Kategori arşivi: Yetişkin Hikayeleri

Zeynep ve Arkadaşlarım 14

Ertesi sabah ikimiz de kötü kalkmıştık. Gece boyu Zeynep kalkıp başım ağrıyor deyip su içmeye ve tuvalete kalkmıştı. Sonunda sabaha doğru bir kaç saat kesintisiz uyku uyuyabilmiştim. Kalktığımda elleriyle başını tutan Zeynepe sordum
“İyi misin canım?”

“Hayır yaa” dedi zeynep “gece boyu başım ağrıdı, şimdi biraz daha iyiyim.”

“Bende aynen” dedim.

“Aşkım dün gece olaylar çok kontrolden çıktı” dedi Zeynep ve devam etti “çok üzgünüm zaten tam ne oldu da hatırlamıyorum ama sabah saçımda kurumuş döl bulunca bir şeyler olduğunu hatırladım”

Başını bana doğru çevirdi ve ağlayacakmış gibi dudağını büktü. Hatırladığı ‘bir şeyler’ de en iyi arkadaşlarımın yarraklarının sertliğini ölçme bahanesiyle onun çıplak vücuduna boşalmalarıydı. Onu üzgün görmeye dayanamıyordum. Düşünmeden hemen “bir şey olmaz aşkım ya” dedim.

“Bir şey olmaz diyorsun da bir şey olur aşkım” dedi “yani masumane bir şekilde anlatmış olabilirim ama sonuçta üç tane azgın adam var burada. Yani sadece onlarla eğleniyorum gibi ama aynı anda da sanırım ne kadar ileri gidebileceğimi de görmek istedim”

“Dün jakuzi de olanlar da biraz fazla ileri gitmekti bence” dedi ve göğsüme yaslandı. Ağlamaklı bir suratı vardı.

“Yani biraz daha dikkatli olabilirsin aşkım” dedim “artık seninle arkadaş olduklarını biliyorsun, onlar da senin eğlenmeyi seven bir kız olduğunu biliyorlar. Sürekli soyunmak zorunda değilsin.”

“Biliyorum” dedi gözünden bir yaş akarken “ya ilk gece olanları anlattıktan sonra sen çok azmıştın ya, yine öyle olur diye de düşünmüştüm”

Tamamen haklıydı. Şu anda bile bir göğsü atletinden dışarıda gözüküyordu ve ben semserttim. Göğüsüne bakmaktan değil, arkadaşlarımın göreceğini hayal ettiğimden.

“Yani evet haklısın aşkım, ben de hiç bu kadar azdığımı hatırlamıyorum ama bu biraz sıkıntılı olabilir bence” dedim

“Aşkım yaaa” dedi ve sarıldı bana “endişelenmene gerek yok seni bırakmam ben, söz artık daha dikkatli olucam, gereksiz ne seni ne onları azdırıcam”

“Tamamdır” dedim

“Tamamdır” dedi “bir şey olursa da söz hemen sana anlatıcam.”

Yataktan kalktı, bir ağrı kesici aldı ve duşa gireceğini söyleyip çıktı.

Kapı açıldığında duş sesi çoktam geliyordu, hemen alır çıkar diye düşünürken son söyledikleri kafama takıldı. Bir şey olursa anlatıcam demişti. Neden bir şey olsun ki yani? Hem işler iyi giderse de Zeyneple evlenebilirdik. En iyi arkadaşlarım düğünüme geldiğimde Zeynepin gelinliksiz nasıl göründüğünü bilecek olmaları yine dimdik yapmıştı beni.

Ben düşüncelere dalmışken Zeynepin hala gelmediğini fark ettim. Bir an nerede olabileceğini düşünüyorken fark ettim. Kesin duşta bizimkilerden biri vardı, zeynepte kesin onların yanına girmişti. Hemen bir şort ve tişört geçirip soluğu banyoda aldım.

Banyonun kapısını kapalıydı ve duş sesi geliyordu. Kapıya tıkladım. Cevap veren yoktu. Bir daha tıkladım.

“Dolu!” diye seslendi utku.
“Girebilir miyim?” Diye sordum. Niye sorarsın ki bunu dimi. “Acil su dökmem lazım!”

“Tamam” dedi utku. İçeri girdim ve tabiki buğulu camın arkasında iki silüet vardı. Biri kısa boylu ve uzun kahverengi saçlıydı. Zeynep onunla içeride çırılçıplaktı ve birbirlerine yapışmış gibiydiler.

Otel Masörü Karımı Gözümün Önünde [PART 4]

Ayşe, üç yıllık karım. Kısa boylu, minyon vücuda sahip, küçük memeli ancak manken kalçalarına sahip beyaz tenli bir afet. Karşımdaki masörün gözlerinin parlamasından, gülümsemesinden anlıyordum nasıl bir manzaraya baktığını. Karımı tepeden tırnağa hayal ediyordum. Bembeyaz ayaklar, hafif pembe parmaklar, bakımlı, ojeli tırnaklar. Biraz daha pembe ayak topukları, incecik beyaz bilekler. Kısa boylu kadınların bacakları uzun boylu kadınlar kadar güzel değildir ancak fazla kilolu değilseler, karım gibi daha şekilli gözükür bacakları. Karımın, pantolona zor sığan bembeyaz koca kalçalarına doğru kalınlaşan ince baldırlarını izlemeye doyamazsınız. Ardından o incecik beli, çok tatlı göbek deliği, çıtır gövdesi. Bembeyaz, tüysüz memeleri ve pespembe meme uçları. Bakmaya doyulmaz yüzünü aklıma getiremedim bile. Ayşe’nin gerçekten o kadar tatlı bir vücudu var ki, askılı bir bluz giydiğinde saçlarını toplarken koltukaltlarına odaklanarak bile ereksiyon olabilirsiniz. Gerçekten ilk bakışta belli olmayan ancak vücudunu incelediğinizde adeta bir seks tanrıçası gibi gözüken, silüetiyle bile azdırıcı beyaz bir melek.

Adam şehvetle karımı izleyip eşofmanının üzerinden sikini sıvazlayınca dayanamadım, dönüp karıma bir bakış attım. O hafif çıkık, kusursuz yuvarlak şekilli dimdik memelerini bembeyaz sabun köpüğüyle okşuyordu. Sanki duş almaktan ziyade izlendiğinin farkında, erotik hareketler peşindeydi. Derken masörün ani sesiyle irkildim “bana bak lan, öyle baktığım karıya bakılmasını sevmem!”. Hemen ona dönüp istemsizce “pardon” dedim. Bana bakarken değişen yüz ifadesinden, özür dilememden dolayı şaşırdığını anladım. Karıma bakmıyor, beni süzüyor, adeta tanımaya çalışıyordu artık. “Karını sikiyorum” dedi birden. Gözgöze geldik. “Günlerdir karını sikiyorum, ilk seanstan beri, masör odasında siktim, burda siktim, rican üzerine geldim yatağınızda siktim. Bugün de kaç posta sikiştik hatırlamıyorum. Şimdi seni yollayıp gene geçirecem karına.” Sustu, ben de sustum.

Sanırım bir tepki vermemi bekliyordu ancak ben zaten tabletten onları izlemiş, üçüncü kez 31 çekmek üzereyken karımın mesajı üzerine buraya gelmiştim. Yani onların sikişini izleyip kendimi tatmin edecekken, ereksiyonlu halde, azgın bir kafayla buraya çağrılmıştım. Barmenin yolladığı kokteylin etkisi de henüz geçmemişti. Dolayısıyla masör karşımda böyle açık açık konuşunca tepki vermek yerine hayal kurmaya başladı yine beynim. Masörün vücudunu yakından süzüyor, karımı altında hayal ediyordum. İzlediğim video da aklıma geliyordu. Gerçekten bembeyaz minyon karımı altına alıp hırpalayarak zevkin doruklarına çıkaracak bir adamdı bu. Vücudu yapılıydı, boyu fazla uzun değildi ancak omuzları geniş, kolları kaslıydı. Üstü çıplaktı ve oturur haldeyken bile hafif belli olan karın kasları vardı. Altında eşofman vardı ancak bacak antrenmanlarını esgeçmeyen biri olduğu belliydi. Güreşçi vücuduna sahip, boyu 180 kadar olmayan, saçları 3 numara esmer bir adamdı. Fitti ancak zayıf durmuyordu, gövdesi, boynu ve kafası geniş ve etli duruyordu. Aynı anda hem kilolu hem kaslı duran bir adamdı. Kafamda karımla masörün sikişmelerini hayal ederken beni yine kalın sesiyle korkuttu:

– Hiç anal yapmadınız herhalde?

– Hayır.

– Biz yapıyoruz. Alıştırdım karını götten yemeye. Dapdar çok hoşuma gidiyor. İyice genişletecem deliğini sana o zevk kalmaz haberin olsun. Bilir misin bakire sikme zevkini?

– Ayşe’nin ilk ve tek erkeğiyim, yani öyleydi, şimdiye kadar.

– Vay vay vay… Kusura bakma kardeş senin namusu baya genişlettim.

Cevap vermedim. Sessizliği yine o böldü:

– İlk defa elalemin karısına geçirmiyorum. Ancak kocaları öğrendiğinde tepki verdi genelde. Sende gavatlığa bi heves mi var hayırdır çok sessizsin?

– Yani, başta öfkelendim aslında ama… Karım hiç böyle bir şey yapmazdı. Eğer Ayşe bu kadar istekliyse demek ki engellemenin bir yolu yok. Doymasını bekliyorum.

– Karın namuslu karıydı, bi yere kadar hiç ilgilenmedi yalan yok ama masajda istemsiz yakınlaşma oluyor. Bir kere elime düştü mü de bırakmam. Ne zamandır dokunmuyorsun karına?

– Sizin masaj seansları başladığından beri odada sadece uyuyor.

– Aferim. Ben varken sana gerek yok. Karın tercihini yapmış, istediği yarrağı yer. Saygı duyman lazım di mi?

– Yani…

Bu cevabıma kahkaha attı. Sonra ciddiyetini toparlayıp devam etti:

– Bak şimdi, sen çok uysal bi gavat çıktın. Sana karşı lafı dolandırma niyetim yok. Ben karından baya zevk alıyorum. Daha birbirimize doyamadık. Ama sizin rezervasyon bu sabah bitiyor. Karının telefonundan ben mesaj attım. Önce baya direndi ama ben “ikna ederim, her şeyi bilmesi daha iyi” dedim. Sana kıyamadı ama sonunda kabullendi. Çünkü o da benim yarrağı daha yemek istiyor. Senden ricamız, aşağı in, resepsiyondan karına 2 hafta daha rezervasyon yaptır. Ben 2 hafta daha pompalayıp göndericem karını sana, tamam mı?

Cevap veremedim. İçimde tarifsiz bir his vardı. Hem kıskançlığa, öfkeye benzer bir yanı hem de anlamsızca hiç tanımadığım bir zevk vardı içimde. Bu teklif beni çok heyecanlandırdı ancak hemen olur diyesim gelmedi. “Yani… ben gideceğim karım kalacak öyle mi?” dedim.

– İşin yok mu oğlum senin? Senin iyiliğin için diyoruz. Yoksa bu karı sıkıldı mı ilgilenecek gezdirecek bi lavuk lazım ama ne yapalım senin için ben çekicem nazını.

– Sorun değil, izin alabilirim. Uzaktan çalışırım… Yani, sizin için sakıncası yoksa…

Adama kendi teklifimi sunarken, karımla sikişme planlarını yaparken, nedense çekiniyordum. İçimden heyecanla kabul etmesini diliyordum. Belki de haklıydı, tamamen bir gavata dönüşmüştüm artık. Ama karımdan uzak olmak istemiyordum. Yaşadıkları ilişkiyle de sorunum yoktu. Ayrıca azgın halde buraya gelmiştim ve onları beraber görmek istiyordum.

– Lan, bizi beraber mi izlemek istiyosun yoksa? Karınla beni porno gibi izleme niyetin mi var? Lan, ibne misin yoksa sen?

Bunu sorarken çok ciddiydi ancak bir yandan bıyık altından güler gibiydi. Kaşlarını çatmış, sert bir tonla sorguluyordu beni ama nedense o kadar rahatsız hissetmiyordum. Tam cevap verecektim ki arkadan karımın sesi geldi.

– Ya, kibar davran kocama.

Ayşe bornozuyla kıvırtarak yanımdan geçti, bembeyaz teni nemli halde parlıyordu. Bej rengi bornozun ortası göbek deliğinin altına kadar açık haldeydi, memelerinin yarısı gözüküyor, tam meme uçlarına düşüyordu bornoz. Bel kısmında çok gevşek bağlamıştı, amını göremiyorduk ancak kasıkları, baldırları apaçık ortadaydı. Göğsü, beli, kasıkları nemli ve parlar haldeydi. Yanımdan geçip masörün dizine oturdu.

– Demek anlaştınız, anlayışınız için çok teşekkürler aşkım. Seni çok seviyorum asla böyle bir şey yapmazdım ama üçüncü yıldönümümüz için hediye olarak bu masörü yolladığını öğrenince denemek istedim. Sonrasında kopamadım aşkım gerçekten o kadının anlattığı kadar var.

O an karımı nasıl manipüle ettiğini anladım. Sanki tüm bunlar benim hediyemmiş gibi yaklaşmış karıma. E önceki evli kadının övgüleri de birleşince… Zaten dediği gibi, bir kere eline düşünce kolay kolay vazgeçilecek bi adam değildi bu masör. Biraz şaşkınca baktım masöre, gülümsüyordu bana. Karımı kandırıp orosupusu yapmıştı. Bana bakarak söze girdi masör.

– Zaten kocanın bi sorunu yok gavatlıkla. Rolünü seviyor. Hatta karısını mutlu olurken görmek için o da seninle 2 hafta daha kalacak. Değil mi?

Gülerek bana pas attı. Adamla artık anlaşmıştık. O benim kalmama ses etmeyecek ben de onun karımı manipüle etmesine göz yumacaktım. “Karıcım, senin için sorun yoksa mutluluğuna daha yakından tanık olmak isterim” dedim.

Ayşe ile zaten birbirimize deliler gibi aşıktık, ikimiz de bunun biraz aşırıya kaçan bir uçarılık olduğunun farkındaydık. Ben planlamamıştım, başlangıçta çok öfkelenmiştim ancak şimdi masörün dediği gibi rolüme alışmıştım. Karım da önceki çiftin övgüleri üzerine benim masör randevusu almam ve masörün de yaptığı her şey benim hediyemmiş gibi göstermesi sonucu bu oyuna dahil olmuştu. Sonra da belli ki yediği yarraktan inanılmaz keyif almış, hayatında benden başka erkek bilmeyen karım bu zevki bırakmak istememişti. Peki, öyle olsun Ayşe’cim… Ben içimden bunları düşünürken karım cevap verdi:

– Sen nasıl istersen aşkım, ben zevkime bakıyorum sen de bak. Zaten günlerdir ihmal ediyorum seni. Ama kalırsan, yine ilgilenemeyceğim seninle biliyorsun değil mi? İstersen sen dön bak.

– Hiç sorun değil aşkım, tamamen masör beye emanetsin. Ben sadece eşlikçi olacağım.

– Tamam o zaman, ben zaten burda kalırım, arada yanına uğrarım. Sen de arada masör beyin izniyle gelebilirsin.

Karımla anlaşmıştık. “Ben inip rezervasyonu uzatayım o zaman” dedim. Gülüştüler, karşımda öpüşmeye başladılar. Adam eşofmanın üzerinden sıvazlama işini karıma bırakmıştı artık. Karım pespembe dudaklarını adamın dudaklarına ezdiriyor, beyaz minik elleriyle de adamın eşofmanını sıvazlıyordu. Ben tam kalkacakken karım elini eşofmana daldırıp sikini çıkardı adamın. Karımın beyaz, ince parmaklı zarif elleri arasında kapkalın, esmer bir yarrak duruyordu. Karım bana dönüp “aşkım şuna bak, kalınmaz mı bunun için” diye sorarken dudaklarını bükmüştü. O pembe, parlak dudaklara baktım. Saksolarını ne kadar özlediğimi fark ettim. Karıma kavuşmam en az 2 hafta daha olmayacaktı. Bunu hatırlayınca biraz üzüldüm. Karım bana soru sorarken büzdüğü dudakları eğilerek adamın sikine kavuşturdu. Masanın altına indi. Adam karımın saçına ritmik şekilde bastırarak ağzını sikiyordu. Onları bu halde bırakıp odadan çıktım. Kapıyı kapatırken son duyduğum şey masörün kalın sesiyle “Ohh efsane emiyosun gavatın karısı” demesi ve karımın ağzı dolu halde gülümsemesi oldu. Ereksiyon olmuş halde asansöre ilerledim.

(Devam edecek)

Annem Babamın Borcunu Ödedi.

Annem 53 yaşinda mimar yaşına göre baya bakımlı bir kadın. Babam da yine 53 yasinda kendi işini yapıyor. Ben üniversite için yanlarından ayrılmıştım. Bir gün bir yaz tatilinde babam evde yoktu annem de iş yemeği için hazırlanıyordu. Bir kıyı şehrinde yaşadığımız için hava aşırı sıcaktı. Annem yeşil renkli ince askılı dizinin biraz üstünde bir elbise altına da yine topuklu ayakkabı giyerek evden çıktı. Birkaç saat sonra beni aradı gelmemi istedi gittim ortam gayet normal annemden başka 2 kadın çalışan patronu bir müşteri bir başka erkek çalışan. Bir süre sonra kadınlar kalktı ben annem ve 3 adam kaldık. Normalde içkiye karşı bunyem kuvvetli olmasına rağmen resmen carpilmistim. Sızdığımi hatırlıyorum birkaç saat sonra uyandığımda bilmediğim bir evdeydm. Müzik sesi geliyordu kalktım odadan çıktım ev 2 katlıydi ben 2. Kattaydim aşağı baktığımda patron müşteri ve diğer eleman boxerla oturuyorlar annem üzerinde sadece siyah tangayla dans ediyordu. Ne oluyor falan derken patron beni gördü eliyle bekle işareti yaptı yanıma geldi odaya girdik ve konuşmaya başladık.
Bak annen çok mutlu kafası çok güzel bozma ortamı dedi. Ben nasıl lan ne icirdiniz bana kadına babama ne dicez falan deyince adam gülümseyerek anlatmaya başladı. Birkaç sene önce babamın işleri kotulesince para lazım olmuş annem de babamın onayıyla patronuyla sevişmiş ve adam borcu kapatmış. Yalnız bunu yaparken tek şartı annemin onun karısı olması olmuş. Annenin aslında 2 kocası duruma göre de sevgilisi var dedi bana ve bu cümle beni aşırı derecede tahrik etti. Nasıl sevgilisi diye sordum yani bazen iş için gerektiği zaman anneni müşterilere veriyorum dedi. Peki beni neden çağırdıniz buraya dedim annen istedi senin onun çamaşırlarini arkadaşlarına gösterdiğini biliyor ve madem öyle gelsin o da izlesin dedi. Ben hem saskindim hem de aşırı tahrik olmuştum adam resmen annemi babamdan satın almıştı ve istediği gibi kullanıyordu. Tamam anlaştık mı gidelim mi içeri dedi. Tamam dedim. Annem beni gördü sarıldı hiçbir şey olmamış gibi devam etti. Adamlar annemi kucağına alıyor poposuna şaplak vuruyor öpüyor yalıyor ve ben olayları izliyordum. Bir ara müşteri olan adam annemi aldı 1. Kattaki odaya götürdü ve 40 dk ya yakın gelmediler. Ben patrona sordum ne oldu diye annen şuan sözleşme yapıyor diye güldü sadece. Daha sonra adam geldi ben adama bakarken annen duşta orospu çocuğu gelecek birazdan dedi. Annem memelerinin göründüğü transparan saten bir gecelikle geldi patronu bak bunu da ben aldım anana diyerek gülmeye başladı. Annnem yanıma geldi nasıl bebeğim yıllardır hayalini kurup düşündügun olay gerçekleşti ne hissediyorsun diye sordu. İzlemek istiyorum dedim her şeyin bir vakti var dedi güldü sadece. Neyse sipariş vermişler kapı çaldı annem üstünde o transparan gecelikle gitti kapıyı açtı. Sonra bana oğlum gelip yardım eder misin dediğinde kuryenin bakışlarını gormeliydiniz. Ben neden böyle yaptın dedim? İstemiyor muydun herkesin orospu çocuğu olduğunu bilmesini al birisi daha öğrendi dedi. Sonra 1 gece daha kaldık bu arada 3 adamdan siki kalkan annemi aldı odaya götürdü. Ben de izlemek istiyorum dedim tekrar seninki yarın dedi.neyse ertesi sabah müşteri ve diğer adam gitti patron ben annem kaldık. Annem biz duşa geçiyoruz sen de sesleri duyunca gel dedi ve gittiler. Neyse duş bitti ben yavaşça iceri girdim. İlk dikkatimi çeken şey adamın gerçekten kocaman ve kalın olan siki oldu. Annem adamın önünde diz çökmüş yalıyordu. Adam beni çağırdı bak şimdi bunu annene nasıl sokucam dedi. Annem 2 gündür üç farklı kişiyle seks yapmasına rağmen adamın aletini alırken zorlandı. Alıştıktan sonra beni çağırdı bak kafanı eğ annene nasıl giriyor gör zaten hep bunu istiyordun dedi. Ben ilk defa annemi seks yaparken izliyor olmak üstüne adamın kocaman sikini gördükten sonra iyice mal olmuştum sadece oturup izliyordum. 45 dk falan seks yaptılar. Sonra adam annenin neresine bosalayim sen söyle hadi dedi. Memelerine kelimesi çıktı benim ağzımdan da. Sonra adam bogurerek boşaldı annemin memelerine. Annem oğlum bak seni emzirdigin memelerime Eren Abin nasıl boşaldı dedi. Sonra bir kere daha duş aldılar. Çıktık yolda bu olayı bildiğini babana söyleme dedi. Tamam dedim ben de. Sonra konuşmadık.
Bu olay olayı 8 yıl falan oldu annem hala aynı yerde çalışıyor bu sürede ben de patronuyla yani Eren abiyle samimi oldum ara sıra konusuyoruz anneme yaptıklarını anlatıyor hediye ettiği şeyleri gösteriyor. Annem
Annemi gerçekten karısı yapmış bu benim çok hoşuma gidiyor.

