Bir Öğretmenin Günlüğü -3

Günler aynı düzende devam ediyordu; okul, ders, antrenman ve sitede beraber geçen günlerin ardından yaz tatili geldi. Canan ablalar ile aynı memleketliydik. Canan abla iş yerinden yıllık izin almış Cansel ile beraber gideceklerdi. Babam ben size tren bileti alayım dördünüz beraber gidin dedi ortak karar alındıktan sonra yolculuk hazırlıkları başladı. Trene bindik ben Cansel ile annemde Canan abla ile oturdu ve memlekete doğru yol aldık tabi o zaman trenler tın tın giderdi 14 saat sonunda memlekete varmıştık.
Bizi dayım karşılamaya gelmişti Canan ablaları da eniştesi karşılamıştı sarılıp vedalaştıktan sonra biz köye doğru yol aldık (: tabi o zamanlar cep telefonu yaygın değildi daha yeni yeni piyasaya çıkıyordu ve haberleşmek zordu köye vardığımızda babamın iş yerini arayıp geldiğimizi söyledik ve akraba kaynaşmasına geçtik.
Normalde kalabalık bir aileyiz ama tabi ki yaz başı olduğu için daha herkes gelmemişti. Sadece büyük teyzemler, biz, küçük teyzem ve küçük dayım vardı birde dedem ile anneannem. Teyzemin 2 kızı vardı biri benden 2 ay küçük diğeri bizden 4 yaş büyüktü. Küçük olan Ebru büyük olanda Elif. İlk başlarda genellikle biraz durgunda olsak sonra kuzenler ile kaynaştık sohbet muhabbet derken akşamı etmiştik. Kızlar bir oda da yatıp dedikodu kazanını kaynatırken bizde erkekler olarak diğer oda da uyku moduna girmiştik bile.
Sabah sandığımdan erken kalktım daha saat 6’ya yeni geliyordu. Yastık yatak alışması derken üstümü giydim yatağımı toplayıp dışarı çıktım avluda gezerken merdivenlerden ses geldi baktığımda Ebru pijamaları ile tuvalete gidiyordu beni görünce gülümseyip birbirimize günaydın dedik. Bende biraz yürüyüş yapayım dedim kendi kendime sopa arıyordum köpeklere karşı korunmak için tam sopayı almıştım ki Ebru;
+ nereye?
-Yürüyüş yapacağım.
+bekle bende geleyim.
-tamam, ama çabuk gel.
+5 dakika ’ya yanındayım.
Geldiğinde üstüne kırmızı bir tişört ve şalvar giymişti saçlarına da yeşil bir tülbent bağlamıştı. Köy içinde biraz gezdikten sonra canım erik çekti dedi. Dedemin bahçesine gittik. Ağaçtan biraz erik, kayısı falan toplayacaktık ama bir sorun vardı meyveler dal uçlarındaydı uzanması zor oluyordu.
+Sen beni omzuna al.
-tamam gel.
Hafifçe dizlerimi kırıp Ebru’yu omzuma aldım ve kaldırdım. O yukarıda meyveleri toplarken arada yiyor arada uzatıp benim ağzıma veriyor bende yiyordum.
+keşke torba alsaydık
-valla aklımızda meyve toplamak yoktu küçük hanım.
+bir anda aklıma geldi ne yapayım.
-o zaman tişörtünün alt kısmını topla içine doldur.
+hay aklınla bin yaşa.
Ebru toplarken beni yönlendiriyordu ama ağzı dolu olunca anlayamadım hafifçe yukarı doğru bakayım dediğimde tişörtünün altında siyah sutyeni görünce adeta transa geçmiştim. Bana seslenmiş olmalı cevap vermeyince kafamın acısıyla kendime geldim.
+nereye daldın hayırdır dedi.
-hiç dedim.
+yoksa sevgilini mi özledin dedi.
-olsa dükkân senin.
+yalancı.
-gerçekten yok sevgilim.
+neye daldın o zaman.
-manzaranın güzelliğine dedim.
Tişörtünün kalkık olduğunu fark edince hemen indirdi ama indirince tabi eriklerin hepsi düştü. Ebruyu yavaşça indirdikten sonra erikleri toplayıp eve doğru yürüdük. Avluya geldiğimizde bizimkilerin kahvaltı hazırlıklarına başladığını gördük erikleri masaya bırakıp ellerimizi yıkamaya gittik. Ellerimiz yıkarken biraz su savaşı da yaptık tam kahvaltıya gidecektik ki koluma girip sessizce sonra senden bu manzaranın hesabını soracağım dedi.
Daha sonra çok yalnız kalamadık. Kahvaltı sonrası Ebru ile Elif bulaşıklara girişti bizde küçük dayım ile beraber traktör ile tarlaya gittik. Buğday, arpa, ayçiçeği ve nohut tarlalarımız vardı. Onları kontrole gittik. İkindi vaktine doğru eve geri geldik. Sonra yemekler yendi akşam çayı için oturduk sağımda Ebru solumda Elif vardı arada kalkıp çay dolduruyorlardı. Ebru otur kalk yapa yapa dibime girmişti vücutlarımız temas halindeydi birileri bir şey anlatıyordu dinliyorduk gülüyorduk.
+Sabah erken kalk yine.
-hayırdır.
+bahçeye gidelim.
-bana uyar.
Elif: pişt ne kaynatıyorsunuz bakim.
+sabah bahçeye gidelim dedim.
Elif: beni de kaldırın.
-tamam
+tamam
Ebru bunu söylerken yüzü asılmıştı ama çok belli etmedi. Sabah olmuştu yine aynı saatte kalktım giyindim dışarıya çıktım. 5 dakika sonra Ebru geldi.
-Elif nerede
+gelmeyecek
-gidelim
+tamam
Yine yürüyüşümüzü yapıp bahçeye geldik. Bu sefer ağacın altına oturup sohbet etmeye başladık. Oturduğumuz yer bahçenin içine biri girip yanımıza gelene kadar gözükmüyordu. O yüzden rahattık.
+hiçbir kızla öpüştün mü?
-yanağından öptüm.
+onu mu soruyorum aptal.
-başka olmadı. Peki ya sen?
+bende öpüşmedim.
Sonra birkaç dakika sessizlik oldu. Yerdeki taşla kumla oynuyorduk ikimizde. Ben zaten kızlara karşı oldum olası ketum olmuşumdur. Kızlardan hiçbir hareket gelmese hiçbir şey yapamam herhalde.
+gözlerini kapat.
-neden
+sorma aptal.
-tamam.
Sonra yüzümde hafif bir sıcaklık hissettim. Dudaklarımız birbirine değiyordu ama hareket etmiyorduk. 15-20 saniye böyle durduktan sonra.
+güzel miydi?
-çok bir şey anlamadım. Sence?
+bende anlamadım.
-filmlerde genellikle dudaklarını arasına alıyorlar öyle mi yapsak
+tamam.
Bu sefer ben yaklaştım. Hafifçe dudaklarımız aralamış bir şekilde dudaklarımızı emmeye başladık. Dudaklarımızın oynaması ile ıslaklıkta olmuştu bu sefer daha güzeldi. Yaklaşık 2-3 dakika bu şekilde devam ediyorduk ki. Elif seslendi neredesiniz diye. Bahçe kapısından sesleniyordu. Ebru hemen kalktı ablasını çağırdı. O da geldi. Üçümüz oturup lafladık sonra eve döndük. Kahvaltı masasına oturduk. İlk defa biriyle öpüşmüştüm ve bu kız Ebru olmuştu. Tatilin uzun olduğunu düşününce istemsizce gülümsedim. Ebru’ya baktığımda o da gülümsüyordu.