Kategori arşivi: Yetişkin Hikayeleri

Genç Teyzemle Tatilde

Selam arkadaşlar, ben Adana’dan Atay. Sizlere 2 sene önce başımdan Teyzemle geçen ve halen devam eden bir olayı anlatmaktan ve bunu sizlerle paylaşmaktan büyük bir haz duyuyorum. Teyzem 34 yaşında, oldukça bakımlı güzel ve tam bir hanımfendidir. Bundan 6 sene evvel evlendi, fakat evliliğini fazla sürdüremedi. Kocasının muhafazakar bir bey olması, giyimine kuşamına karışması ve şiddetli geçimsizlik, malum boşandılar. Teyzem küçüklüğümden beri hayallerimi süslemiştir. Teyzemle oyunlar oynamak, sürekli onunla vakit geçirmek hoşuma giderdi. Büyüdükçe cinsel arzularım da artmaya başladı. Etrafımda fiziğim nedeniyle birhayli kız vardı, ama ben Olgun Kadın düşkünü bir gencim. Teyzeme olan hayranlığım artık onu arzulamaya dönüşmüş ve onu istemeye başlamıştım. Hergün hergece, masturbasyon yaparken, zevkin doruğunda boşalmak için çıldırdığım anda, hayallerimi süsleyen o kadına, Teyzeme sahip olmak hiçte kolay olmayacaktı.

Teyzem Bankacıdır. Bankada bulunduğu pozisyonu gayet güzel, yıllardır sevilen, sayılan ve güven duyulan bir iş karakteri vardır. Bu yüzden onu sürekli şehir dışına ve yurtdışı seminerlerine gönderirler. 19 yaşındaydım o zamanlar. Annemle birlikte Teyzemi ziyarete gitmiştik. Teyzem Anneme, Temmuz ayının 15’inde Antalya’ya gideceğini söyledi. Antalya merkezde seminere katılacağını ve oradan da tatil yapmak üzere 10 günlüğüne Alanya’ya geçeceğini, hatta kalacağı Oteli bile ayarladığını söyledi. Annemi ve beni de çağırmıştı. Ancak çalışması nedeniyle, Annem gidemeyeceğini söyledi. Ben de fırsatı bulmuştum, şimdiden Teyzemin sırtını yağlamayı hayal ediyordum. Ve Teyzemden beklediğim cevap geldi, “Atay hayatım, seninle birlikte gidiyoruz öyleyse, dimi Teyzecim?” dedi. “Sen nasıl uygun görürsen Teyzecim!” dedim. Teyzem de, “İyi o zaman, 10 gün sonra valizini hazırla!” dedi. Mutluluktan uçmak üzereydim ama belli etmiyordum, olsa da olur, olmasa da olur havasını takınıyordum.

O gün geldi çattı, Uçakla Antalyaya uçtuk. Bizi Havaalanından yetkililer aldı ve bir Otele getirdi. Teyzem, bu Otelde 2 gün kalacağımızı, toplantıları bittikten sonra Alanya’ya gideceğimizi söyledi. Herşey tıkırındaydı. Teyzem toplantıdayken, ben de onun hayalini kurup 31 çekmekteydim. 2 gün geçti ve Otobüse atlayıp Alanya’ya gittik. Otel 5 yıldızlı ‘De Luxe’ bir Oteldi, gayet hoştu. Odaya çıktığımızda çok heycanlanmıştım. Neden diye sorarsanız, odadaki tek yatak 2 kişilikti. Teyzem, “Bu işte bir yanlışlık var!” diyerek, hemen Resepsiyonu aradı, ve ‘iki ayrı yatak rezervasyon yaptığını’ söyledi. Resepsiyondan Teyzemin rezervasyonunu inceleyip, bir yanlışlık yaptıklarını kabul ettiler, fakat malesef Otelde başka boş oda olmadığını, bizi başka bir Otele aktarabileceklerini, fakat o Otelin sadece 3 yıldızlı olduğunu, eğer şimdiki odada kalmayı kabul edersek, kendilerini affettirmek için, bize Otelin Sauna, Hamam, Fitness, Disco gibi etkinliklere ücretsiz giriş ve limitsiz içki kuponu vereceklerini söylediler.

Teyzem de kabul etti. Bana da gülerek, “Eminim tek yatmak isterdin, ama artık Teyzenle aynı yatakta yatmak zorundasın!” dedi. Ben sakince, “Önemli değil Teyze, birlikte yatarız!” dedim, ama içimden ‘Yaşadık!’ diye bağırmak, havalara uçmak geliyordu. İlk gün sadece yattık ve yorgunluk attık. Teyzemle aynı yatakta yatmak bile beni çıldırtıyor, kudurtuyordu. Teyzem çok yorgun olduğundan, yastığı görür görmez hemen uyumuştu. Ama ben heyecandan sabaha kadar gözümü kırpmadım. Uyuyan Teyzemin orasına burasına hafif hafif dokunmalar, bacağına bacağımı falan dokundurmalarla falan ilk geceyi geçirdik. Sabaha kadar, uyuyan Teyzemi seyrettim, o harika kokusunu içime çektim. Ertesi gün Teyzem kuponları değerlendirmek ve Otelin Saunasına gitmek istediğini söyledi, ben de ona eşlik ettim. Teyzem bikinisini, ben de şortumu giydim, havlulara sarılarak gittik. Sauna çok sıcaktı, ben sıcağa pek dayanamıyordum. Ancak teyzemle de orada gayet güzel bir ortamdaydık. Teyzem iyice yumuşamıştı ve benden sırtına masaj yapmamı istedi. Sauna nerdeyse karanlıktı ve hep yabancı Turist çiftler vardı. Ben Teyzemin sırtını ovalarken, Turistlerden bir çift te havlularını çıkarmış sevişiyordu. Teyzem sıcağın da etkisiyle kendinden geçmişti, “Artık çıkalım, havuza girelim!” dedi. Benim sik kazık gibi olmuştu, havluda zor saklıyordum. Bildiğiniz gibi Sauna havuzlarına şortla giremezsiniz, çıplak giriliyor. Teyzem, benim şaşkın bakışlarım eşliğinde, havlusunu ve bikinisini çıkardı, çırılçıplak girdi havuza. Ben çıkaramıyordum. Teyzem, “Problem ne canım?” dedi. “Teyze birşey yok, ben girmeyim!” dedim. Teyzem sikimin kalkık olduğunu farketmiş, bana gülümseyerek, “Teyzecim ergenliktesin olur böyle şeyler, burda kimse kötü bakmaz, herkes çıplak! Hem yiğidin malı meydanda olur!” dedi. Ve içime su serpmişti. O cesaretle kendimi çırılçıplak havuza bıraktım…

Saunada çok rahatlamıştık. Saat 17:30’u gösteriyordu, akşam yemeğine daha birbuçuk saat vardı. Biz odamıza çıkmıştık. Saunada birbirimizi çıplak gördük diye, Teyzem oda’da da çekinmeden önümde üstünü değiştirdi. Böylece Teyzemin o harika vücudunu birkez daha çıplak görmüştüm. Teyzemin göğüsleri dimdik ve büyüklerdi. Amı ise yeni traşlı ve pasparlaktı. Resmen çıldırıyordum, ama Teyzemden çekiniyor ve ne yapacağımı bilmiyordum. Giyindik indik aşağı. Yemeğimizi yedik. Yemekten sonra Teyzemle gece eğlencelerine katılacaktık. Ogün Otelin Discosu ‘Köpük Partisi’ düzenlemişti. Katılanların çogunluğu yine yabancı Turistlerdi. Çok kalabalıktı ve göz gözü görmüyordu. Ses ve görüntü efektleri, Köpük yağmuru, içki, müzik ve dans harikaydı. Çok güzel eğleniyorduk. Teyzem de ufaktan götürdüğü Vodka’larla kafa yapmıştı. Ben ise Teyzeme gözkulak olmak için fazla içmedim… Ama Teyzem içtikçe içiyor, dans pistine kalkıyor, genç Turist erkeklerle (nerdeyse erotik denecek) dans ediyordu. Elimden birşey gelmiyordu, mecburen oturduğum yerden Teyzemi ve dans etiği genç erkekleri izliyordum. Discoda Teyzemle bir yakınlaşma yaşayamayacağımı anlamıştım. Ama Discodan sonrasını düşünüyordum, odaya yatmaya çıktığımızda, mutlaka Teyzemin sarhoşluğundan yararlanmalıyım dedim kendi kendime. Teyzem kafayı iyice bulmuş olmasına rağmen, Vodka’ları ardı ardına götürüyor, ve Turistlerle sanki ayakta sikişir gibi dans ediyordu. Vakit geceyarısını çoktan geçmiş, saat nerdeyse 03:00 olmuştu. Teyzem de artık Tilt olmuş, ne dediğini, ne yaptığını bilmiyor, ayakta duramıyordu. Teyzem zar zor gelip yanıma oturduğunda, onu odamıza götürmek için yerinden kaldıramıyordum. Sağolsun bir genç Turist yardımıyla Teyzemi odaya taşıdık, yatağa oturttuk. Turiste yardımı için, “Thank You!” dedim. Çocuk, önemli değil gibisinden güldü ve tam gidiyordu, fakat Teyzem kolundan tuttu bırakmıyor, çocuğu öpmeye çalışıyor, sikini elliyor, “Fuck Me! Fuck Me Please!” diyordu. Turist kendini Teyzemden zor kurtardı ve gitti…

Kapıyı kapadım ve Teyzemin yanına, yatağa geldim. Teyzem öyle bir sarhoş olmuştu ki, gözünü nerdeyse açamıyor. Bu sefer Teyzem beni yakalayıp yatağa çekti, sikime elliyor, beni öpüyor ve bana, “Fuck Me! Please Fuck Me!” diyordu. Bu da benim işime geliyordu tabi! “Yes Teyze! Yes!” diyerek Teyzemin üstünü başını çıkardım, çırılçıplak yatırdım yatağa. Sonra kendim de yıldırım hızıyla soyunup, Teyzemin yanına girdim. Teyzemin dudaklarını öpmeye ve göğüslerini yalamaya başladım. Teyzem artık hangi alemlerde geziniyorsa, gözleri kapalı, sadece, “Mmmhhhh, Good! Good!” diye inliyordu. Yalayarak aşağıya, Teyzemin amına geldim. Teyzemin amını yalamaya başladığımda, Teyzem saçlarımı koparırcasına tutarak, kafamı amına bastırıyordu. Teyzem bir süre daha inledikten sonra, dudaklarını ısırarak Orgazm oldu boşaldı. Artık hiç sesi çıkmıyordu, sadece gözleri kapalı bir şekilde mutluluktan uçuyordu…

Teyzemin bacaklarını aralayıp sikimi amına yerleştirdim ve gidip gelmeye başladım. Teyzemin amı, zaten az önce boşaldığından dolayı vıcık vıcıktı. Daha 2-3 kere sokup çıkarmıştım ki, yeniden titreyerek Orgazm oldu. Sonra beni göğsümden ittirerek, üstünden kalkmamı istedi. Ama ben daha boşalmamıştım, moralim bozulmuştu, “Hay amına koyum böyle işin!” diye söylenerek Teyzemin üzerinden kalktım. Ben üzerinden kalkınca, Teyzem yüzüstü döndü ve götünü yükseltti. İnanamıyordum, Teyzem götünden sikmemi mi istiyordu? Bunu anlamak için Teyzemin göt deliğini yalamaya ve parmaklamaya başladım. Teyzem, “Yes! Yes! Fuck my Ass!” diye inlemeye başladı. Teyzemin kasıklarının altına yastık koyarak götünü biraz daha yükseltim. Ve sikimi götünün deliğine dayayıp, yüklendim. Sikim Teyzemin götüne sonuna kadar girerken, Teyzem ağlıyor mu, gülüyor mu, yoksa zevkten inliyor muydu, öylesine garip sesler çıkarıyordu. Anlamadım, ama okadar da önemli de değildi, Teyzemin götünü yarım saate yakın siktim ve götüne boşaldım… Sonra yastığı altından alarak, sikim Teyzemin götündeyken, Teyzemi yan çevirip, arkasından sarılarak uzandım. Az sonra sikim küçülüp Teyzemin götünden çıktığında, Teyzem çoktan sızmıştı. Teyzemi sırtüstü çevirdim ve uzun bir süre, uyumakta olan Teyzemin vücudunu inceledim. Teyzemin vücudunun her detayını, her kıvrımını kafama kazımak istiyordum. Daha sonra göğüslerini okşadım, amıyla oynadım, Teyzem uyanır da birdaha amından siktirir mi diye, çünkü sikim yeniden kazık gibi olmuş, hızımı alamamıştım. Ne yaptıysam Teyzem uyanmadı. Ben de Teyzemi uyurken sikmeye karar verdim. Bacaklarını ayırıp arasına yerleştim. Teyzemin amına geçirdim, ve yarım saat, kırkbeş dakika siktim uyuyan Teyzemi. Sabah uyandığında kendisini siktiğimin farkına varsın diye de, göbeğine ve göğüslerine boşaldım. Sonra ben de uyudum…

Ertesi sabah uyandırma servisinin açtığı telefonla, ikimiz de çırılçıplak (ve benim sikim kalkık) vaziyette uyandık. Teyzem kendine gelir gibi olduğunda, dudaklarımdan öptü ve kalkık sikimi ve taşaklarımı avuçlayarak, gayet memnun bir halde, “Erkeğim Teyzesini ne de güzel sikermiş!” dedi ve beni üzerine çekerek sikimi kendi elleriyle amına yerleştirdi. Kahvaltıdan önce Teyzemle bir posta sikiştik ve duşumuzu alıp giyindik, öyle indik otelin kahvaltı salonuna.

Göz Görmese De Kalp Duyar

Haftanın yorgunluğu vardı üzerimde. Hele Cuma’yı birleştiren hafta sonu tatili aklıma geldikçe, bugün Perşembe günü de olsa yorgunluğumu daha yoğun hissediyordum. Seçil ile kararlaştırmıştık. Perşembe akşamından Ada’ya gidecek, Pazar günü dönecektik. Hem şehrin kalabalığından, kaosundan ve gürültüsünden kaçacak, hem de sakin bir yerde dinlenmiş olacaktık. Sonra elbette yine yoğun iş temposuna, bitmeyen işlere, gün aşırı toplantılara, gün aşırı yeni görevlere dalacaktık. Seçil’le iki kız plan yaparken, annesi Neval Teyze ve babası Hulusi Amca da gelelim demişlerdi. Ev onlarındı, gelmeyin diyemezdim tabii. Tabii Seçil’in âmâ abisi Şevki de gelecekti. Kışın ortası olmasına rağmen, Ada’da her türlü sakin yer bulup dinlenirim diye düşünüyordum. Hem severdim Seçil’in ailesini. Sevimli, cana yakın ve uysal insanlardır. Hele hele Hulusi Amca’nın hiç bağırdığını veya kavga ettiğini görmedim. O yüzden hep Neval Teyze ile ikisini ideal çift olarak görmüşümdür.

