Canım Ablam 4. Bölüm

Kafasını tamam anlamında sallamıştı. Hızlı adımlarla motora yürüdük ve hızlıca bindik. Kafamda bir sürü soru işareti ve kararsızlık ile arkamda ablamla karanlığa doğru hızla sürmeye başladım.

Yol kısa olmasına rağmen bitmeyecekmiş gibi hissettiriyordu. Ben gittikçe yol uzuyor gözlerim yola dalıyordu. Yıllar kadar uzun gelen bir süreden sonra eve yaklaşmıştık. Madem bu gece dertleşecektik sınır yoktu. Tekelde durdum ve en kaliteli içkilerden iki üç şişe aldım, yanına bolca bira almayı da ihmal etmedim. Ablam poşettekileri görünce, “Bunları kim içecek hayvan herif?” diyip ufak bir kahkaha atmıştı. Artık eve gitmek istiyordum, gerçi akşam yemeği de yapmak zorundaydık çünkü ikimiz de kurt gibi açtık. Daha fazla zaman kaybetmeden motora yeniden bindik ve eve doğru yollandık. Yaklaşık 4-5 dakika sonra eve varmıştık. Motoru otoparka park ettim ve ablamla beraber yavaş adımlarla merdivenleri çıkmaya başladık. Artık biz mi çok geç kaldık yoksa Alara mı çok erken gelmişti bilmiyorum ama kapının önündeki merdivene oturmuş yere bakıyordu. Geldiğimizi görünce kalktı ve ablama ani bir hareketle sarıldı.

(A = Alara, Y = Ben, E = Ablam)

A: Nerede kaldınız merak ettim kaç kere aradım açmadınız?!

E: Kusura bakma canım hiç saate bakmadık bugün farkında değilim kaç olduğundan.

Alara birden bana döndü.

A: Eee Yiğit Bey nasılsınız? Canımın içi ile gezmişsiniz bütün gün.

Kulağıma yaklaştı ve garip bir tonda, “Elif’i seviyor musun? Eğer seviyorsan doğru yoldasın.” dedi ve ufak bir gülücük atıp ablamın arkasından eve girdi. Evet ablamı seviyorum, sonuçta o ablam. Her ne kadar beraber büyümemiş olsak da o benim ablam. İyi de burada sevmek hangi manada. Yoksa ablam benden… Yok artık o kadar da değil yahu neler düşünüyorum böyle, o benim ablam; ama üvey… Düşünceler kafamda dönerken ablamın dürtmesi ile kendime geldim.

E: E hadi geçmeyecek misin içeri kapıda mı duracaksın?

Y: Ha? Evet pardon dalmışım.

E: Şu dalmaların arttı senin de bir şey varsa içinde söyle.,

Y: Yok yok normal böyle şeyler.

İçeri girdim ve direkt mutfağa gittim. Saat iyice ilerlemiş midem iyice guruldamaya başlamıştı. Elime ne geçtiyse pişirmeye başladım. Ablamlar ise salonda sohbet ediyor, arada fısıldaşıyorlar sonra da kıkırdıyorlardı. Toplum içinde kulaktan kulağa konuşulmaz diye konuşmaya dahil olacakken Alara benden önce davrandı.

A: Yiğit efendi ne yaptınız bugün Elif’le?

Y: Sabahtan kahvaltı yapmak için dışarı çıktık, sonra bowlinge kaptırmışız kendimizi sen bizi arayana kadar bowling oynuyorduk.

A: Hımm anladım. Yani hiç kek falan yemediniz yani.

Ne? Bunu ablam mı söyledi ona? İyi de ne alaka? Bakışlarımı ablama çevirdim. Hafifçe Alara’nın koluna vuruyor utancından kafasını kaldıramıyordu. Bir şey demeden Alara ikinci bombayı patlattı.

A: Ne oldu Elif ya kötü bir şey mi bu? Siz ikiniz birbirinize bu kadar yakışırsanız insanlar tabi öyle zanneder.

Alara’nın gözlerine baktım. Gözleri gülümsemekten kısılmıştı. Fakat bu bakışlar mutluluk değildi, aksine bir yırtıcılık barındırıyordu. Ablamla benim unutmak istediğim şeyleri bilerek hatırlatıyor, yaramıza tuz basıyordu. Bu şeyleri kendisi bilemezdi hayır, ablam mı söylemişti. Aptal biri değilim, eğer bu yaşananlar başka biri ile olsaydı kesinlikle benden hoşlanıyor derdim; ama o biri ablamdı. Ortamdaki sessizliği bozup bozmamak arasında kalmıştım. Bozmamak en iyisiydi, yemeği yapmaya devam ettim. Arkamdan ablamın Alara’ya kızdığını duyabiliyordum. Fısıldıyor olsa bile sesi tam olarak gelmese de biraz geliyordu. Yemek olmak üzereydi tabakları çıkardım ve sofraya servis açtım. Tekelden aldığım şarabı açtım ve 3 bardağa doldurdum. Yemekte içmeye başlamak en iyisiydi, hepimizin gevşemeye ihtiyacı vardı. Yemekler hazırdı Alara, ben ve ablam oturup yemeye başladık. Kimseden çıt çıkmıyordu. Hepimiz hızlıca yemeğimizi bitirmiştik, daha sofradan kalkmadan şarabın büyük bölümünü bitirmiştik. Masayı topladık ortamı hazırladık derken 1.5 saat geçmişti. Cam kapama balkonda kurulmuştuk, hava bu ortam için çok idealdi. İçmeye şaraptan başlamıştık ama baymıştı bu yüzden viskiye geçtik. İlk saat muhabbetimiz normaldi, havadan sudan konuşulmuş hasret giderilmişti. Gerçi anlamadığım sebepten dolayı Alara sürekli benle uğraşıyordu. Zaten Alara’yı çok tanıdığım da söylenemezdi. Her içki ortamında olduğu gibi kısa bir sessizlik çöktü. Herkes düşüncelerine daldı. Ben ablam hakkında düşünüyordum, önce geçmişimiz tanışmamış gelmişti aklıma. Ne kadar da yabancıydık o zamanlar, şimdi ise burada bulunuyoruz. Gözüm yaşarmıştı biraz. Kafam iyice dumanlanmıştı düzgün düşünemiyordum. Aklıma yavaşça ablamın yeni halleri belirmeye başladı. Önce aklıma göğüsleri gelmişti. O güzel vücuduna çok yakışan memeleri ablamın çekiciliğini ikiye, üçe hayır hatta ona katlıyordu. Bugün sırtımdaki hissi çok güzeldi, keşke yeniden yaşayabilsem. Ne biçim insanım ben diye düşündüm ve kendi kendime çok kısa şekilde güldüm. Ablam fark etmiş olacak ki sordu:

