Bakıcılıktan Fahişeliğe 1

Merhaba ben Yasemin, 25 yaşında, 165 boyunda, 53 kiloda, beyaz tenli, dolgun popolu ve göğüslü, minyon suratlı genç bir kızım. Üniversite sınavını kazanıp, hem ailemden uzak olmak ve biraz özgürlüğün tadını varmak için sabırsızlanıyordum. Ancak puanım pek yüksek gelmedi ve istemeyerek tercih ettiğim bir şehirde, yine pek istemediğim bir bölümü kazandım. Anlatacağım hikaye üniversitenin ilk senesinde geçiyor.

Kazandığım şehir ufak bir şehirdi. Kiralar da pek yüksek olmayınca ailemin de desteğiyle direkt tek başıma ev tuttum. Üniversiteye başlamanın heyecanı, ilk defa tek kalma falan derken biraz açılıp saçılmaya başlamıştım. Görenlerin dönüp bir daha baktığı bir fiziğe sahibim. Üniversitenin ilk haftaları arkadaşlar edinmiş, üniversite ortamına yavaş yavaş alışmıştım. Tabii bu arada okuldaki avcı erkekler delirmişcesine bana yürüyor, hatta yürümekle de kalmıyor adeta koşuyordu. Ancak biraz ergen tipli ve ciddiyetsiz olmaları nedeniyle açıkcası peşimde koşan tiplere pek sıcak bakmıyor, biraz daha olgun birini arıyordum.

Zamanla sosyal hayatıma ve ev yaşamıma para yetiştiremez oldum. Part-time bir işe girmeyi düşündüm. Ne iş yapayım falan derken okuldan arkadaşım olan Ayşe’nin çalıştığı yer aklıma geldi. Hem saatleri uygundu, hem de bölümümle alakalı bir yerdi. Hemen Ayşe’yi aradım ve patronla bir görüşme ayarlattım.

Görüşme günü geldiğinde üzerime resmi bir şeyler giyip gittim. Patron kadındı, bir AVM’de çocuklara etkinlik falan yapılan, çocuklarla ilgilenilen bir yerdi görüştüğüm işyeri. Yani AVM’ye gelen ailelerin çocuklarına bir çeşit Babysitter’lik yapacaktım. Uzun bir konuşmanın ardından kadını ikna etmişe benziyordum. Ki işe kabul edildim ve hemen ertesi gün başlayabileceğimi öğrendim.

Herhangi bir giyim kuşam kuralı olmadığı için ilk gün bir crop ve tayt giyerek gittim. Popom adeta görsel şölen yaşatıyordu bakanlara. Zaten ufak bir şehir olduğu için yerel halk yiyecekmiş gibi bakıyordu bana. Patron pek ortalıkta yoktu, rahat takılıyorduk. Gelen çocuklarla ilgileniyor, oyun oynuyorduk. Bazı ebeveynler çocukları bırakıp gidiyorlardı, bazıları da yandaki cafede oturup bizi izliyordu.

Bir ayda işe alışmış ve ilk maaşımı almıştım. Ancak iş yerinde rahat giyinmeye devam ediyordum. Çocuklarla ilgilenirken ister istemez eğilip kalkıyor, sexy pozlar ve frikikler veriyordum, ki arkadaşım Ayşe bana, “Kızım yine bu gün tüm izleyenlere akşam için 31 malzemesi verdin!” deyip gülüyordu. Bu durum beni bir hayli azdırıyordu. Ben de beni kesen erkekleri görüyor, arada bir daha da frikik verip onları kudurtuyordum.

Aradan birkaç ay geçmişti. Bir gün iş sonrası, sosyal medya hesabıma bir mesaj geldi. 40 yaşlarında birisiydi. Adam, “Merhaba rahatsız etmek istemem, kusura bakmayın, sizi yaka kartınızdan buldum, uzun süredir görüyorum ki çocuklarla ilgi alakanız çok hoş, evdeki küçük oğlumuzla ilgilenecek birini arıyoruz, düşünür müsünüz?” demiş. Açıkcası sıcak baktım bu teklife, adam da efendi birine benziyordu. Hemen dönüş yapıp, “Görüşelim!” dedim.

Ertesi gün bir cafede oturup hem tanıştık, hem detayları konuştuk. Adamın adı Yunus idi, 41 yaşında, 1.80 boylarında biriydi. O anki çalıştığım yerdeki maaşımın 3 katını teklif edince ve hiç düşünmeden kabul ettim. Genellikle hafta sonları olmak üzere diğer boş günlerimde adamın evinde çocukla ilgilenecektim. Cafeden kalkar kalkmaz adamın evine gittik. Evi görünce resmen dibim düştü, üç katlı bir villaydı. Belli ki zengin bir aileydi. Karısı İpek hanımla ve bakacağım çocukla tanıştım. Akşam yemeği vakti olduğu için ısrar ettiler hemen akşam yemeğine oturduk. İpek hanım bakımlı biriydi, ancak pek konuşmayı sevmeyen, sanki hiçbir şeyi umursamayan bir yapısı vardı.

Ertesi gün çocukla ilgilenmeye başlayacaktım. Yine rahat bir şeyler giymiştim, spor bir tayt, üzerime de askılı bir badi giymiştim. Kapıda Yunus bey karşıladı. Beni görür görmez gözleriyle baştan aşağı süzüp göğüslerime baka kaldı. İçeri geçtim ve çocukla ilgilenmeye başladım. Yunus beyin karısı evde yoktu. Ben çocukla ilgilenirken Yunus bey bir yandan telefonuyla uğraşıyor, bir yandan da bizi izliyordu. Beni kestiğinin farkındaydım, ama rahatsız olmuyordum, aksine hoşuma gidiyordu ve kendimi adeta teşhir ettiğim için de kesmesi gayet doğaldı.

İlk gün bittiğinde beni arabasıyla evime bıraktı. Vedalaşırken sarılarak vedalaştı, biraz hızlı samimileşmiştik, ama asıl amacı bana dokunmaktı, sanırım onu fena azdırmıştım…

Böyle devam üç hafta içerisinde Yunus beyle iyice samimileşmiştik. Artık bana karşı çok rahat bir tavırla hareket ediyordu. Hatta crop giydiğim bir gün sarılma bahanesiyle belimi kavrayarak vedalaşmıştı. Böyle dokunmaları içimi kıpırdatıyordu. Zaten daha önce cinsel bir deneyimim yoktu ve bu kadar ilgi göstermesi beni fena azdırıyordu…

Yine her zamanki gibi bir Cumartesi evlerine gittim ve zili çaldım. Kapıyı Yunus bey açtı. Açar açmaz, “Yaseminciğim hoşgeldin, sana söylemeyi unuttuk, İpek ufaklıkla birlikte Salı günü memlekete gitti, yarın dönecekler, kusura bakma!” dedi. Böyle deyince geri dönmeye kalktım, ama hemen elimden tuttu ve “Buraya kadar geldin, olmaz öyle gitmek, gel bir şeyler yeyip içelim, ben de zaten yemek yapacaktım!” deyip içeri çekti.

Devam edecek