Kategori arşivi: Yetişkin Hikayeleri

ANNELER GÜNÜ ÖZEL: GÜNÜN BAŞLANGICI (DUL KARDEŞİM)

**A: Günaydın oğlum kalk hadi sofra hazır. Babanı bekletmeyelim fazla.**

**B: Günaydın anne, tamam elimi yüzümü yıkayıp geliyorum.**

**BB: Uyandı mı Hakan?**

**A: Uyandı gelir şimdi, başla sen bey.**

**BB: Gelsinde hep beraber başlarız hanım.**

**B: Günaydın güzel ailem, anne yine döktürmüşsün bir kuş sütü eksik masada.**

**A: Bugün ben elimi sürmedim. Kardeşin hazırlamış erkenden kalkıp herşeyi.**

**B: Ellerine sağlık Sıla, ellerine sağlık da hangi dağda kurt öldü normalde bu kadar güzel hazırlamazsın masayı.**

**S: Annem için yaptı abi, bugün anneler günü ya hani, sen unuttun demi. Bak anne ben diyorum sana abim odunluğundan evde kaldı. Özel günleri hatırlamıyor hiç.**

**B: Ne alaka kızım sen hatırlıyorsun da ne oldu. Sonuç bak yine buradasın.**

**BB: Sabah sabah saçmalamayın, ağzımızın tadıyla güzel bir kahvaltı yapalım.**

**B: Özür dilerim Sıla, bir an patavatsızlık ettim. Senin bugün dersin yok mu?**

**S: Önemli değil abi, kırmak istemediğini biliyorum. Bugün öğleden sonra derslerim, ailecek kahvaltı yaparız diye izin aldım yarım gün müdür hanımdan.**

**B: İyi düşünmüşsün, eline sağlık tekrardan.**

 

 

**Herkese günaydınlar, bugün için 2 kısımlık bir hikaye yazmak istedim. Umarım okurken beğenirsiniz. Birçok insan ensest kelimesini annelerine duyduğu hayranlıkla, aşkla öğrenmiştir. Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun. Karakterler ;**

**Anne (A): İsmi Hanife, 53 yaşında, muhafazakar, giyimin ve yaşam tarzından dolayı teni güneş görmemiş süt beyazı, iki çocuğu emzirmiş göğüsleri büyük ve sarkık, 1,60 boyunda 82 kilo, kalçası çok geniş. Siyah saçlarının arasında tel tel beyazlıklar yer alıyor. Gözleri kömür kadar kara, dudakları ince, kilodan dolayı yuvarlak yüz hatları var.**

**Baba (BB):  İsmi Murat, 57 yaşında, eski hovarda, karısına zamanın da çok çektirmiş, yaş ilerleyince alemleri bırakıp evine sahip çıkmaya başlamış. 1,86 boyunda 94 kilo. Omuzları geniş, sert bakışlı, sakalsız, pala bıyıklı, kısa saçlı biri.**

**Sıla (S): 32 yaşında, 1,70 boyunda 68 kilo, göğüsleri küçük, kalçası düz. 23 yaşında evlenip 2 sene önce boşandı. Evli kaldıkları sürede çocuğu olmadı. Bizim enişte kısırmış meğersem. Kardeşimde annem gibi siyah saçlı kömür gözlü, dudakları ise annemden farklı olarak daha dolgun. Teni esmer, giyim tarzı anneme göre modern türbanlılardan. Bir ortaokulda müzik öğretmeniydi.**  

**Hakan (B): 34 yaşındayım. Ailemin 2. doğan çocuğuyum, benden 3 yaş büyük bir ablam vardı. Ama geçirdiği bir hastalık sonucu kaybettik ne yazık ki. 1,79 boyunda 75 kilodayım. Esmer bir tenim var. Saçlarım kısa, gözlerim annemle kardeşimin aksine babama çekmiş kahverengi, Çıkık elmacık kemiklerim, boyuma ve kiloma göre geniş bir omzum var. Liseden sonra üniversite de bocalayınca okulu bırakıp, babama çalışmak istediğimi söyledim. O da çalıştığı maden ocağında işe girmemi sağladı. Babam bu sene başında emekli olmuştu.**

**Evimiz dubleks müstakil bir ev. İki araçlık park yeri ve annemin sebze-meyve ektiği küçük bir bahçesi var. Giriş katında annem ve babamın yatak odası, mutfak geniş bir salon ve tuvalet banyo bulunmakta.  Üst katta 4 yatak odası ve tuvalet banyo bulunmakta. Kardeşimle oda kapılarımız karşılıklı, yatak odaları biraz dar olsa da uyumak dışında vakit geçirmediğimiz için sorun olmuyor. Babam genelde salonda oturup televizyon izler. Annem ve kardeşimse mutfakta takılırlar. Ben de çoğunlukla evdeyken balkonda oturur. Rahat rahat sigaramı içip, bilgisayardan film izler veya oyun oynarım.**

**Ben pazartesi/salı günleri haftalık iznimi kullanıyordum. Gece vardiyasından dönüşlerde ise perşembe günü sabah iş başı yapıyordum. Çünkü gün atladığı için pazartesi de çalışmış görünüyordum. Her neyse, kahvaltımızı ailecek sohbet eşliğinde yapıp bitirmiştik. Ben son bardak çayımı da alıp balkonun yolunu tuttum. Babamda salona geçip spor programlarını açtı.**

**Anneler gününü unutmuştum. Bilgisayarı açıp annem için yakınımızdaki bir mağazanın internet kataloğuna girip hediye bakmaya başladım. Ne alacağımı kestiremez halde bakınırken Sıla geldi yanıma. Dönüp;**

**B: Sen haklısın bende odunluk var. Anneme ne alacağım konusunda hiçbir fikrim yok. Yardım etsene bana biraz.**

**S: Tamam abi kay kenara,**

**Bilgisayarı kendine çevirip kataloğa göz atmaya başladı. Sonunda bir iki parça kıyafet seçip;**

**S: Mağazayı arada bunları ayırsınlar stoklarında 2-3 tane kalmış görünüyor.**

**B: Tamam ararım hemen, çok teşekkür ederim. Sen olmasan boş boş bakıp en dandik hediyeyi almış olacaktım anneme.**

**S: Sorun değil abi**

**B: Senin hoşuna giden sana göre bir şeyler çarptı mı gözüne?**

**S: Nasıl yani, bana da mı alacaksın**

**B: Evet hoşuna giden illaki bir şey olmuştur. Hazır gitmişken oraya sana da bir faydam olsun.**

**S: Yok be abi düşünmüş olman yeter bana. Hem ben anne değilim ki hediye alayım.**

**B: Ne önemi var ki bunun, o kadar öğrenci yetiştiriyorsun. Bir noktada anneleri sayılırsın sende.**

**S: Abi çok teşekkür ederim, senin odunluk gelip geçici sanırım**

**Gülüştük, boynuma kollarını dolayıp sıcak bir abi kardeş sarılmasıyla ayrıldık.  Sıla bilgisayarı bu sefer kucağına alıp seçmeye başladı.** **Sürpriz olsun aldıkların üzerimde görürsün demişti. Seçimi bittiğinde mağazayı arayıp ayırmalarını ve hediye paketi yapmalarını, 1 saate de gelip alacağımı söyledim.**

**Sıla’nın okula gitme vakti yaklaşmıştı. Odasına geçip hazırlanmaya gitti. Bende bilgisayarı kucağıma alıp, oyun oynamayı düşünüyordum. Mağazanın sayfasını kapatırken, alışveriş sepetini sileyim dedim. Sepetteki ürünleri silerken sepete iki adet jartiyer takımının eklendiğini görüp duraksadım. Biri kırmızı, diğeri de beyaz renkliydi. Ürünlerin kodlarına bakıp, siparişlerini verdiğim kodların yazılı olduğu kâğıdı kontrol ettim. Evet buradaydılar ikiside. Annemin hediyelerini seçerken Sıla ekranı görebiliyordum. Ama kendi hediyelerinde ekranı kapatmıştı bana.**

**“Sürpriz olsun aldıkların üzerimde görürsün demişti” bu sözü kafamda yankılanıp, ne olduğunu anlamadığım bir şekilde kardeşime yükseliyordum. Bu ne demekti şimdi, benim önüme neden bu şekilde çıkacaktı. Bunları düşünürken eşofmanım yırtılacak gibi gerilmişti iyiden iyiye. Balkon kapısının açılma sesini duyana kadar ekrana gözlerim kitlenmiş, düşüncelerim karışık ve şehvetli duruyordum. Sesi duyar duymaz silkelenip tarayıcı da boş bir yan sekme açtım.**

**Gelen annemdi, çamaşırları asmak için elinde sepet balkona gelmişti. Sepeti yere bırakıp, kıyafetleri çamaşır ipine asmaya başladı. Sıla’nın hediye seçimiyle kafam çorba gibi olmuştu. Gözlerim sepete eğilip kalkan anneme takıldı. İlk defa anneme farklı bir gözle, karşımdaki sadece annem değil bir kadın gözüyle bakıyordum. Kalçaları her eğildiğinde dışarı çıkıp geriliyor. Doğrulduğundaysa hafifçe titriyordu. Çamaşırları asmadan önce çırparken de göğüsleri dalgalanıyordu.**

**Kalkık sikimi saklamaya çabalamıyordum. Bilgisayar kucağımda olduğu için sorun olmuyordu. Sıla’nın sözleri kulaklarımda, önümde annemin vücudu, bilgisayarda ısınınca daha fazla dayanamadım ve oturduğum yerde boşalmaya başladım. Elimi dahi sürmeden bir duygu seli içinde hiç olmadığı kadar çok boşalmıştım. Yüzüm ve kulaklarım kızarmıştı. Annem halimi görüp;**

**A: Oğlum iyi misin? Kıpkırmızı oldun. Yediğin içtiğin bir şey mi dokundu.**

**B: Eee yok anne iyiyim, farkında değilim kızardığımın.**

**A: Bir yaklaş bakayım, ateşin mi var**

**B: Gerek yok anne, iyiyim ben. Geçer birazdan sen dert etme beni.**

**A: Baban gibi umursamazsın, dur bir bakayım sana.**

**Elini alnıma götürüp ateşimi yokladı. Alnımda terlerim boncuk boncuk olmuştu. Ayağa kaldırmaya çalıştı ama kalkmam çok kötü olurdu. Eşofmanımın önünü bilgisayar maskeliyordu. Kalktığım an ıslaklığı fark edecekti annem.**

**B: Anne gerçekten çok iyi hissediyorum, anlık bir olaydır. Birşeyim yok merak etme.**

**A: Ateşin yok gibi, ama kıpkırmızısın ve çok terlemişsin. Gidip ılık bir duş al bari oğlum.**

**B: Tamam anne şu yazıyı okumayı bitireyim girerim duşa. Sen tasalanma benim için.**

 **Annem tekrardan dönüp çamaşırları asmaya devam etti. Ara ara kontrol etmek için bana dönüp bakıyor bende hemen gözlerimi ekrana çeviriyordum. 2-3 dakika oyalandıktan sonra annemin arkası dönükken ayağa kalkıp eve geri girdim. Babam alt kattaydı. Banyonun kapısına gelmişken içeriden Sıla çıktı bornozuyla. Gitmeden önce duş almıştı, önüme bakıp gözlerini bana çevirdi. Çayı üzerime döktüm diyip kıvırdım. Kapının önünden çekilince kendimi banyoya atıp suyu açtım.**

**Soyunup üzerimdekileri kirli sepetine atacakken Sıla’nın mor renkli slip külotunu ve aynı renkte saten sütyeni fark ettim. Hiç düşünmeden ikisini de elime alıp koklamaya başladım. Son boşalmamın üzerinden 15 dakika geçmemişti ama tekrardan sertleşmiştim. Sütyeni lavabonun üzerine koyup sikimi üzerinde sürtmeye başladım. Kardeşimin külotunu ise derin derin kokluyor, amına denk gelen yerleri dudaklarıma sürüyordum. Çok geçmeden yine boşalmaya başladım. Ama bir öncekinin üzerinden fazla zaman geçmediği için etrafı fazla batırmadan boşalmam son buldu.**

**Külotu ve sütyene gelen menilerimi silip kirli sepetine attım tekrardan, üzerlerine de kendi üzerimdekileri attım. Ilık suyun altına girip yıkanmaya ve düşünmeye başladım kendi dünyamda. Bugün olağandan farklı, yasaklı ve aşırı şehvetli geçiyordu şu ana kadar. İçimde birşeyler değişmiş Sıla’ya ve anneme olan ilgim kardeşlikten, evlatlıktan çıkmış durdurulamaz bir arzuya dönüşüyordu. Yıkanıp bornoza sarıldım ve odama geçtim banyodan çıkıp. Saçımı kurularken annem beni kontrol etmeye gelmişti. Odanın kapısını açıp nasıl olduğumu sordu. Kızarıklığım geçmiş, normale dönmüştü. Yüzüme bakıp iyi olduğumu gördü. Sonra tam çıkacakken gözleri aşağıya kaydı ve kısa bir durgunluğun ardından dudağını ısırarak ve utanarak kapıyı kapattı. Eğilip göz ucuyla baktığımda bornozun ön kısmı açıkta kalmış 2 defa patlayıp sönmüş bir volkan edasıyla sikim boynunu bükmüş duruyordu.**

**Sıla’nın hediye seçimi ile başlayan bu süreç çok hızlı ve çok yoğun ilerliyordu. Bu yaşıma kadar aklımın ucundan dahi geçmemişti ne annem ne de kardeşim. Lise yıllarımda dahi tipim çok olmasa da ağzım sayesinde ilişkilerim olmuş, bu zamana kadar çok fazla kızla gündelik evlerde veya otellerde birlikte olmuştum. Cinsel açıdan bir açlığım yoktu. Ama aklımdaki düşünceler beni tekrardan ergenliğe döndürmüş ve bu sefer annemle kardeşime azdırıyordu.**

**Üzerimi giyinip mağazaya gitmek için çıktım evden. Mağazaya varınca ödemeyi yapıp. Poşetleri alıp eve döndüm. Eve geldiğimde babam görünmüyordu. Anneme sarılıp onun için aldığım hediyeleri ona verdim. İyi ki siparişi verirken kodları iki ayrı kişiye olacak şeklinde belirtmiştim. Mağazada düzgünce hazırlayıp teslim etmişti bana ürünleri. Anneme sarılırken göğüslerine kendimi bastırıp belinden sıkıca kavrayarak yanaklarından ıslak ıslak öpüyor. Annem olduğu için çok şanslı olduğumu ve kendisinin çok güzel olduğunu söylüyordum. Sikim hareketlenmeye başlayınca annemden ayırdım kendimi anlamaması için. Sonra konuyu dağıtmak için;**

**B: Anne, babam nereye gitti?**

**A: Oğlum köyden komşular aradı, kaza yapmış deden traktörle gezinirken. Hastaneye gitti apar topar.**

**B: Anne dedemin durumuyla ilgili bir şey söyledi mi babam ?**

**A: Ufak tefek sıyrıkları varmış ama hastaneye gidince bakalım doktor ne diyecek dedi. Bana da sen kal bakarsın eve gelen giden olur hazırlık yap dedi.**

**Dedemin kaza haberini duyunca içim buruldu. Babamı arayıp balkona çıkarak bir sigara yaktım. BB: Alo Hakan**

**B: Baba annem söyledi şimdi, dedem nasıl? Geleyim ben de hangi hastanedesiniz?**

**BB: Yok oğlum deden iyi ufak tefek birkaç sıyrık ve ezilme var vücudunda onun haricinde iyi dedi doktor. Senin gelmene gerek yok biz az sonra çıkağız hastaneden.**

