otele doğru yola çıktık. Merve’nin saçları , makyajı dağılmış savaştan çıkmış gibiydi. Taksici bakıp gülümsedi. Sanırım eğlendiğimizi düşünmüştü. Otele varır varmaz odamıza çıktık.

Merve’yi hemen banyoya soktum. Güzelce yıkayıp temizledim. Bir yandan temizliyor bir yandan önüme neresi gelirse öpüyordum.

  • Tiksinmiyor musun benden

dedi yorgun bir sesle

  • Saçmalama aşkım senin hatan yok hepsi benim suçum. Seni çok seviyorum ve hep seveceğim dedim

Duşun altında birbirimize sarıldık. Sonra çıkıp çırılçıplak yatağa uzandık. Merve tavana bakmış derin derin düşünüyor bir eliyle de hafif hafif amını ovalıyordu.

  • Çok acıyor mu canım

dedim. Dönüp yüzüme baktı.

-Parçaladılar oğlum beni görmedin mi adamların yaraklarını hala zonkluyor deliklerim dedi.

  • Dur bir bakiyim sana

deyip vücudunu incelemeye başladım. Memeleri yoğurulmaktan şişmişti resmen. Amının pembe iç dudakları kıpkırmızı kızarmış göt deliği hala tam kapanamamış ve resmen yırtılmıştı.

Eğilip amına bir öpücük kondurdum. Şaşırmıştı.

  • N’apıyosun sen ya

dedi.

  • Öpeyim de geçsin işte dedim.
  • Ya sen ne yaşadığımızın farkında değilsin galiba dedi.
  • Hayatım farkındayım, senin için çok üzgünüm ama hala sana sırılsıklam aşığım ve inanmayacaksın ama seni şu an sikmek için korkunç bir istek duyuyorum dedim.

Şaşkın şaşkın yüzüme baktı Merve.

-Manyaksın sen

dedi sadece ama hiç oralı olmayıp amını yalamaya başlamıştım bile. Gerçekten manyaktım sanırım çünkü bu yaşananlar beni müthiş şekilde tahrik etmişti.

Öyle iştahla yalıyor ve emiyordum ki Merve de kıvranmaya ve tepki vermeye başlamıştı. Yavaşça yukarılara çıktım. Göbeğini, memelerini derken dudaklarına yapıştım ve bacaklarını ayırıp araya yerleştim. Her zaman zorlayarak yerleştirdiğim yarağım karımın içine kolayca kayıvermişti. Aman tanrım herifler resmen karımı oyup genişletmişlerdi sanki. İçinde gidip geliyordum ama sanki yarağım boşlukta gibiydi. Ben de götünden mi siksem acaba dedim ama o kadar tahriş olmuştu ki canının acıyacağını biliyordum.

Götürüp sikimi ağzına yaklaştırdım. Ağzına alıp emmeye yalamaya başladı Merve. Bir yandan ağzını sikiyor bir yandan da olanları gözümün önüne getiriyordum. Bu beni müthiş azdırıyor ve zevk almama sebep oluyordu. Merve anlamıştı sanki aklımdan geçenleri. Gözleri parladı bana bakarken.

  • Hadi aşkım boşal artık o koca yarak ağzımı öyle çok ayırdı ki dudaklarım yoruldu,

dedi ve tekrar sikimi ağzına aldı. Bu söz adeta beynimde fırtınalar koparmıştı ve şiddetle boşalmaya başladım. Ağzından çıkarması için geliyorum aşkım diye bağırmıştım Merve’ye ama hiç oralı olmadı ve daha da vakumlayarak bütün döllerimi yuttu. İlk defa böyle bir şey yapmıştı.

Yan yana uzandık. İkimiz de bitmiştik ve diğer günün akşamına kadar uyumuşuz.

Uyandığımda Merve üzerine ip askılı bir bluz ve mini kot eteğini giymiş, makyajını yapmış beni bekliyordu.

  • Bu akşam nereye gidiyoruz aşkım? dedi ve gülümsedi yaramaz bakışlarla…

Şu Başıma Gelenler

Adım Sinem , Şu Başıma Gelenler 24 yaşında evliliğimi yapmış ve bir kız bebek sahibi olmuş biriyim. Eşim ile boşandık geçen yaz başımızdan geçen bir takım aldatma hadiseleri yaşandı ve bebeğin kime ait olduğu halen bulunamadı.Olayları bu platforma anlatarak içimi dökmek ve sizlerle sıkıntımı paylaşmak istiyorum.

Arda ile ilk üniversite 1.sınıfta karşılaşmıştık. Kendisi uzun boylu, esmer ve hafif bile olsa kaslı biriydi. Görüntüsü biz kızlar için çok çekiciydi ve ben de bu çekiciliğe düşmüştüm doğrusu. Tanışmak istiyordum onunla fakat sürekli bir arkadaşı ile gezindiği için hiç fırsat bulamamıştım ta ki o güne kadar…

O gün Arda ile kankası Emre’nin kampüsten ayrılıp ikisinin de farklı istikamette yol aldığını gördüm ve fırsattan istifade Arda’yı yakaladım. İlk olarak “Hayrola, kimsin?” diyerek beni bozmuştu açıkçası ancak hiç bozuntuya vermeden “Selam, Sinem ben. Kampüste görmüştüm seni. Tanışabilir miyiz?” diyerek başlamıştık muhabbete. Nereli olduğunu, yaşını, ailesini ve daha birçok şeyi ilk konuşmamızda anlatmıştı fakat benim halen beklediğim şey belliydi, kendisi…

Gel zaman git zaman iyice sıkı fıkı olmuştuk Arda ile ancak arada gözükmeyen bir problem vardı, ilişkiye start vermemize engel olan bir şey…

Gün geçtikçe Arda’ya daha çok tutuldum ve artık bazı şeyleri itiraf etmem gerektiğini düşünmeye başlamıştım, çünkü onun da bana karşı bir şeyler hissettiğinin kanısına vardım. Bunu düşünmemdeki en önemli sebep şuydu;
Basbayağı beni kıskanıyor ve saklıyordu. En yakın arkadaşı dahi olsa çevremde erkek olmasını istemediği her halinden belliydi ve sürekli göğüs dekoltemi düzeltmeye çalışıyordu.

Tanışmamızın ardından tam 2 ay geçmişti ki artık dayanılamayacak noktaya geliyordum ve tek beklentim o da değildi… Artık içten içe pembe ve ıslanmış olan amımın içinde onun penisini hissetmek istiyor, sürekli bunu düşünerek mastürbasyon yapıyordum.

Arda’ya mesaj atıp fakülte kenarındaki parka davet ettim. İki saatlik bir bekleyişin ardından “Tamam, geleceğim ama biraz işim var, ben sana yazdığım zaman evden çık.”dedi. Akşama kadar bekledim ancak halen mesaj gelmeyince çıldıracak noktaya geldim ve SMS den yazmaya başladım.
“Hâlâ mı meşgulsün?
Neden cevap vermiyorsun?
Off! Arda bak artık şu amk mesajlarına!” dedim.

Sabah olmuştu ve uyuya kaldığımı fark etmiştim. Yatağımın kenarındaki sehpanın üstündeki telefonuma sarılıp hemen Arda’nın dm kutusuna baktım ki ne göreyim! Saat 05:47 de mesajıma cevap vermişti. Meraklanmıştım, bunun sebebini öğrenmeden duramazdım. Her şey tıkırındaymış gibi takılmaya devam etme kararı aldım.

Bunlar olurken bir taraftan da iki hafta kalan finallere çalışmaya başladım. Arda’nın derslerinin bok gibi olduğunu bildiğimden bir taraftan da ona yardım ediyordum. Günler geçiyor, aramızda daha ateşli bir bağ oluşuyordu. Finallere 10 gün kala yine Arda ile Emre evime gelmiş, benden ders anlatmamı bekliyordu. Bildiklerimi kağıda dökerek anlatmaya başladım ve son olarak çıkmış sorulardan çözdürmüştüm. Emre’nin anladığını anladığımda şunları söyledim:
“Gidebilirsin, senin hazırlığın bitti. Sınavda başarılar kirve.” diyerek evden gönderdim.
Arda ile yalnız kalmıştık, ders anlatımına devam etmem gerektiğini biliyordum ve bunun için daha fazla not çıkardım ortaya. Ufak bir sigara molası vermiştik. Aynı markayı içtiğimizden dolayı benim param gitmesin diye sürekli kendi paketinden veriyordu ve bu centilmenlik beni günden güne daha da azdırıyordu.
Elimizdeki dalları balkonda papelledikten sonra tekrar masanın başına geçtik ve başladım anlatmaya.
Ben anlatırken sürekli bacaklarıma bakması dikkatimi çekmişti. Evet, kalın bacağım ve biçimli vücudum olduğunu biliyordum ve bunun için durumu yadırgamadım. Bir anda elini bacağıma koydu, fakat öyle böyle koymadı yani sanki istediği ben değil de fiziğimmiş gibi koymuştu. Islandığımdan ve onu istediğimden ötürü hiçbir şey demedim, sadece gözüne bakmıştım.
Bir anda başını kaldırıp konuşmaya başladı;

“Sinem, artık içindekileri söyleyecek misin? Yoksa ben içindekileri değil,(külodumu göstererek) içindekini göreceğim birazdan.” dedi.
Aniden utancımdan ve libidomdan dolayı nar gibi kızardım. Bu halimi görünce azmış olsa gerek aniden dudaklarıma yapıştı ve başladık sevişmeye.

Dudaklarının tadı o kadar güzeldi ki sadece öpüşürken bile iki kez boşaldım. İki dakikalık öpüşmenin ardından bir anda üstümdeki tişörtü çıkarttı ve göğüslerimi öpmeye başladı. Artık kendimi tutamayacağımı anladığım zaman ben de pantolonunu indirdim ve kaslı bedenine çok daha sıkı bir şekilde sarılmaya başladım.
85b sütyenimi hızlı bir şekilde indirdi ve kendini tutamamış olsa gerek memelerimi emmeye başladı. Aniden aklıma geçen günkü “geç vakitte gelen cevap” geldi ve tüm hislerim söndü. Kendimi bir adım geriye çekerek uzaklaştım, o ise anormal karşılamış olsa gerek bir anda donakaldı.
Başını hafifçe yana eğerek başladı konuşmaya;
“Hazır değil misin?”
Ben açıklama yapmak istemedim ve başımı iki tarafa sallamakla yetindim. Onaylamak istercesine kafasını salladı ve pantolonunu tekrar giyindi. Evden çıkmak üzereyken “Her şey için sağ ol.” dedi, koltuğun üzerinde olan sütyenimi verdi ve kapıyı çekip gitti.

Ne yani, bir “Daha sonra görüşürüz.” veya “Ne zaman istersen yaz.” demeden gidilir miydi! İçimi kemiren onlarca düşüncenin arasından sıyrılmam gerektiğini fark ettiğimde çocukluk arkadaşım Naz’a sms attım ve eve gelip gelemeyeceğini sordum. Birkaç saat sonra Naz gelmişti. İki fincan kahve yaptım ve olanları detaylarına girmeden kısa bir şekilde anlattım. Naz’ın şok olduğu her halinden belliydi ve bir anda konuşmaya başladı;

“Olanlardan haberin yok değil mi?”

Böyle bir soru karşısında içimde azıcık bile olsa korku oluştu ve direkt merakımı soru olarak yönelterek;

“Ne olanı? Nazlı sakladığınız bir şeyler mi vardı amk?” dedim.

Bir anda yüzünde oluşan belli belirsiz bir hayal kırıklığı vardı. Kahve fincanını eliyle bir indirip bir kaldırıyordu, belliydi ki bir şeyler anlatmak istiyor ama anlatamıyordu. Tekrardan sordum;

“Naz neyi saklıyorsun? Bu kadar mühim olacak ne var amk?”

diyerek merakımı daha da açığa çıkardım ve gözlerine odaklandım. Bana doğru döndü;

“Emre’nin eski sevgilisi ile Arda’yı geçen gün mahalle esnafı parkta gece yarısı öpüşürken yakalamışlar, hatta… nasıl söylenir bilemiyorum ama kız Arda’nın kucağındaymış.”

Donakalmıştım… O gün o saatte neden mesaj attığını şimdi anlamıştım ama yine de bir ümitle sordum;

“Ne zaman olmuş bu orospu ile arasındaki yaşananlar?”

“4 gün önce.”

“Neden bana bunu anlatmadın?”

“Anlatsam…(sözünü kestim)”

“Amk nasıl bana bunu anlatmazsın! Hani iyiliğimi düşünüyordun amk orospusu!?”

“Sen bana orospu diyemezsin senin ananı sikerim şıllık!”
(Saç baş girişme başlar.)

“Allah belanızı versin, sen de onların yanındasın demek ki.”
(Naz evden çıkar apar topar.)

“Siktir git orospu! Bir daha ne adımı an, ne de yanıma gel.”