E: Noldu neden güldün?

Kafamı kaldırınca gözyaşlarımı görmüştü. Biraz telaşlanmış gibiydi. o da duygularını daha çiğ ve içten gösteriyordu. İkimizin de kafası dumanlıydı. Alara kafasını kaldırdı ve kısığa yakın bir ses tonuyla ayrıldığı sevgilisini anlatmaya başladı. Başta duygusal başlamıştı ama sonlara doğru biraz daha şakayla karışık bir hal almıştı. Bu hali sevmiştim, laubalilik tam ölçüsündeydi. Uzun konuşmasını bitirdi, içeceğini tekledi ve birden gözlerinin içinde yeniden o bakış belirdi.

A: Benim eski iyiydi hoştu ama iyi sikemiyordu.

Birden ablamla kafamızı döndürdük. Acaba kafamız o kadar dumanlıydı ki yanlış mı duymuştuk? Yo hayır gayet de öyle söyledi.

Y: Duymadım da yeniden söyler misin?

A: Gayet de duydunuz iyi sikemiyordu erkeğim diye geçiniyordu. Sen öyle değilsin demi Yiğit öyle bir problemin yoktur umarım. Erkeğim diye geziniyorsun sonuçta.

Y: Bilmiyorum ki şu ana kadar öyle bir şikayet almadım.

Kafam aşırı dumanlanmıştı. Her şeye otomatik cevap veriyor korkmuyordum. Ablam ise kafasını gömmüş, utanmıştı. Alara birden kalktı ve uyumaya gittiğini söyledi. 3-4 dakika boyunca ablamla tek kelime etmeden oturduk. İyice uyku bastırmıştı gözlerimi açık bile tutamıyordum. Yavaşça kalktım ve ablamı dürttüm. Oturduğu yerde sızmış kalmıştı. Zor da olsa uyandırmayı başardım.

Y: Abla hadi kalk uyumaya gidelim sende uyumuşsun burada bak hasta olacaksın.

E: Yürüyebilecek gibi değilim bırak uyuyayım.

Y: Sen yürümezsen bende seni taşırım.

E: Ne?

Ablamı birden sırtladım ve odasına doğru götürmeye başladım. Her adımda sarsılıyordum ama bir şekilde ablamın odasına geldim. Işığı açtığım anda yatakta yatan kişiyi fark ettim. Alara bulduğu en yakın yatağa yatmıştı, pek kalkacak gibi de değildi. Yapacak bir şey yok ablamı benim yatağa götürmem lazımdı. Yürürken sırtıma değen göğüsleri bu sefer sertti. Sütyenlerden nefret ediyorum diye homurdanırken odamın ışığını açtım ve ablamı yavaşça yatağa yatırdım. Bana da yatacak yer kalmamıştı, en azından koltuklar rahattı derken ablam uyanmıştı. Gözlerini dahi açamıyordu.

E: Nereye gidiyorsun?

Y: Koltukta yatacağım yer kalmadı.

Ablam yana kaydı ve elini yatağa koydu.

E: Bu yatak büyük gel boşuna sırtın ağrımasın.

Y: Yok abla sen rahatça yat.

Kolumdan sertçe tuttu ve beni kendine doğru çekti.

E: Ablaya karşı gelinmez hadi gel yat.

Ablamın yanına uzandım ve uykuya dalmak üzereydim ki sürekli hareket eden ablam yüzünden uyuyamadım.

Y: N’oldu ya niye kıpraşıp duruyorsun?

E: Şey… Rahatsız oldum da o yüzden.

Y: Ne rahatsız etti söyle, rahatça uyumak istiyorum.

E: Sütyenim… Çıkarmam lazım yardım eder misin?

Artık iyice hayat bana bir şaka gibi gelmeye başladı. Kocaman bir şaka.

Y: Edeyim.

Çok başarısız bir şekilde ablama yardım ettim ve dönüp uyumaya çalıştım. Kafam hem dumanlı hem de patlayacak gibiydi. Seneler gibi geçen dakikaların ardından zorla uyuyakaldım.

YAZAR NOTU: Sonraki bölümde güzel olaylar olacak bugün geç geldi kusura bakmayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir