Kategori arşivi: Yetişkin Hikayeleri

Yeni Aşk, Yeni Aşkı Doğurdu

Ben Can 20 yaşındayım 1.75 boydayım üniversiteye gidiyorum,babam ve annem 1 ay önce boşandı. Boşanmalarının sebebi ise babamın annemi aldatmasıydı. Babam 50 yaşında memurdu ama babasından miras kalan 3 evi vardı ikisi kiradaydı o yüzden maddi olarak iyi durumdaydık, annem 40 yaşında ortalama güzellikte bir kadındı, babam nasıl olurda başka kadına aşık olur diye sinirlenmiştim.Annem boşandıktan sonra babasının yanına Bursa’ya gitmişti. Ben üniversite okuduğum için babamla İstanbul’da aynı evde kalıyordum. Birde ablam Zehra(25) var o da çalıştığı için bizimle kalmıştı yani burada yalnız kalan tek kişi annem olmuştu.Ablam 1.70 boyunda kumral ve ortalama göğüsü vardı ama kalçası gayet dolgun ve yuvarlaktı.
Eylül ayıydı hafta sonu babam kahvaltıda ablamla bana aniden şunu söyledi;

Babam: Akşam Candan(üvey annem) ve Büşra(üvey kardeşim) gelecek haberiniz olsun tanışmanızı istiyorum.

Can: Daha 1 ay önce boşandınız hemen bizle annemi aldattığın kadını mı tanıştırcaksın !

Babam: Olan oldu artık itiraz istemiyorum.
İstemeyen çıksın ayrı evde yaşasın. Yarın da nikah kıyılacak bundan sonra burada bizimle yaşayacaklar.

Ablam Zehra hiçbir şey demeden kahvaltısını bırakıp evden çıkıp işe gitmişti.
Benimde iştahım kapandı odama gidip yatmıştım

Akşam olduğunda kapı çaldı ve karşımda
Üvey annemi gördüğümde anlamıştım babamın neden annemi aldattığını sapsarı boyalı saçı bembeyaz teni 1.70 boyu vardı çok güzeldi yaşı henüz 35ti babamla evlenme sebebini anlamamıştım nasıl olurda bu yaşta bu güzellikle babamla evlenmişti.
Arkasında biri daha vardı. Büşra…
Simsiyah saçı bembeyaz teni simsiyah gözleriyle beni etkilemişti yaşı 18 boyu 1.60tı.

Elimi uzattım

Can: Hoşgeldiniz , Memnun oldum.

Candan: Hoşbulduk baban senden çok bahsetti.

Üvey annemi ve üvey kardeşim Büşra’yı karşıladığımda, içimde karmaşık duygular vardı. Babamın anneni aldattığı kadınla ve onun kızıyla karşı karşıya gelmek, beni derinden etkiliyordu. Ancak, Candan’ın içten gülümsemesi ve samimi tavırları, endişelerimi bir nebze olsun hafifletti.

Candan: “Teşekkür ederim Can. Baban senin hakkında çok konuştu. Seninle tanışmak güzel.”

Candan’ın samimiyetine karşılık verdim ama içimdeki çalkantıyı gizlemek zordu.

Can: “Benim için de memnuniyet, efendim.”

Büşra ise sessizce odanın içine girdi ve etrafı inceledi. Bir süre sonra, gözleriyle bana baktı ve gülümsedi.

Büşra: “Merhaba, ben Büşra. Babanın bahsettiği gibi, seninle tanışmak için sabırsızlanıyordum.”

Genç kızın içten gülümsemesine karşılık verdim.

Can: “Ben de memnun oldum, Büşra. Umarım burada mutlu olursun.”

Büşra’nın samimiyeti ve candan gülümsemesi, içimdeki endişeleri biraz olsun hafifletti. Ancak, hala annemin bu duruma nasıl tepki vereceğini ve aile içindeki dinamiklerin nasıl değişeceğini merak ediyordum.

Gece ilerledikçe, evdeki atmosfer biraz daha yumuşadı.

Kapının çalmasıyla ablam Zehra’nın eve geldiğini fark ettim. Kalbimin hızla attığını hissediyordum çünkü Zehra’nın bu duruma nasıl tepki vereceğini merak ediyordum Ablamın odaya girmesiyle birlikte sessizlik hakim oldu. Zehra’nın yüzünde belirgin bir sinir ve rahatsızlık vardı.

Zehra, odada bulunan herkese sinirle baktı ve konuşmaya başladı:

Zehra: “Bu ne saçmalık! Babam, sadece bir ay önce annemle boşandı ve şimdi yeni bir aile kurmak için burada mı? Bu kabul edilemez!”

Ablamın sinirli tepkisine şaşırdım ama aynı zamanda onun endişelerini de anlayabiliyordum.

Can: “Zehra, bu durum beni de şaşırttı ve üzdü. Ama babamın kararı ne olursa olsun, biz bir aileyiz ve birlikte olmalıyız.”

E tabi iki güzel hatunu görünce kabul etmiştim durumu.

Zehra, benim sözlerimden dolayı sinirle bakarken, odadan çıkıp sessizce kendi odasına gitmek için hareket etti. Ablamın içinde bulunduğu duygusal durumu anlamaya çalışıyordum, ama aynı zamanda üvey ailemle olan ilişkisinin de nasıl şekilleneceğini düşünüyordum.

Gece ilerledikçe, evdeki atmosfer gerginleşti ve herkes kendi odasına çekildi. Ablamın bu durumu nasıl atlatacağını ve aile içindeki dinamiklerin nasıl değişeceğini düşünerek uyumaya çalıştım.

Sabah kalktığımda herkes kahvaltı yapıyordu.

Can: Afiyet olsun , Zehra nerede ?

Canan: Odasında galiba

Can: Ben bi bakıp geliyim

Ablamın odasına girdim işe gitmek için ayna karşısında hazırlanıyordu.

Can: Günaydın canım ablam (diyip arkasından sıkıca sarıldım)

Zehra: Noldu akşam eğlendin mi bitanecik kardeşinle ?
– Ha bide o orospuyla

Can: Abla ayıp oluyo ama

Zehra: Bırak ya ne ayıbı evli adamla fingirdeyen kadını savunma bana!

Can: abla artık olan oldu yavaştan alışmaya çalış sende, bu saatten sonra bir şey değiştiremezsin

Ablam karşılık vermeden çantasını alıp çıktı evden.

Mutfağa gittim acıkmıştım. Kahvaltımı yapıp okula gidicektim.

Büşra: Şey bende arkadaşlarımla buluşacaktımda beni arabayla bırakır mısın yol üstü.

Can: Olur gel

Büşra: Üstümü değiştirip geliyorum hemen

5dakika sonra Büşra altında siyah tayt
üstünde beyaz crop vardı göğüsleri destekli sütyen sayesinde o kadar güzel ve belirgin gözüküyordu ki inanılmazlardı.

Arabaya bindik yolda giderken;
Erkek arkadaşı var mı öğrenmek için şakayla karışık;

Can : “bu kadar güzel giyinip hazırlandığına göre erkek arkadaşınla buluşacaksın herhalde” diyip güldüm

Büşra : Yok yaa ne erkek arkadaşı kızlarla takılcaz ama senin gibi anlayışlı bir erkek olsa fena olmazdı 🙂

Can : Nasıl yani anlayışlı derken ? Daha ne kadar tanıyosun ki böyle bir kanıya vardın?

Büşra : Annemle bana hiç karşı çıkıp kötü davranmadın dün, ayrıca beni şimdiden iyilik yapıp arabayla istediğim yere kadar bırakıyorsun (diyip yanağıma küçük bi öpücük kondurdu)

O ıslak dudağını yanağımda hissetmem beni heyecanlandırmıştı ve sikim yavaştan hareketlenmişti.
Neyseki gideceği yere gelmiştik, beni bu şekilde görmeyip bir rezillik çıkmadan arabadan ineceğini düşünürken sikime doğru bir bakış atıp gülümseme ile arabadan indi.

Akşam tekrar eve gittim üvey annem beni karşıladı.Bana sarılıp hoşgeldin demişti.

Canan:Can , Büşra üniversiteye hazırlanıyor ona derslerinde yardım etmeni istiyorum karşılığında ne istersen yaparım”

Can: Olur ne zaman isterse yardım ederim.

Canan: “aslında hemen başlasanız çok iyi olur , odasında ders çalışıyor git yardım et” diyip yanağımdan öptü.

İki güzelliktende bugün öpücük almıştım ve sikim her seferinde şahlanıyordu.

Can: Odası derken ?

Canan: Baban Zehra’nın odasını Büşraya verdi.Zehra artık senin odanda yatacakmış.

Ablamla aynı odada kalacağımı duyunca sevinmiştim ablamda olsa bir kadınla aynı odada yatacaktım.

Can: İyi de benim odamda 1 tane yatak var nasıl olcak bu iş ?

Canan: Bir kaç gün aynı yatakta yatarsınız idare edin sonra yeni yatak alırız.

Ablamla aynı yatakta yatma fikri beni iyice azdırmıştı, ablam uyurken rahat oluyor diye saten gecelik giyiyordu bende hep iç çamaşırıyla yatarım bundan dolayı daha da heyecanlanmıştım.
Neyse Büşra’nın odasına gidip yanına oturdum yatağın üzerinde ders çalışıyordu.

Liseli Aşkımla Yaşadıklarım

Arkadaşımın liseye giden bir komşusu vardı. Okul çıkışında denk gelirsek, sohbet ederdik. Ben 27 yaşındaydım, o ise 18 yaşında. Annesi çalışıyordu. Babası işten çıkarıldığı için köye gitmiş uzun zamandır gelmiyordu. Ben onu çok seviyordum o da beni. Bana abim diyordu ben de ona canım diyordum. Bir gün yine yanıma gelmişti ve suratı asık, morali bozuktu. Nedenini sordum. Okul olarak gezi düzenlenmiş, katılacaklardan 70 er lira para istemişler. Annesi zaten asgari ücretle çalışıyor. Bu nedenle geziye katılamayacak. Sıkıntısı bu. Ben bütçemi zorlayarak bu parayı verebileceğimi ve geziye katılmasını istediğimde, yerinden ok gibi fırlayarak öyle bir boynuma sarıldı ki, bütün vücudumuz birbirine yapıştı. Elleriyle sırtımı sıvazlıyor, bir yandan da abim benim seni çok seviyorum diyerek, yüzümden, boynumdan öpüyordu. Tabi bende aynı karşılığı veriyordum. Bu sarılma ve öpüşme bayağı uzun sürmüştü. Bu arada sikimin kalktığını fark ettim. Ayşe’nin bacaklarına dayanmıştı. Ayşe de çok güzel bir kızdı. Poposu kalçaları, yüzü her erkeği baştan çıkarırdı. Yolda beraber yürüdüğümüzde erkeklerin baktıklarını dönüp tekrar baktıklarını görüyordum ve kıskanıyordum. Ama doğrusu bakanlara da hak veriyordum. Ayşe’nin yanında olmam bir ayrıcalıktı ve bakanlar da beni kıskanıyorlardı. Vücudum titriyordu. Aynı şekilde Ayşe’min de titrediğini vücudunun alev gibi yandığını hissettim. Kendimi koyuvermemeliydim. Toparlanarak kollarımı ayırdım. Hadi canım sen eve git dersini çalış dedim?. ?Tamam canım abim? dedi ve mini okul eteğini sallayarak bürodan çıktı. Hemen arkasından bende çıktım, otobüs durağına kadar beraber yürüdük. Otobüse bindirip işime geri döndüm. Ertesi gün okul çıkışı gene uğradı. Aynı sahneleri gene yaşattı bana. Sanki beni baştan çıkarmaya uğraşıyordu. Ertesi gün geziye gidiyorlardı. Bir miktar da harçlık vererek eve yolladım. Gittikleri her yerden bir iki saatte bir telefon ederek bana bilgi veriyordu. Akşam 23.00 sıralarında geri dönmüşlerdi. O saatte yalnız dönemeyeceğini düşünerek okula gittim. Okuldan alarak eve götürüp annesine teslim edeceğim. Yolda bana geziyi anlatıyordu. Koluma girmiş yolda yürüyorduk. Birden ayağının burkulduğunu söyleyerek yere çöktü. Ayak bileğini biraz ovdum. Acıdığını söyledi. Zaten eve yaklaşmıştık. Kucağıma alıp yürümeye başladım. Kollarını boynuma dolayıp yanaklarımdan öpmeye başladı. ?Yapma kız, şimdi de kucağımdan düşeceksin? dedim. Hiç oralı olmadı. Hatta bilerek ya da bilmeyerek dudağını dudağımın yarısına kadar kaydırdı. Evin kapısına gelmiştik ki haha sana şaka yaptım, ayağım burkulmadı ki? diye kıkırdadı. Bende ?bunun hesabını sana sormaz mıyım? deyip güldüm. Annesine teslim edip geri döndüm. Ayşe’min paradan başka bazı ihtiyaçları olduğunu tahmin ediyordum. Annesiyle sorunlar yaşıyordu. Benden bir şey gizlemezdi. Sırdaş olarak görüyordu. Çünkü benimle paylaştıklarını üçüncü kişilere söylemeyeceğimi deneyimleriyle öğrenmişti. Bir gün geldiğinde,? abi beni yalnız küçük bir kız olarak mı görüyorsun? dedi. Ben de sen ne olarak görmemi istersen öyle görürüm, ister kıcık kız, ister ister yaşıt bir fıstık? dedim. başka bir şey olamaz mı? dedi. Ne demek istediğini anlamıştım. ?Güzelim erkek arkadaşın yok mu? Hiç söz etmedin de? dedim. ?İstesem çok olurda ben güvenemiyorum onlara. Hava atmak için herkese yayıyorlar. Bazı arkadaşlarımın başına geldi. Okul yönetimi hatta aileleri bile duydu. Bunun için onlarla arkadaşlık yapmak istemiyorum? dedi.

Kız haklıydı tabii. Reklam olmak istemiyordu ama bazı ihtiyaçlarının olduğu da meydanda. Hormonlar rahat bırakmıyordu. Bu duygularımı ona söylediğimde yine boynuma zıpladı. Öpmeye başladı. Bende ellerimi kalçalarına indirerek kendime çektim. Birden dudak dudağa geldik. En çok sevdiğim yerlerinden biriydi dudakları. Konuşurken geriye doğru kıvrılıyordu. Öpüşürken de öyle. Uzun uzun öpüştük. Acemiydi ama, ben yol gösteriyordum ve çok istekliydi. Dilimi ağzına doğru soktum. Onun dilini ağzıma alarak emmeye başladım. Kız alev alev yanıyordu. Deneyimli sikim hemen yerini bulmuş kilotlu çorabın üstünden fındığa baskı yapmaya başlamıştı. Bir yandan öpüşürken bir yandan okul gömleğinin düğmelerini çözüyordum. Benim yanıma gelirken zaten birkaç düğme açıyor, eteğini biraz daha kısaltıyordu. Taş gibi memeler elime gelmişti. Açılan yerlerini öpmeye, yalamaya ve emmeye başladım. Kızın kolları hep boynumdaydı ve öpüşürken sürekli başımı kendine bastırıyordu. Pantolonun fermuarını açarak sikimi tekrar dayadım fındığa. Fındığın dudaklarını iyice hissetmeye başladım. Öyle ıslanmıştı ki, külotlar olduğu halde ıslaklığı sikimde duyuyordum. Sikimin başı kayganlaşmıştı. Daha iyi yanaşabilmek için bacağının birini kalçama doğru çekip iyice yerleştim. Hızlı bir şekilde gidip gelmeye başladım. Hem Ayşe’mden hem benden hırıltılar gelmeye başlamıştı. Böyle gidip gelmelerle ikimizde boşaldık. ?Bu gün bu kadar yeter yarın devam ederiz? deyip yolladım. Ayşe’m çok mutluydu. Güle oynaya seke seke gitti. Ayşe’m artık her gün yanıma uğruyor, arkadaşlarıyla doğum gününe vs. gitmeyerek zamanını benimle geçiriyordu. Bir gün geldiğinde yine sarılmış öpüşüyor, sikimi amına dayamış baskı uyguluyordum. Memelerinin birini emerken diğerini avuçlarımla mıncıklıyordum. Sonra elimin birini bacak arasına atarak külotun üst tarafından parmaklarımı soktum. Fındık dudaklarını okşamaya başladım. Müthiş sıcaktı ve ıslanmıştı. Bir elimi de arka tarafa sokarak o müthiş götünü okşamaya başladım. Büromda iki kişilik bir koltuk vardı. Kucağıma alarak koltuğa götürdüm. Yatırıp külodunu sıyırdım. Başımı bacaklarının arasına sokup dudaklarını yalamaya başladım. Amını ilk kez görüyordum. Fındık diyorum ya gerçekten de fındık kadardı. Çok güzel bir görünüşü vardı. Bir müddet seyrettikten sonra tekrar yalamaya başladım. Ayşem inliyor, o biçimli genişçe kalçasını sana sola ileri geri sallıyordu. Zevk dalgasına kapılmıştı. Hareketleri çok hızlandı. Belli ki doyuma ulaşmak üzereydi. Bende onun temposuna uyarak daha çok zevk almasını sağlıyordum. Birden kasılarak tatmin oldu. Zevk suları ağzımda hoş bir tat bırakmıştı. Kısa bir dinlenmeden sonra ? hadi güzelim sıra sende ? diyerek sikimi ağzına dayadım. Eliyle okşamaya başladı ama ne yapacağını tam olarak bilmiyordu. Ağzını açmasını söyledim ve dudakların arasından yılan gibi kaydırdım. Ağzına gidip gelmeye başladım. Oda dudaklarını açıp kapatarak emerek çalışmaya başlamıştı. İşte oral seksi öğreniyordu. Fazla da zorlamadan alabildiği kadar sokuyordum. Koltuğa oturarak kumandayı ona bıraktım. Artık Ayşe’m beni tatmin etmek için elinden geleni sikimi yapıyor, yalıyor emiyordu. Artık dayanamıyordum. Birden kalçamı kaldırarak şiddetle boşalmaya başladım. Menilerim ağzından akıyordu. Bir kısmını da ister istemez yutmuştu. ?askım boğazıma ılık ılık gitti, ama tadı güzelmiş? diyordu. Ayşe’m böylece ilk oral deneyimini yaşamıştı. Yine her zaman olduğu gibi ?bu gün bu kadar yeter? diyerek yolladım. Okullar kapanıncaya kadar hemen hemen her gün oral seks yaptık. İkimizde mutluyduk. O güvenilir birisiyle seks ihtiyacını giderdiği için mutluydu. Ben de böyle taze bir fıstıkla beraber olduğum için mutluydum. Okul kapanınca okul kayıt, kitap kırtasiye parasını temin edebilmek için bir fabrikada çalışmaya başladı. Yalnız Pazar günleri boşta kaldığından ancak haftada bir gün beraber olabiliyorduk. Artık eskisi gibi bir kez tatmin olarak bırakmıyor, bir haftanın acısını çıkarmak için saatlerce sevişiyor defalarca tatmin oluyorduk. Bir Pazar günü yine azgın bir şekilde fındığını yalarken, bacaklarını biraz daha kaldırıp küçücük göt deliğini yalamaya başladım. Bir müddet yaladıktan sonra serçe parmağımla biraz zorladım. Göt deliği çok küçüktü. Amın sıvısından alarak tekrar zorladım. Kayganlaşan parmağım göte girmişti. Karıştırmaya başladım. Ayşe’min çok hoşuna gitmiş, inlemeye başlamıştı. Giderek inceden kalına doğru bütün parmaklarımın tadına baktırdım. Ama sikimin bu deliğe girmesi çok zordu. Hele körpe bir kızla sevişince iyice kalınlaşıyordu. ?Güzelim çantanda krem var mı? dedim. ?Losyon var? dedi. Yüz losyonunu alıp götüne sürdüm. Sikimi de losyonlayıp arkadan dayadım. Ayşe’m ne yapmak istediğimi henüz anlamamıştı. Çünkü anal seksi bilmiyordu. Arkadan bastırıyordum ama losyona rağmen girmiyordu bir türlü. Kız ?aşkım acıyor? diyerek kıvranıyordu. Ters çevirip domalttım. Ellerimle beline basarak götünün iyice ortaya çıkmasını sağladım. Tekrar zorlamaya başladım. Artık Ayşe’m de istiyordu ve sikimi alabilmek için elinden geleni yapıyordu. Başı girmişti gerisi kolay diyordum ama, hiçte öyle olmadı. O kadar sıkı ve sıcaktı ki daha giremeden boşaldım. Menilerim götün içini kayganlaştırmıştı. Kısa kısa ileri geri yapmaya başladım. Boşalmama rağmen sikim inmemişti. Kayganlıktan istifade ederek köküne kadar sokmuştum. Küçücük göt deliği kanamadan yırtılmadan sikimi içine almıştı. Arkasında hızla gidip geliyor, bir yandan da amıyla oynuyordum. Çok hızlı bir tempoda çalışıyorduk. Ortalığı inlemeler, hırıltılar, homurtular kaplamıştı. Ahhhh Ohhhhh sesleriyle müthiş bir tatmin yaşadık. İkimizde aynı anda boşaldık. Bu müthiş bir zevkti.

Platonik 4

Sabah kalktım elimi yüzümü yıkadım hazırlandım. Ceren’le birlikte yola çıktık sohbet ediyorduk. Konu dünkü olaya geldi

C: Yarın buluşalım mı dünkü yaşanan olay hakkında konuşuruz belki sinemaya filan gideriz.

Ben kendimi biraz ağırdan pazarlamak istiyordum hemen evet dersem olmazdı

S: İşim olmazsa buluşuruzu ya belli olmuyo

C: Tamam o zaman

Okula girdik dersler başladı, Nisa yoktu. Bu keko bişey mi yaptı acaba diye meraklandım ama Ceren bu merakımı geçirdi. Teneffüste kantinden çubuk kraker almıştım sırada ikimizin arasına koymuştum yiyoduk. Ben de bi yandan etrafa bakınıyodum, elim çubuk kraker poşetine değil Ceren’in iki bacağının arasına girdi hemen elimi çekicektimki Ceren kolumdan tuttu ve izin vermedi, bacaklarını daha da sıkıştırdı. Sikim demir gibi olmuştu ve o da dik dik bakıyodu. Elini pantolonuma attı ve sıktı.

S: Burda olmaz

C: Nerde olur o zaman

S: Yalnız olucağımız bi yerde, dedim

Bacaklarını birbirinden ayırdı elini de pantolonumdan çekti. Yarın o buluşmaya kesin gidicektim ve bu kızla bi şeyler yaşayacaktım. Daha sonra okul çıkışı geldi, biz eve doğru yürüyoduk Ceren’in evine geldik ben onu uğurluyucaktım ki

C: Etrafta kimse yok avuçlamak ister mi-

Götüne tokatı çakıp güzelce sıktım, dudaklarını ısırdı.

S: Yarın görüşürüz

Eve geçtim yemek filan yiyip biraz dinlendim, okul konulu bi porno açtım şakur şukur 31 çekiyorum bildirim geldi, tam sövecektim bi baktım Nisa. Hemen tıkladım

N: Ya bugün okula gelemedim dünde biraz şoktaydım sana teşekkür etmeyi unuttum.

S: Yok canım ne teşekkürü herkes aynısını yapardı.

N: Teşekkür ettim de bende bunun karşılığında bi şey vermeliyim yaa

S: Ne verebilirsin?

N: Sen ne istersin?

O an götünü verebilirsin demek geçti içimden ama tabiki olmazdı

S: Bi kahve ısmarlarsın belki yaa.

N: Tamam o zaman yarın annemler evde yok bize gel ellerimle yaparım.

S: Olur tabikiii

N: Tamam o zaman, iyi geceler kahramanım.

S: İyi geceler tatlım.

KIZ BANA KAHRAMANIM DEDİ. Ve yarın bu okuldaki herkesin sikmek istediği kızla boş bi evde buluşucaz. Kızın instaya girdim öne çıkanlardaki fotoğraflarına boşaldım.

Tam yatağa kafamı koydum, yarın Ceren’le buluşucaktım. Ananı sikeyim dedim. Ama bir şekilde halledicektim ve uyudum.

Lekeli Çarşaf, Bölüm 2

Daha önce hiç görmemiştim bu çamaşırı. İşler iyice çığırından çıkmıştı. Demek bu adam için özel çamaşır bile almıştı; belki de adam hediye etmişti. Ama hala adamın kim olduğunu bir türlü öğrenememiştim. Hiç ismiyle hitap etmiyordu, tanıyor muydum acaba adamı? İçim içimi yiyordu.

Ben bunları düşünürken eşim o küçücük külotu dolgun götüne geçirmişti bile ama götü hala çıplak gibiydi. “Neden?” diye sordu. “Çok mu seviyorsun türbanla?” dedi. “Peki “deyip bir de türban aldı bağlamak için ayna karşısına geçti sanırım. Ayna kısmını göremiyordum, tekrar kapağı kapamak için geldiğinde kırmızı türbanını sıkı sıkı bağlamıştı başına. “Evet evet taktım. “Türbanlı mı sikeceksin orospunu?” dedi sonra kahkahayla güldü. “İyi ama telefondayız bana bu kadar hazırlığı neden yaptırdın ki” dedi ardından “Ne ! şimdi mi, ciddi misin?” dedi. “Yok çocuk uyuyor eşim de yedide gelir ama bilmem ki” dedi. “Nasıl,.. tamam,..hıhı, tamam. Yatakta olacam” dedi ve teli kapadı. Ayna karşısında kendine baktı sonra makyaj masasından gelen sesleri duydum sanırım makyaj yapıyordu.

Anlamamıştım adamla buluşmaya mı gidecekti adam mı gelecekti? Nasıl yani müdahale etmeliydim ama adam kimdi hala bilmiyordum. Sonra kapıya doğru geldi hemen içeri kaçtım. Çocuğun odasında gezindi. Dış kapıyı açtı, aralık bırakıp tekrar yatak odasına döndü. Demek adam içeri geçecekti, yatak odasında hazır beklemesini istemişti.

O anda aklıma geldi hemen telefonu sessize alıp mesaj attım. “Aşkım napıyorsun?” diye Anında cevap geldi “çocuğu uyuttum temizlik yapıyorum” diye. Rahat davransın şüphelenesin diye “akşam gecikebilirim” dedim. “Keyfine bak benim işlerim de bitmez zaten yemek hazırlayamayabilirim” dedi.”Tamam, yorma kendini ” deyip bıraktım. O anda dış kapı kapandı ama kafamı çıkarıp bakamadım. Yatak odasına geçti adam. Ben de odadan çıktım yaklaştım.

Adam kapıyı kapamamıştı, kapı sonuna kadar açıktı bu şekilde nasıl izleyecektim. Yatak odasının tam karşısında banyo vardı. Kendimi banyoya attım, hemen karanlıkta gizlendim, başımı uzatıp baktığımda kapılar karşılıklı olduğundan rahat görebiliyordum artık. Adam hemen soyunmuştu çırılçıplaktı. Ama bana arkası dönük yatağa doğru duruyordu aşağı baktığımda karımın yere diz çöktüğünü ve adamın sikini yaladığını gördüm. Karımı göremiyordum. Adam çok iri cüsseliydi. Sırtı kıllı hayvan gibi bir şeydi. Karımın kafasından tutmuş götünü ileri geri oynatıyordu. Karımdan lastik top gibi acayip acayip sesler geliyordu. “Ruj bulaştırdın kız yarağıma” dedi gülerek.

Kırılma Noktası – 16. Bölüm

Duru hanımın odasında toplanılmıştı. Kapılar çekilmiş, perdeler inmiş. Hafif bir ışık eşliğinde bardaklar masaya konuluyordu. Kadınların yüzünde gülümseme eksik olmuyordu. Olabildiğince dekolteli elbiseler tercih edilmişti. Sırt dekoltesi, göğüs dekoltesi, bacak dekoltesi. Olabildiğince ortama hava katmak için kadınlar koşuşturuyordu. Alpere sadece oturulması emredildi. Bu gece iş konuşulmayacaktı, sadece eğlence vardı. Herkes masaya geçtiğinde, alper etrafa bakıyordu. İlk kadehler gelmeye başladı. Duru bu gece limit yok diyip duruyordu. Bu kurduğu cümle alkol için değil, yaşanacak tüm olayları kapsıyordu aslında. Berna’ya gözüyle git getir der gibi bir hareket yaptı. Berna geldiğinde elinde iki adet zar ve bir kumaş torba ile geldi. Kumaş torbanın içinde bir sürü kağıt bulunuyordu. Alper olayı çözmeyi çalışıyordu ama çok fazla beklemesine gerek kalmayacaktı bir kaç dakika sonra başına geleceklerden habersiz içmeye devam etti. O sırada duru bir dans müziği açtı ve elinde kadehle; o zaman eğlence başlasın dedi.

Alper ilk kadehi bitirip yenisine uzandığında, feyza onu durdurdu ve ellerinden tutup dansa kaldırdı. Birlikte sarmaş dolaş dans etmeye başladılar. Feyzanın eli alperin kalçasında, kendine doğru bastırarak okşuyordu. Feyza başına alperin boynuna gömerek;

      Feyza: bu gece çok farklı bir gece ne olacaksa olacak. Utanmak yok, limit yok. Gün doğana kadar anın tadını çıkar. Sonra tamamen benimsin.

Alper aşağıda hareketlenen bir canavarla;

      Alper: patron sensin. Limit yok!

İkisi dansını ederken alper daha önce hiç yaşamadığı bir duruma düştü. Siki sanki patlayacak gibiydi. Bunu feyza çok iyi hissediyordu. Bu durum biraz tuhaftı.

      Alper: sanki benim ki pantolonu patlatacak daha önce hiç bu kadar zorda hissetmedim kendimi.

      Feyza: sana hap içirdik. Uzun süre bizimle kal diye.

Alper duydukları karşısında şaşırmıştı. Ona azdırıcı vermişlerdi. 3 tane kadın ve alper bu gece oldukça yorucu geçecekti ama alper bunu ertesi günü hissedecekti.

Dans bittiğinde masaya geçtiler, berna ve durunun gözleri alperin aletindeydi. Memnun bir ifade ile süzüyorlardı.