Neyse o gün iş yerinde günüm zor geçti, zaten Cuma tatil olduğu için, hem müdürüm, hem müşteriler sıkıştırıyor; bir yandan da uzun hafta sonu tatilimde Ada’da geçireceğim günleri hayal ediyordum. Eve uğramadan direkt iskeleye giderim diye, yanıma çantamı da almıştım. Mesai saatim biter bitmez, müdüre gözükmeden çantamı alıp kaçtım ofisten. Müdür son dakikada bana bir iş kilitlemesin diye. Metrodan iskeleye elimde çanta ile hızlı adımlarla yürürken, kış gününde bile terledim.

İskelede dolu ellerimle çantamdan telefonumu çıkarıp Seçil’i arayacakken, Neval Teyze ile Hulusi Amca’yı gördüm. Ve tabii yanlarında Şevki’yi. Neval Teyze Hulusi Amca’nın koluna girmiş, Şevki de kör bastonunu tutuyordu. Yine Neval Teyze ile Hulusi Amca’nın sevecen halleri dikkatimi çekti. Üçü de güler yüzle karşıladılar beni. “Didem, bugün çok tatlısın” dediler ve her zamanki gibi benim yüzümde güller açtırdılar. Sonra Neval Teyze evlerinden alt katlarına su bastığını; ustanın yarın sabah gelip yapacağını; o yüzden Ada’ya gelemeyeceklerini anlattı. Şevki de sizinle gelir mi diye bana sordu. Şevki’nin ne zararı olabilirdi ki. Hem zaten onların eviydi Ada’da. Seçil de yoldadır herhalde deyip, Neval Teyze ile Hulusi Amca’yı uğurladım. Şevki de sevinmişti, bizimle Ada’ya gideceği için.

Şevki ile iskelede turnikeden geçiş yaptıktan sonra, Seçil’i aramak aklımıza geldi. Şevki’yi henüz boş olan bekleme salonunda bir banka oturttum ve Seçil’i aradım. Seçil, yanında patronu olduğu için sessiz bir şekilde birazdan ararım deyip hemen kapattı telefonu. Saate baktım, o anda Şevki sanki benim saate baktığımı görmüş gibi sordu: “Kaç dakika var, vapura?” diye. “17 dakika” dedim. Sanki biliyormuş gibi, “Yetişemez Seçil” dedi. Ben de anlamıştım zaten. Gün içinde ikimiz de yoğun olduğumuz için konuşmamıştık. Sadece akşam son vapurda buluşuruz diye konuşmuştuk önceden. Ne bilebilirdim ki, onun gelemeyebileceğini. Şimdi Şevki ile baş başa kalmıştık.

Şevki bankta sakince oturmaya devam ederken, ben neredeyse onun etrafında tavaf ediyordum. Şevki de, “Hadi sen de otur, nasılsa yetişemeyecek” diyordu. Biliyordum artık, Seçil’in gelemeyeceğini. Bütün günün koşuşturmasından, artık oturmaya da alışamamıştım.

Sonra Şevki’nin kolundan tutarak vapura bindik. Hava durgun ve kış olmasına rağmen pek soğuk değildi. O yüzden vapurun arka tarafındaki açık alana oturduk. Havadaki sakinlik, kör olmasına rağmen Şevki’nin de dikkatini çekmişti. Ama o güzel manzaranın tadını çıkaramıyordu. Ada’ya yaklaştıkça artık bende heyecanın yerini, Ada’nın havasından mıdır, sakinliğe bırakmaya başlamıştı.

Ada iskelesinde, yine Şevki’nin kolunu tutarak indik. Şevki kör olmasına rağmen, benden çok gittiği için Ada’daki evlerine, o tarif etti, daha doğrusu yönlendirdi gideceğimiz yolu. İskeleden biraz uzaklaştıktan sonra, biraz patika yoldan takip edip Ada’nın arka tarafındaki koyun biraz üstündeki evlerine gittik. Evin anahtarını Şevki’den alıp açtım ve içeri girdik.

Eve girdiğimizde Şevki sanki her şeyin yerini ezberlemiş gibi, bastonunu bırakıp yanında getirdiği çantasından eşyaları yerleştirdi. Onu o halde görseniz, kör olduğuna inanmazdınız. Ben evin yabancısı olduğum için, onun işlerini bitirmesini bekledim önce. O da sonra fark etti, benim onu beklediğimi. “Sen bu gece Seçil’in odasında kalabilirsin, Didem” dedi. Biraz çekingen bir şekilde Seçil’in odasına gittim, çantamı bıraktım. Seçil düzenli ve temiz kızdır. Zaten, Seçil temiz bırakmasa bile Neval Teyze o odayı, hiç bir şekilde dağınık kalmasına izin vermez. Odada tek başıma oturacak değildim, sonra salona geçtim. Bu eve çok değil, iki yada üç kere gelmiştim. Birinde bir hafta kadar kalmıştım. Geldiğimde genelde Seçil ile takıldığım için Şevki’yi çok yakından tanımıyordum. Hatta bir keresinde Ada’nın tenha koylarında yüzelim diye evden çıktığımızda Şevki’yi de yanımıza vermişlerdi. Şimdi düşünüyorum da, o zaman bize ağırlık olur diye tavır yapmıştım. Şevki de biz ne dersek onu yapmıştı garibim, o gün. Havlusunu serer yere oturtur, sonra biraz denize sokar, bizim eğlencemizi bölmesin diye tekrar havlusunun oraya geri oturturduk. Ne hayvanmışız, şimdi aklıma geldi de. Ha, bir de Seçil ile belimize kadar suya girip, mayomuzun altını çıkarıp elimizde sallamamız geldi aklıma. Şevki görecek diye yapmamıştık tabii, hem Seçil niye öyle yapsın. Şevki ne de olsa abisi. Ben de onu Şevki’yi düşünerek yapmamıştım, safi yaramazlıktı işte. Şevki de bizim kahkahalarımızın sebebini anlamamıştı bile ama gülümsemişti.

Salonun köşesinde eski oyma desenli bir koltuk, iki yanında sehpa vardı. O koltuğa bir ud dayalı idi. O udu bu evde daha önce de görmüştüm, ama pek ortalıkta durmazdı. Hemen sordum Şevki’ye. “Sen mi çalıyorsun bu udu” diye. Şevki de, “Ben körüm diye beni hemen müzisyenliğe mi yakıştırdın” diye şaka yaptı. Hulusi Amca’nın çaldığını biliyordum da, Şevki’nin de heves edip çalacağını düşünmüştüm. Çalıyormuş ama mütevazı olduğu için, çalmıyorum demişti. Sonra ön taraftaki balkona çıktık. Manzara çok güzeldi, biraz tepede olduğu için deniz ayaklarının altındaydı. Evin altı dik bir yokuş olduğu için, önünü kapatan da yoktu. Balkonda otururken rüzgarsız hava Şevki’nin dikkatini çekti. “Fırtına yaklaşıyor” dedi. “Nereden çıkarıyorsun Şevki” dedim. “Sanki hava durumu kahinisin mübarek” diye ekledim. “Yarın görürsün” diye iddialı konuştu. Biraz sessizlik oldu, sessiz ve sakin koyu izledim. Şevki de manzarayı görememesine rağmen, havasından ve sessizliğinden etkilenmişe benziyordu. Güzel manzaraya rağmen sıkılma emareleri göstermeye başlayınca Şevki, “Sen yerinde duramaz mısın?” diye sordu bana. “Neden.. Niye sordun ki?” dedim. Bunun üzerine “İskelede ben otururken bile yerinde duramadın. Saati sordum, 17 dakika var dedin. Sonra o 17 dakika senin için de, benim için de aynı sürede geçti. Ben o 17 dakikayı sıkılmadan, hatta ortamı dinleyerek ve tadını çıkararak geçirdim. Çünkü 17 dakika içinde yapabileceğim başka bir şey yoktu. 17 dakika sonra da zaten ikimiz de vapura binecektik. Sen o anın tadını çıkaramadın. Sonra buraya geldik. Şimdi yine sakin ve güzel olduğunu tahmin ettiğim manzara var, ve sen yine sanki buranın da tadını çıkaramayacaksın” diye uzun bir tirat attı. Haklıydı, sonuna kadar hem de. O kadar etkilenmiştim ki sözlerinden. O anda odaya dönmek için ayağa kalkmış olsam da, balkondaki sandalyeye tekrar oturdum. Sonra o manzara, o sessizlik, olduğundan daha muhteşem geldi bana. Artık geçen saniyeleri saymıyordum. Arada bir Şevki’ye bakıp, onun ne kadar da ağırbaşlı olduğunu düşündüm. Kesinlikle kıymetini bilmediğim bir değer imiş, Şevki.

Bir süre balkonda oturduktan sonra, Şevki teklif edince içeriye geçtik. Şevki annesi Neval Teyze’nin hazırlayıp gönderdiği nevalelerden biraz atıştırdık. Sohbet ettik. Şevki’yi ilk defa bu kadar yakından tanıyordum artık. O beni belki, benim onu tanıdığımdan daha çok tanıyordu. “Birer Türk kahvesi içelim mi” diye sordum, yemekten sonra. “Senin elinden olursa neden olmasın” dedi. Sonra cezve nerede, fincanlar nerede diye mutfak dolaplarına bakındım. Şevki ben bulamayınca, sanki gözleri görüyormuş gibi, fincanların olduğu dolap ile, cezvenin olduğu çekmeceyi açıp bir hamlede gösterdi. Çok şaşırdım, gözleri görüyor sandım. “Eğer aldıklarını yerine koyarsan, daha sonra kolayca bulabiliriz” deyince, her eşyanın yerini ezberlediğini anladım. Ona salona geçmesini, ben kahveleri yapıp getireceğimi söyledim. Bir tepsi ile iki fincan Türk kahvesini salona götürdüm. Şevki’nin oturduğu berjer koltuğun sehpasını biraz önüne çektikten sonra kahvesini eline verdim. Karşılıklı kahvelerimizi içtik. Kahve içmeyi sevdiğini ama annesinin, ona sıcak içecek yapmayı yasakladığını anlattı. Buzdolabından istediği soğuk içeceği alabiliyormuş, parmağıyla bardağı doldururken seviyesini kontrol edebildiği için. Ama sıcak içecekleri koyamıyormuş. Kahvemizi yine sohbet ederek içtik. Bitirdikten sonra kahvesini, berjer koltuğun yanındaki sehpanın eski yerine koymaya çalıştı ve tabii ben önüne çektiğim için fincan yere düştü. Biraz kızar gibi, “Bu evde eşyaların yerini değiştirmesen iyi olur, küçük hanım” dedi. Hemen yere düşen fincanı aldım yerinden. Neyseki kırılmamıştı. Biraz içindeki telve yere dökülmüştü, o kadar. Mutfaktan bez alıp, sildim yeri. Tepsiyi ve kendi fincanımı da mutfağa götürdüm.

Salona geri döndüğümde telefonumdan ne bir arama, ne bir mesaj veya uyarılarla beni sürekli rahatsız eden telefondan da ses gelmemişti. Nedense bana tuhaf gelmemişti. Meğer bir sebebi varmış. Bu evde, arka mutfak balkonu dışında pek telefon çekmezmiş. Ada’nın arka tarafında olduğumuz için. Televizyon açalım dedik, onda da sıradan kanallar dışında birşey yoktu ve benim ilgimi çekmedi. Yine Şevki ile başbaşa kaldık. O birşeyler anlattı, ben ona birşeyler anlattım. Bu kadar şeyi nereden biliyorsun dedim. “Kitap mı okuyorsun” diye sordum. “Keşke okuyabilsem. Bende üç tane Braille alfabesi kitap var. Üçünü de defalarca okudum. Çok pahalı olduğu için, ancak sesli kitap dinleyebiliyorum” dedi. Ben de fırsatım oldukça okurdum, ama okuyabilmenin bir lütuf olduğunu farketmiştim, Şevki’nin söylediklerini duyunca.

Zaman zaman sessizlik, zaman zaman da uzun sohbetlerle geçen akşamın ardından artık yatalım dedik. Şevki yatmadan önce panjurları kapatmamızı istedi. Elinden geldiğince o da bir iki panjuru kapattı. Panjuru kapattıktan sonra, ışıkları kapattığımızda ev kapkaranlık olmuştu. Şevki için değişen birşey yoktu. Zaten o karanlık görüyordu heryeri.

Ben yatmadan önce mutfak penceresinin oradan telefona mesaj gelmiş mi, arayan olmuş mu diye baktım. Telefonsuz da bir akşam geçirebildiğim için kendimi tebrik ettim.

Şevki nasılsa kör diyerek, evde de kimse olduğunu bilerek kapıyı açık bırakarak Seçil’in odasına girdim. Pijamalarımı giydim ve temiz çarşaflı yatağına girdim. Yeni gittiğim yerde uyumakta zorlanırım, hele başkasının eviyse. Panjurlar kapalı ve karanlık olduğundan mıdır, yoksa Ada’nın sakinliğinden mi, hemen dalmışım uykuya.

Sabah panjurlar kapalı olduğu için geç kalktığımın bile farkında değildim. Şevki’nin ayaklanıp evin içinde hareket etmesinden sabah olduğunu farkettim. Ne kadar da güzel uyumuşum. Kendimi dipdiri ve dinlenmiş hissettim. Yataktan kalktıktan sonra önce yatağı düzelttim, bulduğum gibi bırakma düşüncesiyle. Sonra pijamalarımı çıkardım. Sütyensiz yattığım için memelerim açıktaydı. Kendi başıma olduğum için, bunun önemi yoktu ama tam o sırada Şevki neşeli sesiyle “Günaydın” diyerek kapıya gelince kendimi çıplak hissettim. Gayrı ihtiyari memelerimi kapatmaya çalıştım. Sonra kendimi aptal gibi hissettim, Şevki’nin kör olduğunu hatırlayınca. Yine de külodumu değiştirirken tereddüt ettim. Duş alsam da almasam da, her gün iç çamaşırlarımı değiştirirdim. Şevki durakladığımı farketti, “Bir şey mi arıyorsun” diye sordu. “Hayır, pijamalarımı katlıyorum” dedim. Bu arada ‘Belki sevişirim’ denilecek seksi iç çamaşırlarından getirmişim yanıma. Külodumu çıkardığımda kapıda bekleyen Şevki’ye baktım, sanki kör gözüyle benim çıplak halimi izliyormuş gibi çekindim. Her zamanki gibi donuk gözleriyle bir yere odaklıydı gözleri. Nedense rahatladım. Sonra seksi tangamı giydim. Kıç çatalımın arasından güzelce geçirip oturttum üzerime. Şevki bu sırada “Nasıl, rahat uyudun mu?” diye soruyordu. Ben de kısa bir şekilde, “Bebek gibi” dedim ve gülümsedim. Sonra evaze etekli elbisemi giyip odadan çıktım.

Panjurları tek tek açtım. Hava yine kapalıydı ama bu sefer rüzgarlıydı. Şevki kahvaltı hazırlamak için beni beklemişti. Kendince yapabildiği kadar kahvaltılıkları masaya sermişti. Ben çayın suyunu ocağa koydum. Kışın pek kalınmadığı için kahvaltılık çeşidi az geldi, iskelenin oradaki marketten bir şeyler alayım diye evden çıktım. Hem ekmek de alırdım. Yolda Seçil’i aradım, o da galiba bugün gelemeyeceğini, vapurların fırtına sebebiyle iptal edildiğini söyledi. Bugün de Şevki ile baş başa idik yani. Benim için sorun yoktu ama Seçil gelememiş oldu Ada’ya. Seçil’le telefonda konuşurken markete gelmişim. İstanbul’dan bile pahalı buldum marketi, ama yapacak birşey yoktu. Birkaç çeşit birşey ve ekmek aldım. Dönüş yolunda patikalardan eve giderken bir rüzgar geldi ve evaze eteğimi kaldırdı. Bir elimde poşet olduğu için zar zor eteğimi tutabiliyordum. Hele yokuş yukarı yürürken, rüzgar daha kuvvetli eteğimi havalandırıyordu. Bakındım etrafa, gören var mı diye. Zaten evin etrafında fazla yerleşim yoktu, olsaydı da kışın kimseler yoktu. Eğer birileri olsaydı, tangalı kıçımı göreceklerdi diye kendi kendime güldüm.

Eve dönünce Şevki’ye söyledim fırtına nedeniyle vapurların iptal olduğunu. Tabii Seçil’in de gelemeyeceğini. “Dün sana söylemiştim, fırtına geliyor diye” dedi Şevki gururla. “Vallahi tam bir hava durumu uzmanısın Şevki. Bravo” dedim. Gülüştük. Uzun uzun ve rahat bir kahvaltı yaptık Şevki ile. Şevki’ye anlattım, eve dönerken rüzgarın eteğimi havalandırdığını. “Keşke görseydim” diye şaka yaptı. Şevki’yle artık daha rahat konuşuyordum. Önceden hep yanımızda birileri olduğu için, samimiyetimiz olmamıştı.

Kahvaltıdan sonra masayı ben topladım. O salona geçip yine normalde babasının oturduğu berjer koltuğa kuruldu. Ben masayı topladıktan sonra birer Türk kahvesi yaptım. Kahve sürprizime bayıldı. Bu sefer sehpayı çekmedim önüne. Kahve içerken sessiz kaldığımız anlarda bile huzur hissettim. Genelde birisiyle konuşurken sessizlik, garip bir hava estirir, birkaç saniye bile olsa. Kahve bittikten sonra mutfağa götürdüm. Yine telefona mesaj gelmiş mi, arayan olmuş mu diye bakmaktan kendimi alamadım.

Salona tekrar döndükten sonra “Balkona çıkıp biraz hava alalım mı?” diye sordum, “Olur ama pek fazla kalabileceğimizi sanmıyorum. Hem rüzgar, hem yağmur var” dedi. Yine de meraktan çıkmak istedim. Dediği gibi, balkona çıktıktan sonra, rahat edemedik. Hem de biraz ıslandık. En iyisi pencereden puslu havada denizin manzarasına bakmak daha güvenli diye düşündük. Tabii o manzaranın keyfini Şevki çıkaramıyordu. Bunu ona söylediğimde, “Senin yanında olmam yeterli” demişti. İlk defa benimle ilgili bir hissini dile getirmişti. Yoksa benden hoşlanıyor muydu? Sevilmek elbette güzel bir duyguydu. Kırılgan birisi olduğu için onu incitmek istemiyordum. Susarak cevap verdim.

Sonra tekrar oturduk yerlerimize. Sohbet bir noktada tıkanınca, Şevki’ye “Şu udu al da birşeyler çal” dedim. Biraz nazlanarak aldı. Bilmediğim şarkılardan başladı. “Sakin geceler suziş-i hicranımı andım” dedi. Sonra sözlerini bile hatırlayamadığım eski şarkılardan çaldı. Biraz detone ama düzgün çıkan sesi, tüm amatörlüğüne rağmen etkileyiciydi. Çünkü hissederek çalıyordu. Beni de etkilemişti. Daha sonra, “Sen hiç kimseyi sevemezsin.. sevmeyeceksin” diye bir şarkıyı söyleyince içim cız etti. Bu şarkı bana mıydı? Galiba öyleydi. Çünkü, ondan sonra söylediği şarkı “Seni ne çooook sevdiğimi, söylesem de bilemezsin” diyordu. Artık dayanamadım, udu elinden aldım. Dizinin dibine çöktüm ve başımı dizine yasladım. O da narin elleriyle başımı okşuyordu. Sanki parmaklarıyla yüzümü tanımaya çalışıyordu. Göz yaşlarımın süzüldüğünü farketti. Sonra benim yüzümü tutarak, yukarıya kalkmamı işaret etti. Kucağına oturdum. Yüzünü iki elimle tutarak nemli gözlerimle ona baktım. Sonra dudaklarına bir öpücük kondurdum. O da bana sarıldı. O bana, ben de ona sarılarak birbirimize iyice yaklaşmıştık. Ben onun donuk gözlerine bakıyordum. O ise, gözleriyle tanıyamadığı vücudumu parmaklarını dolaştırarak tanımaya çalışıyordu. Normalde yabancı birinin elinin vücudumda gezinmesine karşı rahat değilimdir. Ama Şevki öyle hassas dolaştırıyordu ki ellerini vücudumda, belki de ona karşı hissettiğim duygulardan, ona izin verdim. Memelerimi elbisemin üzerinden okşadı. Daha sonra bluzumun düğmelerin açarak elini rahatça sokmasını sağladım. Onun hiç öyle şehvetle bana dokunabileceğini düşünmemiştim daha önce. Berjer koltukta iki kişi pek rahat edemiyorduk. Onu kanepeye aldım. Kanepede yan yana otururken elini önce dizimin üstüne koydu, eteğimin altından. İstemeden bacaklarımı araladım. İlk erkek arkadaşım elini dizime koyduğunda onu nasıl terslediğimi hatırladım. Hassas parmakları bacaklarımın içinde hareket ederken heyecanlandım. Ben de onun yüzünü okşadım. Ellerini ustaca kullanıyordu. Sanki tanıyormuş gibi, külodumun içine soktu ve kukumu okşamaya başladı. Okşamak değildi sanki, parmaklarıyla kukumu görmeye çalışıyordu. Her milimini hassasiyetle dokunarak okşadı. Artık iyice tahrik olmuştum. Bu arada öpüşüyorduk. Birbirimizin elbiselerini çıkardık. Çırılçıplak kaldığımda nedense çok rahatlamıştım. Şevki’nin penisine baktım. Yan yana otururken yine o benim kukumu okşarken, ben de onun penisini tutup okşadım. Sertleşmişti tabii ki. Sonra ben yavaşça kanepeye uzandım. O da bir elini kanepenin arkalığına dayayarak bana doğru eğildi. Ben de onun penisini tutarak, kukuma doğru getirdim. Sanki o yolunu bilmezmiş gibi, kukuma girmesini sağladım. Daha önce hiç bu şekilde bir erkeği yönlendirerek seks yapmamıştım. Şevki donuk gözlerle bana bakarak üzerimde gidip gelmeye başladı. Ben sıkılınca ve yalnızken çok mastürbasyon yapan bir kadınım. Mastürbasyona alışkın olduğum için normal seks yaparken pek nadir orgazm olurum. Bunda beraber olduğum erkeklerin etkisi var mı bilmiyorum. Seksten hoşlanıyorum tabii ki. Ama şimdi Şevki ile seks yaparken duygusallıktan mı, yoksa onun inanılmaz ritmi ve uzun süren git gellerinden mi, konsantre olup boşalabildim. O ana kadar sessizce devam ederken birden çığlık atmaya başladım. Şevki de beni cesaretlendirdi. “Lütfen konuşmaya devam et” dedi. Ben çığlık attıkça ve ses çıkardıkça o daha da hızlandı. O da inlemeye başladı. Onun boşaldığını anlayamadım. Çünkü bir süre daha gidip gelmeye devam etmiş. İçimden çıktığında hala sertti penisi. Doğrulurken kör yüzünün ilk defa böyle kızardığını farkettim. İkimiz de çok rahatlamıştık.

Seviştikten sonra giyinirken, ikimiz de kırk yıllık sevgili gibi rahattık. Giyindikten sonra Şevki sıcak içecek seviyor diye, ona taze çay demledim. Beraber içtik çaylarımızı. “İyi ki gelmişsin ve iyi ki fırtına çıkmış bugün” deyince ben, gülüştük. “Sakın Seçil’e söyleme” diye tembih etti. Ama Seçil benim en yakın arkadaşımdı. Benim için zor bir durumdu, ona anlatmak ve anlatmamak.

Şevki kültürlü bir beyefendi olduğu için onunla sohbet akıcıydı. Anlattığı şeyleri nereden öğrendiğine şaşırıyordum. Söylediğine göre çok sesli kitap ve çok podcast dinliyormuş. “Nasılsa zamanım bol” diyordu. “Keşke sizin gibi çalışsam da faydalı olabilsem” diye de hayıflanıyordu.

Akşam olunca yine pratik birşeyler hazırlayıp yemeğimizi yedik. İkinci akşam yemeğimizi de beraber yerken, sanki bir ev arkadaşıymışız gibi geldi. Gündüz sevişmemiz aklıma gelince de, sanki evliymişiz gibi geldi. Yemekten sonra televizyon açalım dedik, yine başbaşa sohbetimiz kadar eğlenceli gelmedi. Zaten ikimizin de pek televizyon alışkanlığı yoktu.

Gece yatmadan yine panjurları kapattık. Ben yine kapıyı açık bırakıp, Seçil’in yatağına yattım. Ama bu gece hava çok rüzgarlıydı. Panjurlar sürekli çarpıyordu. Eve her ne kadar alışmış olsam da, rüzgardaki panjur gürültüsü beni uyutmuyordu. Nedense korkmuştum. Tertemiz nevresimli yorganı boynuma kadar çektim. Dışarıdan ışık bile sızmıyordu ama sesler beni korkutuyordu. Uyuyamayınca kalktım. Başüstü lambayı yakıp, Şevki’nin odasına gittim. Altımda seksi tanga olmasına rağmen üzerimde çocuksu, çiçekli bir pijama vardı. Gerçi Şevki göremiyordu zaten. Şevki sanki yeni dalmıştı, ben seslenince uyandı. Telaşlandı, “Birşey mi oldu?” diye sordu. Panjur seslerinden uyuyamadığımı söyledim. Sanki o beni teskin edecekmiş gibi, yanına gittim ve yatağının kenarına oturdum. Başucu lambasını açtım. O da güzel ve şık bir pijama giymişti. “İstersen sen uyuyuncaya kadar yanında oturayım” dedi. “Gerçekten benim için yapar mısın?” dedim. Sonra kalkıp, odama yani Seçil’in odasına geçtik. Ben çocuk gibi, yine boynuma kadar çektim yorganımı. O da yatağın kenarına oturdu. Başüstü lambasını kapattık. Karanlıkta konuştuk biraz. Bana masal gibi geldi o konuşma. O yüzden onun da yanıma gelmesini istedim, yorganın altına. Sarıldık birbirimize. Bir süre konuşmadan sarıldık. İkimizi de uyku tutmamıştı. Sessizce söyleşmiş gibi birden sevişmeye başladık. Hangi ara çırılçıplak kaldık anlayamadım. Karanlıkta birbirimizi dokunarak hissediyorduk. Bir ara aşağılara inerek kukumu öptü ve yalamaya başladı. Sonra bu sefer kendisi bularak yolu, kukumun içine girdi. Bu sefer ikimiz de sesliydik. Rüzgardan sallanan panjurun sesiyle karışıyordu çığlıklarımız ve artık onu duymaz olmuştum. Şevki konuşmamı istiyordu. Ben alışkın değildim, sevişirken konuşmaya. “Sik beni” diyordum, “Ohhh.. ohhhh” diye sesler çıkarıyordum en fazla. Bilmiyordum sevişirken nasıl konuşulacağını. Yine uzun uzun gidip geliyordu. Sonra dönmemi istedi. Ben nasıl yapacağını anlamadım. Beni domalttı ve o şekilde sikmeye başladı. Kör haliyle beni domaltarak sikebileceğini hiç düşünmemiştim. Bu sefer sesinden boşaldığını anladım. Ama yine bir süre daha gidip geldi. İçimden çıktıktan sonra, ben yüzükoyun uzandım. O gitmesini isteyip istemediğimi sordu. Ben “Lütfen kal” dedim. Birbirimize sarılarak uyuduk. Artık panjur sesleri bana ninni gibi gelmişti.

Sabah yine bebek gibi uyumuş gibi dinç uyandım. Şevki uyanmış ama beni uyandırmamak için kıpırdamadan beni beklemiş. Kalkar kalkmaz panjuru açınca günün aydınlığı odaya doldu. Çıplaklığımı ve gece yaptığımız seksi, o ışıklarla anımsadım. Şevki’ye pijamalarını ve iç çamaşırlarını eline verdim. Giyinmeden odasına gitti. Zaten günlük elbiselerini giyecekti odasında. Ben yine iç çamaşırımı değiştirdim. Yine bir tangaydı, giydiğim külot.

Kahvaltı için yine iskelenin oradaki markete ekmek almaya gittim. Seçil Ada’ya günübirlik gelmenin bir anlamı yok diye gelmeyeceğini söyledi telefonda. Hava biraz sakinlemişti. Ara ara yine yağmur atıyordu gerçi.

Kahvaltımızı yine sakin ve uzun uzun yaptık. Sanki kırk yıllık çifttik. Adadaki son günümdü. O yüzden biraz hüzün de çökmeye başlamıştı, henüz sabahti halbuki.

Kahvaltı sonrası kahve keyfimizi yine salonda yaptık. Şevki ile ne dün gündüzki, ne de geceki sevişmemiz ile ilgili konuşmadık. Sanki spontane gelişen iki olaydı. İkisinde de içime boşalmıştı ve korunmamıştık. Acaba hamile kalır mıyım diye aklıma takıldı. Sonra da düşündüm, Şevki çocuk yapabileceğim bir beyefendi idi.

Kahvelerimizden sonra biraz ön balkona çıktık. Yağmur artık daha aralıklı yağıyordu. Biraz üşüsek de manzaranın ve sessizliğin keyfini çıkarmak için biraz uzun süre balkonda oturduk.

İçeri geçtiğimizde, son vapura kalmadan İstanbul’a dönmeye karar verdik. Artık ayrılacağımız düşüncesi ikimizi de hüzne boğdu. Bunu bir sevişmenin rahatlatacağını düşündüm. Şevki’nin dizinin dibine oturdum ve bacak arasını pantolonunun üstünden okşadım. Hoşuna gitmişti tabii ki. Sonra fermuarını ve kemerini açık sikini çıkardım. Penisi sertleşmişti. Penisini tutup başını emdim. Sonra yine kanepeye geçmesini söyledim ve eteğimin altından külodumu yana çekip üstüne oturdum. O biraz geriye kaykıldı. Ben gidip gelmeye devam ettim. Yine farkedemedim Şevki’nin boşaldığını. Dışarı sızmasından anladım. Ben artık daha kolay boşalmıştım. Galiba Şevki’ye alışmıştım. Daha önceki erkek arkadaşlarımla bu kadar kolay orgazm olamıyordum. Tam soyunmadığımız için hemen toparlandık.

Evden çıkmadan önce evi güzelce toparladım. Neval Teyze’ye ayıp olmasın dedim. Sonra eşyalarımızı alıp, Şevki ile iskeleye gittik. Vapurun gelmesine daha vardı. Ama bu sefer öyle sabırsız dolanmıyordum bekleme salonunda. Ada ve Şevki beni sakinleştirmişti.

Vapurda hava biraz rüzgarlı ve soğuk olsa da, yine arka tarafında oturduk. Birer çay aldık ve çaylarımızı içtikten sonra ona başımı yasladım.

Vapurdan inerken onun kolunu tutuyordum. Sanki erkek arkadaşımmış gibiydi, beraber yürürken. İskelede Seçil karşıladı bizi. İkimizle de sarıldı ve öpüştük. “Nasıl ben yokken, Şevki darladı mı seni” diye takıldı. Bu arada, Seçil abisi olmasına rağmen Şevki’ye hep ismiyle hitap ederdi. Ben de, “Yok canım, şeker gibidir Şevki” dedim. Ona bakışımdan birşeylerden şüphelendi Seçil. Zaten onlardan zor ayrıldım. İçimden birşeyler kopuyordu sanki. Bu pek böyle kalmazdı, elbet açıklayacaktım bir süre sonra. Bu duygularla evimin yolunu tuttum.

Karımla Saunada (2)

Cenk’in başını geriye attığını ve heyecandan mayosunun içine boşalırken homurdandığını duydum. Cenk’in işi bitmişti, kalktı ve bana eliyle (Çok iyiydi!) anlamında bir hareket yapıp saunadan çıktı. Cenk gider gitmez karım benden sikimi çıkarmamı, yalamak istediğini söyledi. Hemen karıma uyup sikimi mayomdan çıkardım. Karım döndü ve dizlerinin üzerinde durarak sikimi yalamaya başladı. Bir eli ise halen amını parmaklıyordu. Ben havlularımızdan birini alıp karımın üstüne örttüm. Duygular o kadar yoğundu ki, neredeyse kapının tekrardan açıldığını fark etmeyecektim. Cenk bu sefer Eda ile birlikte gelmiş ve karımın üstüne örttüğüm havluya rağmen, karımın bana sakso çektiğini anlamışlardı.

Ben havluyu çekiştirirken, Eda gülümseyerek, “Lütfen rahatsız olmayın, keyfinize devam edin!” dedi. Karım kafasını kaldırıp, “Hoş geldiniz!” diyerek saksoya devam etti. İkisi birlikte saunanın diğer tarafına oturup karımın bana sakso çekmesini izlemeye başladılar. Onlar da yaramazlık yapacaklar mı diye, ben de merakla ve dikkatli bir şekilde onlara bakıyordum. Eda gözümün içine birkaç dakika gülümseyerek baktı. Sonunda elini sırtına atıp bikinisinin çengelini çıkardı ve göğüslerini serbest bıraktı. Yanında rulo halinde duran havluyu eline alıp bana gösterdikten sonra tekrar yanına bıraktı ve gözleriyle bana karımı işaret etti. Benden karımın üstündeki havluyu kaldırmamı istiyordu. Havluyu kaldırdım, kenara koydum. Şimdi karımın bana sakso çektiğini net bir şekilde görebiliyorlardı.

Cenk Eda’nın göğüslerini elleyince, Eda Cenk’in eline vurdu ve gözlerimin içine bakarak kendi göğüslerini okşamaya başladı. Ben karımın bana sakso çekmesi ve Eda’nın benim görmem için kendisiyle oynamasından dolayı neredeyse boşalmak üzereydim. Eda benimle göz teması kurarken kalkıp bikinisin altını da çıkardı. Tekrar oturup bacaklarını ayırdı, kılsız bir amı vardı. Sonra elini amına atıp parmağını içine soktu. Parmağını çıkarıp ağzına götürdükten sonra benimle göz temasını bozmadan parmağını yalayarak temizledi. Ben zevkten delirmek üzereydim ve Eda bunu biliyordu.

Eda tekrardan parmağını amına soktu, bu sefer çıkardıktan sonra bize doğru gelip gülümseyerek parmağını ağzıma yaklaştırdı. Ben iştahla emmeye ve tadına bakmaya başladım. Eda göğüslerini yalayabilmem için öne eğildi. Bunu yaparken elini karımın meme ucuna götürüp sıkmaya başladı. Karım bana sakso çekmeyi bıraktı ve sırt üstü uzandı, Eda karımın göğüsleriyle oynarken benim Eda’nın göğüslerini yalamamı izlemeye başladı. Birkaç dakika sonra Eda göğüslerini ağzımdan uzaklaştırıp karıma yöneldi ve nazikçe karımın bikinisinin altını çıkardı. Şimdi ikisi de çırılçıplak kalmıştı. Eda karımın bacaklarının arasına uzanıp karımın amını yalamaya başladı. Ben de karımın boşta kalan göğüsleriyle oynamaya başladım. Bir dakikadan az bir sürede karım titreyerek ve inleyerek şiddetli bir şekilde orgazm oldu.

Eda karımın amını yalamaya devam ederken, karım molaya ihtiyacı olduğunu söyleyip Eda’nın başını amından uzaklaştırdı. Eda ayağa kalkıp karımın oturur pozisyona gelebilmesi için yardım etti. Karım oturup nefesinin düzelmesini beklerken Eda önüme geldi ve gülümseyerek elini sikime attı. Sikimi dimdik tutarak kucağıma geçti, sikimi inanılmaz derecede sıcak ve ıslak olan amına alıp oturdu. Göz temasını bozmadan üstümde zıplamaya başladı. Zaten deminden beri boşalmamak için kendimi zor tutuyordum, birkaç dakika içerisinde yoğun bir şekilde boşaldım. Döllerimin amının içine fışkırdığını hissedince Eda’nın gözleri fal taşı gibi açıldı ve durdu. Sonra gülümseyerek, boşalmış fakat henüz sertliğini kaybetmemiş sikimin üstünde orgazm olana kadar zıplamaya devam etti. Orgazm olunca dudaklarıma yumuldu, sikim amının içinde küçülene kadar öpüştük. Eda ile öpüşürken aklıma karım geldi, başımın ne kadar belada olduğunu merak ediyordum. Dudaklarımı Eda’nın dudaklarından kurtarıp karıma baktığımda, Cenk’in karımın amını yaladığını gördüm.

Eda kucağımdayken Cenk’i iş başında izlemeye başladık. Cenk bankta oturmakta olan karımın bacakları arasına çömelmiş, yüzünü amına gömmüştü. Dilini hızla karımın am dudakları arasında aşağı yukarı hareket ettirirken, başparmağıyla da karımın klitorisini sıvazlıyordu. Birkaç dakika yaladıktan sonra Cenk başını kaldırdı. Karım zevk aracının geri çekilmesinden dolayı neşesi kaçmış gibiydi. Ama Cenk’in ayağa kalkıp da sikini tutarak karımın amının dudakları arasına sürtmesiyle neşesi tekrar yerine geldi. Karım, Cenk’in bir an önce içine girebilmesi için kendini öne doğru itmeye çalıştı. Cenk ise karımı daha da tahrik etmek için sikini sürtmeye devam ediyordu. Karım yine Cenk’i içine almak için ona doğru kendini itince, Cenk artık sikini karımın amına kökledi. Karım önce irkildi, ama hemen sonra Cenk’in işini kolaylaştırmak için dizlerini yukarı çekip bacaklarını iyice ayırdı…

Cenk’in karımı inlete inlete sikmesini izlerken, az önce boşalmış olmama rağmen sikim yeniden sertleşmişti. Eda sikimin sertleştiğini hissedince kucağımdan inip biraz sakso çekti, sonra da ellerini banka, hemen karımın yanına koyarak ayakta domaldı. Arkadan amına girdim. Eda’nın amı, önceki boşalmamdan dolayı içinde döllerim olduğu için kaygandı, ama tekrar içine girmek çok güzel bir duygu idi. Ben Eda’yı sikerken, Eda karımın göğüsleriyle oynamaya başladı. Cenk ve ben zaten birer kez boşaldığımız için bu sefer uzun süre dayandık ve birbirimizin karısını 2-3 kez orgazm edecek kadar siktik…
Cenk benden önce boşaldı ve karımın amından sikini çıkarıp karımın yanına oturdu. Karım havada tuttuğu dizlerini idirdiğinde karımın amından Cenk’in dölleri süzülüyordu. Şaşırtıcı bir şekilde Eda başını karımın amına indirdi ve karımın amından akan dölleri yalamaya başladı. Bu görüntü benim de boşalmam için yetmişti, adeta böğürerek Eda’nın içine boşaldım. Hissettiğim yoğun zevkten dolayı bacaklarım titriyordu, Eda’nın amından çıkıp kendimi karımın yanına zor attım. Eda da karımın amını yalamayı bırakıp Cenk’in yanına oturdu.
Dördümüz de yorulmuştuk, biraz uzanıp dinlenmeyi düşünüyorduk ki, saunanın kapısı açıldı. Otelin görevlisi kapıdan bize saunanın kapanma saatinin geldiğini söyledi. Biz mayolarımızı, karılarımız da bikinilerini giyince saunadan çıktık, saunanın önünde birbirimize iyi geceler dileyip ayrıldık. Karımla odamıza çıkıp, duş bile almadan yatağa uzandık. Kafamız yastığa değer değmez uykuya dalmışız…
O gecenin yorumunu da ertesi gün uyandığımızda yaptık. Ben olaylar tesadüfen gelişti diye bilirken, öyle olmadığını karım itiraf etti. Eda karıma saunayı gösterirken birlikte planlamışlar.

Boyut Meselesi 4. Bölüm

  1. bölüm

Tüm gece bizi delirttiği sütyensiz crop ve daracık taytıyla yataktaydı ve elinde telefonla takılıyordu.

E: “Biraz daha gelmesen sokağa çıkıp beni siken yok mu diye çığlık atacaktım.” dedi gülümseyerek.

C: “Bir arkadaşıma daha sakso çektin ve ağzına boşalttın.”

E: “Ağzıma boşaldığı o kadar belli oluyor muydu?” “Madem bunu anladın neden öpüşmeye itiraz etmedin başkasının döllediği ağzımı öpmeye itirazın yok muydu?” Beni köşeye sıkıştırıyordu.

C: “Şimdi konumuz bu değil, biraz önce rezil olduk diye ağlarken şimdi diğer arkadaşıma da aynı şeyi tekrar yaptın.” diyerek üste çıkmaya çalıştım.

E: “Ne demiştin bana,” dedi numaradan düşünüyor gibi yaparak sonra küçük bir kız gibi “Hah hatırladım bunun için senden ayrılacağımı düşünmüyorsun değil mi, ne var yani sakso çektiysen ağzın mı eskidi? “ dedi şeytani tonda gülümseyerek çok açık yenilmiştim. “ Ne var yani ikinci seferinde mi ağzım eskidi?” dedi “Hem de Iphone pro max kazandım.” diye ekledi.

C: “Ama bu yanlış Elif” dedim başka itiraz edebileceğim bir nokta kalmamıştı çünkü kendimi kendi ağzımla bertaraf etmiştim.

E: “Ayy inanmıyorum sana Can, beni Batuhan’ın o kocaman yarrağından kıskanmadın da Ahmet’in ufacık pipisinden mi kıskandın? “ dedi gülerek. Aslında benim kızdığım nokta davranışın devam etmesiydi ama bu noktayı çoktan es geçmişti. Ha 1 ha 1000 mantığı güdüyordu. “ Biraz daha beni bu halde bekletirsen sokağa çıkıp Batuhan gibi büyük yarraklı birini bulur ve kendimi siktiririm” diye fısıldadı şehvetle. Yarağım zaten uzun süredir dimdikti. Ve zaten çoktan kaybettiğim bir tartışmayı uzatmanın faydası yoktu. Ahmet’e sakso çekmesine ses çıkaramadığım zamandan kaybetmiştim…

Yatakta beni bekleyen azgın kadını daha fazla bekletemezdim. Üzerimi çıkardım sadece külotla yatağa tırmanırken;

E: “Sonunda beni becermeye karar verdin galiba sevgilim, doyur amcığımı sabaha kadar üzerimden inmeni istemiyorum.” diye isterik isterik söylenmeye başladı.

Daha da azarak üzerine çıktım ve öpüşmeye başladık. O kadar azmıştım ki her zamankinden farklı geliyordu tadı.

C: “Ohh aşkım, sanki dudakların gün geçtikçe tatlanıyor.” dedim ve tekrar öpmeye başladım. Dudaklarını somururken kendini kurtardı ve kulağıma fısıldadı;

E: “Biliyor musun hala ağzımı yıkamadım, Ahmet’in pipisine sakso çekmiş dölleriyle aromalandırılmış dudaklarım demekki sana daha tatlı geliyor” dedi… Böyle bir cevap karşısında afalladım. Ben şaşkınlaşmışken sevgilim tekrar dudaklarıma saldırıp somurmaya başladı ve onun haklı olduğunu bile bile karşı koyamadım. Tekrar şehvetli öpüşmemize döndük. Bu sırada orasını burasını mıncıklıyor, elim neresine gelirse morartıyordum muhtemelen. Dudaklarımız ayrıldıktan sonra;

C: “Sen nasıl bir orospuya dönüştün bir anda.” diyerek boynunu emmeye, somurmaya ve morartmaya giriştim.”

E: “Bir anda ha, ne bir anı. Sen beni buna kendin dönüştürdün.”

C: “Nasıl yani” dedim somurduğum yeri bırakıp tekrar başka yerden devam ederek.”

E: “ Ah sevgilim bugün arkadaşlarım gelecek, kalıp onları ağırlamama yardım eder misin ?” Beni taklit ediyordu. “ Sonra arkadaşlarım gelecek biraz daha şık giyin diye diye açık seçik giyinmeye teşvik etmedin mi. Hatta bugünkü siyah elbisemi de hediye almıştın. Sonra ne oldu biliyor musun arkadaşların ne zaman beni yalnız yakalasa flört etmeye çalıştı, sosyal medyaya koyduğum fotoğraflara alev yağdırmaya başladı.” dedi isterik isterik bende bu sırada cropu çıkarıp fırlatmıştım ve memelerini somurmaya başlamıştım. Bu kadarından haberim yoktu vay ibneler dedim içimden. “ Hiç itiraz etme Can efendi, beni sen peşkeş çektin onlara. Her fotoğrafıma alev atıp Can çok şanslıi. Yenge gene taş gibisin. Yenge çok iyi çıkmışsın. Özledik seni yenge. Gibi şeyler yazıyorlar. Bu sırada Can efendi de beni her cumartesi daha açık daha sexy giyinmeye teşvik ediyor, beni frikik vereceğim pozisyonlara sokmaktan çekinmiyor.” dedi

Memelerini somurduğum için arada inliyor, kesik kesik konuşuyordu.

E: “Ahh, bugün içeri bir girdim ki arkadaşın sikini açmış. Bu seninde hoşuna gitmiş olmalı ki beni Sik yarışması jüriliği için teşvik ettin.“ Dedi, o konuştukça haklılığını anlıyor ve git gide azıyordum. Yarağım nabız la beraber kasılıyordu. Artık o daracık amcığına girmek için sabırsızlanıyordum.

E: “Nasıl bir orospuyum ki sence bu yaşımda yarak jürisi oldum. Ben öyle bir kaşarım işte. Beni sen kaltak yaptın. Batuhan’ın o muazzam yarrağını görünce azacağımı düşünmedin mi?”

Artık gözlerini kapatmıştı “ Batuhan” diye fısıldadı sanırım onu hayal etmeye başlamıştı. Elim ayağım boşaldı.

E: “ Morarttın her tarafımı Batuhan, Can anlayacak sonra” diye fısıldadı. Gözü kapalı benimle sevişirken başkasını hayal ediyordu. Daha da sertleştim. Sadece hayal boyutunda kaldığı sürece sıkıntı yoktu.

E: “Gir artık içime Batuhan, ama yavaş ol… O bira kutusunu istiyorum artık içimde.” Demekki Ahmet Bamya, Mesut badem hıyarı ve Batuhan’da bira kutusu olmuştu. Yavaş olacak halde değildim azgınlıktan kuduruyordum ve Elif de farklı değildi. Amından akan sular külotu ve taytı aşmış yatağı göle çevirmişti. Amının olduğu yerde yarım metre çapında çarşaf sırılsıklamdı… Taytı ve külotunu aynı anda bir çırpıda çıkarıp attım ve amının girişine dayadım yarrağımı, “Yavaş ol Batuhan, çok kalın” diye fısıldadı.

Hiç beklemeden kökledim yarağımı.

E: “Ohh Batuhan, yırttın amımı ben sana yavaş demedim mi Can anlayacak sonra” Amının suyu yarağımı sırılsıklam ederken acemi bir oğlan gibi bu lafla daha 30 saniye olmadan kasıla kasıla içine boşalmaya başladım…

Boşaldığımı anlayınca Elif’in gözleri öfkeyle açıldı…

E: “Boşaldın mı Can?” diye sordu gözleri öfkeyle kısılmıştı. Biraz önce gözü kapalı Batuhan diye inliyordu… Suçlulukla başımı eğdim. “Bugün ikinci oldu bu, ben daha boşalmadım bile.” dedi üzerime gelerek.

C: “Özür dilerim aşkım bana ne oldu bilmiyorum. Telafi edeceğim…” Elif bir süre düşündü. sonra

Birden ne olduğunu anlamadığım bir şekilde başıma elleriyle bastırmaya başladı. Amını yalamamı istiyordu sanırım.

E: “Ah sevgilim, batuhan hayvanı yırttı amımı, içime boşaldı. Yala sevgilim beni…” Yeni fantaziye geçmiştik. Biraz önce döllediğim amı yalamak istemiyordum. Ama git temizlen demeye de cesaret edemiyordum.

C: “ Aşkım önce bir duşa mı girsek?” diyebildim cesaretimi toplayarak.

E: “Hayır, cezan bu erken boşaldığın için. Amımı yalayacaksın.” dedi emreder bir tonda. Suçluluk kötü bir duyguydu ve kontrol tamamen Elif’e geçmişti artık. O nasıl istiyorsa öyle oluyordu. Kafamı aşağı iten ellerine teslim oldum ve amının önünde pozisyon aldım. Islak ve pembe amcığı parlıyordu ve bir tane bile tüy yoktu. Ve yavaş yavaş beyaz döllerim delikten dışarı sızıyordu. Am dudaklarında döl vardı.

E: “Batuhan’dan hamile kalmamı istemiyorsan acele et aşkım.” diye fısıldadı hala tüm gücüyle kafamı amına bastırıyordu iki eliyle. Bu lafları içten içe beni gavatlığa motive ediyordu bunu sonradan fark ettim. Çünkü sadece fantezi sandığım her şey zamanla önce yatakta konuşulup sonra gerçeğe döndü…

Çekinerek tanıdık olan o amcığa yaklaştım daha farklı kokuyordu sanki… Ve yalamak zorundaydım… dölleri görmezden gelmeye çalışarak gözümü kapatıp dilimi uzattım. Aldığım tat am sularıyla karışmış döllerimin tadıydı. Hoşuma gitmeyeceğini ve kusacağımı sanırken hiç öyle olmadı. Elif yala aşkım iyice temizle amımı diye inlerken benim ilk baştaki çekingenliğim yerini normalliğe sonra da şehvete bıraktı. Amını şapur şupur yalarken uzun sürmeden Elif’de boşaldı ve ben oldukça azmıştım. 3. olmasına rağmen yarağım gene kalkmıştı. Yaklaşık 20 dakika aralıksız yaladıktan sonra Elif bir kere boşalmıştı ve benim yarağım kalkmıştı. Doğrulup sikmek için hamle yaptım

E: “Hayır, sadece yalayacaksın gene içime girdiğin gibi boşalmanı ve beni yarım bırakmanı istemiyorum.” dedi Oldukça bozuldum ama yapabileceğim bir şeyde yoktu. Eğer tartışıp kazanıp gene amına girip hızlı boşalırsam bu sefer iş başka yerlere gidecekti. Dilimde yorulmuştu ama yapabileceğim bir şey de yoktu. Güzel sevgilimi yalaya yalaya ikinciye boşaltırken Elif “ Ah Sevgilim, seni seviyorum başka erkeklerle sikişmeme ses çıkarmadığın için çok şanslıyım” dedi. Hala masum bir fantezi yapıyoruz sanıyordum ve mutlulukla ona sarılarak uykuya daldım.

—-

<

Boyut Meselesi 3. bölüm

  1. Bölüm

Boşalmanın rehaveti, içinde bulunduğum durumun garipliği ve Elif’in ne dediğini kafamda birleştirmeye çalışırken Elif parmaklarının ucunda yükselerek yanağıma bir öpücük kondurdu.

E: “Seni çok seviyorum aşkım.” dedi ve diğer yanağımı da öptü. “ Hadi gel üzerimizi toparlayalım.”

Doğru ya külotum döl içindeydi. Elif’imin siyah vücudunu tüm hatlarıyla saran elbisesine de Batuhan hayvanının dölleri bulaşmıştı. Ayrıca ağlamaktan makyajı da akmıştı. El ele tutuşarak odamıza geçtik. Ben külotumu değiştirirken Elif de elbisesini ve sütyenini çıkarmıştı. Gördüğüm manzara inanılmazdı çünkü Elif’in memelerinin ucu daha önce görmediğim kadar sivrilmişti ve yeşil donunun önü ıpıslaktı. Bu durum onu aşırı tahrik etmiş olmalıydı… Bana dönüp gülümseyerek

E: “ Sen arkadaşlarını daha fazla yalnız bırakma aşkım ben de makyajımı tazeleyip gelirim” diyerek yarı çıplak vaziyette makyaj masasına oturdu.” görüntüsü inanılmaz tahrik ediciydi ve aynadan gördüğüm yansımada hınzır bir gülümseme vardı. Ona sahip olduğum için ne kadar şanslı olduğumu düşünerek salona döndüm.

Kapıyı açar açmaz bir sessizlik ve gergin ortam oluştu gene. Batuhan lafa girdi

B: “Kusura bakma aga istemeden oldu, Elif çok çekici sende biliyorsun.” Lavuk müstakbel nişanlımın ağzına boşalmıştı ve özür bile dilemiyordu adam akıllı.

M: “ Hadi agalar biz kalkalım geç oldu artık…” diyerek ortamı yumuşatmaya çalıştı.

A: “ Aslında gidecektik de beklemezsek ayıp olur diye seni bekledik.” diyerek lafa karıştı.

Ayaklanacak oldular ancak müsaade etmedim.

C: “Saçmalamayın amına koyayım, oturun” sanki yaşananlar oldukça normal şeylermiş gibi davranıyordum. “ Elif de gelir birazdan birer bira daha içeriz aceleniz ne sanki yarın erken kalkacaksınız” dedim yarının pazar günü olduğunu hatırlatarak. Bu tepkim herkesi rahatlatmıştı. Düşününce zaten arkadaşlarımın bir günahı da yoktu. Herkes her şeyi gönüllü olarak yapmıştı. Bunca zamandır Elif’e bakıp azmalarından gizli gizli gururlanmıyor muydum? Güzeller güzeli sevgilime ağızlarının suyu akıyordu hepsinin, Elif de her zaman onlar geleceği zaman özenli giyinmiyor muydu? En sexy kıyafetlerini seçip özenle giyiyordu. Çoğu kadın, erkek erkeğe takılın deyip evi boşaltırdı ama Elif’im benimle kalıp arkadaşlarıma ve bana hizmet ediyordu hiç yüksünmeden. Hatta bu zamana kadar zararsız küçük şovlar sunuyordu. Gecelerinde de ikimizde daha şehvetli oluyorduk. Hatta Elif bana takılırdı “Hem tüm akşam hizmet ettiriyorsun hem de tüm gece amıma koyuyorsun. Niyeyse arkadaşların gelince tüm gece üzerimden inmiyorsun” diye. Bu zamana kadar anahtar kelimeydi sanırım burada. Çünkü bugün yaşananlar öne eğilip dekolte göstermek ya da domalıp göt yanaklarını göstermek, ufak sürtünmeler, flörtöz davranışlar gibi masum şeyler değildi. Boyut atlamıştık. Ve sonuçta Elif’ten ayrılamazdım. Kabullenmekten başka çarem yoktu…

Elif elinde 6’lı bira paketiyle kapıda belirdiğinde herkes küçük dilini yuttu. Bu zamana kadar Elif’imin şovlarına alışmış olan agalarım da bende onun bu kadar cesur olabileceğini sanmazdık. Üzerinde beyaz bir crop vardı ki altında sivri meme uçları ben buradayım diye bağırıyordu. Memelerini açıp gelse bu kadar tahrik edici olmazdı sanırım. Altında ise tayt şort vardı ki sadece yatarken giyerdi çünkü göt yanaklarında bitiyordu ve iyice yapışıyordu. Dolayısıyla sevgilimin her yeri ortadaydı. Normal yürürken bile am yarığı belli oluyordu. Kulağıma ancak duyabildiğim bir fısıltı geldi

M: “Oha amına koyayım, kevaşenin içinde sütyen de don da yok galiba.” göz ucuyla Ahmet’e doğru eğilip fısıldadığını gördüm.

A: “Sus amk duyacaklar” belli belirsiz bunu da duydum. Elif bunları duydu mu bilmiyorum.

Herkes nefes almadan Elif’i izliyordu ve kimse gizlemeye de çalışmıyordu artık. Elif biraların paketini açıp koltukta oturan bizlere birer birer dağıtırken öne eğilip verdiği dekolteden Mesut’un sütyen giymediği yönündeki tahminini doğrulamış oldu çünkü ucu sivri D cup memelerini ben gördüysem herkes görmüştü artık. Agalarımın kızarıp terlemesinden de belliydi. Elif’in gözü yerdeki kırık cetvele takıldı. Batuhan’a dönüp

E: “Lan sende de ne yarrak varmış cetveli kırmışsın.” Dedi. Halbuki cetveli yere düşüren kendisiydi.

B: “Ee öyle, Ahmet’inki gibi bamya değil benimki vurduğunu devirir.” dedi herkes gülüşürken Ahmet sinirlenip kızardı.

Elif of şimdi kim temizleyecek bunu diye söylenerek kırık cetvelin olduğu yere domaldı. Domaldı diyorum çünkü tam anlamıyla sikiş pozisyonu alarak domaldı belini çukurlaştırdı dizlerini yere koydu ve bacakları açıktı. Yerden kırık cetvel parçalarını toplarken sağa sola uzanıyor herkes pür dikkat taytın yapıştığı götünü ve am yarığını izliyordu. Kimse birasından bir yudum bile almadı. Sehpa’nın altına doğru uzandığında tayt aşağı doğru kaydı ve belinden kırmızı stringinin ipleri gözüktü. Yani Mesut’un külot giymediği yönündeki tahmini tutmamıştı. Elif teşhir gösterisini bitirip kalkarken bizlerin hali fenaydı.

Biraz önce donuma boşalmış olmama rağmen yarağım dimdik olmuştu gene. Göz ucuyla baktığımda Ahmet’in bamyası pantolonunun önünü biraz kabartmıştı. Mesut ise edepli davranıp yarağını gizlemeye çalışıyordu. Batuhan’ın ise öyle bir derdi yoktu. Devasa yarrağı pantolonun altından çadırı kurmuştu. Ki o da biraz önce sevgilimin ağzına boşalmıştı. Yani Elif’im herkesin yarağını kaldırmayı başarmıştı bu şovuyla.

A: “Lan dalga geçip durmayın zaten adil bir yarışma olmadı.” dedi.

B: “Oğlum kız cetvelle ölçtü işte daha ne kadar adil olacak?” yarışmanın kazananı olarak gururla konuşuyordu.

M: “Sana göre hava hoş aga, seninkini ağzına aldı, benimkini elledi sadece benimkini de somursa benimki de büyürdü daha.”

A: “Aga benimkine dokunmadı bile, benimkini de ağzına alsa büyürdü daha” dedi. Bu ibneler de sevgilime sakso çektirmeye çalışıyordu.

E: “Üzülme Ahmet’ciğim hem bamyanın küçüğü daha değerlidir.” diyince herkes gülmekten yere yattı. Ahmet’in ise yüzü fena halde asıldı. Gülüşmeler bitince Mesut’a dönüp “Seninki de sertti hadi büyüse büyüse olmaz ama en fazla 2 cm daha büyüsün adam 3.5 cm fark attı sana.” dedi Batuhan’ı kast ederek. Batuhan ibnesi ise kasıla kasıla oturuyordu. Mesut’un kolayca vaz geçmeye niyeti yoktu.

M: “Var mısın iddiasına” dedi yerinden doğrularak.

E: “Ne iddiası be? Mevzuyu uzatmayalım bence seninki de badem hıyarı olsun hadi.” dedi kıkırdayarak. Bu sefer Mesut bozulurken biz basmıştık kahkahayı. Ahmet’inde güldüğünü gören sevgilim “ Sen niye gülüyorsun, badem hıyarı bamyadan büyük.” diyince oklar gene Ahmet’e döndü herkes ona gülerken. Ahmet sinirle lafa girdi;

A: “Doğru ölçersen benimki en az 15 cm bamya değil dedi.” Hepimiz 12 cm olduğunu bilirken boşa bir çabaydı.

E: “ Evet bende geçen rüyamda gördüm bamya büyüyüp badem hıyarı oluyordu.” dedi ve biz gene yarıldık. Ahmet’in alnında mosmor bir damar çıkmıştı.

A: “Mesut’u boş ver benimle iddiaya gir. Eğer 15cmden az çıkarsa sana en son çıkan İ Phone pro max’i alacağım, eğer fazla çıkarsa da sen bana alırsın” dedi. Elif sevinmiş küçük bir kız gibi rol yaparak ellerini çırptı ve en tatlı sesiyle

E: “Bedava İ phone pro max’e kim hayır diyebilir.” dedi. Herkes gene gülüştü. Ancak buradaki herkes gibi Elif’de bunun bedava değil sakso karşılığı olduğunu biliyordu çünkü Ahmet’in ki anlamsız bir iddiaydı. Lafa karışma gereği hissettim;

C: “Agam boşuna parandan olma, zaten cetvelde kırıldı neyle ölçecek” dedim. Elif bana ters ters baktı.

E: “Oyun bozanlık yapma Can” dedi. Aşkım yerine Can demesi bana bir uyarıydı. “Bamyanın, badem hıyarı olduğu konusunda iddialıysan ben varım” dedi Ahmet’e dönerek.

A: “Varım ulan, ama harbiden cetvel kırıldı neyle ölçeceğiz?” dedi.

E: “O kolay, metre vardı alet çantasında” diyerek götünü kıvıra kıvıra metreyi almaya gitti. Odadaki herkes gene götüne kitlenmişti. İşler gene kontrolden çıkmıştı. Elif şimdi’de bamya mamya derken Ahmet’e sakso çekecekti.

Elif elinde metre ile gülümseyerek kırıta kırıta geri dönerken Ahmet ayağa kalkmıştı bile…

Bu sefer sanırım aşırı heyecandan Ahmet kemerini beceriksizce çözmeye çalışırken sevgilim;

E: “Öff bırak şunu” diyerek kemere saldırdı ve anında çözdü. Pantolonu ve Ahmet’in donunu indirmesi saniyeler aldı. Ahmet’in bamyası ortaya çıkınca

E: “Hanimiş benim küçük solucanım, o büyüyüp de kobra yılanı mı olacakmış yoksa” dedi ve hepimiz gülerken Ahmet’in kalkmış olan pipisi pörsüyüp küçüldü.”

C: “Aga kobra olacağım derken seninki küçülüp tırtıl oldu lan.” dedim ve herkes gene gülerken Ahmet’in sinirden eli titremeye başladı.

Elif durumu daha fazla uzatmanın gereksiz olduğunu düşünmüş olacak ki harekete geçti. Ahmet’in önünde diz çöktü. Küçücük pipinin kafasına bakmadan önce Ahmet’in sinirli gözlerine hızlıca bir göz attı ve işine koyuldu. Küçülünce 2-3 cm kalmış olan pipiyi rahatlıkla ağzına sığdırdı. Yanaklarının çökmesinden emmeye başladığını anladım. Elif emmeye devam ettikçe, pipi büyüyor mu büyümüyor mu anlamak imkansızdı çünkü herhangi bir tepki yoktu. Biraz sonra ağzından tükrükten parlayan pipi çıktığında Ahmet’in tamamen sertleştiğini anladım. Bizim sikimizi tamamen alamayan Elif Ahmet’in sikini tamamen sığdırabiliyordu ağzına. Birkaç tur başının etrafında dilini gezdirdi sonra taşaklarını öptü ve bunlara neden gerek vardı bilmiyorum. Sözde sadece ölçüm yapıyorduk ama ucunda Iphone olduğu için sanırım boşaltmak istiyordu. Birkaç kere am siker gibi ağzını ileri geri yaptı ve sonunda Ahmet’in pipisi gene ağzında kayboldu. Ortamdaki sessizliği Ahmet’in inlemeleri ve Elif’in somurma sesleri bozuyordu sadece. Elif başını daha hızlı ve daha hızlı ittirdikçe Ahmet’in nefes alması hızlandı ve keskinleşti. Hiç öğürmeden pipinin hepsini alabiliyordu. Ahmet kasılmaya başladı. Elif’in yanakları şişerken Ahmet’in Elif’in ağzına boşaldığını anladım ve sevgilim bozuntuya vermeden yutuyordu. İkinci arkadaşım da sevgilimin ağzına boşalırken artık bende tescilli bir gavat oluyorum dedim kendi kendime. Belki de Elif yutarsa diğerlerinin anlamayacağını düşünüyordu. Ortada döl olmazsa boşaltmamış sadece ölçmüş olacaktı. Elif yutkunurken döllerin midesine gittiğini anladım. Ve Ahmet’in pipisi tekrar göründüğünde Elif metreyi alıp ölçtü

E: “12.5 cm” diye ilan etti. “Kusura bakma Ahmetciğim ama seninki hala bamya ve bana iphone borçlusun” dedi neşeyle gülerek. Herkes neşe içinde eğlenirken Ahmet boşalmıştı ama bu lafla gene bozuldu.

A: “ Peki madem sözümün eriyim, rengini seç en kısa zamanda alıp getiririm. Hem zaten boyu değil işlevi önemli varsın bamya olayım” dedi.

M: “Seninkisi züürt tesellisi be aga, boyu değil işleviymiş” diyerek güldü.

E: “Rengi önemli değil en kısa zamanda al getir yeterli” dedi mutlulukla sonra yanıma geldi ve kucağıma oturarak “ Bedavaya iphone kazandım aşkım” dedi ve biraz önce Ahmet’e sakso çektiği dudaklarıyla benimle öpüşmeye başladı. Ağzını bile yıkamamıştı bu sefer. Ve iştahla öpüşürken normalden farklı tatlar geliyordu. Sesimi çıkarıp itiraz edemedim. Öpüşmemiz bittiğinde Elif oyunu bitirmeye karar vermiş olacak ki “Bugünlük bu kadar yeter, uykum geldi ben sizi erkek erkeğe bırakayım” diyerek vedalaşıp odayı terk etti. Bunun üzerine agalarımda kendilerine gelince Müsaade isteyip kalktı. Onları uğurlayıp odamıza girdiğimde tahmin ettiğim üzere Elif beni bekliyordu…

Boyut Meselesi 1 ve 2. Bölüm

Bu hikaye yabancı bir forumda yayınlanmış daha sonra başka arkadaşlar tarafından birinci bölümü Türkçeye çevrilmiştir. İlk bölüm bana ait değildir. İkinci bölüm ve devam hikayesi yazmak istedim. Eğer hikaye sahibi bana ulaşır ve kaldırmamı isterse kaldırırım;

1.Bölüm ( Daha önce yayınlandı okumuş olanlar 2. bölüme geçebilir ama unuttuysanız bir göz gezdirmenizi öneririm.)

____

Merhaba ben Can. Agalarımla her cumartesi gecesi toplanıp yiyip içip eğleniyorduk. Yine o klasik cumartesi gecelerimizden biriydi. Çocuklar maçı izlemeye geldiler ve kız arkadaşım (yakında nişanlanacağız) Elif’de yemeği hazırladı. Evimizde her zaman bol miktarda bira ve atıştırmalık olurdu, tabii ki Elif’in kendisi de oldukça lezzetli görünüyordu. Bu tür davetlerde bilerek mi şık giyinirdi bilmiyorum ama özellikle bu gece biraz abartmıştı. Hem rahat hem de seksi görünen dar siyah bir elbise giymişti. Zaten kıvrımlı olan vücudunun hareketlerini vurguluyordu. Arkadaşlarım içerdeyken birkaç kez mutfağa uğrayıp elbisenin üzerinden onu okşamadan edemedim. Her zamanki Cumartesi gecesi gibi arkadaşlarım evlerine gittikten sonra sevişmemize hazır olduğunu en başından anlayabiliyordum.

Sonunda maçı izlerken devre arası geldi ve ben ve çocuklar sohbet etmeye başladık. Tipik bir arkadaş ortamıydı bizimki: Sırık gibi boyu olan turuncu saçlı Batuhan, tıknaz bir şişko olan Mesut ve geri kalanımıza kıyasla oldukça ufak tefek bir adam olan Ahmet. Ve ben sağlam yapılı 1.80 boyunda ortalama biriyim. Sohbetimiz maç hakkında başladı ama özellikle çekici bir spor yorumcusunun ekrana gelmesiyle cinsel bir hal aldı.

Batuhan, “Bu kızı tatmin etmek için büyük bir yarrak gerekir,” dedi.

“Niye olum sıradan bir spor yorumcusu” diye cevap verdim.

“Şunun göte baksana oğlum. O yanakların arasına girebilmek için en az 18 santim yarrak gerekir.”

Ahmet neredeyse dudağını ısırırken, “Onun ihtiyacı olan şey bende aga.” dedi.

Sesinde sanki söylediklerinden şüphe ediyormuş gibi bir tereddüt seziyordum. Ama tam ben de bir şeyler söyleyecekken Mesut konuştu: “Sen o küçük sikle kızın yakınından bile geçemezsin” Sesindeki alaycılık çok belirgindi, “Alınma ama genelde araba ne kadar büyükse, motoru da o kadar büyük olur, anlarsın ya,” dedi göz kırparak. Ahmet sıska biri olduğundan onun sikinin de küçük olacağını kast etmişti.

“Siktir git! iddiaya girelim mi? benim sikim seninkinin iki katıdır amk”

Elif odaya girdiğinde hepimiz kahkahalarla güldük ve hemen sessizleştik. Sehpanın üzerine bir altılı bira paketi daha koyarken, “Size biraz daha bira getirdim” dedi. O mutfağa geri dönerken hepimiz teşekkürlerimizi mırıldandık. Ocaktaki yemeğin pişmek üzere olduğunun kokusunu alabiliyordum ve Elif’in kısa süre sonra tekrar odaya geleceğini biliyordum.

Mesut kendini tutamadı: “Gel lan iddiaysa iddia, bu sözlerinin arkasında dur ve kanıtla kiminki daha büyükmüş görelim.”

Ahmet’in yüzü kıpkırmızı olurken Batuhan ve ben kıkırdadık. Bunun bir sik boyu yarışması yapmanın ne yeri ne de zamanı olduğu açıktı ve Mesut bunu biliyordu; sadece Ahmet’i kızdırmaya çalışıyordu.

“Sikimi görmek hoşuna mı gidicek ibne. Ayrıca, Elif etraftayken böyle bir hareket yapmıyacak kadar saygım var.”

Ani bir dürtüyle alaylara katkıda bulunmak istedim, “Olum sen boxerını indirsen Elif farkına bile varmaz.” Batuhan ve Ahmet kahkahalara boğulurken ben de bir kahkaha patlattım – şimdi Ahmet pancar gibi kızarmıştı.

“Neyi fark etmeyeceğim?” Elif odaya geri dönerken şakayla karışık “Neyi fark etmem?” dedi.

“Hiçbir şey güzelim. Tabakları televizyonun yanına koyabilirsin, masada fazla yer yok.” O da mecburen uzun bacaklarını hepimizin arasına soktu. Televizyonun yanındaki açık alan Mesut’un oturduğu kanepenin kolunun üzerindeydi ve ona uzanmak yerine iki dizini de minderin üzerine koydu ve eğilerek tabağı yavaşça yere bıraktı. Bu hareket sadece bana değil odadaki herkese, elbisesinin gerçekte ne kadar açık olduğunu da gösterdi. Kız arkadaşımın dolgun poposu, siyah elbisesinin kenarından hepimizin bakan yüzlerine çapkınca bakıyordu.

Bana baktı ve hepimiz hızla başka tarafa baktık. “Boş şişeleri almamı ister misin?” Cevap vermeden kanepeden indi ve boş şişelerimizi almak için eğildi, bu sefer Batuhan ve benim oturduğumuz kanepeye bakıyordu, bize dekolte elbisesinin üzerinde oldukça büyük bir gösteri yaratan göğüs dekoltesine ön sıradan bir koltuk verdi. Küçük eliyle (özellikle boyuna göre) tüm şişeleri almayı başardı ve kasılarak mutfağa geri döndü.

Mutfak kapısı kapanana kadar her birimizin onun götünü izlediğini hissetmekten kendimi alamadım. Ancak devre arası gösterisi başlamıştı ve dikkatimiz ekrana yönelmişti.

Ahmet yarı nefes nefese, “Madem o kadar küçük diyorsunuz görmekten mi korkuyorsunuz,” dedi.

Batuhan sinirlenmiş görünüyordu ve sonunda, “Ya hadi amk ne saklıyorsan çıkar da görelim büyük mü küçük mü” diye cevap verdi.

Belli ki taşak geçiyordu ama Ahmet maskaralıklarımızdan bıkmıştı. Daha fazla tereddüt etmeden kemerini çözdü ve pantolonunun fermuarını açtı. Tüm itirazlarımıza rağmen ayağa kalkmaya ve pantolonunu indirmeye devam etti.

“Gördün mü!” Tam o anda mutfak kapısının tekrar gıcırdayarak açıldığını duydum ve Elif’in masanın üzerinde bir şişe daha unuttuğunu fark ettim. Elif hiç düşünmeden açıkta duran penisine doğru ilerlerken Ahmet’in tepki vermek için çok az zamanı vardı. Saklanmak için elinden geleni yaptı ama artık çok geçti.

Elif inanamayarak, “Ne oluyor lan,” dedi. Başını başka yöne çevirdi ve eliyle Ahmet’in aletini görmesini engelledi. “Maç olmadığı zaman yaptığınız şey bu mu?!”

“Yenge göründüğü gibi değil,” diye kendini kurtarmaya çalıştı Ahmet, “Benimle dalga geçiyorlardı, şeyimin… yeterince büyük olmadığını söylüyorlardı. Ama değil! Gördüğünüz gibi…” Elif hâlâ bakışlarını kaçırarak küçük şaka yaprak. ”Aslında yanılmıyorlarmış,” diyerek gülmsedi ve biz kahkahalara boğulduk. Ahmet çok sinirlenmişti, “Ölç! Sana söylüyorum, ölçersen görürsün! Bakalım yanılıyorlar mı yanılmıyorlar mı!”

Elif destek almak için bana baktı ama ben sadece omuz silktim ve “Yani hiçbirimiz ölçmeyeceğimize göre ve Ahmet gerçekten ne kadar küçük olduğunu öğrenene kadar susmayacak.” dedim. Çocuklar kıkırdadı ama Elif sadece gözlerini devirerek ”Offf tamam” dedi. Ben de “Tatlım, masanın üzerinde bir cetvel var.” dedim.

Tereddüt etti ama sonunda itaat ederek gidip cetveli aldı. Geri döndüğünde Ahmet’in gözleri fal taşı gibi açılmış ve taş gibi sertleşmişti! Elif bacaklarını birleştirirken tereddüt etti ve Ahmet’in çıplak sikinin önünde dizlerinin üstüne oturdu.

“Ona dokunmak zorunda değilsin yenge, sadece ölçmek için yeterince yakın tut.”

Yakından bakarken kıvrak elleri cetvelle arasında güvenli bir mesafe bıraktı. “Sadece 12 santim,” dedi isteksizce.

“Sadece mi!?!” Ahmet haykırdı. Gülmekten öldük; Elif bile kıkırdamadan duramadı. Ahmet: “Bakalım sende ne varmış, madem bu kadar gülüyorsun!”

Mesut sanki bu benim kararımmış gibi bana baktı, ben de omuz silktim. Başını şiddetle sallayan Elif’e baktım. Ama artık çok geçti. Mesut çoktan boxer’ına kadar inmiş ve büyük bir şişkinlik ortaya çıkmıştı. Duygularını anlamak için Elif’e baktım: İsteksiz ama merak karışımı bir duyguydu. Şimdiye kadar birlikte olduğu tek erkektim, böylece sikine aşina olduğu tek erkek de ben oluyordum ve kesinlikle geçmişinde başka bir erkek olmamıştı.

Mesut elleri kalçalarında, siki sallanır vaziyette, yüzünde gururlu bir ifadeyle orada duruyordu. Penisinin Ahmet’inkinden daha büyük olduğunu biliyordu ama bu pek bir şey ifade etmiyordu. Elif, bu yarışmanın fiili jürisi olarak herkesin ondan ne beklediğini bildiğinden, ayağa bile kalkmadı ama dizlerinin üzerinde sürünerek Mesut’un koca sikine doğru ilerledi.

Cetveli onun tenine yaklaştırdığında Mesut araya girdi: “Bu haksızlık ama. Ahmet çok sertleşti ama belli ki ben onun kadar kolay tahrik olmuyorum.” Sanki bir şey bekliyormuş gibi Elif’in gözlerinin içine bakmadan önce bana hızlı bir yan bakış attı. Bu kez Elif onay için bana bakmadı, sadece Mesut’un bakışlarına ağzı hafifçe açık bir şekilde karşılık verdi.

Dizlerinin üzerinde öne doğru eğildi ve cetveli hareket ettirmeden sağ elini hafifçe kalkmış sikine doğru kaldırdı. Kadının teni Mesut’unkiyle buluştuğunda hafifçe ürperdi ve ben de bulunduğum noktadan sevgilimin dar siyah elbisesinin altında kalçalarının sıkılaştığını görebiliyordum. Elif’in bu durumdan cinsel olarak tedirgin olduğu açıktı.

Elif, Mesut’un büyümeye başlayan sikini yavaşça okşadı. Elinden gelenin en iyisini yapmasına rağmen, Mesut’un sikinin çevresi Elif’in küçük elinin tamamen kavrayamayacağı kadar kalındı ve uçtan taşaklara kadar okşarken hareketleri daha akıcı hale geldi. Mesut gözlerini kapadı ve başını arkaya yatırdı, sanırım Elif’in de yumuşak bir şekilde inlediğini duydum; ikisi de açıkça eğleniyorlardı.

“Eee?” Ahmet araya girdi. Hepimiz, özellikle de Elif, Mesut’un sikinin Ahmet’inkine göre çok daha büyük olduğunu görebilsek de sonucu duymak için endişeliydi.

Başını sanki bir sis varmış gibi salladı ve sağ eli tekrar yanına indi. “Doğru.” diye mırıldandı. “16 santim.” dedi.

Mesut kendisiyle gurur duyuyor gibiydi. “Gördün mü?” dedi, “Benimki daha büyük.” Ve sadece Ahmet’e değil, Batuhan ve bana da kazanmış gibi baktı.

“Vay, vay, vay. Kararı tam olarak verebilmesi için ikimizi de ölçmesi gerekiyor.” Batuhan kasıklarıyla oynarken sıranın kendisine gelmesi için sabırsızlanıyordu. Ama Elif benim pozisyonuma doğru kayarken çemberde bir sonraki bendim.

Olayların bu garip dönüşünde ilk kez gözlerimin içine bakarak gülümsedi ve göz kırptı. Kemerimi ve pantolonumu çözme cüretini gösterdi.

Elif onların bilmediği bir şey biliyordu. Sikim dışarı fırladı ve herkes en azından Ahmet’i yendiğimi görebiliyordu. Geniş açıldığında ve yarı sert penisimi ağzıyla tamamen yuttuğunda benden herhangi bir cesaretlendirmeye ihtiyacı yoktu. Taşaklarıma kadar boğulmadan önce bir süre sikimin başında çalıştı. Elif birkaç kez öğürdü ve ağlamaklı gözlerle bana bir kez daha gülümsediğinde zamanın geldiğini biliyordu.

Ahmet, Mesut ve Batuhan, Elif cetveli sikime getirirken hevesle beklediler. Dik kaldırmak için ucundan tuttu ve sayıyı yüksek sesle okudu, “17 santim.” Ahmet hayal kırıklığına uğramıştı ama Mesut daha da çok üzülmüştü; kız arkadaşımın önünde beni alt edebileceğini düşünmüş olmalıydı. Gururumu gizlemek için elimden geleni yaptım ama yüzümün heyecandan yandığını hissedebiliyordum. Kız arkadaşımın, arkadaşlarımın siklerini ölçtüğüne ve benim kazandığıma inanamıyordum.

“Pekâlâ, pekâlâ, bu kadar şaka yeter. Gerçek kazananı açıklamanın zamanı geldi,” dedi Batuhan kendinden emin bir şekilde. Batuhan oturma odasının ortasında Elif’le yarı yolda buluştuğunda hepimiz gözlerimizi devirmiştik. Elif’in ince, çetrefilli vücudu heyecandan neredeyse titriyordu.

Elif sanki daha fazla bekleyemeyecekmiş gibi Batuhan’ın pantolonunun fermuarını açmasına yardım edecekti ama kendini tuttu ve bana hızlı, çekingen bir bakış attı. Batuhan işin geri kalanını halletti ve pantolonunu ve iç çamaşırını tek bir hareketle aşağı itti…

“Ohaa…” Elif nefesinin altında fısıldadı. Bunu söylediğini duyunca şaşırdım ve endişelendim ama hepimizin sessizliği onun tepkisini destekledi. Batuhan zar zor sertleşmişti ve şimdiden Ahmet ve Mesut’dan daha büyük olduğu belliydi. Belki egomdandı ama yine de bir şansım olduğunu düşünüyordum.

Elif kendisine verilen görevi hatırlayınca kafasını tekrar sallamak zorunda kaldı. Cetveli Batuhan’ın sikine götürmeye gitti ama Batu onu itti. “Hayır hayıııır, adil, adil olsunn. Sen diğerlerine yardım ettin.”

Bana yan bir bakış attı ama Batuhan haklıydı. Elif’in götü ve göğüsleri Ahmet’i harekete geçirmek için yeterliydi, Mesut’un 16’lık sikini hevesle okşadı ve sertleşmesi çok az zaman aldı, beni ağzıyla büyütmüştü ama Batuhan’a yardımcı olmasaydı adil bir yarışma olmayacaktı. – başladığı şeye devam etmekten başka seçeneği yoktu.

Elif, kocaman sikin kafasına bakmadan önce Batuhan’ın baş döndürücü gözlerine hızlıca bir göz attı ve sanki göreviymiş gibi işine koyuldu. Ağzını damarlı sikin kafasının etrafına sığdırmak için elinden gelenin en iyisini yapıyordu ve öğürmeden önce sikin boyutunun yaklaşık dörtte üçünü boğazından aşağı indirmeyi başardı. Elif emmeye devam ettikçe, Batuhan’ın siki sevgilimin ağzına sadece yarısı sığacak kadar büyümeye ve kalınlaşmaya başladı. Ve sonra sikin kafasından biraz aşağısına kadar büyümüştü. Penisini tam sertliğine getirdiğinde bu yarışmayı kazanma umudum paramparça olmuştu.

İki elini de Batuhan’ın sikinin üzerinde kullanabilmek için cetveli bırakmak zorunda kaldı. Elif başını daha hızlı ve daha hızlı ittirdikçe Batuhan’ın nefes alması hızlandı ve keskinleşti. Elif belki beni daha iyi hissettirmek için belki de kendine ait bir şeyi kanıtlamak için ağzına alabildiği kadarını almaya çalışıyodu ama nafile. Batuhan’ın sikinin yarısına kadar her inişinde öğürüyordu. Elif’in şimdi doğal refleksten yanaklarından aşağı gözyaşları akıyordu ve özenle yapılmış makyajını lekelemeye başladı.

Batuhan’ın inlemesi, Elif’in somurma sesleriyle birleşiyordu. Elif elindeki göreve odaklanırken yarışmayı ve asıl amacını tamamen unutmuş görünüyordu. Ahmet, Mesut ve ben, aklım başıma gelmeden önce sahnenin azdırıcı zevkine kapılmıştık. Yakında nişanlanacak olan kız arkadaşımın kendi oturma odamda en yakın arkadaşlarımdan birinin büyük ve damarlı sikini emmesinden zevk almasını izliyordum. Kendim, onun ve bu salak yarışmanın iyiliği için bir şeyler yapmalıydım.

“Eli….Eliff.!” diyebildim kekeleyerek.

Gözlerimin içine yan gözle baktığında Batuhan’ın siki hâlâ ağzının içindeydi. Ama artık çok geçti. Elif’in yanakları eskisinden daha fazla şişerken Batuhan birkaç kısa homurtu çıkardı. Olabildiğince hızlı bir şekilde geri çekildi, bu da işleri daha da karıştırdı. Siki artık Elif’in ağzından çıkmıştı. Elif öksürürken ağzından döl döküldü ama daha fazlası Batuhan’ın sikinden Elif’in yüzüne fışkırdı. uzun bir ip gibi önce alnına, diğeri de gözünün üzerine düştü, böylece gözlerini kısmak zorunda kaldı. Batuhan sikini aşağıya ve Elif’in yüzünden uzağa doğru eğmeye çalıştı ama dölleri bu defa Elif’in elbisesinin karnına ve kucağına boşalmaya devam etti. Elif’in hâlâ onun sikinin üzerinde olan eli, sanki sikini hâlâ avuçluyor ve son döl parçalarını çıkarıyor gibiydi. Batuhan’ın taşakları sevgilimin çıkıntılı göğüslerine boşalırken titriyordu. Göğüs dekoltesinin arasından yani memelerinin arasından kayan döllerden sonra boşalmayı bırakmıştı. Elbisesinin altından bir damla döl akarken aşağıya baktı.

Hepimiz şaşkınlıkla ona baktık ve sanırım o da gerginliği hissedebiliyordu. Az önce olanlardan dikkatini dağıtmak istercesine cetveli aldı ve Batuhan’ın zonklayan ve döl damlayan sikini ölçtü.

“19,5 santim.” uzun bir süre sonra ilk kez ayağa kalktığında ve hızla odadan çıkarken cetvel keskin bir çatırtıyla düştü.

Televizyonda da maçın son düdüğü çalarken hepimiz sessizlik içinde oturduk.

————–

  1. Bölüm ( Bu bölüm orijinal bölümdür, hikayeye devam niteliğinde benim yazdığım bir part.)

Klasik cumartesi eğlencemiz çok garip bir hale gelmişti. Masum sevgilim Elif 4 erkeğin ortasında Batuhan’a oral seks yapmış ve ağzına yüzüne boşalttırmıştı. Bu ortamdaki herkes Elif ile nişanlanacağımı da biliyordu. Elif’in yere attığı cetvel çatlamıştı. Maçın son düdüğüyle beraber ortamda sessizlik hakimdi. Biraz bira içmiştik çakırkeyiflik vardı ama içimizde sarhoş olan da yoktu. İlişkim oldukça garip bir hale evrilmişti, şuanda bile arkadaşlarımın yarakları kalkmıştı şehvetten, önlerindeki kabarıklığı görebiliyordum, benim sevgilime kalkmıştı hepsi. Bana ne gözle bakıyorlardı acaba, düşündükçe kızardım, bozardım, terledim. Elif ne yapmıştı öyle, hadi el ile okşamak belki bir yere kadar kabul edilebilirdi, sonuçta eline boşalmamıştı ve sertleşip ölçü almıştı sadece ama oral seks yaparak ağzına boşalttırmak bambaşka bir boyuttu. Açıkçası benimde sesim çıkmamıştı bu olaylar olurken. Doğru ya Elif gitmişti ve geri gelmemişti. Bende peşinden kalkıp gittim, ortamdaki gerginlik çok fazlaydı. Benim kalkıp gitmem belki de arkadaşlarımın arkamdan konuşmasına fırsat verecekti. Ne kadar gavat olduğumdan söz edeceklerdi ya da belkide gevşek Mesut aga madem kızdan ayrılacaksın birer posta da biz sikelim diye plan yapardı. Aklımdan binbir türlü senaryo geçiyordu.

Elif’i araya araya banyoda buldum. Gözleri kıpkırmızı ağlıyordu. Neyse ki yüzündeki ve üzerindeki Batuhan’ın döllerini temizlemişti.

E: “Her şeyi mahvettim Can…” dedi ağlayıp kekeleyerek. Ne diyeceğimi şaşırmıştım cevap veremedim, karışık duygular içindeydim.

E: “Başta oyun olarak eğlenceli gelmişti, ama Batuhan’ın büyük penisi hiç ummadığım şekilde beni baştan çıkardı.” birkaç kere hıçkırarak ağladıktan sonra “ Dayanamadım kusura bakma seni de kendimi de rezil ettim” dedi ve hıçkırıklara boğuldu…

Evet bizi rezil etmişti ama ne diyeceğimi ne yapacağımı bilemiyordum. Benim sessizliğim onun daha da fazla konuşmasına neden oluyordu…

E: “ Gel sana son bir kez sarılayım… Sonra eşyalarımı da alıp gideceğim…”

Son kez sarılmak!!! Eşyaları alıp gitmek!!! Elif ayrılıp gitmekten bahsediyordu ve ben her ne olursa olsun onu seviyordum ve kesinlikle ayrılmak istemiyordum bundan şuan emin olmuştum. Onun hayatımdan çıkmasını kaldıramazdım. Gidip yanına, ona sarıldım ve kulağına;

C: “Bunun için senden ayrılacağımı düşünmüyorsun değil mi aşkım” diye fısıldadım. O anda Elif’in narin elleri beni sıkıca kavradı ve kendini bana öyle bir bastırdı ki nefessiz kaldım.

E: “Nasıl yani, en yakın arkadaşlarının önünde arkadaşlarından birine sakso çektim ve ağzıma boşaldı” diye kulağıma fısıldadı. Birbirimize sıkıca sarılmış pozisyondaydık hala. Teninin o baştan çıkarıcı kokusu beni tahrik ediyordu.

C: “Ne yapalım yani ağzın mı eskidi sakso çektiysen.” Bu olanlara inanamıyordum bir de sevgilim konuyu kapatmak yerine iyice üzerime geliyordu…

E: “ Emin olmak için soruyorum, O kocaman, damarlı ve kalın yarrağa sakso çektim ben ve sen kızmadın öyle mi? ” garip bir iştahla söylemişti bunu. Fısıldamasına rağmen hoşuna gittiğini anlayabiliyordum. Sevgilim biraz önce iki göz iki çeşme ağlıyordu ben ise teselli vereyim derken durum iyice karmaşıklaşmıştı. Birden Elif elini aletime attı. O ana kadar fark etmesem de dimdiktim. Bu durum Elif’in hoşuna gitmişti ve dudaklarının kenarı kıvrıldı.

E: “Oha aşkım semsert olmuşsun” diyerek dudaklarıma yapıştı, uzunca bir süre dillerimiz dans ettikten sonra kulağıma fısıldamaya başladı gene “ Biraz önce öptüğün ağzımda Batuhan’ın kocaman yarağı vardı, yaladığın dilim onun döllerine maruz kaldı.” bu arada elini yarağıma atıp avuçladı tekrar ve o anda inanılmaz bir şekilde kasıla kasıla boşalmaya başladım donuma. Ben öyle kolay kolay boşalan birisi değildim ve bunu Elif de gayet iyi biliyordu. Suçlu bir çocuk gibi yere bakarken Elif hınzırca gülümseyerek;

E: “Bunun seni bu kadar tahrik edeceğini bilsem daha önce yapardım.” dedi.

Elif’in gözleri parlarken, şeytanca gülümsemesinin altında kendinden ne olursa olsun vaz geçemeyeceğimi anladığımı ve onunda bunu fark ettiğinin bilincine varırken hayatımın o anda çok farklı bir rotaya evrildiğini anladım…

Aşkı Öğrenmek Bölüm 5

Konuşma yarın erken kalkmamız gerekmesine rağmen uzun bie süre devam etti. Gece 2 gibi ikimizde birbirimize iyi geceler diyerej uyuduk ancak sohbetten sonra samimiyetimiz fazlasıyla artmıştı. Saat 9 gibi kalktım. Telefonu açtığımda Eda bol n’ligünaydın yazmıştı. İlk günaydını onun atmış olması beni üzmüş olsa gülümseme ile yatakta doğruldum. Hemen hazırlandın mı diye sordu, bende daha yataktayım dedim. Bana banyodan, üzerinde siyah dantelli sütyeni ile makyaj yaptığı bir fotoğraf attı. Tabi sabah mallığıda olacak ki tek bakımlık fotoğrafa doğru düzgün bakamadan kapattım. Sanırım hazırlanmak için geç kaldım yazdım ve üzerimde sadece boxer ile banyoya gittim. Ayılmaya başlıyordum, edanın attığı fotoğrafı bir daha düşünüp, benzer bir fotoğraf atmalıydım. O anki sabah ereksiyonuyla kalkık olan penisimi boxerımda iyice konumlandırıp güzel bir foto attım. Her ne kadar hafif göbeğede sahip olsam çekici duruyordum. Eda’ya fotoğrafı onun aksine kalıcı atmıştım. Kendisinin aklında olmak istiyordum buluşma sirasında. Bana cevap olarak “Beyfendiler kalkmışlar” dedi. Güldük kısa kısa konuştuk, hazırlandım. Ve evden çıkarak Emre ile buluştum. Buluşma yine sahilde olacaktı, sabah vakti sahile geldik. Eda ve Deniz karşıdan gözüktüler, eda muhteşem gözüküyordu. Denize ise Edaya bakmakdan tam dikkat edememiştim. Yins bankları karşılıklı koyup oturduk sohbet muhabbet ettik, edanın omzuna birkac kez elimi attım, kendiside başını omzuma yasladı. Keyifli mutlu saatler geçirdik. Saat akşam 6’ya yaklasinca hep birlikte bir bara gitmeye karar verdik. Benim alkol kültürüm yoktu. Emre bize birşeyler söyledi ve yavaş yavaş içmeye başladık. Eda ile ben gitgide yakınlaşıyor, alkolünde etkisiyle birbirimize aşık olmuşcasına bakıyorduk. Bu bakışmalar birden bire edanın beni öpmesiyle son buldu. Ben bir anda kendimi toparlayıp edayı geri çektim. Eda utanmıştı. Gülerek onu rahatlatmaya çalıştım. Emre ve denize “Kanka biz çıkıyoruz” diyerek Hesabı ödeyip Eda’yıda yanıma alıp oradan çıktım. Eda’yı kollarımla sardım. Tekrardan sahile doğeu yavaş yavaş yürüdük. Sabah oturduğumuz banka geldik. Etrafta çok birileri yoktu. Eda’ya döndüm, bana baktı, onu yavaşça dudağından öptüm. Dudaklarımızın birbirine değiş hızı ve ritmi git gide arttı. Eda ile gözlerimizin içine bakıyor, sanki öpüsmüyor ruhlarımızı birleştiriyorduk. Elimi edanın beline attım, kısa hamleler ile etrafa bakınıp kimse olmadigını anladıktan sonra Eda’yı kucağıma aldım. Götünü avuçlamaya başladım, ince belliydi ama götü muhteşem kıvrımlara sahipti. Üzerimde yaklasık 10 15 dakika kadar öpüştük, sonrasında Eda’yı boynuma doğru yatırdım. Yavaş yavaş ayılmıştı.

Aşkı Öğrenmek Bölüm 4

Buluşmadan önceki gece fazlasıyla azgındım, İçim Eda’nın istegiyle yanıp tutuşuyordu. Dubleks evde oturuyorduk ve bizimkiler alt kattaydı, telefonu çıkarıp Eda’nın profiline girdim, siyah elbiseli vücud hatlarını belli eden, ince beli ile büyüleyen bir fotoğrafı vardı. Ve beni fazlasıyla azdırmıştı. Boxer ile yatıyordum, penisimi ilk boxerın içinden ileri geri iki parmağımla okşayarak kaldırdım. Dar boxerdan dolayı penisimin sert görüntüsü beni nedense dahada azdırıyordu. Daha sonra penisimi boxerdan çıkardım, bir elimde edanın fotoğrafını gösteren telefon, bir elimde penisim ile mastürbasyon yapıyordum. Birkaç dakika hızlı ritimlerle devam ettim. Boşalmama yakındı ki bir anda Eda’dan bir mesaj gelmesiyle irkildim. Sanki beni görüyormuşçasına bir utanç kapladı bedenimi. Eda uyuyamadığını yazmıştı, konuşmaya başladık, tabi o sırada penisim hala kalkık durumdaydı. Eda ile yarını konuşmaya başladık, buluşursak neler yaparız vesaire diye. Saat 12.00 gibiydi, bana bir anda göbeği dahada açık olan ve anladığım kadarıyla küçük beden olan crop’u ve siyah kot pantolonuyla fotoğraf attı. Bunları giyeceğim nasıl diyordu. O anda penisim sertleştikçe sertleşmişti, Eda büyüleyici gözüküyordu ve bende “Büyülendim” yazabildim sadece. Konuşmanın devamında mütevazi şekilde teşekkürde etse kendisinin de benle olmak konusunda isteği olduğunu anlamıştım. Öyle ki banada yarın ne giyeceğimi sordu. Kısaca benimde fotoğraf atmamı bekliyordu. Kalktım ve pantolonum ile siyah gömleğimi giyindim, Penisim hala normale gore kalkık olduğundan pantolonumdan belli oluyordu. Ancak o anki azgınlığım ile bile isteye fotoğrafı o şekilde yolladım. Her ne kadar hafif bir göbeğede sahip olsam şık giyinen biriydim. Eda birkaç kez yakışıklı olmuşsun dedikten sonra “Kemerin güzelmiş beğendim” dedi. Fotoğrafta nereye baktığını anlayabilmek zor değildi.

(Bölüm 5 bugün geliyor !)

Aşkı Öğrenmek Bölüm 3

Pazartesi sabahıydı, hızlıca kalktım ve boxerımı değiştirdim, normalde müslüman olmamın gerekliliği olarak duş almam gerekiyordu ancak işe geç kalırım korkusuyla bunu atladım. Hızlıca üzerimi giyindim, bizimkiler çoktan kalkmış kahvaltıyı hazırlamışlardı. Normalde fazlaca yiyen ben Eda ile tanıştığımdan beri kendime dikkat etmem gerek gibi hissediyordum. Çok birşey yemeden kalktım, apartmandan çıktım. Sigara yakarak servisi beklemeye başladım, aklımda hala Eda vardı. İşe gittim ve tüm gün onu ve yaşadığımız kısa ama keyifli vakti düşündüm. İşten eve gelmek için hiç olmadığım kadar hevesliydim. Normalde her pazartesi fazladan mesai yapan ben bugün mesaiye kalmadan hemen eve gelmiştim. Odama girdim ve bilgisayarı açtım, Emre’yi aradım ve dünkü buluşmadan sonra ilk kez konuşmaya başladık. Kendisi beklediğim üzere denizi övüyor “Tatlı kız, hem samimi güler yüzlü kanka” diyordu. Ve bu övgülerin sonunda “Ya kanka ben sanırım artık denizden hoşlanıyorum, bana yeni bir heves mutluluk getirdi” dedi. Bende farkettiğimi ve yakıştıklarını söyledim. Ben mizacım gereği aşk hayatımı başkalarına, hatta aileme anlatmayı seven biri değildim. Mümkünse içimde yaşar içimde bitirirdim. Ancak Emre’ye Eda hakkında birşey deme ihtiyacı hissettim. “Eda’nın gözleri, ruhumun aynası gibiydi” dedim ve sustum. Emre benimde Eda’dan hoşlandığımı zaten anlamıştı ancak ikimizdede bunu açıklayamamanın gerginliği vardı. Bu cümlemden sonra Emre’de rahatladı. Rahat rahat konuşmaya, hissettiklerimizi anlatmaya başladık. Hem Emre ile olan arkadaşlığım hemde Eda’ya olan aşkım gitgide artıyordu. O gün içinde Eda ve Denizle sesli olarak birkaç kez sohbet ettik, normal sohbetlerdi. Ve yine Haftasonu buluşmaya karar verdik.

(Part dört bugün geliyor)

Aşkı Öğrenmek Bölüm 2

Eda’lar ile birbirimize yaklaştık. Birbirimizden emin olduktan sonra ben ilk Eda’ile sonra Deniz’le sarıldım ve kısa bir selamlaşma faslı başladi. Emre, biraz daha asi ruhlu Eda yerine tatlı ve saf olan Denize fazlasıyla ilgi beslediğini ilk sarılışını Deniz’e yaparak belli etmişti. Deniz ise Emre’nin fiziğinden etkilenmiş olacakkki emre ile yakınlasmaya soh et etmeye başladı. Bunlar yaşanırken yavas yavaş bir banka geçip oturduk. Emre üzerine kısa t-shirt gömlek, ben ise siyah boğazlı kazak, üstüne deri ceket giymiştim. Hava fazla esintiliydi. Emre ile Deniz yanyana benle Eda yanyana karşılıklı banklardaydık. Koyu bir muhabbete başladık. Emre sanırım Eda’ya karşı fikrini değistirmiş olacak ki Eda’ya bir anda kankalı konuşmaya başladı. Eda’da bunun karşısında rahatlamış bir tavır takındı. Ben ise sakin sakin Eda ile sohbet ediyor onu tanıyordum. Zeki bir kızdı. Asil bir ruhu vardı ki bu beni çok etkilemişti. Ve içten içe edaya ilgi duymaya başlamıştım. Fiziği belki mükemmel değildi, siyah kot pantolonu ve crobu ile şık duran bir kızdı. Deniz ise karşı bankımda dar kotu ile oturuyor ve kalın bacaklarıyla dikkat çekici olsada ben pek ilgilenmemiştim. Tabii gözüme sohbet sırasında Emre’nin Denizin bacağı üzerinde eli takıldı. Emre fazlasıyla kendini Deniz’e kaptırmış, ki denizde aynı şekilde Emre’ye kendini kaptırmıştı. Eda ile ben ise birer Anne-Baba gibi çocuklarımızi izliyormuşçasına onları izliyorduk. Bir ara Eda bana döndü ve gülümsedi. Işte o anda hayatımda görüp görebileceğim en iyi ve unutulmaz bakışı, gözlerin içinde ki ruhu görüp Eda’ya aşık olmuştum. Aşk böyle birşeydi demek diye içimden geçirdim. Eda benim ona olan bakışımı vs hislerimi farketmiş olacakki bana çıkarıp sigara uzattı. Aldım ve yaktım, o da yaktı. Sigara içerek bankı ters çevirdik ve sahili izlemeye başladık. Emre ile Deniz kendi dünyalarında birbirleriyle eğlenirken, ben Eda ile denize bakıp sigara içiyordum. Ara sıra birbirimize dönerek gülümsüyorduk. Sonra havadan sudan konuştuk, entellektüel bi kızdı bunu hissettiriyordu. Gün yavaş yavaş son buldu. Birbirimizle vadalaşarak evlerimize döndük. Emre ile yol boyu konuşmadan dağıldık. Akşam eve gdlip kafamı yastığa koyduğumda tek hatırladığım Eda ve onun gülümseyişiydi. Aşık olmuştum. Normalde hiç cinsel konulu rüyalar görmeyen ben o gece Eda ile öpüştüğümüzü görmüştüm. Daha ilerisi olmamasına rağmen rüyamda dahi Eda’ya duyduğum aşkı ve şehveti hissedebilmiştim. Sabah kalktığımda boxerım sırıl sıklamdı. Hayatımda ilk defa böyle hisler yaşıyor ve kendimi hissediyordum.