Başkalarının Kadınları – 1

Merhaba

Sizlere birilerine yardım etmek için kabul ettiğim bir teklifin beni nerelere götürdüğünü anlatmak istiyorum.

İsmim Mert, 35 yaşındayım ve mühendisim. Ankara’da ikamet ediyorum. Anlatacağım hikaye çok sevdiğim aile dostumuzun, Erdal abimin, evine bir akşam yemeği için gitmemle başladı. Erdal abi ve eşi Nurhayat abla ellili yaşlarının başlarında varlıklı insanlar, çocukları yurt dışında okudukları için yalnız yaşıyorlar, eğer ev işlerinde Nurhayat ablaya yardım eden kadını ve şöför eşini saymazsak. Onları lise zamanlarımdan beri tanırım ve düzenli olarak da ziyaret ederim.

Erdal abi kendi işini yapan, ticarete düşkün bir adam, Nurhayat abla ise kadın doğum uzmanı ve duyduğum kadarı ile baya ünlü bir hekim, ikisi aile dostumuz. Normalde sık sık görüşürüz ancak beni yemeğe çağırdıkları gün bir kaç aydır birlikte olduğum kız arkadaşımdan yeni ayrıldığım için bir miktar mutsuzdum ve aslında gitmek istemiyordum, ancak Erdal abi konuşmak istedikleri bir şey olduğunu söyleyince kıramadım.

Akşam yemeğine gittiğimde beni Nurhayat abla karşılamıştı, fit ve kendine bakan bir kadındı, estetik olmayan yeri yoktu, arkadan genç kız gibi gözüken fiziği ile insanın her zaman kafasını karıştırırdı. Daima Erdal abinin ne kadar şanslı olduğunu düşünürdüm. Bana karşı çok sıcak davranırdı, ben de ona saygı çerçevesinde karşılık verir ama arada güzelliğine iltifat etmekten geri kalmazdım. Altına giydiği dar kot ve üstündeki beli açık bir askılı ile beni karşıladı, gene genç gözükme çabasını bastıramamıştı.

“Aslı annenler evde yok mu?” diyerek kızı ile karıştırmış gibi takıldım, gençlik imalarına bayılırdı. Gülümseyip bana sarıldı, gözlerinin içi gülmüştü. “Geç kaldın, böyle kurtaramazsın” dedi ve dönüp mutfağa gitti.

Doğrudan salona geçtim, Erdal abimle sarıldık ve biraz muhabbet ettik, her zamanki gibi bir yerde çok iyi bir arsa vardı ama şu sıra emlakta hiç hareketlilik yoktu diye klasik muhabbetini açtı, bir süre piyasaları konuştuk. O esnada ev işlerinde Nurhayat ablaya yardım eden Serap içeri girdi ve yemeğin hazır olduğunu söyleyip kaçar gibi odadan çıkıp gitti. Odadan neredeyse cümlesini bitirmeden çıkması biraz tuhaf oldu. “Abi acelesi var herhalde” dedim ve güldüm. Edal abi biraz düşünceli bakıp bir süre sonra “Heralde heralde gel bakalım ne yemek varmış” dedi. Serap otuzlu yaşlarda, ince, orta boylu bir kadındı, pek sessiz bir tip değildi ama Nurhayat abladan çok korkardı. Hizmetçi kıyafeti falan giymezdi ancak paspal olmasına da Nurhayat abla izin vermezdi, üstünde modern diz altı etekler veya tayt gibi kıyafetler olurdu. Erdal abinin günlük işlerini halleden Haldun isimli bir angutla evliydi, Haldun öküzün tekiydi ve kadına hiç değer vermiyordu, pek iyi bir insan değildi.

Üçümüz yemeğe oturduk, biraz sohbet eşliğinde yemekleri yerken soft içecekler içiyorduk, normalde servisi Serap yapardı ancak ortalıkta yoktu, her şeyi Nurhayat abla hallediyordu. Yemeğin sonuna doğru Erdal abi kalkıp bir şişe viski getirdi, o güne kadar özel günler haricinde hiç sert içki içmemiştik birlikteyken. “Abi hayırdır, konu ağır heralde” dedim.

E: Vallahi ben biraz gevşemeden konuşamam. Hehe.

N: Erdal neye gülüyorsun, ciddi bir konu bu. Sen bakma ona Mertcim. Önemli bir konu konuşacağız ama bir kadeh ben de içerim.

M: Problem yok, ben de içeyim bir kadeh. Sağlığınıza.

Dedim ve birer kadeh sek viskiyi yuvarladık, Erdal abi hemen ikincileri doldurdu.

E: Mert biz bu olayı bir süredir konuşuyoruz ve üstüne de bayağı düşündük, nasıl çözülür ne yapsak diye kafa yorduk. Pek de kolay olmayan bir çözüme varabildik.

N: Gerçekten bu durumdan çok da memnun değiliz, ama hayat bazen böyle yerlere çıkıyor. Sen istemezsen anlarız ama.