     Duru: bu gece alperi bilmem ama biz kadınlar oldukça eğleneceğiz. Şu müziğin sesini kısalım ve daha fazla vakit kaybetmeden gecenin tadını çıkaralım. Alpercim sağlığın için alkol içmesin daha iyi. Şimdi burada zar atacağız ve en büyük atan bu torbadan bir kağıt seçecek ve o kağıtta yazanları uygulayacak. Kural oldukça basit ve anlaşılır. İtiraz istemiyorum. Ne yazıyorsa yapılacak. Şimdi herkes zar atmaya başlasın.

Zarlar atıldı en büyük sayı feyzaya geldi. Kağıdı okuyarak;

Feyza: Erkeğin kucağında 3 tur boyunca otur ve öylece kal. Hay hay canıma minnet.

Feyza alperin kucağını tam ortalayarak oturdu aşağıdan gelen baskıdan rahatsız olmuyor arada hafif kıpraşarak sürtünüyordu ilk tur bitmişti ve diğer zar atma sırasına geldi. Bu sefer berna en yüksek sayıyı attı.

Berna: bir kadın partnerinin dudaklarını 30 saniye boyunca öp diğer 30 saniye boyunca dilini em.

Berna, durunun dudaklarına yapıştı ve durunun dudaklarını parçalayacak şekilde öpmeye başladı öpüşmenin 10. Saniyesinde eller göğüslere gitmişti ikisinde. Feyza bu tablo karşısında kendini alpere bastıyor, sürtünme hızını arttırıyordu. Duru dudaklarını aralayıp, bernanın ağzının içine soktu. Berna dili olabildiğince almak istiyordu. Alper ellerini feyzanın bacaklarına koymuş öpüşmelerini izliyordu. Süre bittiğinde birbirlerine doğru gülerek ayrıldılar ve tekrar zar attılar. Yine feyza atmıştı en büyük zarı.

       Feyza: iç çamaşırını çıkart! ben böyle yüksek atmaya devam edersem çırılçıplak kalıcam belli oldu.

Diğerleri ona gülerek eşlik etti. Alperin kucağından fazla kalkmadan siyah iç çamaşırını çıkardı ve koltuğa fırlattı. Alper artık sadece etek üzerinden baskı yapıyordu feyza’ya. Feyza alperin sol elini tutup eteğinin içine soktu ve amının üstüne bıraktı. Alper parmak uçlarıyla baskılamaya başlamıştı ve feyza elini alperin elinin üzerine koyarak daha çok bastırması için zorluyordu. Tekrar zar attılar bu sefer en yüksek zarı alper atmıştı.

      Alper: gözleri bağlayıp diğer kadınlar bu kağıdı okuyana sakso çekecek ve gözü bağlı kişi kimin sakso çektiğini bilmeye çalışacak. Tek hakkı vardır. Eğer bilemezse diğerleri tarafından cezaya çarptırılabilir.

Feyza alperin kucağından kalkıp fırlattığı iç çamaşırını aldı ve alperin gözlerini kapatacak şekilde koydu. Alper görmüyordu. Dantelli olsaydı bu yarışma onun için çok kolay olurdu. Alperin sandalyesini geriye çekip kendilerine alan yarattılar ve üç kadın alperin etrafında dönmeye başladı. Maksat tahmin etmesini zorlaştırmaktı. Üçü birden alperin önünde diz kapaklarının üzerine çöküp fermuarı açtılar. Sertleşen siki gördüklerinde gülümsediler birbirlerine ve ilk ağzına alan feyza oldu. Kafasından başkayarak ağzına sokup çıkarmya başladı. Alper sıcak nefesin tadına vardığında kendinden geçmişti bu durum onun dikkatini dağıttığından tahmin yapmakta zorlanıyordu. Feyza ise hızlanmış boğazına doğru gidip gelen sikin çıkardığı seslerler odayı inletir hale gelmişti. Alper bu sesi daha önce de duymuştu ve tahminini feyzadan yana kullandı. Cevap vermediler. Sırada duru vardı ve tek hamlede boğazına kadar aldı. Boğazında alperin sikini sağa sola kafasını sallayarak durdu. Alper bu kadar tecrübeli birisinin ancak duru olacağını düşündü ve duru diye söyledi. Son olarak berna geldi. Berna ağzına almadan önce yumurtalıklardan başlayarak diliyle yalayarak en tepeye kadar çıktı ve ağzına aldı bir anda dudaklarıyla hem alperin sikini emiyor hem git gel yapıyordu ağzıyla. Geriye sadece bir kişi kaldığından berna dedi. Kadınlar ayağa kalktı ve alperin kafasında olan iç çamaşırını çıkarttılar.

Alper: doğru tahmin ettim mi?

Duru: 3 de 3 tebrikler

Diğer kadınlar ve alper gülmeye başladı. Ortam iyice ısınıyordu. Tekrar zar attılar ve en yüksek zarı bu kez duru atmıştı.

Duru: seçtiğin bir kadının amını 1 dakika boyunca yala.

Duru önce feyzaya sonra bernaya baktı ve bernayı seçti. Berna sandalyesini geriye çekip iç çamaşırı k çıkardı ve alpere doğru fırlattı. Bacaklarını aralayıp durunun gözlerine doğru yalvaran gözlerle bakmaya başladı. Duru hiç vakit kaybetmeden dilini, bernanın am dudağında gezdirip içe doğru sokmaya başladı ve aşağı yukarı hareketlerle dilini içinde gezdirdi. Berna kafasını geriye atmış ıslanmış olan amından gelen suyu hissederek gözlerini kapattı. Duru hem bernayı yalıyor hem kendini okşayarak iyice sulandırıyordu kendini. Alper fermuarını kapatmamış dik duran sikini okşuyordu. Feyza ise dudaklarını ısırarak olanları izliyordu. Duru kağıtta yazandan farklı parmaklarınıda sokmaya başlamıştı hatta süre geçmişti bile ama devam ediyordu. Bernanın amı dardı ve zevk inlemeleri çıkmaya başlamıştı ağızından. Duru doğrulup dudaklarını bileğiyle sildi ve kendi amına soktuğu parmaklarını da bernanın dudaklarında gezdirdi. Tekrar zar attıklarında en yüksek zarı alper atmıştı

Alper: en büyük göğüslere sahip kadının göğüslerinin arasına sikini koy ve boşalana kadar mastürbasyon yap.

Gözler direkt durunun üzerine çevrildi. O da bu anı bekliyormuş gibi üzerinde gömleği ve sütyeni çıkardı. Kavun büyüklüğünde olan göğüslerini alperin sikinin arasına koymadan önce alperin pantolonunu çıkardı. Önünde eğilip alperin sikini göğüslerinin arasına koydu ve yukarı aşağıya doğru olabildiğince bastırarak git gel yapmaya başladı. Gözleriyle alpere delici bakışlar atıp, alperin sikine doğru tükürüyordu. Alper ilacın etkisiyle dimdik olmuş sikinin etrafını sarmış göğüslere kitlenmişti. Duru kollarıyla değil, artık kendisi zıplayeak göğüs mastürbasyonu yapıyordu. Arada göğüslerini alperin sikinin kafasına vuruyordu. Alper boşalacak gibi değildi ve duru yorulmaya başlayınca;

Duru: benden bu kadar oyuna devam edelim elbet birimize patlayacak (kahkaha atarak söylemişti)

Diğer kadınlarda gülüp zar atmaya başladılar ve en yüksek zarı berna attı;

Berna: bir erkeğe (alpere doğru bakarak) mastürbasyon yap ve bunu yaparken ona seks fantezini anlat.

Berna ayağa kalkıp alperin dizlerinin dibine çöktü ve eline aldığı siki yüzüne yaklaştırıp okşamaya, hafif öpücükler kondurup anlatmaya başladı.

Berna: ikimizde evde yalnız bir şekilde yatıyoruz gece geç vakti. Sen içeride çıplak ben odamda çıplak yüzüstü yatağımda yatıyorum. Seni uyku tutmuyor ve ayağa kalkıyorsun. Evin içinde turlamaya başlıyorsun. Beni yatağımda yüzüstü yatmış bacaklarım ayrık çıplak görüyorsun ve okşamaya başlıyorsun kendini. Benim uykum ağır hiçbir şeyin farkında değilim. Okşamak seni kesmiyor ve bana doğru yaklaşıyorsun. Sertleşmiş sikini bana sokmak istiyorsun. Önce parmaklarını üzerimde gezdiriyorsun. Ben hala uyanmıyorum.

Berna alperin sikini okşarken daha da hızlanmıştı. Feyza ve duru üstündeki tüm giysileri çıkartıp, çıplak bir şekilde birbirlerini parmaklamaya ve okşamaya başlamıştı.

Berna: benden ses çıkmayınca önce kalçalarıma oturuyorsun ve sikini amıma sokuyorsun yavaş bir şekilde hepsini içine soktuğunda üzerine uzanıyorsun. Ben senin sertliğini ve sıcaklığını hissetmeye başlıyorum. Uyku sersemi iniltiler çıkartıyorum ama sen umursamıyorsun. Gittikçe hızlanmaya başlıyorsun. Ben uyandığımda durumu anlayıp sana yalvarmaya başlıyorum; “dur yapma alper feyza duyarsa ikimiz içinde iyi olmaz” ama sen dinlemiyorsun ağzımı kapatıp üstümde gidip gelmeye devam ediyorsun. Benden homurtular geliyor sadece.

Feyza: orospuya bak kendini zorla siktirip beni katıyor işin içine. Fantasine sıçayım senin.

Duru: şşş devam et kızım çok iyi gidiyorsun.

Sen üzerimde gidip gelirken ben çırpınıyorum ama nafile, sertliğin ve sıcaklığın beni yumuşatıyor yavaş yavaş zevk alıyorum. İstememiş gibi yapsamda hep içimde kal istiyorum. Ellerimi tutuyorsun ve beni yatağa gömüyorsun sikerken. Ben bağırmaya başlıyorum ama elin ağzımda olduğu için sadece homurdanma duyuyorsun. Tüm gücümle daha hızlı sik diye bağırıyorum.

Alperin gözleri kapanmaya başladı boşalması yakındı. Duru ve feyza da kendilerini okşarken hızlanmaya başlamıştı. Berna hafif doğrulup alperin kulağına;

Berna: hadi beni o şekilde sikiyormuşsun gibi hayal etmeye devam et ve avucumun içine boşal.

Alper daha fazla dayanamayıp, bernanın dediğini yaptı ve avucunun içine oluk oluk boşaldı. Alper rahatladığında nefes nefese kalmıştı. Berna avucunda ki dölleri alperin sikinin üstüne yedirdi ve feyzayı kolundan tutup zorla döl kaplı siki yalattı. Hıncını alıyormuş gibi iyice bastırıyordu ve duru bu manzaradan oldukça keyif alıyordu. Alper dinlenip kendine geldiğinde sanki hiç boşalmamış gibi siki dimdikti. Tekrar ilgi istiyordu. Zar attılar en yüksek sayıyı feyza atmıştı.

Feyza; seçtiğin bir kadınla masanın üzerinde seviş.

Feyza hiç düşünmeden parmağıyla bernayı gösterdi. Berna da soyunup çıplak kalınca masaya çıktı ve uzandı. Feyza da masaya çıplak çıkıp, makas pozisyonu aldılar ve sürtünmeye başladılar. Sürtünme gittikçe sertleşiyordu. Ve birbirlerinin göğüs uçlarını sıkıp okşuyorlardı. Duru daha fazla dayanamayıp kalktı ve alperin sikini tutup içine soktu. Berna ve feyzanın çıkardığı zevk sesleri eşliğinde alperin kucağında zıplamaya başlamıştı. Alper elleriyle durunun kalçalarını avuçlayıp, tokatlıyordu duru içindeki sikin tadını çıkartırken, berna olduğu şekilde kalmış, feyza, bernanın yüzüne oturmuş kendini yalatıyordu. Odayı zevk çığlıkları dolduruyordu. Duru gittikçe hızlanmıştı ve hafif bir kasılmayla alperin sikinin üstüne boşaldı. Feyza da çığlık atarak bernanın dudaklarına boşalmıştı. Oda da boşalmayan bir tek berna kalmıştı. Tekrar zar attıklarında en yüksek sayıyı duru atmıştı;

Duru: bir erkeği vücudunun herhangi bir bölgesine doğru boşalt. Şu göğüslerime artık gereken ilgiyi göster alper.

Alperi sandalyesinden kaldırıp kendisi, yüzü sandalyenin sırtına bakacak şekilde oturdu ve kalçalarını dışarı çıkardı. Alper hafif eğilerek sikini bu sefer durunun göt deliğine soktu. Durunun canı yanmıştı ama devam etmesini istiyordu. Alper yarım kalan işi tamamlamak için göt deliğine girip çıkarken duru bağırmaya başladı. O bağırdıkça alper daha hızlanıyordu. Berna ve feyza yorgun olmalarına rağmen kendilerini yeniden moda sokuyordu. Alper iyice kendini kaybetmiş, duruyu sikerken parmaklarını, durunun ağzına sokuyordu. Durunun kalçaları her git gelde dalgalanıyor. Oturma şeklinden dolayı daralan göt deliğine giren sikin tüm hücresini hissediyordu. Alper boşalacağını anladığı anda içinden çıkardı ve kafasını sıkıp boşalmamak için dayanmaya başladı. Duru sütyenini hemen alıp göğüslerinin üzerine koydu ve sütyeninin içine boşalmasını istedi. Alper, durunun sağ göğsünün bulunduğu taraftan sütyenin içine sikini soktu ve boşalmaya başladı. Bu sefer daha az gelmişti ama yeterli ölçüde boşalmıştı. Yorgunluktan yere oturdu çıplak şekilde.

Gece boyunca oyun devam etti. Alpere her pozisyonu denetmişlerdi. Bernayı duvara yapıştırıp, domaltarak sikip ağzının içine boşalmıştı. Duruyu tekrar götünden sikip içine boşalmıştı. Feyzayı misyoner pozisyonunda sikip amının üstüne boşalmıştı ve en sonunda dayanacak gücü olmadığında koltuğa uzanıp uyuya kalmıştı. Eğer ilaç içmeseydi bu performansı vermesi imkan dahilinde değildi. Gözlerini açtığında, bernanın elinin, sikini avuçladığını, feyza yüzünü alperin yumurtalıklarında doğru koyup uyuduğunu. Durunun ise amında dildo ile sandalyesinde sızdığını gördü. Kendini bu durumdan sıyırıp kimseyi uyandırmadan kalktı. Üstünü giydi ve telefonunu almaya gittiğinde bernanın çantasında olduğunu hatırladı. Eline ilk bernanın telefonu gelmişti ve bir mesaj bildirimi vardı. Telefonu alıp bernanın parmak iziyle çaktırmadan açtı ve mesajı okumaya başladı.

X: berna hanım evde bir şey çıkmadı. Ancak arabasında bir telefon daha bulduk. İncelemek için sabah ofise size getireceğiz.

Alper bu durum karşısında ne yapacağını bilemiyordu. Tüm planları suya düşmüştü. Yakalanmıştı. Ve üstüne üstlük takip cihazı muhabbeti de görmüştü. Acilen oradan çıkmalı ve gamzeye haber vermeliydi. Fazla vakti yoktu birazdan güneş doğacaktı ve olaylar çok başka boyuta geçecekti. Son gelen mesajı silip vakit kazanmak istedi ve hızlı adımlarla şirketi terk etti. Şimdi alper ne yapacaktı?

Kırılma Noktası – 15. Bölüm

Bölüm 15

Yıllardır sanki bu anı bekliyor gibi, içten içe sevindi berna. Alper’e doğru dönüp;

Berna: Bırak şimdi içmeyi planlar değişti. Gidiyoruz!

Alper: Paylaşacak mısın benimle yoksa, boşa mı nefesimi tüketiyorum?

Berna: Yarın parti var. Sen, ben, Duru Hanım ve Feyza’nın sadece olacağı kafa dağıtma, bir şeyleri kutlama partisi. Hazırlık yapmamız gerekiyor. Partiyi benim evde yapacağız ama bir kaç alışveriş yapmamız gerek.

Alper: Bu saatte mi? Senin evindeyse gidelim evi toparlayalım yarın da alışveriş yaparız.

Berna: Sana fikrini soran olmadı. Hadi gidiyoruz.

Alper, bu üslup karşısında daha ne kadar dayanabilirim diye düşündü. Biraz daha dayanmam gerek diye kendini teselli etti. İş bitmiş olsa da ortada büyük bir risk vardı. Balığı ürkütmemek gerek diye. Söylenenleri yapmaya devam edecekti. Birlikte şirketten çıktıktan sonra, yola koyuldular. Nişantaşın da bir mağazaya girip görevlileri çıkarttı berna. Berna’nın tek alışveriş yaptığı yer burasıydı. Özel kesim ceketler, elbiseler, iç çamaşırları kısacası kadın için hemen hemen her ürün vardı. Fiyatlarının pahalı olması umurunda değildi. Dükkanda sadece Alper ve Berna vardı. Kepenkleri indirtmişti berna mağaza sahibinden. Çalışanlar ve mağaza sahibi çıkması gereken saatten erken çıkmışlar dükkan ikisine kalmıştı. Berna eşyaları süzdükten sonra;

Berna: Önce iç çamaşırlarıyla başlamalı, sen şöyle geç ve otur giydiklerimi yorumla sadece.

Alper söyleneni yaptı. insanların ayakkabı denemek için oturdukları bir pofuduğa oturup bacak bacak üstüne atarak, başına gelecekleri beklemeye koyuldu.

Berna, ilk olarak ceketini çıkarmıştı. rahat hareket etmesi için ayakkabılarını çıkartıp, kendisini esnetti. Gömleğinin düğmelerini açıp çıkarttığında, sütyeni ve kumaş pantolonu ile kalakalmıştı. Atletik vücudu bu haliyle daha belli oluyordu. Göğüslerinin dikliği alper’in dikkatini çekmişti. Sütyeni çıkartıp, üst bölgesinin çıplaklığını alper’e sergilemekten çekinmiyordu. Alper de ise ufak hareketlenmeler başlamıştı. İpek bir gömlek denedi. Sonra çıkardı. Anlaşılan bu elbise deneme işi uzun sürecekti, bir türlü beğenmiyordu. Alper’e fikrinin bile sormadan çıkartıp, başka bir giysi deniyordu. En sonunda siyah bir gömlekte karar kıldı. Düğmelerini iliklemeden sadece üzerinde sırtını kapatacak şekilde duruyordu.

Berna: Sıra Alt tarafta.

Berna kumaş pantolonu çıkarttığında, alper oturduğu yerden iyice kıpraşmaya başlamıştı. iç çamaşırı üzerinde çok iyi duruyordu. Dudağının kenarında olan benden, bir tane de sağ kalçasında vardı. Elin de iki tane iç çamaşırı tutup alper’e gösterdi. Alper Sağ tarafı işaret ederek, siyah olan dantelliyi seçmişti. Berna çok rahat bir şekilde alper’e arkasını dönerek kendi iç çamaşırını sıyırdı ve o an alper, berna’nın temiz amını görmüş oldu. Kendine bakan birisiydi. Uzun boyuna rağmen eğilirken hiç zorluk çekmiyor, nispet yaparmış gibi iç çamaşırını çıkarıyordu. Alper’e sırtı dönük şekilde, seçilen siyah dantelli iç çamaşırını giyip, önüne döndü ve ellerini iki yana kaldırıp nasıl oldu diye sordu. Alper gördüğü manzara karşısında ellerini belinde bağlamış hafif öne eğilerek dizleriyle sikine doğru baskı yapıyordu. Gayet güzel anlamında bir kafa salladıktan sonra. Berna mağazada gezmeye başladı. İç çamaşırı ile uyumlu olsun diye siyah bir sütyen seçip, alpere onu giydirmesi için çağırmıştı. Alper arkasından yaklaşıp, gömleği yavaşça çıkartırken biraz yakınlaşmıştı. Bunu bilerek yapmasa da verdiği her nefes berna’nın omuzuna ve boynuna çarpıyordu. Gömlek çıkınca göğüslere yakından bakmanın verdiği zevkle yavaşça sütyeni, Berna’nın göğüslerine de hafif dokunarak yerleştirdi ve sırtında kopçasını takıp, yerine geçti. Bu denli yakınlaşma onun için iyi olmazdı kendini frenlemesini bildi. Ancak hormonların tepkisi daha ağır basıyordu. Bu alt taraf da belli oluyordu. Bir kaç dakika geçip elinde bir çift ayakkabı ile gelen Berna, Alper’e giydirmesini söyledi. İlk olarak sol ayağını uzatan Berna bu durumdan keyif alıyor gibiydi. Berna’nın ayak tabanını elinin avucuna sığdıran alper, nazikçe ayakkabıyı giydirdi. Sırada sağ taraf vardı. onu da hallettikten sonra artık işinin bittiğini düşünen alper, yanılıyordu. Sırada eskileri giydirmek vardı. İlk olarak iç çamaşırı ile başladı kalçalarına dokunarak giydirmişti alper, berna bu durumdan şikayetçi değildi. Dikkatlice Alper’i izliyor bu durumdan keyif alıyordu. Belki de içinden kucağına o an atlamak geliyordu. Eski sütyenini giydirirken alper;

Alper: Bu durumdan zevk aldığını biliyorum. Partide benim dördüncü olmamı istedin ve ben bunu red ettim. Şimdi aklınca benden intikam alıyorsun değil mi?

Bu soru karşısında berna alper’e doğru dönüp ona iyice yakınlaşmıştı, dudakları, dudaklarına değecek gibiydi.

Berna: Anlık bir heves, gelip geçti. Sen git feyza’nın köpeği ol.

Alper: Tekrar söylüyorum ben kimsenin köpeği değilim, hele senin hiç. 1000 tane sikim olsa birini bile sana sürmem.

Berna: Alt katta ki öyle demiyor ama.

Gözüyle alper’in sikine bakıyordu ve avucuyla, tutup;

Berna: baksana hazır kıta bekliyor. (hafif okşamaya başlamışken)

Alper, berna’nın elini tutmak için hamle yapmıştı ama berna bir kaç yakın dövüş sanatında ustaydı. Atletik vücudu ve çevikliği, alper’i yere sermesi için gereken tekniği sağlıyordu. Alper bir anda kendini yere bulduğunda. Berna’nın kucağına oturduğunu anladı. Berna’nın üzerinde iç çamaşırı ve sütyen vardı bu manzara karşısında alper’in kalkmış siki, Berna’nın amına temas ediyordu. Berna iyice alper’in yüzüne doğru eğilip;

Berna: Çok beylik laflar ediyorsun. Sana şu an sahip olabileceğim gibi istediğim zaman da sahip olabilirim.

Bunu söylerken gözlerini alperin dudaklarına doğru söylemiş, öpmemek için kendini zor tutmuştu. kalkmak istemiyordu. Hissettiği sertlik onu daha fazlasına itiyordu. Güçlü görünmek için yavaş hareketlerle kalktı.

Berna: buradaki işimiz bitti, gidiyoruz. Geri kalanını ben hallederim.

Berna üstünü giyip yeni aldıklarını bulduğu bir poşete düzgünce koyduktan sonra, telefonuyla mağaza sahibini arayıp anahtarı su sayacının oraya koyacağını söyledi. Yedek anahtar mağaza sahibinde vardı ve birlikte evin yolunu tuttular.

Berna’nın evi, Feyza’nın evi gibi büyük ve gösterişliydi. Saunasına kadar evin içinde yok yoktu. Geniş bir salon, büyük bir mutfak, yatak odası dolaplarla çevrili ve penceresi orman manzaralıydı. Çalışma odasında bilgisayarların olması, onun iş kolik bir insan olduğunu, otorite sahibi olmayı sevdiğini gösteriyordu. Aracı garaja park edip evin içine geçtiler. Alper’in aslında eve uğrayıp üstünü değiştirmesi gerektiğini söylemişti ama berna, sarsılmaz otoritesini kullanıp onu bu halde kendi evine getirmişti. Alper kendisini kirli hissediyordu. Evin içini inceleyip dışarı baktığında yeni temizlenmiş havuzu gördü. Gece ay ışığı altında yüzmenin ona iyi geleceğini sıcaktan bunalmış olmanın verdiği kirlilik hissinin gideceğini düşündü ve gömleğini çıkartıp, pantolonunu indirdikten sonra iç çamaşırıyla birlikte havuza atladı. Berna onu izliyordu sadece Alper suyun dibine dalıp tekrar çıkıyordu. Berna üstünü değiştirmeden bir sandalye çekti ve Alper’i izlemeye başladı. Alper, bernaya bakmıyordu bile sadece suyun tadını çıkartıyordu. Berna bir küddet daha izledikten sonra ayağa kalktı ve alperin yerde bırakmış olduğu gömleği pantolonu alıp havuza attı. Alper bunu fark ettiğinde sinirlenmişti. Yüzünden belli oluyordu. Berna yaramız bir çocuk gibi canı ne isterse onu yapmaya kendinde hak görüyordu. Alperin sinirlenmesi onun umurunda değildi.

       Alper: teşekkür ederim bana giyecek birşey bırakmadığın için.

Berna cevap vermeden alperi izlemeye devam etti ve bu durumdan oldukça keyif alarak ona karşı gülmüştü.

       Alper: yüzündeki gülüşü bir kaç defa gördüm (havuzun kenarına yüzerek gelmiş, ellerini havuz kenarına dayamıştı) sadece benim başıma birşey geldiğinde seni bu gülümsemeyle görüyorum. Söyle bana beni mi kıskanıyorsun? Yoksa feyza’yı mı?

Berna kaşlarını tekrar çatmış alpere doğru yürüdü ve onun yüzüne doğru eğildi.

        Berna: ikiniz…

Cümlesini bitiremeden kendini su da buldu. Alper onu suya çekmek için kışkırtmıştı ve istediğini aldı. Tüm giysileri sırılsıklam olmuştu. Alper ona doğru yüzdü ve dibine geldiğinde;

        Alper: senin bu şımarıklıkların beni artık usandırmaya başladı. Seninle iletişim kurmaya çalıştıkça beni görmezden geldin. Artık istersen olumsuz rapor ver bu saçmalıklarına daha fazla katlanamayacağım. Ben gidiyorum ve bundan sonra da yokum. Feyza’ya gerekli açıklamayı yapıp yoluma bakacağım. Ne sen ne de bir başkası artık umrumda değilsiniz. Ne yaparsanız yapın benden uzal durun artık.

Berna sadece alper’e bakakalmıştı. Ona hayatı zindan etmek için herşeyi yapacak kadın, bir anda moralmen düşmüştü. Bu resti beklemiyordu. Çok üzerine gitmemişti aslında kendini buna inandırıyordu. Ancak kuş yuvadan uçuyordu. Yarın ki parti olmayacaktı belki de bu sebepten. Alperi kolundan tuttu;

         Berna: Özür dilerim biraz fazla ileri gittim.

         Alper: biraz mı? Çok sabrettim sana ama artık iyice bokunu çıkardın sen. Hem sen özür dilemesini ne zaman öğrendin? Bu senin lügatında yok zannediyordum.

         Berna: uzatma alper, şaka yaptım alt tarafı. Yarın gidip sana yeni üstbaş alırım.

         Alper: senden birşey istemiyorum. Bana selam dahi verme, bütün çalışanlar, sana selam vermeye korkarken, ben seni tanımaya arkadaş olarak kazanmaya çalıştım. Ama görüyorum ki, boşuna uğraşmışım.

Alper yine bernanın sakladığı gizemi çözmek onun güvenini kazanmak için bu yola başvurmuştu. Artık son kurşunuydu bu. Tutmazsa başaramamış olacak ve büyük konuştuğu için çekip gitmesi gerekecekti. Plan başarılı olmuş gibiydi. Çok ince bir çizgideydi tartı, çon dikkatli kurmalıydı cümlelerini alper.

Berna alperi kollarından tuttu, ağzından kelimeler dökülmüyordu ama ileri gittiğinin farkındaydı.

          Berna; gel çıkıp biraz konuşalım, bak hava da esmeye başladı soğuk suyun içinde hasta olacağız.

Birlikte sudan çıktılar, alper eşyalarını aldı sırılsıklam olmuştu. Telefonunu berna önceden el koyduğu için onu kurtarmıştı ama cüzdanı sırılsıklamdı. Berna havuzda olan alpere elini uzattı ve onu yukarı çekti. Islak iç çamaşırı ile alperin siki çok net belli oluyordu. Berna biraz baktıktan sonra kendini toparladı ve alperin elinden ıslak eşyaları alıp çamaşır makinesine doğru gitti. Alperde onu takip ediyordu. Küvete sıcak su doldurdu sonra vazgeçti. Saunayı hazır hale getirmeye başladı. Alpere bir havlu uzattı ve iç çamaşırınıda çıkarmasını söyledi. Alper denileni yapıp havluyu beline bağladığında iç çamaşırını kendisi attı makineye. Berna da soyunmaya başlamıştı. Tüm üstündekileri çıkartıp çıplak bir şekilde durduktan sonra kendi çamaşırlarını da makineye attı ve bir havluda kendine alıp onu beline bağladı. Göğüsleri açıktaydı. Utanmıyor, çekinmiyordu alperden. Alperin elini tutup, saunaya çekti ve kapıyı kapattı. İkisi sıcaklaşan oda da dipdibe oturmaya başladı.

Saunanın içi buharla dolmaya başlamıştı. İkisi tek kelime etmeden oturuyordu. Berna’nın göğüs uçları sertleşmişti. Alperin havuzdan çıkarken ki hali gözünün önüne geliyordu. İçten içe onu arzuladığını fark etmişti aslında. İkisi kaçamak bakışlarla birbirini süzüyor, göz kaçırmaya devam ediyordu. Diz kapakları birbirine temas etmeye başlamıştı ilk. Ten sıcaklığı artıyordu. Bir havlunun altında canavar uyanıyor, diğer havlunun altında yangınlar çıkıyordu. Berna elini alperisin bacağına koydu;

      Berna: biz feyza ile yetimhanede büyüdük.

Kısa bir sessizlik olmuştu berna gelecek tepkiyi beklerken alper neler olacağını, berna’nın anlatacaklarına kendini vermek istiyordu.

      Berna: Duru bizi evlatlık alıp yetiştirdi. Bugün istediğimizi alıyorsak, istediğimizi yapabiliyorsak onun sayesinde

Diz kapağının üstünü okşamaya başlamıştı berna, alper gözlerini bernanın yumuşak görünen ama sert olduğunu bildiği eline odaklanmıştı.

     Berna: çok zor bir çocukluk geçirdik, ikimizde istenmeyen, sokağa bırakılan çocuklardık. Oyunlar oynayıp, eğlenmek dururken, birbirmize sahip çıkmamız gerekliydi. Aynı gün yetimhaneye girdik aynı gün çıktık. Bunlar tesadüf mü yoksa kaderin bir planı mı bilemiyorum hala.

Alperin bacağını okşamaya, havlunun altına elini sokmaya başlamıştı. Okşuyordu. Gözleri alperin en özel yerine kitlenmişti. Onu istiyordu içinde. Sıcaklığını, sertliğini hissetmek zevkin doruklarında koşmak istiyordu. Alperden tepki gelmeyince anın tadını çıkarmak ve onu havaya sokmak için daha cilveli okşamaya devam etti.

      Berna: her ne kadar anlaşamıyor gibi gözüksekte birbirimize sahip çıkarız. O benden daha güleryüzlü ben ise sert mizaçlıyım. Bana söylediğin asık surat lafı sana değil benim dünya’ya gelmeme sebep olan bu hayata aslında. Bana bir anne, baba ve gençlik borçlu bu hayat.

Eli kasıklarındaydı, ufak dokunuşlarla yumurtalıklarına temas ediyordu. Gözleri bi alperin sikinde bir de gözlerinin içindeydi. Alper sessizliğini koruyordu. İçinden bunun bir test olabileceğini düşünüp, kendisini frenlemenin iyi olacağını düşündü ancak işler öyle olmuyordu. Bulundukları yer, oturma düzenleri, ortamın sıcaklığı derken bir de temas edilmesi onun iradesini oldukça zorluyordu. Alper yumurtalıklarının avuçlandığını ve okşandığını hissettiğinde berna’nın ona bakışı onu daha çok tahrik ediyordu. Berna elini çekti ve ayağa kaltı. Üstünde ki havluyu atıp alperin karşısına geçti ve bacaklarını ayırarak oturmaya başladı. Tamamen çıplak ve davetkar bir şekilde duruyordu.

       Berna: havlunu çıkarsana benim gibi.

Alper ayağa kalktı ve denileni yaptı. Hipnoz olmuş gibiydi. Ya da şu an iradesine söz geçiremiyordu. Berna karşısındaki manzaradan memnun bacak arasına koyduğu eliyle kendine masaj yapıyordu. Bir karar vermeliydi. Ya bernanın istediğini verecek ya da kendine hakim olup sadaktini gösterecekti.

Alperin eli istemsizce sikine gidiyor okşama dürtüsünü yerine getiriyordu. Berna bacaklarını iyice ayırıp okşamaya başladı kendini.

      Berna: parti gecesi diğer ikisini senin için gönderebilirdim. Sadece senin altında olup içime girip çıkmanı isterdim. Sen izlemeye başladıktan sonra o diğer ikisi benim için yok hükmündeydiler. Onlar işlerini yaparken ben seni hayal ediyordum aslında.

Alper bernaya doğru yaklaşıp yanına oturdu, elini bernanın kasıklarına atıp yavaş hareketlerle okşamaya başladı.

      Alper: feyza’yı aldatmayacağım onun hem iş arkadaşı hem en yakını olacağım. Bu yaptığım sana ilk ve sondur. Aramızdaki buzların erimesi şerefine düşün.

Elini çekip, yere attığı havluyu alıp tekrardan beline sardı. Berna gülümsüyordu. Ama bu gülümseme hangi amacı taşıyor bilemiyordu. Birlikte saunadan çıktılar. Islanmış elbiseler makinadaydı. Berna onları sabaha kadar kurutup hazır hale getirecekti. Salonda yatmıştı alper. Asıl başına gelecekler güneşin doğuşundan tekrar güneşin doğuşuna kadar sürecekti. Zor bir gün bekliyordu onu.

Alper kanepede belinde havlu ile uyurken berna onu uzaktan izliyordu. İçinde üstüne uzanıp tenlerinin birleşmesi fikri geçiyordu. Onun boynundan başlayıp aşağıya doğru öperek inmek istiyordu. Bu düşünceler telefonuna gelen mesajla bozulmuştu. Gelen mesajda; evin aranmasının devam ettiği henüz bir delile rastlanmadığı yazıyordu. Berna cevap olarak alperin önemli bulduğu ve yanında taşıyabildiği bir cihaza takip sistemi takılması yönündeydi. Mesajı attıktan sonra odasına geçip kapıyı açık bıraktı ve çıplak bir şekilde yatağa uzandı. Feyzaya mesaj attı; senin ki çıplak şekilde salonda yatıyor ama sana çok sadık beni istemedi. Gelen cevapta; buna sevindim umarım yarın 4 kişilik eğlencemizde fazla ileri gitmezsin. Berna bozulmuştu. İstenmiyordu ama içindeki arzu daha ağır basıyordu. Bu yüzden tüm kozunu yarın oynayacaktı. Alper yanına gelir diye kapıdan baktı ama gelmeyecekti. Sabah yalnız uyanacaktı ikiside.

Ertesi günün sabahında alperin havlusu yere düşmüş tüm çıplaklığı ile uzanıyordu kanepede. Berna onu uyandırmak yerine biraz daha bu manzarayı izlemek istemişti. Dudaklarını ısırıyor eli istemsizce aşağılarda takılıyordu. Sabah ereksiyonu ile sertleşmiş siki bernayı çağırıyordu sanki. Direnmişti ve uzaktan seslendi alpere. Alper uyandığında durumu anlamış elleriyle hemen mahrem yerlerini kapatmıştı. Banyonun yerini öğrenip oraya uçar vaziyette gitti. İşini görüp çıktığında berna, alperin kurumuş eşyalarını koltuğa bırakmıştı bile. İkisi hazırlanıp, tek kelime etmeden yola koyulmuşlardı.

Akşam vakti geldiğinde tüm çalışanları gönderilmişti. Olası bir hacklenme durumuna karşı berna tüm kameraları devre dışı bırakmış çalışan herkes evine gönderilmişti. Şirkette sadece bu dört kişi kalmıştı.

Kırılma Noktası – 14.Bölüm

Parti bitmiş, ertesi gün olduğunda şimdi asıl konsey toplantısı vakti gelmişti. Her yıl sadece bir kez toplanan bu ekip, bu sene istanbul’a gelmişti. Ev sahipliğini “Şehvet” adıyla Duru yapacaktı. Toplantı salonuna sadece bu 7 kişi girebilirdi. Ses geçirmeyen bu oda özel olarak tasarlanmıştı. Hiçbir elektronik cihaz çalışmıyordu. Ses kayıt cihazları, video kaydediciler, herhangi bir network bağlantılı cihazlar etkisizdi. Duru bizzat kendisi ilgilenmişti bu odayla. Gelecek yılın planları bu oda da alınacak, özel konular tüm çıplaklığı ile konuşulacaktı. Her misafir farklı tarihlerde kimliğini gizleyerek ülkeye girmiş. Toplantı gününün gelmesini bekliyordu. O gün gelmişti. Farklı saatlerde geleceklerdi. Çalışanları bina girişine kadar eşlik edebilirdi. Toplantı saati saat 19:00 olarak belirtilmişti. Yuvarlak masa hazırdı. Eşitliği simgelesin diye böyle bir karar almıştı Duru. Belki de yılda bir kez hizmetçileri olmadan tüm her şeyi kendileri yapmak durumundaydılar. Emir veremezlerdi. Su mu alınacak, kalkıp kendisi almalı, kapağını kendi çevirip açmalıydı. Vakit yaklaşmıştı. Misafirler teker teker gelmeye başlamıştı. Kapıdan ilk giren “Açgözlülük’tü.” Kendisi Banka sektörünün lideriydi. Paraya, mala mülke doymak bilmeyen bir adamdı. Tüm Global piyasa onun emrindeydi. İstediği şirketi batırabilir, canı sıkılırsa piyasalarla oynayıp, fakiri daha fakir yapabilirdi. Orta boylarında fit yapılı saçlarına oldukça özen gösteren bir adamdı. Latin rakamıyla iki’nin üzerine oturmuş bir kurbağa tasvirli dövmesini gösterip oda da rahat yer seçip oturup beklemeye başladı.

Onun peşinden “Kıskançlık” geldi. Uzun boylu, koyu siyah saçlı gömlek üzerine ceket altında ise kısa bir etek giymiş bir kadın geldi. İnşaat sektörünün lideriydi. Her sene, bir önce ki yıl yaptığı binadan daha uzun bir bina yapıyordu. Tek rakibi olarak kendini görüyordu. Duru’yu süzdükten sonra Latince Dört rakamına işeyen bir köpek tasvirli dövmesini gösterip oda da seçtiği koltuğuna oturdu.

Üçüncü misafir ise “Öfke’ydi” Dazlak bir kafa, temiz traşlı dövüş sanatlarıyla uğraştığı her halinden belli bir adamdı. Kendisi Silah tüccarıydı. Afrikadan, Ortadoğuya, Asyadan, Güney amerikaya her ülkede, her kıtada faaliyet gösteriyordu. Her iki gruba silah satıp savaştırıyordu. İngiliz Lawrence diğer adıydı geçtiği yerden olay çıkartmasıyla ünlüydü. “Açgözlülük ile uzaktan da olsa sık sık konuşur. Savaşan iki grup arasında bahis tutarlardı. Latince altı rakamına pençe atmış bir ayı tasvirli dövmesini gösterip odaya geçti.

Zar zor yürüyen koca göbekli (ceket düğmeleri birbirine kavuşmayan) özel dikim takım elbise giymiş “Oburluk” geliyordu. Global piyasada bulunan Birçok fastfood zincirinin asıl patronuydu. Öfkeden haberleri alıp savaş çıkacak ülkeyi öğrendikten sonra zincirlerini o ülkede faaliyetlerine son veriyordu. Savaşın ilk habercisi aslında buydu. Duru’ya gülümseyip (oldukça çirkindi) Latince beş rakamını ısırmaya çalışan bir domuz tasvirli dövmesini gösterip o da odada ki yerine geçti.

Duru, oburluğun arkasından iğrenerek bakarken koridoru inleten ayak seslerine döndü bu gelen “kibirdi”. Dik duruşlu, kendini beğenmiş bir ifade ile oldukça bakımlı, yaşına göre, birçok erkeği peşinde sürükleyecek bir havayla doluydu. Güçlü bir aurası vardı. Masmavi gözler, kumral bir saç, uzun boy, iri göğüsler, bakımlı bir yüz ile ilgi odağı olacağını bilerek davranan bir kadındı. İlaç sektörünün lideriydi. Dünya’nın onun sayesinden döndüğüne inanıyordu. o olmasa insanlar fazla dayanamaz ölmeye başlarlardı, düşüncesindeydi. her yıl yeni ilaçlar çıkartıp, sadece hastalığın etkilerini azaltan ilaçlar sürüyordu piyasaya. İstediği ilacı piyasadan çekip, insanların çaresiz kalmasına neden olabilirdi. Ya da istese Afrikadaki bir çok hastalığa çare olabilirdi. Ancak o daha çok insanlarında ölmesi gerektiğini savunanlardandı. Dünya yaşlıydı onun için, çok fazla popülasyon vardı azalmalıydı. Sadece zekilerin ve zenginlerin yaşama hakkı vardı onun düşüncelerine göre. Duru’ya üst perdeden bakar gibi Latince “bir” rakamının üstüne tünemiş kudretli gözüken yeleli bir aslan tasvirli dövmesini gösterip, tek kelime etmeden, oda da bulunanlara bakıp ifadesizce boş kalan bir yere oturdu.

Artık gelmesi gereken tek kişi kalmıştı. o da “Tembellik”. Görevinin hakkını vermiş gibi sırıtarak, sallana sallana geliyordu. Kendisi Teknolojik aletlerin, robotların efendisiydi. Öyle adlandırıyordu kendisini. Tembellik lafını kendine yakıştıramıyordu. İnsanların işini kolaylaştırıp, daha çok kendilerine vakit ayırmalarına olanak sağladığını söylüyordu her yerde. Yeni projesi, amele robotlardı, bu projeye kendini çok kaptırmıştı. devrim olacaktı onun gözünde. Duru’ya laubali bir selam verip, Latince üç rakamına kafa atan bir keçi tasvirli dövmesini gösterip, odaya geçti.

Herkes gelmişti. Duru da yerine geçince büyük toplantı başlamıştı.

Toplantı günü sabahı

Alper, izin gününde evde sadece boxer giymiş bir şekilde sigarasını içerken, aynı anda Gamze ile konuşuyordu. Partide yaşananları, birbirlerini ne kadar özlediklerini konuşmuşlardı. Gamze evin birçok yerine kamera koydurttuğu için Alper’i izleyebiliyordu ama Alperin böyle bir lüksü yoktu. Başkasına tuhaf gelecek bu duruma, Alper alışmıştı artık. Tam duşa gireceği sırada kapı çalmıştı. Bu saatte kimseyi beklemiyordu. Gamze mesaj atmıştı, ancak Alper telefona bakmadan, kapıya yönelmişti. Kapıyı açtığında ise şaşırmıştı, karşısında Berna duruyordu. Üstünde sadece boxer olan Alper kapıyı yarım kapatırken Berna eliyle durdurdu ve içeri adımını attı.

Berna: Birbirimizi sevmiyor olabiliriz ama bu kadar kabalık sana hiç yakışmıyor.

Alper: Sabah sabah zebani görmeyi beklemiyordum, seni buraya hangi rüzgar neden attı? Gördüğün gibi müsait değilim ayrıca.

Berna: İki tane erkekle birlikte olurken beni izliyordun, o seni rahatsız etmedi de benim seni boxerla görmem mi seni rahatsız etti?

Alper: Senin varlığın beni rahatsız ediyor. Sen olmasan Feyza ile daha çok vakit geçirebileceğim. Birbirimizi daha iyi tanıyacağız ama sayende senin gözlerinin üzerimizde olduğunu bilmek bizi rahatsız ediyor.

Berna: Sana bir iyi bir kötü haberim var o zaman.

Berna: İyi haber benimle iyi geçinirsen artık bizden birisi olacaksın. Bir kaç gün benim emrinde olacağın söylendi bana ki bu durum Feyza’ya da söylendi. Kötü haber Feyza ile bir süre görüşemeyeceksin. Sadece benim yanımda olacaksın. Ben ne istersem onu yapacaksın. Ki bu sayede bende senin hakkında olumlu rapor vereceğim. Yok sivrilik yaparsan olumsuz rapor sunacağım ve bu zamana kadar şirket hakkında sahip olduklarından dolayı, öyle elini kolunu sallaya sallaya gidemeyeceksin. Seni bu birkaç gün içinde iyice analiz edip, hakkında rapor sunacağım anlayacağın.

Berna büyük bir koza sahipti. Alper kendini ezdirmemek için, cümlelerini dikkatli seçmeliydi. Aslında her şey kayıtlıydı. Ancak bu işin şakası yoktu, en ufak yanlışında hayatını kaybedebilirdi. Tehlikeli sularda yüzmeye başladı. Kum ayağının altından kaymaması içim dikkatli olmalıydı.

Alper: Ben bi Feyza’yı arayacağım ve bu sırada odamda üzerimi giyinmek istiyorum.

Alper, Feyza’yı arama bahanesiyle, Gamze ile olan tüm yazışmalarını sildi. Yalanının ortaya çıkmaması için Feyza’yı aradı.

Alper: Aloo! Günaydın Feyza, seni bir konu hakkında rahatsız ettim.

Feyza: Haberim var.

Alper: Sesin çok üzgün geliyor, bu yüzden mi parti gecesi sinirli ve üzgündün?

Feyza: Kafa dağıtmam gerekiyordu.

Alper: Sıkma tatlı canını, Bir kaç gün boyunca dişimizi sıkacağız, sonra yine birlikte çalışıp, şirketi daha yukarı taşıyacağız.

Bunu söylerken giyinen alper, gözlerini, onu izleyen Berna’ya dikerek söylemişti.

Feyza: Bunu duymak beni rahatlattı. Teşekkür ederim Alper, o yılan senin aklına çeler diye düşünüp duruyorum geceden beri.

Alper: Komik olma, o dediğin anca kırmızı kar yağınca gerçekleşir. birkaç gün sadece, sonra tekrar eski mutlu günlerimize döneceğiz.

Feyza: Sen tanıdığım en sadık insanlardan birisin Alper, şu olayı atlatalım birlikte tatile çıkacağız. Bütün bunların acısını çıkartacağız.

Alper: Zevkle o günü bekliyorum. Benim şimdi kapatmam gerekiyor, sonra yine konuşuruz olur mu?

Feyza: Tamam, kendine iyi bak. O yılana söyle uzak dursun senden.

Telefon kapandığında, Berna gözyaşı silermiş gibi bir hareket yapıp;

Berna: Konuştuklarınız çok dokunaklıydı, zor tuttum kendimi ağlamamak için.

Alper: Giyindiğime göre, şimdi benden ne istiyorsun?

Berna cebinden çıkarttığı araba anahtarını Alper’e fırlatıp;

Berna: Kahvaltıya gidiyoruz. Unutma ipler benim elimde. Ben ne dersem o olacak. Düş önüme şimdi.

Alper: Benimle bu tarz konuşmanı istemiyorum. Oyuncağın değilim senin.

Berna: Benim olmayabilirsin ama, Feyza’nın köpeği olmuşsun sen. “dişimizi sıkacağız fiyza”

Hadi gidelim artık iyice acıkmaya başladım. Diyerek dalga geçti.

Alper, istemeyerek olsa da denileni yaptı. Bir çıkar yolu aramaya başladı ama en çok ihtiyacı olduğu anda zihni onu terk etmişti. Arabaya bindiklerinde, arabayı sürüyordu Alper ama kafası hep bu durumu nasıl kendi lehine çevirebileceği hakkındaydı. Suyuna mı gitmeli yoksa resti çekip, olayları akışına mı bırakmalıydı? Berna’nın bir açığı var mıydı? Bunları düşünerek gidecekleri yere kadar arabayı sürdü.

Kahvaltı sofrasında artık ikili konuşmaya başlamıştı. Tokluk hissi geldikçe, kelimelerin ağızdan çıkması daha kolay oluyordu. ilk soru Alperden gelmişti.

Alper: Feyza ile aranızda nasıl bir nefret duygusu var anlatır mısın?

Berna: Seni ilgilendirmez.

Alper: Hadi ama bir kaç gün seninle olacaksam en azından biraz sohbet edelim. Bu şirkette birlikte çalışacaksak en azından bazı konuları aydınlığa kavuşturmamız gerekiyor diye düşünüyorum.

Berna: Ben olumlu rapor verirsem şayet.

Alper: Vereceksin, şirkette olmam senin de hoşuna gidiyor belli ki.

Berna: Bu kadar emin olma, görev icabı yan yanayız.

Alper: Ketumluğumla övünürüm diyorsun yani.

Berna: Çok fazla boş konuşuyorsun ve bu senin hanene eksi olarak yazılıyor bil istedim.

Alper: Berna, eğer normal bir insan gibi davransaydın bana en başında seninle çok güzel bir arkadaşlığımız olabilirdi.

Berna: istemez.

Alper: Bir de kurduğun cümledeki kelime sayısı dördü geçse.

Berna: Bir eksi daha patavatsızlığından.

Alper: Cidden soruyorum, herkese karşı mı böylesin yoksa bana özel mi? Bence herkese karşı böylesin, çünkü seninle tanıştığımız günden beri bana yokmuşum gibi davranıyorsun.

Berna: …

Alper: tabi yaa! salak kafam. Sen Feyza’yı kıskanıyorsun. Nasıl fark edemedim bunu. Duru hanım beni Feyza’nın işlerine yardım etmem için işe aldı ama senin için kılını kıpırdatmadı. Tamam şimdi çözdüm olayı.

Berna’nın damarına basmaya başlamıştım. Tepkisini ölçüp, doğru yolda olup olmadığımı anlamam gerekiyordu. diye düşünmüştü Alper.

Berna: Feyza ile biz çok ayrı zıt kutuplarız. Ben hayatımdan memnunum ve tek tabanca olmayı seviyorum.

Alper: Bu yine de senin ötekileştirildiğin gerçeğini değiştirmiyor Berna Hanımcığımm (son kelimesini bilerek vurgulamıştı)

Berna: Şansını çok zorluyorsun. Bunlar sana yol su olarak geri dönecek bunu bil ve ona göre hareket et.

Alper resmen şeytanla kılıç düellosuna girmişti. Zor bir savaştı ama yenilmez değildi karşısındaki. Yemekler yenilip masadan kalkıldığında, sırada ki durakları bir kahveci olmuştu. Başka bir mekanda kahvesini içmek istemişti berna.

Alper: Ne bu tüm istanbulu gezip yemek turizmi mi yapacağız? Hem konuşmuyorsunda. O halde ben konuşurum. öhömm. Çok paraya ihtiyacım var öncelikle, her insan gibi. Eğer seninle iyi anlaşabiliyor olsaydık, ki burada bir parantez açma ihtiyacı duyuyorum. Bence sen dışarıdan sert gözüken ama içindeki ufak kız çocuğunu da öldürmek istemeyen birisine benziyorsun. Varsayımlarla konuşuyorum çünkü buna hiç müsaade etmedin. Hep beni görmezden geldin. Seni de kazanmaya çalışırken sen beni elinin tersiyle ittin. Geçmişte kiminle ne yaşadığını bilmiyorum. Eğer olurda bir gün bana güvenip anlatmak istersen kapım sana açık olacak. Bunu söylemek istedim.

Alper, bu cümleleri söylerken çok iyi rol kesmişti. Berna onun umurunda bile değildi. Onu yumuşatmaya çalışıyordu. Belki bu sayede onun zihninden geçenleri okuyabilirdi. Şeytana ilk saldırıyı yapmıştı.

Berna: Bu konulara girmeni hiç tavsiye etmem, ayrıca istemez sağol böyle iyiyim. Bak gördün mü dört kelimeden fazla kelime içeren bir cümle kurdum.

Berna, buzdağı gibiydi. ilk saldırıyı savuşturmuştu.

Alper: Zeytin dalı uzatmaktan çekinmeyeceğim. Madem konuşasın yok şimdi ne yapıyoruz?

Birlikte şirkte doğru yola koyuldular hafta sonu olmasına rağmen Berna, cumartesi günleri de şirkete geliyor, kontrollerini yapıyordu. O kontrollerini yaparken Alper, sıkılmıştı ve sırf değişiklik olsun diye tekrar şansını denemek istedi.

Alper: Benden tam olarak ne yapmamı istiyorsun?

Berna: ben ne istersem onu.

Alper: Çok geniş konuları kapsıyor bu dediğin biraz daraltsak?

Berna: (yüzünde bıkkınlık ifadesi ile) Dibimden ayrılmayacaksın. şu işlerim bitsin sana anlatacağım ne istediğimi.

Berna işlerini hallettikten sonra, sandalyesinde rahat bir pozisyon aldı. Alperde karşısına geçip bacak bacak üstüne atıp beklemeye koyuldu.

Berna: 3 gün boyunca seni izleyeceğim. benim evimde kalacaksın. telefonunu bana vereceksin. işemeye bile giderken yanında olacağım.

Alper: bu son dediğin umarım bir abartma cümlesidir.

Berna: Lafımı bölme. Çok büyük bir iş aldın ve bunu öyle ya da böyle başardın. Sadece senin güvenirliliğinden emin olmak istiyoruz hepsi bu. Sana bayıldığımdan değil yani. Ayrıca işerken bile yanında olacağım. Sen bende kalırken bir kaç adamım evini araştıracak hatta işleri bitmiş bile olabilir.

Alper: (İstifini bozmadan) umarım buldukları gibi bırakırlar evimi bana baştan aşağıya evimi toplama işini kitlemezler.

Alper bunu şakayla karışık demişti ancak evindeki gizli dokümanları bulmaları için bilgisayarın içinde olan sanal bilgisayar sürücüne ulaşamayacaklarını umarak söylemişti. Gamze ile olan özel yazışmalarının olduğu telefon kendi arabasındaydı. o güvendeydi. Gamze zaten olanları izlemiştir ve durumu anlamıştır diyerek avuttu kendini. Geride kalanlar klasik ev eşyalarıydı. Kameraları bulmaları imkansızdı. Alper bile banyoda olan hariç diğerlerini bulamamıştı.

Berna: o beni bağlamaz. şu dolapta kavunlu şarap var onu getir içelim.

Toplantı odası

Toplantı odasında sessizliği ilk kibir bozmuştu:

Kibir: Şehvet duyduğuma göre yeni kızlar ve erkekler getirtmişsin. Dün gece verdiğin parti kulağımıza geldi

Açgözlülük: Gerçekten insan nezaketen de olsa davet eder. Kırıldığımı söylemeliyim.

Öfke: Konu farklı yerlere gitmeden asıl toplanma amacımıza mı geçsek.

Şehvet: Gizliliğinize önem verdiğinizi biliyorum. Sizlere, ülkelerinize döndüğünüzde özenle seçtiklerimi göndereceğim. Öfkenin de dediği gibi asıl konumuza dönelim.

Kıskançlık: Bu yıl Güney Amerika da kartellerle ortak bir çalışma sonucu yeniden şehirleşmeye gidiyoruz. Fakir mahallelerini birazcık değiştirelim istedik. Çarpık kentleşme sonucu suç oranları çok yüksek düzeyde. Kartelleri endişelendiren durum ise mahallelere girmekte zorluk çekmek. Bu konu onları endişelendirdiği için ikna etmesi zor olmadı. ne de olsa her aslan bir gün bir gence yenik düşer değil mi? (Kibir’e bakarak söylemişti.)

Kibir: Doğanın gereği bu böyle evet, önemli olan aslanın sürüsünü nasıl yönlendirdiği değil mi sonuçta.

Oburluk: Tayvan da sular kaynıyor. Öfke bir şey söylemek ister misin? ( ortamda ki gerginliği azaltmak adına konuyu değiştirmeye çalışmıştı)

Öfke: Çin hükümeti son derece agresif davranıyor. Silah stoklarını arttırmak istiyorlar tabi. Oburluk benden haber bekle. Ortadoğu ve Karadenizin kuzeyi artık bitme noktasında nadasa bırakmalıyız onları savaşın yönü asya’ya doğru kayabilir.

Şehvet: Savaş öncesi bir saha çalışması yapması için adamlarımı göndersem iyi olacak. Bakalım ne cevherler bulacaklar.

Oburluk: Düşük bir pazar payım olsa da Asya benim için uygundur.

Kıskançlık: Yeniden kalkınma için ortadoğuya artık girebilirim demek oluyor bu (yüzünde şeytani bir sırıtma ile)

Açgözlülük: Yeterli sermayen çıkmazsa nereye geleceğini biliyorsun.

Kibir: Daha henüz değil. İlk olarak ben gireceğim test edilecek birkaç ilacım var.

Öfke: Aranızda anlaşın. İyi planlamayla güzel paralar kaldırabilirsiniz. Tembellik için aynısını diyemeyeceğim. Oralara teknolojik alet gelmesi bir 50 yılı bulur. Tembellik göremese de veliahdı görür anca.

Tembellik: Son yıllarda kar marjımın sizden çok daha iyi olduğunu biliyorsunuz. Benim için ortadoğu bir anlam ifade etmiyor. Veliahdıma öyle bir miras bırakacağım ki. Elinde olan zenginliği saymaya kalksa üç insan ömrü harcaması gerekecek.

Kibir: Veliaht demişken yerlerinize gelecek kişileri ayarladınız mı?

Şehvet: Benim vardı ama bir aksilik sonucu değiştirmek durumunda kaldım. iki adayımdan uygun olanı seçmek için biraz daha inceleme halindeyim.

Kıskançlık: Benim ki hazır. (duru’ya laf sokarak söylemişti)

Kibir bu hareketi görüp anlayınca müdahale etti.

Kibir: Saygısızlık bu hayatta hiçbir zaman affetmeyeceğim bir hatadır. o yüzden yerinize gelecek kişileri iyi yetiştirmiş olun.

Şehvet: Kibir hepimiz bu masada eşitiz kimsenin üst perdeden konuşacağını sanmıyorum.

Kibir sadece gülümsemişti. İlk zamanlarında Şehvetin yani durunun ona yaptığı saygısızlığı anımsamıştı. Maskesini takınmaya devam edip;

Kibir: Kesinlikle katılıyorum. Sadece bir ön uyarı olarak söylemek istedim. Benim yerime gelecek kişi de saygısızlığa tahammül edemiyor. Tatlar kaçmasın.

Toplantı arada laf sokma arada gelecek planları derken en sonunda bitmişti. Bir sene daha birbirlerini göremeyeceklerdi. Duru henüz veliahdını seçmediğini belirtmişti ama karar vermesi gerekiyordu. Telefonu eline alıp bu lanet toplantının kazasız bittiğini kutlamak için Berna’yı aradı. Berna tam yeni kadehe konulmuş şarabından yudum alacakken gelen telefonu açmak zorunda kalmıştı.

Berna: Efendim Duru Hanım.

Duru: Yarın’a bir ev ayarla, Sen, ben, feyza ve alper olacak şekilde. Birazcık eğlenmeyi hak ettik. Şu alperin tadına bir de ben bakayım. Onu da akşama iyi hazırla en özeline kadar ilgilen. Anlatabildim mi kızım?

Berna: Tabi Efendim siz nasıl arzu ederseniz.

Berna telefonu kapattığında, yüzünde ufak bir gülümseme belli oldu. Alper bunu görmüştü ve bu durum onu biraz çekinmesine neden olmuştu. Berna içinden. “Gün intikam günü, senin gözlerinin içine bakarak, ne yapacaksam yapacağım. Yılların diyetini ödeyeceksin” demişti.

Kadehi tutuş şekli ve alper’e olan bakışları bir değişmişti. Alper olanlardan habersiz, başına gelecekleri merak ediyordu.

Kırılma Noktası – 13. Bölüm

Bölüm 13

Parti gecesi

Duru elinde şampanyası ile etrafı izliyordu sinirli bir tavır ile. Tüm işleri Feyza’ya bırakmıştı, tıpkı öncekiler gibi. Ancak bu sefer durum farklıydı. Bu durum onu oldukça şaşırtmıştı. Hiç tanımadığı birisine bu derece önemli bir iş verilmesi onu tedirgin etmişti. Alper’i, Feyza’ya aldığı bir oyuncak gözüyle bakarken birden bu denli içlerine girmesi onun huzursuzluğunu arttırıyordu. Berna ise Alper hakkında olumsuz bir rapor sunamamıştı hala Alper güvenli bölgedeydi. Kim bu Alper? çok kısa sürede nasıl bizim işimizi kendi işiymiş gibi sahiplenebildi? Bu sorular Duru da soru işaretleri oluşturuyordu. Böylesine önemli bir toplantı öncesi keyfini kaçırmıştı Alper. Yarın diğer üyeler ile önemli bir toplantısı vardı ancak aklı hep Alperdeydi. Feyza’yı görünce yanına çağırdı.

Feyza: Efendim annecim.

Duru: Kızım seni hiç doğmamış olan öz kızım gibi severim. Sevdiğim gibi kızmasını da bilirim. Sen hangi akla hizmet Alper’e bu işi verirsin. O daha güven testine girmemişken nasıl olurda bu derece önemli bir olayın içine sokarsın aklım almıyor bana bunun izahını yap hemen!

Feyza: Ona güveniyorum Duru hanım. Beni mutlu ettiği gibi sizi de mutlu etmesini bilecektir.

Duru: Feyza! bana süslü kelimeler kullanıp beni yumuşatmaya çalışma. Sana Diyorum ki, Bu ADAMIN burada ( parmağıyla göstererek) NE İŞİ VAR!

Sesi biraz yüksek çıkmıştı Durunun, tekrardan alçak tonda konuşmaya devam etti.

Duru: Yarından itibaren Alper’i Berna’nın himayesine veriyorum. Berna bana raporu verinceye kadar sadece kendi işlerinle ilgilen. Oyuncağın sonra senin olabilir. Önce güvenlik anlamışsındır umarım.

Duru kızgın bir yüz ifadesi ile Feyza’nın yanından ayrılıp, Berna’ya doğru yürümeye başladı. Feyza’ Durunun gidişine bile bakmadan olduğu yerde gözlerinden alevler saçarak kızgınlığını atmaya çalışıyordu. Feyza minyon tipli bir kızdı ufak memeleri ufak toplu kalçaları vardı. Ayrı bir afrodizyak etkisi yaratıyordu. Yüzünün güzelliği ile ona bakanları medusa gibi taş çeviriyordu adeta. Şimdi durum farklıydı sinirliydi. içinde volkanlar patlıyor, çaresizliğine haykırıyordu. üstüne üstlük Alper Berna’nın olmuştu. Belki kısa süreliğineydi ancak Alper’e bağlanmıştı. Aşk yoktu ikisinin arasındaki cinsel çekim onu Alper’e bağlamıştı. Bir de Berna ile vakit geçirecekleri gerçeği vardı bu onun daha çok canını sıkıyordu. Alper bir ara yanına uğramıştı ama o söyleneni yapması gerekiyordu. işim var diyerek partiyi erkenden terk etmişti.

Duru Berna’ya doğru yaklaşırken. Berna her zaman olduğu gibi asık suratlı bir şekilde etrafı izliyordu. Üstünde ceket ve kumaş pantolon, mavi gözleri güzel gözükse de bir insanın içine okurcasına delip geçiyordu. Küt saçları ayrı bir hava katıyordu atletik vücuduna. Duru Hanım’ın yaklaştığını görünce ilgisini ona çevirdi.

Duru: Kızım seninle bir şey konuşacağım özel olarak.

Berna: Tabi Duru Hanım buyurun, şöyle geçelim.

Duru: Feyza’nın bu kadar ileri gideceğini tahmin edemedim. İşler yine sende kalıyor anlayacağın. Alper, senin raporunda güven onayı alana kadar senindir. Çok yıpratma. Feyza’yı da üzme anlaştık mı?

Berna: Anlaşılmıştır efendim.

Duru: Aferin benim güzel kızıma. Top sen de artık. Çok fazla uzatmadan, emin olana kadar istediğin her şeyi yapabilirsin. tüm yetkiler benden Feyza’nın da bilgisi var. Ben şimdi yarın ki toplantı için bir iki hazırlık yapmam gerek. şu yeni gelen sevkiyattan bir kaç kız ve erkek ayarlamalıyım. ortalık sakinleşince eğlenmeyi unutma güzel kızım.

Duru, Berna’nın yanağını okşayarak kalçalarını sergileyerek yürümeye başlamıştı. Eğer birisi Berna’yı izliyor olsaydı belki de ilk kez bu kızın güldüğünü görebilirdi. Berna yüzünden hem şeytani hem de çocuksu bir gülümseme vardı. Toparlanıp tekrar eski haline döndü ve bu haber sonrası daha bir istekle görevini yerine getirmeye devam etti.

Parti yerinde bunlar olurken Gamze ise bilgisayarından olan biteni izliyordu. Duru’nun konuşmalarını yakalayamasa da bir şeyler döndüğü belliydi. Duru’yu gördükçe gözlerini kısıyor sinirden kaşlarını çatıyordu. Kendini o kadar kaptırmıştı ki, eli istemsizce baldırında bulunan 7 rakamını sarmış yılan dövmesine gidiyordu ve dövmeye tırnaklarını batırıyordu.. Onu görmek daha da sinirlendirmişti bir de Alper ile aynı havayı soluyordu. Yıllarca babası bildiği adam aslında babası değildi. Gamze kimsesiz bir çocuktu ve çok küçük yaşta evlatlık edinilmişti. Yıllar geçtikçe babası ona farklı bir gözle bakmaya başladığında onu bunu hala fark edememişti. Babası Duru’nun ortağıydı. birlikte işi yürütüyorlardı ta ki saldırmak için doğru zamanı bekleyen yılan onu ısırana kadar. Babasının örgütte yeri yoktu. o sadece piyondu. Gamze’yi yetiştirecek ve işleri büyütecekti bu kadar dı ona biçilen rol. Duru, Gamze’nin aklına ergenlik yıllarında girmeye başladı ve başarılı oldu. Onu yetiştirmeye ileride kendisinin yerine geçecek kişi olarak büyütmeye başladı. Özel olarak ilgileniyordu Gamze ile, bu ilgi karşısında Gamze ne denilirse yapıyor ve gücün ne kadar önemli olduğunu kavrıyordu.

Üniversite’yi formaliteden okudu. Derslere bile çalışmamıştı. Parası olan için kolay işti okumak. Sınavlarda boş kağıt verse bile geçecek not alıyordu. Aklı daha çok Babası bildiği adamın ve Duru’nun yürüttüğü şirketteydi. Bir gün patron koltuğunda o oturacaktı. Dövmesini bile yaptırmıştı. kendini hazır hissediyordu. Ta ki bir gün öz bildiği aslında üvey olan babasıyla ilişkiye girene kadar.

Şirkette Duru, Gamze ve babasının olduğu bir oda da tüm gerçekler açıklanmıştı Gamze’ye. Şok içinde kalmış tepki veremiyordu. Babası biraz tedirgindi. içlerinde en rahat Duru hanımdı. Tüm gerçeği o anlatmıştı. Gamze artık daha derine iniyordu şirkette. Asıl işlerden biraz haberdardı artık tüm işleyişi öğrenmişti. Duru, Gamze’nin babasına odadan çıkmasını söyledi. Baş başa kalmak istiyordu Gamzeyle. Baş başa kaldıklarında;

Duru: Artık gerçeği öğrendin. Sen benim veliahdımsın. İkimiz de kimsesiz iki çocukken artık çok köklü bir örgütün üyesiyiz. Yıllardır baba dediğin adam sadece bir piyon. Bu dünya’nın hakimi biz kadınlarız biz ne istersek o olur. Savaşlar bizim için çıkar, düzenler bizim üzerimize kurulur. Karşılığında biz de erkeğimizin isteklerini yerine getiririz. Güçlü olanlar bizleriz unutma! onlar bize muhtaç.

Duru gamzenin yanına oturmuştu. Elini Gamze’nin am dudaklarına doğru koyup okşamaya başladı.

Duru: en büyük silah bu. Bunun gücünü kullan. Senin baba dediğin adam bile sen olgunlaştıktan sonra sana başka gözle bakmaya başladı. Seni istiyor. Hem de çok!. “Onu ben büyüttüm, tadına bakmak benim hakkım” dediğini hatırlıyorum. Görüyorsun ne kadar çaresiz ve acınası varlıklar şu erkekler. Şehvet sardığında gözleri hiçbir şey görmez. Bize bu yüzden şehvet diyorlar güzel kızım. Burası özel bir ülke. Gerek jeopolitik gerek konum olarak bir çok milletin köprüsü burası işte bu yüzdendir ki, yüzyıllardır bu topraklardan birisi “Şehvet” adını alır ve işleyişi sürdürür. Benden sonra sen olacaksın. Şimdi bir kez soracağım; bu adamı rahatlatıp benim yanımda yer almak istiyor musun?

Gamze: Evet!

Gamze soğuk bir evet demişti. Yıllarca baba figürü diye bildiği adam aslında başkasıydı. Kendi kaderi yoktu. Onun kaderini planlamışlardı. 1 saat öncesi ile şimdi arasında uçurumlar vardı. Ne olacaksa olsun modundaydı artık.

Duru: Gelebilirsin! (bağırmıştı)

İçeri girdiğinde gamzenin baba dediği adam gergindi. Duru’nun onaylayıcı bakışlarını görünce rahatlayıp sevinmişti. Duru olacak olanları izlemek için sandalyesini masanın önüne çekti ve bacaklarını açarak izlemeye koyuldu. Gamze ayağa kalkarak, üvey babasına sokuldu. Bir yandan koşup kaçmak istiyor bir yandan bu duruma karşı koyamıyordu. Dudaklarını üvey babasının boynuna koyup elleriyle gömleğini açmaya başladı. Adam ellerini Gamze’nin beline koyup yukarı aşağıya doğru okşuyordu. Gamze düğmeleri açarken, ellerini arada üvey babasının göğsüne koyup sıvazlıyor ve boynuna ufak dokunuşalar konduruyordu. Adam, Gamzeni belinden, kalçalarına doğru ellerini indirip kendine doğru bastırmaya başladı. Gamze üzerinde kot pantolon babasının ilk sertliğini orada hissetti. Gamze öpücükleri ile boynundan göğüs kafesine doğru inmiş, kalçasında iki elin onu sıktığı ve adama doğru bastırıldığını hissediyordu. Bu esnada Duru iç çamaşırını sıyırmış kendini okşamaya başlamıştı. Gamze, bir elini adamın pantolonu üzerinden sikini okşarken, kalçasında ki ellerin iyice kendisini kavradığını hatta göt deliğine bastırdığını hissediyordu. Adamın fermuarını yavaşça açarken kulağına fısıldadı;

Gamze: (kısık ses ve yumuşak bir tonda) Tek bir boşalma hakkın var. Neresi olacağını iyi düşün!

Gamze dizlerinin üzerine çömelip pantolonun düğmesini açtığında sertleşmiş siki boxer üzerinde belli oluyordu. Adamın iç çamaşırını da çıkardığında büyük ve kalın bir sikle karşılaşmıştı. Canlı bir şekilde ilk defa böylesine denk geliyordu. üzerinde ki bluzu ve sütyeni çıkarıp. Kalın siki ağzına almaya başladı. ağzındayken üvey babasına bakıyordu sadece. Babası kafasını aşağıya eğip baktığında ise; sertleşmiş meme uçlarını ve ağzının hepsine kalın yarağı almaya çalışan bir kız görüyordu. Neresine boşalsam diye düşüncelere dalmıştı. Duru bu manzara karşında ıslanmış amını daha hızlı okşamaya başlamıştı. Gözlerini kısmış anın tadını çıkarıyordu. Babası daha fazla gamzenin bakışlarına dayanamadı ve onu ayağa kaldırdı, Gamzenin sırtını kendine bakacak şekilde çevirip, kot pantolonun düğmesini açıp indirmeye başladı. İç çamaşırını da sıyırıp indirdiğinde Gamzenin sadece ayakkabıları ve çorapları kalmıştı üzerinde. Gamzenin ellerini belinde toplayıp bir eliyle tutarken diğer eliyle amını okşuyor iyice ıslanmasını sağlıyordu. Duru ise kendini kaptırmış bir şekilde bacaklarını sandalyesine çıkartıp, dizlerinden iyice aralayarak, parmaklarını sokup çıkarmaya başlamıştı.

Gamze ıslanmaya, yavaş yavaş anın tadını çıkarmaya başlamıştı. Elleri belinde büyük bir el tarafından tutuluyordu. İçinde heyecan vardı. Üvey babası sikini yavaşça amından içeri doğru sokmaya başladı. Zaman geçtikçe içinde hızlanmıştı babası. Elleri hala babasının elindeydi. Babası içine girip çıktıkça hafif domalmış olan Gamze’nin göğüsleri öne, arkaya, sağa sola doğru gidip geliyordu. Babası iyice hızlanmıştı. Gamze sırılsıklam sularla babasının sikini kaplıyordu. içinden; “Bu sıcaklık, bu sert şey, off çok güzel hissettiriyor hiç bitmesin” diye geçirirken, bir anda içinde akan sıcak bir sıvı hissetti. Üvey babası içine boşalmıştı. Adam sikini çıkartıp kalan döl parçalarını am dudağının üzerinde gezdirdi ve kendini öyle temizledi. Duru adamın boşalmasını görünce o da dayanamadı ve boşaldı. Bu cinsel birliktelikte tek tatmin olmayan Gamze’ydi.

Gamzenin içinde yanmaya başlayan bir alev, bir öfke vardı. işte ilk düşmanlık tohumları bu zaman atılmıştı. Zevk almıştı ama bir yandan kendine kızmaya başlamıştı. üzerini giyip, çıkmak istedi. Duru’yu ve üvey babasını arkasında bıraktığında yüzünden kararlı bir ifade vardı. Bu düzen bozulacak!

Gamze Yürüyüp giderken, duru koltuğa oturmuş adamın önünde dizlerinin üzerine çökerek;

Duru: Şimdi beni sikeceksin aynı şekilde!

Diyerek adama sakso çekmeye başlamıştı.

Gamze daha fazla dayanamayacağını anladığı anda bilgisayarı kapattı ve sızlayan baldırına baktı. kan toplamıştı. Gerisi Alper’de diyerek Duşun yolunu tuttu.

Yeni iş yerine kabulünden sonra ilk iş gününe geç almamak için aceleyle evden çıktı. Makyaj yaparken oldukça zaman geçirmişti. İlk günden işe geç kalmak istemezdi. Mecbur taksiye binecekti. Toplu taşıma kullanırsa geç kalacağını biliyordu. Şirketin kapısına geldiğinde mesainin başlamasına daha 10 dakika vardı. Etrafı şöyle bir süzdükten sonra insan kaynaklarının odasına gitmek için şirketin kapısından içeri girmişti. İşte ilk o an görmüştü Alper’i, Selim ile sohbet ederken, Alper kafasını çevirdiğinde Çağlayı görmüştü, bir kaç saniyelik bakışmadan sonra Alper, Çağla’ya doğru içten bir gülümseme ile selam verdi. Çağla da aynı gülümseme ile karşılık verip yanlarından geçip, üst kata doğru insan kaynakları İsmail bey ile görüşmeye gitti.

