Bir Orta Dünya Hikayes 11 – Nordon Direnişi (Sona Doğru)

Ne kadar hazırlık yaparsak yapalım, hep yeterince hazır olmadığımızı düşünüyorduk. Ne kadar gizlice çalışmaya çalışsak da, yeterince gizli olamadığımız görüyorduk. Muhafızların her gün beklenmedik günlük hareketleri, Nordon’daki Ostronlu köylülere güvenemememiz hazırlıklarımızın ne kadarını bildikleri konusunda şüphelerimizi artırıyordu. Çiftçi olarak senelik hareket ediyor ve senelik düşünüyorduk. O yüzden bu hasat mevsimi ile birlikte bu işi bitirmemiz gerekiyordu.

Kılıçların dağıtımını bitirmiştik. Bazılarını ben kendim direkt, bazılarını da tanışıp güvendiğim köylüler aracılığıyla dağıtmıştım. Her erkeğe birer kılıç yetmese de, çoğuna yetmişti. Başlangıçta Olben ok ile çalışmanın zorluklarından dolayı okçuluğa soğuk baksa da, kılıç sayımızın yetersizliğinden oklu takviye kuvvet oluşturmamıza sıcak bakmaya başladı. Ok işinin sadece eğitim kısmı değil, yay ve ok yapma problemi de ortaya çıkmıştı. Çocukken Sudron’da klanın büyüklerine ok ve yay yapmada yardım ettiğim için, ok ve yay yapmanın inceliklerini görmüştüm. Yay yapılabilecek ağaç ayrı, ok yapılabilecek ağaçlar ayrı idi. Ayrıca hem yayın, hem de okun şekillendirilmesi zaman ve emek istiyordu. En önemlisi, okun ucuna takılan metal parça bizde yoktu. Bunun için de elimizde ne kadar çivi varsa, ikiye üçe bölerek ve çekiçle uçlarını şekillendirerek ok ucu yaptık. Ok, yay ve ok ucu yapma çalışmalarımız gece yarılarına kadar sürüyordu. Bu işi değişik evlerde, değişik köylerde yaptırdık. Ok yapmak için uygun ağaç sürgünü bulmak pek zor olmuyordu. Yay için de uygun ağaç dalı da kolay bulunuyordu. Ama ok ucu yapmak için çivi parçalarımız kısıtlıydı. O yüzden bulabildiğimiz kadarıyla metal uç yapıp ok ucuna çaktık. Artık geceleri sikişmekten çok ok yapımı ile uğraşıyorduk.

Her zamanki gibi gittiğim köyde gündüz tarlalarda çalışmalarına yardım ettikten sonra, akşam eve dönüşte ok yapacağımız ağaç sürgünlerini topluyorduk. Ok yapımı biraz meşakkatli bir iş olunca, birkaç aile bir evde toplandığımız da oluyordu. Akşam yemeğini yerken hem biraz güç topluyorduk, hem de günün yorgunluğunu atıyorduk. Daha sonra normalde gece fazla geç saate kalmamak için hemen ok yapımı için çalışmaya başlıyorduk. Gittiğim o akşamki evde, evin erkeği işe başlamadan önce isterse kızıyla, isterse de kadınıyla seks yapabileceğimi söyledi. Bu arada orada iki başka evden, birer oğlu ve birer kızı olan çift de vardı. Bunu söyleyince ben hem utandım, hem de başkalarının yanında sikişmekten çekindim. Aslında bana gösterilen saygının, böyle seks delisi görünerek yok olmasını da istemiyordum bir taraftan. “Ben tercih yapamam böyle. Birinizi seçmek istemiyorum. Hem ben yaparken siz de bakmayın öyle. Madem istediniz, hep beraber yapalım.” diye öneride bulundum. Özellikle genç erkek ve kızlar bu önerime heyecanla karşılık verdiler ama büyüklerinin tepkisini beklediler. Misafir kadınlardan birisi, “Ben varım” dedi önce. Diğerleri de ona katıldılar, sanki birisinin onlara öncülük etmesi gerekiyormuş gibi. Herkesten önce, misafir genç erkeklerden birisi ev sahibi genç kıza yanaştı. Sanırım önceden de aralarında bir yakınlaşma vardı. O yüzden genç kız gülümseyerek ve utanarak karşılık verdi genç erkeğe. Onlar sevişmek üzere birbirleriyle yakınlaşmaya başlayınca ortamı kızıştırmak için, “Hadi ne duruyorsunuz, biz de başlayalım” dedim. Böyle söyleyince misafir genç kız utanarak yanıma geldi ve bana sarıldı. Diğer kadın ve erkekler de yavaşça eşleştiler. Herkes önce eşini sanki tartıyordu önce, ufak ve masum dokunuşlarla başladı. Benim genç kızı herkesin önünde ve herkesten önce çırılçıplak soymam, herkesin dikkatini yanındaki eşinden ziyade bize yönelmesine yolaçtı. Ben de genç kızı soyduktan hemen sonra, kendim soyundum. Bizden sonra, iki genç çift soyundular ve diğerleri biraz yavaştan alsalar da onlar da soyundu. Böylece hepsi mükemmel vücuda sahip olmasalar da çıplak genç ve orta yaşlı çiftler evin içinde doluşmuştuk. Herkes sanki bir diğerini bekliyordu harekete geçmek için. Ben genç kızı yere yatırdım ve önce boynundan başlayarak onu öpmeye başladım. Genç kız ilk defa seviştiği için ellerini nereye koyacağını bilemiyor halde heyecanlıydı. Memelerini öpmem okşamam onun hoşuna gidiyordu. Arada bir başımı kaldırdığımda, herkesin göz ucuyla bizi izlediğini hissediyordum. Daha sonra göbeğini öperek daha aşağılara genç kızın körpe kıllı amına doğru indiğimde artık herkes yanındakiyle ilgilenmek yerine bana bakar olmuştu. Genç kızın amını yalarken başımı kaldırıp, “Korkmayın siz de yalayın, am o kadar da pis değildir” dedim. Bunun üzerine, bakir olduğunu düşündüğüm misafir genç erkek ev sahibi kadının amına yumuldu hemen. Amı yalanan kadınların inlemeleri birbirine karışıyordu. Orta yaşlı erkekler ise biraz çekinerek, biraz da utanarak yalıyordu eşlerinin amını. Hoşuna gitmeyen kadın ve genç kız yok gibiydi. Genç kızın amını iyice ıslattıktan sonra doğruldum ve “Şimdi sıra sizde hanımlar” dedim. Ne demek istediğimi anlamadılar önce. Genç kızın ağzına doğru götürünce sikimi, diğer kadınlar ve kızlar da anladılar. Genç kız sikimi ağzına almakta çekindi. “Ben senin amını yalarken bu kadar tiksinmedim. Ne var bunda” dedim. Kız bu sözüm üzerine biraz biraz sikimi emmeye başladı. Sanki bizi izliyorlarmış gibi, diğer çiftler de aynı şeyi yapmaya başladılar. Kadınlardan bazıları güzel sik emerken, bazıları çok ürkek ve çekingen emiyorlardı siki. Benim genç kız yeterince fazla alamıyordu sikimi ağzına. Bunu pek sorun etmedim, onun saçlarını okşayarak teşvik ettim. Sonra yeterince sikimi emdiğini düşündüğüm bir anda sikimi onun ağzından çıkardım ve onun tekrar yere uzanmasını sağladım. Sikimi tutarak yavaşça amına girdim. Genç kız tahmin ettiğim gibi bakireydi. Yavaşça girdim ve içine girerken gözlerine baktım. Genç kız ilk kez amına giren siki hissetmeye çalışıyordu. Ben de onun yüz ifadelerine ve gözlerine bakarak yavaşça gidip gelmeye başladım. Etrafıma fazla dikkatimi veremediğimden, diğerlerinin de bize baktığını fark edememiştim. Genç kızın ilk ilişkisi olduğu için yavaş yavaş gidip gelerek devam ettim. O dar amda daha fazla dayanamayıp bir süre sonra boşaldım. Menimi iyice rahmine boşalttıktan sonra sikimi çıkardım. Sikimden meni son damlasını düşürmemişti. Genç kız hemen doğrulup, amına boşaldığım sikimi tekrar emdi. Utanarak gülümsüyordu. Hoşuna gitmişti. Benden sonra, ev sahibi kadını siken misafir genç erkeklerden biri boşaldı. Daha sonra da sikişen genç çiftler boşaldılar. Ev sahibi erkeğin misafir kadınla sikişmesi ise değişik pozisyonlarda devam ediyordu. Bu arada misafir erkeğin, diğer misafir genç kızla sikişmesi de son buldu. Herkes memnun gibiydi. Artık tek sikişen çift, ev sahibi erkekle misafir kadın kalmıştı. Hepimiz onların sesli ve sert, şekilden şekile giren sikişmelerini izler olmuştuk. Hepimiz çıplaktık. Sonunda ev sahibi erkek boşaldı. Herkesin yüzünde rahatlamanın getirdiği bir gülümseme vardı. Sonra teker teker giyindik ve ok yapımına başladık.