Güzel Bir Pazar Günü

Dört yıllık dul bir bayanım. İşyerimde patronumun arkadaşıyla birlikte olduktan sonra kadınlığımı hatırladım. Gençliğim ve güzelliğim gidiyordu, günümü gün etmeye karar verdim. Annem ve babamla kalıyorum. Çalıştığım için evden çıkmak sorun olmuyor. Memleketteki bir alışveriş merkezine dadandım. Hem sevgilileri görüyor, hem de alışveriş yapmanın keyfine varıyordum. Bir cumartesi bir firmanın Pazar günü indirimli ürün getireceği afişini okudum. Hergün erken kalkmaya alıştığım için Pazar günü erkenden kalktım. Annem ve babam dinlenmemi, hafta içi çok yorulduğumu söylediler. Onları dinlemedim ve alış veriş merkezinin yolunu tuttum. Pazar sabahı 11 gibiydi. Firmaya uğradım satışa başlamadıklarını saat 12 gibi başlayacaklarını söylediler. Ben de zamanı değerlendirmek istedim. Kendime uzun süredir ayakkabı almamıştım. Bir ayakkabı mağazasına girdim. Kendime uygun bir ayakkabı beğendim. Alışveriş yapan 20-22 yaşlarında bir bayan da ayakkabı deniyordu. Kısa eteği sıyrılmış, mağaza içinde erkek olmadığı için bayağı rahattı. Baldırlarını görünce içim bir tuhaf oldu. Uzun uzun seyrettim. Benim baktığımı fark etti, ve ben çok utandım. Diğer tarafa yöneldim.

Elinde bir ayakkabıyla arkamda geldi. Bu ayakkabı nasıl sizce dedi. Bilmem kendi zevkinize uyuyorsa alın dedi. Deneyeyim bir bakın isterseniz dedi. Yine tabureye oturdu. Bu kez daha cüretkar frikik verdi. Resmen terlemiştim ben. Bacaklarını uzun uzun seyrettim. Tamam güzel oldu galiba dedim. Siz de alın bir tane indirimde dedi. Ayakkabı numaramı sorup bir tane de bana getirdi. Denemek için tabureye oturdum, beni dikizliyordu, frikik vermemi bekliyordu. Ben de mümkün olduğu kadar frikik vermeden ayakkabıyı denedim. Yerimden kalkınca niçin adaletli davranmıyorsun dedi. Anlamadım dedim. Sen anladın biliyorum dedi. Sen beni doya doya seyrettin, ama sen bana o kadar cömert davranmadın dedi. Çok utanmıştım. Şey ben pek alışık değilim dedim. Peki gördüklerin hoşuna gitti mi dedi. Kızarmıştım, kısık sesle evet dedim. Daha fazlasını görmek ister misin dedi? Şok olmuştum. Nasıl yani dedim. Bu avm de çalışıyorum. Mağaza tadilatta. Ama anahtarı bende. İstersen müsait yerimiz var dedi. Kulaklarıma inanamıyordum, nasıl olabilir ki dedim. İstersen bayağı da olur dedi. İçim içime sığmıyordu, kızın bacakları çok güzeldi. Yaz olduğu için çorap ta giymemişti. İki göğsünü birden sıkarak daha fazlası da var dedi. Kulaklarım kızarmıştı. İçimdeki şeytana uyarak, bir bayandan ne zarar gelibilir ki diyerek kabul ettim. Ayakkabıları bırakarak mağazadan çıktık. Adının buse olduğunu söyledi. Üst kattaki mağazalarına çıktık. Cam kapıda ve cemakanda gazete kağıtları vardı. İçeriye girdikten sonra kapıyı tekrar kitledi ve soyunma kabinine yöneldi. Bayan giyim mağazasıydı. Soyunma kabininden seslendi, gelir misin canım? İçeriye girdiğimde üst tarafını tamamen çıplak gördüm. Şok üstüne şok yaşıyordum. Elleyebilir ve öpebilirsin dedi. Çantamı bir tarafa bırakıp göğüslerine dokundum. Busenin de nefes alıp verişi hızlanmıştı. Göğüs kafesi inip inip kalkıyordu. Meme başlarını teker teker öptüm. İlk defa bir bayanın göğsünü yalıyordum. Elimle hafif hafif yoğurmaya başladım.

Buse gözlerini kapamış anın tadını çıkarıyordu. Göğüslerinden yavaş yavaş yukarıya çıkıp boynunu ve kulak memelerini öpemeye başladım. Dilimiz buluştuğunda bulutlardaydık ikimiz de. Kendisi de benim tişörtümün üstünden göğüslerimi okşamaya başladı. Abartmıyorum en az beş dakika dudaklarımız ayrılmadı. Ayrıldığımızda ikimizinde dudağı kızarmıştı. Tişörtümü çıkarıp sütyenimin üstünden göğsümü yalamaya ve yoğurmaya başladı. Sütyenin kopçasını çözüm göğüslerimi serbest bıraktı. Sırayla ve özenle göğüs başlarını yalıyordu. Gözerlimi kapatıp başımı geriye yasladım. Eteğimin üstünden bir eliyle kalçalarımı okşamaya başladı. Eteğimin fermuarını çözüp eteğimi indirdi. Kilodumun üstünden amımı yavaş yavaş okşuyordu. Hiç acele etmiyor beni delirtiyordu. Aşağıya inip kilodumu indirmeden amımı yalamaya başladı. Dilini amımdan çıkarmadan gözlerime bakıyor verdiği zevkin tadını çıkarıyordu. Kilodumu yavaşça indirip beni ters dönderdi. Soyunma kabininin arkasında fazla eşyaları koydukları yerin perdesi vardı. Bana dil darbeleri attıkça başım perdeden içeri giriyor arkayı göremiyordum. Kaçıncı orgazma ulaştım hatırlamıyorum. Arka deliğime parmağını sokmaya başladı. Avm de olmasan çığlığı basacaktım. Şimdi dilin yerinde keşke bir yarak olsa dedim.

Çok mu isterdin dedi. Hem de nasıl dedi. Belki bir gün isteğin gerçekleşir diyerek devam etti. Arka deliğimden parmağını hemen hemen hiç çıkarmadı. Vibratör var kullanmamı ister misin dedi. Lütfen çabuk ol ama dedi. Bir dakika sürmeden vibratörü getirdi. Önce arka deliğimde başını gezdirdi. Daha sonra önüme soktu. Vibratörü çok iyi kullanıyordu, mümkün olduğunca nazikdi. Vibratörü önüme sokarken arkama dil darbeleri atmaya ve parmaklamaya devam ediyordu. Birden vibratörü çekti. Lütfen devam et dedim. Peki dedi. Birden önüme bir yarağın girdiğini fark ettim ve çığlığı bastım. Önümü dönünce 25 yaşlarında uzun boylu birinin yarağını amıma sokmaya çalıştığını gördüm. Manyak mısın bu kim dedim? Bu eser erkek arkadaşım dedi. İstersen bize katılacak dedi. Çocuk boş durmuyor sikini sıvazlıyordu. Hep burada mıydı dedim. Hayır anahtar var kendisinde, mesaj attım biraz önce geldi dedi. Bir daha karşılaşmayacaksınız, sen onu o seni bir daha göremeyecek. Anın tadını çıkarmak istiyorsan domal dedi. Uzun süredir yaraksızdım çocuğun yarağı da damarla ve kalındı. Peki sen bilirsin deyip domaldım. Çocuk bir müddet fırçaladıktan sonra bir hamlede içime girdi. Müthişsin yavrum çok dar senin ki diye inlemeye başladı. Buse de alttan göğüslerimi okşuyordu. Birden öne gelip amını bana yalatmaya başladı.

Hayatımda ilk kez bir am yalayacaktım. O anın heyecanıyla busenin amına dil atmaya başladım. Eser göğüslerimi okşuyor, sırtımı öpüyor ve hızlı hızlı gelip gidiyordu. Harikasın seni bırakmam diye inliyordu. Buse ise gözlerini kapatmış tutunacak yerler arıyordu. Eserin hızlandığını hissettim, nolur içime boşalma dedim. Boşalacağını anlayan buse ani bir hareketle eserin sikini çıkarıp sıvazlamaya başladı. Eser hortumdan boşalır gibi sırtımı boşaldı. Saçlarıma kadar döl oldu. Buse eserin sikini yavaş yavaş sıvazlayıp iyice boşaltıyordu. Yerimden doğruldum elbiselerimi alıp diğer soyunma odasına geçip giyinmeye başladım. Eser yanıma gelip seni bir daha görebilir miyim dedi. Buse hemen atılıp, asla olmayacak dedi. Bir patron edasıyla bizi fırçaladı. Eseri dudaklarından öpüp mağazadan ayrıldım. Alışverişi bitirip eve geldiğimde annem ve babam evde yoklardı. Kendimi banyoya zor attım. Tüm olup bitenleri düşündüm. Busenin yanına gitmemek için kendimi zor tutuyorum. Ne kadar dayanabilirim bilmiyorum.

Akıllı Ev 3. Bölüm

Perşembe sabahına gözlerimi açtım ve karım yanımda yoktu. Kalktım ve onu mutfakta buldum;

K: Niye beni uyandırmadın?

N: Hakettin

K: Anlamadım

N: boşver

K: Aşkım trip mi atıcaksın?

N: yo

Karım bunu dedi ve hemen yanına gidip hunharca öptüm kokladım ısırdım sevgi gösterisi yaptım. Biraz güldü ve beni affetti.Sonra ne yapıcağımızı konuştuk. Ben yine otele gidecektim. Karım ise öğrencisiyle özel ders yapıcakmış kafede. Bunları konuştuktan sonra ikimizde evden çıktık.

Otele geldiğim andan itibaren herşey yine aynı şekilde rutin ilerliyordu. Yine kadınlar masaj alkol. Adamlar galiba bunlardan sıkılmıyordu. Yine bugün farklı olarak hamama saunaya gitmişlerdi. Bi an önce akşam olmasını diliyordum. Öyle böyle bir şekilde saat 7 oldu. Yabancı patronların 8 de uçağı varmış onları götürmemi söyledi patronum . Bende dediği gibi saat 8 deki uçağa onları yetiştirdim.

Eve doğru giderken karımı aradım ancak açmadı. Eve aşağı yukarı yarım saatte vardım. Arabayı park ederken dün bizim evden çıkan çocuğu bu sefer bizim binadan çıkarken gördüm. Ve o sırada karım aradı;

N: Hayatım aramışsın , film izliyordum telefonda sessizdeymiş.

K: Emin misin nazlı film izlediğine?

N: Evet hayatım başka ne olacaktı ki?

K: Özel derse noldu?

N: Kafede yaptık hayatım

K: Hm peki neyse ben kapıdayım geldim görüşürüz

İnanamıyordum. Karım resmen bana yalan söylüyordu. Ama uzaktan gördüm çocuğu belki de ben karıştırıyordum bilmiyorum. Umarım ben karıştırıyorumdur yoksa işler çok kötü bi hal alırdı. Eve gittim ve içeriye girdim;

K: Ben seninle bişey konuşucam

N: Tabi söyle dinliyorum

K: Bana kafede bulunduğuna dair bişey göster önce

N: Imm bakmam lazım telefonuma

Telefonuna baktı ve bana kafedeyken bi fotoğraf gösterdi.