Aradan bir kaç hafta geçtikten sonra, Çağla ve Alper yemek saatlerini birbirlerine göre ayarlıyorlardı. Birbirlerinden hoşlandıklarının farkındaydılar ama bir türlü o cesareti toplayamıyordu ikisi de. Kaçamak bakışlar, yemek sırasında amaçsızca sırıtıyorlardı. Mola saatlerinde birbirlerinin yollarını gözlüyorlardı. Alper, Selim ve Barış ile muhabbet ederken gözleri hep koridorda Çağlayı görmeyi umuyordu. Canan ve Çağla ikisi muhabbeti ilerletmiş, Canan’ın ısrarlarına direnemeyen Çağla oda da yalnız kalıp Canan’ın dedikodularına maruz kalıyordu. Günler böyle geçerken en sonunda Alper cesaretini toplayıp, Çağlayı evine bırakmayı teklif etti. Yol boyunca sohbet, muhabbet derken iyice işi ilerlettiler ve en sonunda sahilde rüzgarlı bir akşam arabanın içinde oturup, yine sohbet ederlerken Alper ilk hamleyi yaptı. Kalbi küt küt atıyordu. Kafasında yapıp, yapmama arasında büyük bir savaş vardı. Bir daha bu fırsatı bulamayacağını düşünüp Çağla’nın elini tuttu. Ön camdan dışarı bakıyordu. Kızardığını hissediyordu. Çağlada da durum aynıydı, yüzü alev alıyordu. Alper’in elini kavramış sıktıkça sıkıyordu. İkisi de kasılmış kelimeler ağızlarından çıkmıyordu. Ortamda sessizlik hakimdi. Çağla gülmeye başladı birden. Bunu gören Alper de patlattı kahkahayı. O gergin hava gitmiş yerine kahkahaların havada uçuştuğu neşeli güzel bir ortam oluşmuştu.

Çağla: Hiç beklemiyordum (gülen bir yüz ile)

Alper: Bir an da oldu ( bir kahkaha daha patlattı)

Çağla: Biz şimdi neyiz? ( kahkaha atarak)

Alper sadece gülerek cevap verdi.

Çağla: Çok güzel gülüyorsun.

Alper: Çok güzel bakıyorsun.

Çağla: ohooo sen böyle benden kopya çekeceksen işimiz var seninle. (gülerek)

Alper: Şu an ne dediğimi inan bilmiyorum sadece senin varlığını kutluyorum. Sanırım bunu da pek beceremiyorum (gülerek)

Çağla: Hep gülelim olur mu Alper. Senin varlığın beni huzurlu hissettiriyor. Senden hayat enerjisi alıyorum. İçim kıpır kıpır.

Alper: Hep gülelim Çağla. Hatta ikimiz arasında dargınlık hiç olmasın. Hep sorunlarımızı konuşalım. Birimizden biri küserse ya da trip atarsa bu küslük ağlayan ya da gülen olursa o an biter anlaştık mı?

Çağla: ANLAŞTIK! ( bağırmıştı)

Çağla gülerek bir an heyecanından bu şekilde sesinin çıktığını ifade ederken Alper sadece gülüyordu. ikisinin de gülmekten çene kasları gece boyunca ağrımıştı. Evlerine geçtiklerinde sırıtarak mesajlaşmaya başlamışlardı.

Çağla yatağında uzanmış tavanı izlerken bu anları zihninden geçiriyordu. Bir zamanlar ne kadar mutluydu. Yüzü gülüyordu, şimdi ise bir hiçliğin ortasında yeni bir şehre taşınmış, hayata sıfırdan başlamıştı. O şehirde daha fazla kalamazdı. Orada Alper vardı. Kendi elleriyle kaybettiği biricik sevgilisi. Göz yaşları yanağından usulca süzülürken belki de son kez Alperle olan anılarını düşünmüştü. Dudağından sanki son nefesini veren bir insan gücüyle; ” Neredesin Alper, ben ağlıyorum. Artık barışalım” lafı çıkmıştı.

Hala Benimsin 2.Bölüm

Okuldan sonra bizim eve geçmeye karar verdik. Yolda koşa koşa gidiyorduk heyecandan. Annemin olmadığına emindim çünkü bugün anneannemle pazara gitmesi gerekiyordu. Öyle kolay kolay erken gelmezdi. Anneannem yaşlı bir kadın olduğundan yapılması gereken ev işleri olurdu genelde. Evi de bize yaklaşık 20 dakika uzaklıkta, o yüzden içim rahattı ama yine de kontrol etmem gerekiyordu. Binaya el ele neşeyle girdik. Gözlerim sürekli gözlerine değiyordu. Bana baktığı zaman eriyordum, yaksın beni gözleriyle istiyorum. O da bana aynı şevkle bakıyordu. Sanki aramızdaki ilişki, bu olaydan sonra hiç zarar görmemiş gibiydi, aksine daha da kuvvetlenmişti.

En sonunda apartmana bir hışımla girdik. Merdivenleri hızlı ve yavaşça çıktık. Kapıya geldiğimizde, ne olur ne olmaz diye Gökçeyi bir alt kata gönderdim. Kapının kitli olmasını umarak anahtarı yavaşça kapı deliğine soktum. Kilitlenmişti. İkimiz de havalara uçtuk. Gökçe koşa koşa yanıma geldi zıp zıp zıplıyordu. Kapıyı açar açmaz kendimizi içeri attık. Hayvanlar gibi öpüşürken yiyişiyorduk, o duvardan bu duvara derken kapıyı açık unuttuk. Bir şekilde kapıyı kapattıktan sonra kucağıma alıp odama girdik. Yatağıma oturduk, o kucağımda tamamen kendini bana bırakmış ilk hamlemi bekliyordu. Ama hızlı davranmak istemedim. Bana aşkla bakıyor eliyle yüzümü okşuyordu. Hayal gibi bir kızdı her bakışı cennetim oluyordu. Sarı saçlarının her an parlak oluşu içimi gıdıklıyordu. Bunca zaman nasıl mahrum kalmıştım böyle bir tanrıçadan? Aşktan da öteye gidiyordu benim sevgim. Sanki şimdiye kadar sadece ona ihtiyacım varmış da haberim yokmuş gibi. Bir hamlede üstünde ne varsa çıkartıp kenara attı. O karşımda çırılçıplak kalınca ben de kotumu ve tişörtümü çıkardım.

-” Senin olmaya hazırım bebeğim. Peki ya sen ” dedi Gökçe dudaklarını ısırarak.

-” Sana her baktığımda büyüleniyorum “

-” Ben de sana “

Artık bedenim açıkça alev alevdi. İkimizin sıcaklığı gözle görülebilecek kadar alev alevdi. Daha fazla dayanamadım donumu alttan çıkardım. sikimin üstünde sürtünmeye başlayınca bir anda sokuverdim. Gökçe aşırı rahatlamıştı ki “ahh” diye inledi. Ben o koca götünden iki elimle kavradığım gibi kucağımda zıplatıyordum. Gökçenin de iki eli omuzlarımda, kaslanmış bedenimi izliyordu.

-” Oha -ahh- aşkım bu kaslar -oh- ne ?” dedi inleye inleye.

-” Senin hasretinde oldu bebeğim. Görmeni çok isterdim. Oldu da” dedim

-” Harikasın aşkım -ıhh- Kaslarınla inanılmaz çekicisin”

Mesaj alınmıştı. Benden açıkça sert olmamı istiyordu. Bir anda hızlandım ve götünü alttan kaldırıp tüm kontrolü ben aldım. Çok hızlı gel git yapıyordum ki gökçenin salyaları akıyordu zevkten. Onu bu kadar tatmin etmek gururumu okşamıştı. Gökçenin sulu memeleri adeta benimle oyna der gibi bıngıl bıngıl sallanıyordu. Gökçeyi ani bir hareketle tuttuğum gibi sırtüstü yatırdım. Bacaklarımı omuzlarıma alıp misyoner pozisyonunda amını yalamaya başladım. Dilimle dans ediyordum adeta. Zevkten ” Aşkım geliyorum ” diye haykırdı. Ben de boşalmaya yakın olduğumdan aynı pozisyondayken ağzına gelip sikimi soktum. gel git yaparken aynı anda boşaldık.

İnanılmaz bir duyguydu. Telefondan porno açıp 31 çekmekten kat ve kat daha iyi olan bir histi. Ayrıca bu hissi ilk kez sevdiğim kızla yapmanın zevki de başkaydı. Gökçe döllerimi yalayıp yuttuktan sonra daha fazla dayanamayıp gökçenin yanına yığıldım. Mutluluktan kesin dışarıdan bakıldığında yüz ifadem çok komik duruyordur.

– ” Ay sen daha önce hiç seks yaptın mı çılgın çocuk” dedi Gökçe flörtöz ve çapkın bir şekilde.

– ” Yok aşkım ilkimsin de neden sordun?”

– ” Ya sen nasıl bu kadar iyi seviştin inanamadım. Hem ben nereden bileceğim seksin iyisini kötüsünü.”

– ” Nasıl yani senin de mi ilkin?” dedim şaşkın şaşkın. Uzun süre ayrı kalmıştık ve mutlaka bir ilişkisi olmuştur diye düşünüyordum.

– ” Sen sormuyorsun ki ben seni unutabildim mi? Unutamadım seni asla.”

– ” Ama ben sandım ki ilişkin olmuştu falan? Hayat sonuçta herkes gelip geçici…”

– ” Sen değilsin Arda.”

Gözlerim dolmuştu. Hayatımda hiç bu kadar sevilmemiştim. Bir kızın beni bu kadar sevmesi hayatımın şansıydı. Hiç inanmadığım aşk bana en sağlamını yaşatıyordu bu kızla. Babamın terk edişi, annemin kendini kaybetmesiyle ve babamla olan uzun soluklu atışma ve olaylarından, beni unutmuşlardı. Kafamdaki düşünceler dışarıya yansımış ki gözlerimden bir iki damla yaş düşmüştü.

– ” Arda? Aşkım ? İyi misin?” demesiyle hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Sımsıkı bana sarıldı beni sakinleştirmeye çalıştı. Ben ise sürekli seni çok seviyorum diye sızlandım. Dayanamadı o da benimle ağladı. Yatakta sarmaş dolaş ağladık, birbirimizi teselli ettik. Neyse ki artık bizi kimse ayıramazdı.

Uzun uzun dertleştikten sonra Gökçeyi kucağıma aldığım gibi duş almaya gittik. Belli ki kucağıma almamdan çok hoşlanmıştı. Birbirimizi güzelce sabunladık. Sürekli gözlerimiz birbiri ile birleşiyordu. Duştan sonra kurulandık. Gökçeye annemden bir tişört kendi dolabımdan da sporda giyindiğim kısacık şortu verdim. Ben gün boyu yorulmuştum. Salona geçerken telefonum çaldı. Arayan annemdi. Anneannemde kalması gerektiğini, dolapta yemek olduğunu söyledi ve telefonu kapattı. Çok sorgulamadım. Gökçeye bu haberi verdiğimde ” Aa şansa bak ” dedi. Onun anne ve babası da şehir hastanesinde doktorlar. İki gün nöbette olacaklarını söyledi. Durum böyle olunca da beraber kalacaktık. Sonra ben salon koltuğuna uzandım. Gökçe soslu makarna hazırlarım ben de yeriz dediğinde reddetmedim. Salonda telefonla oynarken uyuya kalmışım. Rüyalarımda bile Gökçe vardı. Yaklaşık 2 saat uyumuşum, uykumu televizyondaki haber kanalının sesi bozdu. Ama asıl uyandığımda çok şaşırdım…

Lekeli Çarşaf, Bölüm 1

İsmim Yılmaz, 34 yaşındayım. İstanbul’da yaşıyorum. Eşim Selma 30 yaşında, 160cm, 60kg ölçülerinde dolgun bir kadındır. Kapalı bir ev hanımdır. Ailemiz ve çevremiz mutaassıptır. Sanırım bu yüzden yatak hayatımız pek heyecanlı ve farklı sayılmaz. Ben bunu hep eşimin soğuk olmasına bağlardım. Ama yanılmışım.

Öğleden sonra işler azalmış ortalık sakinleşmişti. Bankadaki işlerimi halletmek için işten izin alıp çıktım. Banka da çok sakin olduğundan işlerimi çabuk bitti. Saat üç gibi ve geçtim. Çocuğun uyku saati olduğundan kapıyı çalmadım anahtarla açıp sessizce içeri girdim. Eşim yoktu. Çocuğun odasındadır diye düşündüm ama baktığımda çocuk yatağında uyuyordu. Yatak odasından gelen sesleri duydum. Odadan çıktım yatak odasının kapısına yaklaştığımda eşimin sesini aldım. Ama çok sessiz konuşuyordu. Beynimde şimşekler çaktı. Yatak odasında kim olabilirdi ki?

Biraz bekledim kulağımı kapıya dayayıp dinlemeye başladım. Telefonda konuşuyordu ama o kadar sessizdi ki kimle ne konuştuğunu anlayamıyordum. Anahtar deliğinden baktım. Tam görünmüyordu ama yatakta uzanmıştı ayaklarını görebiliyordum sadece. iyice kulak kesildim. “Tamam” dedi ve altındaki eşofmanı külotuyla birlikte dizlerine kadar sıyırdı. “İndirdim” dedi. O anda telefonda seks yaptığını anladım. içeri dalmak için doğruldum başım dönüyordu nefes alamıyordum. Tam girecekken “acaba kim?”diye geçti aklımdan. Öğrenmek için beklemeye karar verdim.

Tekrar eğildim deliğe, izleyip dinlemeye devam ettim. Konuşmalarını pek anlayamıyordum ama arada sözcükleri seçebiliyordum. Ayaklarını görüyordum sadece diz kapağına kadar. Şimdi eşofmanı tamamen yatağın dibine itmiş ve ayaklarını açmıştı bacak arası ile onadığını ayaklarının kıpırdanışından anlayabiliyordum. Bacakları yukarı kalktı hafif bir inleme sesi duydum. Parmağını amma sokmuştu sanırım. “Sonuna kadar girdi” dedi. Zevk almaya başlamış ve kendini salmış olacak ki sesini yükseltmişti artık. “Hayır, senin sikinin yerini tutmuyor tabi ki” dedi. Ve o anda kendimden geçtim. Demek konuştuğu adam karımı daha önce sikmişti.

Karımın bu kadar rahat ve kayıtsız konuşması da beni şoke etmişti. Hiç böyle sözcükler duymazdım ağzından. “Geçen ki gibi domaltarak siksene beni” dedi. Sesini çok rahat duyabiliyordum artık. Ayakları yatakta ters döndü domalma pozisyonu almıştı. İnlemeye başladı arada “evet hadi” deyip duruyordu. “Şimdi mi?” dedi. “Tamam”deyip ayağa kalktı gardırobun önüne geldiğinde rahat görebiliyordum artık. Saçları dağılmış yüzü kızarmış ve hafif terlemişti üzerinde sadece evde giydiği beyaz bir body vardı. Altı tamamen çıplaktı. “Hangisini?” dedi “tamam ” deyip eliyle iç çamaşırlarının olduğu gözü karıştırdı ve minicik beyaz dantelli bir iç çamaşırı çıkardı.