Lafı ağızlarında geveliyorlardı ama bir şey söyledikleri yoktu. Meraklanmıştım ama meraklandırmak için değil çekindiklerinden konuya giremediklerini de anlamıştım.

M: Konuştuklarımız burada kalır siz merak etmeyin ama ne olduğunu söylemezseniz yardımcı da olamam.

E: Çok uzattık hakkaten, sen söyle Nurhayat, doktor olan sensin.

N: Ya doktorlukla ne alakası var Erdal, neyse tamam. Mertcim bu konu hassas, bunlar aramızda kalsın biz sana güveniyoruz. Bizim Serap’ı biliyorsun, dünya tatlısı bir insan, bunlar 7 yıldır evliler ancak çocukları olmuyor. Haldun’dan ötürü olmuyor. İlaç tedavisi, tüp bebek hepsini denediler. Sorun Haldun’un spermleri, adam kısır, hiç bir şey fayda etmedi.

E: Ancak kızcağız yıllardır çocuk istiyor, Haldun’la ayrılması da mümkün değil, ailesinden korkuyor, yobaz insanlar, kızı perişan ederler.

N: Uzun lafın kısası, bu iş için bizim bulabildiğimiz tek yol güvendiğimiz birinin Serap’ı hamile bırakması.

M: …

N: O güvendiğimiz kişi de sensin. Eğer kabul edersen.

M: Böyle iş mi olur Nurhayat abla, Haldun beni öldürür.

N: Haldun öküzü kimseyi öldürmez, Haldun yıllardır babasından zırnık alamıyor, babası torun olmadan zırnık vermem dedikçe kudurdu, derdi her şeyi kardeşlerinin alması.

E: Oğlum kızla aşk yaşayın demiyoruz, aklı başında delikanlısın, en basit şekilde gebe bırakacaksın, onlar bu işe razı oldular, Haldun gurur yapıyor ama babasından gelecek ev, arsa gözünü kör etti. zaten aile falan umrunda değil, çalışmakta da gözü yok, biz bunu çoktan kovardık ama Serap yanımızda büyüdü, ablan ona kıyamıyor.

N: Kızı gebe bırakana kadar kontrollü dölleyeceksin. Haldun’u boşver.

Nurhayat abla öyle deyince ben ve Erdal abi biraz gerildik. Nurhayat abla ekledi.

N: Utanacak bir şey yok tıbbi şeyler bunlar, döllemeden gebe mi kalınır. Ne diyorsun Mert?

M: Bilmiyorum Nurhayat abla çok ani oldu, yani rahatsız hissettim nasıl yapılır böyle bir şey. Serap, Haldun ikisi de tanırım, adamın karısı sonuçta.

N: Sen hazırlığını bize bırak, onlar detay, çocuk hakkında bir daha hiç hak idda etmemeye razıysan onlar razı. Bu işi zaten yapacaklar, düzgün sözünün eri biri lazım, biz de seni düşündük. Erkek adamsın, senlik ne var, dölle geç? Bırak Haldun Gavatı düşünsün.

E: Nurhayat, ucunu kaçırdın gene işin.

N: Ay ne var Erdal, Serap mutlu olmayı haketmiyor mu? Kız bu Haldun öküzü ile sıkıştı kaldı hayatta, yalnız mı kalsın, tutunacağı bir dalı olsun yaşlılıkta. Mert dölleyiversin Serap’ı bir iki hafta, tabii razıysa.

Nurhayat abla böyle konuştukça utanıp sıkılıyordum ancak aletimde kalkmaya başlamıştı, gebelik, dölleme gibi terimler konuşuluyordu ancak ben işin yardım kısmından çok evin hizmetçisinin altıma yatırılmaya çalışılmasına odaklanabiliyordum. Birden viski, adrenalin, konuşulanlar birleşince heyecanlandım.

M: Tamam dölleyeyim o halde.

E: Yaşa be Mert!

Erdal abi hizmetçilerini becerecek olmam karşısında havalara uçunca herkes durumun garipliğini fark etti ve kahkahayı bastık.

N: Ay nelerle uğraşıyoruz vallahi, yalnız Mert bu iş öyle sevişme şeklinde falan olmaz tabii. Sen de zaten öyle istemiyorsun biliyorum ama peşinen söyleyelimde, detaylarını sonra hekim kimliğimle ben sana anlatırım.

O an ne diyeceğimi bilemedim, bu son çizilen sınırlar biraz moralimi bozmuştu, sessizlik olunca müsade isteyip kalktım. Evden çıkarken Serap’ı hiç görmedim, büyük ihtimalle bu konu konuşulacağı için etrafta olmaması istenmişti. Eve giderken bu işin ne kadar tuhaf olduğunu fark ettim ama “yapacak bir şey yok” diyerek çok üstünde durmamaya çalıştım.

Ertesi gün Nurhayat abla beni aradı ve “yarın akşam bizdesin, kalman gerekebilir ona göre gel” dedi. Kendi kendime “Boğa sezonu açıldı” dedim ve farkında olmadan Serap’ı düşünmeye başladım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir