Kategori arşivi: Yetişkin Hikayeleri

Anne Açlığı 8

-Bu bölümün devamı gelecek yorum sayısına göre, yarım saat içinde paylaşılacak.-

Bir kaç saniyeliğine düşündüm. Kabul etmeli miydim? Bir hafta için 2500 dolar çok yüksek bir paraydı. Altı üstü üç beş günümü çıplak geçirecektim. Kararımı vermiştim, kabul edecektim. Başımı aşağı yukarı sallayarak anneme döndüm;

B: Tamam kabul edelim. Ama tek bir şartım var.

A: Söyle bakalım.

B: Cansu’nun bu olanlardan haberi olmayacak.

A: Sana söylemeyi unuttum, Cansu yarın sabah Sevda Teyze’nin yanına gidiyor.

B:Sevda Teyze mi ? Ama o…

A: Evet… Fransa’da. Doğum gününden önce yanına gidip onu ziyaret etmek istemiş. Bir hafta onunla zaman geçirip gelecekmiş.

B:…

A: Ayrıca bu durumu bilmemesi gereken tek kişi Cansu değil… Hiç kimsenin yapacağımız bu işten haberi olmaması gerekiyor. Yani bu işi el altından, tesisin normalde kapalı olduğu saatlerde yapacağız. Hiçbir personelin bundan haberi olmayacak.

B: Tamam… O halde saatleri ayarlayıp grubu ara ve ders vermeyi kabul ettiğimizi söyle.

Annem, Salon’un kapalı olduğu saatleri takvimden kontrol etmiş, nudist grubumuzu arayarak ders vermeyi kabul ettiğimizi söylemişti. İşlerinin çoğunu bitiren annem, bir yandan da bana nasıl asistanlık yapacağımı anlatıyordu. Basit gibi duruyordu, belli başlı yoga hareketlerinde anneme yardımcı olacaktım. Ancak tek bir sorun vardı, bütün bunları yaparken çırılçıplak olacaktım.
Utanarak dudaklarımı açıp ağzımdan bir kaç kelime çıkardım.

B: Anne… Söylemem gereken bir şey var.

A: Söyle tatlım…

B: Ya sonuçta… Yani biliyorsun, ispanyol kadınlar… ve çıplak olacaklar… Vücudum etkilenebilir. Yani demek istediğim şu; onlara benim senin oğlun olduğumu söylemesen olur mu? İnsanların bana, “Annesinin yanında sertleşmiş” demelerini istemiyorum.

Annem yüksek sesli bir kahkaha patlatıp;

A: Oğlum insanlar nudist, normal onlarda böyle şeyler. Doğallıktan yana onlar.

B: Peki tamam… Ama söylemezsen sevinirim.

A: Merak etme tatlım. Söylemem (Sırıtarak)

Annem ayağa kalktı, yanıma yaklaşıp elimden tuttu. “Hadi gel sana bir kaç hareket göstereceğim.” diyerek beni odasına götürdü. Odasında yoga minderinden pilates topuna kadar her türlü teçhizatı vardı. Minik bir spor salonu gibiydi adeta. İki adet minderi karşılıklı olacak şekilde yere serip gözlerime baktı; Birkaç saniye geçtikten sonra,
“Oğlum hadi çıkarsana üstünü.”
Şaşkına dönmüştüm…

B: Anne şu an ne gerek var ?

A: Oğlum ilk deneyimimiz insanların karşısında mı olsun ? Vaktimiz varken çalışalım şimdi.

DEVAMI PART-9’DA…

Anne Açlığı 6

Oyun sırası bendeydi. Sudeyi alıp eve geçtim. Kapıyı Cansu açtı, oturup hep beraber sohbet ettik. Geceye doğru herkes odalarına dağıldı. Sude ve bende benim odama geçtik. Biralarımızı bitirdikten sonra kendimizi yatağa attık. Dudaklarımızı yavaşça birleştirdik. Deliler gibi öpüşüyorduk. Önce kendi şortumu çıkardım, ardından Sude’nin şortunu.

Şaşırmıştı…

S: Aşkım yapıcak mıyız?
B: Evet dayanamıyorum, çok özledim seni.
S: Ama ya sizinkiler duyarsa
B: Duyarlarsa duysunlar, günlerdir seni düşünüyorum.

Bu cümlemin üstüne Sude erkekliğimi ağzına alıp zarifçe yalamaya başlamıştı. Başından tutup iyice kendime bastırıyordum. Ağzından çıkan sesler aklımı başımdan alıyordu. Mümkün olduğunca fazla ses çıkarmaya çalışıyordum. Yan odada bulunan annem bizi duymalıydı. İki elimle Sude’nin başını tutup erkekliğime bastırabildiğim kadar bastırdım. Serbest bıraktıktan sonra derin bir nefes aldı. Ayağa kalkıp hem kendimin hem de onun tişörtünü çıkardım. Çırılçıplaktık… Sudeyi yatağıma oturtup dizlerimin üstüne çöktüm. Kadınlığı sırılsıklam karşımdaydı. Ellerim bütün vücudunda gezerken kadınlığını yalamaya başladım. Sude aldığı zevk ile saçlarımı okşuyor, beni kendine daha çok bastırıyordu. Dilimi yavaşça Sude’nin vajinasından arka deliğine doğru götürdüm ve yalamaya devam ettim. Sude irkilmiş ve ağzından ufacık bir cümle çıkarmıştı;

“Aşkım olmaz, çok acır…”

Sude ile daha önce anal ilişki denemiştik fakat pek başarılı olamamıştık. Acıya dayanamamış ve vazgeçmişti. Fakat bugün ihtiyacım olan tek şey o acı ve iniltileriydi. Sude’nin arka deliğini iyice yaladıktan sonra işaret parmağımı içeri soktum. Ardından orta parmağımıda sokup deliğini genişlettim. Penisimi deliğinin üstüne yerleştirip hafifçe bastırdım. Başının girmesi ile ufak bir inilti çıkarmıştı. “ahhh…”. Yarısına kadar sokmuş yavaş yavaş git gellere başlamıştım. Sudenin içi sıcacıktı, bir hayvan gibi tamamını sokup sertçe girip çıkmak istiyordum. Kafamı kaldırıp baktığımda, Sude gözlerini kısmış dudaklarını ısırıyordu, dışarıdan gelen sokak ışığı perde de kırılıyor, Sude’nin terli beyaz tenini ay gibi parlatıyordu. Penisimin yarısı Sude’nin arka deliğinin içindeyken sevgilimin dudaklarına yapıştım. Belkide yaşadığımız en ateşli öpüşmeydi. Öpüştükten sonra kulağına yaklaşıp; “Hazır mısın ?…” diye fısıldadım. Sude başını hafifçe aşağı yukarı salladı. Bir anda bütün erkekliğimi sevgilimin arka deliğine soktum. Sude resmen çığlık atmıştı. Benim ise umrumda değildi. Sevgilimin kalçalarını sıkıca kavrayıp, misyoner pozisyonunda sertçe girip çıkıyordum. Sude’nin çığlıkları, bırakın odayı, belkide bütün evde yankılanıyordu. Annemin şu anda bizi duyduğuna emindim. Ne yapıyordu acaba veya ne düşünüyordu ? Bu soruları beni daha çok tahrik ediyor, Sude’ye daha sert davranmama sebep oluyordu. Sude ise bu sertlikten memnun görünüyordu. Vücuduma sarılmış sırtıma tırnaklarını geçiriyordu. Kasıklarımın, Sudenin kalçasına çarpmasıyla çıkan alkış sesi, ritmimin ne kadar hızlı olduğunu anneme haber veriyordu adeta. Sude’ye baktığımda gözlerinin kayıp titremeye başladığını gördüm. Titremesinin bitmesiyle tatlı bir inilti çıkarmıştı ağzından. Anlaşılan boşalmıştı. Bende yakındım, son bir kaç git gelin ardından bütün erkekliğimi Sude’nin deliğine bastırıp içine boşalmaya başladım.
Bir kaç saniyelik hareketsizliğin ardından, penisimi yavaşça sevgilimin içinden çıkardım. Çıkarmamla birlikte döllerimin dışarı taşması bir oldu. Sude’nin yanına yığılıp kaldım. Sağıma dönüp baktığımda Sude derin nefesler alarak tavanı izliyordu;
S: Aşkım kesin bizi duymuşlarıdır.
B: Önemli değil bebeğim harikaydı.
Sude başını yavaşça göğüsüme koydu,sağ bacağını benim üstüme atarak gözlerini kapattı. Ben ise sevgilimin saçlarını okşayarak uykuya daldım.

DEVAM EDECEK…
Fikirlerinizi ve düşüncelerinizi yorum olarak paylaşırsanız sevinirim.

Anne Açlığı 5

Kahvemi içtikten sonra evden dışarı çıkıp iş aramak için merkezdeki kafeleri ve barları tekrardan dolaştım. Ancak değişen pek bir şey yoktu. İkinci hüsranımı yaşayarak eve döndüm. Çok geçmeden kapı çaldı. Gelen annemdi, sarılıp selamlaştık. “Naber nasılsın?” dedi.

B: Bende şimdi geldim. İş bulmak için tekrardan merkeze inmiştim.
A: Oğlum sıktı ama artık… Yeter bu kadar gel benim salonumda çalış işte.

Bu teklifi bana daha öncede yapmıştı fakat kibarca reddetmiştim. Sonuçta salonun patronu annemdi. Orada çalışmaya başlamam kaybettiğim anlamına gelirdi. Fakat başka bir çıkış yolu görmüyordum.

B: Peki… Çalışırım, yeterki iş olsun.

Annem heyecanla boyunuma sarıldı. Anlaşılan onunla birlikte çalışacağım için mutluydu.
Sarılma merasimi çabuk bitti. Su içmek için mutfağa doğru ilerledim. Annem ise üstünü değiştirmek için odasına gitmişti. Her zamanki gibi tişört ve iç çamaşırını giyecekti. Onu yargılayamazdım, sıcakla başa çıkmanın başka bir yolu yoktu. Bana kalsa bütün gün çıplak dolaşırdım.
Suyumu yudumlarken odasından bana seslendi;
“Atalay, bir bardak kahve yapar mısın?”
“Tamam” şeklinde karşılık verdim. Kahvesini yaparken mutfağa girdiğini hissettim. Odaya girmesiyle kalçama sert bir şaplak atması bir oldu.

B: Ahhhhh! Anne napıyorsun.
A: Aslanım büyümüşte işte girmiş. (Gülerek)
B: Anne bu kadar sert vurulur mu canım yandı.

-Anlaşılan benimle dalga geçiyordu-

A: (Gülerek) Konuşma! Artık hem annen hemde patronunum senin.
B: Olsun! Evde hâlâ patron benim ama.
A: Kıçı şaplaklanandan patron olmaz canım.
B: Bana bir daha vurursan bu evde hiç patron kalmaz o zaman.
A:Bak sen! Beni tehdit mi ediyorsun? (Gülerek)
B: Evet tehdit ediyorum.
A: Tehdit etme, cesaret et. (Göz kırparak)

Bu cümlesinin üstüne gülerek anneme yaklaştım. Kollarının altından tuttuğum gibi bacakları önümde gövdesi sırtımda olacak şekilde sol omzuma aldım. “İndir beni!” diyerek gülerek çığlık atıyordu. Ben ise omuzumda annemle evin içinde gezip “Patron sensin dersen bırakırım!” diyordum. Annem gülerek “HAYIR DEĞİLSİN” diye bağırıyor ve benden kurtulmaya çalışıyordu. “Öyle mi ?… Peki o zaman!” diyerek başımın sol tarafında duran annemin kalçasına sert bir tokat attım. Annem ufak bir inilti kaçırdı ağzından.
“Ahhh”

B: Kimmiş patron ?
A: (Gülerek) Sensin tamam indir beni.

-Yavaşça annemi aşağı indirdim.-

Birazcık gülüştük. Kalçasına bakmak için aynaya gitti, bembeyaz teninde kıpkırmızı bir el izi vardı. Yanıma gelip arkasını döndü ve tişörtünü hafifçe yukarı kaldırıp kalçasını bana gösterdi;

A: Oğlum bu ne böyle ? Baksana iz bırakmışsın.(Gülerek)
B: Sen kaşındındın ama…!
A:…
B: Bu arada bu akşam Sude bizde kalacak haberin olsun.
A:Sorun değil tatlım gelsin tabiki.

Cansunun da okuldan gelmesiyle sohbetle bir kaç saat geçirdik. Ardından evden çıktım ve arabaya bindim. Sude’yi almadan önce markete uğrayıp iki adet bira aldım. Sude bize sık sık gelip giderdi fakat bizde kaldığı hiçbir gece ilişkiye girmedik. Çünkü annemin odası ile benim odam arasında yalnızca bir duvar vardı. Bizi duyması hoş olmazdı. Cansu’nun odası ise üst kattaydı, dolayısıyla onunla ilgili endişe etmeme gerek yoktu. İstesede bizi duyamazdı zaten. Fakat bu gece Sude ile ilişkiye girecektim, hatta annemin bizi duyması içinde elimden geleni yapacaktım. Son bir kaç günde yaptıkları ile bunu haketmişti. Oyun sırası bendeydi. DEVAM EDECEK…
-Gelecek yorum sayısına göre bu gece bölümün devamını paylaşacağım.-

Derin ve Sessiz – 5

Eğer hiç seks yapmazsan güç hissinin ne olduğunu asla bilemezsin. Kendi sesin ve kişiliğin olmaz. Seks bizi ailemizden ayıran eylemdir. Çocukları ebeveynlerden ayıran şeydir. Gençlerin ilk başkaldırıları seks yoluyla olur ve eğer hiç seks yapmazsan ailenin sana öğrettiği şeylerin ötesine asla geçemezsin. Eğer seksi yasaklayan kuralı çiğnemezsen bir daha hiçbir kuralı çiğneyemezsin ve eğer seksi arzulamıyorsan gücü arzular mısın?“

Yıllar önce bir kitapta okuduğum bu sözler beni gençliğimde yaşadığım o müthiş zamanlara götürmüştü. Cinselliğe olan açlığımı bastırmaya çalıştığım o yaşlarda bir şeylerin yanlış gittiğini fark etmeye başladım. Basketbol takımında neredeyse herkes en az bir kere cinsel ilişkide bulunmuş ama ben kız arkadaşlarım öpüşme ve elleşmeden ileriye geçememiştim.

O yıllarda MP3 ya da digital ortamlar olmadığı için kasetleri kendi aramızda dağıtıp kopyasını çıkarıyorduk. Bizim evde de kopya çıkarabileceğim devasa bir müzik seti vardı. Ders çalışırken müzik dinlemek en büyük zevkim haline gelmişti. Zaten müzik setini neredeyse benden başka kullanan da yoktu.

Bir arkadaşımdan Led Zeppelin’in karma şarkılarını içeren bir kaset alıp eve geldiğimde, gelen seslerden anladığım kadarıyla salonda Nalan ve Duygu’yu kahve içip sohbet ediyorlar. Fakat benim geldiğimi farkedince birden konuşmayı kestiler.

Nalan “Hoşgeldin Ozan, Duygu ile kahve içiyorduk. İstersen sana da yapabilirim.” dedi. “Afiyet olsun size. Karnım aç ve antremandan çıktım. Terli bir şekilde yanınıza oturup bu iki güzel kadının ortamını bozmayım.” dedim.

Duygu yine o sorgulayıcı deli bakışlarını üzerimde gezdirirken “Sen daha ne kadar irileşeceksin acaba. Nalan bu çok fena bir yere doğru gidiyor. Kızlar peşinden ayrılmaz bak bunun.” dedi.

“Duygu lütfen o konuya başlamayın, benim kızları gördüğüm mü var? Ayrıca kızlar çok ilgimi çekmiyor.” dedikten sonra Nalan aniden “Nasıl yani çekmiyor?” diye sordu . Bende gülerek “Yok annem merak etme oğlunuz gay değil.” dedim ve Duygu’ya doğru dönerek “Kızlar derken genç kızlar demek istedim. Ne istedikleri belli değil. Sürekli kapris çekerek yaşamak bana göre değil. Ayağı yere basan sağlam duruşlu ve ne istediğini bilen bir kadın bulsam peşini bırakmam.” diyerek gözlerine odaklandım.

O an Duygu’nun yüzünde hem şaşkınlık hem de onun egosunu okşamamdan dolayı beliren bir memnuniyet vardı. Nalan “Eh o zaman korkacak bir şey yok. Hem gerçi gay olsan ne olacak sokağa atacak halimiz yok ya. Onlar da insan değil mi neticede. Herkesin cinsel istekleri kendine.” sözleriyle ortamın havasını değiştirdi. “Mutfakta yemek var ısıt ye banyoya girmeden önce.” diyerek beni ortamdan uzaklaştırmak istediğini anladım.

Salonun diğer köşesindeki müzik setine gidip kaset kopyalama işlemini başlatırken kafam hala Duygu’daydı. Bu kadın beni her seferinde eritip bitiriyordu. Açlığın ve terli olmanın verdiği rahatsızlık ile duşa girip yemek yedikten sonra odama gidip yatağa uzandım. Yorgunluğun etkisi ile uyuyakalmıştım.

Uyandığımda bu sefer salonda babam ve Nalan’ı otururlarken buldum. Babam “Naber lan sıpa! Yüzünü göremez olduk. Nasıl gidiyor basket? Okulu sormuyorum, onun zaten iyi olduğunu biliyorum.” dedikten sonra Nalan’a dönüp “Bu sene okullar kapanınca Bodrum’daki tatil köyünden yer ayırtıp uzun bir tatil yapalım Ozan’da güzelce dinlensin.”

Nalan “Çok iyi fikir. Ayyy süper olur.” dedi.

“Gençler size iyi eğlenceler, çünkü ben katılamıcam size.” dedim.

Babam ve Nalan aynı anda “Neden?” diye sordular. “Bildiğiniz üzere Eylül ayında basketbol turnuvası var ve bende takımdayım. Eğer iki hafta tatile gidersem takımdaki yerimi kaptırabilirim.” dedim.

Babam “Ben onu unutmuştum tamamen. Haklısın o zaman ne deyim.” diyerek Nalan’a dönüp “Eh napalım bizde başbaşa tatil yaparız.” diyip göz kırptı.

Nalan heyecanla “Ya şimdi biz iki hafta gidersek bu çocuk ne yiyip içer? Çamaşır bulaşık offf çok zor olur.” diyerek bana baktı. “Bu mu dert ettiğin şey!” dedim gülerek “Ben kendi başımın çaresine bakarım. Merak etmeyin siz.” dedikten sonra müzik setinde kopyalama için bıraktığım kasetler aklıma geldi. Kopyalama işi çoktan bitmişti. Kasetleri alıp azıcık Nalan ve babamla laflayıp yemek yedikten sonra odama çekildim.

Sabah erkenden kalkıp koşuya çıkmak için hazırlandığımda kopyaladığım kaseti walkmane takıp evden sessizce çıktım. Walkman’i çalıştırıp tam koşmaya başlayacakken kulağıma gelen sesle birlikte “Hasiktir ya! Kopyalama yerine ses kaydına basmışım.” dedim.

Yorgunluk ve Duygu’nun varlığı kafamı karıştırmış olmalı ki yanlış tuşa basmıştım. Tam eve tekrar dönüp öbür kaseti alayım diye düşünürken aklıma ben kayıt işlemine başladıktan sonra Nalan ile Duygu’nun başbaşa kaldığı ve biraz uzakta olsalarda konuşmalarının kaydetmiş olabileceği geldi. Kasedi biraz ileri sardığımda konuşma sesleri çok net bir şekilde kayıt altındaydı.

N(Nalan): Sanırım mutfağa gidiyor yemek yemek için. Az daha yakalanıyorduk Ozan’a.

D(Duygu): Yok ben kapının açılma sesini duymuştum zaten o nedenle sana hemen işaret ettim. Hakkında konuştuğumuzu tahmin etmemiştir zaten. Bu arada itiraf edebilirim ki çok yakışıklı olmaya başladı Ozan. Valla arada siz olmasanız ben bile aramızdaki yaş farkına rağmen sulanabilirim. Omuzları kolları ve poposu acaip oldu (gülerek). İnsanın bir dokunası okşayası geliyor.

N: Ayyy yok artık ama valla haklısın. Neticede benim öz oğlum değil ama elimde büyüdü. Valla ben bile durumlar müsait olsa bi şansımı denerdim.

D: Genç kızlardan bize sıra gelmez şekerim.(Kahkaha atarak.)

N: Bence senin şansın var. Sana karşı bi hayranlığı var neticede ilk aşkısın çocuğun(gülerek).

D: Sen bakma ona gözleri dışarıya baktıkça beni ne yapsın. Ayrıca geçen parkın orada sarışın bir kızla öpüştüklerini söylemiştim sana hatırlarsan. Kız çok güzeldi.

N: Kim acaba? Okuldan mı?

D: Ben daha önce hiç görmedim buralarda. Yalnız senin gay tepkin süperdi. Çocuğun yanında belli etmedim ama kesinlikle değil. Bir kadını öyle öpen bir kişi gay olamaz herhalde.

N: Ay ne biliyim. Ben kızlardan hoşlanmıyorum deyince öyle sandım. Aslında kadınlardan hoşlanıyor belli. Odasında porno dergi ve video kaset bulmuştum bir kere.

D: İzledin mi kaseti kız?

N: Ayy valla izledim. Hatta Remzi’ye de söyledim(Kahkaha atarak).

D: Ne dedi Remzi?

N: Ne diyecek oğlunun babası. Gitti başka kasetler aldı geldi. Ozan evde yokken beraber izleyip ne gördüyse üstümde uyguladı.

D: Aaaaa vay be işte ilişki dediğin böyle olur. Bizde durumlar malum.

N: Pardon canım. Bende nispet yapar gibi anlatıyorum.

D: Ne yapalım bizimki bir nevi anlaşmalı evlilik. Adam ne desem yapar, köle gibi çalışır. Ama neticede seks partnerim değil.

N: Neden öyle ay yoksa o mu gay? Hiç mi ilişmiyor sana.

D: Valla olamaz demiyorum. Zaten evlenme sebebimiz belli. Babamın arkadaşıydı Tanju biliyorsun. Malum olay olunca ve annemle babam ben hamileyken ölünce evlenmiştik.

N: Aslında sana karşı bir düşkünlüğü yok herhalde.

D: Hiç olmadı. Beni seviyor ama başka türlü.

N: Taner’in gerçek babasının akrabası falan yok mu?

D: Var olmaz mı. Ama haberleri yok Taner’den. Orçun bile benim hamile kaldığımı bilmiyordu öldüğünde.

N: Çok zor iş be Duygu. Bunca sene gizli saklı yaşa. Neyse neşemiz kaçmasın. Eee oldu mu başka birisi. Neticede Tanju ile olmayınca insanın canı çekmez mi?

D: Kız olur mu hiç. Kiminle uğraşcam başıma musallat olacak sonra. Ya bu arada Ozan’a baktıkça Orçun aklıma geliyor. O da böyle kaslı ve iriydi.

N: Adam ölmese belki de evlenecektiniz. Bambaşka bir hayat. Zengin aile. Remzi onların akrabalarını çok iyi tanır. Babasının kuzeni sanırım. O zamanlar anlatmıştı kazayı.

D: Alkollüymüş. Zaten çok içerdi.

N: Baban bir şey demedi mi hamile olduğunu öğrenince.

D: Demedi ama o da kendini alkole verdi. Annem zaten hastaydı. Önce annem öldü arkasından bir aya kalmadan da babam. Ben altı aylık hamileydim. Sonrasında da Tanju evlen benimle çocuk babasız kalmasın demişti.

N: Sence Ozan o kızla birlikte olmuş mudur? Sen hamilelik falan deyince aklıma geldi.

D: Ayyyy Nalan süpersin. Sen valla öz annesi olmuşsun çocuğun.

N: Olduk sayılır ama neticede aynı evdeyiz. Remzi var ev düzeni var. Eh Ozan’ın rahmetli annesi de benim arkadaşımdı zaten. Onun emaneti. Allah var Ozan’da pırlanta gibi çocuk. Hiç üzmez beni. Adam genç hadi eskiden korunma nedir bilmez gün sayardık. Şimdi her şey var çok şükür. Korunuyor mudur acaba?

D: Valla bence henüz tık yoktur.

N: O ne demek ya. Bu çocukluğundan beri oramı buramı ellemeyi pek sever. İç çamaşırlarına düşkünlüğü de var. Nasıl tutacak kendini?

D: Bence açılışı yok hala bakir Ozan. Eminim bundan.

N: Sence konuşsam mı? Remzi’ye sorsam sen karışma diyecek.

D: Ne soracaksın? O iş öyle olmaz. Ha illa öğrensin bu işi diyorsan. Çocuğa imkan sağlamak lazım.

N: Napıyım eve kadın mı çağırıyım?

D: Yok canım olur mu öyle şey. Yok mu dul arkadaşın kız? (Kahkaha atarak)

N: Var da bırakmam ellerine Ozan’ı.

D: O zaman sen halledeceksin o işi.

N: Oldu canım. Gerçi versem dünden razı velet. Bakıyor her yerime zaten. Sen bi ablalık yap o zaman bana diyeceğine.

D: Ben dünden razıyım aslında ama arada siz varsın.

N: Ay cidden mi? Biz tamam desek sorun yok yani.

D: Yok be! Şaka yaptım. Ben nasıl yaparım. Olmaz o iş. Aaaaa saat kaç oldu benim Taner’i almam lazım. Hadi kaçtım ben.

Sonra sesler kesildi. Daha sonra Nalan’ın ortalığı toplama sesi geliyordu. Sonra bir ara bana seslenmiş ama ben uyurken sanırım. Sonra da kaset dolunca kayıt bitmiş ve ben duyduklarım karşısında donakalmıştım.

Derin ve Sessiz – 4

Duygu ve Tanju karşı dairemize taşınalı dört sene geçmişti. Okulların kapanmasıyla gitmekte olduğum basketbol antremanları da artmıştı. Eylül ayında yapılacak turnuva için bütün yaz sadece 1 haftalık iznim vardı. Ama ben onu da kullanmayıp takımdaki yerimi kaptırmak istemiyordum. Babam ve Nalan Bodrum’da her şey dahil otellerin birinden yer ayırtmış ve 2 hafta orada kalacaklardı. Ben ise bütün ısrarlara rağmen gitmek istemedim.

Cuma akşamından yola çıkmışlardı ve 15 gün evde olmayacaklardı. Yemek yapmak dışında sanırım başka hiçbir şeyi dert etmiyordum. Evdeki yalnızlığımın ikinci günü sabah koşusundan dönmüştüm ve çok terlediğim için hemen duşa girdim. Tam duştayken zilin çaldığını duydum ama sabahın bu saatinde herhalde yanlışlık oldu diye sallamadım. Tam duştan çıkıp belime havluyu sardığımda tekrar zil çaldı. Ben o halde koşup “Sabahın bu saatinde kim bu amına koduğum.” diyerek üstüm çıplak ve altımda havlu olduğundan kapının arkasından kafamı çıkarıp kapıyı açtım.

Ve karşımda Duygu ip askılı, boyu diz kapağının bir karış üzerinde bedene oturan bir elbise ile karşımdaydı. Saçlarını o çok sevdiğim dağınık topuz şeklinde toplamıştı. Onu o halde görünce birden “Çok ama çok özür dilerim Duygu, gerçekten sen olduğunu bilmiyordum. Densizin birisi sandım sabah sabah. Duş alıyordum o nedenle hemen açamadım.” dedim utanarak.

Kısık bir sesle hafifte bana doğru eğilerek “Yani ben olduğumu bilsen o savurduğun küfrü uygulamayacaktın üzerimde.” diyerek kıs kıs gülmeye başladı. Ardından “Neyse şakalaşmayı sonra yaparız. Eğer işin yoksa senden bir ricam var. Tanju’yu havalimanına bırakmam gerekiyor ve bizim ufaklık evde yalnız ve biraz da hasta, bağarsaklarını bozmuş. Ben gelene kadar bizde oturabilir misin?” diye sordu. “Olur tabiki hemen bir şeyler atıştırıp geçerim.” dedim. “Bizim hemen çıkmamız gerekiyor ben sana gelirken bir şeyler alırım beraber kahvaltı yaparız sen hemen anahtarı al geç bize.” dedi aceleyle bende kapının arkasından vücudu komple çıkarıp bir yandan da madem piçliği başlatan sensin diyip içimden “Bu halde olmaz herhalde.” dedim. Duygu beni öyle görünce hafif dudaklarını ısırarak “Vayyy be oğlana değil de bana bakmaya bir gün böyle gel, hem ödeşmiş oluruz.” dedi.

İçimden “Bu kadını hiçbir şekilde lafla sözle alt etme imkanım yok her seferinde üste çıkmanın bir yolunu bulup utanmamı sağlıyor.” diye düşündüm.

“Ne ödeşmesiymiş! Hem o benim suçum değildi. Sen çağırmıştın beni yine Taner’e bakmam için. Hem üç sene önceki olay o. Sen kendini eğlendirmek için benimle oyun oynadın.” dedim birden bu sırada aklıma o olayın gelmesi, Duygu’nun seksi kıyafeti benim ufaklığa hareket vermeye başlamıştı ve Duygu’nun bakışları hemen aşağıya havlunun altında kabaran penisime yöneldi.

“İyi ki yanlışlıkla olmuş ama seninki öyle demiyor baksana.” dedi yine kısık sesle. Olayın ve konuşmaların bu seviyeye gelmesinden aldığım cesaret ile “O zaman ne gördüysem tabiki aklımda Duygu hanım. Çıplak bir kadını karşında görünce kolay kolay unutamazsın. Hem o kadın şimdi karşısında pazar sabahı seksi bir şekilde belirdiyse. Neyse ben üstüme bir şeyler giyip geliyorum.” diyip kapıyı kapatmadan koridorda ilermeye başladım. “Gelirken de lütfen su böreği ve de simit alır mısın?” diye bağırdım ve havluyu belimden çözerek odamdan içeri girdim. Bedenimi bütün çıplaklığı ile görmesini sağlamıştım. Üzerime kolsuz t-shirt altıma da kısa bir şort giyerek kapıya geldiğimde kendi evinin anahtarlarını bana uzatırken tekrar bütün bedenimde gözlerini gezdirdi. “Dua et Tanju aşağıda ve acelemiz var. Yoksa seni feci paralardım.” dedi ve merdivenden aşağıya doğru inerken “Ha bu arada o nazik popona krem sür pişik olmasın, kızartmış birazcık. Ve ayrıca bu konu henüz kapanmadı.” dedi ve gözden kayboldu.

Duyguların evine ilk kez girmiyordum. Defalarca Taner’i oyalamak için ve bazende aile oturmalarında girmiştim bu eve. Yıllar sonra Duygu’nun hukuk mezunu olduğunu ve doktora yaptığını öğrendim. Üniversitede akademisyen olarak çalışmaktadaydı ve birkaç ay önce yardımcı doçent olmuştu.

Onun ders çalıştığı dönemlerde oğlu Taner’i oyalamam için beni evlerine çağırır ve bakıcılık yapmamı sağlardı. Normalde başkası istese ölsem de yapmayacağım şeyi Duygu rica etmese bile yapıyordum. Hem onu mutlu etmiş olmanın verdiği his ve de onunla aynı ortamda bulunmak benim için paha biçilemez anlardı.

İşte böyle bir günde beni yine eve çağırmıştı. Okuldan yeni eve gelmiş Nalan’ın bana hazırladığı enfes yemeklerden yemiş ve tam ödevlerin başına oturacakken kapı çalmıştı. Nalan kapıyı açıp “Hoşgeldin Duygu’cum, gel dışarda kalma.” diye eve davet etti. “Nalan’cım ben gelmeyim ama Ozan müsait ise o bize gelebilir mi? Taner bana rahat vermiyor.” dedi. Ben eve çağırıldığımı duyduğum sırada gitmek için hazırlanmaya başlamıştım.

Nalan “Ödevlerini de yapmadı henüz ama seni de kıramaz, gelir herhalde.” dedi ve bana seslendi. Bende konuşulanları duymamış gibi ağar ağar yanlarına gidip Nalan’a “Efendim sultanım, beni mi emrettiniz.” dedim. Nalan gülerek “Evet sayın şehzadem ama çağıran ben değil Duygu hanımefendiler. Eğer müsaitsenin bir süreliğine onlarda oturmanızı ve Taner’e gözkulak olmanızı rica ederler.” dedi. Bende biraz isteksizce “Hadi ya, daha ödevlerimi de yapmadım biraz da fazlalar. Şimdi yanımda götürsem Taner bana da ödev yaptırma tepeme çıkar.” dedim.

Nalan “Hadi söylenme, ödevlerini yarım saatte yaparsın sen eve gelince.” diyerek beni sırtımdan ittirerek evden dışarı çıkardı. “Ya dur. Belki Taner uyursa o sırada ödevlerimi yaparım bende, çantamı alıyım.” diyerek koşarak odama gittim. İçim yine kıpır kıpır olmuştu. Gerçi Duygu’nun üzerindeki kıyafetler pek seksi değildi ama o arkaya çıkık kalçası ne giyerse giysin her zaman “ben buradayım, baksana” diyordu.

Taner ile bir saatten fazla oynayıp onu iyice yorduktan sonra uykuya daldı. Bende fırsat bu fırsat hemen Duygu’nun yanına salona gittim. “Duygu abla. Taner…” derken sözümü kesip “Ozan bana abla demesene demedim mi ben sana. Sinir oluyorum abla, abi, amca, teyze laflarına. Duygu diye çağır beni.” dedi. “Peki o zaman. Duygu şey Duygu’cuğum. Ya olmuyor işte bak. Çıkamadı devamı” derken ben kahkahayı bastı. “Olsun alışırsın. Evet devam et bakalım.” dedi. “Taner uyuyakaldı bende yatağına yerleştirdim onu. Saatte 7’ye geliyor Tanju amcada gelir zaten şimdi. Ben eve geçip ödevlerimi yapsam olur mu?” dedim. “Ooo sen Tanju’nun geliş gidiş saatlerini mi tutuyorsun.” diyerek göz kırptı ve “Tanju geç gelecek bugün akşam yemekli toplantısı var alkollü olacağı için kesin sızar zaten. Sen şimdi geç karşıma otur ödevlerini burada yapmaya başla bende o sırada banyoya gireyim. Taner uyanırsa onunla ilgilenirsin. Ben çıkınca da hemen geçersin eve.” diyerek bütün çıkış kapılarını kapattı.

Peki öyle olsun dedim diyerek salondaki uzun yemek masasının diğer ucuna yerleşip ödevlerimi yapmaya başlarken aklıma Nalan ve onun külotuyla ilgili yaşadığım olay geldi ve o sırada Duygu ile seviştiğimi hayal edip müthiş bir şekilde boşalmıştım. O hayal ettiğim kadın içeride banyoya girmiş ve çıplaktı. Eğer çok ses çıkarmadan gizlice gidersem onu görebilirdim. Aklımdan bir türlü çıkmayan bu düşünce ile mücadele ettikten sonra sessizce yerimden kalkıp banyoya doğru yöneldim. Anahtar deliğinden içeriye bakıp kendimi kurcalayacaktım.

Salondan çıkıp koridorda ilerlerken banyo kapısının oldukça aralık olduğunu gördüm. Kafamı uzattığımda duşakabinin kapalıydı ve içinde birisinin hareket ettiği görünüyordu ama buzlu ve desenli plastik camdan dolayı hiçbir şey belli olmuyordu. En güzeli banyonun karşısındaki Taner’in odasına saklanıp banyodan çıkarken onu izlemek diye düşündüm nasıl olsa havlusunu almak için dışarı uzanacak ve kurulanacaktı. Bende onu rahatça izleyecektim.

Taner’in odasına kapıdan baktığımda Taner uyuyordu. Odaya gireyim derken yerdeki oyuncaklardan birisine ayağım çarptı ve oyuncaktan müzik yükselmeye başladı. Ben o telaşla Taner uyanmasın diye oyuncağı susturmaya çalışırken su sesi kesildi ve ben susmuş oyuncakla banyo kapısının önünde kaldım.

Duygu abla duşa kabinin kapısını açıp “Offff Ozan sen misin? O ses neydi? korktum birden.” dedi ayakta değildi, küveti doldurmuş içinde oturuyordu ve sadece kafası ile omuzları görünüyordu. Islak saçlarını geriye atmış bir kaç tanesi tutam halinde omuzunun üstüne yapmış ve yemyeşil gözleriyle beni yine büyülemişti. “Ne oldu sende korktun herhalde? Dondun yine!” dedi. “Yahu ne korkması Taner’den ses gelince odaya geldim o sırada ayağım bu salak şeye çarptı.” dediğim sırada lafımı keserek “Tamam gerek yok açıklamana, sen gel bakalım içeriye. Şu lavabonun yanındaki sabunluktaki sabunu bana verir misin?” dedi.

İşte o anda kafamın içi yine ısınmaya, göğsümden aşağıya ılık ılık bir şeyler akmaya başladı ve evet yine sertleşiyordu benim ufaklık ama kaçışı yoktu. Sabunluktan sabunu alıp küvete doğru ilerledim. Açık aralıktan yavaş yavaş sabunu uzatırken önce suyun içindeki memelerini ve çizgi halindeki vajinasını bulanık suyun içinde seçebildim.

Duygu’nun yüzündeki hafif bir tebessüm oluştuğunu farkettiğimde eline sabunu bırakbilmiştim. Sabunu bırakıp geri dönmek üzereyken “Ne oldu, bitti mi ödevler?” diye sordu. Bende “Bir kısmı evet.” dedim. Hala duşakabinin kapısı azıcık açıktı. “Az kaldı işim çıkıcam şimdi. Yemek yeriz beraber olur mu?” diye sordu. Bende “şeyyyy bilemiyorum” dedim. “Yüzüme baksana Ozan. Niye döndün arkanı?” dedikten sonra ben aniden “Çıplaksın Duygu ondan döndüm.” diye karşılık verdim. “Oooo centilmen bir erkek, eh ne yapalım banyo çıplakken yapılıyor.” dedi gülerek.

Aniden ona dönerek “Haha, çok komik.” dediğim sırada çoktan ayağa kalkmış bütün vücudu karşımda duruyordu. Portakal büyüklüğündeki memeleri dümdüz karnı, hafif kıllı vajinası karşımda duruyordu. “Aaaa” diyerek memelerini ve vajinasını eliyle kapatarak arkasını döndü. Ve o sırada karşımda ölesiye tapılacak kalçası bütün ihtişamı ile belirdi. “Önünü döneceğini düşünmemiştim.” diyerek duşakabinin kapısını kapattı.

Son beş dakikadır yaşadıklarım karşısında dilim tutulmuştu. Nalan’ı birkaç kere çıplak sütyen ve külot ile görmüştüm ama ilk defa kanlı canlı bir kadını çırılçıplak görmüştüm. Omzuna yapışmış saçlarını, memelerinden, karnından bacaklarına süzülen su damlalarını ve hafif kızarmış o tapılası poposunu aklıma kazımıştım.

Hızlıca banyodan çıkıp salona giderek eşyalarımı toplamaya başladım. Tam salondan çıkarken üzerine ve saçlarına sardığı havlu ile parmaklarının ucunda yürüyerek bana doğru geliyordu. “Tamam tamam utanma, olur böyle kazalar. Hem ileride böyle anlar yaşamak için can atacaksın. Şu anda farkında değilsin. Hem yemek yiyeceğiz nereye gidiyorsun?.” diyerek dibime kadar yanaştı.

Üzerinden yayılan sabun kokusu bütün ciğerimi doldurmuştu. Aklımdan üzerine atlamak ve doyasıya her yerini öpmek geliyordu. O zamanlar sevişmek hakkında hiçbir fikrim yoktu. Duygu’nun bakışlarından bir anda ereksiyona uğramış penisimin altımdaki eşofmanı zorladığını fark ettim ve “Haaa şimdi anladım senin derdini. Neyse sen şimdi evine git ve işini hallet hemen. Hazır taze taze gördüklerinle.” diyerek göz kırptı.

Tam ben kapıyı açıp çıkarken “Bekle!” diye beni durdurup üzerindeki havluyu yere bırakıp “Sana bir kıyak daha geçeyim. Herkes yapmaz bunu.” diyerek hızlıca çıplak bir şekilde kendi etrafında döndü. O anda gördüklerim karşısında şoka uğramıştım ve ne yapacağımı bilemiyordum. Bembeyaz bir vücut, yuvarlak memeler, dümdüz bir karın, üst tarafı hafif kaslı ve damarlı bacaklar karşısında donuk kalmıştım.

Çok hızlı döndüğü için o ölesiye taptığım kalçasını çok net göremesem de yaşadıklarım karşısında vücudum değişik tepkiler veriyordu. Ve birden elini omzuma koyup “Hadi bakalım bu sana uzun süre yeter, şimdi doğru evine.” dediği sırada ten temasının kurulmasının etkisi ile sarsılarak boşalmaya başladım.

Resmen şelale gibi akıyordum. İstemsizce göz kapaklarım yarıya indiğini ve yüzümün renginin değiştiğini farketmiş olacak ki. “Heyy, iyi misin? Aaa durduk yere öldüreceğim çocuğu.” dedi ve yere eğilim havlusunu alıp tekrardan sarındı.

Elimdeki çanta ile önümü kapattığım için boşaldığımı sanırım anlamamıştı. O anda yaşadıklarım şoku ile bir anda evden fırlayıp hemen kendi zilimize bastım ve kapının açılmasıyla kendimi hızlıca içeri attım.

Kapıyı babamın açtığını odama doğru koşarken arkamdan seslenmesi ile farkettim. “Oğlum ne oldu. Bi yüzüme baksaydın keşke.” diyerek apartman kapısını kapattı. Tam odama girerken “Özür dilerim babacım. Acele bir şeyi düzeltmem lazım.” dedim ve odanının kapısını kapatıp kendimi yatağın üstüne bıraktım.

Son yarım saatte yaşananları düşünmeye başladım ve gözümün önüne her seferinde Duygu’nun memeleri, ıslak saçları, damarlı ve hafif kaslı bacakları, üzerinden süzülen sular ve ölesiye taptığım kalçası geliyordu.

Tekrar sertleşme başladım ve elimi penisime götürerek tekrardan mastürbasyona başladım. İki dakika önceki şiddetli boşalma nedeniyle iç çamaşırım ve eşofmanım oldukça ıslanmıştı. Görüntüler gözümün ve tazeyken ikinci kez boşalmam uzun sürmedi. Evdekilerin şüphesini çekmemek için üzerimi değiştirip ödevlerimi yapmaya devam ettim ama yaşadıklarım sebebiyle kafamı toparlayıp odaklanamıyordum. Bir şekilde ödevleri tamamlayıp, evdekilerle biraz vakit geçirip erkenden yatağa yattım.

Yaşananlardan sonra her karşılaşmamızda, Duygu’nun yüzüne doğru düzgün bakamadım. Kafamı eğiyor, ortamdan hızlıca uzaklaşıyordum. Sanki her şey benim suçummuş gibi hissediyordum. Ta ki yaşadıklarımı kuzenime ve onun arkadaşı Cihat abiye anlatana kadar. Her ikisi de ne kadar şanslı olduğumu, kadının kesin kocasını aldattığını, kocasının ona yetmediğini ve hatta belki de aralarında hiç bir ilişki olmadığını defalarca söylediler.

Kafam iyice allak bullak olmuştu. Neticede kuzenim ve Cihat abi benden büyüktüler ve benden daha deneyimliydiler ama özellikle Cihat abinin evli ve dul birkaç kadınla ilişkisi olmuştu.

Kızılay yakınlarındaki bir parkta oturup çekirdek çitlediğimiz ve onların sigara içtiği bir günde “Bak aslanım üç tip kadın vardır. Bir isterik olanlar. Her türlü azıcık beğendiğine her fırsatta verenler. İki kendini naza çekenler. En zoru bunlar sürekli çekingen olurlar. Düşürmek için harcadığın efora değmez. Üç ilgiyi kendi üzerinde tutmaya çalışan dominant tipler. İşte bu tipler çok adam seçerler. Seçtiği adamı da yönetmek isterler. Eğer odağına girdiysen seni elinden kaçırmamak için de elinden geleni yaparlar. Bence senin komşu böyle bir tip. Kocasını maymun etmiş.” derken sözünü kesip “İyi de abi ona göre küçük biriyle ne işi var.” dedim.

“İşte orasını bilemezsin. Kadının neyden hoşlandığı belli değil. Sana işkence yapmak hoşuna gidiyor belki de. Hatta sen o olaydan sonra evden çıkınca gidip mastürbasyon yapmıştır kendine. Burada olay sen değilsin sana yaşattıklarından kendi aldığı haz. Yani senin yerine başka birisi olsa yine aynısı olabilirdi.” diyerek elinde tuttuuğu sigarasını ağzına götürüp derin bir nefes alıp “Ben olsam madem oyun oynuyoruz diyip onu çok sinirlendirmeden sınırlarını ölçmeye çalışırdım. Ama unutma bu işi ustalıkla yapman lazım yoksa başını belaya sokarsın kocasıyla ve babanla. Ama başarırsan kadın seni yönettiğini zannedip elinden kaçırmamaya çalışacaktır. Eğer dediğim gibiyse sana karşı bir bağlılığı oluşur ve seni kolay kolay bırakmaz” dedi.

Mithat abinin ve kuzenimin verdiği tavsiyeler sonrasında bende Duygu’ya karşı dikkatli olmaya ve ufakta olsa oyun oynamaya karar verdim. Artık karşılaştığımızda önceleri onu beğendiğimi belirten sözler iltifatlar ederken artık bu işin dozunu azaltıp sanki başka birileri varmış gibi hayali insanlar üretip ilgimin başka yere kaydığını ona göstermeye çalışıyordum. Ama içimden ona deli gibi aşıktım ve yaşım ilerleyip hormonlarım coştukça bu işin dozu giderek artmaya başlamıştı.

O olayın üstünden iki buçuk ya da üç sene sonra bir öğlen vakti binanın girişinde karşılaşmıştık ve “Geçen hafta aşağıdaki parkın orada öpüştüğün kız kimdi?” diye sordu aniden. Bende “Sana da merhaba Duygu ABLA. Bir selam verseydin önce. Ve ayrıca neden sordun ki? Seni ne ilgilendiriyor?” diye karşılık verdim.

“Ha merhaba canım merhaba. Abla mı dedin sen? Ve ayrıca ne demek canım? Sorarım tabiki neticede bu kadar yakınız. Az da olsa senden sorumlu sayılırım. Bir ara uğra bize de anlat bakalım neler oluyor?” dedikten sonra ben aniden “Yok size uğramam. En son başbaşa kaldığımızda başıma gelenlerden sonra zor toparladım. Evet kadınlara ilgileniyorum sende çok güzel bir kadınsın ama yaşıtım olan gençlerle ilgilensem ve onların diri vücutlarına dokunsam daha iyi olur. Bir daha başbaşa kalırsak önceki gibi çekingen davranacağıma söz veremem ve elimden bir kaza çıkabilir. Evli bir kadına ve de ailecek tanıdığımız birine karşı benim de sorumluluklarım olmalı.” dedim.

Bunları dedikten yüzü o sinirli ve seksi halini aldı hatta sol şakağındaki damar oldukça şişmişti. Bana doğru iyice yaklaşıp “Bana bak senin boyun kadar dilinde uzamış. Beni o yaşıtın olan ergen kızlarla karıştırdın herhalde. Senin haddini bildirirdim de dua et Nalan ve Remzi’ye. Gel seninle iki arkadaş gibi dertleşelim dedik. Sen olayı başka bir yere çektin. Ayrıca o zaman yaşananlar şakalaşmadan ibaretti. Herhalde şu anda karşında soyunacak halim yok. Seni azdırıp üzerime çekersem altından kalkamayacağım sonuçları olur. Boyun uzadı, vücudun kaslandı ve irileştin. Tam bir yakışıklı delikanlı olmaya başladın. Seninle başbaşa kaldığımızda sana artık bir çocuk gibi değil bir yetişkin gibi davranmam lazım. Neyse bende kabahat. Senin iyiliğin için çabaladım ama ihtiyacın yokmuş.” diyerek merdivenden çıkmaya başladı.

O merdivenden çıkarken altındaki dar kumaş pantolon kalçalarını iyice çıkarmış külot çizgileri meydandaydı. Onu öylece izlerken gözden kayboldu ve beni bir kere daha sözleriyle mat etmişti ama bu sefer kolay lokma olmadığımı da anlamıştı. En azından sinirlendirmeyi başarmıştım. Bundan sonrasında aramızdaki tatlı ama sert çekişme başlamış oldu.

Derin ve Sessiz – 3

“Heyyy alooo delikanlı. Açsana kapıyı 4 kat koltuk çıkardık. Kollarım koptu, bekletme bizi.” diye seslenen taşımacının sesiyle kendime geldim. “Kusura bakma dayı, ben evi boş zannediyordum. Burada birisi varmış.” dedim. Umursamaz bir tavırla “Haaa tamam hadi aç kapıyı.” dedi.

Kapıyı açıp tekrar içeri baktığımda kadın ortadan kaybolmuştu. Hayal mi görmüştüm az önce. Nalan ile yaşadıklarım biraz fazla etkilemiş diye düşündüm. Taşımacılar içeri girdikten sonra yavaş yavaş aşağıya inmeye başladım ve apartman girişine geldiğimde bir sürü eşya ve koliler yerde taşınmayı bekliyorlardı. Karşıya geçip bakkala doğru yöneldiğim sırada apartmanın önündeki otoparkata 45-50 yaşlarında beyaz saçlı bir adam apartman görevlisi Salih abi ile konuşuyordu.

Salih abi bana doğru seslenip “Ozannnn! Gel hele gel.” diye beni çağırdı. “Efendim Salih abi.” diyerek kafamla selam verdim. “Bak bu beyfendi sizin karşı daireyi satın alan Tanju Bey.” dedi hafif sırıtarak. “Merhaba Tanju Bey.” dedim o da “Merhaba Ozan’cım.” diye karşılık verdi. “Hayırlı olsun. Bende az önce taşımacılarla apartmanda karşılaştım. Hatta kapınızı tutmamı istediler izin almadan dairenize girmiş oldum.” dedim hafif utanmış gibi yaparak. ‘Yok canım önemli değil girmiş olman. Zaten komşu olacağız. Yerleşelim oturmaya da gelirsiniz ailecek. Baban bir Amerikan firmasında müdürmüş, annen de ev hanımıymış ve tek çocukmuşsun. Salih sağolsun bütün dairelerin özetini geçti beş dakikada.” dedi gülerek.

Salih abiye doğru dönüp hafif sırıtarak “Salih abinin ağzı çok sıkıdır maşallah. Bugün bir şey anlatın ertesi sabah beş sokak ötede duyarsınız. Bu arada benim hakkımda ne dedin abi? “ dedim. “Ya Ozan’cım sen mahallenin en akıllı delikanlılarından birisin ne deyim senin hakkında. Seni tarif edecek kelimeler henüz bulunamadı. Tanju bey bu Ozan’da bir akıl var inanılmaz. Geçen bir espri yapıyım dedim karşılığında bir cevap verdi. Anca iki gün sonra anladım ne demek istediğini. Bunun zekası maraton koşuyor, yetişmek imkansız.” dedi Salih abi Tanju beye bakarak. Tanju bey kibarca “Belli zaten gözlerinden. Ozan’cım bende dahiliye bölümünde doktorum XXX üniversitesinde. Eşim Duygu ise bu aralar ev hanımı bakalım beklediği bir şeyler var. Olursa tekrar çalışmaya başlayacak.” derken az önce yukarıda gördüğüm işi karısı olamazdı değil mi? diye düşünmeye başlamıştım. O kadın çok genç Tanju bey ise yaşı biraz fazla gibiydi.

Kafamdan kabaca hesaplayınca aralarında 20 yaştan fazla fark olmalıydı. Biraz yoklama amaçlı ”Çocuğunuz varsa annem çok mutlu olacak, mahallede arkadaşım olmadığı için durumuma çok üzülüyormuş.” dedim. Tanju bey biraz iç geçirerek “Evet bir oğlumuz var ama şu an 3 yaşında. Yine de arkadaş olmak istersen senin gibi akıllı bir abisi olması hoş olabilir.” dedi.

İşte o zaman beynimden vurulmuşa döndüm. İçimden “hay amk’nın evladı nasıl buldun o güzel kadını.” diye geçirdim. Neyse adam zengin, üniversiteside hoca. Kadını kandırması zor olmamıştır herhalde diye düşünürken yukarıdan Nalan’ın bana seslenmesi ile irkildim. “Ozannnn! Hadisine oğlum daha bir sürü işimiz var çabuk gel. Sen daha gitmedin mi bakkala?”.

“Anne sakin ol ya. Karşı komşumuzu Tanju bey ile sohbet ediyorum. Sende bi hayırlı olsun de.” diyerek karşılık verdim. Nalan hafif utanmış gibi “Ay pardon Tanju bey. Hayırlı olsun. Ozan uzun süre gelmeyince merak ettim. Kusura bakmayın. Bir ihtiyacınız olursa evdeyiz biz.” dedi “Teşekkür ederim. Eşim Duygu yukarıda, müsait olduğunuzda o da tanışmak isteyecektir.” dedikten sonra Nalan “Aaaa tabiki ne zaman isterseniz.” dedikten sonra gülerek camı kapatıp içeri girdi.

Bakkala gidip alışverişten döndükten sonra, bizim kata yaklaştıkça bir kadının hararetli bir şekilde konuşma sesi geliyordu. Arada Nalan’ın sesini de aldıktan sonra Nalan’ın Duygu ile tanışmış ve sohbete başladıklarını anladım. Bizim dairenin olduğu kata çıktığımda Duygu ile ikinci kez göz göze geldiğimiz andı.

O derin yeşil gözler bana bakıp beni baştan aşağıya süzmeye başladı. Nalan bana bakıp “Bizim evin reisi de geldi. Ozan’cım Duygu hanım, Tanju beyin eşi.” dedi ve Duygu heyacanla ve gözlerini hafif kısarak “Az önce bizim evde kapıda karşılaştığım delikanlı. Ben seni taşımacıların çırağı sanmıştım. Eve aniden birinin girdiğini görünce sinirlendim. Kusura bakma.” diyip Nalan’a dönüp “Nalan’cım ben nasıl baktıysam çocuk korktu herhalde. O zamanda aynen böyle donmuş vaziyette dikilip kaldı.” diyerek bakışlarını tekrar bana çevirdi.

Nalan hafif şüpheli bir ses tonuyla “Hay Allah! Normalde çok girişken değildir ama öyle donup kalmaz da. Çekindiği bir şey olmuş herhalde.” diyerek gözlerimin içine baktı.

Ama ben o sırada tekrar bakışlarımı Duygu’nun üzerine çevirdim. Açık kestane rengi saçlı, yeşil gözlü zayıf bir kadındı. Memeleri Nalan’ınkiler kadar büyük değildi üzerindeki dar t-shirtten anladığım kadarıyla hacimli ve dik duruyordu.

Ve tam o esnada üzerindeki dar eşofman ile arkasını dönmesiyle benim o zamana kadar hiç karşılaşmadığım bir manzara gözlerimin önündeydi. Dar eşofmanı yırtma derecesinde zorlayan kocaman bir kalça ile karşı karşıyaydım.

O nasıl bir kalça yapısıydı anlamamıştım. İnce bir belin altında geriye çıkık ve şimdilerde squad poposu denilen bir kalça duruyordu. “Ozan biz içeri girip kahvaltımızı yapsak mı artık!” sesiyle kendime gelip bakışlarımı hızlıca yere indirip evden içeri daldım. Sonradan farkettim ki Duygu’ya karşı tek kelime edememiştim henüz. Aman Allahım o nasıl bir vücut o nasıl bir kalçaydı.

Ben böyle düşünüyorsam Tanju ona neler yapıyordur acaba diye düşünürken tekrar Nalan’ın sesi ile kendime geldim. İmalı bir şekilde “Duygu çok iyi birisine benziyor ne dersin?” dedi arkasından o meşhur kahkahasını patlatıp. “Kızın karşısında resmen dondun kaldın. Çok güzel kız zaten, ben de erkek olsam kesin beğenirdin. Kocasıyla arasında baya yaş farkı var gibi. Adam kapmış çıtırı.” diyerek elimdeki poşetleri alıp mutfağa doğru yöneldi. Nalan’ın arkasından bende mutfağa ilerlemeye başladım ve gözlerim kalçasına takıldı ve ister istemez az önce gördüğüm ile karşılaştırma yaptım anlık olarak. Sanki benim farketmem için daha çok sallıyordu ya da hep böyle sallıyordu ama ben öncesinde farkında değildim.

Nalan yaşına göre oldukça iyi vücut ölçülerine sahipti. Yediğine içtiğine dikkat ediyor, babamla akşamları düzenli yürüyüş yapıyor ve sanırım bolca sevişiyorlardı. Sanırım diyorum daha öncesinde çok dikkat etmiyordum bu duruma ama ergenliğe girmiş olmanın verdiği cinsel istek artışı ile meme, kalça, sevişme sesleri vb. şeyler dikkatimi çekmeye başlamıştı. O yıllarda kuzeninimden almış olduğum birkaç eski dergi ya da gazetelerin arka sayfa resimleri mastürbasyonlarımın vazgeçilmez materyalleriydi. Daha önce Nalan’ı hiç hayal etmemiştim zaten şunun şurasında birkaç aydır bu istekler oldukça artmıştı.

Bu düşünceler ile mutfaktan içeri girdiğimde Nalan üst raftan tabakları almak için uzandığında altında poposunun loblarını ortaya çıkaran başka bir külot olduğunu gördüm. Yarım saat önceki avuçlama sırasındaki değildi bu.

Neden değiştirdiğini düşünürken bir taraftan da karşımdaki görüntünün keyfini çıkarmak için masaya oturdum ve ağzıma bir tane zeytin attığım sırada birden bana dönüp “Ne yaptığını zannediyorsun sen. İyice kendini kaybettin Ozan. Kendine gelsen mi artık.” diye hafiften azarlar tonda seslendi “Şimdi ne oldu? Ne yaptım yine? Tamam sabah yanlışlıkla aramızda bir şeyler oldu ama burada sessiz sessiz oturuyorum.” diye salağa yatmaya çabalarken “Bana bak küçük bey sen bu evin kurallarını iki güzel kız gördün, oramı buramı elledin ve de bugün doğum günün diye değiştiremeyiz. Çabuk kalk banyoya git ellerini yıka da gel. Biz sokaktan gelince ellerimizi yıkamıyor muyuz? Sende bugün bir gariplik var ama neyse geçer umarım. Hem daha banyo yapmamız gerekiyor. Neyse ki ev dün temizlendi de o dert yok.” dedi.

Banyoya gidip önce çişimi yapıp arkasından ellerimi yıkarken aklıma Nalan’ın külot değiştirmiş olduğu geldi ve kirli sepetini açıp bordo külotu aramaya başladım ama sepette yoktu. Banyodan çıkıp babamların yatak odası kapısından odaya baktığımda külotun yerde olduğunu gördüm. İçeriden gelen sesleri dinlediğimde Nalan hala mutfaktaydı.

Sessizce odaya girip külotu elime aldım kenarındaki dantel parçası yırtılmış görünüyordu. Avuçladığım sırada yırtılmıştı sanırım. Orta kısmında ise hafif bir beyazlık vardı. Ne oluğunu anlamak için dokundum ama kurmuş bir şey olduğunu anladım. Tabi o zamanlar akıntı nedir ve neden olur hiç bir fikrim yoktu. Koklamak için burnuma yaklaştırdığımda ekşi ama değişik anlamda hoşuma giden bir koku aldım.

Derin derin tekrar kokladığım sırada penisimin sertleşmeye başladı istemsiz olarak bir sağ elimle penisimi avuçlayım ileri geri oynatmaya başladım. Bir yandan koridoru kontrol edip Nalan’a yakalanmamaya çalışıyordum. Yakalanma korkusu, külottan gelen değişik koku ve mastürbasyon bir araya geldiğinde daha önce hiç tatmadığım bir his içimde yükselmeye başladı. Sanki göğsümden aşağıya bir sıcaklık iniyor, içimde ılık ılık bir şeyler akıyordu. Kafamın içinde şimşekler çakarken kendimi Nalan’ın üstünde hayal etmeye başladım. Sevişmeninin nasıl bir şey olduğuna dair bir fikrim yoktu. Zaten sadece birkaç kez kuzenim ile onların evinde gizlice porno izlemiştik. Ama şu an, o izlediğim filmdeki erkek ben, kadın Nalandı birden Nalan’ın yerini Duygu aldı. Duygu ile öpüştüğümü ve muhteşem poposunu ve portakal büyüklüğündeki memelerini avuçladığımı ve yaladığımı hayal etmeye başladım.

Daha önce hiç boşalmadığım kadar birden boşalmaya başladım. Gözlerimi açtığım sırada Nalan karşımda ağzı açık bir şekilde beni izliyordu. O an ne diyeceğimi bilemeden hızla yanından geçip odama girip kapıyı kapattım ve sessizce beklemeye başladım. Nasıl bir anda olaylar buraya gelmişti hiçbir şekilde hatırlamıyordum. Ama o boşalmadan aldığım hazzı üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen hala iliklerime kadar hatırlarım.

Peki şimdi ne yapmam gerekiyordu? Nalan daha önce bana şaka yollu birkaç kere kızmıştı ama hiç dayak yememiştim ondan ama bu sefer yaptığım işin sonucu biraz ağır olabilirdi. Ya babama söylerse. O zaman kesin büyük bir ceza alırdım.

Bu düşüncelerle boğuşurken elimde hala sımsıkı bir şekilde Nalan’ın külotunu sıktığımı fark ettim ve hızlıca sanki elimi yakmış gibi yere fırlattım. Odadan çıkarken korkudan ve şaşkınlıktan elimde kalmış olmalıydı. Yatağın kenarında oturup sabahtan beri başıma gelen olayları düşünmeye başladım. Neler olmuştu ve nasıl buraya gelmişti? Doğum gününün de içine sıçmıştım ama aldığım o haz aklıma geldikçe içime bir mutluluk yayılıyor arkasından babamın bana kızacağı aklıma geliyordu.

Bu düşünceler arasında ne kadar zaman geçti bilmiyordum ama odamın kapısının tıklama sesi ile kendime geldim. Arkasından Nalan “Sen aç değil miydin? Hadi gel kahvaltımızı yapalım.” diye seslendi. “Şu an aç değilim.” diye verdiğim karşılık sonucu “Müsaitsen odana giriyorum.” diye seslenip ben daha cevap vermeden daldı içeri ve direk içeri girip önce bana sonra yerdeki bordo külotuna baktı. Eğilip yerden aldı evirip çevirip incelemeye başladı. “En azından bunun üstüne boşalmamışsın. Yerde de bir şey olmadığına göre bütün spermlerin kendi külotunda olmalı.” diyerek bana gülümsedi.

Evet tamamen kendi külotuma boşalmıştım ve külot hala üzerimdeydi. “Islak ıslak gezme onunla kalk değiştir ve kirli sepetine at hatta banyo yapmak istersen hemen girebilirsin.” dedi tam odadan çıkmak üzereyken “Anne özür dilerim. Ben nasıl olduğunu anlamadım. Çok kızdığını biliyorum ama tamamen düşüncesizce davrandım” dedim. Tekrar bana dönüp “Peki neler olduğunu konuşmazsak bu konu uzar gider. Kimse zarar görmedi ve kimseye bir şey olmadı. Sen ergenliğine yeni girdin kendini kontrol edemiyor olabilirsin. Rüyalarında da bir sürü şey görüyorsun. Önemli olan biraz daha akıllıca düşünmek. Ayrıca iç çamaşırlarına karşı ilgin genetik sanırım. Babam da aynı senin gibi bayılıyor böyle şeylere” dedi gülerek. “Ya gerçekten mi? Yani çok kızmadın o zaman bana.” dedim. “Yok tatlım kızmadım. Dedim ya olur böyle şeyler senin yaşında. Ama olur dedimse dolabımı karıştırmak yok. Çok istersen ben sana birkaç tane hediye edebilirim. Ama lütfen kirlilerine dokunma.” dediği sırada kafamın içi tekrar ısınmaya başlamıştı. Az önce doğru mu duymuştum? Bana hediye mi verecekti? “Daha vermeden coştun. Senin ufaklık bulunduğu yeri zorlamaya başladı.” diyip kahkahayı bastı.

O sırada ortamın verdiği rahatlık ile iyice gevşemiştim. Önümdeki kabarıklığı saklama gereği duymadan. Kalkıp Nalan’a sarıldım ve yanaklarından öpmeye başladım ve “Teşekkür ederim. Bana en güzel doğum günü hediyesi oldu bu. Hem kızmadın, hem de babama da söylemezsin artık.” dedim. “Tamam yeter o zaman hadi bırak beni doğru banyoya. Anlamıyorum siz erkekler neden böylesiniz. İçinde akıntı lekesi olan yırtık külot beyimizi ne hala getirdi. Ayrıca şu önündeki kabarıklığı bana değdirmeyi bırak.” deyip beni azıcık itti. “Sahi bu külot ile takılırken aklından neler geçti? Kimi ve neyi hayal ettin.” derken bir kaşı yukarıda dudağında hafif bir gülümseme ile cevap bekliyordu.

Birden ağzından “Seni, şeyyyy Duygu’yu.” sözleri döküldü. “Beni mi? Duygu’yu mu? karar ver. Dürüstçe cevap ver. Bak kızmıyorum. Sadece olayı anlamak için soruyorum hayatım. Sen gelişim çağındasın ve sana karşı yanlış bir şeyler yapmak istemiyorum.” diyerek sorusunun cevabını beklemeye başladı. “Madem öyle bende anlatayım. Bu sabah senin oranı buranı ellemem arkasından Duygu’nun vücudu üst üste gelince içimde değişik hisler yükselmeye başladı. Yerdeki külotu alıp içini kokladığımda o akıntı dediğin şeyin kokusu benim başımı döndürdü. Sonra senin bütün vücudunu çıplak olarak hayal edip her yerini yalamaya öpmeye başladığımı düşündüm. Sen birden Duygu’ya dönüştün ve sonrasında boşaldım.” diye anlatırken Nalan hafif şaşırmış bir şekilde yüzüme bakıyordu. “Anladım canım seni. Neyse şimdi git kendini temizle gerekiyorsa bir daha boşal ve doğum gününe odaklan.” diyerek odamdan çıktı.

Doğum gününü kazasız belasız atlatmış, haftalar geçtikçe her şey normale dönmüştü. Nalan benim dolabıma ara sıra iç çamaşırlarından bırakyor ben üzerlerine boşalmadan kullanıyor sonra da kirliye bırakıyordum. Ama arada sırada ona çaktırmadan içinde akıntı lekesi olanları da kirli sepetinden çıkarım hazzımı gideriyordum.

Duygu ve Tanju ile ailecek sık sık görüşmeye başlamıştık. Duygu ona ismiyle hitap etmemi istemişti yanlışlıkla abla ya da teyze dediğim zaman yeşil ve delici gözleriyle bana korkutucu bakışlar atıyordu. Çok dominant bir havası vardı. Aralarındaki yaş farkına rağmen Tanju’yu elinde oynatıyordu.

Aslında Tanju çok iyi bir adamdı ama Duygu ile evli olması ve sevişiyor olmaları benim onu sevmemem için yeterli bir sebepti. Onlar taşınalı aylar geçmiş ama Duygu henüz işe başlamamış ve sürekli evdeydi. Mesleği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Hatta bize geldikleri bir akşam konuşma sırasında bir sınava hazırlandığını öğrendim ama detayları o zaman anlamamıştım. O zamanlar konuşmalardan ziyade acaba bacağı açılır mı? Ya da göğüs dekoltesinden memelerini görebilir miyim diye fırsat kolluyordum. Bazen de hayran bir şekilde o konuşurken onu izlemeye dalıyordum. Herhangi bir şey için kalktığında Nalan “Hadi Duygu’ya yardım et Ozan” diyerek yürürken Duygu’nun kalçalarını izlemem için adeta bana yol gösteriyordu.

Ben ise Duygu’nun peşinde ona olan aşkımdan ne istersen yapabilecek durumdaydım. Onun için bakkala, manava ve kasaba gidiyor. Oğlunu kreşten alıp eve getiriyordum. Hatta bazen perdeleri takmam için benden yardım istiyordu. Beni kölesi haline getirmişti ve ben o zamanlar bunu farketmediğim için sırf onu görebilmek için ne derse yapıyordum.

Peki gelecekte neler olacaktı? Bu hep böyle mi devam edecekti?

Derin ve Sessiz – 2

Ankara Bahçelievleri’deki 4 katlı apartmanın en üst katındaki bu daireye tanışındığımızda 6-7 yaşlarındaydım. Henüz 2 yaşındayken annemi kaybettikten sonra ben 4 yaşındayken babam Nalan ile evlenmişti. Nalan ve babam Remzi başka çocuk yapmadığı için evin küçüğü ve şımarığı olarak beni büyütmeye kendilerini adamışlardı.

Nalan beni kendi evladı gibi seviyor, zor durumlarımda tıpkı bir anne gibi bana sıcak ve sevecen davranıyordu. Aklı başında bir çocuk olmama rağmen bu fazla ilgi ve alaka sebebiyle biraz özgüven kaybım vardı. Yeni tanıştığım kişilerle kolay kolay samimi olamıyor iletişime geçme konusunda çekingen davranıyordum.

Doğum günüm gelip çatmıştı. Her sene olduğu gibi bana çok güzel bir doğum günü hazırlayacaklarına emindim. Ama asıl bilmediğim hayatımın o gün yaşanacak gelişmeler sonrasında değişeceğiydi.

Doğum günümün sabahında Nalan’ın odamın kapısından seslenmesi ile uyandım. “Ozannnnn hadi kalk artık. Saat 9 oldu.” Gözlerimi birden açıp “Neeeee! 9 mu oldu? Ya beni neden daha erken uyandırmadınız.” dedim. “Pardon prensim çok özür dilerim. Kendimizi nasıl affettirebilirim. Mesela terlikle ya da bir bardak suyla odana gelmemi ister miydiniz?” dedi şakadan kızar gibi. “Ya anne ya onu mu diyorum ben. Bugün benim doğum günümmmmmmmm.” dedim hafif bağırarak.

Nalan “Aaaaa o bugün müydü ya! Unuttum ben onu.” derken bir yandan da gülmeye devam etti. Kendimden emin bir şekilde “Bu evin bir tane prensi var ve sen doğum gününü mü unuttun? Cezalısın anneceğim.” karşılığını verip hızlıca yataktan çıktım bu sırada Nalan odanın kapısından uzaklaşırken “Bana bak oraya gelirsem sana prensi de prensesi de gösteririm. Kalk üstünü giy hemen bakkala kahvaltı için alınacaklar var.” diyordu. “Oooofffff geliyorum.” diyip üzerimi giymeye başladım.

Odadan çıkıp mutfağa Nalan’ın yanına gittiğimde hafif içini gösteren bir kısa bir gecelikle bulaşık makinasını boşaltıyordu. Sessizce ilerleyip arkasından birden sarılıp “Ben geldimmmmmm” diye bağırdım ve gıdıklamaya başladım. Ani korkma ve gıdıklanma karşısında Nalan birden ileriye doğru sıçradı ve üzerinde gecelik altındaki bordo renkteki dantelli külotunu gösterecek şekilde birkaç saniyeliğine açıldı. “Bana bak sana kaç kere söyledim aniden yapma diye. Yüreğime indireceksin bir gün.” dedi hafif sinirlenmiş gibi. “Eeee sende bana yapıyorsun aynısını.” diye kendimi savunmaya çalışırken “Sus cevap verme ben anneyim.” dedi.

Kollarımı göğüsümde bağlayıp “Sen yaparsan bende yaparım. Kusura bakma Nalan’cım.” bilmiş ses tonuyla karşılık verdim. Numaradan sinirlenmiş yüzüne birden kocaman bir gülümseme yerleştirip “Neyse yaklaşta doğum gününü kutlayım. Aman tanrım senin boyun sürekli uzuyor mu?” dedi.

Nalan ortalam 165 cm boyunda 50-55 kilo arasında kumral kıvırcık saçlı, beyaz tenli bir kadındı. Saçları neredeyse belinin bir karış üstüne kadar geliyordu ve düzenli olarak kuaföre gider bakımını yaptırırdı.

Nalan bana sarılıp yanaklarımdan öptü ve doğum günümü kutladı. Sonra bir kez daha sıkıca sarılıp sırtıma ve popoma vurup gıdıklamaya başladı. Bende karşılık vermek için onu gıdıklamaya başladı. Bana o kadar sıkı sarılmıştı ki memeleri baskı yapmaya başladı ve bir anda nereden geldiğini anlamadığım bir dürtü ile poposunun iki lobunu birden hızlıca avuçlayıp sıkmaya başladım ve havaya kaldırmaya çalıştım.

Nalan o anda neye uğradığını şaşırıp ben kurtulmak için çırpınmaya başladı. Havaya kaldırmamla birlikte. “Eeee Nalan hanım şimdi ne yapacaksınız bakalım.” dedim gülerek. “Beni çabuk bırak terbiyesiz velet seni.” derken o da gülüyordu “Madem sen başlattın sonucuna katlanacaksın. Öyle çabukcak kurtulmak yok.” dedim ama bir yandan da kollarım ağrımaya başlamıştı “Ya tamam bak bıraktım ellerim havada. Şuna bak her tarafım açıldı. Çok acıttın popumu. Hadi indir aşağıya beni” dedi hafif bir serzenişle.

Kollarım iyice yorulmasıyla birlikte aniden bıraktım ve Nalan yere düşerken sol elim geceliğinden içeri girdi. Nalan o sırada dengesini sağlayamadığı için sağa doğru yalpaladı. Ben refleks olarak geceliğin içinden tutmaya çalışırken sağ memesini bir anda avuçlayı verdim.

Dengesini sağlayıp düzelmesine rağmen elim hava memesini avuçlar vaziyette kalmıştı ve ikimizde bir süreliğine o şekilde donup kaldık. Bir süre sonra Nalan kendine gelip “Senin sadece boyun, kilon kuvvetin değil maşallah erkeksi özelliklerin de gelişmiş. Önce kıçımı avuçladın şimdi de mememi. Var mı görmek dokunmak istediğin başka yerim?” dedi. “Ya ben şeyyy.” diyebildim sadece.

Hafiften gülerek “Utanmaz seni, bak cevapta veremiyor. Ne oldu utandınız mı küçük bey? Yüzünüz kıpkırmızı oldu.” dedikten sonra aniden eliyle penisime dokunup “Bu ne yaaaa, sertleşmiş bu!” diyerek kahkaha atmaya başladı.

“Ya anne ne yapıyorsun. Ben bilerek mi elledim. Şakalaşırken yanlışlıkla oldu.” diyerek olayın içinden çıkmaya çalıştım.

“Bu ufaklık şey pardon bu arkadaş pek öyle söylemiyor. Hem sen ne zaman ve ne ara büyüttün bunu. Kamışa su da yürümüştür şimdi. Uzun zamandır külotlarının önündeki lekelerden şüpheleniyordum aslında ama benim ne biliyim oğluşumun erkek olduğunu. Küçük bebeğimiz erkek olmuş.” derken hafif hafif penisimi okşuyordu.

“Yaaaa öffff daha ne kadar utandıracaksın beni acaba. Ne yapıyım ayrıca gece rüyamda gördükçe sabah önüm ıslak kalkıyorum.” diye savunmaya çalıştım kendimi. “Ne görüyorsun rüyanda anlatsana? Memeler, popolar havada uçuşuyor herhalde.” diyip bir kahkaha daha patlattı. “Yaaaa anne yaaaa, ben çıkıyorum nerede bakkal listesi?” diyerek bir adım geriye sıçrayıp listeye bakınmaya başladım.

“Oooo beyim sinirlenme hemen. Sen oramı buramı elle önündeki aleti dimdik poziyona getir sonra da kaçmaya çalış. Neyse uzatmayalım. Şimdilik şakalaşma kısmını kapatıyoruz.” dedi sakin bir tonda.

Neyse ki eli artık penisimde değil yoksa her an patlayabilirdim. “O zaman alışveriş listesini ve parayı verirsen ben bakkala gidebilirim.” diyerek mutfaktan çıktım. “Koridorda vestiyerin üstünde duruyorlar. Ha bu arada karşıdaki daireyi satın almışlar. Eşya taşıyorlar şu anda. Dikkat et aşağıya inerken.” dedi. “ Hadi ya! Umarım iyi birileri çıkar da sana arkadaşlık yapar.” dedim karşılık olarak manasızca. “Aaaaa neden? Benim bir sürü arkadaşım var zaten. Neden yenisini isteyim? Umarım asıl senin yaşında çocukları vardır da sen onunla arkadaş olursun.” dedi.

Aslında Nalan haklıydı evden dışarı çıkmayı çok sevmeyen biri olduğum için mahallede sadece 2 tane arkadaşım vardı. Dairenin kapısını açıp çıkmaya çalışırken iki kişinin kanepe taşımaya çalıştığını gördüm. Adamlardan birisi “Delikanlı şu dairenin kapısını tutarsan içeri alalım şu kanepeyi.” diyerek bana seslendi. “Tamam tutuyorum” diyerek karşı daireden içeri girip kapıyı arkasına kadar açmaya çalışırken işte hayatımı değiştirecek kadının gözlerinin içine kitlenmiş vaziyette donakalmış bakıyordum.

Derin ve Sessiz – 1

Sabahın bu kör saatinde koşu bandının üstünde koşmaya başlayalı 15 dakika olmuştu ve az önce onu soyunma odasından çıkarken gördüğümde tahmin ettiğim durum gerçekleşmek üzereydi. Bana doğru hızlı bir bakış atıp koşu bantlarının ön sırasındaki merdiven tırmanma aletlerine doğru yöneldi ve tam önümdekinin üzerine çıkıp çalıştırdı.

Yavaş bir tempoda basamakları birer birer çıkarken poposunun arasına kaçmış olan tayt sayesinde her iki lop adeta bir sanat eseri gibi dans ediyordu. Salona geldiğimde dışarısı bulutlu ve hafif yağmurluydu. Fakat sanırım yağmur durmuş ve bulutların arasından süzülen güneş ışıkları salonun içini aydınlatmaya başlamıştı.

Önümde bir aşağı bir yukarı hareket eden taytın ince dokusu ve güneşin direk üzerine düşmesiyle birlikte altında sakladığı koyu renkteki sporcu tangası bütün ihtişamı gözler önüne sermişti. İnce bir belin altında, hafif enine geniş ama geriye doğru oldukça çıkık, ideal büyüklükte bir göt bütün detayları ile gözlerimin önündeydi. Üzerine giydiği dar sporcu atleti kaslı ve şekilli çıplak omzunu ortaya çıkarıyor ve hareket ettikçe yandan görünen büyük memelerini yukarıda dik durmasını sağlıyordu. Saçlarını tepeden at kuyruğu ile topladığı için basamakları çıktıkça bir sağa bir sola hareket ediyordu.

Bir anda kendimi o saçları elimle kavrayıp domalmış pozisyonda onu sikerken hayal etmeye başladım. Zihnimde arkadan vurdukça dalgalanan hafif kaslı bir göt, saçlarına asılmam ile aldığı zevkten yarı kapanmış gözler ve ağzından inleme ile saçılan tükürüklü bir sahne belirdi.

Hızlıca arkaya bakış attığı sırada gözgöze geldik. Yüzümde beliren gülümsemeye karşılık verip tekrar önüne döndü ama birkaç saniye sonra tekrar arkasını döndüğünde artık yüzüme değil bedenimin alt kısmına odaklanmıştı. Ani bir refleks ile aşağıya doğru kafamı çevirmemle benim ufaklığın ereksiyona gelmiş haliyle selamlaştık. Önündeki engelleri aşıp bir an önce karşısındaki hedefe ulaşmaya çalışan bir asker gibi bulunduğu ortamı zorluyordu.

O an kalbimin orada attığını ve mantıklı düşünmediği fark ettim. Neticede bu spor salonununa 2 senedir geliyordum ve birçok tanıdığım vardı. Kendimi bu durumdan kurtarmak için koşu bandından inip soyunma odasına doğru yöneldim. Sakinleşmek için beklerken. Güzel bir beden gördüğümde kendimi kontrol edemediğimi ve andan koptuğumu tekrar hatırladım.

Peki bu ne zaman başlamıştı? Londra’nın arka sokaklarından çıkıp otuz yıl geriye Ankara’ya giderek derin ve sessiz gelişen, seks, tutku ve heyecan dolu bir maceranın hikayesini anlatmaya başlayabiliriz.

Kızımın İntikamı 10

Hatice Kemal’i karşısında görünce hemen tokat atmak istese de kemal elini havada yakaladı ve yere fırlattı bu sefer Hatice yerden puşt niye yaptın diyince kemal istemesini biliyorsun ama müşteriye saygı duymuyorsun sana ne daireyi kim niye tutmuş benden önce kimlerle geldiğini söyleyeyim mi dedi . Hatice normalden fazla panik olunca merak ettim kesin tanıdığım birileri vardı kızım söyle bakalım kimmiş belki tanırız diyince Hatice tanımazsın gerek yok dedi .

Kemal telefonu çıkardı listeden okumaya başladı ilk 2 ismi tanımıyordum ama üçüncüsü benim herif idi sonra bilmediğim bir isim söyleyip beşinci isim ise seherin şu an burada olmayan abisi idi o an tepki veremedim kemal sonuçta kocamı tanımıyordu. Kızım kimse bişey anlamadan haticeyi kolundan tuttuğu gibi dışarı attı kemal en oldu daha ben yeni geldim niye yolladınız karıyı diyince durumu kurtarmak için o yoksa ben varım dedim . Cenk sen benden vazgecmezdin diyince sende gel dedim kızım ile seher de durumu anlamış Hatice ile gelenlerin bizimkiler olduğunu anlamasınlar diye paylaşıma dahil oldular.

Seher hakanı kızım ise serdarı aldı kemal kızımı gösterip neyin oluyor diyince annesiyim dedim birden gözü parladı hiç ana kız ile yatmadım kızar mısın dedi. Yapacak bişey yoktu o kaldırsın ben indireyim diyince herkes soyunmaya başladı kemalin siki cenk kadar olmasa da yeteri kadar kalın ve uzundu şimdi ben cenkin sikini emerken kızımda Kemal’in sikini emiyordu seher ise bizden ayrı serdar ile hakana saxo çekiyordu. Sikler yeterince büyüyünce kızımı seherin yanına yolladım kemalin sağı solu belli olmaz diyerek cenki kanepeye oturttum domalarak sikini emmeye devam ettim Kemal’e hadi kızımın kaldırdığını bende indir dedim .

Gençlerin aksine kemal amımı ve götümü yalayarak başladı vıcık vıcık olmuştum yeter hadi koy diyince serdara kızımı yanıma domaltmasını söyledi sonra hadi sen kızının ben anasının amına koyayım diyince serdar ben göte koyacağım daha bakire dedi . Kemal keşke anasına yalatıp kızına koyardım diyince ben Kemal koyacaksan köy yoksa cenk bekliyor diyince sikinin başını bir kaç kere amıma sürtüp sonra yavaşça sokmaya başladı aradan bir kaç dk geçince işinde ne kadar usta olduğunu anladım bizim gençler olsun kocam olsun çatır çatır sikerken kemal bazen hızlanıyor bazen yavaşlıyor bazen içimde sağa sola hareket ettirip sikini amımın her noktasında hissetmemi sağlıyordu.

Sonra kemalin beni sikerken kızımı okşadığını gördüm anlaşılan benden sonra kızımı sikmek istiyordu. Şansımı denemek için Kemal’e biraz da seheri sik istersen cenkte beni siker diyince bir kızıma baktı bir sehere baktı ikisi de aynı yaşta oldukları halde kızının götünü çok istiyorum dedi . Götse bende de var diyince kızım anne odada kemal abiden başka götümü sikmeye mi var neyin itirazı bırak alsın hevesini o kadar yardım etti dedi . Hakan o zaman hepimiz yer değişelim diyerek arkama geçti kemalde kızımın arkasında yerini aldı serdar ile cenk birbirine baktı cenk keyfim yerinde bana dokunma diyerek kafamı sikine bastırdı hakan da amıma koyarken kemalde serdarın genişlettiği kızımın götüne sokuyordu .

Seher ise serdara götten vermek istemediği için sikini ıslak mendil ile silip sırtüstü yattı serdarda bacak omuza şak şak sesleri eşliğinde sikiyordu. Hızlı sikmenin hızlı boşalması oluyordu birden sikini çıkarıp birazını amın üzerine birazını memelerine boşaldı. Kızım ise kemal abi içimde kastırma acıyor diyince amımı siktiği gibi içinde sağa sola hareket ettirip siktiğini anladım bu arada bir yandan hakanın sikmesi bir yandan kızımı izlemem benimde boşalmamı sağlamıştı.

Sonrasında kemal kızımın sırtına boşalmış cenke sen ne yapacaksın diyince ağzına boşalmak istiyorum dedi. Başka zaman olsa o sümüğümsü şeye hayatta izin vermezdim ama bu sefer itiraz edemedim ve cenk boşalmaya başladı bir kaç damla boğazımdan aşağı gitsede kalanını ağzımın içinde tuttum boşalma bitince banyoya gidip ağzımı çalkaladım . Kemal bundan sonra sizden para almayacağım hepsine olmasa bile ayda iki kere beni dahil edin yeter dedi. Haticeyi de dert etmeyin sade o değil bacısı da var çok geldiler buraya o yüzden ses edemez dedi .
Belki devam eder asi

Kızımın İntikamı 9

Hatice panik ile ne bu montaj doğru değil bu nereden buldunuz vs diye yalanlamaya çalışınca hakan telefonu çıkarıp Hatice’nin Kemal’e saxo çekerken söz ver küpeleri alacağına o zaman götüm senin dediği video izleyince Hatice telefonu almak için hamle yapsa da alamadı. Hakan telefonu alsan da kopyası var direnme zaten başka bir sürü var tek tek açmayalım şimdi diyince Hatice bunları sana kim verdi dedi . Hakan seni sikeni tanımıyor musun hem beraber video çek hem kim diye sor ne güzel iş değil mi dedi. Hatice yenilgiyi kabul etmiş ne istiyorsunuz diyince kızım 3ü seni sikecek biz izleyeceğiz belki bende katılırım dedi .

Hatice bir bana bir kızıma baktı ama bişey demedi son bir umut sehere baktı sen hocasın ders veriyorsun bişey demeyecek misin diyince seher hocalar da kadın senin canının istediğini ben daha fazla istiyorum dedi . Yapacak birşeyi kalmayan Hatice soyunmaya başladı peşinden gençler soyundu cenkin sikini gören Hatice bir an duraksadı ve tek tek sikeceksiniz değil mi dedi. Seher gülerek farkımız yok demedim mi ben sana daha önce 3ünü ben aldım sende alırsın dedi . Hatice sehere yakıştıramıyordu herhalde seher serdarın önüne eğilip siki komple ağzına alınca gözleri faltaşı gibi açıldı artık anlamıştı kurs hocası seherin başka maharetleri olduğunu. Şimdi gençler haticeyi araya almış sıra ile siklerini emdiriyordu cenk baslayalim mı diyince Hatice bişey demeden domalıp belini çukur etti amı götü kabak gibi açılmıştı. İlk hakan kalın ama kısa aikini kıllı amın arasındaki pembe deliğe dayayıp sokmaya başladı az inlese de fazla ses çıkmadı haticeden sonra serdar önüne geçip sikini ağzına verdi . Biraz böyle sikince cenk sıra bende dedi Hatice serdar bakıp sıra sende değil mi diyince serdar sen yalamaya devam et ben götcüyüm dedi .

Cenk sikini az tükürükleyip amına koymaya başlayınca Hatice tuz bir çığlık attı yavaş seninki büyük diyince cenk daha yarısı gitmedi diyip kalanını kökledi peşinden Hatice de çığlığı bastı ama kısa sürdü hemen alışmıştı hatta zevk alıyordu. Kızım hemen müdahale edip anamı üçünüz aynı anda siktiniz şimdi yaptığınız ödül dedi . Hatice bu sefer bana baktı ben gülerek seher ile beni 3 kızımı ise 2 kişi sikti sende bakire olmadığına göre 3 kişiye bişey demezsin dedim . Hemen cenk yere yatınca seher hemen sizin kastınız bizemi hakan sen alta yat dedi sonra haticeyi şike oturttup serdara sıra sende dedi normalde vazelini kullandığımız halde aerdar tükürük ile Hatice’nin dur yavaş acıyor demesine aldırmadan götünü sikmeye başladı . Hatice son bir umut cenki boşaltırım diye saxo çekse de cenk kolay boşalan biri değildi 10 dk sonra serdar ben boşalacağım diyerek sikini çıkarıp Hatice’nin götü üzerine boşaldı hakan ise altta rahat gir çık yapamadığı için boşalmamıştı.

Seher insafa gelip çantadan vazelini çıkardı cenke verdi yırtılır falan hastanede uğraşmayalım dedi . Cenk bolca sikine ve Hatice’nin götüne vazelini yedirip serdarın genişlettiği deliğe sikini dayadı şimdi her santiminde Hatice inlemiyor adeta bağırıyordu anlaşılan kemal götü yeterince genişletmemişti. Biraz sonra son kalan 3 parmak mesafeyi kökleyince kısa süreli nefesi kesilmiş ama benim gibi bayılmıştı. Yaklaşık 10 dk daha sikince alttan hakan ben boşalacağım diyince Hatice cenke çıkartma tekrar alamam içime boşalsın hal kullaniyorum dedi ve hakan boşalmaya başladı.sikinin yanından amın içinde ki spermler geri geliyordu. Bir süre sonra cenk bişey demeden götünden çıkarıp sırtına boşaldı. Hatice bittimi silecekmisiniz herşeyi diyince kızım daha bitmedi bende cezanı vereyim sonra gidersin diyince peki o zaman silecekmisiniz dedi. Kızım bişey demeden çantasından iri bir boy salatalık ve patlıcan çıkardı bu ikisini 10 kere sokup çıkar sonra git ama resim ve video olmaz sonra yine ceza vermek zorunda kalmayalım dedi .

Hatice nasıl olacak diyince kızım sırtüstü yatırıp bacaklarını memelerine değecek kadar geriye bastırıp haticeye tut gwri gelmesin dedi . Sonra patlıcanı vazelin ile ovarken haticede merakla izliyordu kızım patlıcanı Hatice’nin amına tamamen sokup ileri geri yaparak saymaya başladı 5te durdu Hatice niye devam etmiyor diye bakınca salatalığı eline alıp salladım daha bu var dedi . Aynı işlemi salatalık ile tekrar ama bu sefer göte sokarak yaptı patlıcanı sokarken sesi çıkmayan Hatice ikisi aynı anda girince yine ciyaklamaya başladı kızım son beş sefer diyip seheri de yanına alarak birisi amına patlıcanlı sokup çıkarırken diğeri salatalığı götüne sokup çıkarıyordu Hatice’nin feryadına alt kat dolu olsa kesin polis çağırırlardı . Sonunda bitmiş Hatice giyinmişti ama yürüyüşü paytaktı bu arada gençler duşlarını almış haticeye daha nereye gidiyorsun tek posta kime yeter dediler. Hatice korku ile yeter anam sikildi daha ne istiyorsunuz diyince seher bu kadar yeter birazda bizi sikin boşuna mı geldim dedi . Kızım haticeye bundan sonra bizimle ilgili bişey duyarsam senden bilirim bu sefer patlıcanı sokarım götüne şimdi gidebilrsin diyince Hatice hemen sıvıştı . Tam kapıdan çıkarken kemalde kapının önünde idi
Devam edecek asi