N: Ne oldu ki?

K: Ya bi an dünkü çocuğu bizim binadan çıkarken gördüm sandım. Bide sen öncesinde telefonu da açmadın . Biraz kötü düşündüm.

N: Haha salakmısın aşkım. Düşünme öyle şeyler . Hem sen karına güvenmiyor musun?

K: Ya güveniyorumda ne biliyim.

N: Neyse boşver gel dizimize devam edelim

Diziyi izlemeye başladık ve yine yorgundum açıkçası. Diziyi bitirdikten sonra yatak odamıza gittik ve pijamalarımızı giydik;

K: Jarvis, LED’leri aç!

N: Jarvis ,tüm ışıkları kapat!

K: niye amk

N: Aşkım çok yorgunum başka zaman yapalım

K: İyi tamam ,öyle diyorsan

Karımın seks için yorgunum demesi garibime gitmişti ama yinede insanlık hali dedim ve uyuduk. Sabah patronum aradı ve “ bugün istersen işe gelmeyebilirsin , sana ihtiyacım yok bugünlük” dedi. Bende teşekkür ettim ve kapattım . Karım ise galiba çoktan uyanmış ve okula gitmişti . Çünkü evde yoktu.

Akıllı ev 3. Bölüm sonu..

Akıllı Ev 2. Bölüm

Sabah uyandım ve karımı öpücüklerle uyandırdım. Sonra beraber güzel bi kahvaltı hazırladık. Patronum aradı ve çabuk gelmem gerektiğini söyledi. Karımla beraber evden çıktık o okula ,ben işe.

İşe geldiğimde patronumun yabancı ortakları gelmişti. Formaliteden işyerinde görüşüp ,2 3 imza atıp, otele gidiyorlar genellikle. Bugünde yine aynısı olmuştu. Otele girişlerini yaptırdıktan sonra patronlar direkt masaja gitmek istediler. Tabi onlar masaja giderken bende onları izleyecek halim yok , bende gidiyordum. Karım çok kıskanç bir insandır bu masajları bilse büyük ihtimal ağzıma sıçar ama sonuçta patronlarım gibi masörleri sikmiyordum. Gerçi sikmemek için kendimi zor tutuyordum desem daha doğru olur.

Masaj bittikten sonra yabancı patronlar eğlenmek istediklerini söylediler. Hoş adamlarda para bok. Odaya otelin dışından önceden ayarladıkları kadınları sokmamı istedi patronum. Bende dediği gibi kadınları aldım ve girişlerini yaptım. Odaya getirdim ve yine istekleri üzerine odaya viski istedim. Patronlarım viski eşliğinden kadınların üstüne para saçıyordu. Viskileri bitti ve 4 kadını kucaklarına çağırdı. Bende odadan çıkmak istedim ama patronum Melih bey;

M: kerem bazen gay olduğunu düşünüyorum

K: Karımı seviyorum Melih Bey

M: Karın sanki bunları hiç yapmıyor

K: Yapmıyor Melih bey, size iyi eğlenceler

Melih Bey’in dediği şey biraz aklımı karıştırdı ama karıma güveniyordum. Beni aldatmazdı. Karımı tanıdığım için dediklerini pek kafaya takmadım. Sonra canım sıkıldığı için saat 5 gibi karımı aradım;

K: Naber nasılsın?

N: İyiyidir sen nasılsın?

K: iyidir

N: Sonra konuşalım mı? Şuan bi öğrencimle beraber evdeyiz. Benden özel ders istediğini söyledi bende bugün başlayalım dedim.

K: A tamam, sen nasıl istersen.

Telefonu kapatıp kendime otelde oyalanacak şeyler bulmaya çalıştım. Bara gidip biraz içiyim dedim . Patronum zaten Şuan bi kaç karıyla ve ortaklarıyla grup seks yapmakla meşguldü , bana yapcak bişey kalmamıştı. Akşama kadar odadan çıkmadılar bende o süre zarfında alkolü biraz fazla kaçırdım. Sonra beni aradı ve kızları götürmemi istedi . Sonrasında kendimin de eve gidebileceğini söyledi. Bende dediği gibi kızları arabalarına bindirdim. Kendi arabam iş yerinde kalmıştı ama zaten kafam güzeldi bu halde araba kullanamazdım. Bi taksi tuttum ve evi tarif ettim. O sırada karım nazlıyı aradım;

K: Aloo

N: Efendim

K: Eve geliyorum istediğin birşey var mı?

N: Sana bi liste atıcam eve gelirken al bunları.

K: tamam

N: Hadi dikkatli gel görüşürüz

K: Tamam canım görüşürüz

Telefonu açıp listeye baktım ama çok uzundu ve bu halde hiç alasım gelmedi. Direkt eve gidip kapıyı çalıyordum ki kapı açıldı. Uzun boylu esmer bi çocuk çıktı evden. Karımda arkasından “ Bundan sonra okulda çalışalım” gibi bişey söyledi ve beni gördü;

N: AA erkencisin hani listem nerde?

K: Çok yorgunum almadım

N: O zaman gel hemen seni duşa sokıyım

K: İstemiyorum biraz içtim çok yorgunum, direkt yatıcam.

N: İtiraz etme duşa sokacağım ( endişeli ve kararlı bi şekilde)

K: iyi tamam

Karım beni duşa soktu ve sonra kendisi gitti.
Bende 15 dakika da duşumu alıp yatak odama doğru gittim. Karım yatak odasından elinde birkaç kıyafetle çıktı;

N: Çıktın mı aşkım? Sen yat dinlen istersen biraz.

K: tamam birtanem (biraz sarhoşluğumu belli eder şekilde)

N: Sen içtin mi kerem? ( sinirli)

K: Yaani birazcık

N: Aferin sana kerem. Şimdi siktir git yat uyu .

Karım içmemi hiç sevmezdi. Kendide söyler , nedense ben içtiğimde bana güvenmezmiş bana güvense bile etrafa güvenmezmiş.Neyse sonunda yatağa uzandım ve üstüme battaniyeyi çektim;

K: Jarvis , ışıkları kapat!

Akıllı ev 2. Bölüm sonu..

Akıllı Ev 1. Bölüm

Bu seri de de kendimden kerem olarak bahsedeceğim.Ben kerem 27 yaşındayım , dış görünüş olarak 1.82 boyunda oldukça normal bi vücuda sahibim , pesnisimde aynı şekilde gayet normal bi büyüklükte. 1 buçuk yıldır evliyim. Karım Nazlı ise 26 yaşında 1.62 boyunda kızıl bembeyaz bi kadın . İnce belli, ortalama büyüklükte memelere sahip, aslında götü de ortalama bi büyüklükte ama beli ince olduğundan götü büyük geliyor insana. Neyse sizi detaylarda fazla boğmıyım ve hikayeye başlıyım.

Ben büyük bi şirkette tercümanlık yapıyorum. Patronun dil bilmediğinden ötürü heryere onunla giderim. Karım Nazlı ise Lisede İngilizce öğretmeni. Karımla üniversite zamanında tanıştık ve o zamandan beri de beraberiz. Birbirimizi çok sevdik ve uzun yıllar sevgili olduk en sonunda da evlendik. Nazlı tanıştığımızda benden farklı olarak bakireydi. Benim birçok deneyimim olmuştu ama o koklanmamış bi gül gibiydi. Ve o zamandır da birlikte olduğu tek kişi benim.

Yatak odamıza gelicek olursak oldukça renkli bi yatak odamız var diyebilirim. Haftanın aşağı yukarı evde olduğum her günü sevişiriz. Bazenleri köle fantezileri gibi değişik fantezilere kaçarız kendimizce. Hatta odamıza sevişirken daha şehvetli olsun diye led taktırdık dün, ama daha kullanmaya fırsatımız olmadı.

Günlerden salıydı , saat 7 gibi eve dönüyordum ve karımı arayıp “istediğin bişey var mı?” Diye sordum. Bana “ Gelip bir an önce beni sikmeni istiyorum” diye cevap verdi. Telefonu kapatıp hızlıca eve doğru sürmeye başladım. Evin zilini çaldım ve kapıyı açıp kenardan kafasını çıkartıp;

Nazlı: Hoşgeldin kocacığım hızlı geldin sanki (imalı bi şekilde)

Kerem: Hoşbuldum, dua et başka konularda hızlı gelmiyim

N: E ne bekliyorsun içeri gir

İçeri girdiğimde ilk farkettiğim şey karımın çıplak vücuduydu. Üstünde bordo bi dantelli vardı ve resmen “gel beni sik “diyordu.
Kapıyı kapattığım gibi karımı omzuma aldım ve yatak odasına götürdüm. Patronumun sağladığı imkanlardan dolayı evim akıllı bi ev sağolsun çalışanlarına iyi bakıyor;

K: jarvis LED’leri aç ve 3 dk arayla renklerini değiştir( jarvis evdeki yapay zeka ve ironman göndermesi)

N: Bakıyorumda hemen alıştın

K: Boşunamı bu sistemi yaptırdık, karımı daha şehvetli sikemiceksem ne anlamı var?

N: Bu kadar özledin mi beni?

K: Evet, seni çok sert sikeceğim

Karım nazlıyı sütyeninden kurtarıp memelerini somurmaya başladım.Saçlarımdan tutup inlemek dışında birşey yapmıyordu . Yavaşça kalktım ve pantolonumu açması için işaret yaptım ve açıp direkt yalamaya başladı. Ben biraz vahşi bir insanımdır , direkt tutup kökletmeye çalıştım ama karım genelde sadece sikimin %80 ini ağzına alabiliyor , tamamını alabilmesi için 69 pozisyonu gibi bir açı gerekiyor. %80 bile gözlerinden yaş gelmesi için yeterli olmuştu . Onu kaldırdım ve “domal orospu “ diye emir verdim. Oda “Hemen efendim “ dedi;

N: efendim , bugün beni sadece bu pozisyonda sikermisiniz lütfen

K: Domalırken yorulmuyorsun diye mi?

N: Hayır efendim. Yorulmak benim için mesele değil. Götümü de tokatlayarak kızartmanızı istiyorum. Boşalıcakken amımdan çıkıp götümün üstünden sırtıma doğru boşalmanızı istiyorum.

Bunu dediğinde çok fena gaza geldim ve sert sert sikmeye başladım. Tüm inlemelerimiz büyük ihtimal komşulara da gidiyordu ama umrumda bile değildi. Boşalmaya yakın karımın dediği gibi sikimi çıkarttım ve sırtına doğru boşaldım. Eğik sırtından döller kayarken;

N: Bugün çok iyiydiniz efendim. Amcığıma zevki sefa puhahaha ( güler)

K: efendim hoşuma gidiyor napıyım ( gülerek karşılık verir )

N: Aşkım senin hoşuna gidiyorsa benimde hoşuma gidiyor. Ama bidahakine fanteziye kaçmıyalım. Aşırı gülesim geliyor.

K: Tamam aşkım bakarız . Gel şimdi bi duş alalım sonra yemek yeriz ,sonra da kaldığımız diziye devam ederiz.

N: tamam bitanem

Karımla uyumak üzereyken yarın ne yapacağımız hakkında konuştuk. Hoş herşey rutindi. O okula ben işe.

Bu bölümü burda sonlandırdım.Hikayenin seks kısmına pek önem vermedim bu daha ilk bölüm ondan dolayı hikayeyi vermeye çalıştım. İlerleyen bölümlerde buna önem tabiki vericem. Bu bölüm sadece kafanızda bişeyler oluşması içindi. 30 günlük tatilden sonra yazdığım 2. Hikaye umarım beğenmişsinizdir. 30 günlük tatil için devam istediniz devam edicek ama zamanını bilmiyorum. Belki 2 seriyi aynı anda götürmeye çalışırım sizce nasıl yapıyım nasıl istersiniz?

Akıllı ev 1. Bölüm sonu..

Kayıp Ada’da

Denizi çok seven biri değildim aslında. Okuldan bir arkadaş gemi adamı oldum filan deyince ilgimi çekti, sonra neyse uzatmayayım kurslar filan aldık belgemizi başladık. Kolay olmadı tabii ama, işin bana cazip gelen tarafı maaşın dolarla olması idi. İlk iki sene zor geçti, hem işi öğrenmek hem de alışmak. İnsan ne kadar çaba gösterirse göstersin, bazı şeylere alışamıyor. Gemidesin açık denizdesin, ferahsın diye düşünürsünüz ama, göreviniz süresince genelde kapalı yerdesin. Sonra dinlenme zamanlarında da yine gemidesin zaten. Neyse sizi sıkmayayım şu gemi işleriyle.

Biz gemiciler şirket nereye görev verirse oraya gideriz. Bazı rotalar vardır mimlenmiştir, korsanı var diye. Bizim geçeceğimiz Pasifik rotasında hiç kulağıma gelmemişti korsan olayı yaşandı diye. O tarz korsan olabilecek rotadan zaten iki sefer geçtim. Nedense ben pek tedirgin değildim, kaptan dahil herkes ha bir şey olacak, ha bir şey olacak diye diken üstünde geçmişlerdi o rotadan. Tabii ben herhalde kendim yaşamadığım için, ya da yaşayan birinden doğrudan dinlemediğim için pek etkilenmemiştim o rotalardan geçerken. O sakin Pasifik rotasından geçerken gemideki kimsenin bir endişesi veya korkusu yoktu. Çünkü oralarda herhangi bir korsanlık olayı duyulmamıştı. Keza çok küçük adalar dışında pek fazla kara da yoktu yolumuzun üstünde. Benim istirahat saatimdi, eski bir gemi olduğu için istirahat alanını deniz gören yere yapmamışlardı. Malum yük gemisi diye, mümkün olduğunca alanı yük alsın diye, biz çalışanların dinlenirken denizi görmemiz önemli değil diye düşünmüşler. O yüzden öylesine uzanırken, motorun birden durmasına şaşırdım. Bir arızadan dolayı durma gibi görünmüyordu. Yukarıdan tıkırtılar ve koşuşturma duydum. Aslında kaptan yine işe koşturur diye çıkmayacaktım ama merakıma da yenik düştüm, çıktım.

Meğer korsanlar çıkmış gemiye ve bütün mürettebatı kaptan köşküne almışlar. Ben de herhalde istirahatte olduğum için beni en son alacaklardı. Herkesin suratında endişe ve korku vardı. Ben en son aralarına katıldığım için, ya da olayın vehametininin büyüklüğünü anlayamadığım için nispeten sakindim. Daha ziyade biraz şok halindeydim. Kaptan, sıraya geç dedi, kendisinin en başta olduğu sıraya dizmişlerdi. Ben en sona giderken, korsanların elinde otomatik tüfeklerden olduğunu gördüm ve korktum haliyle. Üç kişiydiler kaptan köşkünde ve başka kimler vardı bilmiyorum. Sıranın sonuna doğru giderken ne cesaret varsa bende, ki sıra sonu kapının girişindeydi, kapıyı hızla çarpıp kaçtım. Sanki gemide saklanacak bir yer vardı. Hemen merdivenlerden indim. Arkamdan birinin geldiğini duyuyordum, görmesem bile. Gemiyi evim gibi tanıyordum. Çok fazla kaçacak yer yoktu. Dolana dolana, en son güverteye çıktım. Ne yaptığımı bilmiyordum. Toplam kaç kişilerse onu da bilmiyorum. Güvertede kimseyi göremedim. Ama geminin güvertesine attıkları çapa ve ipi gördüm. Aşağıya baktım, bir küçük sürat teknesi vardı. Neden boş bıraktılar ki. Hemen ipe tutunarak sürat teknesine indim ve teknenin motorunu çalıştırdım. Tabii arkamdan gelmesinler diye güverteye asılı çapanın ipini saldım. Motor çalışır çalışmaz güverteden bana bakanlar oldu ama ben en azından biraz açılmıştım. Ateş ettiler arkamdan, ama tekneye isabet eden kurşun olmadı. Arkamdan bağrıştılar, bizim geminin öbür tarafına yanaşık teknelerine inip daha sonra beni takip edinceye kadar ben epey yol almıştım. En son herhalde onlara 5-6km fark açmıştım. Sonra nedense beni takibi bıraktılar. Ben yine de onları şaşırtmak için sürekli batıya gitmektense, arada bir güneye, sonra tekrar batıya giderek kendimce iz kaybettirmeye çalıştım.

Ama düşünmediğim bir şey vardı. Tekne yelkenli değildi ve elbette mazotu bitecekti. Pasifiğin ortasında beni binlerce kilometre götüremezdi. Bunu fark ettiğim anda motorun hızını düşürdüm, en azından menzilimi arttırayım diye. Nereye gideceğimi bilmiyordum. Teknede ne bir harita, ya da haritanın yüklü olduğu tablet filan yoktu. Nasılsa gemi bizi götürüyor diye, nerede olduğumuza da pek bakmazdım. Şimdi nerede olduğumu bilmeden ve mazotu bitmek üzere olan bir teknedeydim. Yine mümkün olduğunca batıya doğru sürdüm. Ama hava kararmak üzereyken motor durdu. Mazot bitmişti. Tekrar çalıştırmayı denedim, kısa bir süre sonra yine titreyerek durdu motor. Ne yapacağımı bilmiyordum. Tekne birkaç metrelik idi. Korsanlar bu tekne ile geldilerse, çok uzaktan gelmemişlerdi. Ama ben nereye gideceğimi bilmediğim için en azından bir ada bulmayı umut ederek batıya doğru yol almıştım. Pasifikteki binlerce adanın arasından elbette birine denk gelirim diye düşünmüştüm. Gerçi şaşırtma amaçlı arada biraz güney ve sonra biraz kuzey yapmıştım. Nerede olduğumu bilmiyordum, ama bildiğim tek şey bir tekne üstünde olduğum ve benim kayıp olduğumdu.

Güneş battıktan sonra duran teknemin içinde uzanıp gökyüzüne bakıp uyumaya çalıştım. Hava o kadar açıktı ki, gökyüzündeki yıldızlar sanki elimle toplayacakmışım gibi yakın görünüyorlardı. Yıldızlara bakarken dalıp uyumuşum. Sabah olduğunda güneş yükseldi ve beni uyandırdı. Tabii ben gölgelik aradım. Dümenin olduğu bölgede küçük bir gölgelik vardı. Oraya sığınıp bekledim. O küçük yerde 20 litrelik su olduğunu görünce hazine bulmuş gibi sevindim. Çok abartmadan ara ara o sudan içtim. Arada bir tekneden bakıp nerede olabileceğimi kestirmeye çalışıyordum. Tekne denizin akıntısıyla gidiyor gibiydi. Güneşin konumuna bakıp, hem saati hem de dünyanın hangi bölgesinde olduğumu anlamaya çalışıyordum.

İlk günün heyecanından acıktığımı sanki anlamamışım. Akşama doğru ancak karnım guruldamaya başlayınca küçük teknede neler bulabilirim diye bakınmayı akıl ettim. Teknede bir alet çantası, bir çanta ve bir de olta takımının olduğu çanta dışında yiyecek namına bir şey yoktu. Çantanın içinde özel eşyaları ve bir tabanca buldum. Denizin ortasında pek işime yarayacak bir şey değildi. Alet çantasında, tamir için gerekebilecek alet edevat vardı. Olta takımı çantası ise o an aradığım bir şeydi. Hava kararırken oltayı kurup biraz balık tutmayı denedim. Belki şansıma ilk balığı yakalamam çok sürmedi. Teknede balığı pişirecek bir yer de yoktu. Mecburen yakaladığım balığın etli yerlerinden ısırık alıp attım. Çiğ balık tadı pek hoşuma gitmedi. En azından karnımın gurultusu biraz dinmişti.

İkinci gün yine Pasifik’in sakin sularında akıntıyla ilerler gibi geçti. Güneşe bakarak konumuma bakıyordum, biraz tuhaflık sezmeye başladım. Güneş dünkü yerinde değildi. Acaba akıntı gece boyunca beni bir girdapla bir daire içinde mi dolandırmıştı. Belki yanılıyorumdur diyerek o günün de geçmesini bekledim. Ertesi gün yine güneşin yeri değişmişti. Tekne akıntıda bilmediğim bir şekilde ilerliyordu. Teknenin motorunu bir kere daha çalıştırıp, eğer bir kısır döngüde isem belki çıkmama yardımcı olur diye düşündüm. Tahmin ettiğim gibi motor kısa bir süre çalışıp titreyerek durdu. Artık koca okyanusun içinde yapayalnızdım. Tek umudum ticari ya da değil bir geminin bu rotadan geçmesiydi.

Sanırım bir hafta olmak üzereydi suyum iyice azalınca nasılsa zaten artık kendi çişimi içeceğim deyip, kalan suyla seyreltip içmeye başlamıştım. Hayatta kalmak her şeyin üstündeydi. Artık yavan çiğ balık bile bana nimet gibi geliyordu. Hatta tuttuğum bazı balıkları bile şeklini beğenmedim deyip geri salıyordum. Öylesine vakit geçiriyordum.

Bir zaman sonra günleri saymayı bıraktım. İki haftayı geçmiş olmalıyım. Birden uzakta bir adaya benzer bir şey gördüm. Bir ada veya kara görmeyi çok istediğim için halüsünasyon gördüğümü sandım önce. Sonra emin olunca motoru çalıştırmayı denedim. Çalışmadı. Elimle suya uzanıp gitmeye çalıştım. Suya düşmekten korktum, zaten pek faydası yoktu. İnsan bir kürek filan koymaz mı tekneye. Alet çantasının kapağını söküp kürek gibi uzattım ve herhalde saatler süren bir çabayla adaya yaklaştım. Kolum kopmak üzereydi.

Adayı görünce sevinmiştim ama, içinde birileri var mıdır. İçinde biri yoksa bile su var mı diye düşünmeye başladım. Adaya yaklaştıkça ne bir ses, ne de duman yoktu. Herhalde burada kimse yok diye düşündüm. Eğer kimse yoksa, su da mı yoktu acaba. Birileri gelinceye kadar beni idare edecek su olmalıydı. Kendi çişimle karışık su içmekten sıkılmıştım. Zar sor adanın sahiline yakınlaştım. Boyuma gelecek sığlığa kadar gelince atladım tekneden ve tekneyi çekerek sahile oturttum. Gücüm tükenmişti artık. Ama tekneyi dalgaların götürmemesi için bağlamalıydım. Bir kayalık vardı, teknenin halatını ona bağladım. Sonra sahile çıkıp uzandım. Epey yorulmuşum ki, uyumuşum biraz. Sonra tekneden alet çantasıyla silahın olduğu sırt çantasını indirdim. Tekneyi biraz daha karaya doğru çektim. Sahilden içeriye doğru ağaçların arasına doğru yürüdüm. Dikkatimi ilk çeken hindistan cevizleri oldu. Onlardan bir iki tanesini hemen kırıp, hem suyunu içtim hem içini yedim. Adanın büyüklüğü hakkında henüz hiç bir fikrim yoktu. Açlığımı ve susuzluğumu gidermekti ilk amacım. Pek doyurucu olmasa da biraz kendime geldim, hindistan cevizi ile. Ağaçların arasında bir çıtırtı duydum. Acaba birileri mi vardı, yoksa yaban hayvanı mı. Sırt çantasından tabancamı çıkardım. Her iki durumda da kendimi korumam gerekebilirdi. Ağaçların arasından yürüdüm biraz. Çok da küçük bir ada değilmiş demek ki. Bir anda etrafımı 3-4 çıplak adam sardı ve birisi üzerime atladı. Biraz didiştik, diğerleri etrafımızda dikeliyordu ama ben üzerime atlayan adamla güreşiyordum. Gücüm yerinde olsa onunla iyi baş edebilirdim, ama benden daha zayıf ve çelimsiz, hatta güreşmeyi bilmeyen adalı adam beni epey hırpalıyordu. Elinde bir silah, bıçak veya herhangi bir şey yoktu ama o son hamlesiyle beni öldüreceğinden korktum. Çantama uzanıp tabancayı çıkardım ve.. neresinden vurduğumu bilmeden ateşledim. Çıkan gürültüyle başımızda bekleşen adamlar kaçıştı. Üzerime sıçrayan ve sonrasında akmaya devam eden kanlardan adamın vurulduğunu anladım. Zaten adamın gücü epey kesilmişti, sadece çırpınıyordu üstümde. Bir süre sonra çırpınması da durdu, ondan sonra onu üstümden aldım zaten.

Adaya gelir gelmez düşman edinmiştim galiba. Üstüm başım kan olmuştu. Gidip sahile elbiselerimi çıkarıp denizde yıkadım. Biraz kuruttuktan sonra tekrar giymek istedim kan izler özellikle tişörtüme iyi sinmişti. Vurduğum adamın yanına gittim, diğerlerinin bana yaklaşmaya korktuğu için uzaktan izlediklerini fark ettim. Adamı çevirip neresinden vurduğumu ve hatta belki ölüp ölmediğinden iyice emin olmaya çalıştım. Kurşun karın bölgesinin üstünden girmiş, omuz bölgesinden çıkmıştı. Belki de kurşun onu delip geçtikten sonra beni bile vurabilirmiş yani. Adam çırılçıplaktı, ama sikini beline bağlamıştı. Tıpkı diğerleri gibi. Teni siyah değil, beyaz da değil, melez sayılabilirdi. Boyu ve kilosu bana göre küçüktü. Onu güzelce yatırıp, ellerini ve ayaklarını birleştirdim. Ona ihtimam gösterdiğimi görünce uzaktan izleyen adamlardan biri yaklaştı. Göz göze geldik ve ona zarar vermeyeceğimi anlatmaya çalıştım. Herhalde sözlerimi ve hareketlerimi yanlış anlamış olmalı ki, hemen kaçıştı. Arkasından bir diğeri yaklaştı. Ona da aynı şekilde özür diler gibi, benden ona zarar gelmeyeceğini anlatmaya çalıştım. O da bana yaklaşmaya çekiniyordu. Bir diğerinin ona katılmasıyla ikisi birlikte bana yaklaştılar. Elimi uzattım, ellerini çektiler. İkisinin de ellerini tutup el sıkıştım. El sıkışmak pek adetleri değil anlaşılan. Yerde yatan arkadaşlarına baktılar. Yerde yatan arkadaşlarına okşar gibi başında gezdirdim. Çok üzgün ve tedirgin gibiydiler. Ben yerde yatan arkadaşlarının başını okşarken 4-5 kişi başımda toplanıverdiler. İkisi benimle birlikte yerde yatan adamı okşadı. Sonra kaldırmaya çalıştılar. Yardım ettim onlara. Ölüyü adanın içinde ağaçların arasında götürdüler, ben de takip ettim. Adanın o kadar da büyük olmadığını anladım. Ağaçlık bir bölgeyi geçtikten sonra bir kayalıktan tırmandılar ve adanın bir diğer ucundaki tepeye çıktılar. Sonra arkadaşlarını o kayalıktan denize attılar ve arkasından sırayla baktılar.

Şimdi adamlarla dost muyduk, düşman mıydık bilmiyorum. Ben orada 4-5 kişi görmüştüm. Muhtemelen başkaları da vardı. Onlar giderken arkalarından takip ettim. Benden korkuyorlardı. Bana her baktıklarında, korkmayın, sakin gibi işaretler ediyordum. En sonunda adanın içinde bir bölgede içinde kadın ve çocukların olduğu bir topluluğun olduğu yere geldiler. Ağaçlık bölgenin içinde büyükçe boş alandı burası. En öndeki topluluğa bir şeyler söyledi, herkes bir uğuldadı ve hatta kaçışanlar oldu. Ellerimi kaldırıp aralarına girdim. Bir iki tanesi, özellikle bir kadın bana dokundu. Tenimin renginin onlara göre daha açık olması mı, altımdaki pantolon mu, yoksa onlardan farklı görünmem mi etkiledi onları bilemiyorum. Beni anlamaya çalışıyorlardı. Kadınlar çıplaktı, ama o anda onların çıplaklığı beni etkilememişti. Memeleri çok büyük değil, bacak aralarında belli belirsiz kıllar ve hepsi de birbirine benzeyen ince vücutları vardı. İlk dokunan kadından sonra diğerleri de sırayla bana dokundu. Bana henüz ısınmamış olsalar da, en azından korkuları geçmişti. Biraz aralarında gezindikten sonra uzaklaştım ve bir yerde dinlendim. Hava kararmak üzereydi. Herkes kendisine yaptığı yaprak ve dallardan kurulu kümes benzeri yatağına çekildi. Ben de kendime bulabildiğim en rahat yere geçip uzandım. Uzun zaman sonra ilk kez karada uyuyacaktım.

Gün ışığıyla uyandım ki zaten adadakiler de koşuşturmaya başlamışlardı. Ben uyurken benim olduğum yere gelmeye çekinmişlerdi. O yüzden uyandıktan sonra ben onların yanına gittim. Ateş yakmışlar ve orada biraz balık pişiriyorlardı. Kadınlardan biri gülümseyerek bana pişirdikleri balıktan bana ikram etti. Uzun zamandan beri ilk kez pişmiş bir şey yediğim için hoşuma gitti. Arkasından tekrar istedim. Çok aç olduğum için onların haklarından da çalmış oluyordum. Baktım ki başka balık yok. Hemen koşup tekneden olta takımını çantasını getirdim, ve adadaki erkeklerin yanına gidip onlarla balık tutmaya başladım. Oltanın yanı sıra bir ağ da vardı, olta çantasında. Onların zıpkınla avladıklarından daha çok balık tutunca çok şaşırdılar. Tuttuğumuz balıkları kadınların yanına götürüp, onlara pişirmeleri için verdik. Epeyce güzel bir ziyafet çektik. Artık adadakilerin gözünde düşman olarak görülmüyordum. Bir tanesi benim gece yattığım yeri gösterip, dal ve yapraklardan yatak yapmaya çalıştı. Bunun üzerine yine tekneye gidip alet çantasını getirdim. Küçük bir testere vardı, onunla dalları kestim, o kırmaya çalışırken. Ki o ancak küçük dalları kırabildiği için kalınca dallardan daha büyük bir yatak yapabildik.

Adadaki su sorununu da yağmur suyunu tepedeki kayalıkların olduğu bölgede yaptıkları bir hazne ile çözdüklerini anladım. Yağmur suyunu taşlardan yaptıkları kanalla bir kuyuya yönlendiriyorlar. Sonra kuyunun suyunu da yine taş ve kumlardan süzdürerek biraz daha alçak yerdeki başka kayalık bölgede biriktiriyorlardı. Adanın nüfusuna göre yetecek bir hazne gibi görünüyordu. Buraya günde bir kaç kere hemen hepsi gelip gidiyordu su içmek için. Ben teknedeki bidonumu doldurup getirince de çok şaşırdılar. Suyumu da onlarla paylaştım.

Alet çantam epey ilgilerini çekti. Eşyalarıma karşı epey meraklıydılar. Tabancama da gece uyurken alırlar diye mermilerini çıkarıp başka yere koymuştum. İyi ki öyle yapmışım. Ertesi gün kalktığımda yattığım dalların altına koyduğum tabanca gitmişti. Az ileride birisi namluyu kendine doğru tutmuş tetiği çekip duruyordu. Başka biri de mermilerle oynuyordu. Hemen ikisine de kızdım ve ellerinden aldım. Tabancayı da son bir kez korkutmak için havaya sıktım. Tabancanın ancak benim elimde çalıştığını sanmışlardı. Sonra da mermileri gizli bir yere gömdüm.

Adadakiler hepsi çıplaktı, gerçi giyinmeyi gerektirecek bir serinlik veya sıcaklık yoktu adada. Ben de zamanla onlara uydum. Önce üstümü, sonra altımı da çıkardım. Beni henüz tam çırılçıplak görmemişlerdi. Bir keresinde çişimi bir ağacın arkasına yaparken kızdılar, elimden tutarak deniz kenarına yapmamı işaret ettiler. Haklıydılar, yaşam alanının oldukça uzağa mümkünse aşağılara yapmalıydım.

Sadece üstümü çıkarıp gezinirken, bir yağmur başladı sırıl sıklam ıslandım. Onlar zaten çıplak oldukları için pek etkilenmediler, hatta sevindiler. Gidip, su depo ve kanallarının zarar görüp görmediğini kontrol ettiler yağmur boyunca. Yağmur onlar için su olduğu için çok sevindiler. Ben ıslak halimle hareket etmekte zorlanmaya başlayınca altımı da çıkardım. Sikim sallana sallana dolaşmaya başladım. O zaman anladım neden siklerini bellerine bağladıklarını. Neyse ben sikimin sallanmasından şikayetçi değildim.

Komünde çok dikkat çekti çıplak halim. Erkekler de kadınlar da gelip sikimi ellediler. Tabii sikim hareketlendi ve kalktı bu ellemelerden. Geçirdiğim birkaç gün içinde henüz cinsel bir uyarı hissetmemiştim onlara karşı. Biraz da karşılıklı güvenin tam oturmamasındandı. Kendimi de güvenli hissetmiyordum. Bu arada bazı erkek ve kadınların uzaklaşarak, ağaçların veya kayaların arkasında sikiştiklerini gözlemliyordum. Elleriyle dokunmalarından hareketlenen sikim daha fazla ilgi çekti, çünkü görebildiğim kadarıyla adadaki erkeklerinkinden daha büyüktü sikim. Ve de sünnetliydi. Sırayla gelip kalkmış sikime bakıyor ve birbirlerine gösteriyorlardı. Kalkmış sikime baktıktan sonra benimle göz göze gelen kadınlar çok tahrik ediyorlardı beni. Ama daha henüz o bariyeri geçmeyi güvenli görmüyordum. Erkeklerden biri gelip sikimi tutup biraz okşayınca, galiba kendisininkiyle kıyaslamak için tuttu. Ben de onunkini tuttum. Sünnetsiz sikini biraz okşayınca hemen kalktı ve elime boşaldı. Ve tabii elim spermleriyle kirlendi. Üstüme silmek istemedim, gittim yakınımdaki bir kadının amının üzerine sildim elimdeki spermleri. Gülüştüler. Spermleri amına sürdüğüm kadın, eliyle alıp yaladı o spermleri.

Artık ben de onlar gibi çırılçıplaktım ve böyle sanki onlardan biri gibi olmuştum. Genelde onlarla birlikte yatıp kalksam da, onları izlemekle yetiniyordum daha çok. Adada çocuk ve bebek denebilecek yaşta 8-10 kişi vardı. Geri kalanı yetişkindi. Çok yaşlı birine rastlamadım. Demek ki pek uzun yaşamıyorlardı. Adadaki çocuk ve bebekler sanki herkesin çocuğuymuş gibi ilgileniliyordu. Zaten bu kadar küçük bir toplulukta hemen herkes birbirinin akrabasıdır. Aralarında pek yaşlı olan yoktu ama yaşlılar genelde kendilerini diğerlerinin arasından çekiyorlardı. Ama bir araya geldiklerinde de sadece yaşlılar ya da yaşça büyük olanlar konuşuyordu. Dillerini öğrenmeye çaba göstermediğim için ne konuştuklarını hep merak ettim.

Erkeklerinin pek sakalları çıkmıyordu ama çıkan sakallarını deniz kenarından topladıkları keskin deniz kabukları ile alıyorlardı. Kadınlar da bacak aralarındaki kıllarını erkeklerin onlara deniz kenarından getirdiği kabuklarla almaya çalışıyorlardı. Zaten yeme içme dışında epey boş vakitleri vardı. Bazen iki kadının birbirinin bacak arasındaki kılları kabuklarla almaya çalışırken sohbet ettiğini görebilirdiniz. Genelde de pek güzel alamazlardı işin açıkçası. Yine de uzaktan pek kılları belli olmazdı.

Bir gün iki erkek sahilden topladıkları kabukları bir köşede oturan iki kadından birine hediye ettiler. Kadın memnun oldu ve sanırım daha iyi veya keskin kabuk getireninkini aldı, diğerininkini geri verdi. Sonra ikisi beraber uzaklaştılar ve anladım ki sikişecekler. Kabukları kabul görmeyen diğer kadına teklif etti aynı kabukları, bu sefer diğer kadın ikinci tercih olarak görülmeyi gururuna yediremediği için kabukları kabul etmedi. İkinci adam da sikişemedi haliyle. Ben de uzaktan güldüm olan bitene.

Baktım bunlar zorluk çekiyorlar am kıllarını almakta, sırt çantasında bir jilet olduğunu hatırladım. Oturan kadının yanına gidip amının kıllarını jiletle almayı teklif ettim. Kadına yapmak istediğimi anlatıncaya kadar akla karayı seçtim. En sonunda bacaklarını açtırıp jiletimle kıllarını almaya başladım. Jilet haliyle en keskin kabuktan daha iyi alıyordu kılları ve amını daha güzel ortaya çıkarıyordu. Ve tabii ki daha az acıtıyordu. Amının kıllarını aldıkça sikim uyandı. Önünde çömelmişken kalkık sikim onun da dikkatini çekti. Amını jiletle tıraşlarken güzelce de inceledim. Am dudaklarını açıp baktım. Kadın ona gösterdiğim ilgiden memnun kaldı. En sonunda da tertemiz kılsız amından da memnun kaldı. Hemen arkadaşlarına gösterdi. Herkes hayran kaldı tamamen kılsız amını görünce. Çünkü deniz kabukları o kadar iyi alamıyordu. Sonra sıraya girdi hepsi, benimkini de al diye. Kalkık sikimle tek tek önlerine çömelip tıraş ettim amlarını. Nedense hepsinin de amı farklı gelmişti bana. Ve hepsini de sikesim gelmişti. Sanırım beşinci ve altıncıdan sonra, bugünlük yeter dedim. Yaptıranlar gururla dolaştı o gün.

Ada küçük olduğu için avlanacak bir şey yoktu, vardıysa da adadaki insanlar çoktan neslini tüketmiş olmalıydı. Adadakilerin tek bir metal eşyası bile yoktu. Bu da en az birkaç bin yıldır burada mahsur kaldıklarını gösteriyordu. Demek ben de burada mahsur kalacaktım. Artık onların hayatına uyum sağlamaya çalışıyordum. Erkeklerin balık avına yardım ediyor, kadınların onları pişirmesinden sonra beraber yiyorduk. Yataklarımızı daha derli toplu ve güzel yapmak için ağaçları keserek en azımdan kendime kulübe yapmak istedim. Uygun bir yer açıp, küçük testere ile ağaç kesip kulübe yapmaya giriştim. Özellikle kadınlar bana yardım etmeye çalıştılar. Bir tanesi ben kestiğim ağacı testereyle dilimlemeye çalışırken önümde eğilip bir çukur açmaya çalıştı. Ben tam arkasındaydım ve yuvarlak küçük kalçası epey tahrik edici göründü gözüme. Çıplak olduğum için sikimin hareketlenmesi hemen tahrik olduğumu belli ediyordu. Testereyi ağaca tutarken bir adım önümde domalmış kadının kıçından gözlerimi alamıyordum. Küçük, yuvarlak ve dipdiri kalça. Kadın da domalmış dikkatle elindeki küçük kürekle çukur açmaya çalışıyordu. Testereyi bırakıp bir adım öne atarak kadının arkasına geçtim. Benim yaklaştığımı anlamadı ama elimle kalçasını tutup, sonra kalça loplarını ayırınca irkildi. Hatta doğrulmaya çalıştı. Ben sakin olmasını işaret ettim. Tekrar çukur açmaya yöneldi. Kalçasını araladığımda göt deliğinin etrafında küçük seyrek kıvırcık kıllar ve altında çoğu alınmış ama birazı kalmış kıllarıyla am yarığını gördüm. Bu sefer amını okşarken yavaşlasa da çukur kazmayı bırakmadı. Dizimin üstünde arkasına yaklaştım. Elimle amını biraz daha okşadım. Küçük küreği artık sallamıyordu. Sikimi amının üstünde biraz gezdirdikten sonra sokuverdim. Amı ıslak olduğu için kolay girdim. Artık kadın çukur kazmak değil elini oyalamak için küreği hareket ettiriyordu. Küçük kalçasını iki elimle tutarak arkadan sikmeye devam ettim. İlk kez adalı bir kadın sikiyordum. Artık bariyeri aşmıştım. Sikim ıslam amında kayarak gidip geliyordu. Teni tenimden çok fazla koyu değildi ama kalçasına gidip gelirken tenlerimiz arasındaki ton farkı belli oluyordu. Düz toprak üstünde diz üstünde durmak oldukça rahatsız ediciydi. Sikimin yumuşacık amın içinde gidip gelmesi hoşuma gitmesine rağmen, ve hatta küçük diri kalçayı tutarak sikmek hoşuma gitmesine rağmen ayağa kalkıp öyle sikmek istedim. Ben durunca şaşırdı kadın. Devam et gibisinden bana baktı. Ayağa kalkmasını istedim. Onu kaldırabileceğim ağırlıkta olduğu için kucaklayarak sikimi tekrar amına yerleştirdim. Onu hoplatarak amının içinde gidip gelmeye başladım. Artık yüz yüzeydik ve birbirimize bakıyorduk. Kadın zevkinden anlamadığım sesler çıkarıyordu. Bir süre sonra etrafımız kalabalıklaştı. Benim onu kucaklayarak sikmem ilgilerini çekti. Canlı porno şov yapıyordum sanki. Boşalacağım zaman onu sabit tutup güzelce içine boşaldım. Etrafımdakiler dağılmadılar, izlemeye devam ettiler. Sikimi sıvazlayıp spermimin son damlasını da kadına yalattım. Böylece herkesin içinde ilk sikişimi yapmış oldum.

Küçük tek kişilik kulübemi bitirmek iki haftamı aldı. Gün içinde güneşin dik geldiği zamanlarda bile gölgelik sabit yerim olmuştu. İçine de yaprak ve yosunlardan yumuşak yatak yaptım. Diğerlerinin kullanmasına izin vermiyordum ki, onlara biraz otorite kurabileyim. Çok merak ediyorlardı içeride ne var diye. Merakları çözülmesin diye, inadına sokmuyordum. Tabii ben uzaklaşınca kesin girip bakıyorlardır.

Kulübe benim için köşk gibiydi. Pek içeride durmuyordum gerçi. Kadınlar merak edip içeriye girdiklerinde bir şekilde sikiyordum onları. O yüzden kulübeme giren kadınların benimle sikişmek için mi girdiklerini, yoksa izinsiz girdikleri için mi sikildikleri belirsizdi. Bir gün sahile kadar tekneye bakmaya gidip geri geldiğimde, kulübede bir kadın olduğunun farkında değildim. Köşede ve gölgede olduğu için de kulübeye girerken farknetmedim. Birden karşıma çıkınca irkildim ve açıkçası korktum. Kadın olduğunu farknedince hemen onu tuttum. Kadınlar biraz benden çekindikleri için, biraz da belki bana hayran oldukları için onlara ne zaman işaret etsem seks konusunda pek itiraz etmiyorlardı. Ama kulübemde yakaladığım kadına buna rağmen biraz sertçe giriştim. Yere yatırdım hemen ve sertçe okşamaya başladım. Gücümü hissediyordu. Biraz korkuyla bakmaya başladı. Ellerimi vücudunda gezdirdikçe sikim hareketlendi. Memelerini avuçluyor ve daha sonra hafif sertlikte ısırıyordum. Bir elimle de bacak arasında okşuyordum onu. Sikim iyice sertleşince amına yerleştirdim. Sertçe gidip gelmeye başladım. Gün ışığı kulübeye boşluklardan sızıyordu. Bir süre onu sırtüstü siktikten sonra, çevirdim. Domaldı hemen. Dizleri acır diye, yüzü koyun uzandırdım. O güne kadar yapmadığım bir şeyi yaptım. Sikimi göt deliğine dayadım. Tabii girmedi. O da ne yaptığımı anlamaya çalıştı. Başını çevirmesin diye, elimle bastırdım. Sikimin ucunu tükürükleyip tekrar denedim. Pornolardaki gibi olmuyormuş, kolay girmedi. Hatta girdikten sonra da rahat girip çıkamadım. Kız da anlamsız çığlıklar atıyordu. Kulübenin kapısına gelenler oldu, ama içeriye giremiyorlardı tabii. Kızın götünü zorlanarak sikerken boşaldım. Kadın benden sonra kalktı ve götünü ovuşturarak çıktı. Dışarıda uğultular hemen kesilmedi. Ben de ortalık sakinleşinceye kadar çıkmadım.

O günden sonra özellikle kadınların bana biraz mesafeli olduklarını fark ettim. Yine de benden kaçmıyorlardı. Bir şekilde onları kulübeme alıp sikişiyordum. Arada bir anal yapmak için yokluyordum. Çok direniyorlarsa yapmıyordum. En sonunda birisi ile yavaş yavaş da olsa anala yönlendirebildim. Daha öncekinden daha sakin ve onun da tepkilerini takip ederek arka deliğinden girmeyi başardım. Ve yine onun tepkilerine göre gidip geldim. Tabii bu seferki de benim için çok güzeldi. Kadının ne kadar hoşuna gitti bilmiyorum. En azından bir sonraki seferde de anal yapmayı yokladığımda hayır demedi. Bu şekilde en azından birkaç kadınla anal deneyimi arada bir yaşayabiliyordum. Bunca zamandır adada hiç anal yaşanmadı mı acaba diye de aklıma takılmadı değil.

Günler artık o kadar sıradan geçiyordu ki, onlar için problem değildi. Belki de yüzyıllardır böyle yaşıyorlardı. Onlar için en büyük problem yağmurun uzun süre yağmaması idi. O zaman tepedeki yağmur suyu hazneleri boşalıyor ve hemen korku, endişe yüzlerinden okunmaya başlıyordu. Su konusunda benim de yapacak bir şeyim yoktu. Ben geldikten sonra hayatlarını kolaylaştıracak bir şeyler getirdiğim için, su azaldığında da bana geldiler, su deposunu gösterdiler doldur diye. Ama o konuda benim de yapabileceğim bir şey yoktu. İlk kez benim hakkımda hayal kırıklığı yaşadılar. Onlara anlatmaya çalıştım, ama anlamadılar. Neyse ki, birkaç gün sonra yağmur geldi ve adada bir bayram havası oldu.

Adadaki sıkıcı hayatı renklendirmek için bazı oyunlar yaptırıyordum. Hatta bazı geceler rasgele birilerini sikiştiriyordum. Zaten küçücük adada, yetişkin olan herkes bir şekilde birbiriyle en azından bir kere sikişmiş oluyordu. Ama benim yaptığım herkes izlerken, bir kadın gözü bağlı domalırken, arkasından kimin siktiğini bulması oyunu idi. Çoğunlukla buluyordu ama herkes gülüp eğleniyordu. Bu oyunu biraz daha renklendirip, artık gece dolunay ışığında herkese bir porno şov da yaptırdığım oluyordu. Benim bulduğum oyunlar onların da hoşuna gidiyordu.

Arada bir tepeye çıkıp uzaktan yakından geçen gemi var mı diye bakındığım, teknenin yanına gidip o eski hayata dönmek istediğim zamanlar olmuyor değildi. Buradaki özgürce takılabildiğim ve bana saygı duyulan adadan ayrılmak hiç de mantıklı gelmemeye başladı. Özellikle artık günleri saymayı bıraktıktan sonra. Artık benim için burası kayıp ada değildi ve ben de kayıp denizci değildim. Ben artık adalılardan biriydim.

Köşkün Patronu (9) #Final

-“Ne olur, kusuruma bakmayın Kemal bey… Akşam içkiyi fazla kaçırmışım… Bir de sabah mahmurluğu, baş ağrısı…”

Hemen aceleyle duşa koşturdum. Ilık suyun altında gecenin yorgunluğunu, sabahın ölüm korkusunu atmaya çalıştım üzerimden…

Havluya sarınıp banyodan çıktığımda Kemal içeriye giriyordu. Beni görünce yanıma geldi. Sarıldı. Ben de ona sarıldım. Elimi arkadan şortunun içine soktum, sert kalçalarını okşadım. Başımı çıplak göğsüne koymuştum. Kalbinin atışlarını duyuyordum. Dışarıdan çim biçme makinesinin mırıltısı geliyordu.

-“Ne oldu Kemal? Ne konuştunuz kocamla?” diye sorarken Kemal parmağıyla çenemi kaldırıp dudaklarımdan öptü uzun uzun…

Yine ateşlenmiştim. Göğsüme sarılı havlu kayıp yere düşerken beni kaldırıp kucağına aldı, yatağa bıraktı, kendi de yanıma uzandı. Parmağıyla sikini göstererek,

-“Hadi, kaldığın yerden devam et şimdi sevgilim…” dedi neşeyle… Elimi sikine attım ama, merak içinde,

-“Söylesene, ne oldu? Az önce bizi bıçaklamaya kalkan adam şimdi çim biçiyor…” diye sordum.

-“Bir şey olmadı Gül… Senin paragöz kocanla, senin evdeki görevlerin konusunda konuştuk, anlaştık. Sen artık sadece benim ihtiyaçlarım için çalışacaksın, o da yemek vesaire için yeni bir kadın bulacak. Seninle resmi olarak evlenemem. Ama sen burada, benim yanımda kalacaksın, o da evinde… Dilerse kadını yanında yatıracak. İtirazın var mı?”

-“Hayır, yok…” dedim gülerek… “Öyleyse yeni işime hemen başlayayım ben… Patronum kızmasın…” derken patronumun anında sertleşen sikinin üstüne oturuyordum.

O günden sonra Kemal beyin… Pardon, Kemal’in dediği gibi, ben köşkte sadece onun yatağında, yanında yaşarken, kocam da işine devam etti. Sevgilimle yemeklerimizi el ele dudak dudağa yerken, kocam aşçı bayanla beraber bize hizmet ediyor.

Gündüz ben bikinimle veya çıplak güneşlenirken içecek getiriyor, sırtımı kremliyor. Kemal ile yüzerken, havuzun içinde oynaşıp sevişirken kenarda bizi seyrediyor, boynuzlarını parlatıyor.

Biz sevişirken kocamın kenarda bizi izlemesi Kemal’in de hoşuna gidiyor, seyircimizin önünde daha sert, daha haşin, bağırta bağırta sikiyor, beni yarağa doyuruyor.

Herkes istediği şeye kavuştu, herkes mutlu kısacası…

Köşkün Patronu (8)

-“Anlaşıldı, sen de benim gibi doymamışsın sikişmeye… Madem bir daha istiyor canın, hadi gel öyleyse, yatak odasında devam edelim…” diyerek elimden tuttu, kaldırıp kucağına aldı.

İkimiz de çırılçıplak, tüy gibi merdivenlerden yukarıya taşıdı, yatak odasına götürdü beni… Her sabah düzeltip, çarşaflarındaki erkek kokusunu içime çektiğim geniş yatağa bıraktı… Bir de o geniş yatakta sağa sola yuvarlana yuvarlana seviştik. Sabah olmak üzereyken yorgun argın uyuyup kaldık.

Sabah gerinerek uyandım. Gözlerim kapalı, yanımda derin nefeslerle uyuyan Kemal’in çıplak bedeninin sıcaklığını hissediyordum. Elimi uzatıp gergin karnında, göğsünde dolaştırdım mutlulukla…

Elimi aşağıya doğru indirdiğimde sabah ereksiyonu yaşayan erkeğin havaya kalkmış sikine çarptı elim… Gülerek gözlerimi açtım. Niyetim avucumdaki sertleşmiş yaramaz siki yalayarak uyandırmaktı sevgilimi… İlk dil darbelerimi sikinin başına değdirdiğimde inledi,

-“Heyy… Sabah sabah… Ne güzel günaydın deme yöntemi bu böyle…” dedi uyku mahmuru sesiyle…

-“Günaydın aşkım…” diyerek tekrar sikine yumuldum. Başını ağzıma alıp emmeye başladım.

O an kapıda bir karaltı fark ettim gözümün ucuyla… Başımı kaldırıp baktım.

Kocam…

Bir elinde benim yırtılıp parçalanmış hizmetçi elbisem, sabit bakışlı gözlerini yatağa, bize dikmiş, hareketsiz, kapıda duruyordu. Diğer elindeyse mutfaktan aldığı kocaman bir et bıçağı… Bir çığlık koparıp Kemal’in sikini emmeyi bıraktım. Elimi ağzıma götürdüm korku ve dehşetle…

Benim çığlığımla Kemal de doğrulmuş olayı görmüştü. Kocam içeriye girdi, robot gibi hareket ederek odanın ortasına kadar geldi. Gözleri kan çanağı gibi kıpkırmızıydı. İfadesiz bir sesle,

-“Sabah uyandığımda yanımda yoktun Gül…” dedi. “Seni aramaya geldim buraya… Mutfakta yoktun. Salonda elbiseni gördüm. Parçalanmıştı. Elbisen, külodun… Merak ettim, yukarıya çıktım.” Çenesiyle bizi işaret etti. “Buradaymışsın. Patronumla ikiniz… Beni boynuzluyormuş karım…”

-“Kocacım… Bak…” dedim sustum. Ne diyeceğimi bilemedim. Her şey ortadaydı. Yatakta çırılçıplaktık. Üstelik az önce karısını yabancı bir erkeğin sikini yalarken görmüştü… Kocam bıçak tutan elini kaldırdı, ben gözlerimi kapadım. Her an bıçak darbesini bekliyordum ki, Kemal’in sakin sesini duydum.

-“Gel kardeşim, biraz konuşalım biz seninle…” diyordu. Gözümü açtım. Kemal’in elinde koca bir tabanca parlıyordu. Kocama doğrultmuştu tabancanın namlusunu…

“Bıçağı kullanman sana bir yarar sağlamaz. Yatak odamdasın. Seni bir kurşunla yere sererim, hırsız diye savunurum kendimi… Bir gün bile yatmam, bilesin. Karakola ancak çay içip ifade vermek için giderim. Bok gibi param var. Sen de boktan yere ölüp gittiğinle kalırsın.”

“Bırak bu köhnemiş namus ayaklarını falan… Avukata dökeceğim parayı biliyor musun sen arkadaşım? Avukata vereceğim parayı sana veririm, sıkıntılardan, borçlardan kurtulursun. Elbiseyi aldığın yerde, akşam fantezi olsun diye yere saçtığımız paraları da görmüşsündür. Gel, aşağıda bu konuyu konuşalım bence… Ne dersin?”

Kocam daha para lafını duyduğunda havadaki bıçaklı elini aşağıya indirmişti bile… Bir yatakta çırılçıplak yatan bana, karısına baktı, bir de elinde tabancasıyla yatağın yanında yine çırılçıplak duran Kemal’e…

Adamın bir değil iki tabancası vardı, biri elinde, biri önünde… Hala kalkık duruyordu aygırın siki… Kocam bıçağı yere bıraktı, bir şangırtıyla yerde yuvarlandı koca bıçak… İçimden bir oh çektim.

Altına bir şort geçiren Kemal kocamın omuzuna kolunu attı, birlikte aşağıya indiler. Merdivenleri inerlerken kocamın bol para görmüş yılışık sesi geliyordu,