**B: Ohh iyi bari baba, şükür kötü bir şey olmamış dedeme.**

**BB: Annene söyle yemek hazırlasın 1-1,5 saate gelmiş oluruz eve.**

**B: Tamam baba, selam söyle dedeme. (İçeriye seslenip) Anne dedem iyiymiş 1-1,5 saate gelirlermiş eve babam yemek hazırlasın dedi seni.**

**A: Şükür oğlum, tamam hallederim yemek işini az sonra. Şimdi içeri bir gelsene, bir bak bakalım nasıl olmuşlar.**

**İçeri girdiğimde annem hediyelerinden birini üzerine giymiş bana gösteriyordu. Siyah renkli bol bir etek ve beyaz renkli bol bir bluzla karşımda duruyordu. Başında da yine siyah eşarbıyla 53 yaşında değil de 40lı yaşlarda görünen bir afet vardı sanki karşımda. Dibim düşmüş, yutkunmuştum.**

**A: Dilini mi yuttun oğlum nasıl olmuş söylesene**

**B: Şey eee anne…….**

**A: (Yüzünde hayal kırıklığıyla) Yakışmamış demi benim de içime sinmedi tam, biraz genç işi gibi bunlar.**

**B: Anne yok olur mu çok güzel olmuşsun ne diyeceğimi bilemedim sadece. Karşımda bu kadar muhteşem görünürken nutkum tutuldu. Söze nereden başlayacağımı karar veremedim.**

**Annemin yüzü mutluluk ve beğenilme duygusuyla gülmeye başlamış,**

**A: Aslan oğlum benim, annesinin gönlünü almayı da bilirmiş. Hem bu hediyeler de çok güzel gel buraya diyip kollarını boynuma dolayarak tekrardan sarıldı. Bu sefer ıslak ıslak öpme sırası annemdeydi. Annemin öpücükleri, kokusu, vücudunun sıcaklığı derken altta isyan bayrağı göndere çekilmiş. Tüm tabuları yıkmak istercesine bir telaş vardı. Kendimi ayırmaya çalışsamda annem bırakmadı. Ve aşağıda büyüyen aslan annemin kedisini selamladı. Annem duraksadı ama sonra tekrar devam etti yanaklarımdan öpmeye. Ben de gelişine salıp annemin kasıklarına sikimi bastırmaya başladım yavaş yavaş.**

**Annemin ve benim yüzlerimiz kızarmış halde birbirimize bakıyorduk. İkimizin de ayrılamaya pek niyeti yok gibiydi.  Sonra annem kısık bir sesle;**

**A: Ben artık mutfağa girsem iyi olacak dedenle baban için yemekleri hazırlayayım.**

**B: Tamam annem, yardım lazımsa geleyim seninle (Annemden ayrılmak istemiyordum o an için).**

**A: Yok aslan oğlum, annen halleder yemek işini sen yorulma. Anneme sikimi bu sefer olabildiğince çok bastırarak yanağından bir öpücük aldım ve ayrıldık. Annem alt kata inerken, bir elini önüne götürüp, kendi kendine duyamayacağım şekilde söylendi. Ben de balkona çıkacakken aklıma Sıla’nın hediyeleri geldi.**

**Aşağı inip salonun girişindeki poşetleri alarak yukarıya çıktım tekrardan. Sıla’nın odasına girip poşetleri yatağının kenarına koydum. Masanın üzerinden bir kalem kâğıt alıp “hediyelerini üstünde görmek için sabırsızım” yazıp ve yatağının üzerine bıraktım. Annem mutfakta meşguldü nasılsa odadan çıkmadan önce istemsizce Sıla’nın dolabına göz attım. Sonra çekmecelerini karıştırmaya başladım. Fantezi iç çamaşırları, gecelikler vs. onları Sıla’nın giydiğini hayal ediyor. Kardeşime daha fazla yükseliyordum. Ama bir yandan da bunları kim için giydiğini sorguluyor ve kıskanıyordum onu.**

**Çekmecelerin en dibinde yapay bir penis ve ruja benzer vibratör bulunca, anladım ki hayatında son 2 senedir biri yoktu. Oyuncaklarla gideriyordu ihtiyaçlarını ama yine gördüklerim düşündürmeden bırakmıyordu. Acaba gizli gizli görüşüp yattığı biri mi vardı. Sonra birkaç defter buldum. Bunlar onun günlükleriydi.**

**Lise yıllarından itibaren düzenli günlük tuttuğunu biliyordum. Daha önce hiç açıp okumamıştım hiç. İlk defteri elime alıp rastgele bir sayfayı okudum. Sıradan olaylar yazılıydı. Şu bunu dedi, bunla yemek yedik. Derste hoca şuna kızdı vs., bir başkasını elime alıp yine rastgele bir sayfa açıp okudum. Üniversite zamanında tutmuştu bu günlüğünü, erkek arkadaşıyla gittiği gezinin güzelliğinden ve sevgilisinin ilgisinden memnuniyetini yazıyordu. Merak edip birkaç sayfa daha okudum. Ama sıra dışı bir olay yazılı değildi. Defterleri iyice karıştırıp evlilik günlerine geldim. Enişteyle başlangıçta renkli geçen seks hayatları en ince detayına kadar yazılıydı. Evliliklerinin sonuna geçip ettiği kavgaları, enişte olacak hıyarın buna el sürmediğini, mutsuzluğunu vs yazmıştı.**

**Biraz daha yakın tarihlere gelip hızlıca göz atarak okuyordum. İlgimi çeken kelimeler gördüğümde sayfayı baştan aşağı okuyor, ilgimi çeken bir şey yoksa diğerine geçiyordum.**

Komşumuz Seda Teyzem

Ben Mert 21 yaşındayım. Mevzubahis Seda teyzem ise uzun yıllardır komşumuz 38 yaşında sarışın, kendine bakan, dolgun vücutlu ama asla kilolu olmayan bir kadın. Ben etrafimdaki insanları porno yildızlarına benzeterek hayal kurarım, Seda teyzemi de Karma Rx’e benzeterek birçok kez masturbasyon yapmışlığım var. Seda teyzemin benden 3-4yaş küçük bir oğlu var . Oğluna sınavlarinda derslerinde vs bayaği yardım ederdim,korur kollardim ve küçüklükten beri beraber büyüdüğümüz için ona abilik yaptım denilebilir.
Tam da bu yüzden Seda teyzem beni oldukça olgun bulur ve bayağı da severdi.

Aslında son 1 yıla kadar Seda teyzem hakkında hicbir cinsel isteğim olmamıştı. Ergenliğimin zirve yıllarında bile bu kadına ilgi duymazken yaklaşk 1 yıl kadar önce rüyamda Seda teyzemle birşeyler yaşadığımı gördüm. Başta bunun yanlış olduğunu böyle şeyler düşünmemem gerektiğini hissetsem de sonunda kendimi kandırdığımı anladım ve onu Karma Rx’e benzetip pornolar eşliğinde 31lerime malzeme etmeye başladım.

Üniversite için başka bir şehire gittiğimden artık eskisi kadar görmüyordum Seda teyzemi ama tatillerde vs. bize gelir bana hoşgeldin yakışıklı diyerek sarılır öper muhabbet ederdik. Bu sırada benim gözlerim tabi ki rahat durmayıp dolgun kalçasina ve mis gibi memelerine kaçamak bakışlar atıyordu.

Yaz tatili zamanı gelmişti ve artık evdeydim. Yazın ailem uzun sayilabilecek bir süreliğine memlekete gitmişlerdi ve bu süre boyunca evde yalnız olacaktım. Tabiki zaman zaman Seda teyzemi düşleyerek bosaldığım oluyordu ama bu tek başıma geçecek sürede onunla ilgili birşey hiç aklıma gelmemişti. Bu yaz neler yaşayacağimdan tamamen habersizdim. Aklımda bu boş sürede neler yapacağımı kurmaya başlamıştım. Spor, bilgisayar oyunları,filmler,kitaplar ve tabiki bol bol porno ve 31!

Ada Macerası Bölüm 2

Benden sonra Ayça ve en sonda da Ayaz girip çıktı. Ayaz bizden bir yaş küçük
Çok tatlı, sevimli, 15 lik sudelerin allahı ve baya azgın bir çocuk .
Ayaz: ya bana pembe bornoz bırakmışsınız bende belime havlu bağladım
Merve: iyi yapmışsın ya bu bornoz sırtıma yapıştı iyice. Emre ya gel senin kıyafetleri deneyelim.
Ben: tamam bekleyin getireyim buraya deneyelim tek tek havlu tutarız birbirimize
Yağız: tamam kanki farketmez ev sıcak ya don giysek yeter birde T-shirt falan

Tamam deyip odadan çıktım gidip çamaşırları makineye atayım da temizlensinler sabaha diye banyoya girdim. Köşede benle Hatice’nin külotları ve Hatice’nin sütyeni duruyordu ama üzerlerinde sperme benzer beyazlıklar vardı hızlıca yukarı odama çıktım önce bir kameraları kontrol ettim ben çıktıktan sonra ayça duşa girmiş güzelce yıkandıktan sonra birde göt deliğini temizlemişti o çıktıktan sonra ayaz girmiş soyunup tuvalet ihtiyacını giderirken köşede ki çamaşırları görüp koklamış ve benim donumu sikine sürte sürte boşalmış spermleri de temizlemeden duşa girip çıkmış. Kamerayı kapatıp kıyafet dolabını açtım üç parça ince tişört yedi tane boxer seçip aşağı indim bir yedekte memnun olmayan küçük olursa diye ona da aldım. Elimde boxerlar onlara doğru yürüyünce yağız: oy şu heybete bak be amparator deyince bir kahkaha Tufan’ı koptu. Yanlarına gelip içlerinden en ince boxerı yağıza uzattım al dene bakalım bir de senin heybetini görelim dedim gülerek. Yağız bu ne ya çok küçük sana nasıl oluyor deyince Ayça: yağız beğenmezsen ben giyerim ha ha ha
Yağız: ne var beğenilmeyecek canım Emre’ye olan buna da olur
Ben: yağız şöyle kenara geçte senin bornozunu tutayım sana

Yağız hemen ayaklandı ve arkasına dönük halde bornozu ipini çözdü.
Ayça: haydaaa
Hatice: Emre tutmayacaksa ben de tutabilirim paşama ahahahha

Ortam bayağı ısınmıştı
Yağızın bornozunu kollarından kaldırıp çıkarmıştı ya olmuyor bu bana deyince Merve: istiyorsan giydireyim dedi. Yağız da he aynen gel deyince yine bir gülüşmeler koptu. Zorla yukarı çekip arkaya döndü az kalsın siki donu patlatacaktı hatice: yok yok olmamış çıkar dedi ve yerden başka bir don uzattı tekrar havluyu tuttum ve diğerini giydi. Bu seferki beyaz ince lastikli bir dondu Yağız: heh bu tam oldu al bakalım Ayça hanım deyip soyduğu kilodu fırlattı. Ayça da Merve aşkım gel şunu tut da deneyeyim deyince Merve de kalktı ve Ayça bornozu çıkarıp önce bir tişört sonra da kilodu giydi. Arkasını döndüğünde amının çizgisi hafiften belli oluyordu sırayla hepimiz giymiştik ve son ayaz kalmıştı. Sırayla iki dona bakıyordu hangisini giysem diye kısa siyah olanı seçti.
Ayaz: Emre gel bana da tut
Ben: yok gelmem ahahahahaha
Ayaz: bende indiririm o zaman burda
Merve: indirde alem yiğit görsün paşam

Ayaz eline boxeri tutup sikini kapatacak şekilde havluyu üzerinden attı. Çırılçıplak ortadaydı bize götünü dönüp bir çırpıda boxeri üzerine geçirdi ve tekrar gülüşmeler başladı
Ayça: oyyy kasa sağlammış he
Merve: tabii baksana çocuktaki vücüda

Ayaz baya fit vücüda sahipti pickme kızların allahı gibi herkesi aşık ediyordu kendine. Ortada kalan boxeri alıp köşeye fırlattım. Kızların meme uçları hafiften belli oluyordu bakmamak için zor tutuyordum kendimi. Yemek yiyip film izleyecektik içeri gidip yumuşak film battaniyesi getirdim sadece üç tane vardı. Alıp içeri geçtim kızlar mutfakta yemeği hazırlamaya gitmişlerdi. İçeri geçip yağızla Ayaza Hadi beyler kılıcınız keskin olsun dedim.
Yağız senin taşaklarını yerim deyince gel bakalım deyip sikimi çıkarttım

Kafama Göre 10

Sınıflara girdikten sonra sınıfta duru ile karşılaştım, sıkıca sarıldık birbirimize. Sırama oturduktan sonra sarılarak oturuyorduk. Kendi kafamda böyle bir sevgilim varken nasıl başkalarına bakarım diye düşünüyordum. İçim cız etmişti biraz, yüzüme yansımıştı bu durum duruda sormaktan çekinmedi

-Ne oldu aşkım sana

-Hiç ya

-Bir şey olmuş bana anlatabilirsin

-Bir şey yok canım

-Tamam sen bilirsin

Kendime çektim ve sıkıca sarılarak kokusunu içime çektim

-Seni seviyorum

-Ben de seni umut

Tam o anda kafasını göğsümden kaldırdı ve gözlerimiz buluştu sonra mesafeler kayboldu dudaklarımız birleşti, sonrası yok zaten biraz öptükten sonra ayırdık dudaklarımızı birbirimizin gözlerine bakıyorduk ben onun yemyeşil sıcacık gözlerine o da benim kahve gözlerime huzur doluydu içim kimsenin yanında olmadığım kadar. Sanki ruhum dinleniyordu onun yanında. Biraz sonra zil çaldı onu sınıfına uğurladım ve bizimkilerin yanına gittim. Mustafa da gelmişti ekip yine tamdı anlayacağınız, sarıldık sıkaca birbirimize. Hoca gelene kadar konuştuk havadan sudan. Hoca geldikten sonra klasik ders işledik, sınıfta az da olsa geleceğini düşünen tek kişiydim herhalde. Ders edebiyattı Zeki hocam çok severdi beni okula ilk geldiğim günden beri hep iyi davranırdı bana yanına çağırdı beni

-Mert nasılsın

-İyiyim hocam siz nasılsınız

-Ben iyiyim iyiyimde sana bir şey söyleyecem

-Buyrun hocam

-Hatırlıyor musun okulun ilk senesini, bana ne demiştin?

-Evet hocam hatırlıyorum

-Çok büyük bir avukat olucam demiştin büyük biri olucam demiştin. Herkes sana gülmüştü bir tek ben dinlemiştim, sonra ne olmuştu o sene

-Okul birincisi olmuştum

-Niye

-Büyük olmak için, büyük bir avukat olmak için

-Şimdi bakıyorumda o halinden eser kalmamış be oğlum

-Hocam

-Hocam yok o halini geri istiyorum umut, bak sen benim bu zamana kadar en sevdiğim ve güvendiğim öğrencimsin sakın bunu kaybetme. Duru içinde kendini kaybetme

-Ama siz nerden

-Şşşttt biliyorum işte sen dediklerimi düşün

-Tabi hocam

Sırama geçtim zaten serbest bırakmıştı hoca, dediklerini düşündüm. Gerçekten haklıydı bunca zaman bunun için mi emek verdim kendime gelmeliydim derslerime odaklanmalıydım her ne kadar bunları sevsem de artık önüme bakmalıydım. Çocukluğumda ki hayalimi gerçekleştirmem lazımdı zeki hocanın dediği gibi…

Öğle arasına girmiştik bende bahçeye çıktım biraz hava almak için, oturacak gölgelik bir yer buldum ve biraz uzandım sırtımı dayadım duvara düşündüm haftaya kampa gidecektik zaten haftasonu da Pelin’e gidecektim, düşündüm kendime zaman ayırıyor muyum diye zevkler peşinde nereye kadar koşacaktım. Hafif esen meltem yüzüme vururken gülüşen öğrenciler çay içen hocalar eğlenen insanlar. Kafamı yasladım ve gözlerimi kapadım. Biraz sonra izleniyormuş gibi hissettim ve açtım gözlerimi duru oturmuş beni izliyordu

-Çok güzel uyuyorsun

-Sen de çok güzel bakıyorsun

-Sen güzel görüyorsun bence

-Hayır, gerçekten çok güzelsin hiç görmediğim kadar

Yanıma iyice yaklaştı, iyice sokuldu. Zaten burayı çok kimse göremezdi oturduğum yeri görmeleri için dikkatli bakmaları lazımdı duru bile beni nasıl buldu bilmiyorum ama burdan heryer görünebiliyordu. Duru bana yaklaştıkça yaklaştı

-Gerçekten mi

-Hem de çok yalan olamayacak kadar çok

Dudaklarımız arasında milimetreler kala

-Sende gerçek olamayacak kadar iyisin

Son kez gözlerine baktım ve kavuşturdum dudaklarımızı, tüylerim diken diken gözlerim dolu kalbim cız etmiş şekilde öpüyordum dudaklarını sanki yarın yokmuş gibi ama bir o kadar da narin ve yumuşak. Ellerim belinde ruhum elinde tekrar huzur dolmuştu içim o an bir bebek annesinin koynunda ne kadar mutluysa ne kadar huzurluysa o kadar huzurlu ve mutluydum. Tarif etmesi bile zor olan bir an yaşıyordum. Her saniye daha da sıkı sarılarak belini kendime biraz daha çekerek öpmeye devam ediyordum elleriyle yanaklarımı ısıtıyordu duru. Tıpkı dudaklarını ilk öptüğüm gün gibi.

Nefeslerimiz tükendiğinde bırakabildik ancak birbirimizi, gözlerine baktım bir kere daha ısınmıştı kalbim gözleri sanki içimi eritiyordu mutlu olamak mümkün değildi o an, istemsizce gülümsedim ve o da başladı gülmeye tekrar sarıldık birbirimize kokomuzu çektik içimize. Ulan çiçeklerden bile güzel kokuyordu sanki bir gül bahçesi gibi. Kokladıkça koklayasın geliyordu insanın, koklarken bir de boynunu öptüm huzur bu kadar güzel bir şey miydi diye sorguladım kendi içimde, başını boynuma yasladım ve sırtımı duvara dayadım. O da iyice sarıldı bana. Alnını öptüm ve gözlerimi kapadım kafamı duvara yaslayarak, yarım saat boyunca mutlu bir şekilde uyumuştum. Bizi birbirimizden ayıransa yine bir zil olmuştu, sınıflara gittikten sonra iki ders daha işledik ve son ders hoca bizi erkenden saldı.

Kimseyi beklemeden yürümeye başladım müziğimi açtım ve bağımı kestim dünyayla yürüdükçe yürüdüm nereye gittiğimi bilmeden yalnız kalmak istiyordum sahili dolanıyordum en sonunda hava kararmıştı bir bira ve paket sigara aldım birayı ilk kez sigarayı da ikinci veya üçüncü içişimdi. Birayı yudumlarken yanımda bir gölge belirdi evet Mustafa’ydı bu gözlerime bakıyordu, yanıma oturdu o da bir bira açtı beraber hiç konuşmadan içmeye başladık. Sessizliği Mustafa bozdu

-Özür dilerim Umut

-Ne için

-Her şey için

-Ben sana niye darıldım biliyor musun, kardeşim dediğim adam derdini bana anlatmadığı için

-Ben

-Sen ne Mustafa sen ne

-Özür dilerim Umut başın belaya girmesin istedim kardeşim

-Senin için başım belaya girsin be oğlum senin için başım beladan çıkmasın lan

-Seni kırdıysam çok özür dilerim

-Gel lan buraya

İkimizde sıkıca birbirimize sarıldık hiç ayrılmayacak gibi ağlıyorduk ikimizde, sarılma ve ağlama faslı bittikten sonra açtık iki bira daha açtık sigaraları içmeye başladık eski anılardan konuştuk Özlem giderdik. Kardeşler birbirine küser mi küsmez darılır sadece sonra barışır. Eh bizde darılmıştık sadece hemen barıştık zaten, cebimizde ki para bitene kadar bira aldık koca paket sigarayı bitirdik beraber içtik beraber güldük

Aşktan konu açıldı duruyu anlattım nasıl sevdiğimi söyledim “çok seviyorum Mustafa” ilk defa bir kız için bunu söylüyordum ilk defa, sanırım ilk defa aşık olmuştum. Mustafa hiç bir şey demedi sadece yüzüme baktı ve “Sana ne desem boş aşık olmuşsun sen bir kulağından girer öbüründen çıkar” haklıydı insan aşık olunca kimsenin değil kalbinin sesini dinliyor çocuklaşıyor zaten kalp olgunlaşmaz ki hep çocuksu duyguları vardır temizdir. Kalp bazen hırçın olur bazen narin ama her zaman duygu yüklüdür o yüzden mantıktan uzaktır işte o yüzden aşık olunca mantıktan uzak ama kalpten şeyler yaparız işte o yüzden ayrıldıktan sonra içimizde ki çocuk acı çeker zarar görür çünkü duygularımıza zarar gelmiştir çünkü içimizde ki çocuk ölmüştür belkide, bir çocuk düşünün hep zarar görmüş hep acı çekmiş artık sevgi verebilir mi artık sadece hırçınlık ve öfke vardır onun içinde. Kalpte böylesine işte zarar gördükçe hırçınlaşır kızgınlaşır ve yerini sevgiden alır.

-Senin de sonun içindeki çocuğun ölmesi olmasın umut

-Hayır o yapmaz, o yapmaz Mustafa

-Hep böyle diyenler üzülür

Sigaradan son bir fırt çektim ve

-Umarım bizim de sonumuz öyle olmaz Mustafa

-Bakıcaz artık Allah büyüktür

Kalktığımızda hiç bir evin ışığı yanmıyordu, bu halde Mustafa’yı bırakamazdım iki sarhoş bir şekilde evin yolunu bulduk. Mustafa’nın evine geldiğimde annesi babası uyuyordu sessizce açtım ve evine bıraktım Mustafa’yı. Annemler hala eve gelmemişti ve buraya en yakın yer duruların eviydi duruyu aradım müsait olduğunu söyledi zor bela evine gittim doğru düzgün konuşamıyordum bile, kapıyı duru açtı beni eve aldı herkes uyumuştu. Beni muhteşem bir gecelikle açtı açıkçası harikaydı, odasına götürdü beni tekrar o yataktaydım ve tekrar yanımda duru vardı ama bu sefer sevişmek değil sadece sarılarak uyumak dinlenmek istiyordum, aynen de öyle yaptım durunun kokusunu içine çekerek ve sarılarak uyukuya daldım…

Bir Hata ve Anneme Olanlar

Merhaba ben Umut, sizlerle paylaşacağım başımdan geçen olaylar 2 sene önceye denk geliyor. O zamanlar 23 yaşındaydım. Olayların bir başka öznesi olan annem Ezgi ise 51 yaşındaydı ama hiç yaşını göstermiyor. Bunu ilerde daha farklı anlarda, sahnelerde maalesef ki gözlemleme şansı da buldum. Annem yaklaşık 1.65 boylarında ve bildiğim kadarıyla 60’lı kilolarda birisi, alımlı ve kendince bakımlıdır. Kumral kısa (omuz hizasında) saçları, kalın bacakları, ortalama büyüklükte göğüsleri ve kare şeklinde çıkıntılı poposu olan güzel birisi; kendisini oğlu olarak hep beğenmişimdir. Bol kesim elbise veya pantolon giymediğinde basenleri ve poposu dikkat çekici olmuştur. Fazla dekolte sevmez ama muhafazakâr bir giyim tarzı da yoktur. Genelde özel günlerde göğüs hizasından hafif dekolteli, diz kapağı hizasında yırtmacı olan elbiseler/abiyeler hatta yazın bile plaj için en fazla mayokini tercih eder. Beyaz tenli, kalın olmayan bakımlı kaşları, ince dudak yapısı ve gülümsemesi ile hitap yeteneği de eklenince karşısındakini etkileme potansiyeli olduğunu hep düşünmüşümdür. Ben ise 1.80 boyunda ortalama yapıda fakat yakışıklı elinden her iş gelen, hayata arada pozitif arada fazla realist bakan; ailemizin geçinmesine yardımcı olan biriyim. Babamla annem ben 12 yaşındayken boşandılar. Annem erken emeklilik sayesinde emekli oldu; haneye giren bir emekli maaşı bir de benim üniversiteden beri çeşitli mavi yaka işlerde çalışmam sayesinde kazandığım maaşlar oldu. Annemle babam ikisi de bankacılık sektöründen, babam hala çalışmaya devam ediyor olabilir; kendisi ile son 5 senedir görüşmüyoruz. İlk başta bizden desteğini esirgemese de ben 18 yaşına girdiğimden beri ve yabancı uyruklu biriyle evlenip yurtdışına taşındığından bizi unuttu diyebilirim. İlk başlarda bunu çok içselleştirmiştim, fakat günün birinde annemin biyopsi olması gerekirken test ve işlem masrafları için kendisiyle pazarlık etmeme hatta bir noktada yalvarmama rağmen “Ne bok yerseniz yiyin artık sizi sırtımda taşımaktan bıktım. Annen de sen de benim bir parçam değilsiniz. Gerçek bir ailem var” minvalinde konuştuğundan beri kendisine içimden de yüzüne de siktir çektim diyebilirim. Çok şükür şu an için annemde de bende de bir sağlık sıkıntısı yok; fakat hayatımız bir noktada sizlerle paylaşacağım olay örgüsü sebebiyle alt üst oldu ve yeni yeni toparlanabiliyoruz.

Üniversite boyunca garsonluk, barmenlik, kasiyerlik, taşımacılık, çağrı merkezi görevlisi gibi part time hatta derslerime göre bazen full time olarak hep sektörel işlerde çalıştım. Matematik öğretmenliği mezunuyum. KPSS’ye yarım sene hazırlandım ve iyi denebilecek bir puan da aldım; fakat atamam gerçekleşmedi. Bu 1 senede de hayat kalitemiz tekrar düşünce yine bir mavi yaka iş yarayışında kendimi buldum. Şehir ismi paylaşmak istemiyorum; oturduğumuz ev kira (kiralar ortalama altı) ve asgari komşuluk ilişkileri olan apartmandayız. Hiç beklemediğim şekilde alt komşumuz Aysu ablanın eşinin referansı ile aşağı mahallede yeni açılan benzinlikte pompacı olarak işe girdim. Adamın adını bile bilmiyordum, o yüzden şaşırmıştım. Benim alışık olduğum işlere göre kolay bile sayılırdı. Asgari ücretin biraz üstüne anlaştık. Benzinliğe bitişik olan oto yıkama/lastikçi dükkanında da benzinlikteki çalışma shift’ime göre ara eleman olarak çalışıp saatlik para kazanıyordum. Elimden iş geldiği için o dükkânın dikkatini çekmem kaynaşmamız zor olmamıştı. Benzinliğin sahibi Ünal abi de ılımlı ve sıcakkanlı biriydi (En azından öyle biliyordum, sonrasında acı tecrübe ile yanıldığımı anlayacaktım). Kendisi yaşadığımız yerin yerlisi benden uzun boylu, ince denebilecek kadar fit, kırlaşmış saçları yine siyah-beyaz sakalları gözleri biraz şaşı gibi bakan çirkin görünümlü bir adamdı. İlk görüşmemizde bana fazla soru sormadı, iş tecrübelerimi dinledikten sonra “Koçum arada markette kasaya bakarsın, yoğun saatlerde pompadan ayrılma, dükkâna ve tuvalete de iki günde bir paspas at fazla detay istemez” diyerek iş tanımını yapmıştı. Dükkanın içerisinde arkada eski yazıhaneler gibi çalışma odası vardı, hiç girmedim. Çevremi iyi gözlemliyordum ve sakin düzgün çalışıyordum, bu yüzden kimse de bana bela olmazdı ve ayağımı kaydırmaya çalışmazdı. Mavi yakadaki tiplere göre de daha kültürlüydüm ama ekmek parası kazandığım hiçbir yeri kimseyi küçümsemedim.

Hiç unutamadığım bir Salı günü klasik çalışıyorken bir SUV araç geldi. Depoyu fullememi istedi ve market tarafına geçti. Depo dolarken arada bahşiş için camları da sildim ve adamı beklemeye başladım. Adam içerde ödeme yaptığını söyleyip fişi uzattı ve 200 lira da bahşiş verdi. Sakin zengin görünümlü yaşlı bir amcaydı. Aradan 15 dakika geçtikten sonra ise taksiyle drift yaparcasına benzinliğin ortasına girdi ve gözlerinden ateş saçarak hızlıca taksiciye ödeme yapıp indi.

Adam: “Nerede o orospu çocuğu? Çoluk çocuk mu çalıştırıyorsunuz lan? Milletin malını sikiyorsunuz lan?” diye bağırarak kafasını sağa sola çevirerek ortalığı karıştırdı.

Adama doğru bir adım yürüdüğümde beni fark etmesiyle üstüme gelip yakama yapışması bir oldu. O esnada sesleri duyan Ünal abi, 2 adamı (Ali ve Berkay, Ali şoförü öteki de ayak işlerini yapan koruması gibi yanından ayrılmayan bir tip) ve diğer pompacılar araya girdi.

Ünal Abi: “Dağ başı mı burası kardeşim; derdin ne senin?”, “Milletin mekânında hayırdır sen amca!?”, “Ne işsin, yaşına başına bakmadan bela mı aramaya geldin” diye Ali ve Berkay’ın teması ayırıp koluna girdiği adamın göğsüne elinin dışıyla vurarak tehditkâr bir biçimde olaya girdi.

Adam: “Dizel araca benzin doldurdu senin elemanın amına koyayım taşak mı geçiyorsunuz lan benle”

Ünal abi gözlerini devirerek sadece vurgulu bir şekilde “Kim?” dedi.

Ben: “Abi ben amcaya yardımcı olmuştum ama bir yanlışlık olmalı” gibi geveledim.

Ünal Abi: “10 dakika bekleyin burada, Ali sen benimle gel, Berkay kimse bir taşkınlık yapmasın” dedi ve Ali ile içeri geçtiler.

Adamın telkinlerle sakinleştirilmeye çalışılması, benim sinirli ve mahcup gözlerle ayakta dikilmem…. Bir 10 dakika bekledik. Bu arada araç biraz yol aldıktan sonra önce silkeleme sonra da önden çatırtı sesi gelmesiyle birkaç kez sarsılmış ve stop etmiş. Adam da yakıt fişine bakınca soluğu bizim benzinlikte aldığını anlatmıştı. Uzaktan Ünal Abi’nin Ali ile geldiğini gördüm.

Herkesin içinde,

Ünal Abi: “Kamera kayıtlarına baktık, bizim eleman (beni göstererek) yanlış yakıt koymuş; aracı çektirip sanayiye gidelim birlikte, yolda konuşuruz” dedi ve ekledi “Merak etmeyin yardımcı olmaya çalışacağız”

Bu sakinlikteki Ünal Abi benim yanımdan geçerken ise kulağıma tıslarcasına “Bir yere kaybolma piç kurusu, seninle konuşacağım” dedi. Abi sen ne diyorsun bile diyemeden de kendi adamları ve araç sahibi ile arabaya binip gittiler.

Aradan geçen 2 saate ne çalışabildim ne bir şey yiyebildim ne de bir su bile içebildim. Kafam o an benzinlikte bile değildi, kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum.

İç ses: “En fazla işten atarlar, dava açarlar, olmadı döverler, bizim elimizde armut toplamıyor ya” gibi senaryolar üzerinde düşünüyordum.

Sonunda Ünal Abiler geldi; araç sahibi adam yoktu, Ünal Abi yüzüme bile bakmadan içeri geçti; Berkay da yaveri gibi aynı hızda onunla yürüdü. Ali bana doğru yaklaştı ve “Ofise geçelim gel kardeşim” dedi.

Ofise dediği hiç girmediğim, ara bir dar koridordan 40 metre yürüyerek varılan tek kapının arkasındaki yazıhane gibi odaydı. Ben önde Ali arkada yürüdük ve kapıya vardık. Ali önüme geçti kapıyı tıklattı, içeriden gelen “Gel!” sesiyle birlikte nefesimi tuttum ve kapıyı açıp içeri girdik.

Oda genişti, 30 m2 kadar vardı, ahşap dizayn kullanılmıştı genelde, Ünal Abi arkasını duvara vermiş odaya göre ortada bulunan masasında oturuyordu. Masanın önünde geniş bir sehpa, bir tarafta bir ikili koltuk karşısında ise 2 tane tekli koltuk vardı. Odadan kahverengi rengi akıyordu resmen; dolaplar ve ayaklı askılıkta yine ahşaptan yapılmaydı. Kendime Ünal Abi’nin “Sen oturma ayakta dur” demesiyle geldim ve karşılarına geçtim. Ali ile Berkay karşılıklı oturmuşlar, olan bitenle ilgilenmeyen bir halleri vardı. Ben ise merak ve korku içerisindeydim.

Ünal Abi: “Aracın tüm yakıt sistemi değiştirilecekmiş, motor da indirilecek araç pert gibi bir durumda yaptığın işi sikeyim” diye gürledi.

Ben tam konuşacakken “Kes sesini önce dinleyeceksin” diye tok bir sesle araya girdi.

Ünal Abi: “Sigortamız var ama sigorta şirketi yani o ibneler de en az 10 ayda ödeme yapabiliriz süreç uzun isterseniz siz karşılayın sonra bizden tahsil ederseniz dediler”

O gün gözlerimde ilk kez bir ışıltı ve gülümseme olmuştu. Bunu gören Ünal Abi,

Ünal Abi: “Sırıtma lan piç kurusu, adam bizi dava edeceğini söyledi. Bizim de bir itibarımız var sigortadan parayı alana kadar rezil oluruz” dedi. İkinci kez bana piç kurusu demişti. Tanıdığım Ünal abiden eser yoktu. Artık sabrım da yoktu

Ben: “Doğru konuş abi, kimse senin hakaretlerini çekmek zorunda değil”. Ünal abi Berkay’a kaşıyla işaret etti. O ana kadar kendi halinde oturan, telefonu ile takılan Berkay birden şimşek gibi kalkıp çenemin sağ üst tarafına yumruğu koydu. Refleks gösterememiştim ama düşerken var gücümle ceketini tutup dengesini bozdum ve bacağı sehpaya çarpınca benimle birlikte üstüme doğru düşüyordu. O esnada tekme atacağı bacağına sarıldım ve o da yere kapaklandı ki başımın üstünde bir soğuk metal hissettim. Ali kalkmıştı, cebinden silahını çıkarıp kafama değdirerek emniyetini açıp bekledi. Ani bir refleks olarak dizlerim üstüne doğruldum iki elimi teslim olma mesajı gibi iki yanımda yavaşça kaldırdım ve sustum. Berkay da kalktı ve üstünü başını düzeltip o da silahını çekti; bana uzaktan nişan aldı.

Ünal Abi (Gülerek): “Bak sen şu aslan parçasına, daha lafımı bitirmedim bile piç kurusu” dedi ve deli gibi bakarak masadan kalkıp yanımda diz çöktü. Çenemi tuttu gözlerini bile kırpmadan aynı deli ifadesiyle;

Ünal Abi: “Sana bir fatura keselim de gör” dedi, sonrasında sakince masasına geçti hesap makinesini aldı ve birkaç işlem yaptı. Diğerlerimiz hareketsiz aynı pozisyonda onu bekliyorduk. Bir iki dakika geçtikten sonra Ali’ye içerden fazla sayıda senet getirmesini söyledi. Berkay da tekrar yerine oturmuştu. Bir şey dikkatimi çekmişti; Ali çıkarken dıştan odanın kapısını kilitlemişti, senetlerle içeriye gelince de içerden aynı şekilde kilitledi. Senetleri ortadaki sehpaya koydu.

Ünal Abi: “Aracın 8 milyon değeri var, 2 milyon da beni sinirlendiğin için, 10 milyonluk senet var orada ya imzalarsın ya da seni bitiririz”

Ben: “Abi birikmişim var da o kadar etmez, ben nasıl öderim! Sigorta ödeme yapacak zaten”

Ünal Abi: “Onlar poliçeye göre bizde de ihmal olduğu için kesinti yapar. Adam dava açabilir. Ben senin pisliğinle mi uğraşacağım lan salak”

Ben: “Anlamadın abi benim ödeme şansım yok, bir şey imzalamam böyle iş mi olur”

Ünal Abi: “Ağzını yüzünü sikerim senin, imzalamazsan kuytuda bir yerde kurşunu yersin. Benden olduğu da bilinmez; tinercinin tekine faali meçhul gidersin. Gözünün yaşına bakmam akıllı olacaksın”

O esnada Berkay tekrar silahını çkarıp bana doğrulttu ve “İmzala lan uğraştırma, ayağına sıktırma kamera kayıtlarını da silip bir çöplüğe atarız evine sürünerek gidersin” diye ağzının kenarıyla konuştu.

Terlemiştim. Seçeneklerim azdı. Koşup kaçsam kapı kilitliydi. Saldırsam sayısal olarak üstünlerdi. Şakaları da yok gibiydi. Elim titreyerek masadaki mavi kalemi aldım ve sayfa sayfa 10 senedi başım önde imzaladım.

Ünal Abi: “Ne kadar birikmişin var piç kurusu” Artık piç kurusu dedikçe başım zonklamaya başlamıştı. Ortamdan kopmuştum. Hayatımı rezil ediyorum duygusu kaplamıştı her yerimi.

Ben: “200 bin kadar”

Ünal abi kahkaha attı ve “Seni satsak borcun kadar etmezsin napacağız şimdi biz seninle?”

Sessiz durdum ne desem durum aleyhime gidiyordu bir B planım da yoktu.

Ünal Abi: “Bak aklıma ne geldi. Halil (Aysu ablanın eşi, bana bu iş için referans olan) senin annenle tek başına sıradan bir şekilde yaşadığını söylemişti”

Ben: “Ne alaka”

Ünal Abi: “Bir anneni görelim, telefonunda falan vardır fotoğrafı”

Ben: “Ne alaka amına koyayım” dememle birlikte Berkay kalktı ve silahın kabzasıyla yüzüme bir tane geçirdi. Yere düştüğümde yere ve yüzüme kan damlıyordu. Elimi yüzüme götürdüğümde kaşımın açıldığını anladım. Yavaşça kalkıp telefonumun kilidini açıp Ünal Abi’ye uzattım. Ünal Abi parmağı ile belirli bir süre ekranı kaydırdıktan hatta bazı anlarda iki parmağı ile yakınlaştırma yapıktan sonra;

Ünal Abi: “Bak anasındaki göte, gülüşe bak be, nasıl da cilvelidir bu” dedi. Utanmıştım ama ağzımı açmıyordum. Her etkimin bir tepkisi oluyordu. Artık bırakmıştım. Şu odadan bir an önce çıkmalıydım. Annemin müstehcen bir pozu yoktu, benimle birlikte gittiğimiz düğünlerde, gezdiğimiz mekanlarda, yaz tatilinde olan anı niteliğinde fotoğrafları vardı.

Ünal Abi: “Gençler ben kararımı verdim. Sen iyi dinle orospu çocuğu, senden para alacağım da bazı senetlerin pazarlığını annenle yapacağız. Anneni sikerek kölem yapacağım. Ha yine delikanlılık taslarsan şehir dışına çıksanız da polis korumasında olsanız da vurdururum sizi, bok yoluna gidersiniz”

Donup kalmıştım. Önce milyonlarcalık seneti imzalamıştı şimdi de anneme göz koymuştu. Annem bekardı ama Ünal Abi’ye bakmazdı. Gerçi onun da hayırlı bir kısmet gibi bakış açısı yoktu. Annem kutsalımdı, aramız genelde normaldi ama annelik görevini bana hep en iyi şekilde yapmıştı. Zor zamanlarda birbirimize kenetlenmiştik. Aldığım kararlarda hep destekçim olmuştu. Bana karşı sevencendi ama dışa karşı hep bir dinginliğini ve soğukluğunu korurdu. Aklımda yapboz parçaları oturmuyordu. Bu adam ne diyordu, ne olacaktı, yıldırım gibi düşüncüler kafamın içinde sağa sola savruluyordu.

Ünal Abi: “Bu salağın suyu kaynadı iyice, oğlum anladın mı beni anneni bir güzel sikeceğim tepki ver piç kurusu”

O an ağzımdan sadece beynimde en belirgin olan cümle döküldü:

Ben: “Nasıl olacak?”

Ünal Abi: “Yarın bizim arkadaşın cafesi var. Annene bugünden sonra izinli olduğunu söyleyip öğlen 3 gibi oraya getir. Bir şey çaktırma, normal ana-oğul geziyor gibi evden çıkın. Cafeyi ben ayarlayacağım, size gösterilen masaya oturun sadece ve anneni oyala, bir zamandan sonra gerisini biz halledeceğiz. Cafenin konumunu Ali sana atar” dedi ve ekledi sırıtarak “Annen makyaj yapsın güzel gelsin yoksa onun yerine seni sikeriz”

Ben: “T-t-t-amam” diye yutkundum.

Ünal Abi: “Hadi naş, keyfimi bozdun yeterinde bugün, yarın rövanşı alalım, siktir ol git” dedi. Bunu duyan Ali kapının kilidini açtı ve çık dercesine bana bön bön baktı.

Bacaklarım tutmuyordu. Hırpalanmıştım. Kaşımdaki kan biraz pıhtılaşmıştı. Üstüm başım yere çarpıldıkça toz olmuştu. Soyunma odasına gidip her shift sonu olduğu gibi sivil kıyafetlerimi yavaşça değiştirdim eve yolun tuttum. Annem kapıda beni görmesiyle yerine irkilmesi/zıplaması bir oldu:

Annem: “Bu ne hal ne oldu Umut” Gözleri dolmuştu..

Ben: “Anne bir şey yok, bugün bir müşteri ile arbede yaşandı” dedim ve olayı aynen anlattım. Tabii çok büyük bir farkla Ünal Abi’nin döndüğü kısımdan itibarenki silsile olmadan…

Annem: “Geç otur hemen” dedi sarıldı bana olağan gücüyle. O akşam üstünde siyah eşofman takımı vardı. Göğüsleri belli değildi ama alt tarafı dar olduğu için kalın bacakları tüm genişliğiyle karşımdaydı. Ünal Abi’nin dediklerinden sonra mı acaba böyle onu süzdüm diye kafamı eğdim. Bunu görünce gülümsedi ve yanağıma bir öpücük kondurdu. Ecza çekmecemizden birkaç şey aldı ve yüzümü temizleyip pansuman yapmaya başladı. Yanıma oturmuştu, karşımda olmadığı için yüzümün diğer tarafına uzanırken memeleri koluma veya göğsüme temas ediyordu. Tekrar utandım.

Ben: “Çok teşekkürler birtanem, elinin değdiği yer iyileşiyor”

İç sesim: “Yarın eline ne verecekler acaba”

İç sesim: “Sus gerizekalı” diye kükredi. Bir an yine ortamdan koptum ve seçeneklerimi değerlendirmeye başladım. Polise gitsem kanıtım yoktu. Şikayetçi olup uzaklaştırma kararı çıkarabilirdim en fazla fakat Ünal Abi bana kinlenirse arkadamdan birini öldürmesi için gönderebilirdi. Onda o psikopatlığı bugün görmüştüm. Kredi çekip ödeme yapsam, o miktarda kredi çekecek bir kredi puanım yoktu, birikmişim de adamı güldürmüştü zaten. Annemi tuzağa düşürme fikri de beni heyecanlandırmaktan ziyade utandırıyordu. Rezil bir durumdu ama akrabalarımızla aramız da annemle babamın boşanmasından sonra iyi değildi. Değil milyon bir kuruş vermezlerdi. Baba demişken… Başımızda bir baba yoktu ve bugün olmamasının sonuçları belki de çok ağır olacaktı.

Annem: “Oğlum, yakışıklım iyi misin?”

Ben: “Anne dalmışım, bugünü erken bitirelim kafamı dinlemek istiyorum ama yarın için izin aldım Ünal Abi’den bir şeyler içmeye çıkalım mı?” Kendi ellerimle Ünal Abi’nin planını uygulamaya geçmiştim…

Annem: “Olur oğlum, Ünal Bey de çok anlayışlı hem ödemelerini zamanında yapıyor hem de böyle bir olayda sana arka çıkmış”

İç sesim: “Görürsün anlayışını…”

Odama geçmeden soğuk suyla bir duş aldım ve kendime gelmeye çalıştım ama nafile yatağa girdiğim an bayılmıştım. Sabah gözlerimi açtığımda telefonda birden çok bildirim ve mesaj vardı. Ali’nin adını gördüm ve mesajları açtım.

Ali: “Mekan bu (konum atmış). Girişte sana rezervasyon soracaklar, adını ver geç. İçerde ses etme takıl. Annen de süslensin Ünal Abi tekrar ilet dedi.”

Annem Ünal Abi’nin mezesi olacaktı o belliydi de adam sik kırığı gibi bir de utandırarak direktif veriyordu. O an Ünal Abi ile yalnız kalabilsem onu öldürmenin hissiyattan eyleme geçeceğini düşündüm ama çok zordu. Dünden sonra zaten kendine o şekilde yaklaştırmazdı da. İç çektim ve annemin yanına geçmek için odadan çıktım.

Annem hazırlanmaya başlamıştı, odasının kapısı açıktı. Altına siyah üzerine beyaz şerit halinde çizgileri olan basenlerini çıkarmış kısa paça bir pantolon giymişti. Üstünde sütyeni vardı ve makyaj yapıyordu. Ben bir şey demeden zaten meze olma kıvamına hazırdı gibi. Odasının kapısına geldiğimde aynadan beni görünce gülümsedi ve “Günaydın, bugün bir yakışıklı beni dışarı çıkaracak” diye moral vermek için gülümseyerek konuştu.

İç sesim: “Benle başlayan gün benle bitse keşke…”

Ben de günaydın dedim ve hazırlanmaya başladım. Annemin hevesi kırılmasın diye polo yaka güzel bir düz tişört ve keten pantolon giymiştim. Saçlarımı yaptım ve odadan çıktım. Kapıya doğru geldiğimde gülerek koluma girip ayakkabılığa yöneldi. Hakkaten çok güzel olmuştu. Üstüne de beyaz kolları fırfırlı üstten iki düğmesi açık olacak şekilde bir gömlek giymişti. Metal küpelerini takmıştı. Topuklusunu ayağına geçirince kalçaları iyice yükselmiş ve dikkat çekiyordu. Of çekerek sıkkın argın ben de ayakkabımı giydim ve yola çıktık. Yol yarım saatlik bir mesafedeydi. Bizim semt dışında bir cafeye gidiyorduk; takside otururken anlamsızca çevremi izliyordum. Annem ise moralimin dünden dolayı bozuk olduğunu düşünerek hiç üstelemiyordu. Birden taksinin durmasıyla tekrar gerçekliğe döndüm.

Taksici: “Ücretiniz 450 lira”

Ben: “Buyrun teşekkürler”

İndir fakat bir sorun vardı ayaklarım gitmiyordu hatta geri geri gidiyordu. Duraksadım. Annem bir adama doğru yol alıyordu ve engellemek için bir beyin fırtınasına yapacak kadar halim de kalmamıştı. Ne olacaksa olsun dedim en sonunda ve koluna girdim. Cafenin önüne geldik:

Çalışan: “Rezervasyonunuz var mıydı”

Ben: “Umut XXXX”

Çalışan: “Buyrun Umut Bey” dedi cafe klasik kahveciler gibiydi. Yuvarlak masalarda antrasit sandalyeler bir sipariş/bar alanı duvarda değişik tablolar, hoş bir ortamı vardı. Bu cafenin seçilme amacını ise önümüzdeki dakikalarda anlayacaktım…

Çalışan: “Buyrun masanız”

Annem: “Oğlum girişe çok uzak kaldık sanki, cafe fazla dolu da değil başka yere mi geçsek mesela manzarası olan”

Çevremi kolaçan ettim ve seçilen masanın en büyük özelliği yukarı kata çıkan merdivenlere yakın konumuydu. Başka bir numarası yoktu.

Ben: “Burası iyi anne, biraz izole kalalım. Yaralarımla çok insan içinde bakışlara maruz kalmak istemiyorum”

Annem: “Peki canım benim nasıl istersen”

Geçtik ve oturduk. Birer kahve söyledik ortaya profiterol aldık. Annem profiterolü çatalla değil kaşıkla yemeyi tercih etti. Ağzına bir top alınca çiğnerken yanakları şişiyordu. Bu görüntüyü de hızlıca kafamdan uzaklaştırdım. Güzel sohbet ediyorduk bir yandan da telefonuma ve çevreye bakıyordum aralıklarla ama hiçbir işaret yoktu, ta kiii uzaktan bir garsonun bana annemi sabitlememi söylercesine elleriyle dik tut gibi hararetle bir şeyler işaret edene kadar…

Cafeye baktığımda cafe boşalmıştı, şimdi o yüzden harekete geçmişlerdi. Garson da işin içinde olduğuna göre ya cafe Ünal Abi’nindi ya da bir arkadaşından rica etmişti. Anneme birkaç fotoğraf çekinelim anı olsun dediğimde dik durup gülerek pozlar vermeye başlamıştı. Arka hizasında kimse yoktu. Poz değiştiriyordu. İkinci pozdan sonra çaprazdan başka bir garsonun yaklaştığını gördüm ve tam telefonu indirdiğim anda anneme arkadan yaklaşıp ağzına eterli bezi yapıştırdı. Annemin gözleri kayarken kendi gözlerimin de kaydığını hissettim. Artık aramızda telepatik bir bağ mı var derken:

İç sesim: “Seni de bayıltıyorlar salak!”

Baş ağrısı ile gözlerimi açtığımda bir küçük bir odadaydık. Ben sandalyede oturuyordum annem ise yatakta sırtüstü yatıyordu. Uyandığımı çıkardığım seslerden anlayan eleman içeri gitti ve bir şeyler söyledi. Biraz daha kendime geldiğimde elemanın Berkay içeri gelenlerin ise Ünal Abi ve Ali olduğunu gördüm. Oda gerçekten küçüktü. Bir ebeveyn banyosu/ tuvaleti vardı. Bir yatak, karşısında bir televizyon ve birkaç dağınık sandalye. Aşağıdaki antrasit sandalyelerdendi bunlar da demek ki hala cafedeydik. Muhtelemen burası da arkadaş gruplarının etkinlik kutlamak için kullandığı vip oda gibi bir şeydi.

Ünal Abi enseme bir tane şaplatarak “Aferin piç kurusu” dedi

Ünal Abi: “Zaman kaybetmeyelim. 1 saatim var. Ali Berkay kameraları halledin. Sen de anneni soy benim için”

Annem niye uyanmamıştı. Muhtemelen eteri ona fazla kullanmışlardı.

Ben: “Abi beni karıştırmayın artık, yeter sikeceğim dışardayım ben”

Ünal Abi: “Annenin yanında seni de domaltıp sikmemi istemiyorsan ikiletme orospu çocuğu” diye ağzından salya saçarak bağırdı.

Annemin yanına geçtim ve bir telaşla nabzını kontrol ettim. Sadece uyuyordu. Ali ve Berkay elinde küçük el kameraları ile ayar yapıyorlardı ve bizi çekiyorlardı. Yatağa doğru uzanıp önce annemin gömleğinin düğmelerini açtım. Siyah dantelli bir sütyen ve yaşına göre dolgun beyaz tenini meme uçlarını fark ettim. Sonrasında pantolonunun düğmesini açıp arada belinden yukarı kaldırarak pantolonunu ayaklarına kadar indirdim. Ten rengi bir string külotu vardı. Kalın ve bembeyaz bacakları ortaya çıkmıştı bu sefer, dizüstünden itibaren biraz tüylüydü. Hayatında bir erkek olmadığı için normaldi. Ayaklarına geldiğimde topuklularını tek tek çıkarttım ve pantolonu komple ayak bileklerinden salarak çıkardım. Yüzüstü çevirip sütyeninin kopçasını açtım ve yandan çekerek sütyenini de vücudundan kurtardım. Bu esnada dayanamayan Ünal Abi bana verdiği görevi alırcasına külotunu bel hizasından tutarak bir hışımla indirdi ve yırtarak bacaklarından kurtardı. Annemin götüne bir şaplak attı. Kahverengi ve ama dar bir göt deliği vardı. Amı ise pürüzsüz ve biraz tüylüydü. Arkadan çok doğurgan bir yapısı vardı. Ünal Abi “Çevir anneni dölleyeceğim şimdi” dedi ve tekrar annemi sırtüstü çevirdim. Meme uçları kahverengiydi, doğum yapmış bir kadın olarak hafif bir göbeği vardı ama fitti. Sarıya çalan kumral dalgalı kısa saçları küpeleri ve makyajıyla olan bitenden habersiz sakince uyuyordu. Ünal Abi kendisi de ceketini, gömleğini, iç çamaşırlarını çıkardı yere fırlattı. Daha fazla beklemek istemiyor gibiydi. Belki de annem kendine gelmeden işini bitirmek istiyordu. Ama kendine gelince başına gelenleri anlayacağı aşikardı. Bundan çekinir bir hali de yoktu. Başka bir planı olabilirdi.

Ünal Abi: “İyi izle Umut bebesi, anneni beyinsiz bir orospu yapana kadar sikeceğim. Döl diye yalvartacağım. Bizim hizmetçimiz kölemiz olacak sen de kime artistik yapmayacağını hayatının sonuna kadar öğrenirsin piç kurusu”

Ve başladı. Sandalyeye oturdum Berkay yanıma geldi sadece silahı gösterdi; aklı sıra akıllı dur ikazı yapıyordu. Ali ise hareketli bir şekilde tüm aksiyonu kameraya alıyordu.

Ünal Abinin yarrağı normaldi, en azından inik hali. Annemin üstüne göğüslerine oturdu ve başının altına 2 yastık koydu. Boynu ve kafası yükselen annemin ağzını açtı ve eliyle biraz sertleştirdiği yarrağını ağzına soktu. Çenesinden eliyle kapatarak yarrağını sıkıştırdı ve annemin ağzını sikmeye başladı. Yarrağı arada annemin ağzından kayıp çıkıyor, arada ise tıpkı yarım saat önce aşağıda profiterol yerken ki gibi yanaklarını şişirip belli oluyordu. Annemin ağzına sokup sokup çıkarırken tempo yaptığı bir anda yüzüne tokatlar vurmaya başladı; saçından ve ensesinden tutup ağzına kökledi. Salyalar ve zevk suları annemin çenesinden yatağa ve memelerine doğru aktı ama annemden hiçbir kendine gelme belirtisi görülmedi.

Bir 10 dakika sonra tamamen şahlanmış kıllı yarrağı ile bakımsız zargana Ünal Abi annemin memelerini yoğurmaya uçlarını emmeye arada arasına yarrağını sokup dalgalandırarak sikmeye başladı. Gözümü kaçırdıkça Berkay gülüyordu ve ensemden sıkıp izletiyordu. Artık iyice sıkılmıştım. Bu orospu çocukları ölse dünyanın en mutlu insanı olurdum ama çaresizdim.

O çaresizlik Ünal Abi’nin annemin memelerine gösterdiği sevgiyi amına göstermeden (yalamadan) zorlayarak sokmasıyla iyice somutlaştı. Dizlerini iki yana anneme doğru bükerek annemi topuklarından tutarak annemi sikiyordu. Annemin am dudakları Ünal Abi’nin yarrağı çıkarken özellikle iki yana genişçe açılıyordu. İçine tekrar sokarken ise üstüne kapaklanıp am resmen yarrağı emiyordu, kapatıyordu. Ünal Abi bu şekilde yine hızlanmışken “40lık 30luğu geçtim 20lik karılara taş çıkartır bu orospu, orospu Ezgim benim orospum diye” mırıldanıyordu.

En son annemin içinden çıktı ve tekrar göğüslerinin üstüne oturup yarrağının başını dudaklarına sürerek suratına boşaldı. Resmen iki üç kez füze gibi boşalarak annemin sağ gözünün üstü kaşları, burnu ve ağzı komple döl olmuştu.

Ünal Abi: “Daha ilk taksit bitmedi. Hazırlık maçını oynadık annenle. Anneni dölledim şimdi bir de kendi isteği ile dölleyelim bakalım” diyince başımdan aşağı tekrar kaynar sular döküldü. Annem zaten hassas bir kadındı ve hayatında travmatik bir şey başına gelmişti. Ben bizi salacaklar ve bilinçsizce olan bu olaya belirli bir kılıf mı bulurum saflığındayken bambaşka bir şey demişti şimdi de.

Ben: “Abi yapma bak abi diyorum hala bırak bizi gidelim, söz karşısına çıkmayacağım paranızı da vereceğim bir şekilde, Allah rızası için artık” diye serzenişte bulunurken;

Ünal Abi: “Paran kadar konuş köpek, o senetlere imza attın paramı alacağım zaten, seni ve orospu olacak ananı öldürmemem için gönül eğlendiriyorum. Annen daha nelere meze kimlere olacak görürsün piç kurusu”

Ünal Abi: “Döllü kalsın anası, Ali-Berkay yatağa bağlayın bir kıpraşmasın. Çekim yaptınız mı? Bu karı ne zaman uyanacak amına koyayım bayıltın dedim öldürdünüz mü sizi de sikmeyim şimdi bir işi doğru yapın lan” dedi. Ali ve Berkay odadan bir hışımla çıktı. Aralarında bir şeyler mırıldandıkları belli oluyordu. Birkaç dakika sonra kalın iplerle ve koli bandıyla geldiler. Yatağa doğru hareketlenip, annem sırtüstü yatıyorken ellerini yatağın iki ucuna izci düğümü de atarak bağladılar. Ayaklarını ise yatağın karşısındaki televizyon ünitesine ipi gerdirerek bağladılar. Annem şimdi elleri ve ayaklarından çarmıha gerilmiş gibi bir vaziyette suratında bölge bölge kurumaya yüz tutmuş döllerle yatıyordu. En son ağzını da birkaç kat olarak koli bandıyla bantlayıp geri çekildiler.

Ünal Abi: “Görüntüleri USB’ye aktarıp kopya aldınız mı”

Ali: “Tamam abi o iş”

Ünal Abi: “Görüntüyü replay olacak şekilde televizyona bağlayın başlasın oynamaya aşağı inelim” dedi ve bana da ekledi “Sen de gel piç kurusu!” Yere attığını kıyafetlerini giyip annemi o halde bıraktık ve odadan çıktık.

Aşağı indik, cafeye tekrar müşteriler gelmişti. Muhtemelen geçici bir süre müşteri almayıp bu olayı tezgahlamışlardı. Garsonlar hiçbir şey olmamış gibi servis yapıyordu. Olayın üstü örtülmesi için tembihlenmiş gibilerdi. Ünal Abi işi sağlama almıştı, ya da öyle görünüyordu.

Biz de bir masaya geçtik. Ali yukarda kalmıştı. Berkay ben ve Ünal Abi oturduk. Ünal abi soğuk bir şeyler getirin dedi. Bana dönerek;

Ünal Abi: “Şimdi iyi dinle, annen kendi isteğiyle bana versin, siktirsin karılık yapsın istiyorum. İşin heyecanı orada. Başına gelebilecekleri anladın sanırım. Bana karşı bir şey yapamazsın. Bir hareket edersen başına iki şey gelir. Akıllı olacaksın”

İç sesim: “Annemi size getirdim daha ne yapıyım orospu çocuğu”

Ünal Abi: “Annen sadece yarrak yiyerek yaşayacak bir orospu olacak. İstediğim zaman istediğim yerde olacak, istediğimi giyecek, sikilirken istediğimi söyleyecek. İstediğimde sikeceğim istediğim de siktireceğim”

Ben: “Allahınızdan bulun” dememle Ünal Abi tokadı yapıştırdı.

Ünal Abi: “Birazdan görürsün sen ne bulacağını” derken o sıra yukardan Ali indi ve sadece “Kadın uyandı” demekle yetindi. Ünal Abi acele etmeden içeceğini içti ve 5 dakika sonra;

Ünal Abi: “Hadi bakalım görelim ananın orospuluğunu…”

Yukarı çıktık. VIP odaya yaklaştıkça annemin inlemeleri duyuluyordu. Muhtemelen ağzı bağlı olduğu için çırpınarak bağırmaya çalışması boşunaydı. Odaya girdiğimizde beni de gördü ve gözleri faltaşı gibi açıldı. Ağlıyordu. Makyajı akmıştı. Suratındaki döller kurumuştu. Ünal Abi ise durumdan hiç oralı değildi.

Ünal Abi: “Ezgi orospucu bundan sonra benim malımsın, görüntüleri izlemişsindir. Oğlun kendi elleriyle soydu seni, 10 milyonluk imzaladığı senet de cabası. Akıllı durmazsanız ikinizi de kurşuna dizerim” diye tehditlerine devam etti.

Ünal Abi: “Bu odada ses izolasyonu var. Bağırman nafile, kamera kayıtlarını da sildik. Buraya hiç gelmediniz, görgü tanığı da yok, tüm müşteriler garsonlar ayarlandı. Ya benim dediklerimi yapacaksın bundan sonra ya da acısını çıkarırım”

Ünal Abi hakkaten işini sağlama almıştı. Annemin ağzındaki bantları tek seferde annemin canını acıtarak çıkardı.

Annem (ağlayarak): “Ne istediniz bizden, bırakın gidelim. Söz şikayetçi bile olmayacağız”

Ünal Abi: “Ne şikayeti, git et bakalım başına neler geliyor; daha yeni başlıyoruz bu bırakın gidelim diyor. Anası da oğlu gibi mal herhalde” diye sinirlendi.

Annem: “Umut nasıl yaptın oğlum, bana niye anlatma….”diyecekken Ünal Abi: “Eeee gündüz kuşağı programı çekmiyoruz burada onu da zor ikna ettik senle uğraşamam, iş çıkmayacaksa sizden vurup atıp gidelim bu ne” diye yatağa bağlı olan anneme tokadı yapıştırdı. Annem susmuştu. Kaçamak gözlerle bana bakıyordu. Ben zaten artık daha kötü ne olabilir diyordum ki ikimize de silah dayadılar.

Ünal Abi: “Görüntüler de elimizde, oğlun da var neyi neye gösterip derdinizi anlatacaksın, uslu dur dediğimi yap” diyerek annemin çenesinden sıktı. Annem sessizce ağlıyordu. Onu bu halde görmek içimi paramparça etmişti. Ben de yere dalgınca bakıyordum. Bir an bayılacak gibi oldum ama Ünal Abi’nin sesiyle tekrar kendime geldim.

Ünal Abi: “Çözün kadını, sen de ne desem onu yap”

Annem hala sessizdi. Ali ile Berkay annemi çözerken biraz uğraştılar. Annem bir an iki eli ve iki ayağı da özgürlüğe kavuşunca doğrulcak gibi olduğunda Ünal Abi saçından tutup yatağa tekrar fırlattı. Annem yüzüstü yatağa düşmüştü ve sadece bekledi. Artık bir av olduğunu o da anlamıştı.

Ünal Abi: “Şimdi seni becerirken arkadan gösterilen kelimeleri cümleleri kameraya söyleyeceksin”

Annem: “Tamam bize zarar vermeyin yeter ki…”

Ünal Abi: “Yatağa doğrul ve otur. Ali sen de tekrar kameraya Ezgi’nin karşısına geç”

Annem son kalan gücüyle yatakta doğruldu ve kalın bacaklarını yatağın yanından sallandırarak oturur pozisyona geçti. Basenleri tekrar ortaydı. Memeleri emilmekten ve sikilmekten kızarmıştı, makyajı akmıştı ve yüzünde kuru döller vardı.

Ünal Abi: “Kayıda geçince kendini tanıt, ad yaş vs sonra ben bir orospuyum ve yarrak istiyorum gibi kendini pazarla, geri kalan şeyleri şu sağdaki adam (Berkay) sana gösterince okuyup birebir söyle”

Annem anladığını ifade eden şekilde sadece kafasını sallamıştı.

Ali kamerayı başlatınca;

Annem: “Ben Ezgi, 51 yaşındayım, orospuyum yarrak istiyorum. Tüm deliklerimi dölleyin efendim. Köle olmak istiyorum. Amıma da götüme de ağzıma da koyun, boşalın” dedi. Ben şok olmuştum. Annem bunları ruhsuz bir şekilde söylemişti ama Ünal Abi üstünü tekrar bir çırpıda çıkarıp annemin baş ucuna geçti ve annem otururken kafasından tutup ağzına vermeye başladı.

Ünal Abi: “İştahlı yala lan orospu”

Annemden vıcık vıcık yalama sesleri çıkıyordu. Arada yarrağın büyük bir kısmını yarısından fazlasını ağzına alıyordu. Burun delikleri şişip iniyordu. Ünal Abi kafasından tutup komple ağzına sokunca böğürdü ve tükürük döl karışımı dudaklarının kenarından yatağa akmaya başladı. Daha boşalmamıştı zevk suyu gibi gözüküyordu. Dikkatimi çeken başka bir şey ise annemin amcığı parlıyordu. Zevke gelmiş olabilirdi.

Ünal Abi: “Domal” diye emretti. Annem köpek pozisyonunu alıp yüzü kameraya bakacak şekilde 4 ayak üstüne yatakta doğruldu. O sırada Berkay bir kağıda bir şeyler yazıyordu. Muhtemelen Ünal Abi ile bu olaydan önce aralarında konuşmuşlardı. Ünal Abi annemin arkasına geçti, yüzü kamera açısında değildi. Annem ise tam bir orospu gibi sallanan memeleri büyük götü ve beyinsiz bakışlarıyla duruyordu. Ünal Abi arkasına geçio belinden tutarak tek seferde amına girince annem “AAAğh” diye haykırdı. O sırada Berkay yan taraftan anneme bir kağıt gösterdi. Götü, göbeği, memeleri sallanan ve hatta perdelerin arasından güneş vuran tüm beyaz vücudu titreyen annem zar zor kağıdı gördükten sonra;

Annem: “Ben bir orospuyum, sikin beni efendim. Hayattaki tek amacım sizin yarrağınızı yem…” derken Ünal Abi annemin saçlarından tuttu ve cümlesi yarım kaldı. Berkay kamerayı annemin yüzüme yaklaştırdı ve inlemelerini yakından çekerken yavaşça önce birbirine çarpıp sarkaç gibi uzaklaşan memelerine daha sonra üstten ise sürekli içine girip kaybolan yarrağa odakladı.

Ünal Abi daha sonra yatağa uzanarak anneme üzerine çıkmasını emretti. Annemin pozisyon değiştirirken gözüme çarpan şey, göt yanakları Ünal Abi’nin taşaklarının çarpmasıyla iyice kızarmıştı. Ünal Abi’nin üzerine dikkatlice oturdu, eliyle siki amına hizaladı ve aşağı yukarı hareket ederek kendini siktirmeye başladı. Evet annem orospuluğa başlamış kendi Ünal Abi’nin sikinde hopluyordu. O sırada Berkay tekrar başka bir kağıda bir şeyler yazdı ve yine kamera açısına girmeden anneme gösterdi.

Annem: “Hoplat beni koçacağım. Oğlumun önünde kendi rızamla sik. Döllerini hak etmek istiyorum. Artık senin köleniz biz siiiiiiiik” diye bağırmaya başladı. Kontrolsüzdü titriyordu. Ünal Abi’nin elini alıp memelerine götürdü ve üzerinde zıplarken memelerini sıktırmaya başladı. En son “Aaaaaaağyhkhkhkh” gibi bir ses çıkararak Ünal Abinin üstüne yığıldı. Bunu gören Ünal Abi hızlıca annemi üstünden yere attı. Diz üstüne oturttu. Karşısına geçip ağzına verdikten bir yarım dakika sonra tüm enerjisiyle yarrağını çıkarıp saçlarından çekerek üzerine ağzına memelerine bacaklarına boşalmaya başladı. Annemi döle boğmuştu resmen.

Ünal Abi: “Ulan orospu ve orospu çocuğu işte karı böyle sikilir” derken annem pişmanlıkla tekrar ağlamaya başladı…

Eşitlik Projesi – 3

Birkaç saattir tabu oynuyorduk, artık şakalar da karışınca ben de rahatlamıştım. Hilal tahmin ettiğimden çok daha umarsız biri çıkmıştı, Efe’nin yaptığı salak şakalara bile gülüyordu. Bir anda telefonu çaldı Hilal’in, telefonda “Canım Sevgilim” yazıyordu.

“Çok pardon ya, hemen dönerim.”

Telefonunu alıp odasına yürüdü, tabii o kalkınca biz de bir yandan telefonlarımızla uğraşıp bir yandan sohbet ediyorduk. 15 dakika kadar sonra kafasını odasından uzatıp devam edemeyeceğini haber verdi bize. Saat fark etmemiş olsak da 12’yi geçmişti zaten, hepimiz ufaktan odalarımıza dağıldık. Odama girip bir şeyler izlemek için tam kulaklığı takacaktım ki şunu duydum,

“Off ben de seni özledim sevgilim, beğeniyor musun göğüslerimi?”

Hala farkında değildi duvaların inceliğinin.

Hilal: Neden böyle diyorsun ki? Ben bütün vücudumu sevdiğini sanıyordum, ben de isterdim göğüslerimin büyük olmasını.

Sanırım sevgilisi olacak hırbo, sexting sırasında pot kırmıştı.

Hilal: Ben pek iyi hissetmiyorum, sonra devam edelim olur mu?

Bu konuşmalardan sonra bir şey duymamış gibi uzanmaya devam ettim fakat sonraki duyduğum şeyde şok oldum. Boğuk bir inleme sesi geliyordu yan odadan. Telefonu kapattıktan sonra kendini mi tatmin ediyordu? Yoksa o da sevgilisini beğenmediği için porno izleyip, onunla yapmaktan vazgeçtiğini mi duyuyordum? Bunları düşünürken uyuyakalmıştım. Sabah kampüste derslerime girip geri geldim. Döndüğümde odada kimse yoktu. İçeriye yine odama geçmiştim, duş alıp üstümü değiştirdikten sonra tekrar ortak alanımızda oturdum. Telefonumla oynarken odanın kapısı çaldı. Normalde oda arkadaşlarımın hepsi direkt girerdi, ana kapımızı çalmak gibi bir huyumuz yoktu. Biraz bekledikten sonra, kapı açıldı. İçeriye 1.70ten biraz uzun, gözlüklü, uzun kahverengi saçları olan bir kız girmişti. Bol bir kazak ve kumaş pantolon vardı altında. İçeride beni görünce duraksadı.

“Pardon rahatsız ediyorum, Hilal’in odası hangisi?”

Üstünde 2 yazan kapıyı gösterdim. Bunun üzerine o da odaya gitti. Arkasından duyabileceği bir şekilde birbirimizin odasına girmenin yasak olduğunu söyledim.

“Bunu bilemezler.”

Ben: Nasıl?

“Oda numaranız kaç?”

Ben: B211.

Odanın dört bir yanındaki kameraları topladı, herhangi bir kablo olmadığını ve lenslerin içine baktığınızda eğer kameranın altı boşsa arkasını görebildiğinizi gösterdi bana.

“Evet bilemezler, kat dışı kalıyorsunuz. Eskiden bu odalara hademeler koymayı düşünmüşler ancak sonrasında temizlik için öğrencilerin yapması gerektiğini ve koridor temizliği için de kat başına bir kişinin yeteceğine karar verdiler.”

Ben: Sen nereden biliyorsun bütün bunları?

Kameraları aldığı yerlere özenlice geri koyuyordu. Demek yalan kurallara tabii olmuştuk.

“Kamera sistemlerini kuran babamın şirketi. Burada okuduğum için, babam şube müdüründen yurt müdürüyle konuşmasını istedi ve beni buraya ücretsiz aldılar. Karşılığında da yüksek bir indirim kestiler ücretten.”

Ben: Anladım, bu arada Umut ben.

Hilal’in odasına gitmişti çoktan.

“Rüya ben de.”

Odadan çıktığında kazağın yerine klasik bir ceket ve dar bir crop vardı üstünde.

Rüya: Memnun oldum, kamera muhabbeti aramızda kalsın.

Ben: Ben de memnun oldum.

Teşekkür ederek arkamdan hafifçe sarıldığında göğüslerinin ne kadar büyük olduğunu hissettim sırtımda, sırtım geniş olsa bile büyük bir kısmına dayanmıştı bana sarılırken.

Rüya: Sonra daha çok tanışırız, şimdi gitmeliyim.

O çıkarken Ceren girmişti içeri, o fazla geniş kıyafetleri üzerinde ve kulaklığı boynuna asılıydı. Yüzü kızarmış ve biraz yorgun görünüyordu.

Ben: Yorgun görünüyorsun.

Ceren: Çünkü yorgunum.

Ben: Neden?

Ceren: Spordan geldim çünkü duş alacağım şimdi.

Bu durumu lehime çevirmeliydim.

Ben: Benim de duş almam lazım, ayrıca lavaboyu da kullanmalıyım.

Ceren: Benden sonra kullanırsın.

Ben: Hayır.

Bir anda koşarak banyoya girdim, arkamdan koşarak geldi, tam kapatacaktım kapıyı ki araya bacağını koydu ve tüm gücüyle omuz attı kapıya. İçeri ikimiz birlikte çullandık. Biz düştükten sonra ayağa kalkarken kapıya tutundum ve beni tekrar itecekken kapının kapanmasıyla birlikte, kapı kolu da elimde kaldı.

Ceren: HAYIR!

Ben: Beklemeyi bilmiyorsun aptal.

Yerden kalkıp üstünü silkeleyerek,

Ceren: Kes gerizekalı, yapacak bir şey yok duş almak zorundayım yoksa hastalanıyorum.

Ayağa kalkıp biraz sinsice gülümsedim,

Ben: Demek benimle duş almak istiyorsun.

Diziyle kasıklarıma geçirdi,

Ceren: Bu bizi burada kilitli bıraktığın için.

Kasıklarımı tutarak duvara yaslandım. Kızgındım bu duruma.

Ceren: Önce sen duşunu al. Pis gözlerinin beni izlemesini istemiyorum.

Tekrar kasıklarıma bir tekme yemek istemediğim için ve onun çığlığı sonucunda yurttan atılmak istemediğim için üstümü çıkarmaya başladım. Aşağı yukarı 1.96 boylarında, hafif geniş sırtlı, kavruk esmer bir tenimle birlikte biraz uzun saçlı biriyim. Arkadan baktığınızda alışılmış “ince-uzun, sırık” tipin aksine daha yapılı ve gözleri yeşil yoğunluklu ela olan biriydim. Sadece iç çamaşırım kalmıştı.

Ceren: İğrençsin.

Aynada kendime baktığımda sikimin şortumdan aşağı sarktığını fark ettim.

Ben: Sensin iğrenç, pis sürtük, düzgün durabilseydin bu durumda olmazdık.

Arkamı dönüp iç çamaşırımı çıkarttığım sırada sırtıma bir sabun fırlattı. Anlık olarak sinirle dönüp baktım, sonrasında sikimin açıkta olduğunu fark edip elimle kapatarak duş perdesinin arkasına girdim.

Ben: Ne sabun ne şampuan var burada, attığın şampuanı ver eğer tekrar çıplak görmek istemiyorsan beni.

Üfleye püfleye sabunu yerden alıp perdenin arkasından uzattı. Bunu yapacağını tahmin ettiğimden yakın durmuştum. Elini uzattığı gibi elinin üstü sikime sürtündü. “Ya cidden iğrençsin.” diyip hafifçe attı sabunu yere. Bilerek yavaş hareket ediyordum.

Ben: Başkaları geldiğinde banyoda benimle olmana ne diyeceksin?

Ceren: Senin beni taciz ederken içeri girdiğini ve beni içeriye kapattığını.

Ben: Elbette ben ıslak, duş almış ve sen giyinik, kokmuş halde çıkınca içeriden, sana inanırlar değil mi?

Bir sabun daha fırlattı perdenin öbür tarafından.

Ceren: Umrumda değil biliyor musun, senin pislik hallerine katlanamam. Ben senden daha önemliyim.

Birkaç kıyafet hışırtı duydum. Heyecanlanmıştım iyice, o da girecekti benimle duşa, o sıcacık belini tekrar görebilecektim. Neler sakladığını o kadar merak ediyordum ki.. Perdenin ardına küçük adımlarla yaklaştı, 36 numara adımlarla yavaşça girdi içeriye, tam bir Latin vücudu vardı, şekilliydi ama kesinlikle yumuşacıktı. Sıkı değil, sanki jöle gibi yumuşak görünen kıvrımları vardı. Bir eliyle göğüslerini kapatmaya çalışsa da taşan o yumuşacık yuvarlaklar gördüğüm anda delirtmişti beni. O sırada gözlerini kaldırıp bana çevirdi. Daha önce hiç dikkat etmediğim griye çalan açık mavi gözleri vardı. Duruşu utangaç olsa da bakışları çok soğuktu, vajinasındaki elini bırakıp göğsümden hafifçe itti.

Ceren: Yer aç.

Şimdi suyun altında birlikte ıslanıyorduk.

Ben: Bana bu şekilde bakmaya devam mı edeceksin, duş mu alacağız?

Gözlerini kaçırdı.

Ceren: Kes.

Gözlerini kaçırırken sikime bir süre baktığını fark ettim, hoşuma gitmişti bu durum.

Ben: Arkandaki sabunu ver o zaman.

Hiçbir şey demeden arkasını döndü, dizlerini kırmak yerine, direk eğildi sabunu almak için. Eğildiğinde o yumuşacık götünü avuçlayıp, oracıkta bağırta çağırta sikmemek için zor tuttum kendimi. Kalçaları eğildiğinde iki yana doğru hafifçe açılmıştı beline göre fazlasıyla genişti kalçaları, bacaklarından dizlerine doğru belinde olduğu gibi inceliyordu fiziği. Geriye doğru kalkarken kalçalarının hafif kasıldığını gördüm sanki sikimi içine çekecekmiş gibi tekrar daraldı önümde açılan o nefis ara. Omzunun üzerinden uzattı sabunu. Aldıktan sonra duş başlığını yukarıya asmak için etrafından kolumu uzattım, boynuna yaklaştığımda kokusu başımı döndürdü resmen. Duş başlığını alıp yukarıya sabitlerken, sikimin kalın gövdesi o koca götüne doğru sürttü arkasından. Hafif bir nefes verdiğini duydum, ağzından yumuşak ve belli belirsiz bir buhar çıktı.

Ablam ve Ben | Bölüm 2

Ablam tuvalete gittiğinde arkasından gidip biraz izledim ipli bi tanga giymişti ama çıkarıp yere atmış ve kendini parmaklıyodu sonra biraz geri gidip ayaklarımı yere vurarak geldim kapıya doğru sonra kapıyı çaldım.

A-Emir 2 dakika bekleyemiyonmu git ya ben çıkınca girersin.

Dedi sonra ben kapının yanında bekledim ,ablam gitti odaya sonra ben girdim ve tahmin ettiğim gibi tangası yerdeydi çünkü baya ıslanmıştı tangayı aldım vee yine asıldım 31 e bu sefer dikkatliydim geleceğimi anladığım an tangayı çekip klozete attırdım ama baya attırdım bi 30 saniye falandı. Sonra çıktım odaya gittim ve ablam yatıyodu uyumuştu altınada yine incecik bir sporcu taytı üstünde bu sefer sadece südyen vardı oda fantezi tarzıydı baya inceydi.Bir süre telefona baktıktan sonra.

A-Canım beni kuaföre götürürmüsün?

B-İşin düşünce Canın olduk hee.

A-Ya hadi götürcenmi götürmeyecenmi.

B-Tamam saat kaçta?

A-Şimdi.

B-Tamam hadi aşağıya in geliyom ben.

A-Tamam ablasının gülü.(Öpücük attı)

Ben götürdüm sonra eve gidip telefona baktım sonra beni aradı ve gel al dedi. Gittim aldım geldim ama hiç bir değişiklik farketmedim.

B-Abla ne yaptırdın hiç bişey değişmemiş.

A-Sonra söylerim.

B-E iyi

Eve gittik sonra ben yine sikime bakarken yakaladım sonra dedimki.

B-Aloo nereye bakıyon.

A- B-biyere bakmıyom.

B-He iyi.

Baya baya dikizliyodu bir gün dedimki acaba ben altıma boxer giymesem sadece rahat şort giyip şahlandırsam sikimi nolur dedim ve bunu yaptım ama bunu ablam uyandıktan hemen sonra yaptım ve sonrasında artık deli gibi bakışıyodu sikimle bende bi plan yaptım ben bira alıp sarhoş edip sonra tvden erotik konulu film açacaktım sonrada işi halledecektim.Gittim aldım biraları filmide seçtim ve ablama teklif ettim film gecesini kabul etti ve ablam birada severdi, o zaman eğlence başlasınnn. Filmi açtım ve biralarıda servis ettikten sonra ablamı sarhoş etmiştim.Baya dibine girdim ve işime yavaş yavaş değil koşarak girdim.

B-Abla ayağındaki ney.

A-Ayağımda bişey yokkii.

B-Bak getir göstereyim.(Ayağını kaldırdı)

Ve ben yalamaya başladım pamuk gibiydi o arada ablam inliyodu yetmedi ben elimi amına attım baya içine soktum ve parmaklarımla okşamaya başladım deli gibi ahlıyodu ve ben farkettimki amı pürüzsüzdü.

B-Canım nasıl bu kadar pürüzsüz bi amın var

A-Bugün niye kuaföre gittim sanıyosunn 🙂

Sonra oda elini benim sikime attı zaten benimki hep hazırda bekliyo ablam başladı 31 e bendende hızlı çekiyodu yaklaşık bunu 1 saat götürmeyi düşünüyodum ama bu kadar hızlı yapınca 30 dk sürdü ve bunun sonrasını getirmedim çünkü bunun sonu ablamın amından döl ve kan karışımı bir sıvı akacaktı (ablam bakire) bu yüzdende bunu sonraya saklayalım dedim ve birlikte çıplak bi şekilde yattık, uyuduk.

Merhaba, Ben Melisa – Part 9

Artık Eskişehir’e dönüş vakti gelmişti. Gece bindiğim otobüsten sabaha karşı inmiştim Eskişehir’e. Otogarda beni Cenk karşıladı. Sabahın körü olmasına rağmen gelmişti. Sarılıp öptüm yanağından. Kol kola girip eve doğru yola çıktık. Evime vardığımızda yukarı gelmesini teklif ettim o da seve seve kabul etti bu teklifimi.

Ben yol yorgunuydum, Cenk ise sabahın köründe kalkıp beni almaya geldiği için yorgundu. Yatağa geçip uyuduk direkt. Bir süre sonra götümde bi sertlikle uykumdan uyanmıştım. Arkamı dönmemle zaten uyanık olan Cenk’le hafif hafif öpüşmeye başladık. Utangaç tavırları vardı biraz Cenk’in. Elini tutup amıma götürmemle biraz olsun kırmıştı bu tavrını. Şimdi ikimiz de birbirimize dokunuyor aynı zamanda yavaş yavaş öpüşüyorduk. Kalkan sikine elimi attığımda kalınlığı hoşuma gitmişti. biraz eşofmanın üstünden okşadıktan sonra elimi eşofmanın içine sokup sıkıca kavradım Cenk’in sikini. Uzun değildi ama kalınlığı cidden güzeldi. Bunu ağzıma almalıyım diye düşünüp sıyırdım eşofmanını. Götümü Cenk’e doğru verip sakso çekmeye başladım yeni sikicimin yarrağına.

Ben sakso çekerken altımdaki şortu çıkarması için yardımcı oldum ona. Tamamen soyunmamla birlikte o da götümü kendine doğru çekmiş ve 69 olmuştuk. Amımı ve götümü yalayıp diliyle sikiyordu iki deliğimi de. Uzun süre öyle kaldık. Ben 2 kez orgazm olmama rağmen Cenk ısrarla boşalmıyordu. Sevmiştim bu özelliğini.

Bakire olduğumu isterse götümden sikebileceğini söylediğimde bakire olmama daha çok sevinmiş gibi bi hali vardı çünkü götümü sikebilecekti. Üstünden kalkıp yatağa yan yattım. Uzun süredir yaladığı için göt deliğim ıslaktı ve sikilmeye hazırdı. Arkamdan yavaş yavaş sokmaya başladı götüme o kalın sikini. Her santiminde canım yanıyordu ama güzel zevk alıyordum. Biraz alışmam için içimde bekledikten sonra yavaş yavaş git gellere başlamıştı, ben kendimi salmış güzel güzel inliyordum. Cenk, ev arkadaşın sesini duymasın sessiz ol dediğinde duysun boşver diyip geçiştirdim. Bunu dememle iyice götümde hızlanmıştı. Artık vücutlarımızın çarpma sesi ve inlemelerim odayı kaplıyordu. Boşal artık erkeğim dölle beni diye yalvarmaya başladım Cenk’e.

Daha değil diyip içimden çıkmasıyla beni domaltması bir oldu. Sikini götüme hızlıca geçirip sikmeye devam ediyordu. İnlemelerim bağırmaya dönüşmüştü artık. Ne kadar öyle sikti bilmiyorum ama en son içime boşalttı tüm döllerini. Yaptığım en uzun seks buydu, resmen bitmek bilmemişti. Kaç kez orgazm olduğumu ben bile hatırlamıyordum. Üstümüze bi şeyler giydikten sonra kahvaltı hazırlamak için kalktık.

Aslı çoktan uyanmıştı. Bizi mutfakta görünce oo hoşgeldin aşkım diyip sarıldı. Cenk’le de tanıştırdım onları. Aslı’nın yüzünde hınzır bi gülümseme vardı ki muhtemelen az önce nasıl sikildiğimi dinlemişti. Biz kahvaltı hazırlarken Cenk içeri geçtiği bi sıra Aslı kulağıma eğilip “lan kaç dakika sürdü öyle bitmeyecek sandım o neymiş öyle” dedi. Bu lafından sonra ikimiz de gülmüştük. Aslı, azdırdınız beni sabah sabah diyip götümü sertçe sıktı.

Bir Aile Olmak 9 (ARC 2: ŞEYTAN)

Sabah uyandigimizda yildiz evde degildi. Ablam onlarca kez telefonunu caldirdi ama acmadi tabi. Kahvalti bile yapmamistik henuz. Orkide hala uyuyordu.

-abla bu francisin calistigi barin konumu ne?

-askim hayir, lutfen gitme.

-yildiza her seyi yapabilir bencilce dusunmeyelim

-ama sana zarar verecek

-bana bi sik yapamazz diye beline yapistim ablamin. Dudaklarina okkali hir opucuk kondurdum. -bana guven

-ama askim sikayetci olursa falan kavga ederseniz cok riskli gidersen bi daha almazlar ulkeye.

-bu yildiz ablam icin alabilcegim bir risk… hem oyle olursa dunyanin sonu degil ya. Seni turkiyede beklerim istedigin zaman gel gor beni derim.

Ablam usulca salladi basini… -guzel erkegim dikkat et nolur diyerek verdi adresi bana

Burda aktif bir araba ehliyetim olmadigi icin uber ile gittim bara. Sehir merkezinde bir binanin bodrum katindaydi. Iceriye girip dolandim biraz. Icerdeki bir kac eleman rahatsiz oldu ama ne dediklerini anlayamadim. Sanirim neyi aradigimi soruyorlardi. Kufurleri de ayiklayabiliyordum

-yildiz dedim sadece anlarlar diye.

Birbirlerine bakip iceriye yoneldiler. Az sonra francis ibnesi geldi. Simdi daha ozguvenliydi ama yaraberesi hala duruyordu. Gelip yakamdan tuttu. Henuz karsilik vermek istemiyordum. 4 e tektim. Mutlaka dayak yerdim. Ama francisin amina koymadan inmezdim tabi.

Tam o sirada arkadan minik ablam yildiz firlayip aramiza girdi. -baristik biz git karisma diye cikisti bana.

-sensiz gitmem

-ya of manyak misin?

-yeri geldiginde evet

-ya baristik diyorum ozur diledi anlamiyor musun?

-bunda barisma olmaz… gunu geldiginde senin canini tekrar yakacak orospu cocu

-ya of

-en azindan disarida konusalim gelmek istemezsen gidicem

-tamam ya tamam

Sevgilisine donup konustu biraz. Eleman benden uzaklasi. Gozlerini uzerimize diktiler biz kapiya cikarken. Birlikte caddeye cikip durduk.

-abla suan bir taksi cevirip seni goturebilirim. Bir daha bu herifi gormexsin sana yaklasamaz bile.

-ya manyak herif. Sana bunu istedigimi ne dusunduruyor? Ben francisi seviyorumm.

-hayir sevmiyorsun. Sen sadece francise layik olduguna inaniyorsun. Bir erkek sana maksimum zarar verebilir tek inancin bu francis en azindan ne bok yerse yesin seni terk rtmiyor? Olay bu di mi?

Ablam sessizce suratima bakti. Ama gozlerine kin ve nefret oturmustu. -yeter siktir git gelme buraya sen gidene kadar eve de gelmiyorum evine siktir ol git o zaman donucem. Diyip arkasini donup kapiya yoneldi.

-sana babani hatirlatiyorum di mi?

Bu soru karsinda donup kalmisti. Donup goz ucuyla bana bakti.

-babandan bahsederken de bok herif diyorsun benden de. Yuz olarak benziyoruz sanirim ama tavir olarak bilmiyorum. Onu hic tanimadim abla ben o degilim…

-onun gibi her seyde hak iddia eden bokun tekisin sende. Tutamayacagin sozler veriyorsun sikinin keyfi neyse oraya ilerliyorsun.

-ben seni seviyorum

-babam da sevdigini iddia ederdi ama annemi 30 kere aldatip baska karolarin pesinden kacip eve gelmezdi aylarca sevgi bu mu?

-ben o degilim. Ben seni terk etmemek icin geldim. Ben aile olmak icin geldim. Benim yanimda kimse yoktu abla. Hic kimsecikler. Sizi buldum ve sen istemesen de seni seviyorum anladin mi? Sana asigim aptal kadin… asya ablama da orkideye de ve asla ama asla kimseye vermeyecegim sizi. En azindan yanimda kalmayi secerseniz…

-…

-francis seni hak etmiyor.

-sen hak ediyor musun peki?

-bir sans verirsen ogrenirsin.

-git desem gidecek misin?

-evet soz veriyorum gidecegim. Ama baska turlu gitmeyecegim. Sen git demedikce omrumu seninle gecirecegim olum disinda hicbir sey bizi ayirmayacak yemin ederim.

-o zaman git dedi

Dondum kaldim. Uzulmustum. Soylediklerim cidden kalbimden gecenlerdi. Ama sozum sozdu.

-peki ozur dilerim abla… seni seviyorum kendine dikkat et. Sana bir sey yaparsa evi ara… gerekirse onu öldürürüm seni tehtid edemesin.. diyip cevabini beklemeden bi taksi çevirdim..

Aksam evde baya uzgun takildim. Ablam beni teselli etmek icin orkidenin de evde olmayisini firsat bilerek yapisti dudaklarima. Bol bol opustuk ve goguslerine yapistirdi beni ben de olayi ve duygularimi anlattim. Orkide gelince ablamla normal iliskimize donduk. Orkide kucagima atladi. Bana cok duskun olmaya baslamisti. Bol bol yanaklarimi optu… ister istemez cosuyordum ona da. Mini sortlari purussuz bacaklari ve minicik ayaklariyla beni kudurtuyordu. Gercek bi elf kiziydi benim orkidem. Icime ceke ceke opuyordum ablam da imali imali gulerek bizi izliyordu.

Aksam yemegi sirasinda hepimizi cok sasirtan bir sey oldu… yildiz anahtarla girdi iceri hafid uzgun duruyordu. Ben hicbir sey demedim.

-hayirdir yildiz hanim? Sevgiliniz nerde? Diye sordu asya ablam

-ayrildim

-ohaaa diye sasirdi orkide. -ablaaa cok sevindim sukur yaaa

-ne degistirdi fikrini yildiz hanim?

-onemli degil… diyip odasina gitti yildiz.

Yemegimizi yedik birlikte sessizce. Ablamla orkide gercekten cok sevinmisti. Yemekten sonra orkide uyumaya gitti yarin isi vardi. Ablamla ben de odamiza gecip biraz yiyistik ama tam sekse baslayacakken ablam beni durdurdu.

-yildizin odasina git.

-niye abla…

-bence bu gece sana yildizin ihtiyaci varr. Kardesiz di mi biz birbirimize destek olmamiz lazim… baska bir gece yine icimde olacaksin ama bu gece seni yolluyorumm dedi.

Itiraz etmeden dikildim.. ablamin kapisini kapadim cekinerek de olsa yildizin odasina gectim. Kapiyi sakince caldim. Dakikalar boyunca hicbir sey olmadi ama tam gidicekken kapi usulca acildi.

-gec dedi yildiz ablam

Odasini zaten biliyordum. O yatagina oturdu bagdas kurup, ben de istemez diye ayaklarinin dibine yere oturdum. Hic itiraz etmedi. Hem benim icin guzeldi ciplak ayaklari yatagin ucundan resmen yuzumun dibindeydi..

-ne istiyorsun?

-hicbir sey seni gormek istedim… iyi misin?

-iyiyim benim icin zor oldu biraz

-neden ayrildin bisi mi yapti?

Ablam sesszlesti…

-ona beni seviyor mu diye sordum…

-hayir mi dedi?

-yok evet dedi…

-ee

-senin ki kadar gercek degildi… yalan oldugunu anladim.

Bunu duyunca kocaman gulumsedim

-beni seviyor musun gercekten?

-seni asyayi ve orkideyi bu dunyadaki herseyden cok.. diyip gozumun onundeki ayagina bir opucuk kondurdum. Irkildi ama cekmedi ayaklarini…

-babama benziyorsun cidden…

-ama o degilim

-degil misin gercekten… onun gibi bizden sıkılınca gitmeyecegini nerden bilelim…

-deneyip gormeden bilemezsin sanirim

-serefsiz pic

-ama denemek istiyorsun di mi? Sen de beni seviyorsun… nefretle karisik da olsa.. diye yataga tirmandim. Kollarima aldim ablami. Kurtulamadan attim yataga. Bir sure sarildim siki siki… hafif hafif agliyordu.

-neden geldin hayatimiza ya… kafam cok karisik

-seni seviyorum abla

-pic heriff ben seni sevmiyorum

Egilip dudaklarina yapistim. Ilk basta karsilik vermedi ama sonra o da yavas yavas emmeye basladi dudaklarimi

-y yalan soylemeee

-sevmiyorummm

-bacaklarindan kavrayip aldim altima. Vucudunu tisortunun ustunden ope ope sortuna kadar ilerledim. Bir cirpi da cikarip attim. Pespembe, gül kokulu amcığı çıktı ortaya…

-istemiyorum

-istemiyorsan yapmam madem diyip geri cekildim.. ama cekilirken guzelce koklayip optum

-imphh of

-istiyorsan söyle ablacim ben senin kolenim istedigini yaparim

-off hayir

-emin misin?

-…

-bence degilsin diyip yumuldum amina. Dillemiyor resmen oranin tadini cikariyordum istahla..

-off ahhh ayhh isti- istiyorumm galibaa.

On dakika boyunca yaladim amini, bir kerr kasila kasila fiskirtti suratima… islak suratimi silmeden bacaklarini yalaya yalaya ilk gun hayran oldugum ayaklarina ciktim. Bildigin ayi gibi ayak tabanlarini boydan boya yalamaya basladim..

-pis orasiii yapma butun gun ayakkabinin icindeydi kokuyo

-cennet gibi kokuyorrr

-sapikkk

-senin sapiginn diyip yumuldum tekrar.

Sonra yavastan ustune ciktim… sikimi islanmis amcigina dayadim ama ittirmedim.

-beni seviyor musun ablacim?

-hayir sevmiyorum.

Basini ittirip soktum… gozleri fal tasi gibi acildi -ohaahhhah

-hala mi sevmiyorsun?

-h- oha ohaaa -haayyir sevmiyorum

Sikimi soktum yarisina kadar, ablamdan daha iyi aliyordu ama yine de daracikti…

-sevmiyorsun di mi hala?

-yokkk

Son bir gucle dipledim amina

-hala sevmiyorsun sanirim

-hayir s- ssevmiyorummm ahh oha ya ahh

Tamam madem sevmedin beni cikiyorum

Bacaklarini kitledi hemen arkamda

-durrr

-sevmiyorsun ama beni

-seversem beni terk edersin

-ben baban degilim ben kenanim senin kardesinim ve seni seviyorum diyip optum dudaklarindan

-cikmaaa cikma…. seviyorum orospu cocugu oldu mu seni seviyorummm cok seviyorummm nefret etmeye calistim ama edemedimmm

Oh be diye basladim git gele

-sik beni ahh bosalcam tekrarr ohhh ilk defa ust uste bosalcamm

-sevgilin sikemiyor muydu boyle..

-sikiyordu ama boylr olmuyoduuu. Siki kocamandi ama seninki gibi titretmiyordu

-cunku dedim gitgeli hizlandirarak -o seni sevmiyordu o ben degildi

-ahhhhh ayhhh ohhhj

Ablam sert sikilmekten zevk almiyordu demek ki.. sevgilisini kaybetmemek icin dayaniyordu sadece… vurmadan operek oksayarak koklayarak sevkatle sikmeye basladim ablacigimi

-ablamm askimm

-k- kenannn

Arkasina cevirip domalttim. Alisikti sikilmeye hemen ustaca domaldi. Kalcalirini kavrayip saplata saplata sikmeye basladim

-kimim benn

-kenann

-kimim soyle

-askimsinn serefisz

-kimimm

-ya off oha bosalcammm

-kimimmm

-kardesimmsinnn canimmmm kardesimmm diye diye gozleri kayarak bosalmaya basladi tekrar. Yattim geriye kucagimda belinden tutup ziplattim. Bir sure sonra kontrolu kendi eline aldi. Sikim bir gorunuyor bir de amciginda kayboluyordu. Gotu alisik oldugu icin bir ande tek seferde beni cikarip gotune aldi.

  • AĞĞHH ISTE BU

-ZIPLA YILDIZIM ZIPLA KARIMMM

-ASKIMMM KARDESIMMM

Bir sure de gotunu siktim ablacigimin sonra onunu donup memelerini verdi agzima… yavas yavas zipliyor, memelerini koklata koklata siktiriyordu kendini.

-seni seviyorum ablacim

-ben ben de seni seviyorum kardesimmm

-artik seninim sen de benimsinnn

-s- seninimmm

-oh iste bu aminakoyimm

-seninim artik yavsak… sikip atarsin artik beni..

-sacmalamaa

-sikip atmayacak misin beni amacin o degil miydi..?

-aslaaa bu aileye asla ihanet etmeyecem asla diyip kavradim belinden..

Assagidan lokomotif gibi vurmaya basladim ritimle

-ahh ahah ahhh aYh AyH AYHHH AYHHH

-sana kanitliycamm

-nasill

-icine bi bebek koyucammm bebegimizi buyuturken anlarsin seni sikip atiyor muyum kocan mi oluyorumm

-kenan sacmalama ayhh

-istemiyor musun?

-b bilmiyorummm hic dusunmedim

-eminim sana benzer cok guzel olur ablam gibii

-serefsizz.. asya ablam nolcakk

-asya ablan suan uyuyor, karninda muhtemelen bebegim buyuyordurr

-ohaa serefsizzz

-kardes yapmayalim mi o bebege

-off ayh

-yapmayalim mi?

-yapalimmmm bebek yapalimmm askimmm pes ettim inandim sanaa bosalll

Iyice kendime cekip yapistim kulagina

-guzel bebekler dogur yildizimmm diye fisildayip doldurmaya basladim icine

Sikimi saplamistim sonuna kadar… ikimiz de kopek gibi kasiliyorduk..

-ayhh bitmiyo bu neee

-askimm bitmez hic hepinize yetmesi lazimmm

-orkideyi de siktin mi?

-henuz degil..

-picccc

-ahh dur bitiyorrr

-kesin hamile kaldim ya bu neee

-kalmadiysan da yarina kadar net kalacaksin guzel ablam diyip yapistim dudaklarina

Yataga uzandik gozleri sasskin ve doluydu

Alnini optum

-naptin nasil yaptin bana bunu

-asik olduk birbirimize… bizim kaderimiz bu… aileyiz bizz

-aileyiz diyip yapisti dudaklarima

-bizi terk etme kenan

-asla terk etmiyorum guzel ablam benimm… diyip purussuz karnini oksadim… dusunucek cok seyimiz varr

Ablam gulumseyip kapadi gozlerini. Seytanimi ele gecirmis sikmistim sonunda. Karninda guzel bir bebek olacakti yakinda. Saclarini koklaya koklaya daldim uykuya..

Bir Aile Olmak 8 (ARC 2: ŞEYTAN)

O sabah asya ablamla iki kez daha korunmasız seks yaptık. İlişkimiz hakkında konuştuk durduk. Ablam onunla kalmamı çok istiyordu. Ben de bunu istiyordum tabii ama durum biraz karmaşıktı. En kötü git gellerle bir ilişki yaşardık ama ailemiz için bir çözüm bulacaktık. Eve dönerken uygun bir zamanda kardeşlerimizi şoka sokacak da olsa ilişkimizi açıklamaktan konuştuk…

Eve döndüğümüzde garip bir manzara karşıladı bizi. Kapıdan bile ağlama sesleri, burun çekme sesleri geliyordu. Asya ablam bunu anlayınca koşar gibi girdi içeri. Yıldız salondaki kanepeye oturmuş ağlıyor… orkide de yere oturmuş ellerini tutup onu teselli ediyordu.

-Nollduu? Diye endişeyle yanlarına çöktü ablam.

Ne olduğunu hemen fark ettik. Yıldızın dudağı patlaktı ve yanağında sağlam bi morluk vardi.

-hiiihhh! Yildizzz o orospu cocugu mu yaptii?

Yildiz bir sey demeden aglamaya devam etti.

-ah yildizz ya noldu anlatt?

-ya abla off yok bi seyy

-nasi yok sicarim senin agzina karismayacaz dedik de o kadar degill

-off ya dun beraber bi mekana gittik cocugun biri flortlesti benle ben de kiskansin istedim az cocugu da beni de dovduu

-serefsiz pic seni kac defa aldatti simdi mi onemliymis

-ya konu o degill

-konu o

-of abla bilmiyorum

Aglanmaya ve teselliye bir sure devam ettiler Sonra bir anda buyuk bir arabanin sesi geldi disardan. Hepsi ayaklandi. – francis geldiii diye yanimiza kostu orkide.

Yildiz hirkasini giyip disari cikmaya yeltendi.

-sacmalama yildizz disari gondermiyorum seni

-abla dur konuscaz o ozur dilemeye gelmistir ofkesi gecince

-ozur dilese ne olcak yildiz sicarim bitti sizin iliskiniz konusturma beni…

-orkide iceri git diye laf atti yildiz.

-ama abla…

-iceri dedimm

-off tamam diye tin tin odasina gitti orkide

-ne oldu niye kovdun kizi? Diye sorguladi ablam

-gidip onunla konusucam ve barisicaz abla biz cok sey atlattik boyle bitmez

-nasil bitmez ya manyak misin sen hasta misin yildiz herif seni aldatiyor dovuyor daha ne yapacak manyak misinn

-seviyorum ben onu

-sevgini siktirtme bana hastalikli bu iliski hasta misin ya?

-hastalikli olan ben miyim? Diye cikisti yildiz ama sesini alcaltmisti. -kardesiyle sikisen kiz diyo bunu

Ablam dondu kaldi. Saskinlikla bakti suratima.

-sesiniz gelmiyor mu saniyosunuz ya, kaoiya geldim duydum inlemeleri, sana yatagina alma su pici dedim, boyle sıkıştırır iste seni taciz eder dedimm

-kapa ceneni diye cikisti asya. -o beni taciz falan etmedi. Ben baslatttim ben benimle yatsin diye ugrastim..

-sacmalama abla ya… neden?

Ablam gozlerini bana dikti… -cunku ona asigim oldu mu?

-off sacmalama

-sacmalamiyorum. Hayatimda ilk kez asik oldum ve sevildigimi hissediyorum.sirf kardesiz diye bunu cope atmiycam.

-Aman ne bok yerseniz yeyinn

Kapiya yurudu sakince. Francis ibnesi cidden kapiya kadar gelmisti. O ana kadar hicbir sey soylememistim ama sinirim gecileli cok olmustu. Gidip ablamin yanindan gectim. Kapiyi acip, bir sey soylemek icin hazirlanan francise yumruk yagdirmaya basladim. Saskinlikla verandaya dogru dustu. Uzerine cikip yumruklamaya basladim. Ablamlarin ikisi de ciglik cigliga ustume atilip beni geri cekmeye calistilar. O ara da francis elimden kacti ama tekrar yakalayip ensesinden kavradim, tekmeleye tekmeleye bahcenin onundeki arabasina kadar surundurdum. Ablamlar durdurmaya calisiyor ama gucleri yetmiyordu tabi. Arabasinin kapisini actim ve arabaya dogru carptim ibneyi. Bir sey dememistim ama almasi gerekn mesaji almisti. Zaten anlasabilcegimiz ortak bi dil yoktu.

Herif olumden kacar gibi surmeye basladi arabayi.

-napiyorsun yaa aptal orospu cocuu!! Diye cikisti yildiz bana

Ablam yildizin agzina tokadi cakti. -kardesine bir laf daha edersen sicarim sana. Seni korudu aptal kasar

-ablacim niye yaptin oturup konussaydik ben sen turist vizelisin bu kavgadan dolayi mevzuyu uzatip seni sinir disi bile edebilirler keske yapmasaydin…

-ya nasil yaparsin aptalll! O benim sevgilim.

-Yildizzz beni delirtme senin o gavat sevgilin yuzunden kardesim ulkeyi terk ederse yeminle yaktim sizi

-ya abla sus ya offf. Neden yaptin aptal kenan? Bu ne cüret yaaa

-eh, dedim sinirle. -yeter. Bir yere kadar karismayacaktim da seni dovdurecek kullandiracak degilim

-sen kim oluyosun ya pardon?

-kardesinim ben senin

-gorduk senin kardesligini geldin ablami tacizler orkideyi tacizler beni de mi sikmek istiyorsun derdin o mu?

-asya abla iceri gecer misin orkide cok korktu.

Ablam itiraz edecekti ama bakislarimi gorunce tamam diyip kacti iceriye.

-yildiz abla…

-bana abla deme sen yabancisin sen bize ait degilsin bizden degilsinnnn

-tamam peki yildiz… seni rahatsiz etmek icin gelmedim buraya. Diger ikisi icin duydugum meraki duyarak geldim. Ailemi gormeye geldim. Tek istedigim buydu. Sana ve secimlerine karisacak degilim ama sana kimse zarar veremez

-sen kimsin ya ne bu ozguven nefret ediyorum senden bana ne hadle karisirsin?

-cunku seni seviyorum… sen beni sevmesen de seviyorum seni. Hem ablam olarak hem ailem olarak hem de tipki asyayi sevdigim gibi romantik olarak… bu sana igrenc geldiyse sorun yok. Inan sikimde bile degil. Seni taciz edecek halimde yok. Istedigin kisiyle sevgili olursun istediginle evlenirsin istediginle sevisirsin. Ama artik yeter sana zarar veremezler. Ben varken olmaz.

Yildiz ablam sozlerim karsinda donup kalmisti, saskinlik ve kinle bakiyordu suratima.

-bok herifin tekisin dedi goz yaslari akarken

-oyleyim belki de ama kararim kesin. Francise soyle bir kez daha sana yaklasirsa bu sefer kafasini camdan sokarim yuzunun derisi arabada kalir okey mi?

Ablam ofkeyle ayagini yere vurup bir kufur savurarak girdi iceri.

O gece orkideyi sakinlestirmek icin odasinda oturdum saatlerce. Yildiz odasina kapanip bir daha cikmadi.

Gecenin ilerleyen saatlerinde ses yalitimi iyi dye ebevyn banyosunda asya ablami sikerken, gunun tadinin kacik olmadigi tek seferdi. Ablam biraz dalgindi ama bebek yapmak icin bol bol ice bosalmaya ihtiyac vardi. Biri kucagimda biri de dusa kabinde domaltarak olmak uzere iki kere daha bosaldim icine. Ikimiz de ses cikarmamak icin bol bol kapiyorduk cenemizi…

Ertesi gunun getirecegi karmasadan habersiz daldik uykuyaa