Bir başka misafir olduğum köyde, gece çocukları ölmüş orta yaşlı bir çiftin evinde konakladım. Nedense onlarda kalmam için çok ısrar ettiler. O köyde o gün işim bitmişti aslında. Akşam karanlığına kalınca mecburen geceyi de orada geçirecektim. Akşam evde konuşurken tabii ki konu her zamanki gibi sekse geldi. Kadın sohbet esnasında “Aynı anda ikinizle birden yapmak istiyorum” dedi. “Sırayla ikimiz de girince senin için daha sürekli bir seks olur değil mi” diye karşılık verdim. “Hayır, onu demek istemedim. İkiniz de aynı anda. Biriniz büzükten, biriniz yarıktan” diye açıkladı. Şaşırdım, Nordon tabularına göre arkadan yapınca çocukların öleceği inancını hatırlatarak “Şey.. büzükten yapınca çocuklarınız ölmez mi?” dedim. Adam, “Zaten öldüler. Demek ki değişen bir şey olmuyormuş” diye katıldı sohbete. Kadın gülümseyerek bana “Daha önce hiç büzükten yapmadım deme” diyerek imalı bir şekilde devam ettirdi. “Şeyyy.. evet.. yaptım” diye itiraf ettim. Kadın da, “Çocukların halen sağ olduğuna göre, çocuklar ölecek diye bir şey yok” diye Nordon tabusunu inkar ettiğini açıkladı. İlk kez arkadan yaptığını itiraf eden ve arkadan yapmak istediğini söyleyen kadınla karşılaşmıştım. Sanki hiç bilmiyormuş gibi “Peki acımıyor mu” diye sordum. “Sen yaptığın kadınlara sormadın mı” diyerek beni sıkıştırdı. “Açıkça soramadım. Sanki benim için yapıyorlarmış gibilerdi” diye yanıtladım. “Evet, hep öyle olur. Ama yapmadan da sevip sevmeyeceğini bilemezsin. Bir de her şeyin ilki zordur.” dedi kadın da. Sohbetle birbirimize yakınlaşıp daha güven duyduk. Sonra beraber yatağa gidip soyunduk. İlk kez bir erkekle beraber soyunuyordum. Birbirimize baktık ve gülümsedik. Biz bu sefer sanki birer figüran, kadın başrol idi. O yüzden kadına başrolünün hakkını verecektik. Hepimiz de soyunduktan sonra iki erkek, kadına iki taraftan yaklaştık ve birer memesini avuçlarken yanaklarından öptük. Kadın bir ona bir de bana dönerek dudaktan öpüşüyordu. Ben elimi yavaşça aşağıya kaydırıp amını okşamaya başladım. Kadın da iki eliyle de iki taraftan bizim siklerimizi kavradı ve okşamaya başladı. Sonra kadın yere çömeldi ve sırayla siklerimizi emmeye başladı. Sanırım bu konuda tecrübeliydi. Erkek, kadınının benim sikimi emerken gururla bakıyordu ona. Siklerimiz onun tükürükleriyle iyice ıslanmıştı. Kadın biraz daha siklerimizi emdikten sonra ayağa kalktı ve ben de hemen onun arkasına geçtim. Kadın erkeğiyle öpüşürken, ben de sikimi kalçasının arasına doğrultmaya çalışıyordum. Kadın bana dönerek, “Sen de iyi götçüymüşsün. Hemen götten başlayacaksın galiba” diye gülümsedi. “Evet, merak ettim büzük götünü” dedim. “Dur bari, yatağın önüne eğileyim” dedi. Loş ışıkta göt deliğini tam görmek mümkün değildi ama biraz kara bir deliğe benziyordu. Tükürüğümle göt deliğini ıslatıp, yavaşça sikimi ittim. Daha önce denediğim göt deliklerine göre daha yumuşak ve daha rahat bir şekilde girdi. Sikim büzükten kurtulduktan sonra sanki bir boşluğa düşüyordu. Ama yine de zevkliydi. Fazla sertleşmeden gidip gelmeye başladım. Bu arada bizi izleyen erkek sıkılmaya başlamıştı. O yüzden kadına, “İstersen sen üstüme çık” dedim. Ayağa kalkıp, yatağın kenarına oturarak yattım. Kadın sikimi tutarak götünün üstüne oturdu yavaşça. Kadın arkasına yaslandı ve neredeyse bütün vücudumu kapatmış oldu. Sikim götünün içinde sabit duruyordu. Adam yavaşça eğilerek kadının amına girdi ve o da kadına doğru eğildi. Kadın aramızda tost olmuştu. Ben hareket edemiyordum. Kadının kokusu üzerime sinmişti. Erkek kadının üzerinde gidip geldikçe kadın hareket ediyor, onun etkisiyle de ben hareket ediyordum. Sikimi götünde git gel yapamıyordum, ancak erkeğin abanmalarıyla titriyordu içinde. Kadın sesli olarak inliyordu. Çok zevk aldığı belliydi. Erkek git-gellerini giderek sertleştirdi, dolayısıyla benim sikim de kadının götü içinde o derece sert titremeye başladı. Erkek boşaldığında ben hala boşalmaktan uzaktım. Erkek boşalıp kadının üzerinden kalktıktan sonra kadın sikimin üzerinde inip kalkmaya başladı. Erkek de bizi gururla izliyordu. Bir süre sonra boşaldım. Kadın kalkarken bana teşekkür etti, “Tahmin ettiğim kadar güzeldi”. İki erkek birbirimize değmeden kadını aynı anda sikmiştik. Biz de en az kadın kadar zevk almıştık. Tabii bu gece yaşananları, Nordon henüz hazır olmadığı için kimseye anlatmadık.

HAZIRLIKLAR DEVAM EDİYOR

Maren ve Arten’e artık fazla yardım edemiyordum. Erkeksiz bir şekilde tarlada çalışmak zordu. Gerçi ben gelmeden önceki sene iki kadın, erkeksiz işleri becermişlerdi. Ama şimdi iki tane de çocuk vardı. Çalı yarası ve kemiği iyileştikten sonra tekrar dağa gitti. Gittiği gün ben çoğu zamanki gibi evde değildim. Maren ve Arten, Çalı’nın çok minnettar olarak ayrıldığını, kalması için ısrar ettikleri halde kalmadığını anlattılar. Çalı gittiğinde bile ağzından bir tane düzgün kelime çıkmamış. Yine de bizim anlattıklarımızı anlıyordu. Komşulara Maren ve Arten’in yetişemediği işlere yardımcı olmalarını söylemiştim. Nordon’da yardımlaşma hiç olmadığı kadar daha fazlaydı. Benim yokluğumu komşular hissettirmemeye çalışıyorlardı. Hem Maren’e, hem de Arten’e inanılmaz minnetardım. Bütün günlerimi ve emeğimi Nordon için harcamış olmama rağmen onlara yardım edememenin mahcubiyetini yaşıyordum. Aklım bir yandan hep onlardaydı. Maren’e saygım ve hayranlığım hep olmakla birlikte, duygusal açıdan Arten’e daha çok bağlanmaya başlamıştım.

Gittiğim köylerde kılıç antremanı verimsiz geçiyordu. Gerçek kılıçlarla ne kadar savaşçı olabileceklerini kestiremiyordum. Ancak Nordonluların özgürlük ve Ostronlulardan kurtulma azimlerinin pek çok eksikliklerini gidereceğini düşünüyordum. Ok atma eğitimleri de bir o kadar başarısız gidiyordu. Gerçi aralarında, düzgün ve hedefi vurabilecek atış yapanları çıkıyordu. Savaş esnasında ne kadar aynı başarıyı gösterebilirlerdi o da muammaydı.

Olben bir yandan, ben bir yandan köylüleri eğitip planlar yaparken. Ne zaman harekete geçeceğimiz ve eş zamanlı hareketi nasıl yapacağımız konusunda şüpheler vardı aklımızda. Bu sene hasat mevsimi bitmek üzereyken harekete geçmekte kararlıydık. Biz köylüler senelik düşündüğümüz için, bu sene hasatta harekete geçemezsek bir sene daha beklememiz gerektiğini biliyorduk.

Olben’le ilk kadınların başlatması ve ilk darbeyi kadınların vurması konusunda anlaşmıştık. Çünkü, hiç bir zaman bir darbeyi kadınlardan beklemezlerdi. Buna karar verdikten sonra, eş zamanlı hareketi bütün köylerde nasıl başlatabileceğimizi düşündük.

Karşılıklı sesli düşünürken ben sordum, “Bir muhafızın en savunmasız olduğu an ne zamandır?”. Olben yanıtladı, “Tabii ki, ya sıçarken ya da sikişirken”. Karşılıklı güldük. Ama doğruydu. Gece sikişirken eş zamanlı harekete geçmek zordu, faydası da olmazdı. Bir muhafızın ne zaman sıçacağını da bilemezdik. Her köyden bir kadının kendisini gerekirse feda edip, muhafızı güneşin tam tepede olduğu zaman işve cilve ile yanına çekip sikişmeye ikna ederse o anda işini bitirebilirdi. Yakınında başka birinin olması şüphe çekeceği için bunu kadının kendisinin yapması gerekecekti. Böylece, kurduğumuz köyden köye güvenli haberleşme ağıyla iki günde bütün köylere planımızın dağıldığını düşündük. Eğer henüz haber almayan köyler varsa yapacak bir şey yoktu. Zaten bütün kadınların ya da kızların, başarıyla muhafızların sikişme esnasında işini bitireceğinden de emin değildik. Ben artık köyden köye geçiyordum ve muhafızlar bile şaşırmıyordu beni her gün başka köyde gördüklerinde.

DİRENİŞ BAŞLIYOR

O gün sabah güneş doğduktan sonra sanki, tam tepeye çıkması yıllar almıştı. Bulunduğum köyde görevlendirdiğimiz kızı sabah evden çıkmadan her türlü ihtimale karşı uyarmıştım. Kendisi gönüllü olmuştu. Ostronluları sevmiyordu. Hatta nispeten masum olmalarına rağmen Ostronlu köylüleri de sevmiyordu. Genç kızın heyecanı ve endişesi donuk bakışlarından anlaşılıyordu ama ben daha fazla heyecanlıydım. Köydeki herkes sanki olacakları biliyordu ve o gün daha yavaş çalışıyordu herkes. Ben de kızın olduğu tarlada diğer köylülerle birlikte çalışıyordum. Arada bir herkes gibi ben de, hiç yapmadığımız halde gökyüzüne güneşe bakıyorduk. Güneş ilk defa bu kadar yavaş yükseliyordu bizce. Güneşin tam tepemize gelmek üzereyken, genç kız tarlada aramızdan ayrıldı. Muhafızı daha önce belirlediğimiz ağaç gölgesine çekecekti. Biz de uzakta muhafızın görüş alanından uzakta öğle molamızı verecektik. Dolayısıyla genç kızın ne yapmakta olduğunu göremiyor, endişe ile bekliyorduk. Ben dayanamayıp, uzaktan daire çizerek genç kıza tembihlediğimiz ağaca arkadan yaklaştım. Genç kız tuzağına düşürmüş gibiydi muhafızı. Birlikte kahkahalar atarak konuşuyorlardı. Genç kız onu incelikle tahrik ediyordu. Ne hemen amını gösteriyor, ne de memelerini elletmekten çekiniyordu. Muhafız sadece ilgiden memnun görünüyordu. En sonunda muhafız, üst zırh elbisesini çıkarmadan pantolonunu çıkardı sadece. Genç kız, allem edip kallem edip üst zırhını da çıkarttı, arkasından genç kız çırıl çıplak kalmıştı zaten. Muhafız genç kızı ağaca dayayarak ve bacaklarından tutarak ayakta sikmeye başladı. Artık istediğimiz noktaya getirmişti genç kız ama, o halde nasıl muhafızdan kurtulup kılıcı sakladığımız yerden bulup çıkarıp muhafızın işini bitirebilirdi ki. Genç kızın bunu başaramayacağını düşünmeye başlamıştım. Muhafız da bu arada anın keyfini çıkarıyor, hızlı ve sert bir şekilde genç kızın amına girip çıkıyordu. Artık benim umutlarımın kalmadığı bir anda, genç kız muhafızın boynuna eğilerek sert bir ısırık attı. Neredeyse ilk seferinde boynundaki şah damarını koparmıştı. İlkinde koparamadıysa da, ikinci kez emin olmak için tekrar ısırdı. Genç kızın ağzı kandan kıpkırmızı olmuştu. Muhafızın boynundan şiddetli kan fışkırıyordu ve neredeyse genç kızın yüzü bu kanla yıkanıyordu. Yine de muhafız kerkinmeye devam ediyordu. Genç kızın bacaklarını bırakmamıştı daha, gidip gelmeye devam ediyordu. Ölmek üzereydi ama yine de boşalmak istiyordu. İnanılmaz bir durumdu. Kendisi ölürken spermlerinin genç kızın rahminde yeni bir hayat başlatmasını umuyordu belki de. En sonunda muhafızın boynundan fışkıran kan iyice tazyikini kaybederken kendisi de genç kızın içine boşaldı ve o şekilde kendini yere koyuverdi. Genç kız da onunla birlikte ve onun üzerine yığılmıştı. Hemen yanlarına koşup, muhafızın öldüğüne iyice emin olmak istedim. Sakladığımız kılıcı çıkarıp göğsüne son kılıç darbesini de ben vurdum. Sonra kanlar içindeki genç kıza sarılıp onu teskin ettim. Genç kız hıçkırıkla ağlayarak titriyordu. Onun kanlı saçını okşayarak, sakinleşmesini bekledim. Çok geçmeden diğer köylüler yanımıza geldi. Genç kız tebrikleri alırken, artık daha gururlu bakıyordu.

Öğleden sonra köylülere hiç birşey olmamış gibi tarlada normal şekilde çalışmalarını söyledim. Bu arada önce yakın köylerden, sonrada uzaktaki köylerden pek çok muhafızın öldürüldüğü haberleri geldi. Bu arada, tam tersine pek çok kadının veya genç kızın muhafızlar tarafından öldürüldüğü ve hatta cezalandırmak için köyden başkalarının da muhafızlar tarafından öldürüldüğü haberleri gelmişti. Hangisine inanacağımızı bilemiyorduk. Belki ikisi de doğruydu. Artık ok yaydan çıkmıştı. Sonraki hamlelerimiz planlandığı gibi olacaktı.

O günün öğleden sonrasını bütün köyler sanki hiç birşey olmamış gibi normal şekilde çalışacaklardı. Ertesi gün ise tam tersine, Ostron yolu üzerindeki darboğaza yığınak ve savunma hatlarımızı kuracaktık. Tahminimiz üzerine en azından birkaç muhafız haber vermek üzere Ostron’a yola çıkmıştır. Kalan muhafızlar artık köylülere güvenemeyeceklerini düşündükleri için bir yerde toplanmışlardı. Tabii muhafızlarla ilgili haberi Olben gibi Nordon kökenli kadın muhafızlardan alıyorduk. Gelen haberlere göre muhafızlar, Ostron’dan destek gücü gelinceye kadar harekete geçmeyecekti. Bu ise bizim için güzel haberdi. Bu sırada Ostron darboğazındaki savunmamızı güçlendirebilirdik. Ostron’dan yeni askerlerin gelmesinin en az 3 gün süreceğini hesap ediyorduk. Yine de erken gelecek olurlarsa önceden haberimizin olması gerekiyordu. Bir şekilde Çalı’ya ulaşmalıydım. O bizim gözcümüz olabilirdi. Köylülere yığınak konusunda daha önce planladığımız şekilde talimatları verdikten sonra Çalı’yı aramaya çıktım. Önce ormanda, sonra da dağa doğru ona “guguk” sesleri ile çağırmaya çalıştım. Neyse ki gün bitmeden onu bulabildim. “Guguk” seslerimi duyup gelmişti. Konuşulanları anladığı için, ona Ostron yolu üzerinde gözcülük yapmasını eğer gelirlerse ateş yakarak dumanı ile bize haber vermesini söyledim. Siyah duman yakarsa kalabalık olduklarını, beyaz duman olursa gözcü ya da öncü grup olduğunu haber verecekti. Dumanların başka bir yangından kaynaklanmadığını anlamamız için de dumanları kesikli verecekti.

Barikatlara geldiğimde hemen hemen tarif ettiğim gibi yapıldığını gördüm. Eksiklerini söyledim, hemen yaptılar. Herkes gayretle ve istekli bir şekilde çalışıyordu. Bu arada, bu gerilimden korkan Nordon’daki Ostron köylüleri geri dönmek üzere eşyalarını toplamış Ostron darboğazına doğru yola çıkmışlardı. Onları görünce, onlara Ostronlu askerler gelmeden gidemeyeceklerini, ondan sonra bile isterlerse kalabileceklerini söyledim. Benim sözüm üzerine bazıları hemen barikat üzerine çalışan Nordonlu köylülerin arasına karışıp yardım etmeye başladılar. Sayımız hemen artmıştı. Nordonlu köylüler ise, direnişe yeni katılan Ostronlu köylüleri dışlamadılar, her ne kadar aralarındaki soğukluk bir anda bitmese de.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir